Kapıdağ Dalyan'da denize girmenin hüznü..

 

Geçenlerde arkadaşlarla bir deniz sefası yapalım dedik. Malüm biz taşaron işçileri olarak öyle aylara vuran bir tatil şansımız yok . Hafta sonları dinlenme vaktimizden cebimizdeki parayla orantılı kısa bir kaçamak. Erdek,Ocaklar,yakın yerler gidiyoruz.

 Bandırma'da yaşıyoruz .

Her tarafımız deniz..Yüzümüz denize dönük her daim.

Kapıdağı sürekli uzaktan uzaktan çağırıyor GELİN YAHU !

 Dalyan,Tanaşa taraflarında Kapıdağ'ın gizemli  koylarından sadece biri .Çok sayıda var.  Kalktık  gittik . Şaşırdım kaldım.

Çok sessiz ve sakindi. Sanki  oraya giden keşfeden ilk kişiler bizmiş gibi mutlu  olduk ama biraz da üzüldük böyle bakir güzel koylar niçin böyle sakin bomboştu?

Arkadaşım buraları neden hakettiği ilgiyi görmüyor ve sahipsiz kalmış gibi duruyor dedi. Buraları kendisine sahip çıkacak yatırımcıları turizmcileri  neden bu kadar beklemiş acaba diye devam etti. Bu işlerden anlamayız dedik uzatmadık. Her neyse . Kendimizi denize attık.telefonumuzun ekranına tuzlu ve kumlu ellerimizle dokunup bol bol fotoğraf çektik.

**

Sonbahar'ın  gelişiyle  ben galiba tam bir yaz delisi olduğumu iyice kanaat getirdim. Yazı seviyorum . Havalar ufaktan soğumaya meylediyor ilk  fırtına geldi. Ve ben Şimdiden  yazı özlemeye başladım.

Dalyan'ın sessiz sakın koyunda kendimi denize bıraktığımda  böyle bakir ve güzel yerler maalesef  neden hak ettiği ilgiyi görmüyor diye düşünmeye  devam ettim. Kafama takıldı..

Bir şeyler eksikti.

Evet koy güzeldi kumsal güzeldi deniz yumuşak ılık ve kucaklayıcıydı ama...Evet ama temiz değildi ?Su ağırdı.  Denizde bir tuhaflık vardı. Sıcağın etkisiyle buharlaşan hava  genzimi yakan bir pas tadı..Hafiften bir koku. Evet işte nedeni budur dedim. Neden buralar terkedilmiş sahra gibi. Çünkü yavaş yavaş sinsice bir yandan Marmara'nın tamamını kaplayan milyonlarca insanın atığı , bir yandan plansız hesapsız yapılan metropllerin sanayileşmenin getirdiği kimyasal atıklar ve burada  foseptik çukuruna dönmeye başlayan Körfezimiz.

Ve bu körfezin en büyük kirleticisi de Bandırma kenti.

Evet bizler Bandırma'da yaşayanlar. Bandırmayı yönetenler yönetirken çevre kirliliğinin nedenini umursamayan yöneticiler. Seçilmişler atanmışlar.

Bu vebal maalesef onların üzerindedir. Çünkü ilk adımı onlar adımı atmalıdır. Çünkü kirletenler BURADA YAŞAMIYOR. AMA YÖNETENLER BURADA YAŞIYOR!..

Halkımızdan bu konuda her türlü desteği alacaklarından kuşkum yok. Ama bir adım atılacaksa bu işi onlar başlatacak. Ben tek başıma ya da bir çevre derneği ne yapabilir ki söylenmekten başka.

İşte böyle düşüncelerle o dünyanın en güzel koyundan ayrıldım. Arkadaşlarımla bu konuyu konuştuk. Zaten hep konuşup duruyoruz kendimiz konuşuyoruz kendimiz dinliyoruz.

Ama ben bir şey daha yaptım şimdi.

Yazdım.

Manzarasından,serin sularından,balığından vs.. her türlü imkanınından yararlandığımız   bu güzelim KÖRFEZİMİZİ denizimizi mahvetmeye hakkımız yok.

Bize geçmişten bırakılan miras bu değil.

. Böyle bir denizde yaşamak istemiyorum.  Bandırma ve çevresine Kimyasal ve ileri Biyolojik Atık Arıtma Tesisi mutlaka kurulmalı. 

Kendimiz için çocuklarımız için  iyi bir kent geleceği için .

 Dünyanın en güzel akvaryumunu lağım çukuruna dönüştürmeye hakkımız yok.

Bize çömertce davranan bu denizimize şimdi sadece pislikten başka bir şey vermiyoruz.

**

Benimle birlikte hayal edin.

Gözlerinizi kapatın ve kumlar üzerinde yürürken, masmavi deniz dalgalarının ayaklarınıza vurduğunu düşünün.  Kapıdağ yarım Ada'sının her bir köşesi, büğüleceği güzelliği ile cennetten bir köşe gibi adeta.

Ve Maalesef bu güzelliği  kurtarmak yerine daha da kötüye giden süreçteyiz  burada  kurulacak ağır metal sanayi sinsice bekliyor. Bandırma'mız ve çevremiz için harekete geçme zamanı 

Kimse bir an için bile hareketsiz kalamaz. (Bhagavad-Gita) 

BERKAN KOZAN-BANDIRMA