"Söz konusu olan emeğin özgürleştirilmesi değildir onu ortadan kaldırmaktır ."

"Söz konusu olan emeğin özgürleştirilmesi değildir, onu ortadan kaldırmaktır ."  (1)*K.Marks..1844-El Yazmaları 

 

Kapitalist burjuva sistem içinde yaşıyoruz. Ve biliyoruz ki ; bu sistemde emek  kutsallaştırılmıştır!.

Oysa ücret karşılığı çalışma demek olan emek  kutsal olamaz. Bu çarpıtılmış bir yalandır.

Bugün iş yasalarımızın temeli "Çalışma hakkı" üzerine kurulmuş.  Yani belli bir kitle  artı değer üretmeyi yüklenir diğer bir kitle  ürettirir ama sahiplenir ve hakim olur. Ama ücretli üretenler hep sefildir. Sistemin gereği nedeni  ve sonucudur bu. Kapitalizm çalışanların bedenlerini işgücü altında satın aldığı gibi zamanlarını da satın almıştır. Proleteryanın kendine ait zamanı yoktur.
**
Ücretli çalışmayı kaldırın  yaşadığımız  burjuva  toplumu çöker. Bakın çalışma fetişizmini  kaldırdınızmı sadece iş yasalarını değil sendikaları, iş  mahkemelerini pek çok gereksiz yalancı kurumu da  ortadan kaldırdınız demektir. Gerek kalmayacaktır.

Bugün için kolay gözükmeyen zorunlu ücretli çalışma  yakın gelecekte robotların  ve sibernetik yardımıyla  kalkacak  insana insanca yaşamaya fırsat tanıyan sosyalizme geçişin en önemli kriteri olacaktır. Zorunlu olarak ücretli çalışmak kalkacaktır.. Mark's  "Söz konusu olan emeğin özgürleştirilmesi değildir onu ortadan kaldırmaktır ." sözüyle ne demek istedi ?- K.Marks 1844 El Yazmaları  Yabancılaşmış Emek  "1*

**
Bugün iş  dediğimiz kurumsal yapı   burjuva toplum yaşamımızın en önemli unsurudur.  Proleteryanın bu misyonu  elitlerin çalışmamasını sağlar.. Ama proleteryanın çalışmama lüksü yoktur.  Her şeyin kölelik olduğu burjuva üretim ilişikisinde işine, kendine, ürettiğine yabancılaşmış insan aynı zamanda üretmeyenin de hakimiyetini  sağlar, kısaca kendisini yöneten hakim sınıfın çıkarlarını kendisi sağlar. Proleterler ise yaşamak için sisteme boyun eğerek çalışmaya devam eder.. Bu nedenledir ki ; Ücretli çalışma olan emek geçim araçlarına sahip olabileceği tek seçenektir. Ve burjuva  kapitalist sistemde çalışmak özgürce  tercih edilen değil , zorla yapılan bir iştir. Mesaide olan her insan fırsat bulduğu ilk anda  bir kontrol  ya da zorlama hissetmediği an  işinden kaytarmanın yoluna bakması bu yüzdendir.. Çünkü yaptığı işe yabancıdır. Ürettiği her neyse ona da yabancıdır. Ürettiğine sahip olamadığı için yabancıdır. Çünkü ücretli işçidir. Ve  ücretli çalışan herkes  çalışmaktan işinden nefret eder. Bu yüzdendir ki insan çalışarak kendini  kendine kanıtlayamaz aksine ürettiği ürüne de sahip olamadığı yabancılaştığı içindir ki ürettiği ürünü  bir başkası el koyduğu içindir ki ; emek kutsal olan değil  yabancılaşmanın ta kendisidir. Marks 1844 te yazmış bunları. Nitekim hep sömürüden söz ederiz de bu yabancılaşmaya nedense değinilmez. 

***

Çiceron zamanının ünlü ozanı Antiporas ,köle kadınları kurtaracak ve tekraraltın çağa getirecek olan su değirmeninin icadnı tahıl öğütmek için överek şöyle dile getiriyordu.

" Ey kadın değirmenciler şu değirmen taşını döndüren kolunuzu bu işten esirgeyin artık ve rahatça uyuyun ! Çünkü Dao bu kölelere ait işi su perilerine verdi...İşte onlar da değirmen taşını döndüren su dolabının üzerinde can-ı-gönülden sıçrayıp hopluyor. İşte sarsılan dingilde yuvarlanan ağır taşı döndürerek taneleri öğüterek birlikte dönüp duruyor. Atalarımız gibi yaşayalım ve aylaklar olarak tanrıçanın -DEMETER- verdiği armağanlarla eğlenip neşelenelim" Bu pagan şairin müjdesini verdiği boş zamanlar ise ne yazık ki hala gelmiş değil; ama çalışmanın şu kör sapkın ve caniyane tutkusu, o özgürleştirici makineleri özgür insanların kölelik araçlarına dönüştürüyor,makineler üretkenleştikçe onlar yoksullaşıyor . Paul Lafarge Tembellik Hakkı- bölüm 3

***

Avrupa'da eski krallıklar zamanında Katolik kilisesi hakim unsurdu ve kilise o zamanlar yasa koyucu olarak işçilerin yılda 90 gün çalışmasını yasaklamıştı ve bunu güvence altına almıştı ve de bugünlerde çalışmak kesinlikle  yasaktı. Muhtemelen insanlar kiliseyede gelsin diye konulan bu yasalar burjuvazinin krallıkları ortadan kaldırdığı devrimlerle  birlikte duruma hakim olur olmaz ilk yaptıkları şey tatil günlerini ortadan kaldırmak oldu. hatta yedigünlük hafta yerine on günlük hafta uygulaması getirildi. İşçileri çalışma gücünü parayla satanları yani proleteryayı  çalışmanın boyunduruğuna sokmak için kilisenin boyunduruğundan kurtardı !  .Tatil günlerine olan bu düşmanlık modern sanayi ve ticari burjuvazi tarafından 1500 yıllardan başlayarak bugüne geldi.Halkın tatil boş zaman ve bayram günlerini dahi yasakladılar. Tüm iyiniyetliliğiyle bu gelişmelere karşı çıkmayan işçi sınıfı körlemesine çalışmayı kutsadı .Ve böylece kapitalist sınıfta tembelliğe verimsizliğe mecburi insani hazcılığa, ve aşırı aşırı tüketime mahküm edilmiş olarak bugünkü yerini aldı.ki 1818 yılında R.M.Martin bir İrlandalı yazar Birlikten önceki ve sonraki İrlanda adlı kitabında ülkelerin gelişmişliğini bakın nasıl tarif ediyor."Geçimini yerinde ,varlıklı sınıfların emrinde hizmetkar olarak çalışanların bir ülke nufusuna oranı bir ülkenin ulusal zenginliğinin ve uygarlığının gelişme düzeyini gösterir"

**

 İşgücünü satmakla başlayan herşeyin metalaştırıldığı bu toplumsal yapı insanı bu yüzden  özünden kendisinden koparır.  Bakın bugün  üye işçisini  işverenlerine  karşı korumaktan ziyade sömürülkmesine aracılık eden bazı  sendikaların giriş kapısında "emek en yüce değerdir" pankartı asılıdır.  Akıl tutlmasıdır bu. Milyonlarca  insan daha kaliteli yaşam için daha yüksek ücret almak için insanlığından çıkacak bir şekilde yaşamını feda etme durumuna niçin düşer ?. Yedi  hatta 5 yaşından başlayarak 20 li hatta 30 lu yaşlara kadar sürekli acımasız haksız yarışların içinde  daha iyi bir ücretli  iş için kendine yabancılaşan insanın  ödün üstüne ödün vermesinden daha berbat bir durum olabilir mi?. Ve emeğini satmaya başladığında artık o sadece  bir proleterdir.
**

"Şayet işçi sınıfı ne kapitalist sömürü hakkından başka bşir şey olmayan İNSAN HAKLARI nı talep etmek ne de yalnızca sefalet anlamına gelen ÇALIŞMA HAKKI nı istemek için değil ; ama kendisine hakim olan ve doğasını alçaltan bu kötü tutkuyu iş tutkusunu yüreğinden söküp atarak tüm insanlar için GÜNDE ÜÇ SAAT ten daha fazla çalışmamayı  savunan tunçtan bir yasa oluşturmak için o müthiş bir gücüyle  ayağa kalkarsa..Yerküre..Şu yaşlı dünyamız sevinçle titreyecek ve kendinde yeni bir dünyanın kıpoırdandığını ,karnını tekmelediğini hissedecektir."Paul Lafargue - Le Droit a la Paresse- Tembellik Hakkı  4. Bölüm

***

Ücret karşılığında emeğin satıldığı sürece yaşamlar aynı sürecek alttakiler ve üsttekilerin kaderi değişmeyecektir.Sanayi devrimi başladığından ikiyüzyıldan beri insanlık daha sekiz saat zorunlu çalışmaktan kurtulamadıysa yüzyıllık mücadele  ruhunda sorun var demektir. Sistem egemenleri etnik ve dinsel argümanlarla kitleleri  birbirine yabancılaşmaya sürükledikçe bu değişmeyecektir. Üstün insan milleti, en yüce din  algısı hemen hemen her ülkenin tarihinde yaşamında  gerçek diye pompalanıp durdukça değişmeyecektir.  Bu epistomolojik hastalıklarla yetişen kitleler evrensel insanlık ülküsünü asla anlayamaz.

**
Paul Lafargue 150 yıl önce günde 3 saatlik çalışma süresini önerdiğinde en acımasız çalışma şartları ve yasalar geçerliydi. Günde 12 hatta 16 saat çalışmak zorunluydu.  Sadece yeniden çalışmak için güç kazanacak kadar dinlenme hakkı veriliyordu. Bugün duruma bakın ki işçi temsilcileri sendikalar patronlarla şatafatlı ziyafetlerle el ele kol kola eğlenerek işlerine bakıyor. Ama  çalışma zamanına dair bir talep akıllarının ucundan geçmiyor. Çünkü onlara göre hala "emek en yüce değer !." Aslında sorun çalışmanın kısaltılması uzatılması değil aslında. Ücretli çalışmayı ortadan kaldırmaktır asıl  tek hedef . İnsanlık bu aşağılık cendereden kurtarılmalıdır.Her insan yeteneğine göre istedği işi istediği kadar yapabilmeli istediği zamanda farklı bir işe yönlenebilmelidir. Ücretli İş için çalışma tutsaklığının hapihanelerdeki tutsaklıktan hiç bir farkı yoktur. Oysa  sekiz saat değil 18 saat devamlı çalışabilir insan , istediği kadar ve  dinlenme hakkına ,gezme, eğlenme kısaca insanca yaşamaya sahip olabildiğinde emeği metalaştırılmadığında. 
Bu nasıl olacak peki  diye sordunuz şimdi muhtemelen .
Evet bunu sorduysanız demek ki  hala benimlesiniz ve sizinde aklınız yattı bu işe.
O zaman insan zekası bunu kolayca çöze çözecektir hiç kuşkunuz olmasın.Faizsiz bankacılık buluşundan! çok daha kolay.
Ama şuna inanın ki bu yaşadığımız asla  insanca bir yaşam değil.

***

"Zira emeğini parakarşılığı veren her kim olursa olsun ,aslında kendisini satmakta ve kendini köle sınıfına koymaktadır"  Ciceron, Görevler ,2.Kitap 17.Bölüm

 

Mehmet Leventoğlu -Bandırma Gerçek 

*1 - K.Marks..1844-El Yazmaları --- 2 - Paul Lafarge ..Tembellik Hakkı- 3- Herodot tarihi 2.Cilt- 4 -Platon Devlet 5. Bölüm