İKİ SUÇLUNUN BİR ŞEHRİ - 2

İKİ SUÇLUNUN BİR ŞEHRİ - 2

 “Aç olmanın en güzel yanı, eve geldiğinde eşinle yemek yiyebilmektir.” diye düşündü Günday. Islak saçlarındaki yağmur saçlarını karıştırmış, rüzgar dağıttıkça dağıtmıştı. Tren yolunun üzerindeki evine gelene dek attığı her adımda altı boş sokak taşlarının sıçrattığı pis sular paçalarını kirletmiş, her kirlettiğinde de ”Başlayacağım şimdi kaldırımına!” diye uzun uzun küfürler mırıldanmıştı. Oysa minibüse binmeli, yağmurda taşıtları kullanmalıydı ama Kentkart maliyeti ekmek maliyetini geçerken ve bu durumun aptallığını böylesine hissederken tavan yapan mazot fiyatlarına afili bir nara çekerken göğün sertliği yüzünü haşlamıştı...

Paltosu yağ ve liman kokan bir çöpçünün dünya görüşü bu kadar mı olabilirdi? Yoksa bu mali krizin eşiğine gelmiş toprakların mı çığlığıydı? Paltosunu bu yüzden portmantoda ayrı bir askıya, kendini ayırırcasına astı. Sessizce asmıştı. Mavi kaban, yağmurun çiğ tanelerinde ezilip ağırlaşmış bedenini rahatlığa bırakmıştı. Yine yalnızdı ya şimdi mutfağa girmeli çayı demlemeli gündüzden hazırlanmış yemekleri ısıtmalıydı. Oysa bunlar zordu. Ayten yok iken Ayten’sizdi. Zaman Ayten’le güzeldi. Şu mutfak,  duvarlar... Ayten’le beyazdı. İsteksizce yudumladı çorbayı. Yağmurun sesi bilincinde geziniyordu. Yavaşça kapattı ışığı. 
Ayten’li bir sabaha uyanmalı. 

Ayten’i öpmeli…

Ayten… Ayten…
Ayten…

Ramazan Kutlu - Bandırma - 14- 03-2017