İLKER BELEK Yazdı...Katliamın Faili

 
KATLİAMIN FAİLİ

 

Bombayı patlatan tahmin edilebilir. IŞİD ya da benzeri bir örgüt çıkar altından. Nitekim olaydan birkaç saat sonra, IŞİD, yapanı kutlayan ve ölüm sayısının artmasını dileyen bir mesaj yayınladı.

Ancak bunun arkasındaki esas faili ortaya çıkarmak mesele. IŞİD gibi örgütlerin hem AKP’nin hem de ABD’nin taşeronu olduklarını biliyoruz.

Katliamın gerçekleştiriliş biçimi profesyonel bir iş olduğunu ortaya koyuyor. Yani içinde mutlaka bir devlet istihbaratının parmağı var.

KATLİAM YARATACAĞI SONUÇLARLA AKP’NİN İŞİNE YARAR MI ?

Reyhanlı katliamı AKP’nin marifetiydi. O dönemde Suriye’deki savaşa dahil olmanın, orada pozisyon kapmanın olanaklarını yaratmaya çalışıyordu. Reyhanlı kendisine yönelik tehdidi kanıtlayacak, böylece AKP’ye Suriye müdahalesi bakımından haklılık kazandıracak, ABD’ye bu müdahalenin gerekliliklerini kanıtlama olanağı yaratacaktı. ABD ikna olmadı, katliam olduğuyla kaldı.

Suruç AKP’nin marifetiydi. 7 Haziran sonrasında erken seçim için kullanacağı konjonktürü yaratması ve üstelik Kürt sorununun geçirdiği uluslar arası evrim çerçevesinde inisiyatif elde etmesi gerekiyordu. Bunun için bir iç savaşa ihtiyacı vardı. Rojava’ya gitmek üzere Suruç’ta toplanan gençler katledildiğinde PKK’nin savaşa razı olacağı hesaplanıyordu, hesap tuttu. AKP iç savaşla MHP’ye kaptırdığı oyları geri almaya çalışıyor. Bu uğurda Kürt oylarının tamamını kaybetmeyi de göze alıyor. Hesabın bu kısmı tutar mı göreceğiz, ancak başka seçeneği bulunmuyordu.

Ankara katliamı farklı. AKP’nin Kürt illerinde “terörle mücadele” gerekçesine dayandırdığı savaş sürüyor. Ne denli insanlık dışı bir vahşet yaşanıyor olsa da, bunu Batı’ya açıklama olanağı bulunuyor. Ancak katledilenlerin içinde CHP’lilerin de bulunduğu böyle bir katliamı gerçekleştirdiğinde bunu gerekçelendirme ihtimali hiç bulunmuyor.

Bu olayda okların AKP’ye çevrileceği, bu olayın AKP’yi zor durumda bırakacağı o kadar açık ki.

ABD EMPERYALİZMİ ATLANABİLİR Mİ ?

AKP ve Erdoğan’ın ABD ile ilişkilenmesinde sorunlar yaratan iki önemli olay yaşandı. Bunlardan birisi 2013 Haziran ayaklanması idi. Türkiye’nin artık bu iki aktörü istemediği o dönemde ortaya çıkmıştı. İktidar bloğu içeride bir istikrarsızlık unsuru haline gelmişti.

Diğer olay ise Suriye savaşı oldu. AKP bu olayda en başından itibaren ABD’den bağımsız hareket eden, ABD’nin emperyalist sistem içindeki hegemonyası bakımından yaşadığı sorunları kendi çıkarlarına kullanma gayretkeşliği içine giren bir tarz izledi. Savaşın ilk günlerinden beri Rusya’nın Esad yönetimine verdiği destekle bu planlar boşa düştükçe, AKP ABD açısından bir de dış istikrarsızlık unsuru haline geldi.

O zamandan beri ABD Erdoğan’dan kurtulmak istiyor. Türkiye çapında bir ülkede ne yapacağı konusunda bu derece belirsizlik ve istikrarsızlıklar bulunan bir aktörün çok uzun süre işbaşında kalmasına izin verilmez. 17-25 Aralık ses kayıtları buna yönelik bir operasyondu, olmadı. 2014 yerel seçimlerinde CHP’nin bir şeyler yapacağı beklendi, olmadı. 7 Haziran’da HDP’nin barajı geçmesinin bir masaj olacağı umuldu, bu da olmadı.

ABD’nin istediği şöyle bir yelpaze içinde tanımlanabilir: Erdoğan’ın bugünkünden daha etkisiz bir konuma razı edilmesi, Erdoğan’ın AKP üzerindeki yöneticilik görevine son verilmesi, AKP’nin Erdoğan’dan bağımsız ve istikrar açısından makul bir çizgiye çekilmesinin sağlanması, AKP’nin CHP ile (HDP’nin de dışarıdan destekleyeceği) bir büyük koalisyona razı edilmesi ve en inhayet Erdoğan ve AKP bunların hiç birisine razı olmazlarsa siyasal hayatlarına son verecek bir seçeneğin üretilmesi.

Ankara katliamı bütün bu senaryonun içinde anlamlı bir yere oturuyor. Esas olarak AKP’yi zor durumda bırakacak, AKP’yi hem içeride hem de dışarıda (Suriye konusu bakımından gerekli olan) istikrar oluşturacak noktaya ikna edecek bir müdahale.

Katliam gerçekten de bu tür sonuçlar üretecek daha ileri bir hamlenin ilk işareti olarak görünüyor.

ABD’NİN KATLİAMDAN MURADI NE OLABİLİR ?

ABD’nin iktidar bloğuyla ilgili vardığı sonucu yukarıda yazdık aslında. Ancak iktidar bloğu, kendi mevcudiyetinin söz konusu olacağı hiçbir seçeneğe razı olmadığı için, emperyalistler açısından Türkiye’de istikrarsızlığı artıracak müdahalelerin devreye sokulması dışında bir seçenek kalmıyor. Emperyalizm Türkiye’yi kendi açısından tahmin ve kontrol edilebilir bir noktaya yerleştirmek bakımından istikrarsızlığı artıracak, AKP üzerinde basınç yaratacak bir hamleyi devreye sokuyor.

Bunlar da sonuç vermezse ne olur ? Türkiye darbelere alışık ülkedir, yine olur, yaptırılır.

Bir zamanlar AKP yeni iktidar olduğunda, Kemalist ordudan darbe bekleyenler çoktu. Oysa mümkün değildi. Nedeni AKP’nin emperyalist bir plan dahilinde ve onayla Türkiye’de iktidar yapılmış olmasıydı. Ancak yıllar içinde Cumhuriyet’in bitirilmesi bakımından görevini tamamladı, kamuyu tümüyle tasfiye etti ve sonrasında da bütün bu işleri dışarıdan aldığı destek ve onayla tamamlamış olmanın verdiği özgüveni, kendisini o pozisyona taşıyanlara karşı kötüye kullanmaya, Türkiye halk sınıflarının yerleşiklik kazanmış sosyopsikolojisini kontrol edilmesi güç bir politik iklime yol açacak biçimde rencide etmeye başladı. Üstelik bütün uyarılara rağmen bu tutumundaki ısrarı da sürüyor.

İktidar bloğu, emperyalizm açısından artık zamanı geçmiş bir öznedir. Söylenilen sınırlara çekilmeyi, bütün uyarılara rağmen kabul etmediği için mesajların ve müdahalelerin dozu giderek artırılmaktadır. Ankara katliamı iktidarın geleceği hakkında karar verenler açısından yeni bir düzeyi tanımlamaktadır.

Emperyalizm Türkiye’de kendi sözünü dinlemeyen, kendi bölgesel çıkarları açısından beklenmedik davranışlar sergileyen bir özneyi iktidarda tutmaz. Artık bir darbe ihtimalinin gerçeklik kazanmakta olduğu da bu nedenle görülmelidir.

SOL NE YAPTIĞINI BİLİYOR MU ?

Sosyalist-komünist solun HDP angajmanının (hangi gerekçeyle olursa olsun) hatalı olduğunu en başından itibaren yazıyoruz.

HDP’nin “barış” mücadelesi düzen içi kanallarda şekilleniyor. Oysa emperyalizm çağında antiemperyalist içerik taşımayan “barış” anlayışının barışa hizmet etme şansı bulunmuyor. Bu siyasi tarz ancak emperyalistlerin bölgesel müdahale seçeneklerini artırmaya, emperyalizmin bölgeye müdahalesine sosyalistleri de yedeklemesine yarar.

Şimdi durum bu bakımdan daha da dramatik bir hal aldı.

Ankara katliamının sorumlusu olarak devleti, Erdoğan’ı, AKP’yi görmek, istifalarını talep etmek, emperyalizmin iktidar bloğuyla ilgili olarak açtığı yola girmek anlamına geliyor.

O nedenle sosyalist komünist hareketin yapması gereken şey bağımsız bir hatta, sosyalizm mücadelesi vermek olabilir ancak. Bu mücadelenin önemli bileşenlerinden birisi hiç şüphesiz bölgenin tüm halklarıyla birlikte antiemperyalizm içerikli barış talebini yükseltmek ve halkların özgürlük özlemini eşitlikçi bir düzen projesiyle birleştirmek olacaktır.

Nasıl ki, emperyalizmle mücadele etmeden barışa ulaşılamıyorsa, eşitlik için mücadele etmeden özgürlüğe de ulaşılamaz çünkü.

İlker Belek

Telgrafhane.org