Haziran’da Yenilgi Üşütüyor Beni!

Haziran’da Yenilgi Üşütüyor Beni!

Bir dolunay gibi doğdun ve aydınlığa mahkuüm edip gittin. Giderken bıraktığın karanlığı düşünmeden hem de.. Sadece karanlığa teslim etmedin beni kırdın, virane ettin de gittin. Söyleyememiştim sana bunları... Yeni bir yıla başlamadan son sözlerim olsun istersen... Ama söylemeliyim dahası var;

Evet, kırılan bir şeyler var ama kinsiz bilirsin, bilirdin yine ömrümce süreceğini, gerçekçi olup imkansızı istesem de, dönüşü olmayan yollara karıştığını da biliyorsun…

Boş ver sen bunları: Atina’da havalar nasıl? Nasıl geçiriyorsun günlerini… Eski dostları(!) hatırlıyor musun benim gibi… Burası senin düşlerden uzak, bambaşka bir memleket oldu gittiğinden beri… “Aşk bitti, Burası Türkiye” kısacası… Velhasıl bütün ayları unuttuk… Kiraz mevsimlerinde yaşamaya karar kıldık… Hazırlandık HAZİRAN olduk… Gelirsen Haziranca karşılarım seni. Gerisi… Sen bilirsin.

***

Dün düştün kalemin mavi mürekkebine yine, akşamın sırtından aşmıştın yorgun, argın. Bir o kadar da sanki gözlerinde hiç silinmemiş ıslaklık, buruk dudaklar, kelimelerin yarım kaldığı titrek titrek dökülen yarım yamalak kelimelerle bezenmiş ve yenilmiş gibiydin. "Neden saçların bu kadar dağınık" diye sormayacağım, "neden hıçkırıkların bir türlü dinmiyordu" demeyeceğim, "neden gözlerin çökük çöküktü" diye seslenmeyeceğim, "yüzündeki allık nasıl kayboldu" diye iç çekmeyeceğim, "doyumsuz dudaklarını niçin çileden çıkardın " diye kalem kırmayacağım, "sana parasızken aldığım mavi entariyi neden giymedin" diye kızmayacağım, "kelepçe gibi tuttuğum ellerin nerede" diye aramayacağım, "yürüyüşündeki güzelliği neden kaybettin" diye arkandan bakmayacağım! İnan hiç birini yapmayacağım. Resim yapmayı hiç beceremem ama bütün bunların toplamından bir resim yapacağım, ciltler dolusu kitaplardan öte bir resim, tuallere sığmayacak kadar büyük özlem olacak içinde, nezleli burnunu unutmayacağım ve kalemimin ucuna düştüğün mavi düşlerin dünyasında paylaşacağım seni. Duyarsan haziranda kiraz toplamaya çağıracağım. Sadece haberin olsun istedim de...

***

Alkışı da biliyorum ihaneti de, hangisi kime dair bilmiyorum.. Bildiğim tek şey, koşa koşa geleceğini umduğum günlerce bekleyeceğim o yer. Biliyorsun: Limandayım hala ve Haziran’da yenilgi üşütüyor beni.

***

Bana dedi ki; "eve gel" Dedim ki; "evden çık, sokağa davet ediyorum, şiir sokakta, seni bekliyorum sevgilim, aşk kavganın kızıllığında büyüsün, biliyor musun sokak da sevdalanmak bir başka güzel.

Bana dedi ki "sesin neden çatal sesleniyor", dedim ki "yüreğimin kırıklığı sesime vuruyor. Baktı baktı baktı ve bir yıldız gibi aktı, gitti.

Bana dedi ki; "Neden gülerken ağlıyorsun".

Dedim ki; "ağlarken gülünmüyor ki, o yüzdendir"

ŞABAN ÖZDEMİR- 30-06-2018 - BURSA