Bazılarımızın günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyen korkuları vardır. Kimisi yüksekten korkar, kimisi ise hayvanlardan. Bazıları karanlıktan, bazılarıysa kapalı alanda sıkışıp kalmaktan. Sık sık duyabileceğimiz fobilerdir bunlar: Akrofobi, zoofobi, akluafobi, klastrofobi vs. Peki ya nedir bu filofobi? Aşık olmaktan korkulur mu?
Filofobi, sütten ağzı yananın kaşığını yoğurda götürmemesidir. Bu yoğurt ama süt değil ki ağzım yanmaz diye bir istekle kaşığı kavradıktan hemen sonra aklına gelen dil yanığını hatırlayıp, yoğurda deydirmeden kaşığı aldığı yere geri bırakmasıdır. Dil yanığı oluşturan aşk, süt ile yoğurt arasında ki ayrımı yapamayacak kadar aciz bırakabilir mi insanı?
Sevgi kuramının kurucusu Psikonolist Erich, sevmeyi bir sanat olarak tanımlamıştır. Sanat ise elinde ne tuttuğunun önemini bilmeyenlerin insifiyatinde hiçbir zaman layık olduğu değeri kazanamaz. Bilakis günden güne solar, ışığını kaybeder. Tutmasını bilmeyenler onu zedeler, telef eder. Sonra hurdalıklarin arasına kaldırılıverir.Peki ya aşk? Bu mukaddes duygu kilitli kapılar arkasında ki korkunç hurdalıklara mı kaldırılmalı, yoksa hakkıyla mı yaşanmalı?
Ne kadar acı ki günümüz çiftlerine baktığımız zaman, iki bedenle tek ruhta yaşamak bir kenara dursun, birbiri arasında sağlıklı diyaloglar dahi kurmayı beceremediklerini görüyoruz. Cinsiyet, eğitim düzeyi ya da ekonomik olarak bir adım önde olduğunu düşünen baskın tarafın bencil ve egoist tutumu, partnerinin görüşüne saygıyla yaklaşmaması, ona söz hakkı tanımaması, partnerinin haklı olduğu zamanlarda dahi bunu gözardı etmesi, karşıda ki kişinin aşka olan inancını kaybedip, onun kıymetini bilmeyenlerin gösterdiği aşkın sözde çirkin yüzüyle karşılaşıyor. Bunun yanı sıra aldatılan, kandırılan veya ansızın bir gün terkedilenler de bundan nasibini alıyor. Hal böyle olunca kalp kırıklarının getirdiği hassasiyet, kaybedilen güven duygusu, çocuklukta yaşanılan travmatik olaylar, benimsenen yanlış örnekler, aile ve çevre baskısıyla da birleşince psikolojik olarak bir çöküş yaşamamız kaçınılmaz oluyor. Yaşanılan acı olaylarla henüz baş edememiş, güven duygumuz yerle bir edilmişken tekrar bir ilişkiye başlamak, peri masallarındaki kurbağanın prense dönüşmesi kadar imkansızlaşabiliyor. Heba edilen mukaddes aşk böylelikle filofobiye dönüşebilir.
Filofobinin ciddi boyutlara ulaşmış hali ise uzman yardımı gerektirebilir. Eğer yaşanılan hayal kırıklıklarından sonra tekrar bir ilişkiye başlamakta zorlanıyor ve ciddi güven sorunları yaşıyorsanız bir uzmana danışmanızda fayda vardır.
SELMA SOYBASI