Altın Postlu Koç'un Kurban Edilmesi

ALTIN POSTLU KOÇ’UN KURBAN EDİLMESİ PAGANİZM DÖNEMİNDE KURBAN KESİLME GELENEĞİ
Kurban Bayramı’nda Kapıdağ gezintimizi yaparken, binlerce sene önce bu topraklarda yaşamış olan Kzykoslar ve Argonautlar dönemine mal edilen bir efsaneden; “ Mitolojik Altın post” öyküsünden bahsetmek istiyorum.
Kurban kesmek, tek tanrılı dinlere özgü bir gelenekmiş gibi anlatılır ve İbrahim peygamberin biricik oğlunu tanrıya adadığı ve tam kesmek üzereyken gökten bir koç indirilmek suretiyle, koçun kesildiği rivayet edilir. Oysa İbrahim peygamber döneminden çok daha önce “kurban kesme”  ibadeti, yerleşmiş bulunmaktadır. Altın post öyküsü de, yazının icadından önce anlatılmakta olan ve günümüze kadar söylence edebiyatı olarak taşınabilmiş bir öyküdür. 
Yunan mitolojisine göre- bazı kaynaklarda Argonaut efsanesi olarak geçmektedir- Altın post efsanesi, zenginliği ve iktidarı temsil etmekte olan bir öyküdür. Zaten günümüzde de kurban kesmek, bir nevi zenginlik ve iktidar sahibi olmanın minimalize edilmiş hali gibidir. İbrahim peygamberden bu güne “ Allah” adına yapılan ibadet, çok tanrılı dinler –paganizm - döneminde Zeus adına yapılmaktaydı. Zeus, Yunanların baş tanrısıydı, o ne derse ona uyulurdu ve gazabından çok korkulurdu. 
Teselya kralının ilk evliliğinden dünyaya gelen bir kızı, bir de oğlu vardır. Üvey annelerinin şiddetinden bıkan ve onları öldürtmek istediğini öğrenen iki küçük kardeş, Zeus’un gönderdiği altın postlu koçun üzerine binerek, Yunan topraklarından uçmaya başlarlar. Çanakkale boğazını geçerken, küçük kız Helle- canlı ışık-, dengesini kaybederek denize düşer ve boğulur. O günden sonra Çanakkale boğazının adı “Hellespontos” olarak anılmıştır. Erkek kardeş Friksos- şırıldayan yağmur-*1 duruma çok üzülür ama yoluna devam etmekten gayrı yapabileceği de bir şey yoktur. Karaya ayak basar basmaz, altın postlu koçu Zeus’a kurban eder. Postu da sık ağaçlı bir bölgeye gizler. Bu sık ağaçlı bölge Kafkaslar’da bir yer diye efsanede geçmektedir ama benim okuduklarımdan edindiğim bilgiye  göre, sanki postun gizlendiği bölge Kapıdağ’da bir yermiş gibi düşündürtmektedir. Bu düşünce, Argonautlar ile bağlantıyı bir şekilde kurmak istediğimden kaynaklanıyor olabilir, kimbilir! Her neyse, öykü burada bitmiyor zaten. Oldukça uzun ve maceralarla dolu bir öykü, postu bulup zenginliğe ve iktidara ulaşmak isteyenlerin, dağda yedi başlı canavarla çarpışmaları vs. şeklinde uzayıp gidiyor. Meraklısına, Reşit Mazhar Ertüzün hocanın “Kyzikos, Kapıdağı Yarımadası ve Çevresindeki Adalar” adlı kitabını okumalarını önemle tavsiye ederim.
Altın post efsanesi gibi, tarih öncesi döneme yaslanan birçok sözlü anlatı, yazının icadından sonra kalıcı birer eser olarak kitaplaştırılmış ve insanlığın hizmetine sunulmuştur. Bunlardan birisi, Truva Savaşı’dır. M.Ö. 1184 yılında Yunan topraklarında yaşayan Akalar ile Truvalılar arasında yaşanmış ve on yıl sürmüş bir savaştır. Savaşın yapıldığı tarihten itibaren yüzlerce yıl sözlü edebiyat olarak anlatıla gelen Truva Destanı, yazılı tarihin başlamasıyla kalıcı hale gelmiştir. Homeros’un İlyada ve Odysseia diye dizelere dökmesi, yani kitaplaştırdığı tarih bile net olarak belli değildir. Ve kaynaklarda, M.Ö.800 ila 600 yılları verilmektedir. 
Kapıdağ ve yöresinde yüzlerce yıl yaşam süren Kyzikos ve Argonautların tarihsel kökeni Truvalılardan da çok öncesine yaslanmaktadır ve efsaneleri de tıpkı Truva Destanı gibi sözlü edebiyat olarak dilden dile dolaşmıştır. 
Truva Savaşı, Yunan güzeli Helen’in Truva’ya kaçırılması üzerine başlamıştır. Ve 10 yıl süren kanlı savaş, Truva atının içine gizlenen Yunan cengaverlerinin, gece herkes uykudayken şehrin kapılarını açmasıyla son bulmuştur. Savaş hilesi ile ele geçirilen şehirde taş üstünde taş bırakılmamıştır. 

Bandırma, Erdek ve Kapıdağı Yarımadası yöresinde yapılan gezintilerde, tıpkı Kazdağları gezintisinde olduğu gibi bol oksijeni ciğerlerinize çekmeye doyamayacak ve mitolojik öykülerin derinliklerine dalacaksınız. Bu coğrafya, çok tanrılı dinlerin, tanrıların, tanrıçaların ve yarı tanrıların bir arada yaşadığı, ölümlüler ile ölümsüzler arasında kurgulanan efsanelerin olduğu coğrafyadır. Ortadoğu ise tek tanrılı dinlerin doğduğu, peygamberi bol olan, perilerin ve cinlerin, şeytanların, insanlar arasında, ama onlara görünmeden yaşadıkları coğrafya olmuştur. 
1-    Kyzikos, Kapıdağ Yarımadası ve Çevresindeki Adalar, Reşit Mazhar Ertüzün, Editör: Töre Sivrioğlu, Ozan Sanat evi, 2021, 2. Cilt, s. 8
                                                                                                                                                  Sedat PAMUK, Bandırma, 25.07.2021