Kemal Sunal

 

KEMAL SUNAL

 

Bizim nesil şanslı bence, seni seyrederek büyüdük çünkü.

Hiç kaçırmazdım filmlerini. Ve hala da tekrar tekrar izlerim, repliklerini ezbere bilirim.

Gülen Adam’da kayınpederini nasıl gıcık ettiğine çok gülmüştüm mesela. Talih Kuşu’ndaki gibi Kuran asılıydı her evde.

Japon İşi’ndeki robot gibi kendime sevgili yapmayı hayal etmişimdir hep.

Hababam Sınıfı’nı bilmeyen nesil zaten çok şey kaybetmiştir…

Ve daha niceleri.. Şaban gönlümüze taht kurmuştu be usta…

Şimdi cennetten yine öyle gülüyorsun bize biliyorum..
Bugün aramızdan ayrılışının 15. yılı..

Seni çok özlüyoruz büyük usta KEMAL SUNAL…

Işıklar içinde uyu…

 

02- 07- 2015 A.I.

*************

Kaldı mı be böyle adamlar, böyle aşklar??

Aşık Veysel, evli olduğu zamanlarda eşi başka bir adama aşık olur ve kaçmaya karar verir. Gece uyumak için yataklarına girdikten sonra eşi kalkar, bohçasını da aldıktan sonra pabuçlarını giyer ve ardına bakmadan kaçmaya başlar. Biraz aradan sonra ayağına bir şeyin vurduğunu fark eder. Pabuçlarını çıkarttığında gördüğüne inanamaz. Aşık Veysel’in tüm parası oradadır. kaçacağını anlayıp sahip olduğu her şeyi eşine bırakmıştır. Ayrıca parayla beraber bir kağıt bulur ve o kağıtta şu yazar ;
“Al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun, gittiğin yerde kendini ezdirme. Bir de güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa … “

…….

Kaldı mı be böyle adamlar, böyle aşklar?? Çıkarsız sevgiler??? Vefa nerede? Kendinden bile vazgeçercesine sevmek.. Sevdiceğin seni başkası için terk etse bile O’na kızmamak, kin beslememek, nefret duymamak??? Hatta O’nun iyiliğini ve refahını düşünmek! Hangimiz yapabiliriz bunu?? Ben yapabildim mi ki zamanında?? Öldüresiye nefret etmiştim, aşkından öldüğüm adamın beni aldattığını öğrendiğimde. Kin kusmuştum, hayatı zindan etmiştim O’na da beni tercih ettiği kadına da! Sonra ne oldu??? Zaman.. Hepsi geçti, unutuldu…

Aşık olmak başka Aşık Veysel olmak başkadır azizim…

**************

****

Nerdesin Süpermen !

Yalnız yaşamanın en büyük zorluklarından biri sürekli tetikte olma durumudur. Elektrikler kesildiğinde (ki benim en çok korktuğum şeydir bu) elinin altında bir çakmak olmalı mutlaka. Mumlar kolay yerde olmalı, hatta tuvalet banyo dâhil evin her odasına mum koymalısın. Şarjlı el feneri tam dolu olacak. Akşam yatarken takarım dediğin telefon şarjının kıymetini o anda anlarsın. Kendi evimde kim ne karışır diye donla şortla dolaşsan da, kapı çaldığında adam gibi kılıkla açmalısın ki konu komşunun ağzına sakız olma.
 
Geçen senelerde bir yaz günü evde su bitmiş, aradım bir damacana su istedim. Kendilerinden beklenmeyecek bir hızda 15 dakika içinde kapı çaldı, gelen sucu değildir diye boşta bulundum açıverdim kapıyı. Üstümde şort ve ince askılı t-sirt var, ev hali neticede. Adam on liranın üstünü bir türlü denkleştirip de veremedi bana bakmaktan! Üstü kalsın diyip bi hışımla kapıyı kapattım tabi ama epey tırstım valla. Hemen su bayisini değiştirdim, ne me lazım sapık dolu ortalık diye. Yeni suyumu isterken de namaz kıyafetimi giydim bu sefer, uzun etek ve başörtüsü! Adam yüzüme bile bakmadan 20 saniyede bıraktı suyu gitti. Oh be dedim.
 
Eve gelirken neye ihtiyacım varsa alırım, gece yarısı dışarı çıkmak zorunda kalmayayım diye. Mütemadiyen hep aynı bakkaldan alışveriş yapmam ya da zorda kalırsam “eşime de şu sigaradan alayım” derim ki yalnız yaşadığım anlaşılmasın! Bi de evde gece banyo yapmaktan korkarım bak ben. Yok yok, öyle üç harfliymiş bilmem neymiş çok şükür öyle korkularım yoktur. Ayağım kayar da düşüp başımı çarparsam, kimseler beni bulmazsa cesedim kokarsa diye korkarım. O yüzden duşa girmeden önce annemi ya da kardeşimi ararım, 20 dakika sonra da onlar beni arar çıktın mı diye. Ailesel tedbir böylelikle sağlanmış olur.
 
Böyle dediğime bakıp da tırsak olduğumu falan sanma sakın, aksine acayip cesaretliyimdir ben. Börtü böcekten, sinekten, kuştan, çekirgeden, fareden, yarasadan falan korkmam yakalayıp öldürürüm o da ayrı mevzu. Dışarıda çıt olsa tilki gibidir kulaklarım hemen alarma geçerim. Eski evimde bir gece oturuyorum, çatı katıydı o ev. Benim üstümde hane yok, asansör makine dairesi var. En üst katta oturuyorum yani. Gece 11 falan. Asansörün sesini duydum, benim katta durdu garrçç diye. Herhalde karşı komşu geldi dedim içimden. Fotoselli lamba yandı ama anahtar sesi yok. Allah Allah hayırdır inşallah dedim, kapının deliğinden baktım. (Bu kapı deliklerini niye taa yukarı yaparlar anlamam ki? Sanki Türk kadınlarında 1,90 boy var!!) Göremiyorum zaten, erişemiyorum deliğe, parmak uçlarımda yukarı zıplamaya çalışıyorum. Adamın biri asansörden çıktı, yukarıya merdivenlerden çıkmaya başladı. Adamın yüzünü göremedim ama sadece yukarı birinin çıktığını görüm. Kapıcıdır belki, asansör dairesine çıkıyordur dedim, hemen Kapıcı Ramazan’ı aradım; “Abi nerdesin?” “Kahvede okey oynuyorum Zoi hayırdır?” “Abi hırsız var hemen gel!!” Hayatımda hiç hırsız görmedim ki ben? Korkmalıyım şu anda bilemedim ki!
 
Hemen karşı komşunun kapısını çaldım, pijama atletle kapıyı açan Galerici bi şaşırdı beni görünce “Hayırdır?” dedi. “Napıyon beya?” diye salakça bir şey çıktı ağzımdan. (Bendeki soruya bak gerizekalı beyinsiz Zoi!!!!!) “İyiyim sen nabıyon?” dedi tabi mal mal yüzüme bakarak. Hemen topladım kendimi, “Galiba yukarıda hırsız var!” dedim. Durdu, put gibi 3 saniye sessiz kaldı, hiçbir şey söylemeden içeri gitti, içerden şlakk şakk şukk sesler geldi. Ben bekliyorum hala kapıda. Elinde pompalı tüfekle çıktı!!! Gözlerimin büyüdüğünü hissettim o anda! Dedim dur sakin ol. Polis çağıralım dedim. Ben polisi ararken, Galerici yukarıdaki adama seslendi “Aloo kimsin?? Kimsin len sen aloo!!!” (Bu kimlik sorgulama olayına da hastayım haa.. Kavgada da karşındakine dalarken kimsin sen, kimsin oolumm demezler mi ayar olurum! GBT kaydı mı verecek sana teeallamm yaa!) Ben Galericiye dur mur derken, ayağıma terliğimi geçirdim elime de vileda sopasını aldım yukarı çıkmaya başladım. (Safım ben saf! Hayır yani bu cesaret nerden geliyo anlamadım ki! Elin hırsızı yukarda silahlı mı değil mi belli değil, ben almışım elime vileda sopası merdiven çıkıyorum! Adam haplı maplıysa o sopayı götüme sokacak haberim yok! Bu yersiz cesaret hep genlerimden geliyor biliyorum bak! Ana soyum Laz, baba soyum Arnavut, burcum başak yükselenim akrep yani damarıma basıldığında zıpla, inadım tuttuğunda he de geç!)
 
Galerici beni öyle görünce kolumdan tuttuğu gibi indiriverdi aşağıya. “Nabıyon kızım sen çatlak mısın nesin!” dedi. Ona cevap veremeden polisler geldi. Benim saydığım 10 polis falan, tamamını göremedim. Paldır küldür yukarı çıktılar, bi gümbürdü bi bağırış çağırış koptu. Kargatulumba adamı aşağı indirdiler. Tanıyor musunuz diye sordular bize, yok tanımıyoruz dedik. “Aslında bu adam hiç yabancı gelmiyor bana!” dedim, çeneme sıçsalar emi!! Hep beraber karakola gittik tabi. Adam bizim apartmanda eskiden oturuyormuş, geçen sene taşınmış. Binanın anahtarı tabi kendisinde var. Alkollü araç kullanırken polis çevirmiş, kaçmış ve bu binayı iyi bildiği için buraya saklanmış. Asansörün makine dairesinde saklandığı kimsenin aklına gelmez diye burada sabahlayacakmış tabi bana yakalanana kadar! İfade verdik, şikâyetçi olduk, sonra şikâyeti geri almak zorunda kaldık! “Bu adam şimdi hırsızlık yapmamış, haneye tecavüz etmemiş, sana tecavüz etmemiş, sarkıntılık etmemiş, darp etmemiş ne diye şikâyetçi oluyorsun!” diyince polis beynime sinir zıpladı tabi! “Yapması mı lazımdı? Ya yapsaydı? Yapmayacağının garantisini verebiliyor musunuz? Sizin kızınızın karınızın başına aynı olay gelseydi böyle der miydiniz?” dedim ben polise tabi çenemi tutamayarak!!!!!!
 
Polis bana bir şey demedi ama Galericinin pompalısının ruhsatı yokmuş, o azcık sabahladı orada. Ben de çıktım eve gittim. Kapıyı pencereyi kilitledim ama ya o adam buraya gelir de bana bi fenalık yaparsa diye uyuyamadım korkudan. Kapının pencerenin önüne, içinde kaşıkları olan çay bardakları dizdim. Biri girerse devrilir de sesinden duyarım diye… Yalnız yaşamak zor yaa.. Süpermen nerdesin  :(
29-06-2015*A.I

 

**************

Annemden Gizli…

Annemden bazı şeyleri saklamak zorunda kalmak çok acı. Hemen aklına öyle fena şeyler gelmesin lütfen! Sana göre basit olan olayları, annem gereğinden fazla büyütebiliyor o yüzden ben de ona her şeyi söylemiyorum. Mesela, annem aradığında araba kullanıyorum dediğimde; ay önüne bak, telefonla konuşma diye bağırmaya başlar ve çatt diye kapatır telefonu! Tamam, haklısın iyi bir şey yapıyor, direksiyonda dikkatimin dağılmasını istemiyor kabul ama onun tarzı farklı biraz. Tam telefonu kapatırken bana önemli bir şey söylüyor, daha doğrusu o söylediğini zannediyor ama söyleyemeden kapatıyor telefonu. Sonra da bana o dediği şeyi yapmadım diye kızıyor! Ben de araba kullanırken annem aradığında açmıyorum ya da kenara çekip öyle konuşuyorum, sırf benim direksiyon başında olduğumu anlamasın diye.

Geçen gün denize gittik kardeşimle falan. Yoldayken aradı, ağzında bakla ıslanmayan bizim Pitik hemen yumurtladı biz denize gidiyoruz diye. Abartısız 15 defa aradı; gitmeyin, giderseniz de denize girmeyin, kenarda durun, çok da kenarda durmayın güneş geçer başınıza, yüzmeyin, yüzerseniz de derine gitmeyin, soğuk şeyler içmeyin, abur cubur pis pis şeyler yemeyin cırcır olursunuz…. Beynimi yedi beynimi! Tamam, aannnee hee hee diyip geçiştirdik. Tabi biz soyunduk dökündük giydik bikinileri, girdik denize yüzdük falan. Bu arada benim gırtlağım açılır denize gidince, midye dolma, haşlanmış mısır, kâğıt helva, dondurma, bira, cips, elma şekeri ne varsa yerim. 148 tane midye dolmayı 3 limon eşliğinde tek başıma yemişliğim vardır affedersin, Mardinli midyeci çocuk bile çüşş abla demişti bunu da şimdi hatırladım bak! Neyse biz böyle yemece içmeceye devam ederken annem arayıp ültimatom vermeye devam ediyor tabi. “Benim yaptığım güneş yağından sürün vücudunuza, marka diye tonla para veriyorsunuz o bok bok şeylere sürmeyin onları alerji yapar!” dedi en son ve ben gerisini hatırlamıyorum çünkü şezlongda uyumuşum.
Biz ne kadar annemden saklamaya çalışsak da bazı şeyleri, hayatımızda sosyal medya olunca bu artık pek mümkün gözükmüyor! Annemin bütün arkadaşları, konu komşu arkadaşlık isteği gönderiyor, kabul etmeyince de annem arıyor hemen “Falanca hanım dürtmüş seni cevap vermemişsin, niye??!” Elimizde bira-mısır-midye ile özçekim yaparsak 4.dakikada annem arar tabi! “Sen utanmadan bira mı içiyorsun ha?? O memelerini az daha çıkarsaydın ya az açmışsın aferin sana!! O yedikleriniz sizi cırcır yapacak akşama bak görürsün (ki gerçekten de öyle olur)! Kolanın içine aspirin at ya da kahvenin içine limon sık ye keser hemen! Evde patates kızartsam yemezsiniz o yağlı yağlı cipsleri yutuyonuz!! O yanındaki Pitik’e söyle çok yemesin, sonra götüm göbeğim çıktı diye rejim yapıyo!! Midye mi oo??? Allah tependen baktırmasın emi aybaşı olurmuş o hayvan yemeyin bee!!!!”
Rabbiimmm sana geliyorum rabbimmm!!!!!! Bu kadına nasıl cevap verileceğini öğrenemeden öleceğim rabbim…

Denizden geri kalanlar:
Şezlongda uyuyacaksanız eğer, gözünüzden gözlüğü çıkartın ve okuduğunuz kitabı elinizden bırakın! Yoksa damalı eşek gibi olursunuz, tecrübeyle sabit!
Annem bu organik yiyecek içecek mevzusunda level atladı, organik bronzlaştırıcı güneş yağı yapıyor. Hand made olayına kaptırdı kendini iyice. Önce bir kokladık ııyyhh mııyyhh dedik ama tacizlerine dayanamayıp sürünce gerçekten çok başarılı olduğuna kanaat getirdik valla. Hem cildi yumuşacık yapıyor, asla kuruma çatlama yok hem de fena bronzlaştırıyor. (İsteyene tarifini veririm!)
Annemin yaptığı birçok şeyi öğrendim ve kendim de yapıyorum, unutmayayım diye yazıyorum defterime. Ama hala O’nun gibi kıymalı enginar dolması ve içli köfte yapamıyorum maalesef! Olsun yaparım elbet bir gün…
Annelerin&babaların sosyal medyada olması çok dikkat edilmesi gereken bir durum! O kim, bu sana neden böyle yazmış, bu resmini neden beğenmiş, kim o çocuk, nereli, ne iş yapıyor gibisinden soruları hiç bitmiyor arkadaş!
Annemden birçok şeyi sakladığım gibi bu blogu da saklıyorum! Hala bilmiyor bu yazdıklarımı. En azından ben öyle olduğunu düşünüyorum..

(Anne eğer okuyorsan şunu bil ki senden saklanacak kötü bir şey yapmıyorum ben. Zamanında sen günlüklerimi gizlice okuyup, kahve yap da sana fal bakayım ayağına benim ağzımdan laf almaya çalışmasaydın ve ben de saf gibi tek tek anlattım diye her şeyi günlüklerimi yakmasaydın, belki de şimdi bu blog da olmazdı!)
22-06-2015- A.I