Ev kadını olmak; çamaşır, bulaşık yıkamak, yemek, ütü ve diğer ev işlerini yapıp, konken partilerine, paralı günlere, çaylara gitmek demek değildir. Ev kadını olmak da bir vizyon gerektirir. Dikiş dikmek, örgü örmek, minik el sanatlarıyla uğraşmak yetmez. Birçok alanda araştırma yapmak, okumak, haber dinlemek, kültür gezilerine katılmak, kendini yetiştirmek gerekir. Eğitimi ne olursa olsun; herkes için kendini geliştirme alanları vardır. Örneğin; bir dernekte görev almak, kadını sosyal açıdan besler, kendine güvenini artırır. Dernekte görevli görünmekten söz etmiyorum. Hakkını vererek, özveriyle çalışmaktan söz ediyorum. Aydın, bilinçli beyler de bu konularda eşlerine destek verirler. Kadın erkeğin sadece eşi değil, çocuklarının annesidir. Aşağılanmayan, hırpalanmayan, vizyon sahibi olabilen kadının, yetiştireceği çocuklar da hayatta güvenli adımlarla yol alırlar.
Savruliye belki tam olarak ifade edemese de; böyle düşünüyor. AVM lerde boş boş dolaşan, kapı önlerinde lak lak eden kadın olmaktan hoşlanmıyor. Duvar üzerinden komşuya kısır uzatan, camdan cama sohbet edip birilerinin girdisini çıktısını öğrenmeye uğraşan kadın olmaktan bir yerde silkelenip çıkmak gerek. Ülkemizde onlarca sosyal dernek var. Elbet birinde, Savruliye için de Aynur için de yapılacak bir iş vardır. Yoksa bile; bir dernek kurmak için profösör olmak gerekmez herhalde! İki kadın başbaşa verip içinde bulundukları kısır döngüden kurtulmaya, kendilerini içine hapsettikleri yumurtayı çatlatıp hayata başka kimliklerle katılmaya karar veriyorlar.
Hepsi tamam da; Dernek Nasıl Kurulur? Sıfır bilgiyle yola çıkılır mı? Eee, bilmemek değil, öğrenmemek ayıp. Bilmiyorsan, bir bilene sorarsın! Aynur’ un büyük oğlu bu yıl liseyi bitiriyor, üniversite hazırlıklarına başladı. Canavar gibi bilgisayar kullanıyor. Kız ondan iki yaş küçük ama bir çok konuda ondan daha casur, daha bilgili. Onlardan yardım alınabilir. Onların öğretmenlerin de! Hatta akrabalardan, dostlardan; okumuş, meslek sahibi olan, çalışan hanımlar da var. Bir yol gösteren çıkar elbet. Ne bir yol göstereni? Herkes yapılacak olumlu işlerde elinden geleni yapmaya hazır. Dernek kurulumu belli şartlara bağlanmış bir konu ve bu konu teknik bilgiler içeriyor. Dernek kurmak için aynı amaç çevresinde toplanmış en az yedi kişi olmak gerekiyormuş. Bunların arasından kurucu üyeler seçilecekmiş , üye statüleri net olacakmış. Derneğe, daha önce başkaları tarafından kullanılmamış bir isim seçilecekmiş ve bazı kelimelerin bu isimde kullanılaması yasakmış. Savruliye ve Aynur buraya kadar olan çalışmaları bir solukta hallettiler. Amaç; doğaya, yaratılmışa hayırlı bir katkıda bulunmak. Derneğin kendine ait girişi olan bir adresi olması gerekince biraz zorlanmışlar. Bu konuda da Aynur’ un emlakçı eniştesi yardım edip onlara yer bulmuş. Derneğin kapısına ve bina girişine işyerinin adı yazılı levha asmak gerek. Bunun prosedürü de başka alem.
Gerekli belgeler ; Tüzük, Dernek Kuruluş Bildirimi, Kira Kontratı ve Tebligat olarak istenen sayıda hazırlanıp imzalanmış. Üyelere ait bilgiler eklenmiş. Bu belgelerin fotokopi değil aslı kullanılıyormuş. Sonunda; Dernekler Büro Amirliği’ne Savruliye ve Aynur eksiksiz hazırladıkları dosyayı sunumuşlar.
Dernek için buldukları yer, sekiz katlı binanın bodrum katı. Bu katı birkaç kez su basmış. Badanalar dökülmüş parkeler çatlak. Kapılar nemden şişmiş, tam kapanmıyor. Üye sayısını tamamlamak için kocalar işe dahil edilmiş .İkisi de biz iş yapmayız diye baştan söylemişler ama mekanı görünce, el atmaya karar vermişler. Ellerinden geldiği kadar birşeyler yapmaya çalışmışlar. Badana yapılmış, kapılar boyanmış. Evden masa sandalye perde gibi bazı eşyalar getirilmiş. Savruliye balkonda kullandıkları açma kapama masayı getirince Aynur da kızının kitaplığını boşaltıp getirmiş. Binanın ilk üç katı sigorta, avukat, noter gibi bürolar. Üst katlardaki minik dairelerde; genelde bekar öğrenciler kalıyor. Derneği açmak için hepsinden imzalı izin alınıyor. Sağolsunlar zorluk çıkartan yok. İlk altı ay kira vermeyecekler. Dairede yaptıkları tamir masrafı kirayı karşılayacak. Binada oturanların hepsi yardımcı , hepsi destekçi. En güzeli de; hepsi üye olacaklar. Duvarlara posterler asılıp girişe de büyük boy ayna ile askılık konunca mekana bir iş yeri havası geliyor. Merdivenlerin ve ofislerin temizliğini yapan Roman kızı Gülnaz, herkesten hevesli. (Temizlik için sizden ücret almam. Çay ocağından çay ve kahvelerinizi ben taşırım.) diyor. Eee, daha ne olsun. İlk gün binadakilerin hepsi üye olmaya geliyorlar. Salon devamlı doluyor boşalıyor. Gülnaz çay taşıyor her giriş çıkışında salonda üyelik için bekleyenleri sayıp Savruliye’ ye müjde veriyor. O arada gelenlerden ikiz olan Nursen ve Gülsen Hanımlar birbirlerine benzerlikleriyle dikkat çekiyorlar. Nursen Hanım odaya giriyor, o kayıt yaptırırken, Gülsen salonda bekliyor. Çay getiren Gülnaz, önce odaya iki çay bırakıyor, sonra salonda bekleyenlere çay dağıtıyor. Bu arada ikizin eşini görünce; odaya dalıp Savruliye’ ye heyecanla( Abla bu gacinin aynısından bir tane de salonda var.) deyince, üye adayları dakikalarca gülüyorlar. Gülnaz bütün tanıdıklarını derneğe üye olmaya davet ediyor. Hatta kapıya yazılacak levhayı da boyacıda çalışan eniştesine yaptırıyor. Levhalar geliyor. Özenle hazırlanmış (ELELE AYVAN AKLARINI KORUMA DERNEĞİ)
Gören; önce ne olduğunu anlamıyor, sonra basıyor kahkahayı. Gülnaz iyi niyetli ama, duracağı yeri bilmiyor.
Anlasın anlamasın her işe karışıyor. Sorularının ardı arkası kesilmiyor. Yapacakları ilk toplantıda okunacak metni okuyup okuyup sorular soruyor. Soruların ardı arkası kesilmiyor.
Abla! Biz şimdi, angi ayvanların aklarını koruycaaz?
Kedi , küpek ayvan da; sivrisinek ayvan değil mi be yaa? Evin içinde bir tane sivrisineğe yer yok da; kedi küpek baş köşede mi oturacak?
Gündüz beslediğimiz it çeteleri gece sabaha kadar uluyup bizi uyutmuyorlar. Küpek korkusundan bazı sokaklardan geçemiyoz, temizliğe gittimiz evlere giremiyoz. Küpeğin akkı var da bizim iç mi akkımız yok?
Kara sinekleri yok etmek için belediye ilaç sıkarkene arıları, kelebekleri ayırıyo mu?
Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahipmiş ya; bizim eşeğe niye kimsenin saygısı yok?
Bir tür hayvan olan insan, öbür hayvanları yok edemez, bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez, bilgilerini ayvanların hizmetine sunmakla görevlidir demek, ne demek? Balık, tavuk , koyun, inek eti yerken , bitler, pireler, keneler kanımızı emerken; bu söylenenleri iç kafam almıyo. Anlat abla , öğret bana sevabına!
Bütün ayvanların; insanlarca gözetilme, bakılma ve korunma akları varsa benim çocuklarım niye yarı aç yaşıyo? İnsan, niye önce kendi cinsine sahip çıkmıyo? Niye benim kocamın sokakta kağıt toplaması bile yasak?
Ayvanların yaşadıkları yerler, onların dokunulmaz yaşam alanı ise, insanlar da ayvansa; bizim bütün mahalle tek bir kararla elimizden alındı, biz niye göçe zorlanıyoruz?
Ayvanların güvenliği var da bizim niye sosyal güvenliğimiz yok, biz niye istediğimiz okullarda okuyamadık? Niye istediğimiz mekana giremiyor, istediğimiz işi yapamıyoruz? İstediğimiz sağlık hizmetini alamıyoruz. Biz aynı mahallede toplu yaşamak zorundayız. Bizim mahallamizden alk otobüsü geçmez, bizim mahallemize çöpçü girmez. Kapımızın önünü kendimiz süpürürüz.
İnsanların da ayvan olduğunu şimdi öğrendim. Ayvanlar arasında ayrımcılık yapılmasın abla. Epsi ALLAH’ ın kulu, er kim olursa olsun!
ULVİYE KARA AKCOŞ -29-09-2021