Aşırı Kıskançlık (İkinci Eş Olmak)

AŞIRI KISKANÇLIK( İKİNCİ EŞ OLMAK) 

Başlığa bakmayın! Üç, dört, beş belki altıncı eş, hatta daha fazlası da var yaşamın içinde.

Guinness Rekorlar Kitabı'na geçen Amerikalı Linda Wolf 23 kez nikah masasına oturmuş. 68 yaşında 24. eşini arıyormuş. Evlilik romantizmine aşıkmış bu hanım. Madem ki bir sınır yok, herkes gerektiği veya istediği kadar evlenebiliyor demek ki! Bilimsel araştırmalara göre; çok eski beraberlikler sadece üreme, çoğalma amacıyla oluyormuş ve bazı hayvanlarda görüldüğü gibi bebek büyüyünceye kadar devam ediyormuş. O zamanki insan bedeni şimdikinden oldukça farklıymış. Beyin şimdikine göre küçük, bazı organlar daha büyükmüş ve yerleri farklıymış. Hamilelik süresi ve bebeğin gelişimi de daha uzun sürdüğünden beraberlikler uzun süre devam ediyormuş. İnsanlar iki ayak üzerinde yürümeye başladıktan sonra vücudumuz bugünkü şeklini almaya başlamış. Böylece ilkellikten uzaklaşıp uygarlık yoluna adım atmışız. Bugünün insan portresine ulaşmak bizi güdüsel davranışların yanı sıra, çevre faktörü, farklı algı, tercih, ve isteklere yönlendirmeye başlamış. Seçme hakkını kendinde bulan insan, deneme yanılma yöntemini kullanmaya başlamış.Artık insanlar doğru partneri, daha mutlu olma yollarını arıyor. Beraberliklerde oluşan kimyasallarla eşler birbirine bağlıyor, sadakat ve aşk başlıyor. Aşk kimyası zaman içinde etkisini kaybediyor, sevgi, saygı ve bağlılık beraberliği geleceğe taşıyor. Eşler arasında birleştirici kimya oluşmadıysa,, çevre baskısı yoksa, eşler farklı arayışlara yönelebiliyorlar. Beyin ne yazık ki ilk zamanın romantizmini koruyacak enerjiyi uzun süre üretemiyor. Bilim; aşkı, dürtü yaratan bir kimyasal olarak açıklıyor.Aşk; sevilen kişiyi paylaşma fikrine asla yer vermiyor. Mutlak sonuç tek eşlilik oluyor. Aşık insan, fiziksel veya ruhsal olarak birini çekici bulsa bile bu duygu kalıcı olmuyor. Eş seçiminde esas kural;dünyaya gelecek, soyu devam ettirecek bebek için doğru kişilerin birlikteliği. Bilinç altında tüm canlılarda olduğu gibi doğru bebeği üretmek oluyor. Bir eşte önce iyi karakter, zeka, yetenek, sağlıklı ve düzgün fizik aramak gerekiyor. Beyin insana partnerin ten kokusundan hoşlanmanızı sağlıyarak doğru seçim yapmanız için yardımcı oluyor. Karşınızdaki kişiye aşık mısınız, yoksa bu sadece bir arzu mu ten kokusu sayesinde karar veriyorsunuz. Bu koku hafızada uzun süre, hatta ömür boyu bile kalabiliyor. Aşk acısı çektiriyor.
Kriter aramadan, baskıyla, ten kokusunu hissedip hoşlanmadan yapılan evlilikleri, ayakta tutan etik değerler, çaresizlikler ve baskılardır diyor antropolog, psikolog ve bilim adamları. Doğal şartlarda insanı tek eşli yapan aşk ve vücutta oluşan kimyadır. Aşk yoksa, insan birden fazla kişiyle beraber olabilir. Aşk bittiyse yeniden aşık olabilir, dendiğine göre toplumlarda nikahlı nikahsız beraberliklerin görülmesi doğaldır. Gelelim asıl konuya bir insanın hayatına ikinci , üçüncü veya dördüncü eş olarak girdiyseniz. durumunuz terkeden, terkedilen eş olmaktan daha zordur. Çünkü evlendiğiniz kişinin yaşanmışlıkları her yerde her zaman karşınıza çıkacaktır. Resmi olmayan beraberlikleri ne kadar köklü olursa olsun hiçe sayar kendinizi özel sayabilirsiniz o ilişkilerin etkilerinden sıyrılmak kolaydır. Ama hukuk bağı, gevşese de kopmaz.

Hele bir de arada çocuklar varsa!
Kıskançlık bir çok canlının doğasında var. Sahiplenme duygusu da öyle. Önemli olan bu duyguların yeri zamanı ve şiddeti. Akıl ve mantık otokontrol görevini yapamadığı zaman bu duygular tehlikeye dönüşüyor. Şuur devreden çıkıyor. Kişi; kendini, sevdiğini ve çevresindekileri zora sokuyor. Aslında belki de bu insanlara acımak, yardımcı olmak gerekir ama bu duyguların sınırları zorlaması insanları saatli bombaya çeviriyor. Onlara değil yardım etmek yakınlarında bulunmak bile tehlikeli olabiliyor. Kıskançlık yüzünden yapılan hırsızlıklar, iftiralar, saldırılar hatta cinayetler sayfa sayfa haber oluyor. Kıskançlığın diğer adı Othello sendromu. Aşırı kıskanç olan insanlar normal duyguları dört beş kat daha yoğun yaşıyorlar. Hastalığın zararı en çok kıskanç insanın canını yakıyor. Kendine zarar veriyor. Hepimizde az çok bulunan bu duygunun aşırı olduğunu nasıl anlayabiliriz? 
Partnerinizi kıskandığınızda rahatsız oluyorsa, sahiplenme konusundaki hareketlerinizden irite oluyorsa, sağlıksız bir kıskançlığa girdiniz demektir. Bu tür kıskançlık sürekli izleme, sorgulama, kontrol etme, tuzaklar kurma, kısıtlama, misilleme, cezalandırma ve rakibi cezalandırma gibi eylemler barındırır. Kıskanan kişi aldatılma konusunda takıntılı düşünceler geliştirir. Tuzaklar kurar. Örneğin Facebook’tan sahte hesap açıp, albenili fotoğraflarla süsler ve eşine, sevgilisine arkadaşlık daveti gönderir. Bakalım tanışmaya yanaşacak mı diye. En tehlikelisi ise misillemedir. Aldatıldığını düşünerek kendisi aldatır. Bir de sürekli karşısındakini aşağılar ki, kendine güveni azalsın ve başka biriyle birlikte olma fikri aklına bile gelmesin diye.
Paylaşım siteleri kıskanç insanların at koşturduğu meydanlara dönüşmüş. Bakıyorsununuz bir resmin altında hakaret iftira içerikli bir yorum. Bunu yazan zavallının adını yazacak cesareti yok! Sahte bir hesap açıyor, zehirini akıtıp hesabı hemen kapatıyor . Keşke insan gibi ortaya çıksa ( Bu yorum bana ait.) diyebilse de duygularını, bu davranışın ona ne kazandırdığını sorabilsek. En azından belki psikolojik yardım alması konusunda bir desteğimiz olur. Üstelik bu zavallı insan teknolojinin ne kadar geliştiğini de bilmiyor. . Çünkü artık bu tür paylaşımların kaynağını bulamak o kişiye dava açmak, rezil etmek hiç zor değil.
Artık insanlar daha kontrollü, daha bilinçli daha bilgili olmak zorundalar. Başta kendi sağlıkları ve huzurları olmak üzere yakınlarına da zarar vermemek için eşlerinin geçmişine saygı duyup tüm ayrıntılarıyla kabul etmeli, çok kötü şartlarda yetişmiş büyük travmalar yaşamış olsalar bile özgüvenlerini tazeleyecek yollar bulmalı, gerekiyorsa psikolojik yardım almaları gerekir.
Kıskançlık içerisinde özgüven eksikliği ve yetersizlik duygularını barındırır. Özgüven zayıfladığı zaman kişi kendini yetersiz, değersiz hissetmeye başlar. Sahip olduğu sevgiyi hak etmediğini ve kaybedeceğini düşünür. Bu endişe de kıskançlık duygusuna ve onunla baş etmek için gösterilen sağlıksız davranışlara sebep olur. Aşırı kıskanç kişi, eşini devamlı kontrol eder, takip eder, onun yaşantısını sınırlar ve üzerinde bir baskı oluşturarak onu kaybetmeyeceğini düşünür. Oysa sadakat tehditle değil sevgiyle sağlanır. Kıskançlık sonucu sergilenen takip etme, baskı altında tutma, öfke, eşin telefonlarını dinlemek, takip etmek, eve gelince perdeleri, banyoyu, yatak odasını kontrol etmek, eşi akrabalar dahil kimseyle görüştürmemek, her anlatılan olayın altında bir anlam aramak aşırı kıskançlığa girer ve tedavi edilmesi gereken bir davranış bozukluğudur.
Şüphecilik gibi tutumlar karşı tarafı daha da uzaklaştırır. Neyseki bu beladan kurtulmanın çaresi varmış.
-Bilişsel davranışsal terapiler ve ilaç tedavileri haricinde kıskançlığı nötralize eden, prefrontal korteksi manyetik stimülasyonla düzenleme tedavisi de yapılıyormuş. TMS denilen cihaz ile manyetik şoklama yapılıyor, ilaçla da tedavi ediliyormuş.
AŞIRI KISKANMAK, ÇOK SEVMEK DEĞİLDİR.
ULVİYE KARA AKCOŞ