Anadolu'da Helllenistik Krallıkların Sikkeleri ve Tedavülü

Hellenistik Krallıkların Sikkeleri ve Anadolu’daki Tedavülü

OĞUZ ÇETİN

* Koç Üniversitesi, Suna ve İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi (AKMED),

Hellenistik Dönem sikkeleri, İskender’in yaşarken ve ölümünden sonra kendi adıyla bastırılan sikkelerinin yanı sıra, diğer Hellenistik krallıkların sikkelerini ve aynı dönemde varlıklarını sürdüren şehir devletlerinin (poleis) sikkelerini kapsar. Bu
kapsama, birkaç şehir devletinin federasyon tarzında oluşturdukları “birlikleri” de (koina) dahil edebiliriz. Bütün bu sikkelerin basım tarihleri kronolojik olarak Hellenistik Dönem(MÖ 331-30) kapsamında ele alınır.

İskender Sikkeleri
İskender sikkeleri çok geniş bir coğrafyada tedavülde olup çok sayıda basılmışlardı. Büyük İskender’in (MÖ 336-323) yoğun sikke üretiminin asıl kaynağı ise MÖ 333 ve 330 yılları arasında ele geçirilen Pers hazineleriydi. Nitekim, İskender ilk sikkesini kendi ülkesinde (Makedonya) değil, seferi sırasında doğuda (muhtemelen Tarsus’ta) bastırmıştı. Büyük İskender adına  (hayattayken ve ölümünden sonra) iki düzineden fazla darphanede sikke basılmış olup bunların bir kısmı Anadolu’da yer  almaktadır. Bu şehir darphaneleri arasında –kuzeyden güneye doğru– Lampsakos (Lapseki), Abydos (Nara Burnu), Sardeis (Sart), Smyrna (İzmir), Kolophon (Değirmendere), Teos (Sığacık), Magnesia (Tekinköy), Priene (Güllübahçe), Miletos
(Balat), Rhodos (Rodos), Side (Selimiye), Nagidos (Bozyazı), Tarsos (Tarsus), Soloi (Soli) ve Issos (Dörtyol) bulunmaktadır. Sikkelerin bu kentlerin darphanelerinde basılmış olduğu,  arka yüzde yer alan sembol ve monogramlardan anlaşılmaktadır. Örneğin, bir sikkenin üzerinde esas tasvirin yanı sıra MImonogramı ve/veya başını geriye çevirmiş aslan yer alıyorsa bu sikkenin Miletos’ta basıldığı (Fig. 1), bir sfenks yer alıyorsa Teos’ta basıldığı, nar yer alıyorsa Side’de basıldığı anlaşılabilir.

Altın sikkeler, gümüş ve bronzlar kadar yoğun basılmamıştır. Gümüş ve bronz sikkelerin ön yüzündeki tasvirin Herakles olduğu, başındaki aslan başı postu başlıktan dolayı kesindir. Ancak tasvirin sakalsız ve genç olması nedeniyle Büyük İskender’i temsil ettiği de söylenebilir. Arka yüzlerdeki Zeus  adı verilen İskender’in ardılları çeşitli bölgelerde kendi krallıklarını kurdular ve İskender’in bıraktığı topraklardaki egemenliklerini ellerinde tutabilmek için aralarında mücadeleye giriştiler. Bu krallıkların en önemlileri Mısır’daki Ptolemaioslar ile Suriye’deki Seleukoslar idi. Keza, Makedonya kökenli I. Antigonos (MÖ 306-301), I. Demetrios (MÖ 294-288), Lysimakhos (MÖ 306-281) ve II. Antigonos (MÖ 277-239) da diadokhlar arasındaki bu mücadelede önemli rol üstlendiler.
Ptolemaiosların Sikkeleri Hellenistik Dönem’de özellikle gümüş ve bronz Ptolemaios sikkelerinin Anadolu’da da tedavül ettiği kazılarda ve definelerde bulunan sikkelerden anlaşılmakta olup daha ziyade Anadolu’nun güneyinde ele geçmektedirler. Ptolemaiosların
ilk kralı Soter lakaplı I. Ptolemaios (MÖ 323-283) dönemindeki sikkeler önceleri İskender sikkeleri tarzında olsa da zamanla bazı değişiklikler görülmeye başlanmıştır. İlk belirgin değişiklik, gümüş tetradrahmilerin ön yüzündeki Herakles başının yerini fil başı postu başlık ve Ammon boynuzlu İskender başının almasıdır (Fig. 5). İskender’in bu şekilde tasvir edilmiş olması, Ptolemaios’un İskender’in ardılı olduğu iddiasının  yanı sıra İskender’in de Ammon’un soyundan geldiğini ve büyük fatih olduğunu ima etmek için olmalıydı. I. Ptolemaios bir süre sonra başkenti Memphis’ten Aleksandreia’ya taşıdı. Bu dönemde basılan tetradrahmilerin arka yüzünde mızrak fır standardına uyarlanarak azaltıldı (14.27g); bu sikkelerle birlikte uzun süre kullanılan standart bir arka yüz tasviri de ortaya çıktı: Şimşek demeti üzerinde kartal (Fig.8). Bu tasvir, diobol birimindeki bronz sikkelerin de standart tasviri oldu. Altın staterler ise tedavülden kaldırılarak yerine 3 stater birimindeki sikkeler tedavüle çıkarıldı.
Philadelphos lakaplı II. Ptolemaios (MÖ 283-246), babasının sikke sistemini sürdürdü. Kız kardeşi ve aynı zamanda karısı olan II. Arsinoe’yle birlikte “Theoi Adelphoi” (KardeşTanrılar) olarak tanrılaştırıldılar (MÖ 272/1). Önceki 3 staterlik altın sikkenin yerini mnaieion biriminde ve 100 drahmiye eşit daha büyük altın sikke aldı; bu sikkenin alt birimleri de basıldı. Sikkelerin ön yüzünde kendisinin ve Arsinoe’nin yanyana portreleri, arka yüzünde ise ebeveynleri I. Ptolemaios veI. Berenike’nin portreleri yer alır (Fig. 9). II. Ptolemaios’un
bronz sikkelerinde en belirgin özellik ön yüzde Zeus başı, arka yüzde kartal tasviriyle BASILEWS PTOLEMAIOU (Kral Ptolemaios’un) yazısının bulunmasıdır (Fig. 10). Bu sikkeler muhtemelen I. Ptolemaios dönemi sonlarında ilk kez tedavüle çıkarılmıştı ama II. Ptolemaios’la birlikte standart oldu.

Euergetes lakaplı III. Ptolemaios (MÖ 246-221) zamanında yaklaşık 96 gram ağırlığındaki oktoboller (8 obol) basıldı. Bu sikkelerin de ön yüzünde Zeus Ammon başı, arka yüzünde şimşek demeti üstünde duran kartal yer alır.
Ptolemaiosların sikkelerinin Anadolu’daki varlığının veya tedavülünün esas olarak MÖ 3. yüzyılla sınırlı kaldığı, IV. Ptolemaios’tan sonra hissedilir ölçüde az görüldüğü söylenebilir. Nitekim, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde veya kentlerinde bulunan Ptolemaios sikkeleri bunu işaret etmektedir. II. Ptolemaios’un gümüş tetradrahmilerinin MÖ 3. yüzyılın ortalarında Byzantion’da da tedavülde olduğu anlaşılmaktadır. Bu sikkelerin üzerine Byzantion’un kontrmarkı vurularak Byzantion topraklarında dolaşımına imkân sağlanmıştı (Fig. 11). Ancak, Byzantion kontrmarklı bu sikkelerin II. Krallığı’nın kurulmasından önce de Syria’da yaşayanlar sikkeye aşinaydı çünkü Bambyke-Manbog’da 8,33 gramlık şekeller basılmaktaydı. Seleukos Krallığı’nın ilk sikkeleri ise krallığın kurucusu I. Seleukos (MÖ 312-281) zamanında basıldı.
Seleukos Krallığı’nın ilk sikkelerini basan kentler, o sıralar Seleukos’un kendisini konuşlandırdığı doğu bölgelerindeydi. Babylon, Seleukos’un ilk ve en çok sikke basan darphanesiydi; Susa ve Ekbatana’daki darphaneler nispeten düşük
hacimde sikke basıyorlardı. MÖ 301’de rakibi Antigonos Monophthalmos’u saf dışı bırakmasından sonra egemenliğini mevcut sınırlarının ötesine doğru genişletti ve egemenliği altındaki topraklarda Seleukeia (Tigris Nehri kıyısında) ve
Antiokheia (Orontes Nehri kıyısında) gibi yeni kentler kurdu. MÖ 281’de Koroupedion Savaşı’nda Lysimakhos’u saf dışı bırakan I. Seleukos’tan dolayı Seleukosların egemenliği Anadolu’nun batısına kadar yayıldı. Batıdaki topraklarda
bronz sikke hacmi arttı; yoğun sikke darbının yapıldığı kentler arasında Seleukeia’nın yanı sıra Antiokheia ve en batıda Sardeis göze çarpar. I. Seleukos, sikkelerinde, kendi ismini kullanmıştır ama kendi portresini kullanmamıştır; kendi
portresiyle sikke basan ilk Seleukos kralı I. Antiokhos’tur (MÖ 281-261). Seleukos sikkelerindeki ilginç sikke tasvirleri arasında ön yüzde at başı, arka yüzde fil betiminin olduğu sikkeler
bulunmaktadır ki bu tasvirlerin askeri faaliyetlerle ilişkili ollon (Fig. 12) bir yüzyıldan fazla bir süre Seleukos sikkelerindestandart tip olmuş ve Seleukeia Pieria ve Antiokheia sikkelerinde sık betimlenmiştir.
Seleukos Krallığı’nın ilk iki kralı olan I. Seleukos (MÖ
312-281) ve I. Antiokhos (MÖ 281-261) dönemlerinde altın staterler, gümüş tetradrahmiler, drahmiler, hemidrahmiler
ve oboller ile birkaç birimde bronz sikkeler basılmıştır. Başlıca darphaneler arasında –doğudan batıya– Susa, Ekbatana,
Babylon, Seleukeia (Tigris kıyısında), Laodikeia (deniz kıyısında), Seleukeia Pieria, Karrhai, Antiokheia (Orontes kıyısında), Tarsos, Sardeis, Pergamon, Smyrna ve Magnesia (Menderes kıyısında) sayılabilir. I. Antiokhos zamanında darphane
sayısının arttığını görüyoruz. Yukarıdaki darphanelere Aigai,
Myrina, Kyme, Lysimakheia, Aleksandreia Troas, Phokaia,
Abydos, Ilion, Skepsis ve Bargylia gibi darphaneler de eklen(MÖ 126-96) zamanında, Antiokheia (Orontes kıyısında), Laodikeia ad Mare ve Tarsos da I. Philippos (MÖ yak. 95-84)
zamanında bağımsızlıklarını elde ettiler.
Seleukos sikkelerinde bir değişiklik de IV. Antiokhos döneminde yaşandı. Kral, isminin yanı sıra sıfatlar da (epithetler)
kullandı. Örneğin Antiokheia’da basılan gümüş ve bronzlarda Theos Epiphanes (Tanrının Tezahürü) sıfatı görülür. Ondan sonra gelenler de bu tür sıfatlar kullanmayı sürdürdü. IV.
Antiokhos zamanında daha ziyade Antiokheia (Orontes kıyısında), Seleukeia (Kalykadnos kıyısında), Soloi, Tarsos, Seleukeia Pieria ve Syria’daki darphaneler aktifti. IV. Antiokhos
(MÖ 175-164) zamanında Antiokheia’da basılmaya başlanan
bronz sikkeler arasında kenarları testere dişli sikkeler de dikkat çeker. Bu sikkelerin VI. Antiokhos (MÖ 145-142) zamanında basılanları koleksiyonlarda sık görülür (Fig. 13).
Sikkeler üzerinde yer alan semboller, monogramlar veya
tasvirler, Seleukos sikkelerinin darp yerlerini anlamamızı sağlar. Ancak bu her zaman mümkün değildir, darp yeri belli olmayan Seleukos sikkelerinin sayısı hiç de az değildir. Ancak,
Tarsos’ta olduğu gibi, bazı darphanelerin teşhisi çok kolaydır.
Tarsos’un, Seleukosların darphanesi olmadan önce bastığı
sikkelerin arka yüzünde yer alan (bu satırların yazarınca kimliği tartışmalı olan) Sandan figürü, I. Aleksander Balas (MÖ
Ptolemaioslar ve Seleukosların yanı sıra Hellenistik Dönem’de daha küçük ölçekli bazı krallıklar da hüküm sürmüştü. Bunlar arasında Bergama Krallığı (Batı Anadolu),
Bithynia Krallığı (Kocaeli Yarımadası ve Bursa çevresi), Pontos Krallığı (Orta ve Doğu Karadeniz), Kappadokia Krallığı (Orta Anadolu ve doğusunda) ile Armenia Krallığı yer alır. İskender’in ölümünden sonra Trakya ve kuzeybatı
Anadolu’da hüküm süren Lysimakhos (MÖ 306-281) ise MÖ 3.
yüzyılın ilk çeyreğine damgasını vurmuştur. Ancak, kral (basileus) unvanını almadan önce kendi adını verdiği Lysimakheia ise elinde Nike figürü tutarak oturan Athena yer almaktadır (Fig. 15). Lysimakhos’un hem kendi adıyla hem de Lysimakheia adıyla bastırmış olduğu bronz sikkeler de vardır. Aslan, Lysimakhos’un sembolü olduğundan sikkelerinde aslan figürü sık kullanılmıştır. Hellenistik Dönem’de krallıkların sikkelerinin yanı sıra şehirler de kendi otonom sikkelerini basmayı sürdürmüşlerdir
(Fig. 16). Hellenistk krallıklar, uzun yıllardır sikke basma geleneği olan şehirlerin sikke basmalarına izin vermişlerdir. Bu nedenle Hellenistik Dönem’de kralî sikkelerle şehir sikkeleri bir arada tedavül ediyordu. Ancak, kralî sikkeler daha ziyade onu darbeden krallıkların, şehir sikkeleri ise onları darbeden şehirlerin parasal sistemleri içinde esas değerini koruyordu. Anadolu’da ele geçen Hellenistik kralî sikkeler, kralların askerlere yaptığı ödemelerin (sitarkhia) yanı sıra krallığın egemen olduğu topraklardaki her türlü resmi (veya ticari) ödemelerde de kullanılıyordu. Şehirlerin bastığı sikkeler ise o şehir devletinin kendi ihtiyaçları doğrultusunda basılıyor ve tedavüle sokuluyordu. Altın ve gümüş gibi değerli metalden sikkeler basıldıkları kentin dışında da –belli bir komisyon karşılığında– geçerli olmasına rağmen, alım gücü nispeten düşük olan bronz sikkeler daha ziyade basıldıkları şehirde geçerliydi. Geç Hellenistik Dönem’de (MÖ 2. yüzyılda) Batı Anadolu’da tedavül eden sikkeler arasında kistophorlar önemli
bir yere sahiptir (Fig. 17). Kistophorun kelime anlamı “sepet taşıyan”dır; ancak burada sepeti (cista mystica) taşıyan sikkenin kendisidir, yani “üzerinde sepet tasviri olan sikke” ima
edilmektedir. Sikkelerin ön yüzünde asma yapraklarından bir çelenk içinde Dionysos ayinlerinde kullanılan bir kutsal sepet ile bu sepetin yarı açık kapağından çıkan bir yılan tasvir edilmiştir. Arka yüzde ise bir sadağa dolanmış iki yılan yer alır.
Sikkelerin hangi darphanede basıldığı ise yine arka yüzde yer alan kent adı kısaltmasından, sembollerden ve monogramlardan anlaşılır. Bergama Krallığı’nın kontrolünde basıldıkları düşünülen kistophorlar, Bergama’nın yanı sıra krallığın egemenlik alanında bulunan Ephesos, Tralles, Adramytteion,Smyrna, Apollonis, Thyateira, Nysa, Sardeis, Stratonikeia,Apameia, Laodikeia ve Synnada gibi kentlerde basılmıştır. Kistophorlar, MÖ 1. yüzyıldan MS 2. yüzyılın içlerine kadar aynı birimde fakat farklı ön ve arka yüz tasvirleriyle Romalılartarafından da basılmışlardır.
 Bergama, Bithynia, Pontos, Kappadokia ve Armenia krallıkları ayrı bir başlık olduğu için  sikkelerine burada  yer verilmemiştir.

18-01-2021/

OĞUZ ÇETİN - * Koç Üniversitesi, Suna ve İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi (AKMED),