Adalet’te İhtiyaç Duyduğumuz Şey

Adalet ve yargı sistemimiz hakkında toplumun çoğunluğunda sistemin nasıl işlediğine dair genel bir bilgi yoktur. Savcı adalet ve yargının neresindedir ? Vatandaşların çoğu hakimi savcı savcıyı hakim yerine koyar yada suçluyu her halükarda mesleki olarak savunmak durumunda olan avukatlara dahi şiddet uygulamaya kalkacak kadar cehalet söz konusudur. Bu şartlar altında toplumda var olan bu genel bilgisizlik durumunun özellikle mi amaçlandığı belirsizdir. Kısaca savcılık makamının amacı yargılama aşamasına geçişte tüm hazırlıkların yapılması ve yargılama sırasında doğru hükmün verilmesi için gerekli bilgilerin görüş ve yorumla karar merci olan Hakim’e sunulmasıdır. Avukatın amacı da savunduğu sanık yahut şüphelinin dava sonuçlanana kadar haklarını korumaktır. Son yıllarda hakim ve savcılarla ilgili sosyal medyada , haksız ve bilinçsizce ifade edilen ithamlar içeren yorum ve tartışmaların yoğunlaştığı, adalete olan güvenin en önemli unsurlarından biri olan savcılık makamı ve mesleği üzerine paylaşım yapılan bir yazı, zamanın ruhunu yansıtması açısından önem kazanıyor.

“Merhabalar, ben cumhuriyet savcısı iken başsavcının hukuka aykırı taleplerini yerine getirmediğim için isteğim dışında hakimliğe geçirilerek doğu illerinden birine “tayin edilmiş” bir yargı mensubuyum. nerede bu savcılar sorusunun cevabını kendimce vermek istiyorum.

Öncelikli olarak bir kısım vatandaşlarımız nerede bu hakimler de diyor; üzgünüm ancak hakimlerin yapabileceği hiçbir şey yok. Soruşturma açma yetkisi yalnızca savcılara verilmiş bir yetki. şimdi gelelim savcılara.

1-) Öncelikle bir suç ile ilgili olarak soruşturma yapma yetkisi suçun işlendiği yer savcılığındadır. yani İstanbul ya da Ankara’da işlenen bu suçları yalnızca İstanbul ve Ankara savcıları soruşturabilir. Yozgat’ta görev yapan bir savcı ne kadar isterse istesin, bu hususta yetkisi yoktur.

2-) Savcılıklar büro sistemi ile çalışır. Bilişim suçlarını soruşturma bürosunda görevli savcı terör suçunu, aile bürosunda görevli savcı sahtecilik suçunu soruşturamaz. dolayısıyla istanbul ve ankara’daki tüm savcılar da bu suçlar hakkında soruşturma açmaya açsa da yürütmeye iş bölümleri gereği yetkili değil.

3-) Biz, savcılık sistemini eskisi gibi anımsıyoruz ancak maalesef durum değişti. 5235 sayılı yasa ile birlikte savcılar başsavcının memuru gibi bir konuma getirildi. bir savcı başsavcıdan habersiz soruşturma açamaz, açsa da zaten o soruşturmayı yürütemez. başsavcı o dosyayı savcıdan alıp başka bir savcıya vermeye yetkilidir. başsavcının yetkisi bununla da sınırlı değil. diyelim ki bir savcı bir şekilde soruşturmayı tamamladı ve karar verecek. savcının verdiği karar başsavcı onayından geçmeden geçerli olmuyor. sözün özü, artık iş savcılarda değil başsavcıda bitiyor. başsavcı istemediği sürece savcılar bir şey yapamaz maalesef.

4-) Hadi diyelim ki bir savcı bir şekilde soruşturma açtı, başsavcı da bir şey demedi. savcı soruşturmayı yapacak. nasıl yapacak? CMK diyor ki bir suçun işlendiğini öğrenen savcı, emrindeki kolluk görevlileri ile derhal suçu araştırır. peki kimdir bu kolluk görevlileri? Temel olarak polis ve jandarma. polis de jandarma da içişleri bakanlığına bağlı. yasaya bakarsak savcının emrindeler, hatta yasaya göre bakanın emri ile savcının emri arasında bile savcını emri önceliklidir. Peki fiiliyatta öyle midir? elbette hayır. bir savcı kolluğa bu hususta bir talimat yazdığı an, kolluk birimleri o talimatı yukarılara iletir !?

5-) Uzun lafın kısası şuanda bir savcı istese de soruşturma açamaz. açsa da yürütemez. Türkiye’de bu inisiyatifi alabilecek yalnızca İstanbul ve Ankara başsavcıları var, onlar bile bu işe giriştikleri an görevden alınırlar. bu işe girişen savcı kim olursa olsun, görevden alınır. çünkü savcılar HSK’ya bağlı. HSK’nın başkanı adalet bakanı. bir üyesi adalet bakan yardımcısı. diğer üyeleri ise meclis ve cumhurbaşkanı seçiyor. yani siyasiler tarafından seçilen bu kişiler hakimler ve savcılar kuruluna başkanlık ediyor. üstelik bir kısmı hakim savcı bile değil.

6- Görevden alınan savcı arkasında kimsenin durmayacağını da biliyor. bizler hep kahraman arıyoruz ama çabuk da unutuyoruz. mesela yazın google’a; cumhurbaşkanına hakaret suçunda beraat kararı verdiği için önce erzurum’a oradan da kars’a sürülen balıkesir hakimi kimmiş, kim arkasında durmuş? devrimci savcı diye anıldığı için bam başkanlığından Erzurum savcılığına atanan savcının arkasında kim durmuş? bakanlarla ters düştü diye başsavcı iken yargıtay savcılığına çekilen başsavcıların arkasında kim durmuş? onlarca, yüzlerce örnek var. pek çok hakim görevden alındı ya da sürüldü. arkalarında kimse durmadı. hal böyle iken kim, neden donkişotluk yapsın? zaten seçimler oldukça yakın. seçimden sonra soruşturmayı açıp, yürütebilecek ve sonuçlandırabilecekken kim, neden sonuç alamayacağını bile bile bu soruşturmayı şimdi açsın?

7-) Hep söylenen şu; akp’nin hakimleri, akp’nin savcıları!.. İşin aslı şu ki; görevde olan hakimler ve savcıların yarısına yakını yaşam tarzı itibariyle iktidara oldukça zıtlar. namaz kılmayan, mini etek giyen, alkol tüketen vb. hakim savcılar hala meslekte ve sayıları oldukça fazla. inanmayanlar hakimevlerine ya da adliyelere gidip bakabilirler. bunlar sadece eski hakimler savcılar değil göreve yeni başlayanlar da böyle. yine geriye kalan hakimler ve savcılar da yaşam tarzları itibariyle muhafazakar bile olsalar mevcut hükümeti sevmiyorlar. sevmiyorlar çünkü işlerini iyi yapabilmek istiyorlar. siz sanıyor musunuz ki tüm suçlular sokakta gezinirken hakimler savcılar mutlu? Hayır, bu cezasızlıktan en çok onlar şikayetçi.

😎 Yukarıda da söylediğim gibi, savcılıklarda bürolar var. yani meslekte 8 bin savcı varsa 8 bininin de sizin adamınız olmasına gerek yoktur. başsavcılar, müracaat savcıları, kaçakçılık ve örgütlü suçlar bürosu savcıları, kamu görevlilerinin suçlarını soruşturma bürosu savcıları gibi kilit bürolarda sizin istediğiniz gibi kararlar çıksın yeter. yoksa tehdit hakaret suçlarına bakan savcı kimin umurunda? dolayısıyla kilit büroları dolduracak kadar savcınız olsun yeter. bu kişiler kimler derseniz çoğu bir süre partide siyaset yaptıktan sonra avukatlık mesleğinden savcı yapılanlar. gidin bakın, kilit görevlerde hep benzer geçmişe sahip kişileri görürsünüz.

9-) Mustafa Kemal Atatürk, bir Osmanlı subayı olarak ilk anda reaksiyon gösterseydi belki de bugün cumhuriyetimiz yoktu. ulu önder, bekledi. sabretti. önce padişahın emri ile anadolu’ya gitti. sonra hem vatanı kurtardı hem de cumhuriyeti ilan etti. sözün özü; her şeyin bir doğru zamanı vardır. gerçek kahramanlar bu zamanı bilir ve bekler. kahraman olacağım diye ilk andan atlayanlar ise ancak ahmaklardır.

10-) Toparlarsak; savcıların da hakimlerin de büyük bir kısmı bu gidişattan rahatsız ancak yapabilecekleri bir şey yok. kilit görevde belirli kişiler var ve onlar da zaten bir şey yapmayacak kişiler. vatansever hakimler ve savcılar ise maalesef doğru günü beklemek zorunda.

Yani yakın zamanda yapılan değişikliklerle birlikte savcılar adım atamaz, soruşturma yapamaz hale getirildi. işin özü budur. badem bıyıklı olmasa da savcıların bir yetkisi yok.

Hazır yazmışken değinmek istediğim bir husus daha var. Toplum cezasızlığın sebebi olarak hakimleri görüyor. hayır, bizler sadece yasaları uyguluyoruz. yasaları yapanlar kişiler ceza alsa da cezaevinde kalmasın istiyor. ben tüm bunların bilinçli olduğuna inanıyorum. bilerek yargıya olan güven azaltılıyor. Bugün nasıl ki hekimler gitsin, afgan, suriyeli doktorlar gelsin gibi bir durum varsa hakimler de gitsin isteniyor. Hukukçu hakimler gitsin yerine ilahiyatçı hakimler gelsin. bunu sağlamak için de her fırsatta yargı bilinçli olarak yıpratılıyor. uzun uzun yazmayayım ama durum maalesef bu. “

Tüm bu iddia ve görüşlere rağmen, son söz olarak yine emekli bir askeri hakimimize ait konuyla ilgili düşünceler şöyle “‘…savcının bizzat yargılama yapıyormuş gibi, bir yargı organı olarak algılanması ve yargıya eklemlenmeye çalışılması; insan hak ve özgürlükleri açısından tehlikelidir. eğer savcıyı taraf olarak kabul eder, yaptığı görevin de yargılama olmadığının bilincinde olursak, savunmaya da taraf olarak eşit yetkiler tanıyarak adil yargılama hakkını kağıt üzerinde kalmaktan kurtarabiliriz. savcıyı taraf olmaktan çıkarıp, yargıya eklemleyerek ona üstünlük tanımakla demokrasiden uzaklaşıp, insan hak ve özgürlüklerini tehlikeye atarız.

ihtiyaç duyduğumuz şey tarafsız ve bağımsız hakimdir. Tarafsız ve bağımsız savcıya değil, teminatlı (güvenceli) savcıya ihtiyacımız bulunmaktadır…”

01-09-2022 – Edit : Mehmet Leventoğlu

4
A+
A-
REKLAM ALANI