Sessizliğin duyamadığım sesleri, karanlığın göremediğim yüzleri...

Sessizliğin  duyamadığım sesleri, karanlığın  göremediğim yüzlerine karışıyor...

Depresyonlarımı modifiye ettim. Şimdi daha gelişmiş depresif  zamanlarla yaşıyorum hayatı. Sessizliğin daha ağır olduğu, karanlığın etrafımı saran bir jel kıvamına eriştiği zamanlardayım. O zaman ki artık daha farklı akıyor yolculuğumun sonuna. Bir saatin zembereği gibi hareketli, bir tablodaki yüz kadar donuk.

Sanırım hayatımda hareket eden bir o var. Ya da hareket etmeyen ama benim öyle zannettiğim. Merak ediyorum; acaba geri sayımda ne kadar vaktim kaldı. Soramıyorum. Çünkü bu soruma cevap verecek bir merci bilmiyorum. Nefesim derin bir sessizlik içersinde boşalıyor ciğerlerimden. Birkaç zaman sonra beni ebediyen terk edeceğini hissettirmek istemezcesine, elimden kayıp giden hayatım gibi, sessizce. Bir şey lazım beni bu hiçliğin ortasında ayakta tutacak.

Sevgilerimi arıyorum ama yüreğimde yara açmamış bir tek sevgi bulamıyorum. Yine de tutunmam lazım bir şeylere. Hoş ayakta kalsam ne olacak ki? Birde onlar. Karanlığımda bana bakan yüzler. Bir de onlar var. Önceki bir zaman diliminde hayatımdan geçmiş gibiler. Göremiyorum ama oradalar, hissediyorum. Sessiz haykırışlarını duyuyorum, ruhuma çarpan bakışlarındaki lanetlerden.

 Hayatlarındaki yaşanmışlık irinini üstüme kusarcasına haykırıyorlar saklandıkları dehlizlerden. Sanki o irini akıtan yaraları ben açmışım gibi.

Dur bir dakika… Acaba ben açmış olabilir miyim? Anlamazlıktan gelip bir nefes daha veriyorum karanlığa, tekrar alamayacağımı bilerek. Çünkü artık verebileceğim tek şey bu kaldı içimde ve bu da onların sonuncusu ya da en azından ben böyle olduğunu umut ediyorum. Onu da verip, bir an önce kurtulmak istiyorum beni hayata bağlayan her şeyden ama o bile ağzımdan çıkmaya korkuyor, beni izleyen yüzlerin gölgesinde.

Ciğerlerim boş, ruhum sersefil, yitik aklımsa sonbaharı yaşayan bir gül bahçesi ve ben oradaki bahçıvanın çaresizliğine tutunmuş kişi. Kuytu köşelerdeki korkulu rüyalarımın arasında kaybolup gitmek istiyorum, beceremiyorum. Kâbuslarım bile düşüncelerimden ürkmüş birer serçe misali kaçıyor benden. Sessizliğin  duyamadığım sesleri, karanlığın  göremediğim yüzlerine karışıyor. Bir girdabın orta yerindeyim.

Etrafımdaki karanlık, içime hapsettiğim yaşanmışlıklarımla beraber dönüyor.

Sadece ben sabitim. Ya da ben dönüyorum onlar sabit. Sessizlik girdabında yitmişliğin senfonisini çalıyorum sağır kulaklara. Yalnızca ben söyleyip, yalnızca ben dinliyorum, karanlığımdan oluşan hiçliğe bağıra bağıra.
 
Necdet Ayhan Mancılık -Bandırma - 25-08-2015