18 Eylül 2020 Bölge ve Dünya Gündemi

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib kentinde halk, Türkiye'nin bölgedeki askeri varlığını
destekleyen gösteriler düzenledi. İdlib'in merkezi ile Sarmada, Derkuş, Killi, Mastume,
Babiska, Cisir eş Suğur'da ve Halep kırsalında on binlerce sivil, Türk ve Suriye "devrim"
bayrakları taşıdı. Göstericiler, Arapça, Türkçe ve İngilizce "Rusya halkımız için dürüst bir
garantör değil.", "Rusya katil ve işgalcidir.", "Türk kardeşlerimiz siz bizdensiniz biz de
sizden." ve "Kan kardeşiyiz." yazılı dövizler taşıdı.

18 Eylül 2020 Bölgede ve Dünyada Öne Çıkanlar
> Terörle Mücadele
• Irak'ın kuzeyindeki Haftanin bölgesinde devam eden Pençe-Kaplan Operasyonu
kapsamında saldırı hazırlığında olduğu belirlenen 2 PKK'lı terörist düzenlenen hava
harekatıyla etkisiz hale getirildi.
> Kuzey Amerika
• ABD'de cari işlemler açığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ekonomik etkileri
sonucu bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 52,9 artarak 170,5 milyar dolara yükseldi. ABD
Ticaret Bakanlığı, 2020 yılı nisan-haziran dönemine ilişkin cari işlemler dengesi verilerini
açıkladı. Buna göre, ülkenin cari işlemler açığı, bu yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe
kıyasla yüzde 52,9 artarak 170,5 milyar dolar oldu.
> Güney Amerika
• Bolivya'da geçici devlet başkanı Jeanine Anez, ülkede gelecek ay yapılacak devlet başkanı
seçimine katılmayacağını bildirdi. Anez, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 18
Ekim'de Bolivya'da yapılacak devlet başkanı seçiminden adaylığını çektiğini kaydetti.
> Orta Doğu
• Irak'taki Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, yabancı misyon temsilciliklerinin hedef
alınmamasını isteyerek, bunun ülkeye bir yararı olmadığını söyledi. Sadr, sosyal medya
hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, "Irak’ı karanlık tünele sürükleyerek ülkedeki kültürel
ve diplomatik misyonları hedef almanın hiçbir çıkarının olmadığını düşünüyorum. Bunu
yapanlar Irak ve halkını tehlikeye atıyor." ifadelerini kullandı.
• Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib kentinde halk, Türkiye'nin bölgedeki askeri varlığını
destekleyen gösteriler düzenledi. İdlib'in merkezi ile Sarmada, Derkuş, Killi, Mastume,
Babiska, Cisir eş Suğur'da ve Halep kırsalında on binlerce sivil, Türk ve Suriye "devrim"
bayrakları taşıdı. Göstericiler, Arapça, Türkçe ve İngilizce "Rusya halkımız için dürüst bir
garantör değil.", "Rusya katil ve işgalcidir.", "Türk kardeşlerimiz siz bizdensiniz biz de
sizden." ve "Kan kardeşiyiz." yazılı dövizler taşıdı.
• Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths, Cenevre'de Yemen
hükümeti ile Husiler arasında müzakerelerin başladığını duyurdu. Griffiths Twitter
hesabından yaptığı açıklamada, taraflar arasındaki görüşmelerin İsviçre'nin Cenevre
kentinde esir ve tutuklular konusunda yürütüldüğünü açıkladı. Toplantıya ev sahipliği
yaptığı için İsviçre'ye ve toplantının BM ile birlikte eş başkanlığını yapan Uluslararası
Kızılhaç Komitesi'ne (ICRC) teşekkür eden Griffiths, "Taraflara mesajım: müzakereleri
tamamlayın, tutukluları süratle serbest bırakın ve binlerce Yemenli aileyi huzura erdirin."
ifadelerini kullandı.

> Afrika
• Etiyopya İnsan Hakları Komisyonu, yaptığı yazılı açıklamada, bölgede son bir ay içerisinde
farklı mıntıkalarda iki ayrı saldırı dalgasının görüldüğünü, çok sayıda insanın hayatını
kaybettiğini ve yüzlerce kişinin de yerinden olduğunu bildirdi. Muhalif Amhara Ulusal
Hareketi (NAMA) Sözcüsü Dessalegn Chanie, saldırganların aileleri bir okula götürüp teker
teker kurşuna dizdiğini, toplamda 120'den fazla kişinin öldüğünü ileri sürdü.
• AfB Barış ve Güvenlik Konseyinin videokonferans yoluyla yaptığı toplantıda, Mali'de sivil
geçiş süreci ele alındı ve Mali'deki cuntaya sivil geçiş sürecini başlatması çağrısı yapıldı.
o Barış ve Güvenlik Konseyi Başkanı Chergui: - "Darbenin muteber bir yöntem gibi
düşünülmesinin önüne geçmek lazım. Kıtadaki liderler bu fikrin
yaygınlaşmasından korkuyor"
o Afrika Birliği (AfB), Mali'deki askeri cuntaya anayasal düzene hızla dönülmesi
çağrısında bulunurken, darbenin kabul gören bir yöntem olarak düşünülmemesi
gerektiğini belirtti.
o Konsey Başkanı Ismael Chergui, 18 Ağustos'ta darbe yapan Halkın Kurtuluşu
Ulusal Konseyinin (CNSP) bir an evvel sivil geçiş sürecini başlatması gerektiğini
dile getirdi.
> Kovid-19
• Belçika'da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) günlük ortalama vaka sayısı 978'e yükseldi.
Haftalık vaka sayılarının günlük ortalamasını duyuran Ulusal Sağlık Enstitüsünün
verilerine göre, 8-14 Eylül haftasında günlük ortalama vaka sayısı bir önceki haftaya göre
yüzde 74 arttı. Günlük vaka sayısının 1000'e yaklaştığı 11,4 milyon nüfuslu Belçika'da
salgının başından bu yana 2,8 milyon test yapıldı. Ülkede bugüne kadar Kovid-19'a
yakalananların sayısı 97 bir 976, hayatını kaybedenlerin sayısı ise 9 bin 936 oldu.
• İran'da günlük Kovid-19 vakaları yeniden 3 binin üzerine çıktı
o İran'da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle son 24 saatte 144 kişi hayatını
kaybederken, 3 bin 49 kişide virüs tespit edildi.
o Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Sima Sadat Lari, yaptığı açıklamada Kovid-19 salgını
nedeniyle son 24 saatte 144 kişinin daha hayatını kaybettiğini ve 3 bin 49 yeni vaka
tespit edildiğini belirtti.
• Filistin'de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 286’ya,
vaka sayısı da 44 bin 37’ye yükseldi. Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada,
Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs’ten birer kişi, 7 kişi de Batı Şeria'dan olmak üzere Kovid-19
teşhisi konulan 9 hastanın daha yaşamını yitirmesiyle toplam can kaybının 286'ya
yükseldiği belirtildi. Doğu Kudüs dahil İsrail işgali ve ablukası altındaki Filistin
topraklarında 692 kişide daha virüs tespit edildiği aktarılan açıklamada, böylece toplam
vaka sayısının 44 bin 37 olduğu kaydedildi.
5 GÜNDEM BİLGİLENDİRME RAPORU
Eylül 2020
2. Ulusal Makamlardan Resmi Açıklamalar
• Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan:
o Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac'ın görevi bırakacağını açıklamasına ilişkin soru
üzerine:
o Bizim oraya müdahalemizle orada Sayın Serrac ve ekibi bir yerde adeta
darbeci Hafter'in bu yaklaşımından, darbeci Hafter'in bu adeta işgalinden
kurtulma durumuna geldiler. Şimdi ise darbeci Hafter zaten her geçen gün
kayba doğru gidiyor. Negatif bir gelişme var. Eninde sonunda darbeci
Hafter bu defa bu işte kaybedecek, bunu görüyoruz. Fakat Sayın Serrac'ın
bu aldığımız haberleri, bizler de kendilerine bazı haberler ulaştırdık. Bu
hafta içerisinde heyetlerimizin Libya Milli Mutabakat Hükümetiyle bazı
görüşmeleri olabilir. Bu görüşmelerle birlikte de bu işi olması gereken
istikamete inşallah buluşuruz.
o Deniz yetki alanlarının belirlenmesiyle ilgili Yunanistan ile müzakereler
konusunda bir takvim belirlendi mi? Yunanistan Başbakanı ile bir görüşmeniz
söz konusu olabilir mi? şeklindeki soru üzerine:
o Başta Şansölye Merkel dönem başkanı olarak, gerek komisyon başkanı
olarak Charles Michel, nitekim dün kendisiyle görüşmemiz olmuştu.
İspanya Başbakanı Sayın Sanchez, gerek İtalya Başbakanı Conte, hepsiyle
görüşmeler yaptık, yapıyoruz. Bu görüşmelerde tabii deniz yetki
alanlarından öte başka bir yaklaşım var. O da nedir? 'Yunanistan
Başbakanı Miçotakis ile bir görüşme süreci olabilir mi?' Biz de kendilerine
diyoruz ki; bizim Miçotakis ile görüşme yapma noktasında bir sıkıntımız
yok. Ne görüşeceğiz, hangi çerçevede görüşeceğiz aslolan budur. Eğer
Miçotakis Meis'te yaptıklarını eğer bir dayatma olarak yapmaya
kalkarlarsa bunun bir anlamı yok.
o "Biz Oruç Reis'i eğer bakım için şöyle bir limana çektiysek, bunun da bir anlamı
vardır. Niye çektik? Bu anlamlı bir yaklaşımdır. Yani diplomasiye bir fırsat
tanıyalım, diplomaside bir olumlu yaklaşım ortaya koyalım, Yunanistan bizim
bu yaklaşımımızı o da olumlu istikamette karşılasın ve buna göre de bir adım
atalım. Bunun için yaptık ama bu demek değil ki Oruç Reis'in şu anda tamir,
bakım için artık tamamen bizim sismik araştırmalarımızın durması anlamında
değildir. Tamir, bakım süreci bittikten sonra Oruç Reis tekrar görevinin başına
dönecektir ve oradaki çalışmalarına aynen devam edecektir. Kendilerine şunu da
söyledik; biz her zaman iyi niyet olduktan sonra görüşmeye hazırız, görüşürüz,
ister üçüncü bir ülkede görüşme yaparız, ister video konferansta yaparız ama
görüşürüz. Bizim bu konuda herhangi kaçma, kaçamak yapma böyle bir şey yok 
ama kalkıp da yani Yunanistan Cumhurbaşkanının hani adaya gelip, adeta neyin
gövde gösterisini yapıyorsa, bu tür gövde gösterileri yapacaksa biz çok daha
büyüğünü yaparız."
o Mısır'la Libya ile olduğu gibi deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına yönelik
temasların olup olmadığına ilişkin soru üzerine:
o Burada tabii çok çok farklı gelişmeler var. Örneğin yani, Mısır ile istihbari
görüşmelerin yapılması farklıdır, yaparız, hiçbir bizim açımızdan engel
yoktur ama Yunanistan'la Mısır'ın yapmış olduğu bir anlaşma bizi
üzmüştür. Çünkü Yunanistan ile Mısır'ın arasındaki bağlarla, bizim Mısır
arasındaki bağlarımız çok çok farklıdır. Bunun ele alınması gerekir. Ama
istihbarat noktasında görüşmeler her an yapılabilir.
• Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar:
o "Sayın Macron buradaki problemlerin üzerine benzin döküyor. Bu da çözümü
uzattıkça uzatıyor. Hayal gören Macron'un kendisi. İki yüzyıl önce ölen
Napolyon'un rolünü kapmaya çalışıyor ama buna gücünün ve boyunun
yetmeyeceğini de hep beraber görüyoruz.
o Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon araştırmalarına yönelik, Türkiye'nin kendi kıta
sahasında daha önce de yaptığı gibi tamamen teknik, bilimsel çalışmalar yapıyor.
Kendi hakkımız çerçevesinde bunu kullanıyoruz. Burada herhangi bir şekilde
tahrik söz konusu değil. Bunu daha önce de yaptık, Oruç Reis'de de bunu
yapıyoruz. Kendi haklarımızı kullanmamızın bir uzantısı bu. Şu anda Oruç Reis
ilgili bakanlık tarafından planları çerçevesinde limana alındı ama aynı anda diğer
gemilerimiz kendi bölgelerinde çalışmalarını sürdürüyor. Bizim çalışmalarımız
planlı, programlı, açık, şeffaf, mevcut hakların kullanılmasından ibaret.
o Sayın Macron kendi problemlerini örtbas etmek için birtakım roller peşinde
koşuyor. Binlerce kilometreden gelip Doğu Akdeniz'de kendisine bir rol kapmaya
çalışıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Biz kendi hakkımızı, hukukumuzu
koruyoruz ve her zaman komşumuz Yunanistan ile görüşmeye, diyaloğumuzu
sürdürmeye hazır olduğumuzu belirttik, belirtmeye devam ediyoruz. Diğer
taraftan çeşitli şekillerde sık sık yaptırımlardan bahsetmek de bir tehdit dilidir.
Gerginliği artırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Çözüme değil çözümsüzlüğe
katkı sağlıyor bu olaylar. Avrupa Birliği'nin burada bir kural koyma, kuralları
değiştirme, sınırları belirleme gibi bir yetkisi söz konusu değil. Bunların
bilinmesi, görülmesi lazım. Burada hakkı, hukuku kendimize göre değil, evrensel
hukukun tüm kurallarına uymamız lazım. Sayın Macron buradaki problemlerin
üzerine benzin döküyor. Bu da çözümü uzattıkça uzatıyor. Hayal gören 
Macron'un kendisi. İki yüzyıl önce ölen Napolyon'un rolünü kapmaya çalışıyor
ama buna gücünün ve boyunun yetmeyeceğini hep beraber görüyoruz.
o Türkiye'nin Akdeniz'e yaklaşık 2 bin kilometre kıyısı var, Yunanistan Ege'de
uluslararası hukuka aykırı olarak bazı adaları silahlandırdı. Bunların arasında
Meis adası da var. Bu uluslararası hukukun, ülkeler arasındaki anlaşmaların
ihlali değil de nedir? Bu, bize bir tehdit değil de nedir? Bu iyi komşuluk ilişkilerine
karşı bir darbe değil de nedir? Bunların hepsi gözardı ediliyor ve Yunan
komşularımız bencil şekilde kendi haklarından bahsediyorlar. Hiçbir şekilde
bize hak tanımamak gibi bir eğilimleri var. Bunun olması mümkün değil. Biz
tekrar tekrar hakkımızı, hukukumuzu ortaya koyuyor ve bunlara saygı
gösterilmesini bekliyoruz.
o Türkiye sorunların uluslararası hukuka uygun, diyalogla çözümünden yana,
NATO Genel Sekreteri görüşme talep ettiğinde ilk 'evet' diyen biz olduk. Bu
görüşmeleri, toplantıları da sonuna kadar destekliyoruz. Dördüncüsü yapıldı.
Daha önceki bu tür girişimlerde ve şu anda da yine Yunan komşularımız isteksiz
ve birtakım ön koşullar koymak suretiyle bu konuları yavaşlatıyorlar. Biz bu
toplantıların gerçekleşmesini sonuna kadar destekliyoruz.
o Türkiye her zaman diyalog ve iyi komşuluk ilişkilerinden yana fakat siz bizim
haklarımızı çiğnerseniz, bunu da çiğnetmez, oldubittilere müsaade etmeyiz
diyoruz. Bu hiçbir şekilde tehdit olarak algılanmamalı. Biz herhangi bir şekilde
emperyalist bir hayal içinde değiliz, biz burada hakkımızı, hukukumuzu
koruyoruz. 83 milyonluk halkımızın, 780 bin kilometrekarelik Türkiye
Cumhuriyeti devletinin hakkını, hukukunu korumakla görevliyiz. Bunun
görülmesi, anlaşılması lazım. Özellikle üçüncü tarafların, ülkelerin tarafsız
olarak, objektif olarak bunu görmesi lazım. Yansız şekilde bakıldığında ortadaki
problemin ne olduğunu anlamak gerçekten basit. Fakat Avrupa Birliği ve Macron
başta olmak üzere bu konularda son derece yanlı, önyargılı, taassupla
yaklaşıyorlar. Dolayısıyla bunlar çözüme değil, çözümsüzlüğe katkı sağlıyor.
Gerçekten biz diyalog, diplomasi istiyoruz. Görüşelim, tartışalım ve
problemlerimizi kimsenin tahrikine meydan vermeden kendi başımıza çözelim
istiyoruz. Biz medeni iki komşu olarak problemlerimizi konuşarak, diyalog
yoluyla, diplomasiyle çözmeye çalışıyoruz.
• İletişim Başkanı Fahrettin Altun:
o @fahrettinaltun: Pençe- Kaplan harekat bölgesinde teröristlerin gerçekleştirdiği
saldırı sonucu şehit olan kahraman askerlerimiz Piyade Teğmen Harun Aslan ve
Piyade Uzman Çavuş Gökhan Kılınç’a Allah’tan rahmet, ailesine ve aziz
milletimize başsağlığı diliyorum. Mekanları cennet olsun.

o

@fahrettinaltun: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, aziz milletimizin istiklâli için, bu
coğrafyada terörün kökünü kazımaya son derece kararlıdır. Bedeli ne olursa
olsun operasyonlarımız azim ve kararlılıkla devam edecektir. Terör örgütünün
destekçileriyle de mücadelemiz her alanda sürecektir.
• Milli Savunma Bakanlığı:
o @tcsavunma: Terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlarımız hız kesmeden
devam ediyor. Irak kuzeyi Haftanin bölgesinde devam eden #PençeKaplan
Operasyonu kapsamında saldırı hazırlığında olduğu belirlenen 2 PKK'lı terörist
düzenlenen hava harekâtıyla etkisiz hale getirildi.
9 GÜNDEM BİLGİLENDİRME RAPORU
Eylül 2020
3. Uluslararası Basın Yansımaları
MALEZYA
Nam News Network: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın,
Ankara’nın Oruç Reis sismik araştırma gemisinin Doğu Akdeniz’deki ihtilaflı sulardan
ayrılmasının ardından, Türkiye`nin NATO üyesi olan Yunanistan ile müzakereleri
yeniden başlatmak için koşulların elverişli olduğuna inandığını söyledi.
Türkiye ile Yunanistan, kıta sahanlıklarının kapsamı ve Doğu Akdeniz'deki potansiyel
enerji kaynaklarının araştırılması konusundaki çatışan iddialar konusunda şiddetli bir
anlaşmazlığa düşmüş durumdalar. Türkiye'nin geçen ay, Yunanistan ve Kıbrıs'ın da hak
iddia ettiği ihtilaflı sulara Oruç Reis'i göndermesiyle gerilim alevlendi.
Oruç Reis gemisi, Yunanistan'ın gerilimi azaltmada olumlu bir ilk adım olarak
nitelendirdiği Ankara'nın ise "rutin bakım" dediği bir sebeple Türkiye’nin güneyindeki
Antalya iline döndü.
İki ülke, geçen ay küçük bir deniz çarpışması sonrasında bölgede meydana gelen askeri
kazaları önlemek için NATO ile görüşmelere başladı.
İnternet üzerinden düzenlenen bir panelde konuşan Kalın, Oruç Reis'in Antalya'ya
dönüşünün görüşmeleri ilerletmek için bir fırsat olduğunu ve bunun "heba edilmemesi
gerektiğini" belirterek Ankara'nın, 24-25 Eylül tarihleri arasında Avrupa Birliği
zirvesinde bunun "olumlu bir şekilde yansımasını" umduğunu sözlerine ekledi.
Kalın, "Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde ve aynı zamanda Türkiye-AB
ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasını istiyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, "Umutluyuz, şartların şu anda buna elverişli olduğuna
inanıyoruz ve bu görüşmelere devam etmek için önümüzdeki birkaç hafta içinde
atmamız gereken adımlar konusunda bir anlaşmaya vardık." dedi.
Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, çarşamba günü, Enerji Bakanlığından aldığı
bilgiye göre Oruç Reis'in bakımının "birkaç hafta" sürebileceğini ancak geminin daha
sonra faaliyetlerine devam edeceğini söyledi.
AB liderleri konuyu bu ayın sonlarında yapılacak zirvede ele alıp olası yaptırımları
değerlendirecekler. Almanya, Türkiye ile yapılacak görüşmeler için daha fazla zaman
isterken Fransa, Kıbrıs ve Yunanistan, Türkiye'ye cezalandırıcı bir yanıt talebinde
bulundu.
Türkiye'nin, Ankara ile petrol ve doğalgaz sondajı konusunda uzun zamandır
anlaşmazlık yaşayan ayrılmış Kıbrıs adası açıklarında iki arama gemisi bulunmaktadır.
Türkiye, adanın kuzeyinde yer alan Kıbrıs Türk devletini tanımakla birlikte uluslararası
alanda tanınan Kıbrıs Rum hükümetini tanımamaktadır.

BOSNA HERSEK:
Faktor: Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan’ın Kathimerini gazetesi için
"Doğu Akdeniz'de tercihimiz önkoşulsuz diplomasi" başlıklı bir köşe yazısı kaleme aldı:
"Akdeniz daima bir medeniyet beşiği, bir kültürel ve ekonomik etkileşim havzası
olmuştur. Bu coğrafyada hepimizin geçmişi, bugünü ve geleceği ayrılmaz şekilde iç
içedir. Türkiye ve Yunanistan’ın her daim yalnızca iki seçeneği olmuştur: iki tarafa da
zarar verecek şekilde birbirimizle tartışmaya girmek veya bir kazan-kazan formülü
bulmak.
“Daimi komşu” mantığı, doğal olarak komşuların birbirlerinin haklarına karşılıklı saygı
göstermesini gerektirir. Bugünlerde karşı karşıya kaldıklarımıza bakılırsa Türkiye'den
durum ne yazık ki böyle görünmemektedir.
Sözünü ettiğim karşılıklı saygı, mevcut tüm sorunları veya çözülmemiş ihtilafları
barışçıl yöntemlerle ve diyalog yoluyla çözmeye yönelik sorumluluk anlayışı şeklinde
kendini göstermelidir. Bu anlayışla, komşular, tırmanma değil, iyiniyetli ve
anlaşmazlıkları gerçekten çözüme kavuşturmak amacıyla doğrudan diplomasi ve
diyalog arayışı içinde olmalıdırlar.
Son zamanlarda Fransa gibi bazı hükümetler sömürgeci geçmişlerinden esinlenen
sakıncalı bir yaklaşım içindeler. Sömürgecilik döneminin pek çok halk için büyük
acılardan başka birşey getirmediğini bu kadar mı çabuk unuttuk?
Büyük başkentlerden efendilerin iradelerini çevrelerindeki bölgelere dayatmalarına
dayalı davranış biçimlerinin kabul gördüğü günler artık geride kalmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanımız, daha adil bir uluslararası düzen tesis edilmesi amacıyla “Dünyanın
Beşten Büyük” olduğunu savunagelmektedir. Eleftherios Venizelos tarafından Nobel
Barış Ödülü'ne aday gösterilen Mustafa Kemal Atatürk'ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”
sözleriyle çizdiği hedefe hizmet edecek şekilde, egemen hale gelmesini arzu ettiğimiz
değerlerin ve bunları takip ederken sergilediğimiz yorulmazlık ve yaratıcılığın altını
çizmek maksadıyla, dış politikamızı “Girişimci ve İnsani” olarak tanımladık. Bu
nedenle, karşılıklı saygı ve sorunlara hakkaniyetli çözümler bulunması ilkelerini
vurguluyoruz.
Bu nedenle, esasen Türkiye ile Yunanistan arasında hâlihazırda mevcut olan ikili
mekanizmaları yeniden canlandırma nihai hedefiyle, NATO'nun ayrıştırma ve
Almanya'nın gerilimi azaltma girişimlerini desteklemekteyiz. Atina'nın, bunların iki
farklı şey olduğunu anlamasını umuyoruz. Türkiye, iki komşu arasında doğrudan
çözülmesi gereken konularda diğer taraflarla müzakere etmek ve anlaşma yapmak
istemeyecek kadar Yunanistan'a saygı duymaktadır.
Doğu Akdeniz'deki temel hedeflerimiz bellidir:
- Deniz sınırlarının adil ve hakkaniyetli şekilde belirlenmesi;

- Kıta sahanlığı haklarımızın maksimalist ve aşırı deniz sınırı iddialarına karşı
korunması;
- Adil gelir paylaşımı mekanizmasının kurulmasıyla Kıbrıs Türklerinin Ada’nın açık
denizdeki kaynakları üzerindeki eşit haklarının korunması;
- Kıbrıslı Türkler dâhil tüm tarafların katılımıyla gerçek, kapsayıcı, adil ve hakkaniyete
dayalı açık deniz enerji iş birliği mekanizmalarının (bu doğrultudaki öneriler hala
masadadır) Doğu Akdeniz'de oluşturulması.
Deniz sınırlarının belirlenmesi konusunda hiçbir yetkiye sahip olmayan AB aracılığıyla
Türkiye’ye bir dizi maksimalist iddia dayatılamaz. Türkiye'den sadece 2, Yunan
anakarasından ise 580 kilometre uzakta olan Meis (eski adıyla Kastellorizo) gibi
küçücük bir ada için 40 bin kilometrekarelik kıta sahanlığı iddiasında bulunarak
Türkiye'nin açık denizlere ve kendi deniz yetki alanlarına erişimini kesemezsiniz.
Hiçbir yasa, mantık veya temel adalet duygusu bu konuda aksine bir argümanın öne
sürülmesine müsaade etmez.
Ayrıca, bölgedeki en uzun kıyı şeridi, artan nüfusu, üretim kapasitesi ve enerji talebine
sahip olan Türkiye gibi bir ülkeyi, kendi etrafındaki zenginliklerden mahrum bırakma
girişimleri de gerçekçi değildir. Daha önce defalarca kez söylediğimiz gibi bu olmayacak.
Bu sebeple Türkiye, temel çıkarlarına zarar verme teşebbüslerine izin vermemekte
elbette kararlı bir duruş sergilemektedir. Bölgedeki deniz kuvveti varlığımızı saldırı
amaçlı olarak değil, kendi kıta sahanlığımızdaki (16 yıl kadar önce uluslararası hukuka
göre ilan edilmişti!) sismik araştırma faaliyetlerimize müdahaleye karşı meşru müdafaa
için bulundurmaktayız.
Esasen, diyalog ve müzakere, uluslararası hukukta deniz sınırı meselelerini ele almak
için öncelikli ve birincil araçtır. Bu nedenle, Yunanistan'ın Türkiye ile tüm diyalog
kanallarını önkoşul olmaksızın yeniden canlandırmasını bekliyoruz. Önkoşullar karşı
önkoşullar doğurur (inanın, biz de kendi açımızdan epeyce önkoşulla gelebiliriz) ve bu
yüzden bunlar, iki komşu arasında müzakere fırsatı aramak için iyi bir yol değildir.
Her kriz aynı zamanda bir fırsat yaratır ve barış içinde ilerlemek için bunu
değerlendirmeliyiz. Her müzakere sürecinin karşılıklı al-ver’e yol açacağı da açıktır.
Diğer seçenekse, sorunları halının altına süpürmek ve ortadan kalkmalarını veya
başkalarının bunları sizin için çözmesini ummaktır. Bununla birlikte sorunlar
kendiliğinden kaybolmak bir yana zaman geçtikçe daha da karmaşıklaşır. Gelecek
kuşaklara bir barış ve güvenlik mirası bırakmak için güçlü, etkili ve akılcı liderliğe
ihtiyaç duyuyoruz. Bu, Türk tarafında mevcuttur. Bugün yaptıklarımız sadece bugünü
değil yarını da belirleyecek ve sizler de çok iyi biliyorsunuz ki Türkiye, Yunanistan'ın
tercih edeceği yoldan ilerleyebilir. Aslında hangi yoldan gideceğimize dair tercih, ne
Türkiye ne Fransa ne de bir başkasının Yunanistan'ın değerli liderlerinin ve halkınındır."
1. Yorum & Analiz
Doğu Akdeniz’de diyalog ve işbirliğinin hakim kılınması için öncelikle Yunanistan’ın
Türkiye ile önkoşulsuz olarak masaya oturması, Kıbrıslı Rumların Adanın ortak sahibi
olan KKTC ile hidrokarbon kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi için gelir paylaşımı
dahil işbirliği yapması, kendi dar görüşlü çıkarlarına AB’yi alet etmemesi ve AB’nin ve
bahsekonu bildiriye imza atan diğer ülkelerin ise uluslararası hukuka ve AB
müktesebatına aykırı olarak dayanışma kisvesi altında körü körüne izledikleri tek yanlı
ve taraflı tutumlarını terk etmesi lazımdır.
Bu çerçevede Türkiye Doğu Akdeniz'de sorunların uluslararası hukuka uygun, diyalogla
çözümünden yana olduğunu her platformda dile getirmiştir. Fakat Özellikle üçüncü
tarafların, ülkelerin olaya tarafsız ve objektif olarak bunu yaklaşması gerekirken başta
Avrupa Birliği ve Fransa olmak üzere bu konularda son derece yanlı, önyargılı, taassupla
yaklaşım sergilemektedirler. Bu yönde yaklaşımlar durumu çözüme değil,
çözümsüzlüğe sürüklemektedir. İlgili taraflar Türkiye'nin diyalog ve diplomasi talebine
olumlu yaklaştığı takdirde problemler üçüncü tarafların etkisine meydan verilmeden
komşular arasında suhuletle çözülecektir.