Karasal kirleticiler denizlerimizi ....NAMIK HAVUTÇA

CHP Balıkesir Milletvekili Avukat Namık Havutça, 2016-2017 yılı balıkçılık sezonun eRDEK Çakıl Mahallesinde yapılan toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada; “sezonunun bütün sektör ve balıkçılarımız için hayırlı ve verimli olmasını diliyorum. Marmara'da, Akdeniz'de, Ege'de, Karadeniz'de ekmeğini taştan değil sudan çıkaran balıkçılığımızın çilekeş emekçilerini saygıyla selamlıyorum. Ama, Ana Muhalefet Partisinin bir milletvekili olarak balıkçılığın ülkemizde yaşadığı sorunları dile getirmeden edemeyeceğim. Üzülerek belirtmek zorundayım ki, 2016-2017 yılı su ürünleri av sezonu sorunlarla açılmıştır.”

Havutça yaptığı konuşmada sektörün yaşadığı sorunlar ve denizlerimizin yok olduğu gerçeğine vurgulayıp mevcut iktidarın yanlış politikalarına değinerek şu ifadelere yer vermiştir;

“Değerli konuklar, sevgili dostlar üzülerek belirtmek zorundayım ki;
Mavi denizlerimizin rengi giderek griye ye dönmekte!

Balıkçılık sektörü birçok sorunla uğraşırken denizlerimizde yok olmaktadır.
Balıkçılık sektörünün yaşadığı sorunların araştırılması ve gerekli çözümlerin bulunması için TBMM’ye meclis araştırma önergesi verdik. Konuyu TBMM Genel Kuruluna taşıyarak gündem dışı konuşmalarla hükümeti uyardık. Sorunların çözümü adına basın açıklamalarında bulunduk. Ama görüyorum ki geldiğimiz noktada da balıkçılık sektörünün sorunlar devam etmekte, balıkçılarımız mevcut iktidardan yeteri kadar ilgi ve destek alamamaktadır.
Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada konumunda ve 8.333 km’lik kıyı şeridine sahiptir. Diğer yandan 177.714 km uzunluğunda akarsuları bulunmaktadır. Türkiye’deki toplam tarım alanları kadar deniz ve içsu kaynaklarımızın toplam yüzey alanı 25 milyon hektardır. Bu nedenle balıkçılık kaynaklarının etkin verimli kullanılması son derece önemlidir. 
Türkiye’nin su ürünleri potansiyeli yüksek olmasına karşın, su ürünleri avcılığı ülke ekonomisinde önemli bir yere sahip değildir.
Dünyada kişi başına ortalama balık tüketiminin 15 kilo civarında seyrederken, bizde ise durum neredeyse dünya ortalamasının 1/3’i civarında, yani 5-6 kg civarında.

Yapmamız gereken denizlerdeki balık stoklarımızı korumak, mümkünse zenginleştirmek, sürdürülebilirlik prensiplerine göre avlamak. Bunu da balıkçılık sektörünün tüm paydaşlarını, etkin katılımcılık prensiplerini dikkate alarak bir araya getirmek yoluyla yapmak en doğru yol olacaktır. Zira sorunu çözmek için, soruna taraf olanların da katkısını almak, onları da çözümün parçası haline getirmek gerek. Bu bağlamda hem küçük ölçekli hem de endüstriyel balıkçılarımızın karar alma süreçlerine etkin katılımlarının sağlanması, ülkemiz balıkçılığının yönetilmesinde üniversitelerimizin ürettiği bilimsel bilgiden daha çok yararlanılması gerektiğini düşünüyorum. Böylece hem tarımsal üretim içindeki balıkçılığın payını koruyabileceğimizi hem de tüketici taleplerini daha dengeli bir şekilde karşılayabileceğimizi ifade etmek isterim.

 

Türkiye denizlerinin hızla kirlendiğini Karadeniz, Marmara Denizi ve Ege Denizi’nde görülen Kırmızı Alg patlamalarından kolayca anlayabiliriz. Halen çok sayıda il, ilçe ve beldenin arıtma tesisleri olmadığını, olanların ise çalıştırmaktan imtina ettiğini biliyoruz. Bütün karasal kirleticiler denizlerimize ulaşarak kirlenmeye neden olmaktadır. Bu hususun düzeltilmesi ve gerekli modern arıtma yatırımlarının yapılmasını bekliyoruz. Sintine, petrol, çöp gibi gemi kökenli kirlenmenin önlenmesi gerekmektedir.

 

Ne yazık ki aşırı avcılık denizlerimizde birçok türde görülmektedir. Mezgitten, berlam balığına, kırlangıçtan kalkan balığına kadar stoklarımızın çoğu yıpranmıştır. Marmara Denizi’nde Trol avcılığı bütün dönem yasak olmasına rağmen kaçak olarak devam etmektedir.

İlgili bakanlık 30 metrenin üzerindeki teknelerin açık denizlere çıkması veya diğer ülkelerin sularında çalışması için gerekli izin ve tedbirleri uzun yıllar alamamış, bunun sonucundaysa av kapasitesi yüksek tekneler iç denizde veya kıyısal alanlarda balık avlayarak, küçük balıkçılarla rekabet yaşar hale gelmiştir. Özellikle avlama kapasitesi yüksek olan Gırgır teknelerinin devlet tarafından teşvik verilerek desteklenip açık denizlerde av yapması için çalışmalara bir an önce başlanmalıdır. Türk balıkçısının dünyanın her yerinde balık avlama becerisine sahip olduğuna eminiz.

İklim değişikliği ve Süveyş Kanalı yoluyla gelen yabancı türler balıkçılığımız için büyük bir tehdittir. Örneğin zehirli olan balon balıkları, aslan ve taş balıklarıyla zehirli denizanaları balıkçılığımıza zarar vermektedir. 
Su ürünleri sektöründe ihracatta yarattığı katma değer yönünden çok büyük bir öneme sahip olmasına rağmen, ne yazık ki bu alanda istenildiği hedeflere Türkiye ulaşabilmiş değildir.

Bu verilerden de anlaşıldığı gibi böylesine büyük bir potansiyel ve hacme sahip bu sektörde, gayrisafi yıllık hasılaya sağladığı katkı sadece binde 4'tür.
Bakın, balıkçılarımız bugün Balıkesir'de, güney Marmara'da, Erdek, Karşıyaka'da ve Çakıl Köyü'nde Şahinburgaz Köyü'nde, Bandırma'da, Marmara'da ve Avşa Adası'nda, bölgemizde Türkiye'yi balığa doyuran ve çok güçlü bir istihdam alanı olan balıkçılarımız, AKP'nin 14 yıllık iktidarında üvey evlat muamelesi görmüştür.

Bakın, bugün balıkçılarımız plansızlık sebebiyle büyük mağduriyet yaşıyorlar. 
Balıkçılarımız kendileriyle ilgili bir bakanlık, bir muhatap bulmak istiyor ama bugün bu önemli sektörümüzde balıkçılarımız muhatap bir bakanlık göremiyor, bir bakanlık kurulmasını istiyor.

Yine Marmara'da, iç denizimizde, avlanmada büyük bir salya ve kirlilik sebebiyle balıkçılarımız Marmara Denizi'nde balık değil salya yakalar hâle geldiler. Marmara Denizi'ndeki balıkçılarımızın durumunun özel olarak düzenlenmesi gerekiyor.

Ve balıkçılarımızın SGK problemleri var, çoğunun SGK primleri yatırılmıyor. 
O nedenle, balıkçılarımızın sorunları çok fazla.

Balıkçıların sesine kulak verin diyorum.
Ağınız hareketli avınız bereketli olsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

h.ildam -bghaber