23 Nisan ,TBMM ve Neden Batı?

TBMM ve NEDEN BATI
23 NİSAN 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı.Bu ve bunu takip eden yıllarda batının gelişmiş devletleri örnek alınarak birçok yenileşme hareketi başlatıldı. Neden doğu değil de batı örnek alındı? Neden TBMM
Çünkü o yıllarda da şimdi olduğu gibi Orta Doğu bir cadı kazanı gibi hep kaynıyor, islam devletleri birbirlerini yiyorlar, bilim, teknik ilerleme ve eğitim, tutucu çevrelerce engelleniyordu. Yine dünyadaki ateşli silahların yüzde doksanı islam devletlerine çevrilmişti? İslam devletleri birlik ve beraberliği sağlıyamıyorlardı. O gün bu gündür durum fazla değişmedi. Müslüman olarak sevilmiyoruz, batı müslüman ölümlerine karşı kayıtsız ve acımasız . Peki biz bize sahip çıkıyor muyuz? Sadece şunu bilmek yeter. Günde yaklaşık bin müslüman öldürülüyor ve bu ölen müslümanların yüzde doksanını öldüren yine bir müslüman. Üstelik islam adı altında onlarca tarikat var ve bu tarikatlar sadece görüş ayrılığı yüzünden birbirlerini yiyorlar. Domuz bağıyla bağlayıp diri diri gömmek dahil akla gelmeyecek eziyetlerle. Bir müslüman devletin başı belaya girse kaç müslüman devlet yardıma koşuyor yıllardır biliyoruz. Biz bize sahip çıkmıyorsak bize sahip çıkmıyorlar diye kimseyi suçlayamayız. Müslümanı müslümana kırdıran dış güçler varmış. Duy da inanma! Adama sormazlarmı; Eyyy ümmet i müslüman !Din kardeşliği nerde, onun bunun aklı ile birbirinizi kırıyorsanız, sizin aklınız nerde?
Yeni kurulmakta olan Türkiye Cumhuriyeti batıyı örnek aldı da; batı bize çok mu dosttu? Elbette hayır. Ülkemiz batı devlerince işgal edilmemiş miydi? Demek ki biz batıyı bize dost oldukları için örnek almadık. Onlar kendi içlerindeki bütün çıkar çatışmalarına rağmen uygarlaşma yolunu tıkamıyorlar, çıkarları ve inançları söz konusu oluca kolkola giriveriyorlar. Eğitim alanı herkese açık. Halk yöneticisini kendi serbest iradesiyle seçiyor, beğenmezse değiştiriyor. Hukuk herşeyin üzerinde. İnsana, insan olduğu için değer veriliyor. Aralarında ortak değer ölçüleri var. Bu beraberlik iletişimi ve iş birliğini kolaylaştırıyor. Ortadoğu ülkeleri sınırlarına asker yığarken onlar kendi aralarındaki sınırları yavaş yavaş kaldırılıyorlar. Gelir dağılımında adalet sağlanıyor. Doğu ülkelerinde olduğu gibi para ve güç belli kesimlerin elinde değil. Herkes devletin olanaklarından eşit yararlanabiliyor. Bir insan oruç tutmadığı için taşlanmıyor, camiye gitmediği için sokağa çıkması yasaklanmıyor, tecavüze uğradı diye kadın öldürülmüyor. Kılık kıyafet özgürlülüğü, seyehat özgürlüğü eğitim özgürlüğü , en önemlisi konuşma ve basın özgürlüğü var. İşte örnek alınması hedeflenen de bu konular.
( Atatürk, kurtuluş savaşından sonra batıya dönük inkılapları gerçekleştirirken neden topluma bu inkılapları hazmedecek zaman tanımadı? İnsanlar neden bir gecede bildikleri dili, yazıyı , kültürü unutmaya, bambaşka bir kıyafet giymeye zorlandılar? Hatta bir gecede; kendine çerkez, boşnak, gürcü, manav tatar, kürt, türkmen diyen insanlar hep birlikte türk kimliğine bürünüverdiler? O dönemde çıkan isyanların ve bugün yaşadığımız sorunların altında bütün bunları kabullenememek yatıyor olamaz mı? Sonra bütün bu yenilikleri hayata yerleştirmek için uygulanan baskı, çıkarılan yasalar neyin nesi? Atatürk bazı kesimlerce neden ilahlaştırıldı?) Diye akla gelen haklı sorular var.
Bu soruların en doğru cevabını tarih verir. Yaşamakta olduğumuz tarih diliminde bu soruların cevapları yeni yeni ortaya çıkıyor. Tarih bilimci değilim. Sadece dilimin döndüğü kadar düşüncelerimi paylaşacağım sizlerle. Yanlışım varsa af ola!
İsterseniz hep birlikde o yıllara dönelim. Korkunç bir savaştan çıkmış yaşadığı şoku yıllarca atamayacak olan yorgun , şaşkın ve acılı onca insan. Silah yok, ilaç yok, yiyecek yok!İletişim ve ulaşım sıfır. Bu şartlarda insanlara rehberlik etmiş, düze çıkarmış bir lider. Yeni bir devlet kurmak zorunda. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna haber iletmek günler sürüyor. Yok öyle bilgisayarın başında tuşlara basa basa (Arkadaşlar, bu gün şu şu kelimeleri sözlükten çıkartalım, haftaya da şunları şunları değiştiririz. ) , ( Latin harflerini hele bir tanıtalım, okuma yazma faslına da bir kaç yıl sonra geçeriz.) veya (Takvim değişsin , insanlar ona alışsınlar, sonra da okkayı kaldırır, kilogramı getiririz.) diye inkılapları zamana yaymak. Asıl olan batıyı örnek almaksa eğer, gidilen yolda keskin bir viraj gerekti. Atatürk ve çevresindeki yenilikçiler hızlı ve kesin kararlar almak zorundaydılar. En hızlı kararın bile hayata geçmesi, yıllar aldı. Bugün bile bu haberleri duymayanlar duyup da anlamayan veya benimseyemeyenler var ne yazık ki. Yaptırım için uygulanan baskıya gelince. O günün koşullarında; hukuk sistemi yok. Kararları uygulayacak olanlar uzman veya eğitimli kişiler değil. Okuma yazma bilenler parmakla gösteriliyor. En önemli görevlere sadece çat pat okuması var diye getirilmiş insanlar var. Bu insanlar zaten bir anda mevki sahibi olmuşluğun serhoşluğunu yaşıyorlar . Sorumluluklarının bilincinde değiller. Ne yapacağını kendi de bilmeyen amirler; Ankara'dan emir geldi diyor, anladığı kadarıyla duyuruyor, uygulamaya koyuyor. Uymayan olursa da yetkisine sığınıp kafasına göre bir ceza veriyor. Bütün bu yaşananlar zor bir dönemin sancıları. Elbette Atatürk ilah değildi. O'nun da hataları kusurları vardır. O sadece doğru bildiklerini yaptı. Çevresindeki kraldan çok kralcılar onu padişahlık döneminden kalma alışkanlıkla ilahileştirip yüceltmeye kalktılar. Astığı astık kestiği kestik bir konumu onun elinden o şartlarda alabilecek kimse yoktu. İsteseydi meclise yetki vermez tek adam olarak yoluna devam ederdi. Ama , kendi isteğiyle yetkilerini Büyük Millet Meclisine, yani topluma devretti. Ulaşım ve iletişim olmadığı için Atatürk'ün ülkede yaşananları bire bir takip etme şansı yoktu. Bizler onun attığı temelin üzerine Cumhuriyet ve demokrasi inşa ederken batıyı aynen taklit etmek yerine kendi kültürümüzle harmanlamayı beceremedik. Örnek almamız gereken konulardan saptık. Din ve ulus kavramlarımızı birbirinden ayıramadık. Gelen her yönetici var olan yanlışları düzeltmek yerine, üzerine yeni yanlışlar ekledi. Atatürk bütün bu olacakları hesaplıyarak gençlere seslendi ve yol haritasını ortaya koydu. Bu kendi projelerini evlatlarına dikte eden babanın tavrı olarak algılanmamalı. LAİK VE DEMOKRATİK BİR CUMHURİYET olmanın gereği olarak bilinmelidir.
Lütfen TBMM nin kıymetini bilelim. Orada hepimizin görüş ve düşüncelerini sunup savunacak vekillerimiz bulunsun. Bu değerli bayram ulusumuza kutlu olsun!
ULVİYE KARA Ulviye Akcoş

Bandırma Gerçek Medya