İnsan rahatını sever. Huzur ve güven içinde yaşamak ister. Kendince çok ciddi bir durum yoksa, rahatını bozmak istemez, güvenli ortamından ayrılmamaya çalışır. Hele; elle tutulur gözle görülür bir çıkarı yoksa, canını tehlikeye atıp didine ,uğraşa, karşıt güçlerle mücadele etmez . Hatta (Armut piş, ağzıma düş!) hesabı yapmak; uyanıklıktır, işbilirliktir. Ancak; özellikle toplumsal sorunların çözülmesi için birilerinin ön plana çıkması, konuya dikkat çekmesi, toplumu bilgilendirmesi gerekir. Sözle,yazı ile yapılan uyarılar denenmiş, sonuç vermemiştir. Bazı durumlarda; artık daha ciddi birşeyler yapmak zamanı gelmiştir. Belki kısa zamanda önlem alınamazsa; toplum için baş edilemeyecek sorunlar oluşacak, büyük tehlikeler doğacaktır ve bu durumda bile ilgililer aymazlık içindedirler. Pekçok insan durumu farketse bile, başkalarının ortaya çıkıp mücadele etmesini bekler. Kısacası kimse topun ağzına oturmak istemez, herkes ilk taşlanan olmaktan korkar, çekinir. Hatta bu konuda uyanan birşeyler yapmaya çalışanlara karşı, büyük güçlerin yanından durur. Bir yere kadar doğal tepki sayılabilecek bu davranış; bir noktadan sonra çirkinleşir. Bencilliğe, duyarsızlığa, sorumsuzluğa dönüşür. Çünkü görülen tehlike hepimiz içindir, hepimizin geleceğini ilgilendirir. Bu konular gündeme ne kadar büyük çoğunlukların sesi ile gelirse, o kadar büyük etki yaratır. Yaptırım gücü arttıkça da; konu daha hızlı bir şekilde çözüm bulur.
Önce hayali bir örnek bulalım. Semtimizde birileri kendilerine gerektiği için kocaman bir çukur açıyorlar. Başlangıçta bu çukur kimsenin dikkatini çekmiyor. Benim evime uzak, senin oralardan geçip bu çukura düşecek çoluk çocuğun yok, öteki; zaten kimsenin etlisine sütlüsüne karışan bir tip değil…. Rutin yaşamımız devam ederken. Çukur daha da genişletiliyor, içine yağmur suları doluyor, bu sular önce çamur sonra bataklığa dönüşüyor. Yavaş yavaş batak kokusu yayılmaya başlıyor. Geceleri sivrisineklerden uyuyamaz oluyoruz. Sen camlarına sineklik yaptırıyorsun. Ben işime bir sokak öteden gitmeye başlıyorum. Diğerinin çok da umrunda değil, nasıl olsa birileri yazar çizer bu çukuru kapattırır diye düşünüyor. Zamanında önlem alınamayan sorunlar ne kadar çabuk büyür bilirsiniz. Bir gün bakıyorsunuz meraklı bir dede çukura düşmüş ölmüş. Vah vah? Diyoruz , üzülüyoruz hep birlikte. Çok geçmeden bu çukura bir araba saplanmış diye duyuyor, hatta yakından bakmaya gidiyoruz. Bu arada konuşulanlardan bu çukurun kim tarafından, ne sebeple açıldığını öğreniyoruz. Haa! Bu çukuru büyük adamlar açmış meğer. Bir bildikleri vardır tabii… Bıraktığımız yerden yaşamımıza devam ediyoruz…Büyük güçlere karşı biz ne yapabiliriz ki? Yarın öbür gün bir işimiz düşse, kapılarına gidip yardım isteyecek yüzümüz olmalı. Ayrıca bu tiplere bulaşmaya gelmez. Evimizden, yerimizden oluruz Maazallah! Bu düşünce özellikle yayılır çevrede… Bir korku düşer yüreklere. (Birisi şikayet etmeye kalkmış. Adamı dövmüş hastanelik etmişler.) diye kaynağı bilinmeyen öyküler anlatılır…..
Sonra içtiğimiz sulara mikrop karışır. Bahçemize diktiğimiz bitkiler kurur. Balkonumuzda oturamaz oluruz..vs …..vs … bildiğimiz , yaşadığımız gerçekler.
Biz bu çirkin oluşumu izlerken; hiç tanımadığımız bilmediğimiz insanlar bir araya gelip baskılara rağmen basın toplantısı, oturma eylemi yaparak bu oluşumları engellemeye çalışırlar. Kendilerini parmaklıklara kilitleyen, joplanan, yerlerde sürüklenen, günlerce aç susuz nöbet tutan insanları televizyonlarda izleriz.Yüzümüz kızarmadan, içimiz acımadan izleriz. Onlar bizim ve çocuklarımızın geleceği için mücadele veren toplum savaşçılarıdır. Onlara AKTİVİST der geçeriz.
Aktivistler; hiçbir kişisel çıkarı olmadığı halde, politik olan, olmayan, bizim görüşlerine katıldığımız veya katılmadığımız düşünceleri eylemlerle görünür bilinir hale getirmeye çalışan bu uğurda canlarını ortaya koyan, zaman zaman hukuksal olmayan direnişlerde bulunanlardır. Birbirleriyle nasıl buluşurlar, nasıl organize olurlar, eylemlerini nasıl planlarlar bilmeyiz.
Bu yazımı onları biraz tanımak, gerektiğinde destek verip vermeme konusunda beyin fırtınası yaratmak düşüncesiyle yazdım. Okuyan dostlarım daha da bilgilensinler diye, bir de aktivistle görüşüp kendisine bazı sorular yönelttim.
1_ Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz? Önce sizi biraz tanıyalım.
CEVAP;Ben 55 yaşında, özel sektörden emekli olurken; çalışırken yapamadığım pek çok şeyi yapmayı hayal eden, iki çocuk annesi, iki kere bel fıtığı ameliyatı olmuş (hala ağrılarla yaşayan), sonra neler oluyor deyip anlamak adına, Anadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakültesinde sosyoloji okuyan bir kadınım.
2_ AKTİVİST sözcüğünü tanımlar mısınız?
CEVAP;Türk Dil Kurumuna göre(etkinci) demek, yanlış giden şeyleri düzeltmeye çalışan demek.
3_Niçin aktivist oldunuz?
CEVAP_Vicdan, sevgi, farkındalık, iç huzuru ve en önemlisi bize bu ülkeyi bırakanlara saygım ve minnet borcum.
4_ Bugüne kadar hangi eylemlere katıldınız?
CEVAP;Validebağ, direnişinden Ankara’ da ilk kez biber gazı ile tanıştığım eylem, yerelde kendi başıma düzenlediğim ortaokulda kız çocuklarına türban serbestcesine karşı topladığım 5000 imza kampanyam, KAZDAĞLARI SU VE VİCDAN NÖBETİ, zeytinlikler için ve daha birçok eylem. Şu günlerde; Bigadiç’ teki fosfat tesislerinin yarattığı doğa tahribatına dikkat çekmek için sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Burada 200 yıllık ağaçlar tahrip ediliyor. Altın maden arama çalışmaları Sındırgı’da devam ediyor. Kazdağları’nda olanları biliyorsunuz. Geleceğimiz karartılıyor. Sular kirlenip içilemez hale geliyor.Yağışlar azalıyor, çölleşmeler oluyor. Kısacası doğa bizden intikamını alıyor, almaya da devam edecek.
5_ Katıldığınız eylemlerde neyi anlatmaya çalıştınız, ne gibi zorluklarla karşılaştınız, sonuç ne oldu?
CEVAP_ Amaç ekolojik dengenin bozulduğuna dikkat çekip farkındalık yaratmak.
Önce yakın çevrene örnek oluyorsun. Çoluk, çocuk ,annen , baban, kardeşin endişeleniyor. Bu toplum Gezi Direnişini yaşadı. Diğer ölümleri yaşadı, kolay değil insanlar hayatının baharında canlarından oldular, ocaklara ateş düştü. Olayların artçı şoklarından insanlarımız etkilendiler. Ben korkmuyorum. Yaşamın bir amacı olmalı. Çanakkale’ de ve diğer cephelerde can veren şehitlerimiz ölümden korksalardı bugün, biz bu vatanın evlatları olamazdık. Sonuç; vatanımız için, insanlık için korkmadan doğruları savunmak, gerekirse can vermek. Ben doğru bildiklerim için varım. Doğrularım için de direnmeye devam edeceğim. Yaptığımız eylemler sonucunda geri adımlar atıldı. Sesimizi duyurduk. En azında pek çok insanımız daha bilinçli hale geldi. Bize destek verdi.
6_ Herkes aktivist olabilir mi, ya da olmalı mıdır?
CEVAP_Farkında olan, aktivist olur. Okuyan, vicdanı olan aktivist olur. Bakın; üç ay İran’ da karavanda kaldım. Konuştuğum birçok insan babasını dedesini suçluyor, bugün yaşamak zorunda kaldığı faşist molla rejimi için. Beni torunlarımın suçlamasını istemiyorum.( Bütün bu olumsuzluklar gerçekleşirken sen ne yaptın , neden direnmedin?) dediklerinde utanç duymak istemiyorum.Amazon olmak kolay olmasa da; torunlarım için savaşmayı, direnmeyi göze alıyorum.
7_ AKTİVİST olmak; bir yaşam biçimi midir?
CEVAP_Bence değil, nerede hassas bir durum varsa olanaklar ölçüsünde direnişlere katılıyorum. Bunun dışında bir eş ve anne olarak kendine zaman ayıran , kültür ve sanat etkinliklerine katılan biriyim.
8_ Aktivist eylem sırasında neye ihtiyaç duyar?
CEVAP_Yanında daha çok insana ihtiyaç duyar. Ekolojik dengenin bozulması hepimizin sorunu. Oluşacak felaketlerden hepimiz payımızı alacağız. Bize farkındalık gerek.
9_AKTİVİST olduğunuz için hiç pişman oldunuz mu?
CEVAP_Asla pişman olmadım. Olmam da! Kimseye zarar vermiyorum. Doğruyu, yanlışı ayırabilecek, akıl güç ve cesarete sahibim. Vicdanımın sesine kulak veriyorum. Üzerinde yaşadığımız dünyaya borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Vandalizm değil hedefim.Ama erk de doğaya zarar vermesin.
10_ AKTİVİST olmak için zamanınızı, maddi manevi gücünüzü ortaya koyuyorsunuz. Kendi özel ihtiyaçlarınızı nasıl karşılıyorsunuz.
CEVAP_ Emekli maaşı ile yaşadığımdan, kendi olanaklarımı kullanıyorum.
11_ Bir derneğiniz, haberleşme ağınız, özel bir toplanma yeriniz var mı?
CEVAP_Yok. Kirazlı su ve vicdan buluşmasına Ayvalık’ tan otobüsle gittik , şok oldum. Gördüğüm katliamdan sonra araştırdım. Facia! Sonra kendi imkanlarımla gittim. Gençler için yemek işinde yardım ettim, bulaşık yıkadım.Yürüyüşe katıldım. Gelenlere bildiklerimi anlattım.
Elimden gelen bu.
12_ Devlet veya hukuk gücü karşısında durmak nasıl bir şey? Bu gücü nereden buluyorsunuz?
CEVAP_Atatürk ve arkadaşları nereden bulduysa oradan güç buluyorum. Haklı olduğuna inanan her insan güçlüdür.
13_ Eylemlerinizi kim ya da kimlere karşı yapıyorsunuz?
CEVAP_Kapitalist hainlere karşı. Çıkar uğruna doğaya zarar verenlere karşı, haksızlığa karşı.
14_ Yasalara ters düşmeden, devlet güçleriyle çatışmadan görüş ve düşüncelerinizi anlatmanın, savunmanın bir yolu yok mu?
CEVAP_Kadını 15 yerinden bıçaklayan adamı serbest bırakan sisteme karşı ne yapılır? Rant uğruna doğayı talan edenlere, etik değerleri ezenlere karşı başka ne yapılalabilir ki?
15_Aktivist olmayan insanlardan beklentiniz nedir, ya da bir beklentiniz var mı?
CEVAP_Gün geldiğinde utanmamak için , konfor alanlarından hızla çıksınlar, derim. Kolay değil biliyorum ama devekuşu gibi olmak, insana yakışmıyor.
16_ Dünyayı değiştirebileceğinize inanıyor musunuz?
CEVAP_ Çevremi değiştireyim yeter. Her insan kendi çapında doğrulara hizmet etse; dünya cennet olur.
17_ Nasıl bir dünyada yaşamak istersiniz?
CEVAP_ Sevgi, saygı, doğa ile uyumlu bir dünya olsun. Her canlı yaşam hakkını gönlünce kullansın. Haksızlıklar son bulsun.
18_ Ülkemizde yeterli sayıda aktivist var mı?
CEVAP_Olsa, bu durumda olmazdık.
19_Dünyadaki aktivistler arasında iletişim var mı, varsa ne düzeyde?
CEVAP_Greenpeace’ in iletişimi, vardır sanırım. Başka bilmiyorum..
20_Aktivist olmayı sürdürecek misiniz Başkalarına önerir misiniz?
CEVAP_Son nefesime kadar haklının yanında olacağım. Elbette herkese öneririm. Toplumun her katmanından insanlarla beraber oluyorsun. Herkese Platon’un (Mağara ALEGORİSİ) ni incelemesini öneririm. Kölelik hala sürüyor. Ben farkındayım. Zincirleri kırmaya çalışıyorum. Herkes tercihini yaşayacak. Çocuklarımıza güzel bir dünya bırakmalıyız. Bunun için hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız .
Düşüncelerini bizimle paylaşan sevgili HÜLYA TENLİK DOĞANÇAY’ A TEŞEKKÜRLER…..
ULVİYE KARA AKCOŞ