Ne İle Yaşamalıyız?

Bir tanrı olduğundan mı yoksa bir tanrıya olan ihtiyaçtan mı var, ya da var olduğunu tahayyül ediyoruz?

Farkında mısınız biz sürekli dileniyoruz var olup olmadığını bile bilmediğimiz tanrılardan dileniyoruz. Sahip oldukları şeyleri bize sağlamaları için insanlardan dileniyoruz. Dürüstlük dileniyoruz. Bazılarının sadece kan pompalamak için varolan kalplerinden sevgi dileniyoruz.

İnsanoğlu neden bu denli muhtaç? Hemen hemen herkes hayatında bir kurtarıcı bekliyor. Kimi içinde bulunduğu duruma çare, kimi yoksulluğuna çare olabilecek bir sebep, kimi yalnızlığa yoldaş olabilecek bir kalp, kimi cinsel ihtiyaçlarını giderebileceği bir partner... zaten insanlar birbirlerinin kalplerine dokunmadan önce bedenlerine dokunmuyorlar mı? 

Dünya yaşanılması da anlamlandırılması da çok zor bir yer. İnançlarınızı sıklıkla sorguladığımız, kendimizi ya da birilerine kızdığımız, hakkımız olmayan şeyleride hak talep ettiğimiz bir meydan burası. Herkesin ihanet ettiği, aşkın bile intihara meyledip kendi kendisini öldürdüğü bir mezar burası.

İnsanlar ne kadar acımasız, hem kendilerine hem sevdiklerine karşı. Hayat ne kadar tuhaf. Yaşamak ne kadar garip.  Bir anlık nefessizlikle silebiliriz aslında.  Geçmiş geleceğe uzanır ansızın. Yokluk yoktur ki. Yok olmak değildir değiştirdiğimiz boyut. Varlığımızın özüdür yaşanmışlığımızın ödülü yahut cezası. Hayatımızın hakikata uzanan boyutudur.  İşte hesap verme sırası geldi denildiği andır ahiret inancına sahip olanlar için.

Peki ya bugün  değişen hayatımızı  kaçıncı boyutta yaşıyoruz? Yokluğu düşündüğümüzde kalbimize saplanan acımı daha yakıcı yoksa yalnızlığı ve yalnızlığın verdiği huzuru düşündüğümüzde içimize doğan rahatlama duygusu mu daha güçlü?  Hangisine itibar etmemeli? 

Hangisini esas almalıyız? Hangisini dinlemeli? Ne ile yaşamalıyız?

Selma Soybaşı - Bandırma - 15-10-2019