Bandırma'nın Düşman İşgalinden Kurtuluşunun 96.Yıl Dönümü Törenlerle Kutlandı

Bandırma'nın düşman işgalinden kurtuluşunun 96.yılı törenlerle kutlandı.

Bandırma Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan törenlerde,saygı duruşu,İstiklal Marşı,Atatürk Anıt'ına çelenk koyulmasından sonra Bandırma Belediye Başkanı Dursun Mirza,günün anlam ve önemini anlatan uzun bir konuşma yaptı.

Mirza,konuşmasında şu sözlere yer verdi...

Sayın;Katılımcılar,basın mensupları ve sevgili Bandırma'lılar

Konuşmamın başında üç gün önce kentimizde yaşanan sel felaketinden zarar gören vatandaşlarımız başta olmak üzere Tüm Bandırma’ya geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Devletimiz, belediyelerimiz ve halkımızla elele Bandırma bu yaralarını en kısa sürede saracaktır. Daha büyük acılar yaşanmadan atlatılan bu felaketin bundan sonra yaşanmamasını diliyorum.

 

Başkomutan Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde tüm dünyanın hayranlığını kazanan Kurtuluş Savaşımızın son kurşunlarına tanıklık eden Bandırma’nın kurtuluş coşkusunu yaşayan çok değerli hemşerilerim,

Bugün bizim gurur günümüz. Aradan geçen 96 yıl sonra o kara günlerden kurtulup özgürlüğüne kavuşan Bandırmalıların yaşadığı anlatılmaz sevinci ve gururu bugün bizler de hissediyoruz. Ne mutlu bize…

Bandırma vapuruyla kurtuluş savaşının başlangıcına imza atan, son kurşunlarla bu onurlu savaşın zaferle sonlanmasına tanıklık eden bu özel kentin sakinleri, çok değerli Bandırmalılar: 17 Eylül kurtuluş bayramımız kutlu olsun.

Bugün kurtuluş gününün coşkusunu doyasıya yaşıyoruz. Kurtuluşun anlamını bir kez daha ve derinden hissediyoruz. Bu büyük bayramın sevincine tüm Bandırmalılar olarak yürekten ortak oluyoruz.

Kurtuluşumuzun 96. Yılında, 2 Temmuz 1920 günü başlayan karanlık işgal günlerindeki hayal kırıklığını, içine düşülen karamsarlığı, buna rağmen hiçbir zaman kaybolmayan kurtuluş umudunun sıcaklığını damarlarımızda duyuyoruz. 16 Eylül akşamı işgalcilerin ateşe verdiği Bandırma’nın acısını yaşıyoruz. Büyük bölümü harap olan adeta küle dönen güzel kentimize derinden ağlıyoruz. Balık istifi Haydarçavuş Camii’ne kapatılarak ölüme terkedilen o vatanseverlerin yaşadıklarını anlamaya çalışıyoruz.

 

İki yıldan fazla süren işgal günlerinin ardından, 26 Ağustos’ta Afyon Kocatepe’den Büyük ATATÜRK’ün “Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri” emriyle başlayan büyük taarruzu içimizde hissediyoruz. Vatan topraklarını birer birer işgalden kurtaran kahraman ordumuzun 17 Eylül sabahı Bandırma’ya girişini bugün adeta yeniden yaşıyoruz. Selam size isimsiz kahramanlar, selam size Bekir Sami Beyler, selam size Vecihibeyler, Süleymanbeyler. Sizler canlarınız pahasına bize özgür bir yurt bıraktınız. Size olan şükran ve minnetimizi ne yapsak anlatamayız. Siz bu dünyadaki en büyük mertebe olan şehadet makamına eriştiniz. Ruhlarınız şad, makamlarınız cennet olsun.

Çok değerli Bandırmalılar,

Emperyalist güçler Anadolu’yu işgal planları yaparken, ulusumuzun özgürlüğüne ve vatanına ölüm pahasına bağlı olduğunu düşünemediler. Zorlukların hatta imkansızlıkların bizim için hiçbir anlamı olamayacağını anlayamadılar. “Vatan sağolsun” diyerek ölüme koşan Mehmetçiklerin vatan sevgisini göremediler. Ve bu ulusun içinden tüm dünyanın kendisine hayran kalacağı büyük bir lider, dahi bir komutan Mustafa Kemal ATATÜRK’ün çıkacağını bilemediler.

Denizlerden daha maviydi gözleri.

Güneşten daha sarıydı, ışıltılıydı saçları

Sürdü dik yamaçlarına atını dörtnala,

Eteklerinde ödlek kurtların uluduğu.

Kara bulutlarını yararak dağların.

Savurdu kara rüzgârları en dibine çağlayanların.

İnatla, azimle.

“Ordu yok dediler, kurulur dedi.

Para yok dediler, bulunur dedi.

Düşman çok dediler, yenilir dedi.

Tıpkı dediği gibi de oldu. Büyük bir gururla yurdumuzu işgale gelen düşmanlar yenilmiş olarak, çok büyük kayıplar vererek yurdumuzu terkettiler.

 

Çok değerli hemşerilerim,

Bandırma’nın kurtuluş günü yaşananları bir canlı tanığın gözlemleriyle sizlerle paylaşmak istiyorum. Emin Bülent Volkan, kurtuluştan bir gün sonra kaleme aldığı hatıralarında o günleri şöyle anlatıyor:

“Kaçışlarından üç gün önce yunan askerleri tarafından kentteki tüm erkekler silah zoruyla toplanmaya başladı ve Bandırma’ya yarım saat mesafede bulunan Mamun Altına götürüldükleri haber alındı. O gün akşama kadar her aile tutuklanan yakınlarına ekmek ve su taşıdı.

16 Eylül’e kadar burada tutuldular. O gün öğle üzeri binlerce kişi Haydar Çavuş Camii’ne getirildi. Üst üste denilecek şekilde camiye dolduruldu. O gün top ve silâh sesleri şiddetlendi. Karşılıklı top mermileri kasaba içine de düşmeye başladı. Bandırma bir harp yeri olmuştu.

Yunanlılar tarafından 16 Eylül akşamı şehirde yangın çıkarıldı. Ateş gökyüzünü kıpkızıl kaplamış, kıvılcımlar saçıyordu. Yangın o kadar şiddetlendi ki âdeta her taraf birden yanıyordu.

Bu arada Haydar Çavuş Camii’ne kapatılan üç bin kişi, dışardan seslenen hamiyetli bir Müslümanın uyarısıyla kapıları, pencere demirlerini kırarak, kendilerini ikinci kattan, hatta minareden atarak dışarı fırladı. On-on beş dakika geçmemişti ki müthiş bir patlamayla câminin havaya uçtuğu görüldü.

Bandırma’ya yakın bir yerde bekleyen Türk Ordusu, sabah hava aydınlanınca şehre girmeyi planlıyordu. Ancak Ermeni fedailerin halkı katletme planı yaptığının anlaşılması üzerine Ordu’nun her biri aslan kesilen süvarileri Gazi Mustafa Kemâl Paşa Hazretleri’nin selâmını müjdeleyerek Bandırma’ya girdiler. Askerlerimiz alkış ve “yaşasın!” sedaları ile karşılandı.

Sabah olduğunda güzel Bandırma enkaz yığınına dönmüştü. Yangından ve olabilecek katliamdan kaçarak kırlara giden halk geri döndüğünde bu acı manzarayla karşılaştı.

6.000 haneden ibaret olan Bandırma’nın 5.000 hanesi tamamen yanmış, en fazlası Çınarlı Mahallesi olmak üzere çeşitli mahallelerde bin hane kalmıştı.”

Sevgili Bandırmalılar,

İşgal yıllarında bu acıları sadece Bandırma yaşamadı. Yurdun dört bir yanındaki insanlarımız, işgal güçlerinin savaş suçu niteliğindeki insanlık dışı vahşetlerine maruz kaldılar. Ama Mustafa Kemal’in önderliğinde onurlu bir kurtuluş mücadelesi veren ulusumuz bir destan yazarak yurdumuzu işgalcilerden temizledi. Canı ve kanı pahasına da olsa özgürlüğünü geri kazandı.

Kurtuluş Savaşında bizi dize getiremeyen emperyalist güçler, hala çok farklı biçimlerde saldırılarına devam ediyorlar. Farklı isimlerdeki terör örgütlerini kullanarak bizi bölmeye çalıştılar. Ulusumuzun zenginliği olan farklı kimlikleri bir ayrımcılık unsuru olarak kullanmaya kalktılar. Türk-Kürt diye bizi bölmeye çalıştılar. Alevi-Sünni diye bizi bölmeye çalıştılar. Laik-Dinci diye bizi bölmeye çalıştılar. Geçmişte olduğu gibi yine bu oyunlara gelmeyeceğiz. ATATÜRK’ün kurduğu çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak birbirimizi sevecek ve asla ayrılığa düşmeyeceğiz. Tüm ulusumuzun bu konuda uyanık olacağına yürekten inanıyorum.

Emperyalist güçlerin oyunları ülkemizin de içinde olduğu coğrafyada her geçen gün yeni perdelerle devam ediyor. Irak ve Suriye’nin içine düşürüldüğü durum bizim için bir uyarı ve ders olmalı. Ülke vatandaşları arasındaki ayrılıkların sonuçlarını bu iki ülkede canlı olarak görebiliyoruz. Bu nedenle bizleri birleştirici en önemli değerlerimiz olan ATATÜRK ve Cumhuriyete sıkıca sarılmak zorundayız.

Sevgili Bandırmalılar,

Yüreklerimizin kıpır kıpır olduğu, heyecan ve gururla kutladığımız kurtuluş günümüzde, başta ulu önder ATATÜRK olmak üzere kahraman ordumuza, şehit ve gazilerimize en derin şükran ve minnetlerimi sunuyorum. Her yıl ayrı bir coşkuyla kurtuluş sevincini yaşayan ve yaşatan siz saygıdeğer hemşerilerimin kurtuluş gününü kutluyor, en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Bandırma Gerçek