FERASETİNE KURBAN OLDUĞUMUZ MİLLİ İRADE

FERASETİNE KURBAN OLDUĞUMUZ MİLLİ İRADE

1996 yılının 10 Kasım törenlerine katılmıştı.

Törenden sonra, partililerine:

-‘Hakim güçler, ya bizim gibi yaşarsın ya da her türlü fitneyi, fesadı içinize sokarız’

diyorlar.

Bu yüzden de Refah Partili bakanlar bile kendi dünya görüşlerini bakanlıklarına

yansıtamıyorlar.

Bu sabah ben de, resmi görevim, sıfatım nedeniyle bir törene katıldım.

SÜSLÜ PÜSLÜ GÖRÜNÜŞÜME BAKIP DA LAİK OLDUĞUMU SAKIN SANMAYIN.

İnancımıza saygı duyulmadığı, sövüldüğü bir dönemde,

İÇİM KAN AĞLAYARAK, BU GÜNKÜ TÖRENLERE KATILDIM.

Belki Başbakan'ın bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır.

Ancak sizin hiçbir mecburiyetiniz yok.

BU DÜZEN DEĞİŞMELİ.

BEKLEDİK, BİRAZ DAHA BEKLEYECEĞİZ.

Gün ola, harman ola.

MÜSLÜMANLAR İÇLERİNDEKİ HIRSI, KİNİ, NEFRETİ EKSİK ETMESİN.

Diyen kişi kimdi biliyor musunuz?

Hatırladınız mı?

Doğrudur, o günlerin Kayseri Büyük Şehir Belediye Başkanı olan Şükrü Karatepe.

“Halkı, din farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmekten”,

Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanmış,

1 yıl hapis, 5 yıl siyasetten uzak kalma cezasına çarptırılmıştı.

Kendisini en son Teke Tek programında izledik.

“Başkanlık” için Anayasa değişikliğini anlatıyordu.

O ki, “Çözüm süreci” akil kişisi ve anayasa profesörüdür.

1 Şubat 1996’dan bugüne Cumhurbaşkanı danışmanlığı yapmaktadır.

*

AKP, değişiklik için:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diyorsa da,

Şükrü Karatepe “BAŞKANLIK” anlattı.

“Partili Cumhurbaşkanlığı” veya “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” demedi.

*

Yazdık, hazırladık gibi sözlerle değişiklik üzerinde çalıştığını,

“Bu (değişiklik) yapıldıktan sonra Türkiye'nin anayasa ihtiyacı karşılanmış olmaz.

En azından hükümet sistemi konusundaki karışıklığı giderecek ama

Türkiye'nin anayasa değişikliği ihtiyacı karşılanmış olmayacak” dedi.

Dahası:

“Bize, ‘biz böyle bir anayasa istiyoruz’ dediler ve öyle yazdık.

Kim güçlü ise işaret gösterir de yapılır” ifadelerini kullandı.

*

Demek ki,

Anayasa’nın toplumsal uzlaşma olması gerekmiyormuş…

Soralım o zaman:

Türkiye Cumhuriyeti,

“gücü” ele geçiren kişi veya zümrelerin istediğini yapacağı bir ülke midir?

*

Yaşayıp göreceğiz, ferasetine ‘kurban’ olduğumuz “Milli İrade” ne diyecek?

EVET’i mi, HAYIR’ı mı tercih edecek?

 

SÜHA ORAL