Benim köylüm ‘anüs’, ‘makat’ anlamaz hâkim bey!

Benim köylüm ‘anüs’, ‘makat’ anlamaz hâkim bey!

Ülke kan gölüne dönmüş... 
Her gün Ay Yıldızlı tabuta sarılı şehit cenazeleri geliyor, ama Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde!
Meclis toplanıp erken seçim kararı almadan Yüksek Seçim Kurulu ‘1 Kasım’ olarak tarihi açıklıyor...
Cumhurbaşkanı, “Ben tarihi belirlerim” diyerek halkın temsilcisi olan meclis iradesini hiçe sayıyor...
Cumhurbaşkanı, “Beştepeyi tanımayana ben niye görev vereyim” diyerek koalisyon kurulmasını istemediğini aleni söylüyor...
MHP kendisi kadar milletvekili çıkartan HDP’yi tanımıyor...
Yine aynı MHP lideri Bahçeli 7 Haziran akşamı, “Erken seçim yapılmalıdır” diye hançeresini patlatıyor,  daha sonra “Bu şartlarda seçim olmaz” diye 360 derece dönüyor. İçsavaş yaşanacağını ileri sürerek sıkıyönetimin şart olduğunu söylüyor...
Yaşadığımız bu süreç karşısında halkın ne yapacağı ise belirsiz, her kafadan bir ses yükseliyor, meyhanelerde, kahve köşelerinde seçim tahminleri, analizleri yapılıyor...
Televizyon kanallarını açmaya korkar hale geldi millet, programa katılanların abuk-subuk yorumları da cabası...
*
Gerçekleri görmekten uzak insanlarımıza, Can Yücel’in yargılandığı bir davada hakime bir hikayeden yola çıkarak verdiği ifadede anlatmak istediği gibi, yani dolambaçlı yolardan gidileceğine ‘gerçek’ olan gerçeği kimse anlatamıyor...
*
Mahkemede Can Yücel hakime şu hikayeyi anlatmış:
“Bir köyde ateşli bir hasta vardır, kasabaya doktora getirir hastayı köylüler, ‘koca devletin, koca doktoruna!’ 
Doktor hastaya fitil verir ve köye döndükleri gibi hastaya fitili ‘anüsten’ vermelerini söyler köylülere... 
Köylüler tabi “Tamam doktor bey” deyip köye giderler... 
Köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse ‘anüs’ ne demektir bilemez ve bu nedenle de bir türlü ilacı da veremezler hastaya... 
Hastanın durumu da gitgide kötüleşmektedir, bunun üzerine köylü; doktora, ‘koca devletin koca doktoruna’ telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanaşmaz...
Ne cüret di mi, doktoru arayacak bi köylü? 
Neyse durumun vahameti üzerine muhtar aramayı kabul eder, bütün köylü toplanır santrale, muhtar arar, “Biz ne yapacağımızı bilemedik doktor bey” falan der işte... 
Karşıdan doktor bir şeyler söyler, muhtar döner, “Arkasına, 'makattan’ verin dedi doktor” der... 
Yine tüm köye sorarlar, komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar falan,  ama ‘makat’ ne bilen yoktur yine! 
Hasta ise ‘gitti gidecek’, ateşler içinde kıvranıyo baya, ihtiyar meclisi toplanır son çare, doktorun bir kez daha aranmasına karar verilir... 
Yine kimse aramak istemez doktoru, nihayetinde yine biri kandırılır... Telefonun başına geçer, ama bi yandan söylenmektedir: “Çok kızacak doktor çok!” diye... 
Sonunda telefonu açar, durumu anlatır, doktor yine bir şeyler söyler... Telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner, “Çok kızacak demiştim, ‘götüne sokun’ dedi” 
Benim köylüm ‘anüs’, ‘makat’ anlamaz hakim bey işin aslı bizim orada ‘göte göt’ derler!”