Alışmamalıyız..

Alışmamalıyız

İnsan denemeden karar vermemeli. Yeniliklere açık olmalı,
cesaretli olmalı. Bir öneri geldiğinde, ben bunu yapamam demeden önce, " denemeliyim, belki yaparım" demeli.
Birkaç örnek verelim..

Bir deney için, fazla güçlü olmayan bir kadın secilmiş ve kocaman bir koyun getirilmiş. Bu koyunu kucağına alması istenmiş. Kadın yerinden bile kaldıramamış..

- Çok ağır ben bunu yapamam, demiş. Peki demişler ve yeni doğmuş küçücük bembeyaz ,bebek gibi bir kuzu getirmişler bunu al kucağına demişler , tabii ki kolayca almış ve sevgiyle bağrına basmış.

Bunu sana veriyoruz, beslenmesi için gereken her şeyi de bırakıyoruz, besleyip büyüteceksin ama bir şartımız var, bu güzel bebeği her gün birkaç dakika, mutlaka kucağına alacaksın... Anlaşmışlar. Böylece günler aylar geçmiş. Kadın , her gün bu pamuk bebeği kucağına almış sevgiyle.

Tabii ki zaman içinde kuzucuk büyümüş beslenmiş ve kocaman bir koyun olmuş. O ilk gün getirilen, taşıyamam dediği, kocaman koyun kadar olmuş. O gün yerinden bile kaldıramadığı ağırlıktaki koyunu rahatlıkla taşıyabildiğini şaşkınlıkla fark etmiş...

***
Bir de kurbağa örneği var, herkesin bildiği... Zavallı Kurbağa, Önce , bir tenceredeki çok sıcak suya atılıyor. Kurbağacık can havliyle sıçrayıp kaçıyor..

Sonra soğuk su olan tencereye bırakılıyor.. sorun yok , rahatça duruyor .. Tenceredeki su yavaş yavaş ısıtılmaya başlıyor, kurbağacık fark etmiyor ve kaçmıyor... ısıtma devam ediyor. Sonunda su kaynamaya başladığında kurbağacık haşlanarak ölüyor.. Başka benzer örnekler de sıralanabilir.

***
Gelelim insanlara.

Yıllar önce ne kadar duyarlı, duygusal, heyecanlı,tepkili, merhametli bir toplumduk,eskiler hatırlar. Mahallede bir komşu ölse günlerce üzülür, hatta televizyon açmazdık, komşuya saygıdan.

Bir Şehit haberi izlesek haberlerde, bir yakınımız ölmüş gibi etkilenir ağlardık. Bir çocuk kaçırılsa onun ailesi gibi acı ve merakla izler, bulunması için dualar ederdik... Bir de şu günlere bakalım.

Her gün onlarca Kadın Cinayeti haberi.

Onlarca çocuk istismarı..

Ve zaman zaman gündeme gelen Şehit haberleri..

Artık o kadar sıradan bir haber gibi tepkisiz izleniyor ki.. Öylesine alıştı ki insanlar kötü haberlere..

Bilimsel olarak , uzmanlar, "Öğretilmiş Çaresizlik", diyorlar bütün bu yaşananlara.. Hergün birçok insan haksızlığa uğruyor, hakkını aramıyor, kabulleniyor. Çocuğu öldürülmüş bir anne baba, şikayetinden vaz geçiyor. Başka çocuklarım da var, onlara da kötülük yapabilir bu insanlar diye bir gerekçe ile ifade veriyor ve yakalanan katillerden şikayetçi olmuyor.. Bir baba iş bulamadı diye kendini yakmış.. Bir öğretmen, Atanamadı diye İntihar etmiş.. Bir kadın, sevgilisi tarafından öldürülmüş... gibi onlarca haber hergün TV. ekranlarında... Bir, üç, beş,.. derken her geçen gün çoğalıyor bu haberler ve insanların tepkisi buna ters oranda azalıyor... Sadece bir haber olarak izlenip, aaa yine mi, ya bıktık artık falan demekle geçiyor haber.. Oysa bu olayları yaşayan aileler neler hissediyor, ne acılar yaşıyor.. destek olan, yardımcı olmayı düşünen yok. Alışmak büyük bir tehlike olarak yayılıyor topluma.

Bütün bunlara bir de Corona eklendi. Covit 19 denen Virüs bulaştı hayatlara. İlk günler panik ve merakla takip ettik. Pandemi dedik.

Küresel dedik. Maske girdi hayatımıza. Hijyen, dezenfektan, kolonya, sosyal mesafe .. derken , herkes uzman oldu. Bugüne kadar gündelik hayatta hiç kulanılmayan sözcükler popüler oldu.

Filyasyon öğrendik, Entübe öğrendik. Zatürrenin bu kadar ölümcül olduğunu bilmiyorduk mesela .. çeşit çeşit temizlik malzemelerinin pabucu dama atıldı, Sabun bunların saltanatına son verdi ve Virüsü öldüren tek temizlik malzemesi olarak tahtına oturdu . Yüzlerce liralar ödenen parfümlerin yerine, kolonya herkesin vazgeçilmezi oldu. Yasaklar başladı, çok önemli tedbirler kapsamında, heryer kapatıldı, hayat durdu, sanki yaşam askıya alındı. Karantinalar gündem oldu..

Bir süre sonra herşey gevşemeye başladı, maskeler önemsenmedi, kalabalık düğünler, tatiller, asker uğurlaması derken.. virüs yayıldıkça yayıldı.. İlk günler

üç kişi hayatını kaybetti beş kişi hayatını kaybetti diye izledikçe üzüntü , endişe ve korkuyla haberleri takip ederken, sayılar arttıkça hiç önemsemez olduk.. Vakalar binleri aştı, Onbinleri aştı..

Ağır vakalar, Yoğun Bakaımlar, Ölümler çoğaldı... Hayatını kaybetti diye Sayı Olarak gördüklerimizi hiç merak etmez üzülmez olduk.. Ölümlere alıştık..Oysa her giden Can, ailesi için , sevenleri için çok önemliydi...

Virüsten de korkmaz olduk, kimi yalan dedi inanmıyorum dedi.. Kimi yaz sıcağında erir gider yok olur dedi. Ne mesafe kaldı, ne maske, ne hijyen... Herşeye çok çabuk alışıyoruz... Oysa AlışmaMAlıyız. UnutmaMalıyız.

Bu duyarsız, tepkisiz, merhametsiz , duygulardan kurtulmanın bir yolunu bulmalıyız. Kabusla geçen bir gecenin sabahında uyanır gibi uyanmalıyız, yeni bir güne başlar gibi yeniden olaylara ve hayata duyarlı olmalı tepki göstermeliyiz.
***

Yeni bir hayata başlar gibi, temiz bir sayfa açıp, "AlışmaMAlıyız.." diye yazmalıyız , defalarca. Hani ilkokulda, hata yapınca öğretmen, bir sayfa dolusu aynı kelimeyi yazdırma cezası verirdi ya...

Sayfa dolusu yazmalıyız.. AlışmaMAlıyız. AlışmamMalıyız, AlışmamAlıyız...ALIŞMAMALIYIZ.

SEVİL AĞTAŞ