Hakan Gülseven Suruç Patlamasını Değerlendirdi "YETER !"

1. Karşımızda, ufacık bir kızı canlı bomba yapıp gencecik kardeşlerimizin arasında patlatacak kadar, onlarca genç insanı gözünü kırpmadan öldürecek kadar alçak bir düşman var. Dünkü katliam, ülkemizin geleceğini belirleyecek çok önemli bir siyasi vaka olmanın yanı sıra, tam anlamıyla bir insanlık suçudur. Halk düşmanları, faşist modelle örgütlenen, mezhepçi, cihadçı, siyasal İslamcı akımın mensuplarıdır. AKP ideolojik olarak bunlarla birdir. Müttefiktir. Halk düşmanı olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.

2. Uzun bir süredir, IŞİD’in ve diğer cihadçı katillerin Türkiye’de cirit attığını, sınırların kevgire döndüğünü, Türkiye devletinin bu katillere yol verdiğini, silah ve lojistik yardımında bulunduğunu yazıyoruz. Yazmakla kalmıyoruz, her gittiğimiz yerde bas bas bağırıyoruz. AKP iktidarı devrilmediği sürece, bu iktidara çeşitli vesilelerle yama yapıldığı sürece, Türkiye büyük çatışmalara, hatta bir iç savaşa sürüklenecektir, diyoruz. Gidişat değişmezse, Suruç’taki bomba İstanbul, İzmir, Ankara, Adana ve diğer kentlerde, hatta kasabalarda patlamaya başlayacaktır. Durum bu kadar vahimdir.

3. Yaşanan katliam çok büyük bir siyasi vakadır. Bir sosyalist hareketin, Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin (ESP) bir genç devrimciler kuşağı tahrip edilmiştir. Üzeri örtülemez. Bu saldırının karşısında hepimiz ESP’liyiz. Böyle bilinmelidir. Öte yandan, bu katliam memleketin geleceğine atılmış bir düğümdür. Onlarca genç devrimci, bu devletin MİT’inin tırlarıyla taşınan ve cihadçı katillere dağıtılan mühimmatla katledilmiştir. Aksini ispatla yükümlü olan, Türkiye devletini yönetenlerdir. İnsanlık suçu olan bu katliamın hesabı sorulmadan bu memleketin bir geleceği olamaz. Hesap hem siyasi İslamcılardan, hem de bu iktidar ve onun bürokratlarından sorulmak zorundadır. Medyadaki cihadçı amigolar da suçtan ve cezadan azade değildir.

4. IŞİD’le ilgili soru soran gazetecilerin gözaltına alınması talimatını veren Urfa Valisi başta olmak üzere, Urfa’daki tüm devlet yetkilileri derhal tutuklanmalı ve dokunulmazlığı garanti altına alınmış adil mahkemelerde yargılanmalıdır. MİT Müsteşarı görevden alınmalı, silah ve bomba taşıyan MİT tırlarının hesabını vermelidir. MİT, silah ve mühimmat sevkiyatı talimatını kimden aldığını açıklamalıdır. Kelle kesen katillerle yapılan işbirliğinin hesabı her düzeyde sorulmalıdır.

5. İstanbul başta olmak üzere, mezhepçi ve cihadçı unsurların yetiştiği, alenen kin ve intikam çağrıları yapan vakıf, dernek ve bilumum kuruluşlar devlet eliyle beslenmektedir. Bunlar tarikat ve dinci örgütlenmelerin uzantılarıdır. Cihadçı katilleri öven psikopatlar iktidar medyasının başköşelerinde oturmaktadır. Şuursuz iktidar, tarikatlar, dinci örgütlenmeler ve tüm yandaşlarıyla birlikte ülkeyi bir felakete sürüklemektedir. Bunların darmadağın edileceği yeni, laik ve demokratik bir rejimi kuramazsak, 80 milyonluk nüfusun geleceğinde kan ve gözyaşından başka bir alternatif olmayacaktır.

6. Demokratik protesto gösterileri dönemi kapanmıştır. Emekçi halkımız kendini savunmak için uzun soluklu bir mücadeleye hazır olmalıdır. Mezhepçi/faşizan siyasal İslamcılara karşı halkın kendini savunması son derece meşru bir haktır. Polisin, istihbarat teşkilatının ve ordunun siyasal İslamcı bir iktidar tarafından yönetildiği bir ülkede, halkın güvenliği yok demektir. Bu durumda, ülkenin her tarafında (gerektiğinde) halkın kendi savunmasını örgütleme hakkı da meşru olmalıdır.

7. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren emperyalistler, onların bölgedeki taşeronları, tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte bölgeden defolup gitmelidir. Yağmacı emperyalistler dünyanın hiçbir bölgesine barış ve insanca bir gelecek vaat edemez. Özgür bir Ortadoğu, ancak kardeşlik temelinde, Ortadoğulu emekçilerin elleriyle inşa edilebilir. Ülkemizin ve bölgemizin her yanı Haziranlaşmalıdır. Aksi büyük bir yıkım demektir…