Akıllı telefon diyorlarsa da; ben çok emin değilim. Benim jenerasyonum telefonun en ilkel halini anımsar. Hani manyetolu dedikleri tür. O dönemlerde telefon denilen alet öyle elde veya cepte gezmezdi. Hatta evlerde ve iş yerlerinde bile yoktu. Biz dünyayı yaşadığımız yer, adını duyduğumuz birkaç şehir, haa bir de Almanya olarak bilirdik. Mektupla haberleşirdik. Yazdığımız mektubun yanıtı haftalar sonra ulaşırdı elimize.
Bazen ayları bulur. Bazen postada kaybolur giderdi. Bazen de gurbete giden, mektuptan önce dönmüş olurdu. Acil durumlarda telefon kullanılırdı ama, bu görüşmeyi yapmak için önce PTT ‘ye gidilip sıra almak gerekirdi. Aradığımız kişiye önce haber verilip PTT’ye davet edilecek. O sırada biz beklemede olacağız. Sonunda sıra bize gelecek. Onlarca kişi arasında, avaz avaz bağırarak derdimizi anlatacağız. Karşıdan gelen cızırtılı, cırtlak ve kesintili sesi duyup anlamak için, bayağı bir efor sarfetmemiz gerekirdi. Şimdi arka cebimizden yükselen bir müzik, bir çağrı sesi…. Konuşmaya, hatta bakışıp gülüşmeye hazırız. Telefondaki çağrı sesi; ilahi, dua veya ezan olan bile var. Töğbeler olsun bu telefonları tuvalete girerken herhalde dışarıda bırakıyorlardır diye düşünmeden edemiyor insan.
Neyse cep telefonları bir organımız gibi oldu mu, oldu. Vazgeçmemiz mümkün görünmüyor. Tamam da; bir de doğru yer ve zamanda kullanmayı öğrensek iyi olacak. Gelişmiş ülkelerde, sokakta telefonla konuşan bir ALLAH’ın kulu göremezsiniz.
Direksiyon başında asla!
Neyse, zaman içerisinde biz de telefonu amacına uygun, doğru yer ve zamanda kullanmayı öğreniriz inşallah. Yaşım gereği ben cep telefonunu geç öğrenenlerdenim. Yaşıtlarım içinde çocuklarımın desteğiyle ilk öğrenenlerden olsam da. teknolojinin hızına yetişmem mümkün değil. Zaten tam kapasite kullanım bizi çok çok aşıyor. Çalınca açabileyim, gerekince arayabileyim diye başladım kullanmaya. Sonra mesajları okumak, cevap vermek kaçınılmaz oldu. Paralelinde bilgisayarı da kıyısından köşesinden kullanmaya başaladım. Şimdiye kadar kalemle yazdığım sayfalar dolusu kağıt yerine bilgi sayar da yazmaya başlamak iyi geldi. Maus kullanmayı bir türlü beceremediğim için bütün yük romatizmadan yamulmaya başlayan parmaklarıma daha doğrusu sağ elimin işaret parmağına kaldı.
O zavallı parmak aradaki hatalalı yazıları da eklersek üç kitap ve yüzlerce sayfa yazı yazdı. Canım benim. Geceleri voltaren sürüp bandajlayıp yatmama rağmen için için sızladı durdu. Bana hizmet eden tüm doku, organ, sistem ve hücrelerime teşekkür ederken sağ elimin işaret parmağına ayrıca şükran duygularımı saygılarımla iletiyorum. Teknoloji olanca hızıyla ilerliyor. Bilgisayaralar, cep telefonları her geçen gün biraz daha kapsamlı, ayrıntılı olmaya devam edecek. Ben ve yaşıtlarım bir noktada pes diyeceğiz sanırım..
Kafam karışıyor, öğrenemiyorum, öğrendiklerimi aklımda tutamıyorum. Telefonumu yakın zamanda yenilemek zorunda kaldım. Yeni almışken de öyle pek eski modellere itibar etmedim. Kimse kalkıp da ( Çok iyi etmişsin!) demesin lütfen! On gündür feleğimi şaşırdım. .. Ne yaptım, nereye dokundumsa, ekranıma sırıtık bir köpek geldi oturdu. Ne sağa gidiyor, ne sola. Yukarı aşağıda kımıldanmaya da niyeti yok.! Telefonum bangır bangır çalıyor, açamıyorum. Kimin aradığı görünmüyor. Açmak için tıkladığım o yeşil telefon şekli yok ortada. Sanırım köpek onun üstüne oturmuş. Bilen birkaç kişiye sordum. Sağını solunu karıştırıp açtılar.( Köpek yok oldu şükürler olsun.) demeye kalmadı. Telefon listemin yarısı silinmiş. Messengere tıklıyorum reklam çıkıyor. Facebooktan bir paylaşım okumaya kalktım; tam ortasına geliyorum , fırt başa dönüyor. Bir de bakıyorum hiç bilmediğim ingilizce yazılar, garip garip fotoraflar… Şeytan diyor, fırlat şu telefonu karşı duvara ….
Sen sağ ben selamet!
Yoook canım.; sen sağ olursun da, benim için ne selameti ..
Telefonun fiyatı benim aylık maaşımdan fazla…
Hasılı on gün süren sinir savaşından sonra sağolsun Ayvalık’taki genç damadımız işi çözdü. Meğer telefonumda virüs varmış. Bütün kayıtları sildi. Yeniden format attı. Bütün programları tek tek yeniden yükledi. Telefonum genç kız gibi oldu. Şimdi diyorum ki; Beni de şöyle fabrika ayarlarıma döndürecek bir güç olsa! Bütün kayıtlarım silinse, yeniden formatlansam. Sonra tek tek beni anlayan, seven, koruyan, sahip çıkanları yeniden yaşamıma kaydetsem. Bilgilerim tazelense, yeni bilgiler edinsem.
Öğrendiklerimi unutmasam….
Dünya birgün bunu yapacak, üzerindeki bütün yüklerden kurtulup tazelenecek, arınacak; yoluna en güzel şekilde devam edecek eminim. O gün o yolculukta sizlerle birlikte olmayı diyorum. Şimdilik hoşça kalın!
ULVİYE KARA AKCOŞ – BANDIRMA -09-04-2019