Taciz,Tecavüz,Gasp...(3)

Taciz ,Tecavüz,Gasp..Erkek Egemen Kültürünün Ürünüdür(3)

Eril politik aklın yönetim tarzı ekonomi dar boğaza girince darbeye dönüşür. Yönetemez olduğunda sureti-haktan gözükmeyi dahi beceremez. Çalınan minare kılıfa, mızrak çuvala sığmaz. Sıkışmışlığın “doğal” sonucu olarak, herkese haddini bildirme dönemi de başlar. “Herkes haddini bilecek” denir. “Sen seni bil, sen seni, sen seni bilmezsen patlatırlar enseni” diyen tekerlemeler dillerine pelesenk olur. Durumdan vazife çıkartan otokrasi yandaşları, maestronun işaretiyle barış, demokrasi, özgürlük diyenleri, her şey daha güzel olacak diye slogan atanları, hak hukuk adalet isteyenleri darp ederler. Eril politik erk için her türlü taciz, darp, işkence hak sayılırken, daha güzel yaşam istemek suç sayılır. Eril politik öfke kabından taşınca, kontrolden çıkınca, adaleti sağlayacak kontrol mekanizmaları da çalışmaz olur.

Toplumda kaosun artığı bu durumlarda, erkek egemen dil daha da lümpenleşir, eril politik erk lümpen kesimden medet umar hale gelir. Ya da kaçınılmaz olarak bu kesimin işlediği suçları görmezden, duymazdan gelir. Aralarında zimmi bir anlaşma oluşur. Yapanın yaptığı yanına kâr kalır. Cezasızlık hali taciz, tecavüz, gasp vb. suçların hızla artmasına neden olur.

Bilindiği üzere taciz, rahatsız etmektir. Tecavüz, Arapça bir sözcüktür. Sınırı aşmak anlamında kullanılır. Sınırı aşma fiili, yani tecavüz yalnız kadın ve çocuk bedeninde başlayıp bitmez. Orada başlar hayatın her alanına yayılır. Haneye tecavüz, kişilik haklarına tecavüz gibi… Ayrıca askeri, sosyal, kültürel kavram olarak da kullanılır. Çoğunlukla taciz de tecavüzün öncülüdür. Sözgelimi sınır ötesi uçuşlara taciz uçuşları, sınır ötesi boş alanların bombalanmasına da taciz atışları denir. Tacizden sonra sıklıkla tecavüz de kaçınılmaz olur. Ardından aşılan sınırda sınırı aşanın, fetih yapanın hukuku geçerli olur. Fetihnamede yazılı olan koşullar uygulanır. Uymayan olursa cezalandırılır. Bugün İsrail’in yaptığı gibi. Golan tepelerini işgal edip, sonrasında “buralar benim” demesinden başka bir anlam çıkartmak mümkün mü? Artık geçerli olan işgal “hukukudur.” İsrail’in de fatih edasıyla fetih “hukukunu” uyguluyor olmasının ardında yatan mantık da bu tecavüzcü mantıktır. Bu mantığı dünya devi ABD destekliyor, BM susuyor. Filistinli de ölmeye devam ediyor…

Tecavüz her nerede olursa olsun temel mantığı aynı. Ölüm, işgal, hak gaspı…

Tecavüz edenin en ağır cezayı alması gerekirken çoğu kez cezasız kalır. Tecavüz ettiği kadınla evlendirilince her şey hallolmuş sayılır. Bu ve benzer zora dayalı birliktelikler kesinlikle sevgiyi, karşılıklı saygıyı üretmez. Üretemeyeceği de bilinir. Bu durumda tecavüzcüyü evliliğe zorlamanın manası ne? “Sen bu kadına bir kez tecavüz ettin, o halde bu kadınla evlenmek zorundasın” demekle tecavüzcü cezalandırılmış mı oluyor? Yoksa mealen şu demek mi olmuyor? “Bir kez tecavüz etmen yetmez bir ömür tecavüz edebilirsin, sıkılınca da boşarsın.” Bu durumun fetihnamede yazılanlardan, düşman hukukundan ne farkı var? Burada da mı işgal hukuku geçerli?

Erkek aklının hüküm sürdüğü kapitalist toplumlarda kadına nesne gözüyle bakılır. Kadın erkek ilişkisi özne-özne ilişkisi olarak görülmez. Başka bir söyleyişle özne-nesne ilişkisi olarak görülür. Burada tabi ki özne erkek oluyor. Kadın da nesne olduğuna göre, kadının sahibi de erkek oluyor. İlişki ait olmak, sahip olmak düzlemine oturunca tüketim toplumunda ki “kullan-at” tutumu da geçer akçe oluyor.

Tecavüzün, kadını mülk gibi gören ve nesneleştiren erkek egemen yaklaşımıyla doğrudan bağı vardır. Yaşananın cinsellik olmadığı, bir nevi hegemonya savaşı olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü tecavüz erkek tarafının iradesinin karşıya dayatılması, boyun eğdirilmesi, kadın özgürlüğünün yok edilmesidir. Burada da kalmaz, kapitalizmin zorla sahip olma kültürünün, böl-yönet politikasının temelini de oluşturur. Cinsel tercihleri yok sayar, farklılıkları cinsiyetçi bir dille kendi alt kültürüne malzeme yapar. Aynı zamanda tecavüz sevgi, saygı, özgürlük, eşitlik duygusunu ortadan kaldırır, yerine hile, kurnazlık, kandırma, gasp ve ölümü koyar. Kadın cinayetlerindeki artışın temelinde de bu eril kültürün zihniyet örgüsü vardır.

Tam da bu nedenle, eril politik aklın desteklediği vakıflar, kurumlar adları tacize, tecavüze karışmış, işledikleri suçun cezasız kalması bir yana inanılmaz ölçüde de hüsn-ü kabul gördüğüne, astronomik rakamlar denebilecek kadar maddi yardımlar aldığına şahit oluyoruz. Belediyelerin bütçesinden pay alıyorlar. “Yoksulun sırtından doyan doyana” dememek lazım. Çünkü onlar “saygındırlar.” Aldıkları maddi desteğin karşılığını son kuruşuna kadar öderler. Eril politik iktidarın payandası olarak konumlandırılmış olan bu vakıflar yanlış yapmazlar. Yanlış yapsalar da “bir kere ile bir şey olmaz.”

Gel gör ki, birbirini besleyen bu yapı artık içten içe çürüyor, çatırdıyor. Çünkü kadınların özgürlük mücadelesi, haksızlıklara karşı isyanları yükseliyor. Yükselen hak mücadeleleri sonunda bu vakıfların, kurumların kirli çamaşırları ortalığa saçılıyor. Rahatsızlık duyan, rencide olan vicdan sahibi olanlar buralardan uzaklaşıyor. Gururu olmadığı için yüzü kızarmayanlar, utanç bitti diyenler, rencide olmayanlar direniyorlar. Uzun tarihi geçmişi olan eril iktidarın ilelebet payidar kalacağına inanıyorlar. Eril akıl her daim dünyanın, arsızla yüzsüzün bir de hırsızın olacağına inanıyor. Bunun yolunun kadını köleleştirmekten geçtiğini, kadın köleleştirilmeden hiçbir kültürün sömürüye elverişli hale gelmesinin mümkün olmayacağını da biliyorlar. Bu yüzden analara saldırıyorlar.

Ne ki kadınlar da, her geçen gün kadın olmanın ayırdına varıyorlar. Kadın gerçekliğini görüyorlar. Erkek aklının yanılsaması olan üretilmiş kadının yerini, gerçek kadının aldığını, ya da özgür kadının aldığı gerçeğini hepimize net olarak gösteriyorlar. Her şeyin daha güzel olacağı umudunu yeşertiyorlar. Erkek egemenliğinin tarihten gelen temellerini sarsıyorlar. Dünya yerinden oynar kadınlar birlik olsa fikrini kuvveden fiile çıkartıyorlar.

(Devam edecek)

 

hgencerucar@gmail.com H.Gencer Uçar