Geçim derdi ve sınır güvenliği kaygılarının seçim malzemesi olmamasını dilediğimiz günler yaşıyoruz.
Pençe-Kilit Operasyonu’nun yapıldığı bölgeden gelen şehit haberlerini konuşuyor, acımızı yüreklere gömüp terör örgütünü lanetliyoruz.
Şehitlerimizin geldiği bölgede: kar, eksi on dört derecelere düşen hava sıcaklığı ve arazi yapısı anlatılıyor televizyonlarda…
110 yıl önce de beyaz fırtınalar ve dondurucu ayaz nedeniyle binlerce şehit vermiştik.
Sorumlu olanların tespit ve yanlış kararlarını hatırlatmak isterim.
Albay Ali Osman Bey (3. Ordu 31. Tümen komutanı), 15 Kasım 1914 tarihli raporunda:
“Asker elbiselerinin birçoğunun eski, bir kısmının yazlık olduğunu, çoğu askere kaput verilmediğini, ayakkabı ve çarık noksanlığının had safhada olduğunu…” yazar.
İçinde bulunulan güçlükleri vurgulayan raporlar sadece Ali Osman Bey’in yazdıkları değildir. 27 Kasım 1914 günü, Genel Kurmay İkinci Başkanı Albay Hafız Hakkı Bey, Trabzon’a gelir. Ertesi gün, Erzurum’a hareket eder. 3. Ordunun konuşlandığı yerleri inceler.
“Atım göğsüne kadar kara gömüldü. Güçlükle hareket edebildik.” mesajı ile durumunu anlatır. (Ne yazık ki, orduya bulaşan siyaset (!) nedeniyle harekât planları da bildirecektir. Hem de at üstünde güçlükle hareket edebildiğini vurguladıktan bir gün sonra…)
Aklı başında komutanların karşı çıkmasına, şartların ve askerin hazır olmamasına rağmen 22 Aralık 1914 günü 3. Ordu, Ruslara karşı harekete geçirilir.
Başlangıçta başarılı da olunur, ama düşman ateşinden daha etkili olan kar fırtınaları nedeniyle büyük zaiyatlar verilmeye başlanır.
6 Ocak 1914 günü Sarıkamış’ta, 3. Ordunun 9. Kolordusu imha olur. Savaşın sonu belli olmuş, ama bitmemiştir. (1)
8 Ocak 1915
Enver Paşa, 3. Orduyu (o gün) albaylıktan paşalığa terfi ettirdiği (!) kendi gibi “saray damadı” olan Hafız Hakkı Paşa’ya bırakarak büyük aşkı Naciye Sultan’ın (Abdülmecid’in Torunu, Şehzade Süleyman Efendi’nin kızı) yanına İstanbul’a döner.
Yapılan hataların sorumlusu aranmaktadır.
16 Ocak 1915 tarihinde Hafız Hakkı Paşa, günlüğüne:
“Ah Enver! Ah! Bu kış seferini ta’cil etmek (çabuklaştırmak, hızlandırmak, erkene almak), sonra da bu “parlak” taarruzda 9. Kolordu’yu dörtnala kaldırmakla yüz bin masumun kanına girdin! Allah seni affetsin.” diye yazar ve bir ay sonra tifüs hastalığından ölür. (2)
**
Hırslı, zalim; liyakatsiz, yetersiz ve bilinçsiz yöneticilerin aldığı kararların uygulanması sonucunda yitip giden vatan evlatlarını anlamak için Prof. Dr. Bingür Sönmez:
“Ölümün beyaz olanı var mıdır, bir insan nasıl donar hiç hayal ettiniz mi? Ayaklarınızdan yukarı doğru gelen ağır bir yorgunluğun yavaş yavaş bedeninize yayıldığını hiç hissettiniz mi?
Birkaç dakika uyursam gücümü kazanırım, her şey düzelir duygusuna hiç kapıldınız mı? Tam o tatlı uykuya geçerken sevgilinizin, karınızın, çocuklarınızın siluetlerinin önünüzden süratle geçtiğini hayal ettiniz mi?” diye sorar. (3)
Şehit olmak askerlik mesleğinin “fıtratında” var biliyorum, ama:
Bir ay içerisinde aynı bölgede: 21 şehit verdiğimiz “sızma girişimlerinin” ardından yapılan hava harekatlarının, nokta operasyonlarının neden çok daha önceden yapılmadığını; yapıldıysa neden yetersiz kaldığının cevabını veren yok!
En acıklısı da:
Terör örgütünü giydiren kuşatan, silahlandıran, eğitim veren “bir ülkeye” neden ve hala “stratejik ortak” dediğimizi anlayamıyorum.
Anlayan var mı?
Notlar:
(1) Bitiş tarihi 22 Ocak 1915
(2) Birinci Dünya Savaşı’nda Sarıkamış Muharebeleri / Doç. Dr. Sayim TÜRKMAN
(3) Beyaz Ölüm / Hanri BENAZUS
15-01-2024/ SÜHA ORAL