Güney Kafkasya milletleri içinde Azerbaycan Türkleri sadece nüfus itibariyle
çoğunlukta olmalarıyla değil, Ermeni ve Gürcülerden farklı olarak Yakın Doğu’nun
komşu ülkeleri İran ve Türkiye ile etnik, dil, kültür ve dinî bağlara sahip olmalarıyla da
özel bir konumdadır. Bölgesel birlik fikri Güney Kafkasya’da çağdaş siyasî hayat kadar
eskiydi. Çarlık Rusyası’nın Zakafkasya (Kafkasya ötesi/Transkafkasya) dediği yerde
Gürcüler, Ermeniler ve Müslümanların yaşadığı yerleri birleştirmek fikri XX. yüzyıl
başlarında ortaya atıldı. Bu fikir Ermenilerin millî yönlerinin esas temsilcisi olarak
ortaya çıkan Taşnaksutyun Partisi tarafından desteklenmekteydi. Azerbaycan’ın en
büyük siyasî grubu Musavat da federalist parti kimliği ile Azerbaycan halkının güvenliği için mümkün olan en iyi yolu arıyordu. Çarlık Rusya devrinde yaşanan sıkıntılar
bölgenin kimliğini etkilerken Bolşevik İhtilali ve SSCB’nin kuruluşu Azerbaycan için
hem toprak kaybı ile sonuçlandı hem de sistemin oluşturduğu yeni bir devin başlangıcını oluşturdu. 90’lı yılların başında Sovyet İmparatorluğu’nun çöküşü, Sovyet
yıllarında halkların dostluğu adıyla dondurulan problemler Ermeniler ve Azerbaycan
Türkleri arasında etnik mücadeleleri, baskıları ve problemlerin yeniden ortaya çıkmasını hızlandırdı.
Bu sırada milletlerarası farklılıkları azaltmak için halk mübadelesi yapıldı.
Bu sırada milletlerarası farklılıkları azaltmak için halk mübadelesi yapıldı. Azerbaycan Türkleri ve Ermeniler artık aynı şehirlerde yaşamıyorlardı. Ocak 1990’da veya
daha önce 1918 ve hatta 1905’te şehirlerde meydana gelen ve gelecek nesillerin hatıralarında derin izler bırakan kitlesel baskı ve zulmün bir daha meydana gelmesi
engellendi. Bu şehirler artık çok milletli olma özelliğini kaybetti.
1990’lı yılların başında ise SSCB’nin dağılmasını engellemek amacıyla 19-21
Ağustos 1991’de Moskova’da bir darbeye teşebbüs edildi. “Ağustos Darbesi” adıyla
bilinen bu darbe demokratik eğilimlerin güç kazanması, halkın tabandan bir direniş
göstermesi vb. sebepler yüzünden başarısız oldu.
1991 Ağustos Darbesi her ne kadar başarısız olsa da Azerbaycan’da siyasî durumun
gerginleşmesine ve halkın huzursuzluğuna yol açtı. Azerbaycan halkı ülke yönetimine
demokratik güçler ise siyasî muhafazakârlara karşı tepkilerini arttırdı. Bu protesto ve
mitinglerde halk, hükümetten, meclisin dağıtılmasını, yeni meclis seçimlerinin yapılmasını, ülkede olağanüstü halin lağvedilmesini, Dağlık Karabağ Muhtar Vilayeti’nde
egemenlik haklarının temin edilmesini talep ediyordu. 1
Azerbaycan Yüksek Sovyeti’nin halkın ısrarıyla toplanan 30 Ağustos 1991’deki
olağanüstü oturumunda “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının tekrar sağlanması hakkında bir beyanname” kabul edildi. Bazı milletvekillerine rağmen idare bu
beyannameyi referandumla meşrulaştırmak istemedi. Çünkü bu yasa SSCB’in dağılmasına engel olmak amacı ile kabul edilmişti.
8 Eylül 1991’de Azerbaycan’da devlet başkanlığı seçimlerinde Ayaz Niyazi Muttalibov yeniden seçildi. Ülkenin bağımsızlığını engellemek için dıştan baskılar arttı.
Böyle bir ortamda demokratik güçler, yönetimi kesin tedbirler almamakla suçlayarak
halkı iktidara bağlı olmamaya çağırdı. Bunun sonucu olarak iktidarda olan A. Muttalibov ile AHC yönetimi arasında 3 Ekim 1991’de yapılan görüşmede Millî Şura’nın
kurulması için mutabakata varıldı.2
5 Şubat 1991’de Azerbaycan SSC’in “Azerbaycan Cumhuriyeti” olarak adlandırılmasına karar verilmişti. Halkın talebi ile 18 Ekim 1991’de toplanan Azerbaycan
Yüksek Sovyeti “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı hakkında Anayasa kararını” kabul etti. Bu Azerbaycan’ın bağımsızlığının yeniden kazanılması demekti. XX.
yüzyılın sonunda Azerbaycan’ın bağımsızlığının tekrar elde edilmesi tarihî bir olaydı.
Devlet Başkanının hâkimiyetini sağlamlaştırmak amacıyla 18 Ekim 1991’de Prezident İdaresi de kuruldu. 26 Kasım 1991’de Yüksek Sovyet’in oluşturduğu Millî Şura
25 kişi demokratik blok temsilcisinden, 25 kişi de iktidar taraftarı milletvekilinden
teşkil edildi.3
Bu çalışmanın amacı Azerbaycan’ın bağımsızlığını 1991 yılında tekrar kazanmasıyla birlikte ülkenin 25 yıllık sürecini değerlendirmektir.
Azerbaycan’ın Bağımsızlığının Uluslararası Alanda Tanınması
SSCB’nin çöküşüyle birlikte yaşanan bütün bu gelişmeler bağımsızlık yolunda ilk
adımlar olarak kabul edildi ve 29 Aralık 1991’de “Azerbaycan’ın bağımsızlığı için” halk
oylaması yapıldı. Azerbaycan halkı oybirliğiyle bağımsızlık istedi. SSCB’nin dağılması ve
bağımsızlık referandumunun sonucunda Azerbaycan’ın bağımsızlığı meşruiyet kazandı.
Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti, sonra Romanya, Pakistan, İsviçre, İran, ABD, Rusya Federasyonu vb. devletler tanıdı. 1993 yılının başlarında Azerbaycan 116 devlet tarafından tanındı, 70 yabancı devlet ile diplomatik
ilişkiler kuruldu ve 14 uluslararası örgüte üye olarak kabul edildi. 4
Azerbaycan’da genel seçimlerle ilk devlet başkanlığı seçimleri 8 Eylül 1991’de yapıldı. Ayaz Niyazi Muttalibov oyların % 98,5’ini alarak Azerbaycan’ın ilk Prezidenti
(Devlet Başkanı) seçildi.5
6 Mart 1992’de Ayaz Mutallibov istifa etti ve yerine vekâleten Parlamento Başkanı Yakup Memmedov geçti. 7 Haziran’da yapılan başkanlık seçimini Halk Cephesi lideri Ebulfez Elçibey, oyların % 64’ünü alarak kazandı. Böylece
Ebulfez Elçibey Azerbaycan’ın ikinci Devlet Başkanı seçildi. 6
Bu siyasî gelişmeler sırasında Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) ve Musavat yönetimi, bu dönemde karşılaştığı karmaşık uluslararası sistem içinde tecrübeden yoksundu. Bundan dolayı dünya devletlerinin ekonomik ve siyasî çıkarlarına dayalı dünya
siyasetini kavrayıp anlamakta zorlandı. Azerbaycan kendi gibi yeni bağımsızlıklarını
kazanan Orta Asya devletlerinden yardım alamadı. AHC’nin Türkiye’ye yönelik politikası Rusya’yı, İran’ı ve Batılı devletleri tedirgin etti. Ermenistan’a askerî yardımını
arttıran Rusya ayrılıkçı unsurlara da destek vermekteydi.
Azerbaycan hakkındaki gerçeklerin, dünya kamuoyuna aktarılamaması sonucunda ABD, eski Sovyet cumhuriyetlerinin ekonomik ve siyasî faaliyetlerine destek vermek amacıyla 1992’de Özgürlüğü Destekleme Yasası (Freedom Support Act) çıkarttı.
Ancak ABD Kongresi Azerbaycan’ı Ermenistan’ı abluka altına almakla suçladı ve
Ekim 1992’de “Özgürlükleri Destekleme Yasası”na ek 907 sayılı maddeyi kabul ederek Azerbaycan’a yardımı Dağlık Karabağ sorununun çözümü ön koşuluna bağladı.
907 sayılı düzenleme ile ABD, Azerbaycan’a devlet düzeyinde her türlü yardımın
yapılmasını engelleyen sert kısıtlamalar getirdi.
Bağımsızlık Süreci ve Karabağ Problemi
1991 yılından başlayarak önce SSCB, ardından Rus askerî-siyasî güçlerinin yardımıyla Ermenistan Azerbaycan’a karşı geniş çaplı askerî operasyonlara başladı. Azerbaycan’ın bağımsızlığına engel olmak için Moskova, Dağlık Karabağ’da durumu daha
da gerginleştirdi. Karabağ Savaşı’nın en temel sebebini Ermenistan’ın Azerbaycan’a
karşı toprak iddiaları oluşturuyordu.
Azerbaycan SSC’ye bağlı DKMV’nin teşkilinden 68 yıl sonra (1991 yılında)
Azerbaycan Cumhuriyeti DKMV’ni ortadan kaldırdı. Uluslararası teşkilatların 2 Eylül 1991’de Ermeniler tarafından Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin oluşturulmasına
yönelik yaklaşımı Ermenilerin ayrılıkçılığını daha da arttırarak ilerleyişlerini genişletmelerine yol açtı. Sovyet Ordu birliklerinin yardımıyla Ermeniler Görenboy’da birkaç
köyü ele geçirip dağıttılar. Moskova’ya güvenip bir ordu kurmanın önemli olması gerektiğini kavrayamayan iktidar ise Dağlık Karabağ’da Azerbaycan Türklerinin savunmasız kalmasına sebep oldu. Dağlık Karabağ’da Ermeni silahlı kuvvetlerinin devam
eden hareketlerini önlemek amacıyla Azerbaycan Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu 9
Ekim 1991’de “Azerbaycan Millî Savunma Kuvvetleri” yasasını kabul etti. Bu kanuna göre 1991 yılı Kasım ayında 22 sınır bölgesinde yerli nüfustan gönüllü savunma
taburları oluşturuldu. Fakat savaş kabiliyetine sahip olmayan ve savunma taktiği seçmeye mecbur olan taburlar, Rus ve Ermeni silahlı güçlerinin saldırılarına nasıl engel
olunacağını bilmiyorlardı ve askerî harekâtlar başarısızlıkla sonuçlanıyordu. Bunun
temel nedeni ordunun gerekli silah ve mühimmatla temin olunmaması, taburların
dağınıklığı, askerî operasyonların uyumsuzluğu, orduda düzen ve disiplinin olmaması,
özel birliklerin az olması, askerî birliklerin bir kısmının siyasete bağlı kalmasıydı.8
Dağlık Karabağ’da Hocavend, Ermeniler tarafından saldırılara maruz kalınca durumu yerinde öğrenmek için üst düzey devlet ve hükümet temsilcilerini taşıyan bir
helikopter 20 Kasım 1991’de Karakend Ermeni yerleşim birimi yakınlarında vurulup
düşürüldü. Bu olay Azerbaycan halkını derinden etkiledi. Azerbaycan dünya devletlerinin Güney Kafkasya, özellikle Azerbaycan ile ilgili çıkarlarına yönelik bir siyaset
yürütmediğinden Dağlık Karabağ sorununun çözümünde ona gerekli destek verilmedi. Böylece adım adım savaşa yaklaşıldı.
ması”, Stratejik Analiz,
Dağlık Karabağ’da Ermenilerin Askerî Operasyonları
1991 yılının sonunda Rusya ile Ermenistan arasında Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Güvenlik Anlaşmasının imzalanmasıyla Rusya, Dağlık Karabağ Ermenilerinin
Azerbaycan’a karşı açıkça silahlanmasına fırsat yarattı. Böyle bir ortamda Ermeniler
Rusların yardımı ile Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan Türklerinin yaşadığı köylere saldırılarını genişlettiler. Karabağ Savaşı içinde en dramatik olaylar Hocalı’da yaşandı.
Hocalı 25-26 Şubat 1992’de yine Rus ve Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen bir saldırıyla ele geçirildi ve sivil halk öldürüldü. Bu saldırıda 613 kişi
öldü. Hocalı olayları insanlığa karşı yöneltilmiş en büyük suçlardan biri olarak tarihe
geçti. Hocalı faciası sonucunda ülkede siyasî gerginlik daha da arttı. 6 Mart 1992’de
Yüksek Sovyet’in olağanüstü oturumunda muhalefet, Hocalı olaylarından A. Muttalibov’u suçlayarak onu istifaya zorladı. Anayasaya göre başkanın yetkileri bu sırada
Yüksek Sovyet Başkanı olan Yakup Memmedov’a geçti. Moskova ise Ayaz Niyazi
Muttalibov’u yeniden iktidara getirmeye çalışıyordu.
Dağlık Karabağ sorununu dengelemek için Rusya, Fransa ve ABD’den oluşan
AGİT Minsk Grubu 24 Mart 1992’de oluşturuldu. Ülkede yaşanan olaylar Azerbaycan’da yeni topraklarının işgaline yol açtı. Hocalı faciasından sonra Ermenilerin bir
sonraki işgal hedefi kuşatma altında olan Şuşa ve Laçin idi. 9 Mayıs’ta Şuşa da düştü.10
15 Mayıs 1992’de SSCB askerî mülkiyet dağılımı hakkında Taşkent Anlaşması
imzalandı. Taşkent Anlaşması gereği; Azerbaycan’a verilen silah ve askerî mühimmat
temelinde ordunun kaynağı nispeten iyileşti, Azerbaycan Havacılık Alayı oluşturuldu.
Azerbaycan ayrıca Hazar Filosu’nun kuvvet ve mühimmatının da % 25’ine sahip oldu.
Ağustos 1993’te Cebrail, Fuzuli, Kelbecer bölgeleri Ermeniler tarafından işgal edilince ülkede siyasî kriz daha da arttı. Zengilan rayonu da 30 Ekim 1993’te kaybedildi.11
1993 yılının sonu 1994 yılının başlarında millî ordu bir takım başarılar kazandı. 12 Mayıs 1994’te ateşkes ilan edildi. Savaş sonucunda 20.000’den fazla kişi öldü,
Azerbaycan topraklarının % 20’sini kaybetti ve 1.000.000 civarında bir nüfus kendi
ülkesinde mülteci hayatı yaşamaya mecbur oldu.
Azerbaycan’da Siyasî ve İdarî Yapı
Haziran 1993’te Suret Hüseyinov’un komutasında 709 sayılı askerî birlik Savunma Bakanlığına bağlı olmaktan vazgeçerek Gence’de askerî isyan başlattı. Gence
İhtilali’nden başka ülkenin kuzey ve güney bölgelerinde de buna benzer olaylar yaşanmaktaydı. Güney bölgesinde A. Hümbetov “Talış Muğam Cumhuriyeti” kurmaya çalıştı. Ayrılıkçı unsurlar aynı zamanda ülkenin kuzeydoğu bölgesinde “Lezgistan
Devleti” kurmaya çalışıyorlardı.
4 Temmuz 1993’te hükümet askerî ayaklanmayı bastırmak için Gence’ye 3.000
asker ve mühimmat soktu. Ülkede iç savaş başladı. 709 sayılı askerî birliğin kışlası
ve hava limanı kapandı. Gence isyancıları hâkimiyeti silah gücü ile ele geçirmek için
Yüksek Sovyet Başkanı’nın, Başbakan’ın, bir süre sonra ise Devlet Başkanı’nın istifa
etmesi talebiyle Bakü’ye kesin uyarı gönderdiler. İsteklerine cevap almadıkları için de
Bakü’ye doğru hareket ettiler. H. Aliyev 9 Haziran 1993’te Bakü’ye geldi. İç savaşı
engellemek amacıyla H. Aliyev 13-14 Haziran 1993’te Gence’ye giderek askerî muhalefeti etkisiz hâle getirdi.
15 Haziran 1993’de Haydar Aliyev Yüksek Sovyet Başkanı seçildi. Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey 18 Temmuz 1993’te bir iç savaşa yol açmamak için başkenti
terk edip doğduğu Ordubad rayonununun Keleki Köyü’ne gitti. 24 Haziran 1993’de
Millî Meclis, Başkan yetkilerini Yüksek Sovyet Başkanı H. Aliyev’e tahsis etti. 3 Ekim
1993’te olağanüstü olarak yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde Haydar Aliyev, resmî
bilgilere göre % 98,8 oyla birinci oldu. Seçime katılan diğer iki aday Zakir Tağiyev ve
Kerrar Abilov ikinci ve üçüncü sırada yer aldı.
Haydar Aliyev iktidara geldiğinde ülkenin askerî-siyasî gücünü arttırmak amacıyla
bir takım önlemler aldı ve işe devlet düzeninin, kanunların, adlî organların, ordunun güçlendirilmesinden başladı. Bu önlemlere göre; 1 Kasım 1993’ de Prezident kararnamesi ile
Devlet Savunma Konseyi kuruldu, Azerbaycan ordusunun savaş gücünün geliştirilmesi,
devlet kontrolü altına alındı, 2 Kasım 1993’te H. Aliyev’in televizyon ve radyo aracılığıyla halka başvurması ile gönüllülerden oluşan taburlar kuruldu ve cepheye gönderildi. 12
Mayıs 1994’te Azerbaycan ile Ermenistan arasında ateşkes imzalandı, 20 Eylül 1994’te
Haydar Aliyev’in teşebbüsü ile Asrın Anlaşması gerçekleşti.13 Bu anlaşma sekiz ülkeden
1995-1998 yıllarında demokratik hukuk devleti için öncelikle 12 Kasım 1995’te
halk oylaması ile Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası kabul edildi ve Azerbaycan’ın
ilk demokratik meclisi oluşturuldu. 1996 yılının Şubat ayında uluslararası hukuka
uygun yasalar hazırlamak amacıyla prezidente bağlı Özel Hukukî Reformlar Komisyonu kuruldu. Ağustos 1996’da prezident uyuşturucu bağımlılığına ve uyuşturucuların
yasadışı satışına karşı tedbirler alınması hakkında bir kanun çıkarttı. Bu yönde çalışmalar yapmak üzere uyuşturucu ve uyuşturucu ticareti ile mücadele komisyonu kuruldu. Şubat 1998’de “İnsan ve vatandaş hak ve özgürlüklerin temin edilmesi hakkında”
kanun imzalandı ve aynı tarihte ülkede ölüm cezası kaldırıldı. Aralık 1998’de devlet
yönetim sisteminde yapılacak reformlar için bir kanun yayınlandı ve özel komisyon
meydana getirildi. 6 Ağustos 1998’de prezidentin emri ile Azerbaycan’da sansür iptal
edildi. 1998 yılında Anayasa Mahkemesi kuruldu.
11 Ekim 1998’de yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinde Haydar Aliyev, resmî
bilgilere göre % 76,1 oyla yeniden Devlet Başkanı seçildi. Millî İstiklal Partisi Başkanı
İtibar Memmedov ikinci, Nizami Süleymanov ise üçüncü oldu.
Azerbaycan’da 12 Aralık 1999’da ilk belediye seçimleri yapıldı. 5 Kasım 2000’de
Millî Meclis için ikinci seçim yapılarak dört siyasî partinin temsilcilerinden oluşan
yeni parlamento seçildi.
Avrupa Konseyi’ne üyeliği kabul edildikten sonra, Azerbaycan “insan haklarının
ve temel özgürlüklerinin korunmasına ilişkin” Avrupa Sözleşmesi’ni imzaladı.
28 Aralık 2001’de Millî Meclis tarafından Ombudsman hakkında Anayasa Kanunu kabul edildi. 2002 yılında da Ombudsman kurumu oluşturuldu.14
24 Ağustos 2002’de Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasasında değişiklikler yapılmasına ilişkin ilk referandum yapıldı.
Azerbaycan Dış Politikası ve Uluslararası İlişkiler
Bağımsızlık sonrası dış politika Ebulfez Elçibey ve Haydar Aliyev dönemi olmak
üzere iki aşamada incelenmelidir.
Elçibey, Rusya Federasyonu ile mevcut tüm ilişkilerini koparan, ön planda Türkiye
olmak üzere ABD ve Batılı devletlerle ilişki kurmak isteyen ve Kuzey İran’da yaşayan
20.000.000 Türk nüfus ile Kuzey-Güney Azerbaycan’ın birleşmesi konularını sürekli
işleyen bir dış politika izledi. Türkiye ile ekonomik, politik ve kültürel ilişkilere hız
verdi.15 Ancak Rusya Federasyonu’na olan 70 yıllık siyasî sosyal ve ekonomik bağımlılığı tamamen koparmak istemesi ve BDT’ye üye olmayı reddetmesi Rusya Federasyonu’nu bu bölgedeki çıkarlarının geleceğini tehlikeye düşürdü. Rusya Federasyonu’na
karşı izlenen mesafeli bir strateji ile ülkedeki Rus askerlerinin çıkarılmasını sağladı.
Aynı şekilde İran’ın kuzeyindeki topraklarda yaşayan Azerbaycan Türklerini işaretle
Kuzey-Güney Azerbaycan’ın birleşmesiyle ortaya çıkacak büyük Azerbaycan meselesini daima sıcak tutması İran yönetimiyle ilişkilerde soğukluk yarattı.
Genel olarak Halk Cephesi’nin programı bağımsız bir Azerbaycan’ın yaratılmasını, halkın hürriyetinin korunmasını, Komünist Partisi’nin yasaklanmasını, etnik azınlıkların korunmasını ve İran’da yaşayan Azerbaycan Türkleri ile daha yakın ilişkilerin
kurulmasını içermekteydi.16 Dış politikada daha çok liberal anlayışa vurgu yapan bu
programda Azerbaycan’ın; bütün devletlerle barış içinde yaşaması ve sorunlarını güç
kullanmadan çözmesi, içişlerine karışılmaması, çok yönlü işbirliği ve karşılıklı yardım
esasına dayanarak kendi dış politikasını belirlemesi, diğer devletlerle doğrudan ilişkiler kurması ve uluslararası kurumlarda temsil olunması belirtilmekteydi.
Sonuçta Elçibey, kendi ideolojisine uygun izlediği politikaları nedeniyle bölgedeki
dengeleri bozdu ve Türkiye taraftarlığı doğal olarak Rusya Federasyonu’nu da çok rahatsız etti. Buna karşılık Rusya Federasyonu Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan’a
karşı Ermenistan’ı destekledi ve ülke içindeki muhalif güçleri harekete geçirdi.17
Haydar Aliyev’in iktidara gelmesiyle dış politikada bir değişim yaşandı. Aliyev, Elçibey’in Türkiye ağırlıklı siyasetinden vazgeçerek tüm bölgesel güçlerle eşit ilişkilere
dayalı bir denge politikası izlemeye çalıştı. Özellikle Dağlık Karabağ konusunda Ermenilerle devam eden çarpışmalarda Rusya Federasyonu’nun rolünü iyi bilen Aliyev,
bu ülkenin en azından tarafsız davranmasını sağlamak amacıyla BDT’ye üye olarak
ortak güvenlik ve ekonomik işbirliği antlaşmalarını imzaladı.18 Ancak Aliyev, Rusya
Federasyonu’ndan beklediği desteği bulamadı. Zira Rusya Federasyonu Azerbaycan
konusundaki dış politikasında iki noktadan hareket ediyordu. İlki siyasî-askerî açıdandı. Rusya kendi politikalarına uygun olarak Rus birliklerinin Azerbaycan içinde
konuşlanması, Türkiye ile İran sınırlarının Rus birliklerince korunmasını istiyordu.
İkincisi ise ekonomik açıdandı. Ülke içindeki ve Hazar Denizi’ndeki petrol üretiminden kısacası bütün gelirlerden pay almayı ve bunun dünya pazarlarına sevk edilmesini
arzu eden Rusya, bunu aynı zamanda kontrol altına da almayı hedeflemişti. Nitekim
konuyla ilgili olarak görüşmelerin sürdüğü konsorsiyuma Rusya Federasyonu petrol
şirketi dahil edilerek belirli oranda bir pay da aldı. Ancak Rusya Federasyonu Dağlık
Karabağ konusundaki barışın Rusya Federasyonu-Azerbaycan-Ermenistan arasında
çözümlenebileceğini ileri sürüp bu doğrultuda faaliyette bulunarak bölge dışı güçlerin
(AGİK, BM) etkinlik kazanmasını önlemeye çalıştı. 19
1996’da Gürcistan’la hemen hemen bütün alanlarda stratejik işbirliği kuruldu. Bu
ilişkiler aynı zamanda Gürcistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerine karşı münasebetin
iyileşmesine sebep oldu.20
1997’den başlayarak, Azerbaycan’ın dış politikasında ABD’ye doğru yönelim arttı.
Bu durum, Azerbaycan’ın ABD dış politikasında kazandığı önemden kaynaklanıyordu. Bunun ilk göstergesi, Bill Clinton yönetiminin Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru
hattı projesinin hayata geçirilmesi için büyük çaba sarf etmesiydi. 29 Ekim 1998’de
Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan
petrol boru hattı projesine açık destek veren Ankara Deklarasyonu’nun imzalanmasına giden süreçte Bill Clinton yönetiminin rolü büyük oldu.
Azerbaycan’ın ABD ve Türkiye ile yakın ilişkiler kurmasında Rusya Federasyonu’nun izlemiş olduğu politikanın da etkisi vardı. Ermenistan’ı Kafkasya’da her zaman müttefik olarak gören ve Dağlık Karabağ çatışmasında Ermenistan’ı destekleyen
Rusya Federasyonu, aynı zamanda Azerbaycan’la da yakınlaşma politikası yürütmeye
çalıştı. 1996 AGİT Lizbon Zirvesi’nde, bölgede etkisini artırmak düşüncesiyle Dağlık Karabağ sorununa çözüm bulabilecek tek devlet olarak kendisini sunan Rusya Federasyonu, Azerbaycan’a destek verdi. Bunun dışındaki tüm faaliyetleri Ermenistan’ı
destekler yönde oldu. Rusya Federasyonu’nun Ermenistan topraklarındaki üsleri de Azerbaycan tarafından tehdit olarak algılandı.
1993-1998 yıllarında Azerbaycan devlet düzeyinde 33 ülkeye 79 ziyaret gerçekleştirdi ve dış ülkelerle Azerbaycan arasında 431 uluslararası belgeye imza atıldı. Mayıs
1994’te NATO’nun “Barış İçin Ortaklık” programına katılan Azerbaycan, topraklarının işgali konusundaki gerçekleri tüm dünyaya anlatabildi. AGİT ve BDT ile ilişkilerin boyutu genişledi.
1994 yılının Aralık ayında Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de gerçekleştirilen zirvede Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in teşebbüsü ile AGİT Minsk Grubu Eş Başkanları İdaresi oluşturuldu.
Aralık 1996’da AGİT’in Lizbon zirvesinde AGİT üyesi olan 54 ülkenin 53’ü
Dağlık Karabağ anlaşmazlığı ile ilgili kabul edilen beyannamede Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekledi.21
Ekonomik büyümeyi hızlandırmak, halkın refah düzeyini iyileştirmek ve ticarî
ilişkileri arttırmak amacıyla 1997 yılında Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova tarafından GUAM teşkilatı meydana getirildi.
1999’da İstanbul’da düzenlenen AGİT Zirvesi’nde Bakü-Ceyhan ana ihraç boru
hattı anlaşması imzalandı.22
17 Ocak 2001’de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Azerbaycan’ın Avrupa Konseyi’ne tam üyeliğine karar verdi. 2001 yılının Ocak ayında Azerbaycan Cumhuriyeti
ile Rusya Federasyonu arasında, aynı yılın Kasım ayında ise Kazakistan arasında Hazar Denizi’nin millî sektörlere ayrılması hakkında anlaşmalar imzalandı.
24 Eylül 2001’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin sonbahar toplantısında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü teyit eden bir belge kabul edildi (Bu belge
Azerbaycan’ın işgal edilen topraklarını her şekilde kurtarmasına hak veren uluslararası yasal belgedir).
2001 yılında ABD’nin Key-West şehrindeki görüşmelerde ABD Dışişleri Bakanlığı Ermenistan’ı saldırgan devlet olarak tanımladı.23
11 Eylül 2001’de ABD’de yaşanan terör eylemleri sırasında Azerbaycan, teröriz21 Lizbon Zirvesi’nde AGİT’in, Ermenistan’dan başka bütün üyeleri anlaşmazlığın sadece Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın terkibinde olmak üzere Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde ve Dağlık
Karabağ halkının güvenliğinin sağlanması şartıyla çözümünün mümkün olabileceğini tasdikledikleri için
zirve, AGİT içinde elde edilen bir başarı olarak değerlendirilmektedir.
23 Nisan 2002’de Aşkabat’ta Hazar ülkeleri devlet başkanlarının Hazar’ın hukukî
statüsünün belirlenmesi zirvesi yapıldı (Ancak, İran ve Türkmenistan bu konuda yapıcı tutum sergilemedikleri için somut bir netice elde edilmedi).
30 Nisan 2002’de Trabzon Zirvesi’nde “Terörizme, organize suç ve diğer suçlara
karşı organize mücadele hakkında” Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasında anlaşmalar imzalandı.
2002 yılı Kasım ayında Azerbaycan, Prag Zirvesi’nde NATO Parlamenterler
Meclisi’nin ortak üyeliğine kabul edildi.25
15 Ekim 2003’te % 71,5 seçmenin oy kullandığı ve sekiz adayın katıldığı seçimlerde resmî bilgilere göre % 76,84 oyla İlham Aliyev Devlet Başkanı seçildi. Aynı yıl İ.
Aliyev Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Başkan Yardımcısı da oldu.
15 Ekim 2008’te yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinde % 75,64 kişi oy kullandı.
İlham Aliyev % 84,34 oy alarak ikinci dönem devlet başkanlığı görevine getirildi.
Azerbaycan 1 Ocak 2012’de BM’nin Güvenlik Konseyi’ne geçici üye seçildi.
02-04 Nisan 2012’de Avronest Parlamento Kurulunun toplantısı Bakü’de yapıldı.
3 Mayıs 2012’de Azerbaycan bir ay BM başkanlığını yürüttü.
9 Ekim 2013 tarihinde yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinde İlham Aliyev oyların % 84,5’ini alarak üçüncü kez Devlet Başkanı seçildi. 26
Lahey’deki III. Nükleer Güvenlik Zirvesi Azerbaycan’ın 2014’teki en önemli dış
politika başarısı oldu. Davos, Azerbaycan’ın ekonomik alandaki çekiciliğini kanıtlarken, Lahey Azerbaycan’ın nükleer güvenliğinin temini için gereken bütün imkânları
ortaya koydu. Azerbaycan’ın barış ve adaleti destekleyen bir devlet olduğunun anlaşılması sağlandı. Bu husus Avrupa Birliği’nin “Doğu Ortaklığı” programının Prag’dadüzenlenen son zirvesinde de tasdiklendi. Burada Ermenistan Cumhurbaşkanı S.
Sarkisyan’ın Türkiye’yi itham eden açıklamalarına Azerbaycan Cumhurbaşkanı büyük cesaret ve mantıkla cevap verdi. İlham Aliyev, Türkiye’nin yalnız olmadığını, bu
noktada savunmanın gerekli olduğunu açıkça bildirdi ve bu tutumu uzun süre dünya
basınının ilgi odağı oldu. Azerbaycan 2014 yılında bölgesel iş birliği yönünde de ciddi
adımlar attı. Bu bağlamda Tiflis’te Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan cumhurbaşkanlarının üçlü zirvesi gündem yarattı. Bu görüşmede taraflar bölgede barışın, güvenliğin
temini ile birlikte, enerji alanında da iş birliğini genişletmenin önemini vurguladılar.
Aslında, Bakü daha geniş ölçekte işbirliğini geliştirmek niyetinde olduğunu bildirdi.
Bu sırada İlham Aliyev’in Asya’da Karşılıklı İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler
Konferansı’nın IV. Zirve Toplantısı ve Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
IV. Zirvesi’ne katılımı da ayrıca önemliydi. Çin’in Şanghay kentinde düzenlenen birinci toplantıda Azerbaycan tüm tarafların eşit şartlarda katılımına olanak sağlayan
işbirliği modeline taraftar olduğunu ifade etti.
2014’te Avrupa’nın ilgi odağı Azerbaycan oldu. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Azerbaycan’a resmî ziyareti ikili işbirliğinin gelişim sürecini başlattı.
Fransa Cumhurbaşkanı, Paris’in Azerbaycan’ı Güney Kafkasya’nın en önde gelen
devleti olarak gördüğünü aynı zamanda, tüm alanlarda karşılıklı işbirliğinin verimli
olacağını bildirdi. Anlaşmazlıkların çözümü ve enerji güvenliği meselesinin ise bu
işbirliğinde özel bir yeri vardı.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 2014’te ülkenin toprak bütünlüğü konusunda uluslararası girişimlerde bulundu. Bu açıdan Devlet Başkanı’nın NATO’nun Galler Zirvesi’ne
katılımı ve yaptığı konuşma büyük önem arz etmektedir. Bu etkinlikte, Kuzey Atlantik
Paktı Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğini destekleyen bir belge kabul etti.
Hazar’a Kıyısı Bulunan Ülkelerin Devlet Başkanlarının Rusya’nın Astrahan şehrinde yapılan IV. Zirvesi de Azerbaycan için 2014 yılının önemli olaylarından biri
oldu. Burada ilk olarak beş taraflı işbirliğinin Bakü’nün uzun yıllardır savunduğu konuma uygun olan temel ilkeleri tespit edildi.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Strasbourg’da düzenlenen oturumunda Azerbaycan dinî hoşgörü, kültürler arası diyalog ve çok kültürlülüğün gerçekleştiği
ülke olduğunu ortaya koydu. 2014’te uluslararası alanda işbirliği yapılan ülkelerin, sayısı
arttı. Azerbaycan çok yönlü bir dış politika takip ettiğini ifade ederek Avrupa ve Asya
ülkeleri ile de yüksek düzeyde ikili ilişkilerini geliştirmeye çalıştı. Bölgesel sorunların
çözümünde, bölgesel işbirliği konularında Azerbaycan, birçok girişimi başlatan ve bu
teşebbüslerin projelere dönüşmesine imkân sağlayan bir ülke kimliği de kazanmış oldu.
2013, 2014 ve 2015 yıllarında da Dağlık Karabağ sorununun çözümünde hiçbir
ilerleme sağlanamadı. Ermeniler geçmiş yıllarda olduğu gibi mevcut durumu devam
ettirmeye çalıştılar.
2016’da Ermenistan birlikleri 1 Nisan’dan 2 Nisan’a geçen gece Azerbaycan’ın
tüm cephe hattı boyunca yoğun ateş açtılar. Ermeniler bununla sadece Azerbaycan
ordusuna yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda uluslararası anlaşmaları ihlal ederek
sivil halka karşı askeri suç kapsamında da bir ihlal gerçekleştirdiler. Temas hattının
yakınında bulunan yerleşim birimleri, göçmen kasabaları Ermeni saldırılarına maruz
kaldı. Sonuçta birçok sivil yaralandı, eğitim kurumları hasar gördü, evler yıkıldı, ciddi
maddî hasar yaşandı. Azerbaycan silahlı kuvvetleri saldırıları önleyerek karşı darbelerle Ermeni birliklerini geri çekilmeye mecbur etti, birkaç stratejik mevkide kontrolü
ele geçirdi. Ermenistan silahlı kuvvetleri çok sayıda asker ve teknik kayba uğradı.27
5 Nisan 2016 saat 12.00’den itibaren Azerbaycan ve Ermenistan ordusunun temas
hattında tarafların anlaşmasıyla harekât sona erdi.28
Uluslararası kamuoyunun tepkisi de bu süreçte ayrıca dikkat çekici idi. Bu kez Batı,
konuya objektif yaklaşmaya çalıştı. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü kabul edenlerin artması, birçok devletin adil bir tutum sergilemesi, yıllarca yapılan propagandaların sonucu olarak ortaya çıktı. Bugün artık birçok devlet Azerbaycan’ı destekliyor olsa
da bu hala yeterli değildir. AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanları veya uluslararası teşkilatlar bu konuda yine yeterli olamadı. Ancak Azerbaycan yönetimi sorunun barışçıl
çözümü yönünde çabalarını sürdürmeye devam etti. Devlet Başkanı ve hükümet yetkilileri Karabağ konusunda pek çok zirve toplantısı yapmakta ve görüşmelerin yapıcı
bir noktaya yönelmesi için gayret göstermektedirler. Aynı zamanda, ordunun savaş
kabiliyeti geliştirilmekte, toprakların kurtarılması için ciddi adımlar atılmaktadır.
Azerbaycan, işgal edilen topraklarının azat edilmesinde pek çok sıkıntı yaşasa da
çeşitli konularda gerek yurt içinde gerekse yurt dışında birçok projenin içinde yer aldı.
Dünya enerji güvenliğinin temin edilmesinde etkin rol oynadı. Uluslararası projelerin
aktif katılımcısı olarak bağımsız konumu ile öne çıktı.
2015 Azerbaycan için karmaşık ve çelişkilerle dolu bir yıl oldu. Beklenmedik gelişmelerin etkisi altında önceden tahmin edilemeyen olaylar yaşandı. İstatistiklere
göre, bir önceki yıl için yapılan ekonomik tahminlerde yanılma payı % 11 idi. Burada dünya devletlerinin çifte standart politikasının rolünü ayrıca vurgulamak gerekmektedir. Öncelikle, küresel çapta jeopolitik, ekonomik-malî nitelikteki gelişmeler
yaşandı. 2014’te dünyanın önde gelen analistleri karmaşık bir döneme girildiğini vurgulamışlardı. Yapılan bu tahmin gerçek oldu. Çeşitli bölgelerde ihtilaflar derinleşti ve
arttı. Özellikle Orta Doğu’da silahlı çatışmalar şiddetlendi. Bu süreç bölgede mezhep
ayrımını daha da şiddetlendirdi.
Diğer yandan, dünya devletlerinin Ortadoğu’ya askerî müdahalesi yeni bir şekil
kazandı. Böylece bölgenin istikrarının sağlanması güçleşti. 2015 yılının sonlarında
Orta Doğu’da jeopolitik-askerî durum daha da kötüleşti. Bu süreç petrol fiyatlarının
hızla düşmesine yol açmasının yanısıra Orta Doğu’dan dünyanın çeşitli ülkelerine
göçmen akınını da hızlandırdı.
12 Şubat 2015’te Bakü’de Devlet Başkanı İlham Aliyev’in teşebbüsü ile Güney Gaz
Koridoru Danışma Konseyi’nin ilk toplantısı yapıldı. Bu, Avrupa’nın enerji güvenliği
açısından önemli bir adımdı. Çünkü burada Güney Gaz Koridoru gibi büyük bir projenin hayata geçirilmesi yönünde somut faaliyetler gündeme taşındı. Bunun Azerbaycan
Devlet Başkanı tarafından ileri sürülmesi ise jeopolitik ve siyasî bir anlam taşıyordu.
21-22 Mayıs 2015’de Letonya’nın başkenti Riga şehrinde Doğu Ortaklığı’nın IV.
Zirvesi yapıldı. Burada Azerbaycan için de büyük önem taşıyan tüm ortak ülkelerin
toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığının desteklenmesine Avrupa Birliği’nin
bağlılığını ifade eden Ortak Bildiri kabul edildi. Bu gerçekte Azerbaycan diplomasisinin bir başarısıydı. Çünkü yıllardır bu konu imkânlar dâhilinde Bakü tarafından gündeme getiriliyordu. Bununla beraber, Azerbaycan yönetimi defalarca Avrupa Birliği
ile işbirliğinin daha somut ve net olması gerekliliğini ileri sürmüştü.
21-22 Temmuz 2015’de Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın Azerbaycan’a ziyareti sırasında bu hususlar ayrıca ele alındı. Brüksel, Bakü’nün ileri sürdüğü
önerileri olumlu değerlendirdi. Donald Tusk Azerbaycan’la ilişkilerin AB için önemini özellikle vurguladı. Problemli bir dönemde AB yetkilisinin bu itirafları önemliydi.29
Bu durum, Azerbaycan’ın tarihinde ilk Avrupa Oyunları’nın yapılması için ayrıca anlamlıydı. Mesele şu ki, bu etkinliğe ev sahipliği yapmayı üstlenen Azerbaycan’a karşı
Avrupa’da karalama kampanyası düzenlendi. Bakü bu hassas noktada da soğukkanlı
Azerbaycan’ın AB ile olan ilişkilerine bakıldığında ise tüm AB içerisinde İngiltere’nin farklı bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Bu durumun başlıca sebebi Azerbaycan’daki en büyük yatırımcılardan
birisinin İngiltere kökenli enerji firması BP olmasıdır. Ülkenin diğer AB üyeleri olan ilişkileri de benzer
şekilde ekonomik faydalar etrafında şekillenmektedir. 2004 yılında Azerbaycan, AB’nin yakın çevresiyle
ilişkilerini kuvvetlendirmeye yönelik olan Avrupa Komşuluk Politikasına dâhil edilmiştir.
bir davranış sergiledi. Bütün baskılara rağmen Avrupa Oyunları yapıldı. Analistler bu durumu Azerbaycan’ın “akıl gücünün” gösterisi olarak değerlendirdiler.
Azerbaycan dış politikası hiçbir gücün millî iradeyi etkileyemeyeceği yönünde belirlenmiştir. Bağımsız politika izleyen Azerbaycan, bu politikasını halkın menfaatlerini müdafaa etmek şeklinde ortaya koymaktadır. Bu fikirler hem iç politika hem de
dış politikanın içeriği bağlamında büyük önem arz etmektedir. Bu gerçekliğin arka
planında dış politika için ilkesel önem taşıyan bir özelliğinin de vurgulanması gerekir.
Avrupa Parlamentosu 10 Eylül 2015’de Azerbaycan ile ilgili çeşitli suçlamaların yer
aldığı bir karar kabul etti. Bu karar ülkede ifade özgürlüğünün sınırlandığını, siyasî
tutukluların olduğunu belirtiyordu. Bu gelişmelerden önce 2014 yılının Aralık ayında
ABD’nin Helsinki Komisyonu Başkanı, Kongre üyesi C. Smith Azerbaycan’a karşı
yaptırımların uygulanmasını öngören bir belgeyi Kongre’ye sundu. Aynı zamanda,
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland Azerbaycan’ın Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’ni nasıl yerine getireceği konusunda bir araştırmaya başlanacağı
hakkında da beyanat verdi.
ABD Başkanı Barack Obama Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e 3 Aralık 2015 yılında özel bir mektup göndererek Washington’da 31 Mart-1 Nisan 2016’da düzenlenecek IV. Nükleer Güvenlik Zirvesine davet etti. Bu aynı zamanda ABD’nin Azerbaycan’a bakışının da bir göstergesiydi. 30
Azerbaycan’ın dış politika öncelikleri şöyledir:
32
Azerbaycan’ın Bölgesel ve Küresel Ülkelerle İlişkileri
Azerbaycan-Rusya İlişkileri
Azerbaycan, ekonomik göstergelerde BDT’de Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’dan
sonra dördüncü ülkedir. Bölgede ihracat potansiyelinin % 90’dan fazlası Azerbaycan’a
aittir. Bu veriler Azerbaycan’ın Rusya için önemli ve alım kabiliyeti olan bir pazar tablosu olduğunun da göstergesidir. Kuzey Kafkasya’nın kontrol altında tutulması, Hazar’ın statüsü meselesinin çözümü, enerji siyasetinde karşılıklı ilişkilerin kurulması,
rekabet sonucunda üçüncü pazarlarda fiyatları düşürmemek ve ayrıca İran bağlamında da Bakü ile ilişkiler Rusya için önemlidir. Aynı önem Azerbaycan için de geçerlidir
ve Rusya ile kültür, güvenlik ve sınır meselelerinde karşılıklı işbirliği için imkânlar
mevcuttur. İran, Hazar’da Azerbaycan’a şüpheyle bakmakta, Hazar’da ve bölgede askerî gücünü arttırmaya devam etmektedir.33
Hazar’da güvenliğin sağlanması için 2011 yılından itibaren Azerbaycan ile ABD
ve NATO arasında işbirliği vardır. ABD, Hazar’da güvenliği temin etmek için hava
sahasını ve Hazar Denizi’ni kontrol etmek üzere kurulan radarları Azerbaycan’a bedelsiz vermiştir. Sualtı güvenliği için gereken donanımı yine ABD vermiş ve eğitimler
de Amerikalılar tarafından yaptırılmıştır. Bu düzeneklerde silah bulunmamaktadır.
Ancak bu sistemler güvenlik açısından önemli olup radyoaktivite ve diğer konularda
da kontrolü sağlamaktadır. Bu işbirliğinin Rusya ile olan ilişkilere herhangi bir etkisi
olmadığı gibi Azerbaycan, ABD ile işbirliğinde bulunmayacağına dair Rusya’ya herhangi bir taahhütte bulunmamıştır.34
Rusya’da dönem dönem Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan’ın ortak bir ordu tesis
ettiği ve Rusya’nın bu durumdan rahatsızlığı dile getirilmektedir. Bu iddialar kamuoyunda çoğu kez ciddi araştırılmadan ileri sürülmüş, meselenin esasını dikkate almayan
haberlerdir. Böyle bir ordu yoktur, fakat Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan’ın boru
hatlarının güvenliğini temin etmek için işbirliği anlaşmaları vardır ve bu amaçla işbirliği yapılıp, ortak eğitim programları da gerçekleştirilmektedir.
Son dönemde Rusya’nın Hazar’daki filosunu büyüteceğini açıklaması ise Hazar
merkezli olarak Azerbaycan-Rusya ikili ilişkilerinde muhtemel bir gerginliğin işareti
olarak görülebilir. 2011’e kadar Rusya’nın en eski filosu olarak adlandırılan Hazar
filosunun gerçekten gerekli olup olmadığı, Rusya’nın hayatî çıkarına hizmet etmediği
tartışmaları yapılmaktaydı.35 Fakat özellikle Azerbaycan ile Türkiye arasında TANAP
projesine ilişkin anlaşmanın imzalanması ve Orta Asya kaynaklarını Azerbaycan üzerinden Batılı pazarlara taşıyacak Hazar geçişli boru hattı projesinin yeniden gündeme
gelmesi bu tartışmanın bittiğine işaret etmektedir.
Bu arada 2016 yılının Nisan ayında Azerbaycan ve Ermenistan arasında cephe
hattı boyunca artan gerilim Karabağ’da Azerbaycan ordusunu gerçekleştirdiği bir harekâta sebep oldu. Ermenistan ordusunun verdiği zararlar sonucu cephe bölgesinde
Aliyev’in Dış Politikası”, Kafkasya’nın Yükselen Yıldızı İlham Aliyev Döneminde Azerbaycan, ed. Çağrı
Erhan, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2013,
s. 287-288.
34 Shamkhal Abılov,-Ismayıl Isayev, Azerbaijan-Russian relations: Azerbaijan’s Pursuit of Successful Balanced Foreign Policy, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, cilt 9, sayı 19, 2015, s. 113-143.
35 Rusya, Hazar filosuna 2013 yılı içinde iki Serna tipi amfibi çıkarma/ saldırı gemisi, iki küçük boyutlu
füze taşıyan gemi ve iki servis gemisi ekleneceğini açıklamıştır. Bu çerçevede Rusya’nın Azerbaycan
topraklarında yer alan son askerî tesisi olan Gebele üssünü boşaltması konusuna da değinmek gerekir.
Rusya Gümrü’de bulunan ve 2044’e kadar Rusya’nın kontrolünde olan 102 No’lu üsteki sözleşmeli asker
sayısının ikiye katlanacağını açıklaması yeni bir askerî hareketliliğe işaret etmektedir. Rusya bu adımla bir
yandan Ermenistan’la olan askerî işbirliğini ve ittifakını teyit ederken diğer yandan istemediği bölgesel
gelişmelere karşı hazırlığını artırmış olmaktadır. Rusya, bu üs vasıtasıyla bir yandan eski Sovyet coğrafyasında Kolektif Güvenlik Örgütü şemsiyesi altında bir hava savunma sistemi kurarken diğer yandan
Ermenistan’ın güvenliğinin kendisinden geçtiğini teyit etmektedir.
yeniden askeri operasyonlar başladı. Defalarca yapılan çağrılara rağmen, Ermenistan
ateşkese uymak istemedi. Savaşlarda kaybettiği toprakları geri almak adına sivil halka
ateş açtı.36 Azerbaycan Ordusu’nun karşılık vermesi ile Ermenistan silahlı kuvvetleri
kayıp vererek geri çekildi.
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov gerilimin yaşandığı günlerde Moskova’ya ani ziyaret gerçekleştirerek Rus meslektaşı Sergey Lavrov’la görüştü.
Rusya her zaman olduğu gibi şimdi de Dağlık Karabağ sorununun çözümlenmesi
sürecinde öncü rolünü oynamak istemektedir. Azerbaycan-Rusya ilişkileri de bu dönemde daha yoğun gelişme içindedir. Rusya Dışişleri Bakanı, Dağlık Karabağ sorununun çözümüne dair iyimser fikirlerde bulunmakta, sorunun çözümü için müzakere
sürecinin daha fazla olmasını ve Rusya’nın tarafların sonuç konusunda gösterecekleri kararlılığı dikkate aldığında, bu sürece yardım etmeye hazır olduğunu kaydetti.
Bu açıklamalar, Moskova’nın tavrı Dağlık Karabağ sorununun çözümüne umutların
biraz artırmasına yol açtı. Genel olarak, her iki ülke Dağlık Karabağ sorununun çözümü, Avrasya Ekonomik Birliği, Gümrük Birliği ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne
katılma yönünde ciddi müzakerelerde bulunmaktadırlar. Bu görüşmelerde her ülke
kendi stratejik menfaatleri esas alınmaktadır. Rusya Azerbaycan gibi uluslararası süreçlerde dinamik rol oynayan, bir ülkeyi yanında görmek istemektedir. Tüm bunlar,
aynı zamanda Dışişleri bakanlarının açıklamaları, görüşmeler sürecinde ilerlemelerin
olduğunun da bir göstergesidir.37
Rusya’nın meydana gelen gelişmelerde önceki yıllara kıyasla hayli sessiz kalması veya öyle görünmesi de farklı bir siyasetin göstergesi olarak düşünülebilir. Rusya
Ermenistan’ın askeri ve siyasi müttefiki hatta Ermenistan’ın tek müttefikidir. Bu nedenle Rusya’nın gelişmelere tepkisiz kalması şüphesiz beklenemezdi. Diğer taraftan
Rusya-Azerbaycan ilişkilerindeki olumlu gelişim seyri bu süreçte Rusya açısından bir
problemdi. Ne Putin ne de Lavrov’un Azerbaycan aleyhine sert söylemlerde bulunmamaları bunun en önemli göstergesidir. Sadece ateşkes çağırısında bulunuldu. Bu
karmaşık ortamda Lavrov Bakü’ye geldi. Azerbaycan siyasi analitikleri bu ziyaretin
çok önemli olduğu yorumunu getirilerken Rusya’nın Azerbaycan’ın gücü ve potansiyelini bildiğini ve Dağlık Karabağ’ın işgaline son verilmesinden duydukları bir tedirginlik ifadesi olduğunu ileri sürdüler. Rusya, gerginlik süresince tarafları bir araya getirmek istemesine rağmen samimi bir arabuluculuk tavrı sergilemedi. Çünkü Lavrov
Bakü’ye somut önerilerle gelmemişti.
Azerbaycan-ABD İlişkileri
ABD, Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilan edilmesinden petrol anlaşmalarının imzalanmasına kadar olan sürede muhalefet güçlerini destekleyerek savaş şartlarında
olan ülkenin iç dayanışmasına engel olmuştur. Asıl amaç o sıralarda mevcut iktidarın
gücünü zayıflatarak ülkenin zenginliklerinin kontrol edilmesini sağlamak ve bölgede
güçlü hâle gelmekti. Bu devirde iktidara karşı güçlü muhalefet şekillendirilerek bunların geniş halk kitleleriyle ilişkileri desteklenmişti. 1991-1992’de Muttalibov iktidarına karşı Halk Cephesi muhalefeti, 1992-1993’te Halk Cephesi’ne karşı Haydar Aliyev’in liderliğindeki güçlü muhalefet Azerbaycan toplumunun dış tesirlere ne kadar
hassas olduğunun bir göstergesiydi.39 1994’ten sonra imzalanan petrol antlaşmaları
ile idare edilebilen, istikrarlı bir Azerbaycan’ın şekillenmesi ABD’nin de beklentileri
dâhilindeydi.
ABD ilk dönemlerde çok faal bir siyaset takip ettiği Güney Kafkasya politikasında
yer yer Rusya’nın tepkisiyle karşılaştı. Washington, Güney Kafkasya bölgesinde işbirliğinin gelişimine taraftardı ve ABD’yi bu işbirliğine götüren en büyük sebep bölgesel
güvenlik sistemi fikrinin gerçekleşmesi oldu. Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasını
destekleyen ABD, bu meselenin Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerin düzene konmadan pratikte gerçekleşmesinin de çok düşük bir ihtimal olduğunu biliyordu. AB’ne girmek isteyen Türkiye öte yandan Kafkasya ve Orta Asya’daki önemini de
kaybetmek istememekteydi. Avrupa ise Türkiye’nin bu tavrından ve imkânlarından
istifade ederek söz konusu coğrafyayı Rus tesirinden uzaklaştırmaya çalıştı. Türkiye’nin genelde Kafkasya özelde ise Güney Kafkasya’daki hâkimiyeti bölge devletleri
ile dostça ilişkilerine dayanıyordu. Azerbaycan ve Gürcistan için problem teşkil edecek
herhangi bir durum söz konusu değildi. Bu ülkelerle ilişkiler gelişerek hâlen devam
etmektedir. Ancak, bölgede Ermenistan gibi militarist bir ülke vardır ve bu ülke aynı
zamanda Rusya ve İran’a da bağlıdır. Rusya ve İran da Batı’nın bölgedeki gelişimini
engelleyici bir siyaset takip etmektedir. Bu siyasetin en önemli aktörlerinden birisi de
Ermenistan’a odaklanmış siyasettir. Bu siyaset uzun yıllar ABD tarafından uygulanmaktadır. Amerika’nın genelde Kafkasya’ya özelde ise Güney Kafkasya’ya olan ilgisinde ekonomik menfaatleri de söz konusudur. Amerikan Kongresi’nin her yıl artarak
Ermenistan ve Dağlık Karabağ’ın gelişmesi için ayırdığı ödenekler gündemi meşgul
eden ve ciddi tartışmaların yaşanmasına sebep olan bir karar olarak tarihteki yerini
almıştır. Amerika tarafından yapılan bu yardımlar aynı zamanda Batı’nın bu proble3
me yönelik çifte standardının da bir göstergesidir.40 ABD tarafından her türlü destek
sağlanmasına rağmen Rusya’nın ve İran’ın etkisi de gerek askerî gerekse ekonomik
yönden Ermenistan’da giderek artmaktadır. Öncelikle Güney Kafkasya hâkimiyet için
büyük güçlerin mücadele alanıdır. Böyle bir durumda her şeyden önce en büyük kazanç şüphesiz gelişmelerin “lideri” bölümünde ortaya çıkan ABD veya Batı’ya aittir.
Bugün Güney Kafkasya bölgesi de dahil genelde Kafkasya için mücadele, çok riskli ve çok sorumluluk isteyen bir aşamaya gelmiştir. Özellikle ABD açısından bölge
kendi stratejine uygun şekilde dikkate alınmaktadır. Ancak mesele Washington’un
Güney Kafkasya bölgesini ayrı ayrı bağımsız devletlerin toplanması şeklinde değil,
Kafkasya Bölgesi (Kuzey ve Güney Kafkasya olup, ilgili devletler Türkiye, İran ve
Rusya şeklinde sıralanmaktadır), Hazar Bölgesi (Batı’nın enerji menfaatleri ve Hazar
çevresi ülkeler dikkate alınmaktadır) ve Orta Asya şeklinde bir jeopolitik birlik olarak
görmesidir. Batı’nın bölgeye çıkışında Gürcistan ve Azerbaycan’ın özel bir yeri vardır.
Fakat Ermenistan ile olan anlaşmazlıklar halledilmedikçe bölgesel siyasetin gelişmesi
için hem bölge ülkelerin birbirleriyle olan münasebetlerinde hem de ABD ve Avrupa’nın bölgedeki siyasetlerinin gelişiminde büyük engeller meydana gelecektir. Çünkü
problemli olan veya etnik anlaşmazlıkların yaşandığı bölgelerde Rusya veya başka bir
devletin müdahale riski her zaman daha kolaydır. Onun için ABD ilk aşamada bölgeyi Rusya’nın etki alanından çıkartmaya çalışarak bölgesel ekonomik projelerin gerçekleşmesi ve bölge devletleri arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine önem vermektedir.
ABD veya Batı Dünyası bölgenin kendisiyle bütünleşmesini istemektedir ki, genel
siyasetinin istikametini de bu bakış açısı oluşturmaktadır.41
ABD’ye göre, son 25 yılda ilişkilerin seyri değişmiştir. Azerbaycan Batı’ya, Batı
ise Azerbaycan’a daha çok şey teklif etme yetkinliğindedir. Bu görüş ilk önce gerçeğe
daha yakındı. Bu iki nedenden kaynaklanmaktadır. Birincisi, ABD, Afganistan’dan
çıktı ve Azerbaycan’ın NATO operasyonlarına destek veren ülke olarak önemi bu
anlamda giderek azaldı. İkinci mesele enerjidir. Avrupa, enerjisini farklı yollarla temin
edebilme savaşı vermektedir. Bu anlamda Azerbaycan’ın enerji açısından önceki yıllara göre öneminin azalması riski de muhtemeldir.
1 Nisan 2016’dan 2 Nisan 2016’ya geçen gece, Ermeni Silahlı Kuvvetleri Azerbaycan mevzilerine Washington’da IV. Nükleer Güvenlik Zirvesi sona erir ermez ateş
açmaya başladı.42 Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Washington’da ABD
Dışişleri Bakanı John Kerry ve Başkan Yardımcısı Joseph Robinette Biden ile görüştü.
Görüşmelerde Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun uluslararası hukuk kuralları ve ilkeleri temelinde ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması
koşulu ile çözümü meselesi ele alındı, ABD yetkilileri sorunun çözüm zamanının
geldiğini ve Azerbaycan’ın haklı konumuna desteklerini belirttiler. 43
ABD’nin AGİT Minsk grubundaki temsilcisi James Warlick de defalarca işgal
altındaki yedi bölgeden Ermeni ordusunun çıkarılmasının önemini vurguladı. Amerikalı Eş başkan kendi beyanı ile Dağlık Karabağ etrafındaki bölgelerin işgal edilmiş
topraklar olduğunu, işgalci tarafın “Karabağ Ermeni kuvvetleri” değil, bilhassa Ermenistan olduğunu beyan etti.
Amerikalı Eş Başkanın bu beyanatı olumlu değerlendirilmelidir. Bugüne kadar
görüşmeler sürecinde “işgal edilmiş topraklar” kelimesi kullanılmakta ancak işgalcinin kim olduğu belirtilmemekteydi. Çoğu zaman Eş başkanlar diplomatik manevra
ile işgalciyi “Dağlık Karabağ Özgürlük Ordusu” olarak ifade ediyorlardı. Ancak son
dönemde Batı’nın konumunda ciddi bir dönüş meydana geldi. Önce, Almanya işgal
altında olan, Ermenistan tarafından kontrol altında tutulan topraklardan bahsetti, ardından da Almanya Federal Meclisi Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekleyen
bir belge kabul etti. Ermenistan’ın kontrolünde olan Azerbaycan toprakları demek
Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesi demektir. Bu olaylardan sonra ABD’nin görüşleri olumlu bir şekil aldı. Amerika Dağlık Karabağ toprakları dışında bulunan işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kayıtsız şartsız, kesin
olarak geri verilmesi taraftarı olarak hareket etti. 44
Azerbaycan-İran İlişkileri
18 Ekim 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle iki ülke arasındaki
ilişkilerin seyri değişti. Bu yeni dönemde, Azerbaycan’ın siyasî ve toplumsal yapısı, İran’ın Azerbaycan’ı tehdit algılamasının merkezine oturdu. Bunda hiç şüphesiz
İran’ın etnik yapısı (içinde barındırdığı Türk nüfus), uluslararası konumu ve bölgesel faktörler de etkendi. Bu tarihten itibaren İran’ın Azerbaycan politikası, Azerbaycan’daki iktidar değişiklikleriyle paralellik gösterdi.
İran’ın bu değişken politikasında Azerbaycan’ın siyasal ve toplumsal yapısının bir
sonucu olan Güney Azerbaycan sorunu, Azerbaycan’ın Türkiye ve Batılı devletler
ile yakınlaşması, Hazar Denizi’nin hukukî statüsü ve İran’ın, Azerbaycan’ın ABD,
NATO ve İsrail ile olan ilişkilerinde ciddi güvenlik endişesi taşıması belirleyici rol
oynamaktadır.
İran, bütün bu tehdit algılamalarına karşın Rusya’nın varlığı sebebiyle Azerbaycan’ın siyasî ve toplumsal hayatında doğrudan bir müdahaleden çekinerek Orta Asya
ve Kafkasya ülkelerinde olduğu gibi Rusya merkezli bir dış politika izlemektedir.
İlham Aliyev döneminde Azerbaycan-İran ilişkileri de önceki çizgisini önemli ölçüde korumaktadır.45
2012 yılında Azerbaycan-İran arasındaki gerilim seviyesinin yükselmesinde temel
olarak iki etken ön plandaydı. Bunlardan ilki, 2012 yılında Azerbaycan ve İsrail arasındaki işbirliği sürecinin gelişmesi, ikincisi ise Güney Azerbaycan meselesi idi. Söz konusu bu iki faktör 2012 yılında Güney Kafkasya’da yeni bir gerilim hattı meydana getirdi.
2013’te İran siyasetinde meydana gelen gelişmeler gelecek yıllarda iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfanın açılacağını gösterdi. Buna göre iki ülkenin mevcut
ilişkilerin gelişmesi yönündeki çabaları Tahran ile Bakü arasında olumlu bir sürecin
başlamasının da temelini oluşturdu.46
23 Şubat 2016’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de katılımıyla Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ve İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti arasında “Olağanüstü Durumların Sonuçlarının Giderilmesi, Sınırlandırılması ve Etkisinin Azaltılması Alanında İşbirliği Anlaşması”,
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov ve İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif tarafından imzalandı. Ayrıca Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti arasında Gümrük Konularında Karşılıklı
İdarî Yardım Anlaşması, Veterinerlik ve Hayvan Sağlığı Alanında İşbirliği, Elektrik
Enerjisinin Satışına İlişkin Çerçeve Anlaşması, Azerbaycan ve İran Demir Yollarının
Koordinasyonuna İlişkin Çerçeve Anlaşması, Azerbaycan Demir Yolları QSC ile İran
İslam Cumhuriyeti Demir Yolları arasında Azerbaycan-İran devlet sınırında Astara
Nehri Üzerinde Demir Yolu Köprüsünün İnşaatı Hakkında Sözleşme, “Azerbaycan
Cumhuriyeti Aile, Kadın ve Çocuk Sorunları Devlet Komitesi ile İran İslam Cumhuriyeti Kadın ve Aile Sorunları Başkan Yardımcılığı Arasında İşbirliği Anlaşma Memorandumu”, “Azerbaycan Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti
Sağlık ve Tıbbi Eğitim Bakanlığı Arasında Sağlık ve Tıp alanında İşbirliği Anlaşma
Memorandumu”, Çalışma ve Sosyal Refah Bakanlıkları arasında “Anlaşma Memorandumu”, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi ile İran Ulusal Petrol Şirketi arasında “Mutabakat Zaptı” imzalandı.47
Yeni dönemde Azerbaycan-İran ilişkileri yolunda görünse de İran’ın, Güney
Azerbaycan’dan kaynaklanan hassasiyetinin ikili ilişkilerde zaman zaman kırılma yaratabilecek bir özelliği vardır.
Çok Boyutlu Özelliği ile Azerbaycan-Türkiye İlişkileri
Siyasî İlişkiler
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler “bir millet iki devlet” anlayışı ile derin
dostluk ilişkileri içinde sürdürülmektedir. 30 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını
ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti’ni 9 Kasım 1991’de tanıyan ilk devlet Türkiye oldu.
Azerbaycan’la 14 Ocak 1992’de imzalanan protokolle diplomatik ilişki kurularak Başkonsolosluk olarak görev yapan Temsilcilik, Büyükelçilik düzeyine yükseltildi. Halen,
Azerbaycan’da Bakü TC. Büyükelçiliği ile Nahçıvan ve Gence Başkonsoloslukları faaliyet göstermekte olup, Azerbaycan’ın ise Ankara’da Büyükelçiliği’nin yanısıra İstanbul ve Kars’ta Başkonsoloslukları bulunmaktadır. Bu dönemde yüzden fazla anlaşma,
protokol ve çeşitli işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır. Ekonomi, ticaret, eğitim, kültür
konularında ve bilimsel alanlarda iki ülke arasında birçok anlaşma yapılmıştır.
2010 yılına kadar geçen süreçte Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde zaman zaman
gerginlikler yaşansa da (ikili ilişkilerde Türkiye-Ermenistan sınır kapısının açılması
girişimlerinden kaynaklanan kısa süreli ve gayri resmî soğukluk49 daha sonra Türkiye’nin Ermenistan’ın işgal edilen topraklardan tamamen ayrılmadan sınır kapısını açmayacağı taahhüdü ve Başbakan Erdoğan’ın Bakü’yü ziyaret ederek Azerbaycan Millî
Meclisi’nde konuşması ilişkileri normal seyrine döndürmüştür) genellikle dostluk ve
kardeşlik havasının hâkim olduğunu, üst düzey ziyaretlerin de bu ilişkileri geliştirmek
adına gerçekleştiği görülmektedir. Özellikle Sovyetlerin yıkılmasından sonraki dönemde iki devletin daha da yakınlaşması ile ilişkiler stratejik ortaklık düzeyine ulaşmıştır. Bu durum sosyal, ekonomik ve siyasî alanda etkisini göstermiş ve iki ülke ortak
hareket ederek bölge siyasetine yön vermiştir. Mart 2010’dan itibaren Azerbaycan ve
Türkiye arasında üst düzey ziyaretler artmıştır. Bu ziyaretler sadece siyasî konularda
değil, ekonomik ve kültürel anlamda da gelişmelerin sağlanmasını içeren ziyaretlerdir. Ele alınan konular arasında; Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri, doğalgaz
alanında atılacak olan adımlar ve bu konu ile ilgili imzalanan anlaşmalar, karşılıklı
ortaklık ve yardımlaşmayı içeren anlaşmalar ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet
Başkanları X. Zirve Toplantısı önemli yer tutmaktadır (15 Eylül 2010). Türk Dili
Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları X. Zirve Toplantısı sırasında imzalanan Yüksek
Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi siyasî ilişkilerin gelişmesi yönünden önem arz etmektedir. 3 Ekim’in Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Günü kabul edilmesi ise
kültür birliğinin güçlendirilmesi yönünden önemli bir adımdır.
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin (YDSK) ilk toplantısı 25 Ekim 2011
tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla İzmir’de gerçekleştirildi.50 Bu toplantıda 20’ye
yakın metin imzalanmış, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin derinliği ortaya konulmuştur.
Azerbaycan’da 9 Ekim 2013 tarihinde yapılan seçimlerde oyların % 84,5’ini alarak
üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilen İlham Aliyev, önceki seçimlerden sonra olduğu
gibi 11 Kasım tarihinde ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirdi.51 Bu gelenek
iki ülkenin birbirine verdiği değerin anlaşılması bakımından oldukça önemlidir. Aliyev, Türkiye ziyaretinde devletin üst düzey yetkilileriyle görüşerek çeşitli ziyaretlerde de bulundu. Türkiye-Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin
üçüncü toplantısında ise çeşitli alanlarda iki ülke arasında antlaşmalar imzalandı. Burada Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin önemi ve iki devletin kardeşliği yeniden vurgulanırken Azerbaycan ve Türkiye arasındaki siyasî, ticarî, bilimsel, ulaşım ve enerji
alanlarındaki işbirliği ön plana çıktı.
Bu dönemde göze çarpan ve belirtilmesi gereken konu Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu’nun Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan üçgeni ilişkileri konusundaki açıklamalarıydı. 2009 yılında Ermenistan’la başlayan normalleşme politikasındaki başarı
sızlık karşısında Türkiye, sözde soykırım iddialarının yüzüncü yılı olan 2015’te Ermenistan’a karşı ılımlı bir politika izleyerek süreci zararsız atlatmayı düşünüyordu. Ancak
bu kısa vadede mümkün olmadı.52
Azerbaycan, petrol ve doğal gaz kaynaklarını dünya pazarlarına ulaştırması ile
bölgedeki önemini giderek arttırdı. Azerbaycan ve Türkiye arasında ticaret, siyaset,
ekonomi, eğitim, sağlık, vb. pek çok alanda bir işbirliği süreci mevcuttur. Hatta bu
işbirliği, Azerbaycan ordusunun yapısal olarak hazırlanması, NATO standartları seviyesine yükseltilmesi, iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında uluslararası düzeyde işbirliği, bölgesel problemlere ortak tavır, uluslararası kurumlarda ortak çalışmalar, ekonomi
ve ticaret alanlarındaki uluslararası projelerde fikir birliği seviyesine ulaştı ve birçok
başarılı sonuçlar elde edildi. 2015 yılı içinde İlham Aliyev’in ilk olarak gerçekleştirdiği
Türkiye ziyareti53 ile iki ülke arasındaki ticaret, savunma sanayii, enerji ve Karabağ-Ermenistan sorunlarına dair yüksek düzeyli bilgi paylaşımında bulunularak, özellikle
Kafkas jeopolitiği ve bölgesel sorunlar ele alındı. Görüşmeler içerisinde özellikle yer
alan diğer konu ise, Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı 2015 yılı G-20 zirvesi için elinde
bulunan yetkiyi Azerbaycan için kullanmış olmasıydı. Türkiye, bu hamlesi ile bilhassa
son yıllarda büyük ekonomik gelişmeler gösteren Azerbaycan’a destek olarak, G-20
gibi çok önemli bir platform aracılığıyla uluslararası pazarlara Azerbaycan’ın etkinliğini de katmak ve böylelikle Kafkasya’da kendisi için stratejik öneme sahip dost ve
kardeş ülke Azerbaycan’ın gücüne güç katmak arzusunda olduğu mesajını verdi.
Ekonomik İlişkiler
2011’de Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi üç milyar dolardı. 2012’de
bu hacim beş milyar dolara ulaştı. 2002 yılında Azerbaycan’ın yaptığı toplam ithalatta Türkiye’nin payı % 7,2 düzeyinde iken 2011 sonu itibariyle bu oran % 12,99
seviyesine yükseldi. Azerbaycan, Türkiye’de yaptığı yatırımlarla, Türkiye-Azerbaycan
ilişkilerinin ekonomik yönden güçlenmesine büyük katkı sağladı. 54
2013 yılında Azerbaycan ve Türkiye arasındaki toplam ticaret hacmi 1.989,79
milyon dolar, Türkiye’den yapılan ithalat 1.463,80 milyon dolar, Türkiye’ye yapılan
ihracat hacmi ise 525,99 milyon dolardır.55
2014 yılında Azerbaycan ve Türkiye arasındaki toplam ticaret hacmi 1.789,13
milyon dolar, Türkiye’den yapılan ithalatın hacmi 1.286,64 milyon dolar, Türkiye’ye
yapılan ihracatın hacmi ise 502,49 milyon dolardı.56
2015 yılı Ocak- Eylül ayları arasında Azerbaycan ve Türkiye arasında toplam ticaret
hacmi 1.059,91 milyon dolar, Türkiye’den yapılan ithalat hacmi 826,63 milyon dolar, Türkiye’ye yapılan ihracat hacmi ise 233,28 milyon dolar olmuştur.57 Ayrıca Türkiye- Azerbaycan arasındaki enerji ilişkileri T.C. Ekonomi Bakanlığı’nın sitesinde şu şekildedir:
Türkiye’nin Azerbaycan’a İthalatında Başlıca Ürünler (1.000 $), kapsamında petrol ve diğer gazlı hidrokarbonlar:
İstatistikî bilgilere göre iki ülke arasındaki ilişkiler şu şekildedir: 2008 yılındaki
küresel krize rağmen, üretim potansiyellerini koruyan önlemleri alarak krizden etkilenmeyen Türkiye ve Azerbaycan karşılıklı yatırımlarla işbirliği potansiyelini güçlendirmiştir. Azerbaycan’ın ihracatında en önemli pay petrol ve petrol ürünlerine aittir.
İthalat yaptığı başlıca ülke ise Türkiye’dir.
Azerbaycan’daki yabancı şirketlerin % 36’sını Türk şirketleri oluşturmaktadır.
Azerbaycan’ın dış ülkelere yaptığı yatırımlarda da Türkiye ilk sırada yer almaktadır.
Bununla birlikte, iki ülke arasında ekonominin çeşitli alanlarında ilişkilerin geliştirilmesi için büyük potansiyel mevcuttur.60
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi ile başlayan, Bakü-Tiflis-Erzurum
Doğalgaz Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu projeleri ile devam eden yatırımlar, iki ülkeyi stratejik ortaklığa ulaştıran bir boyuta taşınmıştır.
Enerji ve Ulaşım Alanındaki İlişkiler
Azerbaycan’ın Türkiye’yi de yakından ilgilendiren en önemli enerji ve ulaşım projeleri şunlardır:
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı
Hayata geçirilmesi için Türkiye öncülüğünde başlatılan girişimler 1992 yılına kadar uzanır. Önerilen ilk projede güzergâh Azerbaycan, İran, Nahçıvan ve Türkiye olarak belirlenmişti. Batılı petrol şirketleri ve ABD tarafından, İran’ı içermesi nedeniyle
uygun bulunmayan bu güzergâha alternatif olarak diğer olasılıklar gözden geçirilerek
Bakü Tiflis Ceyhan rotası üzerinde görüş birliği sağlandı.61 Proje için en önemli resmî
adım Türkiye’de; Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasında 19 Ekim 2000 tarihinde
imzalanan antlaşma ile atıldı.
Bu tarihten sonra boru hattının inşası, taraf ülkelerin yaşadıkları aksaklık ve anlaşmazlıklar, ABD ve Rusya gibi güçlerin izlediği stratejik adımlar ve ekonomik problemler nedeniyle uzun sürdü.62
Hazar Denizi’nden çıkarılan Azeri, Çırak, Güneşli petrollerinin, Ceyhan Limanı
aracılığıyla Avrupa ve dünya pazarlarına ulaştırılmasını sağlayan Bakü Tiflis Ceyhan
Boru Hattı’nın inşası 2003 yılında başlayıp 2005 yılında tamamlandı. Ceyhan Limanı’ndan ilk petrol tankeri 4 Haziran 2006 tarihinde yola çıktı.63
Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı’nın toplam uzunluğu 1.769 kilometredir. Hattın
1.076 kilometresi Türkiye, 443 kilometresi Azerbaycan, 249 kilometresi Gürcistan
sınırları içinden geçmektedir. Yıllık hacmi 50 milyon ton,64 günlük kapasitesi ise 1,2
milyon varildir. Boru hattı Türkiye’de 10 ilden ve 330 köyden geçer.65 Türkiye ve Azerbaycan genelinde 42 inç olan boru hattının çapı Gürcistan’da 46 inç, Ceyhan Terminali’ne yaklaştığı son bölümünde ise 34 inçtir.
BTC’den gemilere yüklenen petrol miktarı Haziran 2006’dan günümüze kadar
yaklaşık 2,3 milyar varildir.66 Bakü Supsa Hattı ile beraber BTC, dünya petrol ticaretinin yaklaşık % 2,5’ini Hazar bölgesindeki petrol ticaretinin ise yaklaşık % 50’sini
oluşturmaktadır. Türkiye üzerinden Avrupa ve dünya pazarlarına ham petrol taşıyan
BTC Boru Hattı iktisadî anlamda, hattın geçtiği ülkelere ve bölgelere sağladığı büyük
katkıların yanında enerji piyasasındaki konumu bakımından stratejik bir önem taşır.
Boru hattı Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan arasındaki siyasî ekonomik işbirliğinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. BTC’nın hayata geçmesi üç ülke arasında ekonomik ve stratejik ortaklığı güçlendirmiş ve yeni projelerde birlikte hareket
edilmesi konusunda bir görüş birliği oluşturmuştur. Ayrıca BTC’nın Ermenistan’ı
by-pass ederek ekonomik bir izolasyona sürüklemesi sayesinde Azerbaycan’ın Karabağ meselesindeki konumunu güçlendirerek, ileride Azerbaycan lehine bir barışın
oluşma ihtimalini artırmaktadır. Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ile birlikte Avrupa
da BTC’nın getirilerinden memnundur. Rusya’nın enerji tekeli oluşturmasını engelleyebilecek alternatif projelerin başında gelen bu boru hattının aynı zamanda bölge
ülkelerinin enerji güvenliği açısından kritik bir rolü vardır.
Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı
Azerbaycan’ın Hazar Denizi Şahdeniz sahasından çıkarılacak doğalgazı ihraç etmek için Türkmenistan ve İran ile yaptığı görüşmeler ümit verici olmaktan uzaktı.
Bu nedenle çıkarılacak doğalgazın Gürcistan üzerinden Türkiye’ye satılması, Türkiye
üzerinden de diğer ülkelere ihracı gündeme geldi. Her yıl artmakta olan doğalgaz
ihtiyacını karşılaması gereken ve stratejik bir enerji koridoru durumuna gelmeyi hedefleyen Türkiye için ise bu iyi bir fırsattı.
Kararlaştırılan güzergâhtan doğalgaz sevkiyatı için 12 Mart 2001’de Türkiye’de,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile Azerbaycan Başbakan Yardımcısı arasında bir
antlaşma imzalandı. Bunu takiben iki ülkenin BOTAŞ ve SOCAR şirketleri arasında
bir doğalgaz alım satım sözleşmesi imzalandı. Bu anlaşmalara göre doğalgaz ihracının
2004 yılında başlaması öngörülmüştü. Ancak bu projenin inşasına gecikmeli olarak
2004 yılında başlanabilmesi nedeniyle bu boru hattından ilk doğalgaz akışı Temmuz
2007’de yapılabildi.
BTC’na paralel olarak inşa edilen BTE’un ortakları şu şekildedir:
SOCAR (Azerbaycan): % 10, BP (İngiltere): % 25,5 Statoil (Norveç): % 25,5 Lukagip (Rus-İtalyan): % 10 Total (Fransa): % 10 Nico (İran): % 10 TPAO (Türkiye):
% 9 TPAO (Türkiye): % 10.68
Bir diğer adı Güney Kafkasya Boru Hattı olan BTE ile Azerbaycan’ın Şahdeniz-I
sahasından çıkarılan doğalgaz Türkiye aracılığıyla Yunanistan üzerinden Avrupa’ya
ihraç edilmektedir. Yıllık kapasitesi 30 milyar metreküp, uzunluğu 970 kilometredir.69
Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’a siyasî ve ekonomik işbirliği konusunda önemli
imkânlar sunan BTE’un Avrupa için de önemi büyüktür. Bu boru hattı sayesinde
Rusya’nın Avrupa ülkelerini enerji ambargosu yoluyla tehdit etmesi güçleşmiştir. Türkiye ise Rusya’dan daha ucuz bir doğalgaz alternatifine kavuşmuş; neredeyse her yıl
kış aylarında İran ile yaşadığı hukuksuz doğalgaz kesinti/kısma problemlerine karşı
zafiyetten büyük oranda kurtulmuştur.70
Nabucco Projesi
Avrupa’nın Rusya ve Körfez ülkelerine olan hammadde bağımlılığını azaltmak
adına ortaya konulan en önemli projelerden biri olan Nabucco Projesi konumu itibariyle Türkiye için büyük önem taşımaktaydı. Bu proje ile temin edilecek doğalgazın
BTE yoluyla Bulgaristan, Romanya ve Macaristan’dan geçerek Avusturya üzerinden
Avrupa’ya dağıtılması planlanıyordu.71
Nabucco Projesi’nin hayata geçirilmesi amacıyla 2004 yılında Viyana’da Nabucco
Uluslararası Gaz Hattı İştiraki kuruldu. Projenin her biri % 20’lik paya sahip olan
ortakları; BOTAŞ (Türkiye), OMV (Avusturya), MOL (Macaristan), Transgaz (Romanya), Bulgargaz (Bulgaristan)’dı.72
Türkiye’nin Avrupa ve Asya arasında bir “enerji koridoru” olma niteliğini güçlendireceği öngörülen bu proje, doğalgaz temin edilecek ülkelerin belirsizliği, siyasî
anlaşmazlıklar ve alternatif projelerin gündeme gelmesi nedeniyle beklenen biçimde
ilerleyemedi. Türkiye ve Azerbaycan arasında 2011 yılında TANAP projesi üzerinde
anlaşmaya varılması üzerine büyük darbe alan Nabucco projesi, Avrupa ülkelerinin
Trans Atlantik Boru Hattı’nı tercih etmesi sebebiyle durma noktasına geldi. 2013
yılında ise Nabucco iştirakinin feshedilmesiyle proje askıya alındı.
TANAP
TANAP, ilk olarak 2011 yılının Ekim ayında, Azerbaycan ve Türkiye transit müzakereleri sırasında gündeme geldi ve 25 Ekim 2011’de IGA’daki Hükümetler arası
Anlaşma’ya ek madde ile güvenceye alındı.74 İstanbul’da 26 Haziran 2012 tarihinde
Türkiye ve Azerbaycan, Azeri doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırmayı planlayan yedi milyar dolarlık hükümetler arası Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru
Hattı Projesi (TANAP) antlaşmasını imzaladı.75 Türkiye TANAP vasıtasıyla hem gazın iletiminde, hem de ticaretinde söz sahibi ülke konumuna geldi. 31 Mayıs 2014’te
yapılan anlaşmayla TPAO, Fransız TOTAL şirketinin Şah Deniz projesindeki %
10’luk payını satın alarak toplam payını % 19’a çıkartıp Şah Deniz projesinin BP’den
sonraki ikinci en büyük ortağı oldu. Aynı tarihte yapılan başka bir anlaşmayla Türkiye’nin TANAP’taki payı da % 20’den % 30’a çıkarıldı. Böylece, Türkiye, hem gazın
üretiminde, hem taşınmasında, hem de pazarlanmasında söz sahibi önemli bir ülke
konumuna geldi.76
Bu projenin hayata geçmesiyle Türkiye’nin önemli miktarda tasarruf sağlayacağı
planlandı.77 Rusya TANAP’la Türkiye’nin kendisine gaz bağımlılığının azalacağından
rahatsızdı. Azerbaycan, Türkiye’ye verdiği doğalgazı dünya ortalamasının altında, 100
metrekübü 330 dolara vermektedir. 78Türkiye’nin ev sahipliğinde 26 Haziran 2012
tarihinde Türkiye ve Azerbaycan arasında varılan anlaşma sonucu iki ülkenin Enerji
Bakanları’nın imzasıyla proje onaylanmış ve gerçekleşmesi için çalışmalara başlanmıştır.79 2015 yılının Mart ayında Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan Devlet Başkanlarının katılımıyla temellileri atılan projenin 2018’e kadar tamamlanması planlanmıştır.80
Azerbaycan’ın Türkiye’ye yaptığı en büyük yatırım, SOCAR’ın İzmir Aliağa’da
bulunan Türkiye’nin en büyük Petrokimya tesisi Petkim’i satın almasıdır. 30 Mayıs
2008’de Turcas Enerji ile ortaklaşa 40 milyon dolara satın alınan tesis, 30 Aralık 2011
tarihinde hisselerini SOCAR’a devretmesiyle adı değiştirilerek Socar Turkey Enerji
A.Ş. oldu. Petkim ürettiği hammaddelerle inşaat, otomotiv, tarım, elektrik, elektronik,
ambalaj, tekstil, ilaç, deterjan, boya ve kozmetik olmak üzere birçok sektöre malzeme
sağlamaktadır. Petkim tesislerinin rafineri ile bitişik olması, yeni tesislerin kurulmasına izin verecek düzeyde geniş bir arazisinin ve altyapısının olması, deniz kenarında ve
büyük kapasiteli limanının olması, geniş ürün yelpazesi ve pazar sıkıntısının olmaması
Petkim’i son derece stratejik bir kuruluş hâline getirmektedir. SOCAR Türkiye’nin
en köklü petrol şirketlerinden Petkim’in % 51’ini satın almasıyla iki ülke arasındaki
ekonomik ilişkiler farklı bir boyut kazanmıştır. SOCAR, Türkiye’nin en büyük petrokimya şirketi olan Petkim’e 2018 yılına kadar 17 milyar doların üzerinde bir yatırım
stratejisi açıklamıştır.81 Fakat 2016 yılı itibariyle Azerbaycan’da yaşanan ekonomik sıkıntılar bu yatırımın kısa vadede gerçekleşememesi riskini de taşımaktadır.82
Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu Projesi
Azerbaycan ve Ermenistan arasında gerçekleşen Karabağ Savaşı’nın ardından Türkiye, Ermenistan sınırını kapattı ve diplomatik ilişkileri durdurdu. Bunun siyasî-ekonomik bir sonucu olarak Orta Asya ile olan önemli bir demiryolu ağından da mahrum
kaldı. Avrupa ve Asya arasındaki yük taşımacılığı ve ekonomik ilişkileri daha ileri bir
seviyeye taşımak için Türkiye, Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu Projesi’ni öne çıkararak
enerji alanındaki köprü niteliğini ticarî ve kültürel anlamda da geliştirmeyi hedefledi.83
Demiryolu projesinin hayata geçirilmesi için Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan
arasında 7 Şubat 2007’de bir anlaşma imzalandı. Anlaşma sonucu oluşturulacak hat
ile mevcut hatlar birleştirildiğinde Çin’den Avrupa’ya kesintisiz demiryolu ulaşımı
sağlanacaktı.84 Kars-Tiflis-Bakü (KTB) Demiryolu Azerbaycan ve Türkiye için siyasî
anlamda önemli bir güçtür. Gürcistan ise KTB ile Avrasya ulaşım ağında önemli bir
konum elde ederek siyasî destek ve ekonomik kalkınma bakımından iyi bir fırsat yakalamayı hedeflemektedir.
İzmir’e, Cumhuriyet tarihinde yapılmış en büyük yatırım SOCAR tarafından yapıldı. Beş milyar dolarlık STAR Rafinerisine yapılan yatırım Petkim için de önem arz etmektedir. Bu rafinerinin işletilmeye
başlanmasıyla Petkim’in temel hammaddesi olarak kullanılacak nafta üretilecek ve dışa bağımlılık % 80
azalacaktır. STAR rafinerisi Hazar petrollerinden başka, Ural, İran, Kerkük petrollerini de işleyebilecek
şekilde esnek bir yapıya sahip olacaktır. Bu rafinerinin tamamlanmasıyla, her yıl enerji taşıyıcıları ithaline
60 milyar dolar harcayan Türkiye de büyük bir kazanç sağlayacaktır. http://www.socar.com.tr/content/
Avrupa’dan bakıldığında bu hattın önemi birleştirici olmasıdır. KTB’nün tamamlanması Avrupa’nın Kafkasya ve Asya ile ulaşımını sağlamasını düşünülen TRACECA projesinin amacına ulaşmasını sağlayacaktır.86 Bu potansiyeli nedeniyle KTB,
Demir İpek Yolu Projesi olarak da adlandırılmaktadır. İnşası üç ülkede de hızla devam eden KTB’nün kullanıma açılacağı tarih henüz net değildir; ancak hattın en kısa
zamanda çalıştırılması planlanmaktadır. Bu bağlamda demiryollarının Türkiye’deki
inşasında önemli bir aşama kaydedilmiştir.87
Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan’ın işbirliği içerisinde gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmeyi planladığı bu projeler bölgesel kalkınmaya ve barışa hizmet etmektedir. Avrupa ile olan ilişkilerde, bölgenin enerji ve sevkiyat koridoru niteliği kazanması bu üç
devletin önemini ve söz sahibi olma gücünü artıracaktır. Avrupa’nın Rusya’dan ithal
ettiği enerji kaynaklarının yanında yeni alternatifler elde etmesi, enerji güveliğini kuvvetlendirerek siyasî anlamda hareket kabiliyetini daha da güçlendirecektir. Dolayısıyla
Rusya bu projelere rakip olabilecek alternatifler geliştirmeye ve planlanan projeleri
engellemeye çalışmaktadır. Projenin tamamlanmasıyla Çin’den Avrupa’ya kesintisiz
yük taşınması mümkün olacaktır. Avrupa ile Türkistan arasındaki yük taşımalarının
tamamının bu güzergâha kaydırılması planlanmaktadır.88 Bu proje Azerbaycan ve
Türkiye’nin gerçekleştirdiği üçüncü büyük projedir.89
Kültürel İlişkiler
Eğitim
Azerbaycan’la Türkiye arasında çok yönlü ve gelişmiş eğitim ilişkileri mevcuttur. Geçen yıllarda iki ülke arasında eğitim alanında çok yönlü işbirliği gerçekleştirmek için
gereken yasal altyapı oluşturulmuştur. 1992 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim
Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı arasında “Eğitim Alanında
İşbirliği” ile ilgili Sözleşme, Şubat 1994’te Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında “Bilim, Teknoloji, Sosyal, Kültürel ve Ekonomi Alanlarında Kapsamlı
İşbirliği” ile ilgili Sözleşme, Mart 1997’de Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim Bakanlığı
ile Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı arasında “Eğitim ve Bilim Alanlarında
İşbirliği” ile ilgili Protokol imzalanmıştır. Protokol, Azerbaycan’da gerçekleştirilen ve
gerçekleştirilecek eğitim reformlarına Türkiye tarafının her yönlü yardım göstermesi ve
bu alanda verimli bir işbirliğin sağlanması için de bir ortam oluşturmuştur.
2000 yılından başlayarak Bakü’nün 6, 14, 41, 56 ve 261 No’lu okullarında Türkçe dersi vardır. Türkiye ile eğitim alanında işbirliğinin en temel alanlarından biri de
öğrenci değişimidir. Yukarıda adı geçen protokoller öğrenci değişimi alanında başarılı işbirliği için geniş perspektifler açmaktadır. Karşılıklı şekilde belirlenmiş sayıda
bursların ayrılması, aynı zamanda burs dışında kendi olanaklarıyla karşı tarafın yükseköğrenim okullarında eğitim görmesiyle ilgili şartların düzenlenmesi hususları bu
anlaşmalarda yer almaktadır. Bu nedenle Azerbaycan vatandaşlarının ülke dışında en
çok öğrenim gördüğü ülke Türkiye’dir. Aynı zamanda eğitim için Azerbaycan’a giden
yabancı uyruklu öğrenciler içinde Türkiye, temsilci sayısı bakımından da ilk sıradadır.
Azerbaycan’dan Türkiye’ye gelen öğrenci sayısında 2013-2015 yıllarında yüksek bir
artış görülmektedir. Azerbaycan, Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre yurtdışında
eğitim gören Türk öğrencilerin en yoğun bulunduğu ülkedir. Fakat daha çok Türkiye’den yurt dışına giden öğrenciler önce Amerika, sonrasında ise Avrupa’yı tercih etmektedirler.90 Türk öğrenciler tıp ve iktisadın dışında, öğretmenlik, tercümanlık, petrol
mühendisliği bölümlerini tercih ederek91 Bakü Devlet, Azerbaycan Mimarlık ve İnşaat, Azerbaycan Tıp, Azerbaycan Devlet İktisat üniversitelerinde eğitim görmektedir.
Azerbaycan gençlerinin Türkiye’de eğitim görmeleri gibi Türkiye vatandaşları da
Azerbaycan’ın çeşitli yükseköğrenim okullarında çeşitli ihtisas alanlarında verilen
burslar kapsamında veya kendi olanaklarıyla eğitim almaktadırlar.92
Azerbaycan-Türkiye İlişkileri Çerçevesinde
Çeşitli Sivil Toplum Kuruluşlarının Faaliyetleri
Sivil toplum kuruluşları (STK) iki ülkenin ağırlıklı olarak Karabağ sorunu, Hocalı olayları, Türk-Ermeni ilişkileri vb. konularda yoğunlaşarak kültür, eğitim, medya,
ekonomi ve sanat alanında kamuoyuna yansıyan faaliyetler göstermektedirler. 2009’da
Türkiye’nin Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi sonucunda Azerbaycan ve Türkiye arasında yaşanan gerginliğe rağmen STK’ların faaliyetlerinin daha da
dayanışmacı olması iki devlet arasında siyasetten öte hassasiyetin mevcut olmasına
işaret etmektedir.
Türkiye’de Başbakanlığa bağlı TİKA ve Azerbaycan’da Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Himayesinde Sivil Toplum Kuruluşlarına Destek Fondu’nun teşkil edilmesi
STK faaliyetlerinin güçlenmesine sebep oldu. Öte yandan 2000’li yıllardan itibaren
Türkiye’de teşkil edilen ve adında Azerbaycan bulunan onlarca dernek faaliyetlerini
Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine yönlendirmiştir.
TİKA, 1992 yılında kurulmasından itibaren diğer Türk cumhuriyetlerinin yanı
sıra Azerbaycan’da da geniş faaliyetler yürütmektedir. Bu faaliyetler kapsamında eğitim, sanat, fen ve teknolojiden başlayıp tarım ve hayvancılık, sağlık, medya gibi devlet
hayatının değişik alanlarında projeler yapılmaktadır. TİKA, Azerbaycan’da işlevi ve
görevi bakımından önem arz eden ASAN Hizmet, kamu hizmetleri alanında Türkiye
Cumhuriyeti Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) ile birlikte 2015 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ödüle layık görülmüştür.94
12-14 Ekim 2011 tarihleri arasında Bakü’de düzenlenen V. Bilgi ve İletişim
Teknolojilerinin Uygulanması” başlıklı konferans, TİKA’nın desteği ile gerçekleşti.
Çok sayıda katılımcı ile ilgi gören konferansta 31 ülkeden 162 bilim adamı insanî
ve sosyal bilimlerde, bilim, eğitim ve araştırmalarda, tıp ve sağlık alanında, devlet ve
yönetimde bilgi ve iletişim teknolojilerinin uygulanması gibi konularında işbirliği
yapıldı.95
“Azerbaycan-Türkiye Medya İlişkileri” başlığı altında iki ülke arasındaki ilişkileri incelemek ve Azerbaycan’da faaliyet gösteren yerel medya mensuplarının meslekî gelişmelerine yardımcı olmak amacıyla 24-28 Haziran 2011 tarihleri arasında
Azerbaycan Cumhuriyeti’nde bulunan beş bölgeden toplam 15 medya mensubunun
katılımıyla Türkiye’ye çalışma ziyareti gerçekleştirildi. İstanbul ve Ankara’yı kapsayan programda iki ülke arasında medya alanında bilgi ve tecrübe paylaşımı yapılarak,
Türkiye’deki medya çalışmalarının yerinde incelenmesi sağlandı.96
Türkiye ve Azerbaycan’da şair ve düşünürlerin hayatı ve eserleri konulu düzenlenen konferanslar vb. etkinlikler her iki ülkede bir kültür köprüsünün oluşturulmasına
yardımcı olmak amacını taşımaktadır. Bu amaçla Mehmet Akif Ersoy ile Hüseyin Cavid’in hayatı ve eserlerinin ele alındığı, “Türk Dünyasını Aydınlatanlar: Mehmet Akif
Ersoy ve Hüseyin Cavit” konulu uluslararası konferans Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı’nın destekleri ile 16-18 Mayıs 2013 tarihinde Bakü’de düzenlendi.97
TİKA’nın desteğiyle Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Kütüphanesi uzmanlarından oluşan heyet Azerbaycan’da Kafkas Müslümanları İdaresi ve Bakü İslam
Üniversitesi’nin kütüphanelerinde bulunan 1.928 adet el yazması eser, 1.824 adet de
Arap harfli matbu eser olmak üzere toplam 3.752 adet eserin kataloğunun çıkarılması,
restore edilmesi, çalışanlara eğitim verilmesi ve koruma tedbirlerinin belirlenmesi için
incelemede bulundu.98
2015 yılında TİKA’nın desteğiyle gerçekleşen etkinliklerin başında Nisan ayında
260 Azerbaycanlı öğrencinin katıldığı Çanakkale gezisi, Eylül ayında düzenlenen I.
Türkiye-Azerbaycan Onkoloji Günleri Projeleri gelmektedir. 25 Ocak 2016 tarihinden itibaren yayın hayatına başlayan ASAN Radyo’nun teknik altyapısı da TİKA
tarafından gerçekleştirilmiştir.99
2004 yılında kurulan Haydar Aliyev Fonu eğitim, kültür, bilim ve teknoloji, çevre,
sosyal ve diğer alanlarda projeler düzenlemekte olup, bu faaliyetlerin birçoğunu Türkiye ile birlikte hayata geçirmektedir. Fonun Türkiye temsilciliği 2005-2010 yılları
arasında Türkiye’de farklı şehirlerde bayram kutlamaları, iftar yemekleri ve Hocalı
olayları ile ilgili çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmektedir.100
Türkiye ve Azerbaycan’da bulunan çok sayıda dernek ve teşkilatın da 2010-2015
yılları arasında Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerini kuvvetlendirmeye yönelik çalışmaları bulunmaktadır. Bunların çoğu yukarıda ifade edilen çalışmalara benzemektedir.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulmasının yıldönümleri, iftar programları, bayram
kutlamaları, Hocalı ve 20 Ocak Yıldönümü, konferanslar düzenleme gibi faaliyetler
geleneksel olarak düzenlenmektedir.
Azerbaycan-Türkiye Arasında Dinî İlişkiler
Azerbaycan’da İslamiyet’in geniş alanlarda yayılması, bağımsızlığın ilk yıllarında meydana geldi. 1991 yılında Azerbaycan’a birçok Arap ülkesi ile birlikte, komşu
İran ve Türkiye’den de Müslüman din adamları gelmeye başladı. Bu da Azerbaycan
halkının İslam konusunda bilgilenmesine, ardından Müslümanlar arasında siyasî bir
görüşün oluşmasına yol açtı. İlk yıllarda Azerbaycan Türkleri arasında var olan İran
karşıtlığı, Sünniliğin daha çok yayılmasında etkili olmasına rağmen daha sonraki yıllarda ülkede Şiilik arttı hatta siyasallaşma süreci başladı.102
Ahlak ve maneviyata dair dersler Azerbaycan’da esasen Türk okullarında mevcuttur. Azerbaycan’da akademik düzeyde din eğitimi veren tek resmî kurum Bakü Devlet
Üniversitesi İlahiyat Fakültesidir. 1992 senesinde Türkiye Diyanet Vakfı ve Marmara
Üniversitesi arasında imzalanan bir anlaşmaya esasen kurulan bu fakültede eğitim
süresi dört yıldır. Fakülte Diller bölümü ve İslami İlimler Bölümü olmakla iki bölümden meydana gelmektedir. 2007 senesine kadar fakültede görev yapan öğretim üyeleri
Türkiye üniversitelerinden geliyordu. Daha sonra öğretim üyeleri fakülteden mezun
olup Türkiye’nin farklı üniversitelerinde doktora eğitimini tamamladıktan sonra ülkeye dönen ilahiyatçılar oldu. Kuruluşundan itibaren fakülteden 700’den fazla öğrenci
mezun edildi.103
2016 yılı Azerbaycan’da Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in teşebbüsü ile Multikultüralizm (Çok Kültürlülük) yılı ilan edildi. 15 Ocak 2016’da Bakü’deki Haydar Camii’nde ilk kez Sünnilerle Şiiler ortak namaz kıldılar. Bu, Azerbaycan’ın Türkiye ve
İran’dan farklı olarak din işlerinde sadece Sünnilik ya da Şiiliğe ağırlık vermeden tüm
mezheplere bağlı birlik olabileceği mesajını da vermekteydi.104
2016 yılının Multikultüralizm yılı olması Azerbaycan’ın çok kültürlülük geleneğini yaşattığını ve bunun ülkenin belirleyicisi olduğunu ilan ediyordu. Azerbaycan’ın
hoşgörülü bir çevreye, topluma sahip olması ve bunun dünya kamuoyuna takdim edilmesi 2015 yılının da en önemli olayları arasındaydı. Bu bakımdan Aliyev’in 2016
yılını Multikultüralizm yılı olarak ilan etmesi tesadüfi olmadı.
Azerbaycan’ın Ekonomik Reformlara Geçiş Süreci (1991-2015)
1980’li yılların ikinci yarısı, 1990’lı yılların başlarında Sovyetler Birliği’nde başlayan siyasî gelişmeler ittifak cumhuriyetlerin yanısıra Azerbaycan’da ciddi krize neden
oldu. Bu dönemde ekonomik alanda yaşanan problemlerin temel nedenleri SSCB’in
yıkılması ile Azerbaycan’ın eski ekonomik ilişkilerinin kesilmesi, işletmelerin üretim
gücünün azalması, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının bir kısmını işgal etmesi
millî gelirin 1/3 savaşa harcanması, ülke topraklarının 1/4’ünün savaş alanına dönüşmesi, bir milyon hektar tarım alanının kaybedilmesi, ülkenin nitelikli uzmanlarından
yeteri kadar istifade edilememesi, yeni ekonomik ilişkilerin kurulması ve ekonomik
reformları uygulama konusunda cesur bir politika izlenememesi vb. oluşturuyordu.106
Bu arada ekonomik çöküşü engellemek için bir takım önlemler alınmaya başlandı.
1994 yılı başlarında millî para birimi olan manat- Azerbaycan topraklarında tek para
birimi ilan edildi.107 1994 yılında dış ticaret serbest hâle getirildi ve dış ekonomik ilişkiler liberalleştirildi. Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası ile anlaşmalar imzalandı.
Azerbaycan, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’na dahil oldu. Bütçenin ciddi kontrol
edilmesi sonucunda enflasyon, 1998 yılında tamamen ortadan kalktı. 1995-1997 yılları arasında 20.000 küçük devlet işletmesi özelleştirildi, tarım reformu yapıldı. Ülkenin
imkânları kısıtlı olduğu için yabancı sermayeyi çekmek adına Açık Kapı politikasına geçildi. Birçok sanayi müessesesi, imalathane çalışmaya başladı. Gümrük Vergisi
azaltıldı. Sumgayıt ve Taşkesen’de bazı fabrikalar yeniden açıldı. 1994-1995 yıllarında
rafinerilerde iki yeni ALOW-2 düzeneği çalışmaya başladı. Gaz fabrikası yeniden faaliyete geçti. 2000 yılında Şemkir-Yenikent Su-Elektrik Santrali hizmete açıldı.
1998-2002 yıllarında 1 No’lu Bakü Sıcaklık Elektrik Merkezi (İEM), Mingeçevir
SES’in, Kuzey DRES-in yeniden yapılandırılması, Bakü çevresinde yüksek voltajlı
şebekelerin iyileştirilmesi, Yenikent SES’in üç bloğunun kullanıma girmesi sonucunda elektik enerjisi üretimi arttı.
2001 yılında Japonya Ekonomik İşbirliği Bankası’ndan alınan kredilerle Sumgayıt’ta Etilen-Propilen Fabrikası yeniden kuruldu.
Yabancı yatırımların 1996’da % 33, 2000’de ise artık % 50’den fazlası Azerbaycan’da petrol dışı alanlara yöneldi. Ülke ekonomisine Avrupa Birliği TRACECA
programı üzere Avrupa Kafkas Asya nakliyat koridorunun Yeni İpek Yolu’nun açılması da önemli bir etkendi108. Mayıs 1993’te bu konuyla ilgili Brüksel Beyannamesi
kabul edildi. Aralık 1996’da Ukrayna da Avrasya Nakliyat Koridoruna katıldı. Bakü’de
Büyük İpek Yolu’nun merkez binası kuruldu. Yeni nakliyat koridoruna Kazakistan ve
Kırgızistan cumhuriyetleri de eklendi.109
Ekonomide yapısal değişikliklere gidildi. Başlıca amaç iş sahiplerinin artması, kamu
mülkiyetinin özelleştirilmesi, sanayi reformunun hayata geçirilmesi vb. idi. İş adamları
için çeşitli kurs ve seminerler teşkil edildi. Halkın yabancı bankalarda bulunan hesaplarının Azerbaycan’a yatırım olarak getirilmesi için Temmuz 1995’te bir kanun kabul edildi.
Bu kanun verilen miktarın kaynağı hakkında zorunlu bir bilgi alınmasını yasaklıyordu.
Ülkenin büyük yatırım imkânları tebliğ edilmeye başlandı. 1994’ten itibaren Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde uluslararası iş konferansları yapıldı. Yabancı yatırımcılar
için Azerbaycan cazip bir merkez haline geldi. 2000’de ülkede 1300’den fazla yabancı
şirket faaliyet gösteriyordu.
İş alanlarının ve iş adamlarının artmasına uluslararası iktisadî teşkilatlar da yardım etti. Avrupa Birliği Ekonomik Komisyonu TACIS (Technical Aid to the Commonwealth of Independent States), bunlardan biriydi. TACIS sermayedarlar ve iş
çevreleriyle ilgili olmasının yanısıra Avrupa-Kafkasya ve Asya ticaret nakliyat ilişkilerinin gelişimine yardım eden projelerin hazırlanmasına katkı sağladı. TACIS’in hazırladığı Avroasya “TRACECA” nakliyat programı Azerbaycan ve uluslararası ekonomik teşkilatlar açısından çok önemliydi. Bu program çerçevesinde KOSIA-SMEDA
teşkilatı (Small and Medium Enterprise Development) ve Türk-Sanayi İş Adamları
Birliği, Türk Birliği Gelişim Ajansı sermayedarlığın gelişiminde büyük rol oynadı.
Ekonomiyi canlandırmanın, geliştirmenin en önemli vasıtası olan öz denetim sistemine dayanan idarî bir mekanizma yaratıldı. Ekonomik hareketliliğe engel olan
bürokratik yapı ortadan kaldırıldı. 2000’de II. Devlet Özelleştirme Programı kabul
edildi. Genellikle hayata geçirilen ekonomik tedbirler mevcut iktisadî krizi bertaraf
etmeye, istikrar yaratmaya ve gelişmeye yardımcı olmak adınaydı.
Azerbaycan ekonomisinde 1996 yılından itibaren başlayan büyüme 2011 yılında
da devam etti. 2012 yılında % 2,2’lik bir büyüme oranıyla millî gelir 67,3 milyar dolar,
2013 yılında 73,5 milyar dolara, 2014 yılında ise 75,2 milyar dolar seviyesine ulaştı.
2013 yılında % 5,8’lik bir büyüme oranı yakalayan Azerbaycan ekonomisindeki
genişleme, 2014 yılının ilk yarısında yavaşlama göstererek % 2,1 seviyesinde gerçekleşti. Bunun temel sebebi yılın ilk yarısında petrol üretiminde, bir önceki yıla göre %
2,7’lik bir düşüşün yaşanmasıydı.
2013 yılında büyümenin temel etmenlerinden birini oluşturan inşaat sektörü
Ocak-Temmuz 2014 döneminde % 9,6’lık bir genişleme gösterdi. 2013 yılının bütününde bu sektörde büyüme ise % 23 oranında oldu. IMF’nin 2015 verilerine göre
GSYİH (milyon dolar) 62.199 olup büyüme oranı % 0,6 idi.
Temel Ekonomik Göstergeler
2010 2011 2012 2013 2014 2015
GSYİH (milyon dolar) 52.906 65.952 69.680 74.157 75.193 54.209
GSYİH (milyon manat) 42.465 52.082 54.744 58.182 58.978 54.913
Büyüme (%) 4,9 4,9 2,2 5,8 2,8 2,5
Kişi başına GSYİH (dolar, satın
alma gücü paritesine göre)
15.732 15.879 16.466b 17.273 17.793 18.205
Cari Denge (milyon $) 15.021 17.156 14.881 13.79 10.314 3.603
İşsizlik (ort.; %) 5,6 5,4 5,2 4,7 5,4 5,5
Enflasyon (ortalama- %) 7,9 5,6 -0,3 3,7 1,5 14,4
İhracat (milyon $) 26.374 34.393 32.374 31.702 28.260 18.426
İthalat (fob-milyon $) 6.663 10.055 10.193 10.321 9.332 7.464
Döviz kuru (yıl sonu) Manat: $ 0,80 0,79 0,78 0,78 0,78 1,00
Döviz kuru (yıl sonu) Manat: € 1.07 1.02 1.04 1.08 0.95 0.98
Azerbaycan’ın Dış Ticareti (milyon $)
Yıllar İhracat İthalat Hacim Denge
2002 2.304 1.823 4.127 481
2003 2.591 2.626 5.218 -34
2004 3.614 3.504 7.118 109
2005 4.346 4.200 8.547 146
2006 6.372 5.264 11.636 1.107
2007 6.058 5.708 11.766 349
2008 47.756 7.163 54.919 40.592
2009 14.698 6.119 20.818 8.578
2010 21.278 6.597 27.875 14.681
2011 26.480 9,33 36.213 16.742
2012 23.827 9.42 33.469 14.185
2013 23.904 10.763 34.667 13.141
2014 21.740 9.179 30.919 12.561
Dış Ticaret
Azerbaycan ekonomisi, bağımsızlık ilanından itibaren her yıl giderek daha fazla
dışa açılmaktadır. Yıllar içinde dış ticaret rakamları dikkate alındığında 2003 yılında
124, 2004 yılında ise 119 ülkeyle ticaret yapmış olan Azerbaycan’ın 2005 yılında 135,
2006 yılında 139, 2007 yılında 137 ve 2008 yılında ise 140 ülkeyle ticaret yaptığı
görünmektedir.
2005 yılında Azerbaycan’ın ihracatında büyük bir artış yaşandı. Bu tarihte ihracat
bir önceki yıla göre % 20,3 oranında artarak 4,346 milyon dolar olarak gerçekleşti
ve bu rakam 2006 yılında 6,372 milyar dolara ulaştı. İthalatta da önemli gelişmeler
yaşandı ve 2005 yılında ithalat artış oranı % 19,9, 2006 yılında ise % 25,4 oldu. 2007
yılında Azerbaycan’ın ihracatı % 4,9 oranında azalırken, ithalat artışı % 8,4 olarak
gerçekleşti ve toplam dış ticaret hacminde ise % 1,1 oranında artış yaşandı. 2008
yılında, özellikle ihracattaki önemli artışın dış ticaret hacmini % 110 gibi ciddi bir artışa götürdüğü gözlemlendi. İhracat rakamları 2007 yılıyla karşılaştırıldığında % 150
oranında artış gösteriyordu. 2009 yılında küresel ekonomik krizin etkisiyle emtia ve
petrol fiyatlarının düşmesi neticesinde Azerbaycan’ın ihracatı % 68,6 oranında azaldı,
ithalatı ise bir önceki yıla göre % 14,6 oranında azalma gösterdi. 2010 yılında düzelme
yaşanırken ülkenin ithalatı % 7,5, ihracatı ise % 32,7 oranlarında arttı.
2011 yılında ihracat değerleri 26,4 milyar dolara, ithalat değerleri 6,6 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde verilen dış ticaret fazlası 19,8 milyar dolardı. 2012 yılı verileri
incelendiğinde Azerbaycan’ın dış ticaret hacmi 33,5 milyar dolar olup bunun 23,8
milyar doları ihracat, 9,6 milyar doları ise ithalat olarak gerçekleşti.
2013 yılında Azerbaycan’ın dış ticaret hacmi 34,6 milyar dolara ulaşırken 2014
yılında bu miktar 30,9 milyar dolara düştü. 2014 yılında ihracat % 9 oranında düşerek
21,7 milyar dolar, ithalat ise % 15 oranında düşüşle 9,2 milyar dolar oldu.
2014’te Azerbaycan ekonomisi yaklaşık % 2,8 oranında büyüdü. Her ne kadar
2014 yılının sonunda petrolün fiyatı önemli ölçüde yavaşlasa da Azerbaycan’da ekonomi % 3’e yakın bir büyüme içine girdi. Petrol sektörü % 7 oranında arttı. Enflasyon
çok düşük düzeyde (% 1,4) seyretti. Maaşlar % 4,8 oranında artış gösterdi, bu maaşların enflasyonu üç katından fazla etkisi altına alması demekti.
2015’de Azerbaycan ekonomisine 20 milyar dolar tutarında sermaye kondu. Bunun dokuz milyarını iç yatırımlar oluşturdu. Bu süreçte 87.000 yeni iş yeri açıldı. 2015
yılında ülkenin gıda güvenliğini emin bir şekilde sağlamak için de önemli adımlar
atıldı. Tarım ürünleri üretiminin hacmi % 6,7 arttı. Ayrıca, Azerbaycan’ın rekabet
yeteneği ve gücü de büyüme gösterdi. Bugün Dünya Ekonomik Forumu tarafından düzenlenen küresel rekabet yeteneği indeksi klasmanında Azerbaycan 140 ülke arasında 40. sırada yer almaktadır. Uluslararası Para Fonu ise cari yıl için Azerbaycan’ın
ekonomik büyüme tahminini % 4’e yükseltti.
Yabancı Yatırım
Azerbaycan, doğrudan yabancı sermaye çekme konusunda diğer bölge ülkelerine
göre oldukça başarılıdır. 2004 yılında Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından hazırlanan “Doğrudan Yabancı Yatırım Performansı
Endeksi”nde Azerbaycan, 140 ülke arasında birinci sırada yer aldı.
Ülkeye doğrudan yabancı yatırım girişinin GSYİH’ya oranı 2006 yılına kadar sürekli artarak kişi başına düşen yabancı sermaye miktarı 2007 ve 2008 yılında görülen
bir azalma sonrası 2009 yılında tekrar artış eğilimine geçti.
Azerbaycan’ın doğrudan yabancı yatırım girişi 2014 yılında 8.049 milyon dolar
seviyesine ulaştı. Bu yatırımların % 83,3’lük bölümü petrol ve doğalgaz sektöründe,
geri kalan bölümü ise petrol dışı sektörlerde gerçekleştirildi.
Son yıllarda Azerbaycan’a yönelik gerçekleştirilen doğrudan yabancı yatırım girişleri, büyük ölçüde Azerbaycan’ın cari açıklarını finanse ederek ekonomik büyümenin
itici gücü oldu.
Azerbaycan’da bölgelerin 2009-2013 Yılları Arasında Sosyal-Ekonomik Kalkınması Devlet Programı’nın başlıca amacıydı. Bu arada ülkenin petrol dışı sektörünün
kalkınması, ekonominin çeşitlendirilmesi, dengeli ve sağlam bölgesel sosyal-ekonomik kalkınmanın sağlanması ve halkın refahının artırılması da temel hedefler olarak
belirlenmişti.110
2008-2011 yılları arasında Devlet İnvestitsiya (Yatırım) Siyaseti petrol dışı sektörün gelişiminin sağlanması için enerji, tarım, su kaynakları, ulaşım, eğitim, sağlık, ekoloji gibi sektörlere yatırımların yapılmasını amaçladı. Azerbaycan esas itibariyle petrol
ve doğal gazın üretim ve ticaretine bağlı bir ekonomiye sahip olmasına rağmen, ülke
yönetimi petrol dışı alanlarda yatırımların artırılarak, petrol dışı ekonominin GSYİH içerisindeki payını büyütmeyi hedefledi. Tarım, hayvancılık, konservecilik, yol,
su, enerji nakil hatları, kimya sanayi, sağlık hizmetleri ve çevre sağlığı öncelikli yatırım
alanları olarak değerlendirilmekte idi. Ancak, Azerbaycan’ın kalkınma hamlelerinin
önündeki en önemli engel serbest piyasa ekonomisi mantığının henüz yeterince kavranamamış olmasıydı.
2014’te Azerbaycan’da manatın oranı sabit kaldı. Ekonomistlere göre de manatın
oranı birkaç yıldır sabitti ve dünya para birimleri karşısında değer kazanmıştı. 2014’te
döviz rezervleri de arttı. Bu yıl hem altyapı projelerine yatırımlar yapıldı, hem petrol
stratejileri uygulandı, hem de Güney Gaz Koridoru’nun inşası ile ilgili büyük çapta
harcamalar yapıldı. Azerbaycan, 2014’te 50 milyar dolardan fazla döviz rezervine sahip olunduğunu açıkladı.
Kısacası, 2014 yılında temel ekonomik göstergeler olumluydu. Azerbaycan son 11
yıl içinde dünyada ekonomik büyüme temposuna göre en hızlı büyüyen ülkelerden
biri oldu. Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre, 2014 yılında Azerbaycan ekonomisi, dünyada 38. sırada yer alıyordu. 111
Tarım Reformu
Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilk yıllarında tarım reformunu gerçekleştirmek için
Mart 1995’te Devlet Tarım Reformu Komisyonu oluşturuldu. 16 Temmuz 1996’da
Toprak Reformu Kanunu kabul edildi. Devlet, belediye ve özel toprak mülkiyet şekli
belirlendi.
Toprak Reformu Yasası, Toprak Vergisi ile ilgili kanunları da içeriyordu. 1996 yılının Haziran ayında tarım kredileri oluşturuldu. Alınan önlemlerle ziraî alanda önemli
gelişmeler yaşandı. Tarım ürünlerinin üretimi arttı. Genel olarak, tarımsal reform sonucunda tarımla birlikte tüm emlak özelleştirilirken tarım sektöründe devletin tekel
sistemi liberalleştirildi, üretimde ve satışta serbest pazar kanunları esas alındı. Bütün
bu reformların hayata geçirilmesi sürecinde ziraî mamullerin üreticileri beş yıl toprak
vergisinden başka diğer bütün vergilerden muaf tutuldu. Bu vergilerden borçları olanların borçları da silindi.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 2009-2013 yılları arasında Bölgelerin Sosyal Ekonomik Kalkınma Planı’nı imzaladı. Plan, işsizlik konusunu dikkate alırken diğer bir
amacı doğal kaynakların ülke kalkınmasında daha etkili bir şekilde değerlendirilmesi, petrol dışı ekonominin güçlendirilmesi, eğitimde kalitenin artırılması, insan kaynaklarının geliştirilmesi, alt yapının iyileştirilmesi, işadamlarına desteğin artırılması,
ihracata yönelik üretimin teşvik edilmesi, halkın kamu hizmetlerinden daha kolay
yararlanmasıydı.
Azerbaycan’da tarım sektörü ülkede en fazla istihdam sağlayan alandır ve toplam
işgücünün yaklaşık % 40’ı bu sektörde çalışmaktadır. Tarımda kısıtlı olan yatırımlar
nedeniyle büyük reformlara ihtiyaç duyulması Azerbaycan’da tarımın sübvansiyonlara
bağımlı kalmasına yol açmaktadır. 2000 yılında ziraî üretimin artışı % 12,1, 2001 yılında % 11,1’e, 2002 yılında % 6,4’e indi. 2006 yılında bu rakam % 0,9 gibi çok düşük
bir seviyeye kadar geriledi. 2007 yılında % 4, 2008 yılında % 6,1, 2009 yılında ise %
3,5 olarak gerçekleşti. Son dönemlerde ziraî üretim alanında yaşanan dalgalanmalarda olumsuz hava koşullarının da etkisi oldu. 2011 yılında ise Azerbaycan’da toplam
tarımsal üretim 4,5 milyar manat tutarında gerçekleşti
Sanayi Atılımları
2014’te Azerbaycan’da “Sanayi Yılı” ilan edildi ve 230’dan fazla sanayi müessesesi
kuruldu. 123.000 yeni işyeri açıldı, bunların yaklaşık 100.000’i daimi iş yeri idi. İşsizlik
problemi çözümlenemedi. 2014 aynı zamanda Asrın Anlaşması’nın imzalanmasının
Karabağ yatağı hakkındaki anlaşmaları hayata geçirmek için Hazar Beynelhalk Petrol
Şirketi vb. şirketler kuruldu.
1996’da Hazar Denizi’nde AIOC’nin kazdığı ilk petrol kuyusu güçlü püskürdü
ve yatakların kaynak rezervleri hakkında yeni fikirler verdi. 12 Kasım 1997’de Asrın
Anlaşması ile erken petrol hasılatına başlandı ki, bu olay Bakü’de görkemli törenlerle
gerçekleşti.
Azerbaycan’ın kanıtlanmış petrol rezervleri 2012 yılı itibarıyla yedi milyar varildir.
Azerbaycan’ın en büyük hidrokarbon sahaları örneğin 2010 yılında petrol üretiminin
% 80’nini gerçekleştirdiği Azeri-Çırak-Güneşli sahası gibi sahalar Hazar Denizi’nde yer almaktadır. Azerbaycan’ın üç petrol ihracat boru hattı -Bakü-Tiflis-Ceyhan
(BTC), Bakü-Novorossik ve Bakü-Supsa-bulunmasına rağmen petrolünün yaklaşık
% 80’ini BTC üzerinden ihraç etmektedir. Günde 1,2 milyar varil petrol taşıma kapasitesine sahip olan BTC, Hazar Denizi’nde yer alan Azeri-Çırak-Güneşli sahalarından başlamakta, Gürcistan’dan Türkiye’ye uzanmakta ve Akdeniz’de Ceyhan Limanı’na ulaşmaktadır. Hat, BP tarafından işletilmektedir.
Hazar Denizi’nden çıkarılan Azerbaycan petrolünü, Karadeniz’e taşıyan Bakü
Novorossisk Boru Hattı 1997 yılında hizmete girdi. Bu hat Azerbaycan petrolünün
ihracı için oldukça önemliydi. Ancak hattın Rusya elinde olması Azerbaycan için
siyasî anlamda endişe yaratıyordu ve Rusya’da patlak veren karışıklıklar ve Çeçenistan
Savaşı bu hattın güvenilirliğini tehlikeye düşürmüştü.115 Buna rağmen ilerleyen tarihlerde bu hatta yapılan yatırımlar devam ettirilerek kapasitesi yıllık beş milyon tondan
17 milyon tona çıkarıldı. Bakü Novorossisk’in toplam uzunluğu 1.397 kilometredir.116
Günde 100.000 milyar varil petrol taşıma kapasitesine sahiptir. Hazar Denizi’nde
yer alan Sangaçal Terminali’nden RF’nin Karadeniz’deki Novorossik Limanı’na kadar
olan bölümü SOCAR, RF’deki bölümü ise Tranasneft işletmektedir.
Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesiyle bu hattan sevkiyatı yapılan Kazak petrolünün
yakın zamanda BTC aracılığıyla nakledilmesi gündeme gelmiştir.117
Bakü-Supsa Hattı çalışmaya başlayana kadar Azerbaycan, petrol ihracı için yalnızca
Bakü Novorossisk Hattı’nı kullanma imkânına sahipti. Ancak bağımsızlığını kazanmış
ve ayakta durmaya çalışan bir devlet olarak Azerbaycan, Rusya sınırlarından geçen bu
hat dışında başka alternatiflere ihtiyaç duyuyordu. Bu ihtiyaç neticesinde AIOC, SOCAR ve Gürcistan arasında 8 Mart 1996’da yeni bir boru hattı için antlaşma imzalandı.
Bakü Supsa Petrol Boru Hattı ile ilk petrol 17 Nisan 1999’da ihraç edilmeye başlandı. Hattın ekonomik yönden en büyük avantajı petrol ulaşım masrafının Bakü Novosossik’e göre daha ucuz olmasıydı. Siyasî anlamda ise bu hat Azerbaycan’ın petrol
ihracı için Rusya’yı by-pass etmesini sağlaması açısından da önemliydi. Azerbaycan’ın
Kuzey ve Güney rotalarından yapılan petrol ihracatında ise Güney rotasını meydana getiren ilk hattı. Ham petrol ihracatı yapılan Bakü Supsa Boru Hattı’nın günlük
kapasitesi 115.000 varil, yıllık kapasitesi ise beş milyon tondu.118 Rusya ile Gürcistan
arasında 2008 yılında meydana gelen savaş sonrasında ise Bakü Supsa Hattı’nın bir
bölümü Rusya’nın işgal ettiği topraklar içinde kaldı.
Petrol-Gaz Projeleri
Azerbaycan’ın petrol gaz projeleri arasında; Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum, Doğu-Batı Enerji Koridoru (Trans-Hazar Doğal Gaz Boru Hattı), Güney
Gaz Koridoru (Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, Nabuco
Batı, Trans Adriyatik Boru Hattı, Azerbaycan Gürcistan-Romanya Enterkonektörü,
Beyaz Akım, Güney Doğu Avrupa Boru Hattı, Güney Akım (Trans Anadolu Doğal
Gaz Boru Hattı) bulunmaktadır.
Bu projeler arasında yer alan TANAP (Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi) projesi, doğal gazın Avrupa pazarlarına güvenli şekilde temin edilmesine,
Türkiye’nin gittikçe artan doğal gaz talebinin karşılanmasına ve aynı zamanda ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasına katkı sağlayacağı düşünülen bir projedir.
2011’de Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
arasında imzalanan Mutabakat Zaptı çerçevesinde Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet
Petrol Şirketi (SOCAR) tarafından TANAP Doğalgaz İletim A.Ş. kuruldu ve TANAP Projesi’nin tasarımı, inşaatı ve bunları takiben işletilmesini tamamlamak üzere
Proje Sahibi olarak yetkilendirildi. Projenin hukukî altyapısını 26 Haziran 2012 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin
Hükümetler Arası Anlaşma” ve eki “Ev Sahibi Hükümet Anlaşması” oluşturmaktadır.
Söz konusu Ev Sahibi Hükümet Anlaşması bilahare 26 Mayıs 2014 tarihinde tadil
edilerek yeniden imzalandı ve değişik hâliyle 10 Eylül 2014 tarihinde TBMM tarafından onaylandı. TANAP’ın politikası, Azerbaycan gazını Türkiye ve Avrupa’daki
alıcılara etkin bir biçimde taşıyabilmek için en iyi uygulamalar ve endüstri standartla
rıyla tasarlanmış bir doğal gaz boru hattı sistemi sağlamak olarak belirlenmiştir.
Bakü, 2015’te TANAP ve TAP enerji projelerinin gerçekleşmesi için somut çalışmaları hayata geçirdi. Doğu ile Batı arasında önemli bir köprü olarak kabul edilen
söz konusu projelerin uygulanmasına başlandı. Bu bağlamda Azerbaycan’ın Yeni İpek
Yolu projesinin gerçekleşmesinde oynadığı önemli rol 2015 yılında daha da netleşti.
SOCAR, gerek denizde, gerekse karada petrolün ve doğal gazın daha verimli üretimi amacıyla dünyada birçok şirketle ortak projeler gerçekleştirmektedir. Bugüne
kadar SOCAR dünyanın 20’den fazla ülkesinin 30’dan fazla şirketiyle Azerbaycan’ın
petrol ve gaz yataklarının ortak işlenmesine dair 26 anlaşma imzaladı. Azeri-Çırak-Güneşli, Şahdeniz, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Güney Kafkasya gaz boru hattı projeleri bu bağlamda büyük önem arz etmektedir.
Azeri-Çırak-Güneşli ve Şahdeniz gibi projeler denizde, Hazar’ın Azerbaycan
sektöründedir. Anlaşmaya göre, yatakların tam kapasiteli işlenmesi üç faz (safha)
üzerinde yapılmaktadır. Faz-1 projesi Azeri yatağının merkezi bölümünün, Faz-2
projesi Azeri yatağının batı ve doğu kısımlarının, Faz-3 projesi ise Azeri, Çırak yataklarının ve Güneşli yatağının derinliklerde bulunan kısmının tam kapasiteli işlenmesini kapsar.
Azerbaycan, mevcut petrol üretimini üç farklı boru hattıyla ihraç etmektedir. Üretimin % 80’lik bölümü Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) yoluyla ihraç edilmektedir. Bu
yolların dışında karayolu ve demiryolu gibi ulaşım biçimleri de ihracatta kullanılmaktadır. Özellikle Azerbaycan’ın en zengin rezervlere sahip Azeri-Çırak-Güneşli
bölgesi başta olmak üzere petrol üretimi SOCAR tarafından üstlenilmekte ve ihraç
edilme süreçlerinde de aktif rol oynamaktadır. Bununla birlikte SOCAR ülkenin petrol üretiminin % 20’lik bölümünü karşılamakta, geriye kalan bölüm ise BP yönetimindeki AIOC tarafından yapılmaktadır. Bu konsorsiyumu oluşturan diğer firmalar
ise Chevron, Statoil, Türkiye Petrolleri, Exxon Mobil’dir. BP 1992 yılından itibaren
ülkedeki en önemli yatırımcı konumunu sürdürmektedir.121
Türkiye, Azerbaycan enerji sektöründe; TPAO aracılığı ile mevcuttur ve 3,2 milyar
doları aşan yatırımı ile bir Türk kamu şirketinin yurtdışında gerçekleştirdiği en büyük
yatırımıdır. Bu projelerde TPAO; ACG (Azeri-Çırak-Güneşli) Projesi (% 6,75), Şah
Deniz Projesi (% 9), Alov Projesi (% 10) hisseleri oranında yer almaktadır. Ayrıca,
Bakü-Tiflis-Ceyhan Ana İhraç Ham Petrol Boru Hattı Projesini hayata geçirmek
amacıyla kurulan BTC Co.’da % 6,53, Şah Deniz gazını taşıyacak Güney Kafkasya
Doğal Gaz Boru Hattı projesinde ise % 9 hisseyle yatırımcı konumundadır.
Azerbaycan’ın başta petrol üretimi olmak üzere enerji kaynakları ihracatı Türkiye’nin ekonomik yapısı ve transit ülke konumu dolayısıyla önem taşımaktadır. Özellikle sanayi üretimi bakımından ithal edilen yer altı zenginliklerine bağlılık başta
olmak üzere coğrafî yönden bölge zenginliklerinin ihraç pazarlarına aktarılması bakımından da önemli bir konumdadır. Bu bakımdan arz güvenliğinin sağlanması ve
enerji ihtiyacının karşılanması anlamında da Türkiye-Azerbaycan arasındaki işbirliği
önem arz etmektedir. Faz-2 gazının belirli bir kısmı da Türkiye’ye verildiğinde, 2015
yılından sonra Türkiye’nin gaz ihtiyacının yaklaşık % 30’u Azerbaycan’dan karşılanmaya başlandı.
Azerbaycan’da elektrik enerjisi 13 termik ve 15 hidroelektrik santralden sağlanmaktadır. Söz konusu güç santrallerinin tamamı devletindir. Elektrik dağıtım işi ise
özel şirketler tarafından uzun vadeli sözleşmelerle yürütülmektedir.
Azerbaycan İES 20 Ekim 1981’de, Cenub ES, 1 Temmuz 2013’de, Sumgait ES
19 Kasım 2009’da, Şimal ES 29 Kasım 2002’de, Sengeçal ES 24 Aralık 2008’de, Bakü
İEM 19 Ekim 2000’de, Bakü ES 22 Şubat 2007’de, Şahdağ ES 18 Eylül 2009’da,
Astara ES 3 Şubat 2006’da, Şeki, ES 14 Ekim 2006’da, Haçmaz Es 7 Aralık 2006’da,
Nahçivan ES 20 Aralık 2006’da, Nahçivan KTES 20 Aralık 2006’da faaliyete geçen
termik santrallerdir.122
Sumgait elektrik santrali Temiz Tesis prensibi ile çalışmaktadır ve 15 Ekim
2010’da Birleşmiş Milletler tarafından Azerbaycan’da ilk kez tescil edilmiştir. Uluslararası uzmanların görüşüne göre sadece bu proje karbon gazının atmosfere atılmasını
yılda 1,5 milyon ton azaltmıştır.123 Azerbaycan’da hidroelektrik santralleri: Mingeçevir
SES 1953, Şemkir SES 1982-1983, Yenikend SES 23 Mayıs 2000, Fuzuli SES 25
Aralık 2012, Tahtaköprü SES 28 Eylül 2013, Şemkirçay SES 15 Kasım 2014, Varvara
SES 1956-1957, İsmaıllı 1 KSES, 14 Ağustos 2013, Kusar 1 KSES 20 Aralık 2012,
Araz SES 1970-1974, Bilev SES 3 Ekim 2010, Arpaçay 1 SES 7 Nisan 2014, Vayhır
1 SES 20 Aralık 2006, Arpaçay 2 SES 7 Nisan 2014, Göyçay KSES 6 Ekim 2015.124
Azerbaycan’da Kamusal Gelişmeler
Bağımsızlığın ilk yıllarında yaşanan ekonomik kriz halkın geçim şartlarını zorlaştırmış, erzak ürünlerinin, yolcu taşıma ücretlerinin çok fazla artmasına yol açmıştı.
1992-1994’de hiper enflasyonu engellemek için 1995-1996 yıllarında yapılan
çalışmalar sonucunda 1996’ın ilk yarısında ortalama aylık maaşın artış sürati, hızla
zayıflayan enflasyonu ilk kez geçti. 2000’de ortalama aylık nominal maaş 221,6 bin
manattı. Fakat çalışan halkın yarıdan çoğunun geliri ortalama aylık maaş seviyesinin
altındaydı. Halkın sosyal güvencesini sağlamak için çalışmalar yapıldı. 24 Temmuz
1994’te Halk Sosyal Güvenlik Fonu kuruldu. Bu fon bütün teşkilatlardan sigorta payı
topladı ve oluşan miktarla emekli paraları ve ödenekler karşılandı. Halkın % 38,2’sine
emekli maaşı ve ödenek veriliyordu. 1.600.000 kişi (öğretmen, gazi, şehit, yardıma
muhtaç olanlar vb.) bu sosyal imkanlardan istifade etti.
Azerbaycan’da göçmen ve mülteci sorunu ciddi bir problemdi. Mülteci ve göçmenlere sosyal koruma sağlayacak özel bir program hayata geçirildi, bütçeden malî
destek alan kurumlarda çalışanların maaşları artırıldı, bir grup edebiyat, sanat ve bilim
insanına, genç yeteneklere ferdî burslar verildi, devlet bütçesinden sosyal amaçlar için
yapılacak harcamalar üç kat artırıldı, savaş gazilerinin konut koşullarını iyileştirmek
için evler inşa edildi ve ücretsiz dağıtıldı, insanların refah durumunu iyileştirmek için
Azerbaycan’da “Yoksulluğun Azaltılması ve Ekonomik Kalkınma İçin Devlet Programı” hazırlandı, 2002 yılı Haziran ayından itibaren ülkeye ve halka önemli katkı
sağlayan kişilere Yüksek Prezident Bursu verildi.125
1980’li yılların sonlarından itibaren Azerbaycan’da evler/apartmanlar bakımsız bir
durumdaydı. Şehirlerde yaşanan birçok olay (1990 Kanlı Ocak Günleri, Hazar Denizi’nin sularının yükselmesi, Karabağ’da yaşanan savaşın zararları vb.) sonucu yaşayış
yerlerinde ciddi sıkıntılar yaşanmaktaydı. 100.000’den fazla ev, 4.366 sosyal yapı yok
edilmişti.126 Yüzlerce kilometrelik yol, demiryolu, sekiz büyük köprü harabe hâlindeydi. Şehir ve köylerde sosyal ulaşım araçları eskimişti. Su, gaz, elektriğin dağıtımında
sık sık kesintiler yaşanıyordu. Başkentte üç milyon kişi yaşadığı için nüfus artışı hizmet, teminat, sağlık ve temizliği zorlaştırıyordu. Evler tamir edilmiyor, eski binalar
yıkılıyordu. Sosyal konut inşaatları azalmıştı. Önce, Devlet Konut Fonu’nun özelleştirilmesine başlandı. 1991-2000 yılları arasında ülkede binlerce metrekare gerek ferdî
gerekse kooperatifler tarafından evler inşa edildi. Bu bağlamda Türkiye Azerbaycan’da
inşaat sektöründe yer almakta ve gerçekleştirdiği projelerle beğeni toplamaktadır. 127
Şehir ve köylerde iş adamları ve yatırımcılar tarafından çağdaş, millî ve klasik üslupta
güzel binalar, ticaret merkezleri yapıldı. Bankalar için gökdelenler, çok katlı apartmanlar inşa edildi. Oteller yeniden düzenlendi ve Avrupa standartlarına uygun hale
getirildi. Süpermarketler, fuarlar, ticaret merkezler ile Bakü çağdaş bir şehre dönüştü.
Şehirlerde ve köylerde imar faaliyetleri arttı. Bakü Bulvarı yeniden kurulurken birçok
park ve bahçe de şehirlerde halkın istifadesine sunuldu. Yeni otoyollar açıldı, mevcut
otoyollar yeniden düzenlendi.
Telefon ve televizyon istasyonlarının yeniden kurulumu sağlandı. Uluslararası telefon santralleri inşa edildi, uydu iletişim sistemi yaratıldı. Fiber optik kablo hatları
çekildi. Azerbaycan’ın telekomünikasyon altyapısına geçmişte olduğu gibi bugün de
büyük yatırımlar yapılmakta ve bu sektör enerjiden sonra ülkenin en fazla yabancı
sermaye çeken sektörü konumunda bulunmaktadır. Telekomünikasyon ekonominin
diğer alanlarından daha hızlı gelişmektedir. Cep telefonu abone sayısı nüfusla eşdeğer
hale gelmiştir. Internet kullanıcılarının sayısı her geçen yıl süratle artmaktadır.
Nakliyat vasıtaları iyileşti. 1995’de Nahçivan Havaalanı’nda kargo uçaklarının
inmesi için çağdaş pistler açıldı. Gence Havaalanı yeniden kuruldu ve uluslararası
statü kazandı. Bakü Limanı yeniden tesis edildi ve yeni İpek Yolu’nun ana limanı
hâline geldi. Bugün Azerbaycan’da beş havaalanı bulunmaktadır: Bakü Haydar Aliyev
Uluslararası Havaalanı ile Gence, Nahçıvan, Yevlah ve Zerdab havaalanları. Azerbaycan’dan 30 ülkeye doğrudan uçuş yapılmaktadır. Bakü’den tüm şehirlere otobüsle
ulaşım mümkündür. Bakü’den Tahran’a otobüs seferleri mevcuttur.
Sağlık alanında da iyileştirmeler yapıldı. Hastaneler yeniden düzenlendi. Salgın
hastalıklarla mücadele edilerek bilhassa çocuk hastalıklarına karşı önemli kampanyalar başlatıldı. Azerbaycan’da devlet, sağlık sektörünü yeniden planladı ve hastaneler
başta olmak üzere halk sağlığı konusunda önemli adımlar atılmaya başlandı.
Sosyal tesislerin inşası 2014’ün öncelikli listesinde yer aldı. 60’dan fazla tıp merkezi, 50’den fazla okul inşa edilip kullanıma açıldı. Azerbaycan’da ortalama aylık maaş
600 dolar düzeyinde idi. 400.000 insan adresli sosyal yardım, 90.000’den fazla aile de
devletten bireysel sosyal yardım aldı. Devlet tarafından her aileye ortalama 200 dolara
yakın para verildi.
2015’te ülkede yapılan bir dizi reform sonucunda sosyo-ekonomik alanda gelişim devam etti. Gayri safi yurtiçi hâsıla 50 milyar dolar civarında olup burada petrolsektörü önemli bir etkendi. Bu alan geçen yıl % 4’ten çok artış gösterdi. Genel olarak
yıl boyunca petrol endüstrisi % 7,7 büyüdü. 2015 yılında halka adresli sosyal yardım
programı kapsamındaki çalışmalara devam edildi. 2015 itibariyle ülkede 114.000 aile
veya 500.000’e yakın insan sosyal yardımdan istifade etmektedir.128
Kültürel Perspektifler
Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra pek çok alanda olduğu gibi kültürel
hayatta da bir canlanma yaşandı. Fakat kültürün gelişmesine olumsuz tesirler yaratan
bir takım engeller de vardı: Dağlık Karabağ’da yaşanan savaş, Ermeniler tarafından
yüzlerce sosyal kültürel yapının imha edilmesi ve eski Sovyet cumhuriyetleri ile kültürel ilişkilerin zayıflaması vb.
21 Aralık 1991’de Latin harfli Azerbaycan alfabesinin yeniden yapılanması sürecine hız verildi.129 1992 Eylül ayında ortaokulların birinci sınıfında dersler bu alfabe ile yapılmaya başlandı. Fakat yeni alfabenin topyekûn kullanılmasında aksamalar
söz konusu oldu. 18 Haziran 2001’de Latin harfli alfabe kesin olarak ülke genelinde
tatbik edildi. Latin alfabesi ile ilgili çalışmalar devam ederken 18 Temmuz 2001’de
1 Ağustos’tan itibaren Azerbaycan’da Latin alfabesine geçilmesi, basının, eğitimin,
resmî yazışmaların ve konferansların ana dilinde olması konusunda karar alındı ve
uygulamaya konuldu.
9 Ağustos 2001’de “Azerbaycan alfabesi ve Azerbaycan dili gününün tesisi için”
Devlet Başkanı’nın kararnamesi yayınlandı. 1 Ağustos Azerbaycan’da Azerbaycan alfabesi ve Azerbaycan dili günü olarak kaydedilmektedir.
1992’de Türkçe konuşan halkların manevî birliğini kuvvetlendirmek, kültürünü
geliştirmek ve tebliğ etmek amacıyla Türkçe konuşan ülkelerin Kültür Bakanlıklarının Daimi Konseyi, 1993’te konseyin icra kurumu olan -TÜRKSOY (Türk Kültür ve
Sanatları Ortak Yönetimi) kuruldu.
1994 yılından itibaren Azerbaycan aydınlarının ev müzelerinin kurulması veya
restorasyonu ile anma günlerinin düzenlenmesi ile ilgili çalışmalar yapıldı. Bunların
yanısıra yaratıcılık grupları, yardım cemiyetleri, Azerbaycan Kültür Fonu, Bakü Kültür Merkezi vb. teşkilatlar oluşturuldu.
1996’da Azerbaycan UNESCO ile işbirliği memorandumu imzalandı. Ortak Türk
kültürünü gelecek nesillere aktarmak ve dünyaya tanıtmak için çalışan bir kurum olan
TÜKSOY, aynı yıl imzalanan bir anlaşma ile UNESCO, tarafından tanındı ve desteklendi.130
Kasım 1997’de Kültür Yasası ilan edildi ve Azerbaycan Avrupa Kültür Sözleşmesi’ne dahil oldu. Bu pek çok ülkede iki taraflı kültürel ilişkilerin kurulmasına, Azerbaycan’ın yurtdışında kültürel ilişkilerinin geliştirilmesine imkân sağladı.
Uluslararası Kalkınma Birliği ile Azerbaycan Hükümeti arasında imzalanan
Kültürel Mirasın Korunmasına Yardım Anlaşması’na göre, Bakü’de Şirvanşahlar saray-kompleksinde, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nde Mümine Hatun ve Karabağlar
türbelerinde, Şeki Han Sarayı’nın restorasyon ve onarım çalışmalarına başlanıldı.
2002 yılında Azerbaycan, Uluslararası Abidelerin Restorasyonu, Korunması ve
Araştırılması Merkezi üyeliğine ve ilk kez Şirvanşahlar saray-kompleksi ve Kız Kalası
dahil İçeri Şehir Devlet Tarihi Mimarlık Kompleksi, UNESCO’nun Dünya Kültürü Mirası listesine dâhil edildi. 12 Ocak 2004 Devlet Başkanının “Azerbaycan Millî
Ansiklopedisinin yayını” ve “Azerbaycan dilinde Latin harfli toplu yayınların uygulanması” hakkındaki emrine istinaden pek çok sanatsal yayın okurların istifadesine
sunuldu.
Azerbaycan Mayıs 2015’te III. Kültürlerarası Diyalog Forumu’na ev sahipliği yaptı. Programa 100’den fazla ülkenin temsilcisi katıldı. Bakü Uluslararası İnsanî Forumu
toplantıları bir gelenek hâline geldi. Ayrıca, Bakü’de 2015 yılı Kasım ayında İslam
Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (ISESCO) Genel Konferansı XII. oturumu yapıldı.
Bu gibi çalışmalar ülkenin medeniyetler arası diyalogda önemli bir rol oynadığını
göstermektedir.131
Eğitim
Bağımsızlığın ilk yıllarında ekonomik ve siyasî problemler Azerbaycan eğitim sisteminde de sıkıntılara yol açtı. Eğitime yeterli bütçe ayrılamadı. Karabağ Savaşı yıllarında pek çok eğitim kurumunun yanı sıra 1.145 anaokulu, 690 temel eğitim okulu
dört teknik okul ve bir yüksekokul binası Ermenilerin eline geçti. Okul binaları, sınıflar kullanılamaz durumdaydı. Öğretmenlerden gerektiği şekilde yararlanılamadığı
için binlerce eğitimci öğretmenliği bırakmak zorunda kaldı. Fakat bütün bu süreçte
bazı olumlu değişimler de yaşandı. Eğitim komünist ideolojinin etkisinden çıktı, millî
anlayış hayata geçirilmeye çalışıldı. Birçok lise, özel orta ve yüksekokullara, yeni müfredat ve ders kitapları hazırlandı, yedi ciltlik Azerbaycan Tarihi yayınlandı. Okullarda
Azerbaycan Tarihi dersinin saati arttırıldı.132
Göçmenler için okullar meydana getirildi. BM’nin Göçmenler Yüksek Komiserliği ile 514 birleşik sınıf yapıldı, dersler için binlerce araç gereç temin edildi. 2000-
2001’de ülkede 4.548 temel eğitim okulu faaliyet göstermekteydi. Burada 1.654 öğrenci eğitim görüyordu. 165.000’den fazla öğretmen de bu kurumlarda çalışmaktaydı.
Genel eğitim sisteminde bir takım değişiklikler yapıldı. Ortaokullar ve liseler kuruldu.
Eğitim sistemindeki en önemli değişiklik 1992’den itibaren yüksekokul ve ortaokullara giriş sisteminde test usulünün uygulanması oldu. Giriş sınavlarında şaibeli durumların önüne geçmek için planlanan sistem amacına ulaşmasına rağmen hâlâ bazı
eksiklikleri vardı. 1993’te üniversitelerde lisans ve lisansüstü sisteme geçildi. 2000’de
birbirini tekrarlayan devlet yüksek eğitim kurumları birleştirildi. İki yeni devlet yüksekokuluna ve beş yükseköğretim kurumuna üniversite statüsü verildi.
2005 yılında okullarda 1. ve 11. sınıf öğrencilerine ücretsiz ders kitabı sağlanması
çalışmaları sona erdi. 19 Haziran 2009’da Eğitim Kanunu kabul edildi.
1990’lı yılların sonunda başlayan yükseköğretimlere yönelik TEMPUS/TACIS133
,
NATO’nun “Bilim Barışın Koruyucusu” Programı ve birçok Avrupa devleti ile yapılan ikili anlaşmalar ile uluslararası işbirliği çerçevesinde çeşitli projeler hayata geçirildi. 19 Mayıs 2005’te imzalanan Bologna Deklarasyonu ülkede eğitimin uluslararası
sisteme entegrasyonu için önemli bir adım oldu.
2001-2002’de Azerbaycan tarihçileri, bilim adamları ve eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler tarafından hazırlanan 6. ve 11. sınıflar için Dünya Tarihi neşredildi.
Azerbaycan Diller Üniversitesi’nde yapılan eğitim reformları çerçevesinde, TİKA
Başkanlığınca 2010 yılında üniversitenin Mütercim-Tercümanlık Fakültesi’nde 12’şer
kişilik iki sınıf odası ve 1 konferans salonundan oluşan simültane tercüme laboratuvarı kuruldu.
Güzel Sanatlar Müzik
Bağımsızlık döneminde Azerbaycan bestecileri yurtdışındaki müzik festivallerinde, uluslararası müsabakalarda, dünyanın saygın kültür, müzik projelerinde yer aldılar
ve Azerbaycan müziğini dünyaya tanıttılar. A. Melikov, V. Adıgözelov, H. Mirzazade,
A. Alizade, T. Bakıhanov, F. Karayev İ. Hacıbeyov, F. Alizade, C. Kuliyev, E. Dadaşova,
R. Hesenova, K. Memmedov ve F. Hüseyinov’un eserleri Türkiye Norveç, Hollanda,
Kıbrıs, ABD, İsviçre, Almanya ve Tayland’da vb. ülkelerde sergilendi Türkiye’de A.
Melikov (7. senfonisi), V. Adıgözelov (Çanakkale Oratoryosu), Kıbrıs’ta T. Bakıhanov’un (Kuzey Kıbrıs Fasılları, Kuzey Kıbrıs Süiti) vb. prömiyerleri sahneye koyuldu.
Hollanda’da F. Karayev (Hutbe, Muğam, Sure, Babil Kıyameti 2000), F. Alizade (Serap) ve R. Hasanova’nın (Sema) eserleri sahnelendi.
2003’de V. Adıgözelov’un Azerbaycan şairi Natevan’a hasredilen Han Kızı Natevan (Aralık 2003) operasının prömiyeri yapıldı. 2003 yılında Azerbaycan muğamı
UNESCO tarafından insanlığın manevî mirasına dahil edildi. 18-24 Mart 2009’da ise
İslam kültürünün başkenti ilan edilen Bakü’de “Mugam Dünyası” Uluslararası Müzik
Festivali yapıldı.
2008’den itibaren Azerbaycan Eurovision Şarkı Yarışmasına katılmaktadır. 2011’de
Almanya’nın Duesseldorf şehrinde düzenlenen yarışmada Nigar ve Eldar ikilisi seslendirdiği “Running Scared” adlı parça ile Azerbaycan’a birincilik getirdi. Yarışmanın
gereği olarak 2012 Eurovision Şarkı Yarışması da Bakü’de yapıldı.
Tiyatro
1990’dan sonra Azerbaycan tiyatrosu klasik ve çağdaş dünya yazarların eserlerini
sahnelemeye başladı.
Sovyetler Birliği devrinde Azerbaycan tiyatrosu yalnızca Moskova, Leningrad,
Minsk, Kiyev, Tiflis ve diğer Sovyet şehirlerinde turnelere gidiyordu. 1998’de Azerbaycan Devlet Akademik Millî Dram Tiyatrosu (ADAMDT) ikinci kez (ilki 1919’da
Tiflis Azerbaycan Dram Tiyatrosunun Türkiye turnesi idi) Türkiye’ye turneye çıktı.
Devlet tiyatrolarının yanı sıra özel tiyatrolar da kuruldu ve faaliyete başladı. 8-12
Kasım 2010’da Azerbaycan’da düzenlenen “Dünya Tiyatro Prosesi XXI. Yüzyılda:
Problemler, Perspektifler, Alternatifler” adlı Bakü Uluslararası Tiyatro Konferansı
Azerbaycan tiyatrosunda önemli olaylardan biri oldu. Bu konferansa Avrupa, Asya ve
Amerika’dan ünlü tiyatro uzmanları, rejisörler, tiyatro yazarları ve eleştirmenler katıldı.
Azerbaycan’da profesyonel anlamda kurulan tiyatronun kuruluşundan itibaren
geçen 100 yıldan fazla zamanda ülkede önemli tiyatro grupları kuruldu. Bugün Bakü’de M. F. Ahundov Adına Azerbaycan Devlet Akademik Opera ve Bale Tiyatrosu
(ADAOBT), S. Vurgun Adına Azerbaycan Devlet Rus Dram Tiyatrosu (ADRDT),
Ş. Kurbanov adına Azerbaycan Devlet Musikili Komedi Tiyatrosu (ADMKT), Azerbaycan Devlet Genç Tamaşaçılar Tiyatrosu (ADGTT), A. Şaik Adına Azerbaycan
Devlet Kukla Tiyatrosu (ADKT), Belediye Tiyatrosu (BT), Gençler Tiyatrosu (GT),
Pandonim Tiyatrosu (PT) faaliyet göstermektedir. Nahçıvan, Gence, Lenkeran, Sumgayıt, Ağdam ve Mingeçevir’de de devlet tiyatroları vardır.
Azerbaycan sineması bütün maddî sıkıntılara rağmen hayatta kaldı. Özel stüdyolar oluşturuldu. Azerbaycan film stüdyosu 1994’te devlet bütçesinden finanse edildi.
Aynı yılda Devlet Film Fondu teşkil edildi. Bu fond Azerbaycan’da çekilen filmler,
ayrıca örneği sadece yabancı ülkelerde kalmış olan filmleri toplamaya başladı. Çeşitli
konular hakkında çekilen filmlere Karabağ Savaşı sırasında göçmenlik hayatının trajik öykülerini içeren yeni konular da eklendi. 2000’li yıllar millilik temelinde Azerbaycan’da yeni sinemacılar neslinin de doğuşu oldu. Bu, aynı zamanda güzel sanatlarda
şekil itibariyle geleneksellik ve çağdaşlık, içerik itibariyle de kendine dönüş ve insanî
değerlerin ifadesinin ön plana geçişi idi.
Kitle İletişim Araçları
SSCB’de glasnost ve perestroyka devrinde nispeten ılımlı bir atmosferde yayınlanan gazeteler mevcuttu. 1989’da Azerbaycan gazetesi neşredildi. Özgür basının kırlangıcı kabul edilen Azatlık gazetesi de 24 Aralık 1989’da yayınlanmaya başlandı. 1990’da
Zerkalo, Ses, 1991-1992’de Yeni Müsavat, İki Sahil, 525-ci qəzet, Yeni Azerbaycan gazeteleri çıkıyordu. 1998’de sekiz dilde 300’den fazla gazete ve dergi neşredilmekteydi.
Gazetelerin ikisi devlete, diğerleri siyasî parti, sosyal teşkilatlar veya şahıslara aitti.
7 Aralık 1999’da Kitle İletişim Araçları hakkında bir kanun çıkartıldı. Bu kanun 23 Kasım 2001, 28 Aralık 2001, 30 Nisan 2002 ve 16 Aralık 2014’te ilave ve
değişikliklerle yenilendi. 31 Mayıs 2008’de Azerbaycan’da Kitle İletişim Araçlarının
Gelişimine Devlet Desteği sağlandı.135 22 Mayıs 2009’da Kitle İletişim Araçlarının
Gelişimine Devlet Desteği Fonu kuruldu.
Azerbaycan yeniden bağımsızlığını kazanınca haber ajanslarının sayısı da artmaya
başladı. 3 Mart 1995’te Bakanlar Kabinesine bağlı Devlet Telgraf Ajansı, 17 Ocak
2000’de Azerbaycan Devlet Telgraf Ajansı olarak adlandırılmaya başlandı. AzerTAc
devlet haberleri ile birlikte sosyal, siyasî konularda ilim, kültür, sağlık vb. bütün bir
gün içinde Azerbaycan Türkçesi, Rusça ve İngilizce haber vermektedir.136
Azerbaycan’da radyo ve televizyon hayli yaygın bir vasıta oldu. Radyo yayınları 13 dilde,
1992’den itibaren ise Avrupa için İngilizce olarak dünyaya yayıldı. 1992’de Türkçe konuşan
ülkelerin büyük bölümünde Türkiye Avrasya televizyonu yayına başladı. 1996’da Bakü’de
temeli 1982’de atılan yüksekliği 310 metre olan yeni bir televizyon kulesi yapıldı. Türkiye’nin TÜRKSAT uydusu vasıtasıyla yayınlar problemsiz ve kaliteli alınmaya başlandı.
Şubat 2004’ten itibaren AzTV’nin programlarının Avrupa ülkelerine yayını temin edildi.
14 Şubat 2011’de Azerbaycan’ın yeni televizyon kanalı olan “Kültür” kanalı yayına başladı.
2005’te şirket “Azerbaycan Televizyon ve Radyo Yayınları” Anonim şirkete dönüştü. Halen İdman Azerbaycan Televizyonu, Medeniyet Azerbaycan Televizyonu, Azad
Azerbaycan Televizyonu, ATV International, İçtimai Televizyon, ANS, Hazar, Space
Teleradio, Lider vb. Azerbaycan kanalları ile Nahcivan’da faaliyet gösteren televizyon
kanalları da vardır. Bunun yanısıra ABD, Kanada ve Rusya’da yayın yapan Azerbaycan
televizyonlar da mevcuttur.
Spor
Azerbaycan 1991’den itibaren Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne, 1994’ten itibaren Avrupa Futbol Federasyonuna vb. spor teşkilatlarına üyedir. 1997 yılında kurulan Azerbaycan Millî Olimpiyat Komitesi’ne İlham Aliyev başkanlık yaptı. 1996
yılında Azerbaycan sporcuları XXVI. Yaz Olimpiyat Oyunları’nda ilk kez bağımsız
Azerbaycan’ı temsil ettiler. 2014 yılında Azerbaycan sporcuları uluslararası müsabakalarda 321’i altın olmak üzere 823 madalya kazandılar. Devlet sporculara özel bir
önem vermekte ve onların katıldıkları şampiyonalarda ülkeyi en iyi şekilde temsil
etmelerini beklemektedir. Sporcuların yaşam seviyeleri de düşünülmektedir. Her yıl
ünlü sporcuların geçim problemlerinin halledilmesine çalışılmaktadır. 10 yıldan fazla
bir süredir her yıl 20’den fazla sporcuya, teknik adamlara, uzmanlara devlet tarafından
evler verilmektedir. İlham Aliyev uygulanmakta olan bu siyasetin devletin sporculara
olan ilgisinin olduğunu ve bu sistemin devam edeceğini bildirmektedir.
Millî Olimpiyat Komitesi, Gençlik ve Spor Bakanlığı birlikte ortak bir program
yürütmektedirler. Spor tesisleri kurulmaktadır. Ayrıca kulüp ve federasyonlar da spor
tesislerini kurmaktadırlar. 41 Olimpiyat Merkezi kurulmuş olup bir kısmının inşaatı
devam etmektedir.
Azerbaycan Uluslararası Bisiklet Yarışları’na büyük önem vermektedir. İlk kez
9-13 Mayıs 2012’de Haydar Aliyev adına Tour d’Azerbaijan olarak başlayan yarışmalar her yıl düzenlenmektedir.
2015’de Bakü’de ilk Avrupa Oyunları düzenlendi. Oyunlar için inşa edilen 68.000
kişilik Bakü Olimpiyat Stadyumu’nda gerçekleştirilen müsabakalarda Azerbaycan 21
altın, 15 gümüş, 20 bronz madalya ile ikinciliği elde etti. 16 Haziran 2016’da yapılan
Formula 1yarışları ise tıpkı Monaco’da olduğu gibi Bakü’nün cadde ve sokaklarında yapıldı.138 5-21 Ağustos 2016’da XXXI. Rio de Janeiro Yaz Olimpiyatlarına Azerbaycan
56 sporcu ile katıldı. Sporcular bir altın, yedi gümüş ve 10 bronz madalya kazandılar.139
Sonuç
Azerbaycan’da öncelikli olan temel siyasî ve ekonomik meseleler ülkenin iç ve dış
politikasının da belirleyicileridir:
İlk sorun Karabağ’dır. Azerbaycan komşularının çoğuyla işbirliği içindedir. Gürcistan ve Türkiye ile petrol ve gaz yataklarının gelişimi ve boru hatlarının inşası için
gerek hukukî ve gerekse alt yapı meselelerinin işbirliğinde bulunmaktadır. Azerbaycan
işgale maruz kalan topraklarından işgalci unsurların çıkartılmasını barış için bir koşul
olarak ortaya koymaktadır. Azerbaycan kitle imha silahlarının yayılmasını engellemiştir. Ayrıca GUAM teşkilatının üye ülkeleri arasında işbirliği kavramının gelişimine yardım etmiştir. Ermenistan anlaşmazlığının çözümlenmemesi hiç kimseyi tatmin
etmemektedir. 1994’te imzalanan ateşkes Azerbaycan’ın barış noktasından baktığını
göstermektedir. Karabağ problemi esasında Azerbaycan kamuoyu uluslararası teşkilatlara artık güvenini kaybetmiştir Göçmenlerin çoğu yurtlarına geri dönememesine
rağmen bir kısmı yeni bir hayat kurmayı başarmıştır.
İkinci en önemli problem ekonomik sorunlardır. Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra petrol ve gaz sanayini geliştirmeyi öncelikli amaç olarak belirledi.
Ülkenin enerji stratejisi sayesinde ortaya çıkan problemlerin çözümlenmesi, hatların
inşası ve Azerbaycan’ın petrol ve gaz yataklarının işletilmesi konularında yurt dışı
destek sağlandı. Enerji dışı sektörde ise benzer stratejinin olmaması ekonominin geniş çaplı büyümesine engel oldu.
Azerbaycan’ın ekonomik gelişiminde rol halen petrol gaz hasılatına aittir. Ülke sanayisinde yatırımların esas kısmı petrol ve gaz alanlarında toplandı ve coğrafî açıdan
Bakü toprakları ülkenin diğer bölümlerine göre çok süratle gelişti. Özelleştirme hâlen devam etmektedir. Tarım topraklarının özelleştirilmesi sona ermiş olup küçük işletmelerin özelleştirilmesi sürmektedir. İşgücünün % 70’den fazlası artık özel sektörde
çalışmaktadır. Başka bir başarı ise vergi oranlarını azaltarak küçük ve orta müesseselerin gelişmesine çalışan yeni vergi mecellesinin kabul edilmesidir. Bu mühim tedbirlere
rağmen, Azerbaycan ekonomisi zayıftır, özellikle kırsal alanlarda yoksulluk atmaktadır ve ülkede halkın bağımsızlık döneminden önceki geçimini tekrar sağlamak için
ilk yıllarda çok çalışma yapılmıştır. Azerbaycan komşularından daha çok yabancı sermayeye sahiptir. Fakat petrol fonunun oluşturulması gibi önemli adımların atılmasına
rağmen, kaynakların eşit olmayan ekonomik, sosyal ve coğrafî dağılımı büyümekte
olan bir sorundur. Dengeli bir ekonomi oluşturma girişimlerine rağmen, bir veya iki
ana ihraç ürününe (petrol ve gaz) bağlı olan ekonominin diğer alanları daha zayıftır.
Azerbaycan 1980’lerin başındaki Sovyetler Birliği ile mukayese edilmemelidir.
Siyasî gruplar arasında açık diyalog ortamı da hala beklenen seviyede değildir. Muhalefet partilerinin sayısının artması da demokratik toplum yapısı adına olumlu bir
gelişmedir.
Azerbaycan, üç Kafkas ülkesi içinde en kalıcı ve esaslı siyasî partiler sistemine
sahip olmasına rağmen, muhalefet liderleri arasında esas itibariyle ideolojik ve siyasî
programlardan daha fazla siyasî hırs ve kişisel görüşlerde farklar vardır. 1992 yılından
beri yapılan seçimlerde iktidar partisine karşı muhalefet sağlam bir duruş gösterememektedir.
Bununla birlikte geçen 25 yılda Azerbaycan’da ciddi reformları hayata geçirmek
için ülkede yeni iç ve dış siyaset koşulları meydana geldi. Bağımsızlık güçlendi ve
dış baskı zayıfladı. Bu bir anlamda dış siyaset şartlarının değişmesi ile oldu. Uluslararası meselelerde pragmatik yaklaşıma sahip, sosyal-ekonomik problemleri Batı’nın
demokratik ülkeleri ile işbirliği sayesinde çözümlemeye çalışan siyasetçiler nesli geldi.
İstikrar, uluslararası desteğin geniş imkânları, demokratik kuralların güçlenmesi, reformların kadro potansiyeli Azerbaycan’ın son 25 yıl içinde en önemli kazanımları oldu.
Ülke yaşanan krizler ve birçok problemle birlikte elde edilen istikrar sonucunda
demokrasiye ulaştı. Böylece bağımsız olunan 25 yıl içinde Azerbaycan kendi devletçiliğini ve sosyal birliğini kuvvetlendirdi, dünya kamuoyunda nüfuz kazandı. Bir kısmı
henüz tamamlanamayan ancak büyük reformlar yapıldı, dünyanın çeşitli ülkeleri ile
ilişkiler kuruldu ve ülkenin gelişiminde önemli rol oynayan ciddi bir enerji sanayii
meydana getirildi.
Görüldüğü üzere Azerbaycan’ın en temel sorunu dış politikada eskisinden daha
çok düğümlenmiş olan Karabağ problemidir. Son günlerde cephe hattında artan gerilim ve tarafların birbirine yönelik saldırıları devam etmektedir. Yakın gelecekte bir
savaşın meydana gelme olasılığı tartışmalı olsa da sorunun barış yoluyla çözümüne
umutlar hâlâ devam etmektedir.
KAYNAKLAR
“18 medal çox yüksək göstəricidir”, 525-ci qəzet, www. 525-ci qəzet, 24 Avgust 2016.
-Shamkhal Abılov,-Ismayıl Isayev, , Azerbaijan-Russian relations: Azerbaijan’s Pursuit of Successful Balanced Foreign Policy, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, cilt 9, sayı 19, 2015, s. 113-143.
“ABD Başkanı Obama Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nı 4. Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne katılmaya davet etti”, trend news agency, http://tr.trend.az/news/politics/2477369.html, 6 Ocak 2016,
(28.02.2016)
“ABŞ Dağlıq Qarabağdakı Separatçı Rejimə Ayırdığı Yardımın Həcmini Artırıb”, APA Azeri Press
Agency, 1 İyul 2010, www.az.apa.az/print.php?id=191956, 6.08.2010;
“ABŞ Prezidenti Corc, Buş 907-ci Düzəlişin qüvvəsinin Dayandırılması Haqqında Sənədləri İmzalamışdır “, Dirçəliş XXI Esr,No. 47 Yanvar 2002, s. 63;
“ABŞ-ın Dağlıq Qarabağa Ayırdığı Maliyyə Yardımı Separatçı Rejimin Dəstəklənməsi Üçün
Göndəriləbilər-Vitse Spiker” Trend News, 2 İyul 2010, www.az.trend.az/print/1714409.html ,
(6.08.2010)
Ateşkes işgal edilmiş toprakların Ermenilerde kalması anlamına gelmemelidir”, Kaspi, 6 Aprel 2016.
“Azərbaycan 2015-ci İldə: İnkişaf Kursunun Yeni Uğurları”, 525-ci qezet, www.525ci qəzet,
(18.01.2016)
“Azərbaycan 2015-ci İldə: İnkişaf Kursunun Yeni Uğurları”, 525-ci qezet, www.525ci qəzet,
(18.01.2016)
“Azərbaycan Bölgede İstikrarın və Güvənliyin Korunmasında Başlıca Məqam Sahibidir”, Azerbaycan, 8 Yanvar 2016.
“Azerbaycan-İran İlişkilerinde Sorun Yok”,1news.com.tr, www.1news.com.tr, (23.05. 2013).
“Azerbaycan-İran İlişkilerinde Sorun Yok”,1news.com.tr, www.1news.com.tr, (23.05. 2013).
“Azərbaycan-İran Sənədləri İmzalanıb”, Bakı, AZERTAC, 24 Fevral 2016, http://www.azerbaijan.az/portal/newsaz.html?action=GetFullNews&ldid=2005… (24.02.2016)
Bağirov, Sabit, “Azərbaycan: Bazar İqtisadiyyatına Gedən Çətin Yol”, Müstəqilliyimizin 10 İlliyi.
Uğurlarımız, İtkilərimiz, Azərbaycan Naminə İctimai Forum, Bakı 2003, s. 213-264.*9888888888
“Bakü-Ceyhan’da Yeni Adım”, Radikal, 14 Nisan 1999, s. 13.
“Esas İhraç Boru Kemeri Üzre Danışıglar Yahın Üç Ay Erzinde Başa Çatacag”, Azadlıq, http:/
www.turan.az;
“Heydər Əliyev Fondunun Türkiyə nümayəndəliyi İzmirdə iftar süfrəsi təşkil edib” http://www.
heydar-aliyev-foundation.org/az/content/view/102/2775/ , (03. 08. 2013)
“Heydər Əliyev Fondunun Türkiyə Nümayəndəliyi Qurban Bayramı Münasibətilə Tədbirlər Keçirib”, http://www.heydar-aliyev-foundation.org/az/content/view/102/1188/ (08.11.2010);
“İpək Yolu İri Dövlətlərin Böyük Oyunları”, Həftə, 7 Avgust 1988, s. 5.
“Prezident İlham Əliyev 2015-ci ilin idman yekunlarına həsr olunan mərasimdə iştirak edib: Azərbaycan Prezidenti İlham Əliyevin nitqi (23 Dekabr 2015-ci il)”
“Sumqayıt ES: Texniki iqtisadi Göstəricilər yüksəkdir “http://www.azerenerji.gov.az/index.
php?option=com_content&view=article&id=1192%3Asumqayit-es-texnk-qtsad-goestrclr-yuek
Güney Kafkasya milletleri içinde Azerbaycan Türkleri sadece nüfus itibariyle
çoğunlukta olmalarıyla değil, Ermeni ve Gürcülerden farklı olarak Yakın Doğu’nun
komşu ülkeleri İran ve Türkiye ile etnik, dil, kültür ve dinî bağlara sahip olmalarıyla da
özel bir konumdadır. Bölgesel birlik fikri Güney Kafkasya’da çağdaş siyasî hayat kadar
eskiydi. Çarlık Rusyası’nın Zakafkasya (Kafkasya ötesi/Transkafkasya) dediği yerde
Gürcüler, Ermeniler ve Müslümanların yaşadığı yerleri birleştirmek fikri XX. yüzyıl
başlarında ortaya atıldı. Bu fikir Ermenilerin millî yönlerinin esas temsilcisi olarak
ortaya çıkan Taşnaksutyun Partisi tarafından desteklenmekteydi. Azerbaycan’ın en
büyük siyasî grubu Musavat da federalist parti kimliği ile Azerbaycan halkının güvenliği için mümkün olan en iyi yolu arıyordu. Çarlık Rusya devrinde yaşanan sıkıntılar
bölgenin kimliğini etkilerken Bolşevik İhtilali ve SSCB’nin kuruluşu Azerbaycan için
hem toprak kaybı ile sonuçlandı hem de sistemin oluşturduğu yeni bir devin başlangıcını oluşturdu. 90’lı yılların başında Sovyet İmparatorluğu’nun çöküşü, Sovyet
yıllarında halkların dostluğu adıyla dondurulan problemler Ermeniler ve Azerbaycan
Türkleri arasında etnik mücadeleleri, baskıları ve problemlerin yeniden ortaya çıkmasını hızlandırdı.
Bu sırada milletlerarası farklılıkları azaltmak için halk mübadelesi yapıldı.
Bu sırada milletlerarası farklılıkları azaltmak için halk mübadelesi yapıldı. Azerbaycan Türkleri ve Ermeniler artık aynı şehirlerde yaşamıyorlardı. Ocak 1990’da veya
daha önce 1918 ve hatta 1905’te şehirlerde meydana gelen ve gelecek nesillerin hatıralarında derin izler bırakan kitlesel baskı ve zulmün bir daha meydana gelmesi
engellendi. Bu şehirler artık çok milletli olma özelliğini kaybetti.
1990’lı yılların başında ise SSCB’nin dağılmasını engellemek amacıyla 19-21
Ağustos 1991’de Moskova’da bir darbeye teşebbüs edildi. “Ağustos Darbesi” adıyla
bilinen bu darbe demokratik eğilimlerin güç kazanması, halkın tabandan bir direniş
göstermesi vb. sebepler yüzünden başarısız oldu.
1991 Ağustos Darbesi her ne kadar başarısız olsa da Azerbaycan’da siyasî durumun
gerginleşmesine ve halkın huzursuzluğuna yol açtı. Azerbaycan halkı ülke yönetimine
demokratik güçler ise siyasî muhafazakârlara karşı tepkilerini arttırdı. Bu protesto ve
mitinglerde halk, hükümetten, meclisin dağıtılmasını, yeni meclis seçimlerinin yapılmasını, ülkede olağanüstü halin lağvedilmesini, Dağlık Karabağ Muhtar Vilayeti’nde
egemenlik haklarının temin edilmesini talep ediyordu. 1
Azerbaycan Yüksek Sovyeti’nin halkın ısrarıyla toplanan 30 Ağustos 1991’deki
olağanüstü oturumunda “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının tekrar sağlanması hakkında bir beyanname” kabul edildi. Bazı milletvekillerine rağmen idare bu
beyannameyi referandumla meşrulaştırmak istemedi. Çünkü bu yasa SSCB’in dağılmasına engel olmak amacı ile kabul edilmişti.
8 Eylül 1991’de Azerbaycan’da devlet başkanlığı seçimlerinde Ayaz Niyazi Muttalibov yeniden seçildi. Ülkenin bağımsızlığını engellemek için dıştan baskılar arttı.
Böyle bir ortamda demokratik güçler, yönetimi kesin tedbirler almamakla suçlayarak
halkı iktidara bağlı olmamaya çağırdı. Bunun sonucu olarak iktidarda olan A. Muttalibov ile AHC yönetimi arasında 3 Ekim 1991’de yapılan görüşmede Millî Şura’nın
kurulması için mutabakata varıldı.2
5 Şubat 1991’de Azerbaycan SSC’in “Azerbaycan Cumhuriyeti” olarak adlandırılmasına karar verilmişti. Halkın talebi ile 18 Ekim 1991’de toplanan Azerbaycan
Yüksek Sovyeti “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı hakkında Anayasa kararını” kabul etti. Bu Azerbaycan’ın bağımsızlığının yeniden kazanılması demekti. XX.
yüzyılın sonunda Azerbaycan’ın bağımsızlığının tekrar elde edilmesi tarihî bir olaydı.
Devlet Başkanının hâkimiyetini sağlamlaştırmak amacıyla 18 Ekim 1991’de Prezident İdaresi de kuruldu. 26 Kasım 1991’de Yüksek Sovyet’in oluşturduğu Millî Şura
25 kişi demokratik blok temsilcisinden, 25 kişi de iktidar taraftarı milletvekilinden
teşkil edildi.3
Bu çalışmanın amacı Azerbaycan’ın bağımsızlığını 1991 yılında tekrar kazanmasıyla birlikte ülkenin 25 yıllık sürecini değerlendirmektir.
Azerbaycan’ın Bağımsızlığının Uluslararası Alanda Tanınması
SSCB’nin çöküşüyle birlikte yaşanan bütün bu gelişmeler bağımsızlık yolunda ilk
adımlar olarak kabul edildi ve 29 Aralık 1991’de “Azerbaycan’ın bağımsızlığı için” halk
oylaması yapıldı. Azerbaycan halkı oybirliğiyle bağımsızlık istedi. SSCB’nin dağılması ve
bağımsızlık referandumunun sonucunda Azerbaycan’ın bağımsızlığı meşruiyet kazandı.
Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti, sonra Romanya, Pakistan, İsviçre, İran, ABD, Rusya Federasyonu vb. devletler tanıdı. 1993 yılının başlarında Azerbaycan 116 devlet tarafından tanındı, 70 yabancı devlet ile diplomatik
ilişkiler kuruldu ve 14 uluslararası örgüte üye olarak kabul edildi. 4
Azerbaycan’da genel seçimlerle ilk devlet başkanlığı seçimleri 8 Eylül 1991’de yapıldı. Ayaz Niyazi Muttalibov oyların % 98,5’ini alarak Azerbaycan’ın ilk Prezidenti
(Devlet Başkanı) seçildi.5
6 Mart 1992’de Ayaz Mutallibov istifa etti ve yerine vekâleten Parlamento Başkanı Yakup Memmedov geçti. 7 Haziran’da yapılan başkanlık seçimini Halk Cephesi lideri Ebulfez Elçibey, oyların % 64’ünü alarak kazandı. Böylece
Ebulfez Elçibey Azerbaycan’ın ikinci Devlet Başkanı seçildi. 6
Bu siyasî gelişmeler sırasında Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) ve Musavat yönetimi, bu dönemde karşılaştığı karmaşık uluslararası sistem içinde tecrübeden yoksundu. Bundan dolayı dünya devletlerinin ekonomik ve siyasî çıkarlarına dayalı dünya
siyasetini kavrayıp anlamakta zorlandı. Azerbaycan kendi gibi yeni bağımsızlıklarını
kazanan Orta Asya devletlerinden yardım alamadı. AHC’nin Türkiye’ye yönelik politikası Rusya’yı, İran’ı ve Batılı devletleri tedirgin etti. Ermenistan’a askerî yardımını
arttıran Rusya ayrılıkçı unsurlara da destek vermekteydi.
Azerbaycan hakkındaki gerçeklerin, dünya kamuoyuna aktarılamaması sonucunda ABD, eski Sovyet cumhuriyetlerinin ekonomik ve siyasî faaliyetlerine destek vermek amacıyla 1992’de Özgürlüğü Destekleme Yasası (Freedom Support Act) çıkarttı.
Ancak ABD Kongresi Azerbaycan’ı Ermenistan’ı abluka altına almakla suçladı ve
Ekim 1992’de “Özgürlükleri Destekleme Yasası”na ek 907 sayılı maddeyi kabul ederek Azerbaycan’a yardımı Dağlık Karabağ sorununun çözümü ön koşuluna bağladı.
907 sayılı düzenleme ile ABD, Azerbaycan’a devlet düzeyinde her türlü yardımın
yapılmasını engelleyen sert kısıtlamalar getirdi.
Bağımsızlık Süreci ve Karabağ Problemi
1991 yılından başlayarak önce SSCB, ardından Rus askerî-siyasî güçlerinin yardımıyla Ermenistan Azerbaycan’a karşı geniş çaplı askerî operasyonlara başladı. Azerbaycan’ın bağımsızlığına engel olmak için Moskova, Dağlık Karabağ’da durumu daha
da gerginleştirdi. Karabağ Savaşı’nın en temel sebebini Ermenistan’ın Azerbaycan’a
karşı toprak iddiaları oluşturuyordu.
Azerbaycan SSC’ye bağlı DKMV’nin teşkilinden 68 yıl sonra (1991 yılında)
Azerbaycan Cumhuriyeti DKMV’ni ortadan kaldırdı. Uluslararası teşkilatların 2 Eylül 1991’de Ermeniler tarafından Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin oluşturulmasına
yönelik yaklaşımı Ermenilerin ayrılıkçılığını daha da arttırarak ilerleyişlerini genişletmelerine yol açtı. Sovyet Ordu birliklerinin yardımıyla Ermeniler Görenboy’da birkaç
köyü ele geçirip dağıttılar. Moskova’ya güvenip bir ordu kurmanın önemli olması gerektiğini kavrayamayan iktidar ise Dağlık Karabağ’da Azerbaycan Türklerinin savunmasız kalmasına sebep oldu. Dağlık Karabağ’da Ermeni silahlı kuvvetlerinin devam
eden hareketlerini önlemek amacıyla Azerbaycan Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu 9
Ekim 1991’de “Azerbaycan Millî Savunma Kuvvetleri” yasasını kabul etti. Bu kanuna göre 1991 yılı Kasım ayında 22 sınır bölgesinde yerli nüfustan gönüllü savunma
taburları oluşturuldu. Fakat savaş kabiliyetine sahip olmayan ve savunma taktiği seçmeye mecbur olan taburlar, Rus ve Ermeni silahlı güçlerinin saldırılarına nasıl engel
olunacağını bilmiyorlardı ve askerî harekâtlar başarısızlıkla sonuçlanıyordu. Bunun
temel nedeni ordunun gerekli silah ve mühimmatla temin olunmaması, taburların
dağınıklığı, askerî operasyonların uyumsuzluğu, orduda düzen ve disiplinin olmaması,
özel birliklerin az olması, askerî birliklerin bir kısmının siyasete bağlı kalmasıydı.8
Dağlık Karabağ’da Hocavend, Ermeniler tarafından saldırılara maruz kalınca durumu yerinde öğrenmek için üst düzey devlet ve hükümet temsilcilerini taşıyan bir
helikopter 20 Kasım 1991’de Karakend Ermeni yerleşim birimi yakınlarında vurulup
düşürüldü. Bu olay Azerbaycan halkını derinden etkiledi. Azerbaycan dünya devletlerinin Güney Kafkasya, özellikle Azerbaycan ile ilgili çıkarlarına yönelik bir siyaset
yürütmediğinden Dağlık Karabağ sorununun çözümünde ona gerekli destek verilmedi. Böylece adım adım savaşa yaklaşıldı.
ması”, Stratejik Analiz,
Dağlık Karabağ’da Ermenilerin Askerî Operasyonları
1991 yılının sonunda Rusya ile Ermenistan arasında Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Güvenlik Anlaşmasının imzalanmasıyla Rusya, Dağlık Karabağ Ermenilerinin
Azerbaycan’a karşı açıkça silahlanmasına fırsat yarattı. Böyle bir ortamda Ermeniler
Rusların yardımı ile Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan Türklerinin yaşadığı köylere saldırılarını genişlettiler. Karabağ Savaşı içinde en dramatik olaylar Hocalı’da yaşandı.
Hocalı 25-26 Şubat 1992’de yine Rus ve Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen bir saldırıyla ele geçirildi ve sivil halk öldürüldü. Bu saldırıda 613 kişi
öldü. Hocalı olayları insanlığa karşı yöneltilmiş en büyük suçlardan biri olarak tarihe
geçti. Hocalı faciası sonucunda ülkede siyasî gerginlik daha da arttı. 6 Mart 1992’de
Yüksek Sovyet’in olağanüstü oturumunda muhalefet, Hocalı olaylarından A. Muttalibov’u suçlayarak onu istifaya zorladı. Anayasaya göre başkanın yetkileri bu sırada
Yüksek Sovyet Başkanı olan Yakup Memmedov’a geçti. Moskova ise Ayaz Niyazi
Muttalibov’u yeniden iktidara getirmeye çalışıyordu.
Dağlık Karabağ sorununu dengelemek için Rusya, Fransa ve ABD’den oluşan
AGİT Minsk Grubu 24 Mart 1992’de oluşturuldu. Ülkede yaşanan olaylar Azerbaycan’da yeni topraklarının işgaline yol açtı. Hocalı faciasından sonra Ermenilerin bir
sonraki işgal hedefi kuşatma altında olan Şuşa ve Laçin idi. 9 Mayıs’ta Şuşa da düştü.10
15 Mayıs 1992’de SSCB askerî mülkiyet dağılımı hakkında Taşkent Anlaşması
imzalandı. Taşkent Anlaşması gereği; Azerbaycan’a verilen silah ve askerî mühimmat
temelinde ordunun kaynağı nispeten iyileşti, Azerbaycan Havacılık Alayı oluşturuldu.
Azerbaycan ayrıca Hazar Filosu’nun kuvvet ve mühimmatının da % 25’ine sahip oldu.
Ağustos 1993’te Cebrail, Fuzuli, Kelbecer bölgeleri Ermeniler tarafından işgal edilince ülkede siyasî kriz daha da arttı. Zengilan rayonu da 30 Ekim 1993’te kaybedildi.11
1993 yılının sonu 1994 yılının başlarında millî ordu bir takım başarılar kazandı. 12 Mayıs 1994’te ateşkes ilan edildi. Savaş sonucunda 20.000’den fazla kişi öldü,
Azerbaycan topraklarının % 20’sini kaybetti ve 1.000.000 civarında bir nüfus kendi
ülkesinde mülteci hayatı yaşamaya mecbur oldu.
Azerbaycan’da Siyasî ve İdarî Yapı
Haziran 1993’te Suret Hüseyinov’un komutasında 709 sayılı askerî birlik Savunma Bakanlığına bağlı olmaktan vazgeçerek Gence’de askerî isyan başlattı. Gence
İhtilali’nden başka ülkenin kuzey ve güney bölgelerinde de buna benzer olaylar yaşanmaktaydı. Güney bölgesinde A. Hümbetov “Talış Muğam Cumhuriyeti” kurmaya çalıştı. Ayrılıkçı unsurlar aynı zamanda ülkenin kuzeydoğu bölgesinde “Lezgistan
Devleti” kurmaya çalışıyorlardı.
4 Temmuz 1993’te hükümet askerî ayaklanmayı bastırmak için Gence’ye 3.000
asker ve mühimmat soktu. Ülkede iç savaş başladı. 709 sayılı askerî birliğin kışlası
ve hava limanı kapandı. Gence isyancıları hâkimiyeti silah gücü ile ele geçirmek için
Yüksek Sovyet Başkanı’nın, Başbakan’ın, bir süre sonra ise Devlet Başkanı’nın istifa
etmesi talebiyle Bakü’ye kesin uyarı gönderdiler. İsteklerine cevap almadıkları için de
Bakü’ye doğru hareket ettiler. H. Aliyev 9 Haziran 1993’te Bakü’ye geldi. İç savaşı
engellemek amacıyla H. Aliyev 13-14 Haziran 1993’te Gence’ye giderek askerî muhalefeti etkisiz hâle getirdi.
15 Haziran 1993’de Haydar Aliyev Yüksek Sovyet Başkanı seçildi. Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey 18 Temmuz 1993’te bir iç savaşa yol açmamak için başkenti
terk edip doğduğu Ordubad rayonununun Keleki Köyü’ne gitti. 24 Haziran 1993’de
Millî Meclis, Başkan yetkilerini Yüksek Sovyet Başkanı H. Aliyev’e tahsis etti. 3 Ekim
1993’te olağanüstü olarak yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde Haydar Aliyev, resmî
bilgilere göre % 98,8 oyla birinci oldu. Seçime katılan diğer iki aday Zakir Tağiyev ve
Kerrar Abilov ikinci ve üçüncü sırada yer aldı.
Haydar Aliyev iktidara geldiğinde ülkenin askerî-siyasî gücünü arttırmak amacıyla
bir takım önlemler aldı ve işe devlet düzeninin, kanunların, adlî organların, ordunun güçlendirilmesinden başladı. Bu önlemlere göre; 1 Kasım 1993’ de Prezident kararnamesi ile
Devlet Savunma Konseyi kuruldu, Azerbaycan ordusunun savaş gücünün geliştirilmesi,
devlet kontrolü altına alındı, 2 Kasım 1993’te H. Aliyev’in televizyon ve radyo aracılığıyla halka başvurması ile gönüllülerden oluşan taburlar kuruldu ve cepheye gönderildi. 12
Mayıs 1994’te Azerbaycan ile Ermenistan arasında ateşkes imzalandı, 20 Eylül 1994’te
Haydar Aliyev’in teşebbüsü ile Asrın Anlaşması gerçekleşti.13 Bu anlaşma sekiz ülkeden
1995-1998 yıllarında demokratik hukuk devleti için öncelikle 12 Kasım 1995’te
halk oylaması ile Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası kabul edildi ve Azerbaycan’ın
ilk demokratik meclisi oluşturuldu. 1996 yılının Şubat ayında uluslararası hukuka
uygun yasalar hazırlamak amacıyla prezidente bağlı Özel Hukukî Reformlar Komisyonu kuruldu. Ağustos 1996’da prezident uyuşturucu bağımlılığına ve uyuşturucuların
yasadışı satışına karşı tedbirler alınması hakkında bir kanun çıkarttı. Bu yönde çalışmalar yapmak üzere uyuşturucu ve uyuşturucu ticareti ile mücadele komisyonu kuruldu. Şubat 1998’de “İnsan ve vatandaş hak ve özgürlüklerin temin edilmesi hakkında”
kanun imzalandı ve aynı tarihte ülkede ölüm cezası kaldırıldı. Aralık 1998’de devlet
yönetim sisteminde yapılacak reformlar için bir kanun yayınlandı ve özel komisyon
meydana getirildi. 6 Ağustos 1998’de prezidentin emri ile Azerbaycan’da sansür iptal
edildi. 1998 yılında Anayasa Mahkemesi kuruldu.
11 Ekim 1998’de yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinde Haydar Aliyev, resmî
bilgilere göre % 76,1 oyla yeniden Devlet Başkanı seçildi. Millî İstiklal Partisi Başkanı
İtibar Memmedov ikinci, Nizami Süleymanov ise üçüncü oldu.
Azerbaycan’da 12 Aralık 1999’da ilk belediye seçimleri yapıldı. 5 Kasım 2000’de
Millî Meclis için ikinci seçim yapılarak dört siyasî partinin temsilcilerinden oluşan
yeni parlamento seçildi.
Avrupa Konseyi’ne üyeliği kabul edildikten sonra, Azerbaycan “insan haklarının
ve temel özgürlüklerinin korunmasına ilişkin” Avrupa Sözleşmesi’ni imzaladı.
28 Aralık 2001’de Millî Meclis tarafından Ombudsman hakkında Anayasa Kanunu kabul edildi. 2002 yılında da Ombudsman kurumu oluşturuldu.14
24 Ağustos 2002’de Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasasında değişiklikler yapılmasına ilişkin ilk referandum yapıldı.
Azerbaycan Dış Politikası ve Uluslararası İlişkiler
Bağımsızlık sonrası dış politika Ebulfez Elçibey ve Haydar Aliyev dönemi olmak
üzere iki aşamada incelenmelidir.
Elçibey, Rusya Federasyonu ile mevcut tüm ilişkilerini koparan, ön planda Türkiye
olmak üzere ABD ve Batılı devletlerle ilişki kurmak isteyen ve Kuzey İran’da yaşayan
20.000.000 Türk nüfus ile Kuzey-Güney Azerbaycan’ın birleşmesi konularını sürekli
işleyen bir dış politika izledi. Türkiye ile ekonomik, politik ve kültürel ilişkilere hız
verdi.15 Ancak Rusya Federasyonu’na olan 70 yıllık siyasî sosyal ve ekonomik bağımlılığı tamamen koparmak istemesi ve BDT’ye üye olmayı reddetmesi Rusya Federasyonu’nu bu bölgedeki çıkarlarının geleceğini tehlikeye düşürdü. Rusya Federasyonu’na
karşı izlenen mesafeli bir strateji ile ülkedeki Rus askerlerinin çıkarılmasını sağladı.
Aynı şekilde İran’ın kuzeyindeki topraklarda yaşayan Azerbaycan Türklerini işaretle
Kuzey-Güney Azerbaycan’ın birleşmesiyle ortaya çıkacak büyük Azerbaycan meselesini daima sıcak tutması İran yönetimiyle ilişkilerde soğukluk yarattı.
Genel olarak Halk Cephesi’nin programı bağımsız bir Azerbaycan’ın yaratılmasını, halkın hürriyetinin korunmasını, Komünist Partisi’nin yasaklanmasını, etnik azınlıkların korunmasını ve İran’da yaşayan Azerbaycan Türkleri ile daha yakın ilişkilerin
kurulmasını içermekteydi.16 Dış politikada daha çok liberal anlayışa vurgu yapan bu
programda Azerbaycan’ın; bütün devletlerle barış içinde yaşaması ve sorunlarını güç
kullanmadan çözmesi, içişlerine karışılmaması, çok yönlü işbirliği ve karşılıklı yardım
esasına dayanarak kendi dış politikasını belirlemesi, diğer devletlerle doğrudan ilişkiler kurması ve uluslararası kurumlarda temsil olunması belirtilmekteydi.
Sonuçta Elçibey, kendi ideolojisine uygun izlediği politikaları nedeniyle bölgedeki
dengeleri bozdu ve Türkiye taraftarlığı doğal olarak Rusya Federasyonu’nu da çok rahatsız etti. Buna karşılık Rusya Federasyonu Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan’a
karşı Ermenistan’ı destekledi ve ülke içindeki muhalif güçleri harekete geçirdi.17
Haydar Aliyev’in iktidara gelmesiyle dış politikada bir değişim yaşandı. Aliyev, Elçibey’in Türkiye ağırlıklı siyasetinden vazgeçerek tüm bölgesel güçlerle eşit ilişkilere
dayalı bir denge politikası izlemeye çalıştı. Özellikle Dağlık Karabağ konusunda Ermenilerle devam eden çarpışmalarda Rusya Federasyonu’nun rolünü iyi bilen Aliyev,
bu ülkenin en azından tarafsız davranmasını sağlamak amacıyla BDT’ye üye olarak
ortak güvenlik ve ekonomik işbirliği antlaşmalarını imzaladı.18 Ancak Aliyev, Rusya
Federasyonu’ndan beklediği desteği bulamadı. Zira Rusya Federasyonu Azerbaycan
konusundaki dış politikasında iki noktadan hareket ediyordu. İlki siyasî-askerî açıdandı. Rusya kendi politikalarına uygun olarak Rus birliklerinin Azerbaycan içinde
konuşlanması, Türkiye ile İran sınırlarının Rus birliklerince korunmasını istiyordu.
İkincisi ise ekonomik açıdandı. Ülke içindeki ve Hazar Denizi’ndeki petrol üretiminden kısacası bütün gelirlerden pay almayı ve bunun dünya pazarlarına sevk edilmesini
arzu eden Rusya, bunu aynı zamanda kontrol altına da almayı hedeflemişti. Nitekim
konuyla ilgili olarak görüşmelerin sürdüğü konsorsiyuma Rusya Federasyonu petrol
şirketi dahil edilerek belirli oranda bir pay da aldı. Ancak Rusya Federasyonu Dağlık
Karabağ konusundaki barışın Rusya Federasyonu-Azerbaycan-Ermenistan arasında
çözümlenebileceğini ileri sürüp bu doğrultuda faaliyette bulunarak bölge dışı güçlerin
(AGİK, BM) etkinlik kazanmasını önlemeye çalıştı. 19
1996’da Gürcistan’la hemen hemen bütün alanlarda stratejik işbirliği kuruldu. Bu
ilişkiler aynı zamanda Gürcistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerine karşı münasebetin
iyileşmesine sebep oldu.20
1997’den başlayarak, Azerbaycan’ın dış politikasında ABD’ye doğru yönelim arttı.
Bu durum, Azerbaycan’ın ABD dış politikasında kazandığı önemden kaynaklanıyordu. Bunun ilk göstergesi, Bill Clinton yönetiminin Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru
hattı projesinin hayata geçirilmesi için büyük çaba sarf etmesiydi. 29 Ekim 1998’de
Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan
petrol boru hattı projesine açık destek veren Ankara Deklarasyonu’nun imzalanmasına giden süreçte Bill Clinton yönetiminin rolü büyük oldu.
Azerbaycan’ın ABD ve Türkiye ile yakın ilişkiler kurmasında Rusya Federasyonu’nun izlemiş olduğu politikanın da etkisi vardı. Ermenistan’ı Kafkasya’da her zaman müttefik olarak gören ve Dağlık Karabağ çatışmasında Ermenistan’ı destekleyen
Rusya Federasyonu, aynı zamanda Azerbaycan’la da yakınlaşma politikası yürütmeye
çalıştı. 1996 AGİT Lizbon Zirvesi’nde, bölgede etkisini artırmak düşüncesiyle Dağlık Karabağ sorununa çözüm bulabilecek tek devlet olarak kendisini sunan Rusya Federasyonu, Azerbaycan’a destek verdi. Bunun dışındaki tüm faaliyetleri Ermenistan’ı
destekler yönde oldu. Rusya Federasyonu’nun Ermenistan topraklarındaki üsleri de Azerbaycan tarafından tehdit olarak algılandı.
1993-1998 yıllarında Azerbaycan devlet düzeyinde 33 ülkeye 79 ziyaret gerçekleştirdi ve dış ülkelerle Azerbaycan arasında 431 uluslararası belgeye imza atıldı. Mayıs
1994’te NATO’nun “Barış İçin Ortaklık” programına katılan Azerbaycan, topraklarının işgali konusundaki gerçekleri tüm dünyaya anlatabildi. AGİT ve BDT ile ilişkilerin boyutu genişledi.
1994 yılının Aralık ayında Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de gerçekleştirilen zirvede Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in teşebbüsü ile AGİT Minsk Grubu Eş Başkanları İdaresi oluşturuldu.
Aralık 1996’da AGİT’in Lizbon zirvesinde AGİT üyesi olan 54 ülkenin 53’ü
Dağlık Karabağ anlaşmazlığı ile ilgili kabul edilen beyannamede Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekledi.21
Ekonomik büyümeyi hızlandırmak, halkın refah düzeyini iyileştirmek ve ticarî
ilişkileri arttırmak amacıyla 1997 yılında Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova tarafından GUAM teşkilatı meydana getirildi.
1999’da İstanbul’da düzenlenen AGİT Zirvesi’nde Bakü-Ceyhan ana ihraç boru
hattı anlaşması imzalandı.22
17 Ocak 2001’de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Azerbaycan’ın Avrupa Konseyi’ne tam üyeliğine karar verdi. 2001 yılının Ocak ayında Azerbaycan Cumhuriyeti
ile Rusya Federasyonu arasında, aynı yılın Kasım ayında ise Kazakistan arasında Hazar Denizi’nin millî sektörlere ayrılması hakkında anlaşmalar imzalandı.
24 Eylül 2001’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin sonbahar toplantısında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü teyit eden bir belge kabul edildi (Bu belge
Azerbaycan’ın işgal edilen topraklarını her şekilde kurtarmasına hak veren uluslararası yasal belgedir).
2001 yılında ABD’nin Key-West şehrindeki görüşmelerde ABD Dışişleri Bakanlığı Ermenistan’ı saldırgan devlet olarak tanımladı.23
11 Eylül 2001’de ABD’de yaşanan terör eylemleri sırasında Azerbaycan, teröriz21 Lizbon Zirvesi’nde AGİT’in, Ermenistan’dan başka bütün üyeleri anlaşmazlığın sadece Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın terkibinde olmak üzere Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde ve Dağlık
Karabağ halkının güvenliğinin sağlanması şartıyla çözümünün mümkün olabileceğini tasdikledikleri için
zirve, AGİT içinde elde edilen bir başarı olarak değerlendirilmektedir.
23 Nisan 2002’de Aşkabat’ta Hazar ülkeleri devlet başkanlarının Hazar’ın hukukî
statüsünün belirlenmesi zirvesi yapıldı (Ancak, İran ve Türkmenistan bu konuda yapıcı tutum sergilemedikleri için somut bir netice elde edilmedi).
30 Nisan 2002’de Trabzon Zirvesi’nde “Terörizme, organize suç ve diğer suçlara
karşı organize mücadele hakkında” Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasında anlaşmalar imzalandı.
2002 yılı Kasım ayında Azerbaycan, Prag Zirvesi’nde NATO Parlamenterler
Meclisi’nin ortak üyeliğine kabul edildi.25
15 Ekim 2003’te % 71,5 seçmenin oy kullandığı ve sekiz adayın katıldığı seçimlerde resmî bilgilere göre % 76,84 oyla İlham Aliyev Devlet Başkanı seçildi. Aynı yıl İ.
Aliyev Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Başkan Yardımcısı da oldu.
15 Ekim 2008’te yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinde % 75,64 kişi oy kullandı.
İlham Aliyev % 84,34 oy alarak ikinci dönem devlet başkanlığı görevine getirildi.
Azerbaycan 1 Ocak 2012’de BM’nin Güvenlik Konseyi’ne geçici üye seçildi.
02-04 Nisan 2012’de Avronest Parlamento Kurulunun toplantısı Bakü’de yapıldı.
3 Mayıs 2012’de Azerbaycan bir ay BM başkanlığını yürüttü.
9 Ekim 2013 tarihinde yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinde İlham Aliyev oyların % 84,5’ini alarak üçüncü kez Devlet Başkanı seçildi. 26
Lahey’deki III. Nükleer Güvenlik Zirvesi Azerbaycan’ın 2014’teki en önemli dış
politika başarısı oldu. Davos, Azerbaycan’ın ekonomik alandaki çekiciliğini kanıtlarken, Lahey Azerbaycan’ın nükleer güvenliğinin temini için gereken bütün imkânları
ortaya koydu. Azerbaycan’ın barış ve adaleti destekleyen bir devlet olduğunun anlaşılması sağlandı. Bu husus Avrupa Birliği’nin “Doğu Ortaklığı” programının Prag’dadüzenlenen son zirvesinde de tasdiklendi. Burada Ermenistan Cumhurbaşkanı S.
Sarkisyan’ın Türkiye’yi itham eden açıklamalarına Azerbaycan Cumhurbaşkanı büyük cesaret ve mantıkla cevap verdi. İlham Aliyev, Türkiye’nin yalnız olmadığını, bu
noktada savunmanın gerekli olduğunu açıkça bildirdi ve bu tutumu uzun süre dünya
basınının ilgi odağı oldu. Azerbaycan 2014 yılında bölgesel iş birliği yönünde de ciddi
adımlar attı. Bu bağlamda Tiflis’te Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan cumhurbaşkanlarının üçlü zirvesi gündem yarattı. Bu görüşmede taraflar bölgede barışın, güvenliğin
temini ile birlikte, enerji alanında da iş birliğini genişletmenin önemini vurguladılar.
Aslında, Bakü daha geniş ölçekte işbirliğini geliştirmek niyetinde olduğunu bildirdi.
Bu sırada İlham Aliyev’in Asya’da Karşılıklı İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler
Konferansı’nın IV. Zirve Toplantısı ve Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
IV. Zirvesi’ne katılımı da ayrıca önemliydi. Çin’in Şanghay kentinde düzenlenen birinci toplantıda Azerbaycan tüm tarafların eşit şartlarda katılımına olanak sağlayan
işbirliği modeline taraftar olduğunu ifade etti.
2014’te Avrupa’nın ilgi odağı Azerbaycan oldu. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Azerbaycan’a resmî ziyareti ikili işbirliğinin gelişim sürecini başlattı.
Fransa Cumhurbaşkanı, Paris’in Azerbaycan’ı Güney Kafkasya’nın en önde gelen
devleti olarak gördüğünü aynı zamanda, tüm alanlarda karşılıklı işbirliğinin verimli
olacağını bildirdi. Anlaşmazlıkların çözümü ve enerji güvenliği meselesinin ise bu
işbirliğinde özel bir yeri vardı.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 2014’te ülkenin toprak bütünlüğü konusunda uluslararası girişimlerde bulundu. Bu açıdan Devlet Başkanı’nın NATO’nun Galler Zirvesi’ne
katılımı ve yaptığı konuşma büyük önem arz etmektedir. Bu etkinlikte, Kuzey Atlantik
Paktı Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğini destekleyen bir belge kabul etti.
Hazar’a Kıyısı Bulunan Ülkelerin Devlet Başkanlarının Rusya’nın Astrahan şehrinde yapılan IV. Zirvesi de Azerbaycan için 2014 yılının önemli olaylarından biri
oldu. Burada ilk olarak beş taraflı işbirliğinin Bakü’nün uzun yıllardır savunduğu konuma uygun olan temel ilkeleri tespit edildi.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Strasbourg’da düzenlenen oturumunda Azerbaycan dinî hoşgörü, kültürler arası diyalog ve çok kültürlülüğün gerçekleştiği
ülke olduğunu ortaya koydu. 2014’te uluslararası alanda işbirliği yapılan ülkelerin, sayısı
arttı. Azerbaycan çok yönlü bir dış politika takip ettiğini ifade ederek Avrupa ve Asya
ülkeleri ile de yüksek düzeyde ikili ilişkilerini geliştirmeye çalıştı. Bölgesel sorunların
çözümünde, bölgesel işbirliği konularında Azerbaycan, birçok girişimi başlatan ve bu
teşebbüslerin projelere dönüşmesine imkân sağlayan bir ülke kimliği de kazanmış oldu.
2013, 2014 ve 2015 yıllarında da Dağlık Karabağ sorununun çözümünde hiçbir
ilerleme sağlanamadı. Ermeniler geçmiş yıllarda olduğu gibi mevcut durumu devam
ettirmeye çalıştılar.
2016’da Ermenistan birlikleri 1 Nisan’dan 2 Nisan’a geçen gece Azerbaycan’ın
tüm cephe hattı boyunca yoğun ateş açtılar. Ermeniler bununla sadece Azerbaycan
ordusuna yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda uluslararası anlaşmaları ihlal ederek
sivil halka karşı askeri suç kapsamında da bir ihlal gerçekleştirdiler. Temas hattının
yakınında bulunan yerleşim birimleri, göçmen kasabaları Ermeni saldırılarına maruz
kaldı. Sonuçta birçok sivil yaralandı, eğitim kurumları hasar gördü, evler yıkıldı, ciddi
maddî hasar yaşandı. Azerbaycan silahlı kuvvetleri saldırıları önleyerek karşı darbelerle Ermeni birliklerini geri çekilmeye mecbur etti, birkaç stratejik mevkide kontrolü
ele geçirdi. Ermenistan silahlı kuvvetleri çok sayıda asker ve teknik kayba uğradı.27
5 Nisan 2016 saat 12.00’den itibaren Azerbaycan ve Ermenistan ordusunun temas
hattında tarafların anlaşmasıyla harekât sona erdi.28
Uluslararası kamuoyunun tepkisi de bu süreçte ayrıca dikkat çekici idi. Bu kez Batı,
konuya objektif yaklaşmaya çalıştı. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü kabul edenlerin artması, birçok devletin adil bir tutum sergilemesi, yıllarca yapılan propagandaların sonucu olarak ortaya çıktı. Bugün artık birçok devlet Azerbaycan’ı destekliyor olsa
da bu hala yeterli değildir. AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanları veya uluslararası teşkilatlar bu konuda yine yeterli olamadı. Ancak Azerbaycan yönetimi sorunun barışçıl
çözümü yönünde çabalarını sürdürmeye devam etti. Devlet Başkanı ve hükümet yetkilileri Karabağ konusunda pek çok zirve toplantısı yapmakta ve görüşmelerin yapıcı
bir noktaya yönelmesi için gayret göstermektedirler. Aynı zamanda, ordunun savaş
kabiliyeti geliştirilmekte, toprakların kurtarılması için ciddi adımlar atılmaktadır.
Azerbaycan, işgal edilen topraklarının azat edilmesinde pek çok sıkıntı yaşasa da
çeşitli konularda gerek yurt içinde gerekse yurt dışında birçok projenin içinde yer aldı.
Dünya enerji güvenliğinin temin edilmesinde etkin rol oynadı. Uluslararası projelerin
aktif katılımcısı olarak bağımsız konumu ile öne çıktı.
2015 Azerbaycan için karmaşık ve çelişkilerle dolu bir yıl oldu. Beklenmedik gelişmelerin etkisi altında önceden tahmin edilemeyen olaylar yaşandı. İstatistiklere
göre, bir önceki yıl için yapılan ekonomik tahminlerde yanılma payı % 11 idi. Burada dünya devletlerinin çifte standart politikasının rolünü ayrıca vurgulamak gerekmektedir. Öncelikle, küresel çapta jeopolitik, ekonomik-malî nitelikteki gelişmeler
yaşandı. 2014’te dünyanın önde gelen analistleri karmaşık bir döneme girildiğini vurgulamışlardı. Yapılan bu tahmin gerçek oldu. Çeşitli bölgelerde ihtilaflar derinleşti ve
arttı. Özellikle Orta Doğu’da silahlı çatışmalar şiddetlendi. Bu süreç bölgede mezhep
ayrımını daha da şiddetlendirdi.
Diğer yandan, dünya devletlerinin Ortadoğu’ya askerî müdahalesi yeni bir şekil
kazandı. Böylece bölgenin istikrarının sağlanması güçleşti. 2015 yılının sonlarında
Orta Doğu’da jeopolitik-askerî durum daha da kötüleşti. Bu süreç petrol fiyatlarının
hızla düşmesine yol açmasının yanısıra Orta Doğu’dan dünyanın çeşitli ülkelerine
göçmen akınını da hızlandırdı.
12 Şubat 2015’te Bakü’de Devlet Başkanı İlham Aliyev’in teşebbüsü ile Güney Gaz
Koridoru Danışma Konseyi’nin ilk toplantısı yapıldı. Bu, Avrupa’nın enerji güvenliği
açısından önemli bir adımdı. Çünkü burada Güney Gaz Koridoru gibi büyük bir projenin hayata geçirilmesi yönünde somut faaliyetler gündeme taşındı. Bunun Azerbaycan
Devlet Başkanı tarafından ileri sürülmesi ise jeopolitik ve siyasî bir anlam taşıyordu.
21-22 Mayıs 2015’de Letonya’nın başkenti Riga şehrinde Doğu Ortaklığı’nın IV.
Zirvesi yapıldı. Burada Azerbaycan için de büyük önem taşıyan tüm ortak ülkelerin
toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığının desteklenmesine Avrupa Birliği’nin
bağlılığını ifade eden Ortak Bildiri kabul edildi. Bu gerçekte Azerbaycan diplomasisinin bir başarısıydı. Çünkü yıllardır bu konu imkânlar dâhilinde Bakü tarafından gündeme getiriliyordu. Bununla beraber, Azerbaycan yönetimi defalarca Avrupa Birliği
ile işbirliğinin daha somut ve net olması gerekliliğini ileri sürmüştü.
21-22 Temmuz 2015’de Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın Azerbaycan’a ziyareti sırasında bu hususlar ayrıca ele alındı. Brüksel, Bakü’nün ileri sürdüğü
önerileri olumlu değerlendirdi. Donald Tusk Azerbaycan’la ilişkilerin AB için önemini özellikle vurguladı. Problemli bir dönemde AB yetkilisinin bu itirafları önemliydi.29
Bu durum, Azerbaycan’ın tarihinde ilk Avrupa Oyunları’nın yapılması için ayrıca anlamlıydı. Mesele şu ki, bu etkinliğe ev sahipliği yapmayı üstlenen Azerbaycan’a karşı
Avrupa’da karalama kampanyası düzenlendi. Bakü bu hassas noktada da soğukkanlı
Azerbaycan’ın AB ile olan ilişkilerine bakıldığında ise tüm AB içerisinde İngiltere’nin farklı bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Bu durumun başlıca sebebi Azerbaycan’daki en büyük yatırımcılardan
birisinin İngiltere kökenli enerji firması BP olmasıdır. Ülkenin diğer AB üyeleri olan ilişkileri de benzer
şekilde ekonomik faydalar etrafında şekillenmektedir. 2004 yılında Azerbaycan, AB’nin yakın çevresiyle
ilişkilerini kuvvetlendirmeye yönelik olan Avrupa Komşuluk Politikasına dâhil edilmiştir.
bir davranış sergiledi. Bütün baskılara rağmen Avrupa Oyunları yapıldı. Analistler bu durumu Azerbaycan’ın “akıl gücünün” gösterisi olarak değerlendirdiler.
Azerbaycan dış politikası hiçbir gücün millî iradeyi etkileyemeyeceği yönünde belirlenmiştir. Bağımsız politika izleyen Azerbaycan, bu politikasını halkın menfaatlerini müdafaa etmek şeklinde ortaya koymaktadır. Bu fikirler hem iç politika hem de
dış politikanın içeriği bağlamında büyük önem arz etmektedir. Bu gerçekliğin arka
planında dış politika için ilkesel önem taşıyan bir özelliğinin de vurgulanması gerekir.
Avrupa Parlamentosu 10 Eylül 2015’de Azerbaycan ile ilgili çeşitli suçlamaların yer
aldığı bir karar kabul etti. Bu karar ülkede ifade özgürlüğünün sınırlandığını, siyasî
tutukluların olduğunu belirtiyordu. Bu gelişmelerden önce 2014 yılının Aralık ayında
ABD’nin Helsinki Komisyonu Başkanı, Kongre üyesi C. Smith Azerbaycan’a karşı
yaptırımların uygulanmasını öngören bir belgeyi Kongre’ye sundu. Aynı zamanda,
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland Azerbaycan’ın Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’ni nasıl yerine getireceği konusunda bir araştırmaya başlanacağı
hakkında da beyanat verdi.
ABD Başkanı Barack Obama Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e 3 Aralık 2015 yılında özel bir mektup göndererek Washington’da 31 Mart-1 Nisan 2016’da düzenlenecek IV. Nükleer Güvenlik Zirvesine davet etti. Bu aynı zamanda ABD’nin Azerbaycan’a bakışının da bir göstergesiydi. 30
Azerbaycan’ın dış politika öncelikleri şöyledir:
• Piyasa ekonomisi ve hukukun üstünlüğüne dayalı çoğulcu demokrasinin geliştirilmesi,
• Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin sağlanması amacıyla bağımsız
dış politika yürütülmesi,
• Azerbaycan’ın güvenliği, siyasî bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğüne
yönelik tehlikelerin ortadan kaldırılması,
• AGİT Lizbon Zirvesi ilkeleri temelinde Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ sorununun AGİT Minsk Grubu çerçevesinde görüşmeler yoluyla çözülmesi,
• Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı askerî saldırısının sonuçlarının giderilmesi,
• Komşu ülkelerle iyi komşuluk ve karşılıklı fayda arz eden ilişkilerin geliştirilmesi,
• Bölgede güvenliğin ve istikrarın güçlendirilmesi,
30 “Azərbaycan Bölgede İstikrarın və Güvənliyin Korunmasında Başlıca Məqam Sahibidir”, Azerbaycan,
8 Yanvar 2016; “ABD Başkanı Obama Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nı 4. Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne
Katılmaya Davet Etti”, Trend News Agency, http://tr.trend.az/news/politics/2477369.html, 6 Ocak 2016,
• Bölgede yasadışı silahların önlenmesi,
• Nükleer silahların önlenmesine ilişkin mevcut küresel rejimlere bağlılık ve Güney Kafkasya’da nükleer silahlardan arındırılmış bir bölgenin oluşturulması,
• Hazar Denizi havzasının askerden arındırılması,
• NATO, Avrupa Birliği, Batı Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi de dahil olmak
üzere Avrupa ve Transatlantik güvenlik ve işbirliği yapılarına entegrasyonun sağlanması,
• Azerbaycan’ın Batı ve Doğu’nun kavşağında yerleşmekle önemli stratejik-coğrafî konumundan yararlanarak, ülke ekonomisinin çeşitli alanlarının gelişiminin hızlandırılması
• Azerbaycan’ın da yer aldığı Avrasya ulaşım koridorunun geliştirilmesidir.31
Buna göre Azerbaycan dış politikası, BM ilkelerindeki devletlerin egemen eşitliği,
güç kullanmama, devletlerin toprak bütünlüğüne saygı, uluslararası anlaşmazlıkların
barışçıl yollarla çözümü, devletlerin iç işlerine karışmama, uluslararası görev ve sorumlulukların iyi niyetle yerine getirilmesine dayanmaktadır.
32
Azerbaycan’ın Bölgesel ve Küresel Ülkelerle İlişkileri
Azerbaycan-Rusya İlişkileri
Azerbaycan, ekonomik göstergelerde BDT’de Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’dan
sonra dördüncü ülkedir. Bölgede ihracat potansiyelinin % 90’dan fazlası Azerbaycan’a
aittir. Bu veriler Azerbaycan’ın Rusya için önemli ve alım kabiliyeti olan bir pazar tablosu olduğunun da göstergesidir. Kuzey Kafkasya’nın kontrol altında tutulması, Hazar’ın statüsü meselesinin çözümü, enerji siyasetinde karşılıklı ilişkilerin kurulması,
rekabet sonucunda üçüncü pazarlarda fiyatları düşürmemek ve ayrıca İran bağlamında da Bakü ile ilişkiler Rusya için önemlidir. Aynı önem Azerbaycan için de geçerlidir
ve Rusya ile kültür, güvenlik ve sınır meselelerinde karşılıklı işbirliği için imkânlar
mevcuttur. İran, Hazar’da Azerbaycan’a şüpheyle bakmakta, Hazar’da ve bölgede askerî gücünü arttırmaya devam etmektedir.33
Hazar’da güvenliğin sağlanması için 2011 yılından itibaren Azerbaycan ile ABD
ve NATO arasında işbirliği vardır. ABD, Hazar’da güvenliği temin etmek için hava
sahasını ve Hazar Denizi’ni kontrol etmek üzere kurulan radarları Azerbaycan’a bedelsiz vermiştir. Sualtı güvenliği için gereken donanımı yine ABD vermiş ve eğitimler
de Amerikalılar tarafından yaptırılmıştır. Bu düzeneklerde silah bulunmamaktadır.
Ancak bu sistemler güvenlik açısından önemli olup radyoaktivite ve diğer konularda
da kontrolü sağlamaktadır. Bu işbirliğinin Rusya ile olan ilişkilere herhangi bir etkisi
olmadığı gibi Azerbaycan, ABD ile işbirliğinde bulunmayacağına dair Rusya’ya herhangi bir taahhütte bulunmamıştır.34
Rusya’da dönem dönem Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan’ın ortak bir ordu tesis
ettiği ve Rusya’nın bu durumdan rahatsızlığı dile getirilmektedir. Bu iddialar kamuoyunda çoğu kez ciddi araştırılmadan ileri sürülmüş, meselenin esasını dikkate almayan
haberlerdir. Böyle bir ordu yoktur, fakat Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan’ın boru
hatlarının güvenliğini temin etmek için işbirliği anlaşmaları vardır ve bu amaçla işbirliği yapılıp, ortak eğitim programları da gerçekleştirilmektedir.
Son dönemde Rusya’nın Hazar’daki filosunu büyüteceğini açıklaması ise Hazar
merkezli olarak Azerbaycan-Rusya ikili ilişkilerinde muhtemel bir gerginliğin işareti
olarak görülebilir. 2011’e kadar Rusya’nın en eski filosu olarak adlandırılan Hazar
filosunun gerçekten gerekli olup olmadığı, Rusya’nın hayatî çıkarına hizmet etmediği
tartışmaları yapılmaktaydı.35 Fakat özellikle Azerbaycan ile Türkiye arasında TANAP
projesine ilişkin anlaşmanın imzalanması ve Orta Asya kaynaklarını Azerbaycan üzerinden Batılı pazarlara taşıyacak Hazar geçişli boru hattı projesinin yeniden gündeme
gelmesi bu tartışmanın bittiğine işaret etmektedir.
Bu arada 2016 yılının Nisan ayında Azerbaycan ve Ermenistan arasında cephe
hattı boyunca artan gerilim Karabağ’da Azerbaycan ordusunu gerçekleştirdiği bir harekâta sebep oldu. Ermenistan ordusunun verdiği zararlar sonucu cephe bölgesinde
Aliyev’in Dış Politikası”, Kafkasya’nın Yükselen Yıldızı İlham Aliyev Döneminde Azerbaycan, ed. Çağrı
Erhan, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2013,
s. 287-288.
34 Shamkhal Abılov,-Ismayıl Isayev, Azerbaijan-Russian relations: Azerbaijan’s Pursuit of Successful Balanced Foreign Policy, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, cilt 9, sayı 19, 2015, s. 113-143.
35 Rusya, Hazar filosuna 2013 yılı içinde iki Serna tipi amfibi çıkarma/ saldırı gemisi, iki küçük boyutlu
füze taşıyan gemi ve iki servis gemisi ekleneceğini açıklamıştır. Bu çerçevede Rusya’nın Azerbaycan
topraklarında yer alan son askerî tesisi olan Gebele üssünü boşaltması konusuna da değinmek gerekir.
Rusya Gümrü’de bulunan ve 2044’e kadar Rusya’nın kontrolünde olan 102 No’lu üsteki sözleşmeli asker
sayısının ikiye katlanacağını açıklaması yeni bir askerî hareketliliğe işaret etmektedir. Rusya bu adımla bir
yandan Ermenistan’la olan askerî işbirliğini ve ittifakını teyit ederken diğer yandan istemediği bölgesel
gelişmelere karşı hazırlığını artırmış olmaktadır. Rusya, bu üs vasıtasıyla bir yandan eski Sovyet coğrafyasında Kolektif Güvenlik Örgütü şemsiyesi altında bir hava savunma sistemi kurarken diğer yandan
Ermenistan’ın güvenliğinin kendisinden geçtiğini teyit etmektedir.
yeniden askeri operasyonlar başladı. Defalarca yapılan çağrılara rağmen, Ermenistan
ateşkese uymak istemedi. Savaşlarda kaybettiği toprakları geri almak adına sivil halka
ateş açtı.36 Azerbaycan Ordusu’nun karşılık vermesi ile Ermenistan silahlı kuvvetleri
kayıp vererek geri çekildi.
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov gerilimin yaşandığı günlerde Moskova’ya ani ziyaret gerçekleştirerek Rus meslektaşı Sergey Lavrov’la görüştü.
Rusya her zaman olduğu gibi şimdi de Dağlık Karabağ sorununun çözümlenmesi
sürecinde öncü rolünü oynamak istemektedir. Azerbaycan-Rusya ilişkileri de bu dönemde daha yoğun gelişme içindedir. Rusya Dışişleri Bakanı, Dağlık Karabağ sorununun çözümüne dair iyimser fikirlerde bulunmakta, sorunun çözümü için müzakere
sürecinin daha fazla olmasını ve Rusya’nın tarafların sonuç konusunda gösterecekleri kararlılığı dikkate aldığında, bu sürece yardım etmeye hazır olduğunu kaydetti.
Bu açıklamalar, Moskova’nın tavrı Dağlık Karabağ sorununun çözümüne umutların
biraz artırmasına yol açtı. Genel olarak, her iki ülke Dağlık Karabağ sorununun çözümü, Avrasya Ekonomik Birliği, Gümrük Birliği ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne
katılma yönünde ciddi müzakerelerde bulunmaktadırlar. Bu görüşmelerde her ülke
kendi stratejik menfaatleri esas alınmaktadır. Rusya Azerbaycan gibi uluslararası süreçlerde dinamik rol oynayan, bir ülkeyi yanında görmek istemektedir. Tüm bunlar,
aynı zamanda Dışişleri bakanlarının açıklamaları, görüşmeler sürecinde ilerlemelerin
olduğunun da bir göstergesidir.37
Rusya’nın meydana gelen gelişmelerde önceki yıllara kıyasla hayli sessiz kalması veya öyle görünmesi de farklı bir siyasetin göstergesi olarak düşünülebilir. Rusya
Ermenistan’ın askeri ve siyasi müttefiki hatta Ermenistan’ın tek müttefikidir. Bu nedenle Rusya’nın gelişmelere tepkisiz kalması şüphesiz beklenemezdi. Diğer taraftan
Rusya-Azerbaycan ilişkilerindeki olumlu gelişim seyri bu süreçte Rusya açısından bir
problemdi. Ne Putin ne de Lavrov’un Azerbaycan aleyhine sert söylemlerde bulunmamaları bunun en önemli göstergesidir. Sadece ateşkes çağırısında bulunuldu. Bu
karmaşık ortamda Lavrov Bakü’ye geldi. Azerbaycan siyasi analitikleri bu ziyaretin
çok önemli olduğu yorumunu getirilerken Rusya’nın Azerbaycan’ın gücü ve potansiyelini bildiğini ve Dağlık Karabağ’ın işgaline son verilmesinden duydukları bir tedirginlik ifadesi olduğunu ileri sürdüler. Rusya, gerginlik süresince tarafları bir araya getirmek istemesine rağmen samimi bir arabuluculuk tavrı sergilemedi. Çünkü Lavrov
Bakü’ye somut önerilerle gelmemişti.
Azerbaycan-ABD İlişkileri
ABD, Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilan edilmesinden petrol anlaşmalarının imzalanmasına kadar olan sürede muhalefet güçlerini destekleyerek savaş şartlarında
olan ülkenin iç dayanışmasına engel olmuştur. Asıl amaç o sıralarda mevcut iktidarın
gücünü zayıflatarak ülkenin zenginliklerinin kontrol edilmesini sağlamak ve bölgede
güçlü hâle gelmekti. Bu devirde iktidara karşı güçlü muhalefet şekillendirilerek bunların geniş halk kitleleriyle ilişkileri desteklenmişti. 1991-1992’de Muttalibov iktidarına karşı Halk Cephesi muhalefeti, 1992-1993’te Halk Cephesi’ne karşı Haydar Aliyev’in liderliğindeki güçlü muhalefet Azerbaycan toplumunun dış tesirlere ne kadar
hassas olduğunun bir göstergesiydi.39 1994’ten sonra imzalanan petrol antlaşmaları
ile idare edilebilen, istikrarlı bir Azerbaycan’ın şekillenmesi ABD’nin de beklentileri
dâhilindeydi.
ABD ilk dönemlerde çok faal bir siyaset takip ettiği Güney Kafkasya politikasında
yer yer Rusya’nın tepkisiyle karşılaştı. Washington, Güney Kafkasya bölgesinde işbirliğinin gelişimine taraftardı ve ABD’yi bu işbirliğine götüren en büyük sebep bölgesel
güvenlik sistemi fikrinin gerçekleşmesi oldu. Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasını
destekleyen ABD, bu meselenin Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerin düzene konmadan pratikte gerçekleşmesinin de çok düşük bir ihtimal olduğunu biliyordu. AB’ne girmek isteyen Türkiye öte yandan Kafkasya ve Orta Asya’daki önemini de
kaybetmek istememekteydi. Avrupa ise Türkiye’nin bu tavrından ve imkânlarından
istifade ederek söz konusu coğrafyayı Rus tesirinden uzaklaştırmaya çalıştı. Türkiye’nin genelde Kafkasya özelde ise Güney Kafkasya’daki hâkimiyeti bölge devletleri
ile dostça ilişkilerine dayanıyordu. Azerbaycan ve Gürcistan için problem teşkil edecek
herhangi bir durum söz konusu değildi. Bu ülkelerle ilişkiler gelişerek hâlen devam
etmektedir. Ancak, bölgede Ermenistan gibi militarist bir ülke vardır ve bu ülke aynı
zamanda Rusya ve İran’a da bağlıdır. Rusya ve İran da Batı’nın bölgedeki gelişimini
engelleyici bir siyaset takip etmektedir. Bu siyasetin en önemli aktörlerinden birisi de
Ermenistan’a odaklanmış siyasettir. Bu siyaset uzun yıllar ABD tarafından uygulanmaktadır. Amerika’nın genelde Kafkasya’ya özelde ise Güney Kafkasya’ya olan ilgisinde ekonomik menfaatleri de söz konusudur. Amerikan Kongresi’nin her yıl artarak
Ermenistan ve Dağlık Karabağ’ın gelişmesi için ayırdığı ödenekler gündemi meşgul
eden ve ciddi tartışmaların yaşanmasına sebep olan bir karar olarak tarihteki yerini
almıştır. Amerika tarafından yapılan bu yardımlar aynı zamanda Batı’nın bu proble3
me yönelik çifte standardının da bir göstergesidir.40 ABD tarafından her türlü destek
sağlanmasına rağmen Rusya’nın ve İran’ın etkisi de gerek askerî gerekse ekonomik
yönden Ermenistan’da giderek artmaktadır. Öncelikle Güney Kafkasya hâkimiyet için
büyük güçlerin mücadele alanıdır. Böyle bir durumda her şeyden önce en büyük kazanç şüphesiz gelişmelerin “lideri” bölümünde ortaya çıkan ABD veya Batı’ya aittir.
Bugün Güney Kafkasya bölgesi de dahil genelde Kafkasya için mücadele, çok riskli ve çok sorumluluk isteyen bir aşamaya gelmiştir. Özellikle ABD açısından bölge
kendi stratejine uygun şekilde dikkate alınmaktadır. Ancak mesele Washington’un
Güney Kafkasya bölgesini ayrı ayrı bağımsız devletlerin toplanması şeklinde değil,
Kafkasya Bölgesi (Kuzey ve Güney Kafkasya olup, ilgili devletler Türkiye, İran ve
Rusya şeklinde sıralanmaktadır), Hazar Bölgesi (Batı’nın enerji menfaatleri ve Hazar
çevresi ülkeler dikkate alınmaktadır) ve Orta Asya şeklinde bir jeopolitik birlik olarak
görmesidir. Batı’nın bölgeye çıkışında Gürcistan ve Azerbaycan’ın özel bir yeri vardır.
Fakat Ermenistan ile olan anlaşmazlıklar halledilmedikçe bölgesel siyasetin gelişmesi
için hem bölge ülkelerin birbirleriyle olan münasebetlerinde hem de ABD ve Avrupa’nın bölgedeki siyasetlerinin gelişiminde büyük engeller meydana gelecektir. Çünkü
problemli olan veya etnik anlaşmazlıkların yaşandığı bölgelerde Rusya veya başka bir
devletin müdahale riski her zaman daha kolaydır. Onun için ABD ilk aşamada bölgeyi Rusya’nın etki alanından çıkartmaya çalışarak bölgesel ekonomik projelerin gerçekleşmesi ve bölge devletleri arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine önem vermektedir.
ABD veya Batı Dünyası bölgenin kendisiyle bütünleşmesini istemektedir ki, genel
siyasetinin istikametini de bu bakış açısı oluşturmaktadır.41
ABD’ye göre, son 25 yılda ilişkilerin seyri değişmiştir. Azerbaycan Batı’ya, Batı
ise Azerbaycan’a daha çok şey teklif etme yetkinliğindedir. Bu görüş ilk önce gerçeğe
daha yakındı. Bu iki nedenden kaynaklanmaktadır. Birincisi, ABD, Afganistan’dan
çıktı ve Azerbaycan’ın NATO operasyonlarına destek veren ülke olarak önemi bu
anlamda giderek azaldı. İkinci mesele enerjidir. Avrupa, enerjisini farklı yollarla temin
edebilme savaşı vermektedir. Bu anlamda Azerbaycan’ın enerji açısından önceki yıllara göre öneminin azalması riski de muhtemeldir.
1 Nisan 2016’dan 2 Nisan 2016’ya geçen gece, Ermeni Silahlı Kuvvetleri Azerbaycan mevzilerine Washington’da IV. Nükleer Güvenlik Zirvesi sona erir ermez ateş
açmaya başladı.42 Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Washington’da ABD
Dışişleri Bakanı John Kerry ve Başkan Yardımcısı Joseph Robinette Biden ile görüştü.
Görüşmelerde Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun uluslararası hukuk kuralları ve ilkeleri temelinde ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması
koşulu ile çözümü meselesi ele alındı, ABD yetkilileri sorunun çözüm zamanının
geldiğini ve Azerbaycan’ın haklı konumuna desteklerini belirttiler. 43
ABD’nin AGİT Minsk grubundaki temsilcisi James Warlick de defalarca işgal
altındaki yedi bölgeden Ermeni ordusunun çıkarılmasının önemini vurguladı. Amerikalı Eş başkan kendi beyanı ile Dağlık Karabağ etrafındaki bölgelerin işgal edilmiş
topraklar olduğunu, işgalci tarafın “Karabağ Ermeni kuvvetleri” değil, bilhassa Ermenistan olduğunu beyan etti.
Amerikalı Eş Başkanın bu beyanatı olumlu değerlendirilmelidir. Bugüne kadar
görüşmeler sürecinde “işgal edilmiş topraklar” kelimesi kullanılmakta ancak işgalcinin kim olduğu belirtilmemekteydi. Çoğu zaman Eş başkanlar diplomatik manevra
ile işgalciyi “Dağlık Karabağ Özgürlük Ordusu” olarak ifade ediyorlardı. Ancak son
dönemde Batı’nın konumunda ciddi bir dönüş meydana geldi. Önce, Almanya işgal
altında olan, Ermenistan tarafından kontrol altında tutulan topraklardan bahsetti, ardından da Almanya Federal Meclisi Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekleyen
bir belge kabul etti. Ermenistan’ın kontrolünde olan Azerbaycan toprakları demek
Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesi demektir. Bu olaylardan sonra ABD’nin görüşleri olumlu bir şekil aldı. Amerika Dağlık Karabağ toprakları dışında bulunan işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kayıtsız şartsız, kesin
olarak geri verilmesi taraftarı olarak hareket etti. 44
Azerbaycan-İran İlişkileri
18 Ekim 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle iki ülke arasındaki
ilişkilerin seyri değişti. Bu yeni dönemde, Azerbaycan’ın siyasî ve toplumsal yapısı, İran’ın Azerbaycan’ı tehdit algılamasının merkezine oturdu. Bunda hiç şüphesiz
İran’ın etnik yapısı (içinde barındırdığı Türk nüfus), uluslararası konumu ve bölgesel faktörler de etkendi. Bu tarihten itibaren İran’ın Azerbaycan politikası, Azerbaycan’daki iktidar değişiklikleriyle paralellik gösterdi.
İran’ın bu değişken politikasında Azerbaycan’ın siyasal ve toplumsal yapısının bir
sonucu olan Güney Azerbaycan sorunu, Azerbaycan’ın Türkiye ve Batılı devletler
ile yakınlaşması, Hazar Denizi’nin hukukî statüsü ve İran’ın, Azerbaycan’ın ABD,
NATO ve İsrail ile olan ilişkilerinde ciddi güvenlik endişesi taşıması belirleyici rol
oynamaktadır.
İran, bütün bu tehdit algılamalarına karşın Rusya’nın varlığı sebebiyle Azerbaycan’ın siyasî ve toplumsal hayatında doğrudan bir müdahaleden çekinerek Orta Asya
ve Kafkasya ülkelerinde olduğu gibi Rusya merkezli bir dış politika izlemektedir.
İlham Aliyev döneminde Azerbaycan-İran ilişkileri de önceki çizgisini önemli ölçüde korumaktadır.45
2012 yılında Azerbaycan-İran arasındaki gerilim seviyesinin yükselmesinde temel
olarak iki etken ön plandaydı. Bunlardan ilki, 2012 yılında Azerbaycan ve İsrail arasındaki işbirliği sürecinin gelişmesi, ikincisi ise Güney Azerbaycan meselesi idi. Söz konusu bu iki faktör 2012 yılında Güney Kafkasya’da yeni bir gerilim hattı meydana getirdi.
2013’te İran siyasetinde meydana gelen gelişmeler gelecek yıllarda iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfanın açılacağını gösterdi. Buna göre iki ülkenin mevcut
ilişkilerin gelişmesi yönündeki çabaları Tahran ile Bakü arasında olumlu bir sürecin
başlamasının da temelini oluşturdu.46
23 Şubat 2016’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de katılımıyla Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ve İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti arasında “Olağanüstü Durumların Sonuçlarının Giderilmesi, Sınırlandırılması ve Etkisinin Azaltılması Alanında İşbirliği Anlaşması”,
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov ve İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif tarafından imzalandı. Ayrıca Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti arasında Gümrük Konularında Karşılıklı
İdarî Yardım Anlaşması, Veterinerlik ve Hayvan Sağlığı Alanında İşbirliği, Elektrik
Enerjisinin Satışına İlişkin Çerçeve Anlaşması, Azerbaycan ve İran Demir Yollarının
Koordinasyonuna İlişkin Çerçeve Anlaşması, Azerbaycan Demir Yolları QSC ile İran
İslam Cumhuriyeti Demir Yolları arasında Azerbaycan-İran devlet sınırında Astara
Nehri Üzerinde Demir Yolu Köprüsünün İnşaatı Hakkında Sözleşme, “Azerbaycan
Cumhuriyeti Aile, Kadın ve Çocuk Sorunları Devlet Komitesi ile İran İslam Cumhuriyeti Kadın ve Aile Sorunları Başkan Yardımcılığı Arasında İşbirliği Anlaşma Memorandumu”, “Azerbaycan Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti
Sağlık ve Tıbbi Eğitim Bakanlığı Arasında Sağlık ve Tıp alanında İşbirliği Anlaşma
Memorandumu”, Çalışma ve Sosyal Refah Bakanlıkları arasında “Anlaşma Memorandumu”, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi ile İran Ulusal Petrol Şirketi arasında “Mutabakat Zaptı” imzalandı.47
Yeni dönemde Azerbaycan-İran ilişkileri yolunda görünse de İran’ın, Güney
Azerbaycan’dan kaynaklanan hassasiyetinin ikili ilişkilerde zaman zaman kırılma yaratabilecek bir özelliği vardır.
Çok Boyutlu Özelliği ile Azerbaycan-Türkiye İlişkileri
Siyasî İlişkiler
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler “bir millet iki devlet” anlayışı ile derin
dostluk ilişkileri içinde sürdürülmektedir. 30 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını
ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti’ni 9 Kasım 1991’de tanıyan ilk devlet Türkiye oldu.
Azerbaycan’la 14 Ocak 1992’de imzalanan protokolle diplomatik ilişki kurularak Başkonsolosluk olarak görev yapan Temsilcilik, Büyükelçilik düzeyine yükseltildi. Halen,
Azerbaycan’da Bakü TC. Büyükelçiliği ile Nahçıvan ve Gence Başkonsoloslukları faaliyet göstermekte olup, Azerbaycan’ın ise Ankara’da Büyükelçiliği’nin yanısıra İstanbul ve Kars’ta Başkonsoloslukları bulunmaktadır. Bu dönemde yüzden fazla anlaşma,
protokol ve çeşitli işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır. Ekonomi, ticaret, eğitim, kültür
konularında ve bilimsel alanlarda iki ülke arasında birçok anlaşma yapılmıştır.
2010 yılına kadar geçen süreçte Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde zaman zaman
gerginlikler yaşansa da (ikili ilişkilerde Türkiye-Ermenistan sınır kapısının açılması
girişimlerinden kaynaklanan kısa süreli ve gayri resmî soğukluk49 daha sonra Türkiye’nin Ermenistan’ın işgal edilen topraklardan tamamen ayrılmadan sınır kapısını açmayacağı taahhüdü ve Başbakan Erdoğan’ın Bakü’yü ziyaret ederek Azerbaycan Millî
Meclisi’nde konuşması ilişkileri normal seyrine döndürmüştür) genellikle dostluk ve
kardeşlik havasının hâkim olduğunu, üst düzey ziyaretlerin de bu ilişkileri geliştirmek
adına gerçekleştiği görülmektedir. Özellikle Sovyetlerin yıkılmasından sonraki dönemde iki devletin daha da yakınlaşması ile ilişkiler stratejik ortaklık düzeyine ulaşmıştır. Bu durum sosyal, ekonomik ve siyasî alanda etkisini göstermiş ve iki ülke ortak
hareket ederek bölge siyasetine yön vermiştir. Mart 2010’dan itibaren Azerbaycan ve
Türkiye arasında üst düzey ziyaretler artmıştır. Bu ziyaretler sadece siyasî konularda
değil, ekonomik ve kültürel anlamda da gelişmelerin sağlanmasını içeren ziyaretlerdir. Ele alınan konular arasında; Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri, doğalgaz
alanında atılacak olan adımlar ve bu konu ile ilgili imzalanan anlaşmalar, karşılıklı
ortaklık ve yardımlaşmayı içeren anlaşmalar ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet
Başkanları X. Zirve Toplantısı önemli yer tutmaktadır (15 Eylül 2010). Türk Dili
Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları X. Zirve Toplantısı sırasında imzalanan Yüksek
Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi siyasî ilişkilerin gelişmesi yönünden önem arz etmektedir. 3 Ekim’in Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Günü kabul edilmesi ise
kültür birliğinin güçlendirilmesi yönünden önemli bir adımdır.
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin (YDSK) ilk toplantısı 25 Ekim 2011
tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla İzmir’de gerçekleştirildi.50 Bu toplantıda 20’ye
yakın metin imzalanmış, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin derinliği ortaya konulmuştur.
Azerbaycan’da 9 Ekim 2013 tarihinde yapılan seçimlerde oyların % 84,5’ini alarak
üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilen İlham Aliyev, önceki seçimlerden sonra olduğu
gibi 11 Kasım tarihinde ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirdi.51 Bu gelenek
iki ülkenin birbirine verdiği değerin anlaşılması bakımından oldukça önemlidir. Aliyev, Türkiye ziyaretinde devletin üst düzey yetkilileriyle görüşerek çeşitli ziyaretlerde de bulundu. Türkiye-Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin
üçüncü toplantısında ise çeşitli alanlarda iki ülke arasında antlaşmalar imzalandı. Burada Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin önemi ve iki devletin kardeşliği yeniden vurgulanırken Azerbaycan ve Türkiye arasındaki siyasî, ticarî, bilimsel, ulaşım ve enerji
alanlarındaki işbirliği ön plana çıktı.
Bu dönemde göze çarpan ve belirtilmesi gereken konu Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu’nun Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan üçgeni ilişkileri konusundaki açıklamalarıydı. 2009 yılında Ermenistan’la başlayan normalleşme politikasındaki başarı
sızlık karşısında Türkiye, sözde soykırım iddialarının yüzüncü yılı olan 2015’te Ermenistan’a karşı ılımlı bir politika izleyerek süreci zararsız atlatmayı düşünüyordu. Ancak
bu kısa vadede mümkün olmadı.52
Azerbaycan, petrol ve doğal gaz kaynaklarını dünya pazarlarına ulaştırması ile
bölgedeki önemini giderek arttırdı. Azerbaycan ve Türkiye arasında ticaret, siyaset,
ekonomi, eğitim, sağlık, vb. pek çok alanda bir işbirliği süreci mevcuttur. Hatta bu
işbirliği, Azerbaycan ordusunun yapısal olarak hazırlanması, NATO standartları seviyesine yükseltilmesi, iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında uluslararası düzeyde işbirliği, bölgesel problemlere ortak tavır, uluslararası kurumlarda ortak çalışmalar, ekonomi
ve ticaret alanlarındaki uluslararası projelerde fikir birliği seviyesine ulaştı ve birçok
başarılı sonuçlar elde edildi. 2015 yılı içinde İlham Aliyev’in ilk olarak gerçekleştirdiği
Türkiye ziyareti53 ile iki ülke arasındaki ticaret, savunma sanayii, enerji ve Karabağ-Ermenistan sorunlarına dair yüksek düzeyli bilgi paylaşımında bulunularak, özellikle
Kafkas jeopolitiği ve bölgesel sorunlar ele alındı. Görüşmeler içerisinde özellikle yer
alan diğer konu ise, Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı 2015 yılı G-20 zirvesi için elinde
bulunan yetkiyi Azerbaycan için kullanmış olmasıydı. Türkiye, bu hamlesi ile bilhassa
son yıllarda büyük ekonomik gelişmeler gösteren Azerbaycan’a destek olarak, G-20
gibi çok önemli bir platform aracılığıyla uluslararası pazarlara Azerbaycan’ın etkinliğini de katmak ve böylelikle Kafkasya’da kendisi için stratejik öneme sahip dost ve
kardeş ülke Azerbaycan’ın gücüne güç katmak arzusunda olduğu mesajını verdi.
Ekonomik İlişkiler
2011’de Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi üç milyar dolardı. 2012’de
bu hacim beş milyar dolara ulaştı. 2002 yılında Azerbaycan’ın yaptığı toplam ithalatta Türkiye’nin payı % 7,2 düzeyinde iken 2011 sonu itibariyle bu oran % 12,99
seviyesine yükseldi. Azerbaycan, Türkiye’de yaptığı yatırımlarla, Türkiye-Azerbaycan
ilişkilerinin ekonomik yönden güçlenmesine büyük katkı sağladı. 54
2013 yılında Azerbaycan ve Türkiye arasındaki toplam ticaret hacmi 1.989,79
milyon dolar, Türkiye’den yapılan ithalat 1.463,80 milyon dolar, Türkiye’ye yapılan
ihracat hacmi ise 525,99 milyon dolardır.55
2014 yılında Azerbaycan ve Türkiye arasındaki toplam ticaret hacmi 1.789,13
milyon dolar, Türkiye’den yapılan ithalatın hacmi 1.286,64 milyon dolar, Türkiye’ye
yapılan ihracatın hacmi ise 502,49 milyon dolardı.56
2015 yılı Ocak- Eylül ayları arasında Azerbaycan ve Türkiye arasında toplam ticaret
hacmi 1.059,91 milyon dolar, Türkiye’den yapılan ithalat hacmi 826,63 milyon dolar, Türkiye’ye yapılan ihracat hacmi ise 233,28 milyon dolar olmuştur.57 Ayrıca Türkiye- Azerbaycan arasındaki enerji ilişkileri T.C. Ekonomi Bakanlığı’nın sitesinde şu şekildedir:
Türkiye’nin Azerbaycan’a İthalatında Başlıca Ürünler (1.000 $), kapsamında petrol ve diğer gazlı hidrokarbonlar:
İstatistikî bilgilere göre iki ülke arasındaki ilişkiler şu şekildedir: 2008 yılındaki
küresel krize rağmen, üretim potansiyellerini koruyan önlemleri alarak krizden etkilenmeyen Türkiye ve Azerbaycan karşılıklı yatırımlarla işbirliği potansiyelini güçlendirmiştir. Azerbaycan’ın ihracatında en önemli pay petrol ve petrol ürünlerine aittir.
İthalat yaptığı başlıca ülke ise Türkiye’dir.
Azerbaycan’daki yabancı şirketlerin % 36’sını Türk şirketleri oluşturmaktadır.
Azerbaycan’ın dış ülkelere yaptığı yatırımlarda da Türkiye ilk sırada yer almaktadır.
Bununla birlikte, iki ülke arasında ekonominin çeşitli alanlarında ilişkilerin geliştirilmesi için büyük potansiyel mevcuttur.60
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi ile başlayan, Bakü-Tiflis-Erzurum
Doğalgaz Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu projeleri ile devam eden yatırımlar, iki ülkeyi stratejik ortaklığa ulaştıran bir boyuta taşınmıştır.
Enerji ve Ulaşım Alanındaki İlişkiler
Azerbaycan’ın Türkiye’yi de yakından ilgilendiren en önemli enerji ve ulaşım projeleri şunlardır:
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı
Hayata geçirilmesi için Türkiye öncülüğünde başlatılan girişimler 1992 yılına kadar uzanır. Önerilen ilk projede güzergâh Azerbaycan, İran, Nahçıvan ve Türkiye olarak belirlenmişti. Batılı petrol şirketleri ve ABD tarafından, İran’ı içermesi nedeniyle
uygun bulunmayan bu güzergâha alternatif olarak diğer olasılıklar gözden geçirilerek
Bakü Tiflis Ceyhan rotası üzerinde görüş birliği sağlandı.61 Proje için en önemli resmî
adım Türkiye’de; Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasında 19 Ekim 2000 tarihinde
imzalanan antlaşma ile atıldı.
Bu tarihten sonra boru hattının inşası, taraf ülkelerin yaşadıkları aksaklık ve anlaşmazlıklar, ABD ve Rusya gibi güçlerin izlediği stratejik adımlar ve ekonomik problemler nedeniyle uzun sürdü.62
Hazar Denizi’nden çıkarılan Azeri, Çırak, Güneşli petrollerinin, Ceyhan Limanı
aracılığıyla Avrupa ve dünya pazarlarına ulaştırılmasını sağlayan Bakü Tiflis Ceyhan
Boru Hattı’nın inşası 2003 yılında başlayıp 2005 yılında tamamlandı. Ceyhan Limanı’ndan ilk petrol tankeri 4 Haziran 2006 tarihinde yola çıktı.63
Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı’nın toplam uzunluğu 1.769 kilometredir. Hattın
1.076 kilometresi Türkiye, 443 kilometresi Azerbaycan, 249 kilometresi Gürcistan
sınırları içinden geçmektedir. Yıllık hacmi 50 milyon ton,64 günlük kapasitesi ise 1,2
milyon varildir. Boru hattı Türkiye’de 10 ilden ve 330 köyden geçer.65 Türkiye ve Azerbaycan genelinde 42 inç olan boru hattının çapı Gürcistan’da 46 inç, Ceyhan Terminali’ne yaklaştığı son bölümünde ise 34 inçtir.
BTC’den gemilere yüklenen petrol miktarı Haziran 2006’dan günümüze kadar
yaklaşık 2,3 milyar varildir.66 Bakü Supsa Hattı ile beraber BTC, dünya petrol ticaretinin yaklaşık % 2,5’ini Hazar bölgesindeki petrol ticaretinin ise yaklaşık % 50’sini
oluşturmaktadır. Türkiye üzerinden Avrupa ve dünya pazarlarına ham petrol taşıyan
BTC Boru Hattı iktisadî anlamda, hattın geçtiği ülkelere ve bölgelere sağladığı büyük
katkıların yanında enerji piyasasındaki konumu bakımından stratejik bir önem taşır.
Boru hattı Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan arasındaki siyasî ekonomik işbirliğinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. BTC’nın hayata geçmesi üç ülke arasında ekonomik ve stratejik ortaklığı güçlendirmiş ve yeni projelerde birlikte hareket
edilmesi konusunda bir görüş birliği oluşturmuştur. Ayrıca BTC’nın Ermenistan’ı
by-pass ederek ekonomik bir izolasyona sürüklemesi sayesinde Azerbaycan’ın Karabağ meselesindeki konumunu güçlendirerek, ileride Azerbaycan lehine bir barışın
oluşma ihtimalini artırmaktadır. Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ile birlikte Avrupa
da BTC’nın getirilerinden memnundur. Rusya’nın enerji tekeli oluşturmasını engelleyebilecek alternatif projelerin başında gelen bu boru hattının aynı zamanda bölge
ülkelerinin enerji güvenliği açısından kritik bir rolü vardır.
Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı
Azerbaycan’ın Hazar Denizi Şahdeniz sahasından çıkarılacak doğalgazı ihraç etmek için Türkmenistan ve İran ile yaptığı görüşmeler ümit verici olmaktan uzaktı.
Bu nedenle çıkarılacak doğalgazın Gürcistan üzerinden Türkiye’ye satılması, Türkiye
üzerinden de diğer ülkelere ihracı gündeme geldi. Her yıl artmakta olan doğalgaz
ihtiyacını karşılaması gereken ve stratejik bir enerji koridoru durumuna gelmeyi hedefleyen Türkiye için ise bu iyi bir fırsattı.
Kararlaştırılan güzergâhtan doğalgaz sevkiyatı için 12 Mart 2001’de Türkiye’de,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile Azerbaycan Başbakan Yardımcısı arasında bir
antlaşma imzalandı. Bunu takiben iki ülkenin BOTAŞ ve SOCAR şirketleri arasında
bir doğalgaz alım satım sözleşmesi imzalandı. Bu anlaşmalara göre doğalgaz ihracının
2004 yılında başlaması öngörülmüştü. Ancak bu projenin inşasına gecikmeli olarak
2004 yılında başlanabilmesi nedeniyle bu boru hattından ilk doğalgaz akışı Temmuz
2007’de yapılabildi.
BTC’na paralel olarak inşa edilen BTE’un ortakları şu şekildedir:
SOCAR (Azerbaycan): % 10, BP (İngiltere): % 25,5 Statoil (Norveç): % 25,5 Lukagip (Rus-İtalyan): % 10 Total (Fransa): % 10 Nico (İran): % 10 TPAO (Türkiye):
% 9 TPAO (Türkiye): % 10.68
Bir diğer adı Güney Kafkasya Boru Hattı olan BTE ile Azerbaycan’ın Şahdeniz-I
sahasından çıkarılan doğalgaz Türkiye aracılığıyla Yunanistan üzerinden Avrupa’ya
ihraç edilmektedir. Yıllık kapasitesi 30 milyar metreküp, uzunluğu 970 kilometredir.69
Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’a siyasî ve ekonomik işbirliği konusunda önemli
imkânlar sunan BTE’un Avrupa için de önemi büyüktür. Bu boru hattı sayesinde
Rusya’nın Avrupa ülkelerini enerji ambargosu yoluyla tehdit etmesi güçleşmiştir. Türkiye ise Rusya’dan daha ucuz bir doğalgaz alternatifine kavuşmuş; neredeyse her yıl
kış aylarında İran ile yaşadığı hukuksuz doğalgaz kesinti/kısma problemlerine karşı
zafiyetten büyük oranda kurtulmuştur.70
Nabucco Projesi
Avrupa’nın Rusya ve Körfez ülkelerine olan hammadde bağımlılığını azaltmak
adına ortaya konulan en önemli projelerden biri olan Nabucco Projesi konumu itibariyle Türkiye için büyük önem taşımaktaydı. Bu proje ile temin edilecek doğalgazın
BTE yoluyla Bulgaristan, Romanya ve Macaristan’dan geçerek Avusturya üzerinden
Avrupa’ya dağıtılması planlanıyordu.71
Nabucco Projesi’nin hayata geçirilmesi amacıyla 2004 yılında Viyana’da Nabucco
Uluslararası Gaz Hattı İştiraki kuruldu. Projenin her biri % 20’lik paya sahip olan
ortakları; BOTAŞ (Türkiye), OMV (Avusturya), MOL (Macaristan), Transgaz (Romanya), Bulgargaz (Bulgaristan)’dı.72
Türkiye’nin Avrupa ve Asya arasında bir “enerji koridoru” olma niteliğini güçlendireceği öngörülen bu proje, doğalgaz temin edilecek ülkelerin belirsizliği, siyasî
anlaşmazlıklar ve alternatif projelerin gündeme gelmesi nedeniyle beklenen biçimde
ilerleyemedi. Türkiye ve Azerbaycan arasında 2011 yılında TANAP projesi üzerinde
anlaşmaya varılması üzerine büyük darbe alan Nabucco projesi, Avrupa ülkelerinin
Trans Atlantik Boru Hattı’nı tercih etmesi sebebiyle durma noktasına geldi. 2013
yılında ise Nabucco iştirakinin feshedilmesiyle proje askıya alındı.
TANAP
TANAP, ilk olarak 2011 yılının Ekim ayında, Azerbaycan ve Türkiye transit müzakereleri sırasında gündeme geldi ve 25 Ekim 2011’de IGA’daki Hükümetler arası
Anlaşma’ya ek madde ile güvenceye alındı.74 İstanbul’da 26 Haziran 2012 tarihinde
Türkiye ve Azerbaycan, Azeri doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırmayı planlayan yedi milyar dolarlık hükümetler arası Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru
Hattı Projesi (TANAP) antlaşmasını imzaladı.75 Türkiye TANAP vasıtasıyla hem gazın iletiminde, hem de ticaretinde söz sahibi ülke konumuna geldi. 31 Mayıs 2014’te
yapılan anlaşmayla TPAO, Fransız TOTAL şirketinin Şah Deniz projesindeki %
10’luk payını satın alarak toplam payını % 19’a çıkartıp Şah Deniz projesinin BP’den
sonraki ikinci en büyük ortağı oldu. Aynı tarihte yapılan başka bir anlaşmayla Türkiye’nin TANAP’taki payı da % 20’den % 30’a çıkarıldı. Böylece, Türkiye, hem gazın
üretiminde, hem taşınmasında, hem de pazarlanmasında söz sahibi önemli bir ülke
konumuna geldi.76
Bu projenin hayata geçmesiyle Türkiye’nin önemli miktarda tasarruf sağlayacağı
planlandı.77 Rusya TANAP’la Türkiye’nin kendisine gaz bağımlılığının azalacağından
rahatsızdı. Azerbaycan, Türkiye’ye verdiği doğalgazı dünya ortalamasının altında, 100
metrekübü 330 dolara vermektedir. 78Türkiye’nin ev sahipliğinde 26 Haziran 2012
tarihinde Türkiye ve Azerbaycan arasında varılan anlaşma sonucu iki ülkenin Enerji
Bakanları’nın imzasıyla proje onaylanmış ve gerçekleşmesi için çalışmalara başlanmıştır.79 2015 yılının Mart ayında Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan Devlet Başkanlarının katılımıyla temellileri atılan projenin 2018’e kadar tamamlanması planlanmıştır.80
Azerbaycan’ın Türkiye’ye yaptığı en büyük yatırım, SOCAR’ın İzmir Aliağa’da
bulunan Türkiye’nin en büyük Petrokimya tesisi Petkim’i satın almasıdır. 30 Mayıs
2008’de Turcas Enerji ile ortaklaşa 40 milyon dolara satın alınan tesis, 30 Aralık 2011
tarihinde hisselerini SOCAR’a devretmesiyle adı değiştirilerek Socar Turkey Enerji
A.Ş. oldu. Petkim ürettiği hammaddelerle inşaat, otomotiv, tarım, elektrik, elektronik,
ambalaj, tekstil, ilaç, deterjan, boya ve kozmetik olmak üzere birçok sektöre malzeme
sağlamaktadır. Petkim tesislerinin rafineri ile bitişik olması, yeni tesislerin kurulmasına izin verecek düzeyde geniş bir arazisinin ve altyapısının olması, deniz kenarında ve
büyük kapasiteli limanının olması, geniş ürün yelpazesi ve pazar sıkıntısının olmaması
Petkim’i son derece stratejik bir kuruluş hâline getirmektedir. SOCAR Türkiye’nin
en köklü petrol şirketlerinden Petkim’in % 51’ini satın almasıyla iki ülke arasındaki
ekonomik ilişkiler farklı bir boyut kazanmıştır. SOCAR, Türkiye’nin en büyük petrokimya şirketi olan Petkim’e 2018 yılına kadar 17 milyar doların üzerinde bir yatırım
stratejisi açıklamıştır.81 Fakat 2016 yılı itibariyle Azerbaycan’da yaşanan ekonomik sıkıntılar bu yatırımın kısa vadede gerçekleşememesi riskini de taşımaktadır.82
Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu Projesi
Azerbaycan ve Ermenistan arasında gerçekleşen Karabağ Savaşı’nın ardından Türkiye, Ermenistan sınırını kapattı ve diplomatik ilişkileri durdurdu. Bunun siyasî-ekonomik bir sonucu olarak Orta Asya ile olan önemli bir demiryolu ağından da mahrum
kaldı. Avrupa ve Asya arasındaki yük taşımacılığı ve ekonomik ilişkileri daha ileri bir
seviyeye taşımak için Türkiye, Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu Projesi’ni öne çıkararak
enerji alanındaki köprü niteliğini ticarî ve kültürel anlamda da geliştirmeyi hedefledi.83
Demiryolu projesinin hayata geçirilmesi için Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan
arasında 7 Şubat 2007’de bir anlaşma imzalandı. Anlaşma sonucu oluşturulacak hat
ile mevcut hatlar birleştirildiğinde Çin’den Avrupa’ya kesintisiz demiryolu ulaşımı
sağlanacaktı.84 Kars-Tiflis-Bakü (KTB) Demiryolu Azerbaycan ve Türkiye için siyasî
anlamda önemli bir güçtür. Gürcistan ise KTB ile Avrasya ulaşım ağında önemli bir
konum elde ederek siyasî destek ve ekonomik kalkınma bakımından iyi bir fırsat yakalamayı hedeflemektedir.
İzmir’e, Cumhuriyet tarihinde yapılmış en büyük yatırım SOCAR tarafından yapıldı. Beş milyar dolarlık STAR Rafinerisine yapılan yatırım Petkim için de önem arz etmektedir. Bu rafinerinin işletilmeye
başlanmasıyla Petkim’in temel hammaddesi olarak kullanılacak nafta üretilecek ve dışa bağımlılık % 80
azalacaktır. STAR rafinerisi Hazar petrollerinden başka, Ural, İran, Kerkük petrollerini de işleyebilecek
şekilde esnek bir yapıya sahip olacaktır. Bu rafinerinin tamamlanmasıyla, her yıl enerji taşıyıcıları ithaline
60 milyar dolar harcayan Türkiye de büyük bir kazanç sağlayacaktır. http://www.socar.com.tr/content/
Avrupa’dan bakıldığında bu hattın önemi birleştirici olmasıdır. KTB’nün tamamlanması Avrupa’nın Kafkasya ve Asya ile ulaşımını sağlamasını düşünülen TRACECA projesinin amacına ulaşmasını sağlayacaktır.86 Bu potansiyeli nedeniyle KTB,
Demir İpek Yolu Projesi olarak da adlandırılmaktadır. İnşası üç ülkede de hızla devam eden KTB’nün kullanıma açılacağı tarih henüz net değildir; ancak hattın en kısa
zamanda çalıştırılması planlanmaktadır. Bu bağlamda demiryollarının Türkiye’deki
inşasında önemli bir aşama kaydedilmiştir.87
Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan’ın işbirliği içerisinde gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmeyi planladığı bu projeler bölgesel kalkınmaya ve barışa hizmet etmektedir. Avrupa ile olan ilişkilerde, bölgenin enerji ve sevkiyat koridoru niteliği kazanması bu üç
devletin önemini ve söz sahibi olma gücünü artıracaktır. Avrupa’nın Rusya’dan ithal
ettiği enerji kaynaklarının yanında yeni alternatifler elde etmesi, enerji güveliğini kuvvetlendirerek siyasî anlamda hareket kabiliyetini daha da güçlendirecektir. Dolayısıyla
Rusya bu projelere rakip olabilecek alternatifler geliştirmeye ve planlanan projeleri
engellemeye çalışmaktadır. Projenin tamamlanmasıyla Çin’den Avrupa’ya kesintisiz
yük taşınması mümkün olacaktır. Avrupa ile Türkistan arasındaki yük taşımalarının
tamamının bu güzergâha kaydırılması planlanmaktadır.88 Bu proje Azerbaycan ve
Türkiye’nin gerçekleştirdiği üçüncü büyük projedir.89
Kültürel İlişkiler
Eğitim
Azerbaycan’la Türkiye arasında çok yönlü ve gelişmiş eğitim ilişkileri mevcuttur. Geçen yıllarda iki ülke arasında eğitim alanında çok yönlü işbirliği gerçekleştirmek için
gereken yasal altyapı oluşturulmuştur. 1992 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim
Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı arasında “Eğitim Alanında
İşbirliği” ile ilgili Sözleşme, Şubat 1994’te Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında “Bilim, Teknoloji, Sosyal, Kültürel ve Ekonomi Alanlarında Kapsamlı
İşbirliği” ile ilgili Sözleşme, Mart 1997’de Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim Bakanlığı
ile Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı arasında “Eğitim ve Bilim Alanlarında
İşbirliği” ile ilgili Protokol imzalanmıştır. Protokol, Azerbaycan’da gerçekleştirilen ve
gerçekleştirilecek eğitim reformlarına Türkiye tarafının her yönlü yardım göstermesi ve
bu alanda verimli bir işbirliğin sağlanması için de bir ortam oluşturmuştur.
2000 yılından başlayarak Bakü’nün 6, 14, 41, 56 ve 261 No’lu okullarında Türkçe dersi vardır. Türkiye ile eğitim alanında işbirliğinin en temel alanlarından biri de
öğrenci değişimidir. Yukarıda adı geçen protokoller öğrenci değişimi alanında başarılı işbirliği için geniş perspektifler açmaktadır. Karşılıklı şekilde belirlenmiş sayıda
bursların ayrılması, aynı zamanda burs dışında kendi olanaklarıyla karşı tarafın yükseköğrenim okullarında eğitim görmesiyle ilgili şartların düzenlenmesi hususları bu
anlaşmalarda yer almaktadır. Bu nedenle Azerbaycan vatandaşlarının ülke dışında en
çok öğrenim gördüğü ülke Türkiye’dir. Aynı zamanda eğitim için Azerbaycan’a giden
yabancı uyruklu öğrenciler içinde Türkiye, temsilci sayısı bakımından da ilk sıradadır.
Azerbaycan’dan Türkiye’ye gelen öğrenci sayısında 2013-2015 yıllarında yüksek bir
artış görülmektedir. Azerbaycan, Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre yurtdışında
eğitim gören Türk öğrencilerin en yoğun bulunduğu ülkedir. Fakat daha çok Türkiye’den yurt dışına giden öğrenciler önce Amerika, sonrasında ise Avrupa’yı tercih etmektedirler.90 Türk öğrenciler tıp ve iktisadın dışında, öğretmenlik, tercümanlık, petrol
mühendisliği bölümlerini tercih ederek91 Bakü Devlet, Azerbaycan Mimarlık ve İnşaat, Azerbaycan Tıp, Azerbaycan Devlet İktisat üniversitelerinde eğitim görmektedir.
Azerbaycan gençlerinin Türkiye’de eğitim görmeleri gibi Türkiye vatandaşları da
Azerbaycan’ın çeşitli yükseköğrenim okullarında çeşitli ihtisas alanlarında verilen
burslar kapsamında veya kendi olanaklarıyla eğitim almaktadırlar.92
Azerbaycan-Türkiye İlişkileri Çerçevesinde
Çeşitli Sivil Toplum Kuruluşlarının Faaliyetleri
Sivil toplum kuruluşları (STK) iki ülkenin ağırlıklı olarak Karabağ sorunu, Hocalı olayları, Türk-Ermeni ilişkileri vb. konularda yoğunlaşarak kültür, eğitim, medya,
ekonomi ve sanat alanında kamuoyuna yansıyan faaliyetler göstermektedirler. 2009’da
Türkiye’nin Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi sonucunda Azerbaycan ve Türkiye arasında yaşanan gerginliğe rağmen STK’ların faaliyetlerinin daha da
dayanışmacı olması iki devlet arasında siyasetten öte hassasiyetin mevcut olmasına
işaret etmektedir.
Türkiye’de Başbakanlığa bağlı TİKA ve Azerbaycan’da Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Himayesinde Sivil Toplum Kuruluşlarına Destek Fondu’nun teşkil edilmesi
STK faaliyetlerinin güçlenmesine sebep oldu. Öte yandan 2000’li yıllardan itibaren
Türkiye’de teşkil edilen ve adında Azerbaycan bulunan onlarca dernek faaliyetlerini
Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine yönlendirmiştir.
TİKA, 1992 yılında kurulmasından itibaren diğer Türk cumhuriyetlerinin yanı
sıra Azerbaycan’da da geniş faaliyetler yürütmektedir. Bu faaliyetler kapsamında eğitim, sanat, fen ve teknolojiden başlayıp tarım ve hayvancılık, sağlık, medya gibi devlet
hayatının değişik alanlarında projeler yapılmaktadır. TİKA, Azerbaycan’da işlevi ve
görevi bakımından önem arz eden ASAN Hizmet, kamu hizmetleri alanında Türkiye
Cumhuriyeti Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) ile birlikte 2015 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ödüle layık görülmüştür.94
12-14 Ekim 2011 tarihleri arasında Bakü’de düzenlenen V. Bilgi ve İletişim
Teknolojilerinin Uygulanması” başlıklı konferans, TİKA’nın desteği ile gerçekleşti.
Çok sayıda katılımcı ile ilgi gören konferansta 31 ülkeden 162 bilim adamı insanî
ve sosyal bilimlerde, bilim, eğitim ve araştırmalarda, tıp ve sağlık alanında, devlet ve
yönetimde bilgi ve iletişim teknolojilerinin uygulanması gibi konularında işbirliği
yapıldı.95
“Azerbaycan-Türkiye Medya İlişkileri” başlığı altında iki ülke arasındaki ilişkileri incelemek ve Azerbaycan’da faaliyet gösteren yerel medya mensuplarının meslekî gelişmelerine yardımcı olmak amacıyla 24-28 Haziran 2011 tarihleri arasında
Azerbaycan Cumhuriyeti’nde bulunan beş bölgeden toplam 15 medya mensubunun
katılımıyla Türkiye’ye çalışma ziyareti gerçekleştirildi. İstanbul ve Ankara’yı kapsayan programda iki ülke arasında medya alanında bilgi ve tecrübe paylaşımı yapılarak,
Türkiye’deki medya çalışmalarının yerinde incelenmesi sağlandı.96
Türkiye ve Azerbaycan’da şair ve düşünürlerin hayatı ve eserleri konulu düzenlenen konferanslar vb. etkinlikler her iki ülkede bir kültür köprüsünün oluşturulmasına
yardımcı olmak amacını taşımaktadır. Bu amaçla Mehmet Akif Ersoy ile Hüseyin Cavid’in hayatı ve eserlerinin ele alındığı, “Türk Dünyasını Aydınlatanlar: Mehmet Akif
Ersoy ve Hüseyin Cavit” konulu uluslararası konferans Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı’nın destekleri ile 16-18 Mayıs 2013 tarihinde Bakü’de düzenlendi.97
TİKA’nın desteğiyle Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Kütüphanesi uzmanlarından oluşan heyet Azerbaycan’da Kafkas Müslümanları İdaresi ve Bakü İslam
Üniversitesi’nin kütüphanelerinde bulunan 1.928 adet el yazması eser, 1.824 adet de
Arap harfli matbu eser olmak üzere toplam 3.752 adet eserin kataloğunun çıkarılması,
restore edilmesi, çalışanlara eğitim verilmesi ve koruma tedbirlerinin belirlenmesi için
incelemede bulundu.98
2015 yılında TİKA’nın desteğiyle gerçekleşen etkinliklerin başında Nisan ayında
260 Azerbaycanlı öğrencinin katıldığı Çanakkale gezisi, Eylül ayında düzenlenen I.
Türkiye-Azerbaycan Onkoloji Günleri Projeleri gelmektedir. 25 Ocak 2016 tarihinden itibaren yayın hayatına başlayan ASAN Radyo’nun teknik altyapısı da TİKA
tarafından gerçekleştirilmiştir.99
2004 yılında kurulan Haydar Aliyev Fonu eğitim, kültür, bilim ve teknoloji, çevre,
sosyal ve diğer alanlarda projeler düzenlemekte olup, bu faaliyetlerin birçoğunu Türkiye ile birlikte hayata geçirmektedir. Fonun Türkiye temsilciliği 2005-2010 yılları
arasında Türkiye’de farklı şehirlerde bayram kutlamaları, iftar yemekleri ve Hocalı
olayları ile ilgili çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmektedir.100
Türkiye ve Azerbaycan’da bulunan çok sayıda dernek ve teşkilatın da 2010-2015
yılları arasında Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerini kuvvetlendirmeye yönelik çalışmaları bulunmaktadır. Bunların çoğu yukarıda ifade edilen çalışmalara benzemektedir.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulmasının yıldönümleri, iftar programları, bayram
kutlamaları, Hocalı ve 20 Ocak Yıldönümü, konferanslar düzenleme gibi faaliyetler
geleneksel olarak düzenlenmektedir.
Azerbaycan-Türkiye Arasında Dinî İlişkiler
Azerbaycan’da İslamiyet’in geniş alanlarda yayılması, bağımsızlığın ilk yıllarında meydana geldi. 1991 yılında Azerbaycan’a birçok Arap ülkesi ile birlikte, komşu
İran ve Türkiye’den de Müslüman din adamları gelmeye başladı. Bu da Azerbaycan
halkının İslam konusunda bilgilenmesine, ardından Müslümanlar arasında siyasî bir
görüşün oluşmasına yol açtı. İlk yıllarda Azerbaycan Türkleri arasında var olan İran
karşıtlığı, Sünniliğin daha çok yayılmasında etkili olmasına rağmen daha sonraki yıllarda ülkede Şiilik arttı hatta siyasallaşma süreci başladı.102
Ahlak ve maneviyata dair dersler Azerbaycan’da esasen Türk okullarında mevcuttur. Azerbaycan’da akademik düzeyde din eğitimi veren tek resmî kurum Bakü Devlet
Üniversitesi İlahiyat Fakültesidir. 1992 senesinde Türkiye Diyanet Vakfı ve Marmara
Üniversitesi arasında imzalanan bir anlaşmaya esasen kurulan bu fakültede eğitim
süresi dört yıldır. Fakülte Diller bölümü ve İslami İlimler Bölümü olmakla iki bölümden meydana gelmektedir. 2007 senesine kadar fakültede görev yapan öğretim üyeleri
Türkiye üniversitelerinden geliyordu. Daha sonra öğretim üyeleri fakülteden mezun
olup Türkiye’nin farklı üniversitelerinde doktora eğitimini tamamladıktan sonra ülkeye dönen ilahiyatçılar oldu. Kuruluşundan itibaren fakülteden 700’den fazla öğrenci
mezun edildi.103
2016 yılı Azerbaycan’da Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in teşebbüsü ile Multikultüralizm (Çok Kültürlülük) yılı ilan edildi. 15 Ocak 2016’da Bakü’deki Haydar Camii’nde ilk kez Sünnilerle Şiiler ortak namaz kıldılar. Bu, Azerbaycan’ın Türkiye ve
İran’dan farklı olarak din işlerinde sadece Sünnilik ya da Şiiliğe ağırlık vermeden tüm
mezheplere bağlı birlik olabileceği mesajını da vermekteydi.104
2016 yılının Multikultüralizm yılı olması Azerbaycan’ın çok kültürlülük geleneğini yaşattığını ve bunun ülkenin belirleyicisi olduğunu ilan ediyordu. Azerbaycan’ın
hoşgörülü bir çevreye, topluma sahip olması ve bunun dünya kamuoyuna takdim edilmesi 2015 yılının da en önemli olayları arasındaydı. Bu bakımdan Aliyev’in 2016
yılını Multikultüralizm yılı olarak ilan etmesi tesadüfi olmadı.
Azerbaycan’ın Ekonomik Reformlara Geçiş Süreci (1991-2015)
1980’li yılların ikinci yarısı, 1990’lı yılların başlarında Sovyetler Birliği’nde başlayan siyasî gelişmeler ittifak cumhuriyetlerin yanısıra Azerbaycan’da ciddi krize neden
oldu. Bu dönemde ekonomik alanda yaşanan problemlerin temel nedenleri SSCB’in
yıkılması ile Azerbaycan’ın eski ekonomik ilişkilerinin kesilmesi, işletmelerin üretim
gücünün azalması, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının bir kısmını işgal etmesi
millî gelirin 1/3 savaşa harcanması, ülke topraklarının 1/4’ünün savaş alanına dönüşmesi, bir milyon hektar tarım alanının kaybedilmesi, ülkenin nitelikli uzmanlarından
yeteri kadar istifade edilememesi, yeni ekonomik ilişkilerin kurulması ve ekonomik
reformları uygulama konusunda cesur bir politika izlenememesi vb. oluşturuyordu.106
Bu arada ekonomik çöküşü engellemek için bir takım önlemler alınmaya başlandı.
1994 yılı başlarında millî para birimi olan manat- Azerbaycan topraklarında tek para
birimi ilan edildi.107 1994 yılında dış ticaret serbest hâle getirildi ve dış ekonomik ilişkiler liberalleştirildi. Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası ile anlaşmalar imzalandı.
Azerbaycan, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’na dahil oldu. Bütçenin ciddi kontrol
edilmesi sonucunda enflasyon, 1998 yılında tamamen ortadan kalktı. 1995-1997 yılları arasında 20.000 küçük devlet işletmesi özelleştirildi, tarım reformu yapıldı. Ülkenin
imkânları kısıtlı olduğu için yabancı sermayeyi çekmek adına Açık Kapı politikasına geçildi. Birçok sanayi müessesesi, imalathane çalışmaya başladı. Gümrük Vergisi
azaltıldı. Sumgayıt ve Taşkesen’de bazı fabrikalar yeniden açıldı. 1994-1995 yıllarında
rafinerilerde iki yeni ALOW-2 düzeneği çalışmaya başladı. Gaz fabrikası yeniden faaliyete geçti. 2000 yılında Şemkir-Yenikent Su-Elektrik Santrali hizmete açıldı.
1998-2002 yıllarında 1 No’lu Bakü Sıcaklık Elektrik Merkezi (İEM), Mingeçevir
SES’in, Kuzey DRES-in yeniden yapılandırılması, Bakü çevresinde yüksek voltajlı
şebekelerin iyileştirilmesi, Yenikent SES’in üç bloğunun kullanıma girmesi sonucunda elektik enerjisi üretimi arttı.
2001 yılında Japonya Ekonomik İşbirliği Bankası’ndan alınan kredilerle Sumgayıt’ta Etilen-Propilen Fabrikası yeniden kuruldu.
Yabancı yatırımların 1996’da % 33, 2000’de ise artık % 50’den fazlası Azerbaycan’da petrol dışı alanlara yöneldi. Ülke ekonomisine Avrupa Birliği TRACECA
programı üzere Avrupa Kafkas Asya nakliyat koridorunun Yeni İpek Yolu’nun açılması da önemli bir etkendi108. Mayıs 1993’te bu konuyla ilgili Brüksel Beyannamesi
kabul edildi. Aralık 1996’da Ukrayna da Avrasya Nakliyat Koridoruna katıldı. Bakü’de
Büyük İpek Yolu’nun merkez binası kuruldu. Yeni nakliyat koridoruna Kazakistan ve
Kırgızistan cumhuriyetleri de eklendi.109
Ekonomide yapısal değişikliklere gidildi. Başlıca amaç iş sahiplerinin artması, kamu
mülkiyetinin özelleştirilmesi, sanayi reformunun hayata geçirilmesi vb. idi. İş adamları
için çeşitli kurs ve seminerler teşkil edildi. Halkın yabancı bankalarda bulunan hesaplarının Azerbaycan’a yatırım olarak getirilmesi için Temmuz 1995’te bir kanun kabul edildi.
Bu kanun verilen miktarın kaynağı hakkında zorunlu bir bilgi alınmasını yasaklıyordu.
Ülkenin büyük yatırım imkânları tebliğ edilmeye başlandı. 1994’ten itibaren Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde uluslararası iş konferansları yapıldı. Yabancı yatırımcılar
için Azerbaycan cazip bir merkez haline geldi. 2000’de ülkede 1300’den fazla yabancı
şirket faaliyet gösteriyordu.
İş alanlarının ve iş adamlarının artmasına uluslararası iktisadî teşkilatlar da yardım etti. Avrupa Birliği Ekonomik Komisyonu TACIS (Technical Aid to the Commonwealth of Independent States), bunlardan biriydi. TACIS sermayedarlar ve iş
çevreleriyle ilgili olmasının yanısıra Avrupa-Kafkasya ve Asya ticaret nakliyat ilişkilerinin gelişimine yardım eden projelerin hazırlanmasına katkı sağladı. TACIS’in hazırladığı Avroasya “TRACECA” nakliyat programı Azerbaycan ve uluslararası ekonomik teşkilatlar açısından çok önemliydi. Bu program çerçevesinde KOSIA-SMEDA
teşkilatı (Small and Medium Enterprise Development) ve Türk-Sanayi İş Adamları
Birliği, Türk Birliği Gelişim Ajansı sermayedarlığın gelişiminde büyük rol oynadı.
Ekonomiyi canlandırmanın, geliştirmenin en önemli vasıtası olan öz denetim sistemine dayanan idarî bir mekanizma yaratıldı. Ekonomik hareketliliğe engel olan
bürokratik yapı ortadan kaldırıldı. 2000’de II. Devlet Özelleştirme Programı kabul
edildi. Genellikle hayata geçirilen ekonomik tedbirler mevcut iktisadî krizi bertaraf
etmeye, istikrar yaratmaya ve gelişmeye yardımcı olmak adınaydı.
Azerbaycan ekonomisinde 1996 yılından itibaren başlayan büyüme 2011 yılında
da devam etti. 2012 yılında % 2,2’lik bir büyüme oranıyla millî gelir 67,3 milyar dolar,
2013 yılında 73,5 milyar dolara, 2014 yılında ise 75,2 milyar dolar seviyesine ulaştı.
2013 yılında % 5,8’lik bir büyüme oranı yakalayan Azerbaycan ekonomisindeki
genişleme, 2014 yılının ilk yarısında yavaşlama göstererek % 2,1 seviyesinde gerçekleşti. Bunun temel sebebi yılın ilk yarısında petrol üretiminde, bir önceki yıla göre %
2,7’lik bir düşüşün yaşanmasıydı.
2013 yılında büyümenin temel etmenlerinden birini oluşturan inşaat sektörü
Ocak-Temmuz 2014 döneminde % 9,6’lık bir genişleme gösterdi. 2013 yılının bütününde bu sektörde büyüme ise % 23 oranında oldu. IMF’nin 2015 verilerine göre
GSYİH (milyon dolar) 62.199 olup büyüme oranı % 0,6 idi.
Temel Ekonomik Göstergeler
2010 2011 2012 2013 2014 2015
GSYİH (milyon dolar) 52.906 65.952 69.680 74.157 75.193 54.209
GSYİH (milyon manat) 42.465 52.082 54.744 58.182 58.978 54.913
Büyüme (%) 4,9 4,9 2,2 5,8 2,8 2,5
Kişi başına GSYİH (dolar, satın
alma gücü paritesine göre)
15.732 15.879 16.466b 17.273 17.793 18.205
Cari Denge (milyon $) 15.021 17.156 14.881 13.79 10.314 3.603
İşsizlik (ort.; %) 5,6 5,4 5,2 4,7 5,4 5,5
Enflasyon (ortalama- %) 7,9 5,6 -0,3 3,7 1,5 14,4
İhracat (milyon $) 26.374 34.393 32.374 31.702 28.260 18.426
İthalat (fob-milyon $) 6.663 10.055 10.193 10.321 9.332 7.464
Döviz kuru (yıl sonu) Manat: $ 0,80 0,79 0,78 0,78 0,78 1,00
Döviz kuru (yıl sonu) Manat: € 1.07 1.02 1.04 1.08 0.95 0.98
Azerbaycan’ın Dış Ticareti (milyon $)
Yıllar İhracat İthalat Hacim Denge
2002 2.304 1.823 4.127 481
2003 2.591 2.626 5.218 -34
2004 3.614 3.504 7.118 109
2005 4.346 4.200 8.547 146
2006 6.372 5.264 11.636 1.107
2007 6.058 5.708 11.766 349
2008 47.756 7.163 54.919 40.592
2009 14.698 6.119 20.818 8.578
2010 21.278 6.597 27.875 14.681
2011 26.480 9,33 36.213 16.742
2012 23.827 9.42 33.469 14.185
2013 23.904 10.763 34.667 13.141
2014 21.740 9.179 30.919 12.561
Dış Ticaret
Azerbaycan ekonomisi, bağımsızlık ilanından itibaren her yıl giderek daha fazla
dışa açılmaktadır. Yıllar içinde dış ticaret rakamları dikkate alındığında 2003 yılında
124, 2004 yılında ise 119 ülkeyle ticaret yapmış olan Azerbaycan’ın 2005 yılında 135,
2006 yılında 139, 2007 yılında 137 ve 2008 yılında ise 140 ülkeyle ticaret yaptığı
görünmektedir.
2005 yılında Azerbaycan’ın ihracatında büyük bir artış yaşandı. Bu tarihte ihracat
bir önceki yıla göre % 20,3 oranında artarak 4,346 milyon dolar olarak gerçekleşti
ve bu rakam 2006 yılında 6,372 milyar dolara ulaştı. İthalatta da önemli gelişmeler
yaşandı ve 2005 yılında ithalat artış oranı % 19,9, 2006 yılında ise % 25,4 oldu. 2007
yılında Azerbaycan’ın ihracatı % 4,9 oranında azalırken, ithalat artışı % 8,4 olarak
gerçekleşti ve toplam dış ticaret hacminde ise % 1,1 oranında artış yaşandı. 2008
yılında, özellikle ihracattaki önemli artışın dış ticaret hacmini % 110 gibi ciddi bir artışa götürdüğü gözlemlendi. İhracat rakamları 2007 yılıyla karşılaştırıldığında % 150
oranında artış gösteriyordu. 2009 yılında küresel ekonomik krizin etkisiyle emtia ve
petrol fiyatlarının düşmesi neticesinde Azerbaycan’ın ihracatı % 68,6 oranında azaldı,
ithalatı ise bir önceki yıla göre % 14,6 oranında azalma gösterdi. 2010 yılında düzelme
yaşanırken ülkenin ithalatı % 7,5, ihracatı ise % 32,7 oranlarında arttı.
2011 yılında ihracat değerleri 26,4 milyar dolara, ithalat değerleri 6,6 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde verilen dış ticaret fazlası 19,8 milyar dolardı. 2012 yılı verileri
incelendiğinde Azerbaycan’ın dış ticaret hacmi 33,5 milyar dolar olup bunun 23,8
milyar doları ihracat, 9,6 milyar doları ise ithalat olarak gerçekleşti.
2013 yılında Azerbaycan’ın dış ticaret hacmi 34,6 milyar dolara ulaşırken 2014
yılında bu miktar 30,9 milyar dolara düştü. 2014 yılında ihracat % 9 oranında düşerek
21,7 milyar dolar, ithalat ise % 15 oranında düşüşle 9,2 milyar dolar oldu.
2014’te Azerbaycan ekonomisi yaklaşık % 2,8 oranında büyüdü. Her ne kadar
2014 yılının sonunda petrolün fiyatı önemli ölçüde yavaşlasa da Azerbaycan’da ekonomi % 3’e yakın bir büyüme içine girdi. Petrol sektörü % 7 oranında arttı. Enflasyon
çok düşük düzeyde (% 1,4) seyretti. Maaşlar % 4,8 oranında artış gösterdi, bu maaşların enflasyonu üç katından fazla etkisi altına alması demekti.
2015’de Azerbaycan ekonomisine 20 milyar dolar tutarında sermaye kondu. Bunun dokuz milyarını iç yatırımlar oluşturdu. Bu süreçte 87.000 yeni iş yeri açıldı. 2015
yılında ülkenin gıda güvenliğini emin bir şekilde sağlamak için de önemli adımlar
atıldı. Tarım ürünleri üretiminin hacmi % 6,7 arttı. Ayrıca, Azerbaycan’ın rekabet
yeteneği ve gücü de büyüme gösterdi. Bugün Dünya Ekonomik Forumu tarafından düzenlenen küresel rekabet yeteneği indeksi klasmanında Azerbaycan 140 ülke arasında 40. sırada yer almaktadır. Uluslararası Para Fonu ise cari yıl için Azerbaycan’ın
ekonomik büyüme tahminini % 4’e yükseltti.
Yabancı Yatırım
Azerbaycan, doğrudan yabancı sermaye çekme konusunda diğer bölge ülkelerine
göre oldukça başarılıdır. 2004 yılında Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından hazırlanan “Doğrudan Yabancı Yatırım Performansı
Endeksi”nde Azerbaycan, 140 ülke arasında birinci sırada yer aldı.
Ülkeye doğrudan yabancı yatırım girişinin GSYİH’ya oranı 2006 yılına kadar sürekli artarak kişi başına düşen yabancı sermaye miktarı 2007 ve 2008 yılında görülen
bir azalma sonrası 2009 yılında tekrar artış eğilimine geçti.
Azerbaycan’ın doğrudan yabancı yatırım girişi 2014 yılında 8.049 milyon dolar
seviyesine ulaştı. Bu yatırımların % 83,3’lük bölümü petrol ve doğalgaz sektöründe,
geri kalan bölümü ise petrol dışı sektörlerde gerçekleştirildi.
Son yıllarda Azerbaycan’a yönelik gerçekleştirilen doğrudan yabancı yatırım girişleri, büyük ölçüde Azerbaycan’ın cari açıklarını finanse ederek ekonomik büyümenin
itici gücü oldu.
Azerbaycan’da bölgelerin 2009-2013 Yılları Arasında Sosyal-Ekonomik Kalkınması Devlet Programı’nın başlıca amacıydı. Bu arada ülkenin petrol dışı sektörünün
kalkınması, ekonominin çeşitlendirilmesi, dengeli ve sağlam bölgesel sosyal-ekonomik kalkınmanın sağlanması ve halkın refahının artırılması da temel hedefler olarak
belirlenmişti.110
2008-2011 yılları arasında Devlet İnvestitsiya (Yatırım) Siyaseti petrol dışı sektörün gelişiminin sağlanması için enerji, tarım, su kaynakları, ulaşım, eğitim, sağlık, ekoloji gibi sektörlere yatırımların yapılmasını amaçladı. Azerbaycan esas itibariyle petrol
ve doğal gazın üretim ve ticaretine bağlı bir ekonomiye sahip olmasına rağmen, ülke
yönetimi petrol dışı alanlarda yatırımların artırılarak, petrol dışı ekonominin GSYİH içerisindeki payını büyütmeyi hedefledi. Tarım, hayvancılık, konservecilik, yol,
su, enerji nakil hatları, kimya sanayi, sağlık hizmetleri ve çevre sağlığı öncelikli yatırım
alanları olarak değerlendirilmekte idi. Ancak, Azerbaycan’ın kalkınma hamlelerinin
önündeki en önemli engel serbest piyasa ekonomisi mantığının henüz yeterince kavranamamış olmasıydı.
2014’te Azerbaycan’da manatın oranı sabit kaldı. Ekonomistlere göre de manatın
oranı birkaç yıldır sabitti ve dünya para birimleri karşısında değer kazanmıştı. 2014’te
döviz rezervleri de arttı. Bu yıl hem altyapı projelerine yatırımlar yapıldı, hem petrol
stratejileri uygulandı, hem de Güney Gaz Koridoru’nun inşası ile ilgili büyük çapta
harcamalar yapıldı. Azerbaycan, 2014’te 50 milyar dolardan fazla döviz rezervine sahip olunduğunu açıkladı.
Kısacası, 2014 yılında temel ekonomik göstergeler olumluydu. Azerbaycan son 11
yıl içinde dünyada ekonomik büyüme temposuna göre en hızlı büyüyen ülkelerden
biri oldu. Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre, 2014 yılında Azerbaycan ekonomisi, dünyada 38. sırada yer alıyordu. 111
Tarım Reformu
Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilk yıllarında tarım reformunu gerçekleştirmek için
Mart 1995’te Devlet Tarım Reformu Komisyonu oluşturuldu. 16 Temmuz 1996’da
Toprak Reformu Kanunu kabul edildi. Devlet, belediye ve özel toprak mülkiyet şekli
belirlendi.
Toprak Reformu Yasası, Toprak Vergisi ile ilgili kanunları da içeriyordu. 1996 yılının Haziran ayında tarım kredileri oluşturuldu. Alınan önlemlerle ziraî alanda önemli
gelişmeler yaşandı. Tarım ürünlerinin üretimi arttı. Genel olarak, tarımsal reform sonucunda tarımla birlikte tüm emlak özelleştirilirken tarım sektöründe devletin tekel
sistemi liberalleştirildi, üretimde ve satışta serbest pazar kanunları esas alındı. Bütün
bu reformların hayata geçirilmesi sürecinde ziraî mamullerin üreticileri beş yıl toprak
vergisinden başka diğer bütün vergilerden muaf tutuldu. Bu vergilerden borçları olanların borçları da silindi.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 2009-2013 yılları arasında Bölgelerin Sosyal Ekonomik Kalkınma Planı’nı imzaladı. Plan, işsizlik konusunu dikkate alırken diğer bir
amacı doğal kaynakların ülke kalkınmasında daha etkili bir şekilde değerlendirilmesi, petrol dışı ekonominin güçlendirilmesi, eğitimde kalitenin artırılması, insan kaynaklarının geliştirilmesi, alt yapının iyileştirilmesi, işadamlarına desteğin artırılması,
ihracata yönelik üretimin teşvik edilmesi, halkın kamu hizmetlerinden daha kolay
yararlanmasıydı.
Azerbaycan’da tarım sektörü ülkede en fazla istihdam sağlayan alandır ve toplam
işgücünün yaklaşık % 40’ı bu sektörde çalışmaktadır. Tarımda kısıtlı olan yatırımlar
nedeniyle büyük reformlara ihtiyaç duyulması Azerbaycan’da tarımın sübvansiyonlara
bağımlı kalmasına yol açmaktadır. 2000 yılında ziraî üretimin artışı % 12,1, 2001 yılında % 11,1’e, 2002 yılında % 6,4’e indi. 2006 yılında bu rakam % 0,9 gibi çok düşük
bir seviyeye kadar geriledi. 2007 yılında % 4, 2008 yılında % 6,1, 2009 yılında ise %
3,5 olarak gerçekleşti. Son dönemlerde ziraî üretim alanında yaşanan dalgalanmalarda olumsuz hava koşullarının da etkisi oldu. 2011 yılında ise Azerbaycan’da toplam
tarımsal üretim 4,5 milyar manat tutarında gerçekleşti
Sanayi Atılımları
2014’te Azerbaycan’da “Sanayi Yılı” ilan edildi ve 230’dan fazla sanayi müessesesi
kuruldu. 123.000 yeni işyeri açıldı, bunların yaklaşık 100.000’i daimi iş yeri idi. İşsizlik
problemi çözümlenemedi. 2014 aynı zamanda Asrın Anlaşması’nın imzalanmasının
20. Yılı idi. Proje bölgenin jeopolitik manzarasını esaslı şekilde değiştirdi ve Azerbaycan’da bir uluslararası enerji projesinin daha temelini atmaya imkân yarattı. Güney
Gaz Koridoru’nun gerçekleşmesi, Azerbaycan’ın yeni petrol stratejisi olarak kaydedildi. Bununla Hazar’dan Avrupa’ya kadar geniş bir alanda enerji güvenliğinin temini ve
bölgenin gelişmesi için ciddi adımlar atılmış oluyordu.113 2014’te ülkede mevcut sanayi
tesislerinin üretim güçleri arttırıldı. Bu işletmeler arasında Norm Çimento Fabrikası,
Gence’de Alüminyum yarı mamul üretim fabrikaları, Azerbaycan Kâğıt ve Karton
Üretimi Tesisi, Sumgayıt’da yağ fabrikası, Sumgayıt Bakır İşleme Fabrikası, Sumgayıt
Tekstil Parkı’nın yeni fabrikaları, Gebele’de Gilan Gıda Şehri, Ağdaş’da Yem İşleme
ve Kuru Meyve Üretimi Tesisleri, çeşitli bölgelerde hizmete verilen tuğla, metal fabrikaları, meyve-sebze işleme vb. Bu arada devletin ayrıcalıklı kredi desteği ile özel
sektör tarafından 30’dan fazla sanayi tesisi kurulma aşamasında bulunuyordu.
Azerbaycan’ın Enerji Politikası
Azerbaycan ekonomisinin gelişimi petrol sanayinin canlandırılması, çağdaş teknolojiler esasında yeniden kurulmasına bağlıydı. Bu yönde yapılan çalışmalar petrol
sanayinde aynı zamanda yeni bir çağın başlangıcı oldu. 20 Eylül 1994’te Bakü’de Gülistan Sarayı’nda Asrın Antlaşması, Azerbaycan Respublikası Devlet Neft Şirketi /
ARDNŞ (State Oil Company of Azerbaijn Republic SOCAR) ile ABD, İngiltere,
Norveç, Türkiye, Rusya, Suudi Arabistan, Yunanistan ve daha sonra katılan Japonya
petrol şirketlerinden oluşan konsorsiyum arasında Hazar Denizi’nin Azerbaycan sektöründe Azeri, Çırak ve Güneşli petrol yataklarının bir bölümünün birlikte işletilmesi
ve elde edilen petrolün pay olarak bölüştürülmesi hakkında 30 yıllık bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre yatırımın % 80’ini konsorsiyum sağladı. 10 Kasım 1995’te
Hazar’da yeni bulunan Karabağ yatağında ve ona bitişik alanda arama çalışmalarının
yapılması, yatağın işletilmesi ve çıkartılan petrolün bölüştürülmesi hakkında Rusya,
İtalya, ABD şirketleri ile yeni bir anlaşma imzalandı. Anlaşmadan elde edilen gelirin
% 65-70’in Azerbaycan’a ulaşmasına karar verildi. 4 Haziran 1996’da Hazar’da Şahdeniz yatağının birlikte işletilmesi hakkında ABD ile İngiltere, Norveç, Türkiye, Rusya, Fransa ve İran petrol şirketleri konsorsiyumu anlaşma imzaladı. Aynı yıl 14 Aralık’ta Hazar’da Tan Yıldızı ve Eşrefi yataklarının birlikte işletilmesi için ABD, Suudi
Arabistan ve Japonya, 13 Ocak 1997’de Lenkeran-deniz ve Talış-deniz yataklarının
birlikte işletilmesi hakkında Fransız petrol şirketleri ve SOCAR arasında anlaşmalar
yapıldı. 1 Ağustos 1997’de Washington’da Beyaz Saray’da ABD’nin Chevron, Exxon,
Mobil ve Amoko şirketleri ile SOCAR arasında Hazar’ın Azerbaycan sektöründeki
Abşereon, Nahçivan, Oğuz ve İnam petrol yataklarının birlikte işletilmesi hakkında
üç yeni anlaşma imzalandı. Böylece 1994-2000 yılları arasına 14 ülkenin 32 petrol şirketi ile 21 anlaşma imzalanmış oldu. Bu şirketlerle çalışan 400 kadar yabancı şirketle
de işbirliği yapıldı.
Yeni açılan sondaj kuyuları ve boru hatları en yeni teknolojiler ile hizmete girdi.
Self-5 sondaj kuyusu yeniden yapıldı ve İstiklal adı ile kullanıma açıldı. 2000 yılında
ise Kurtuluş modern sondaj tesisi çalışmaya başladı. Çırak platformundan 120 metre
derinlikte 176 kilometrelik boru hattı döşendi, Sengeçal Terminali inşa edildi.
Azeri, Çırak ve Güneşli petrol yataklarından çıkartılacak erken petrolün Karadeniz’e Rusya ve Gürcistan’dan geçen Kuzey ve Batı petrol hatları ile taşınması hakkında
anlaşmalar imzalandı. Ekim 1997’de Kuzey, Nisan 1999’da ise Batı hattı kullanıma
açıldı. Asrın Anlaşmasını hayata geçirmek için Azerbaycan Beynelhalk Emeliyyat Şirketi /ABEŞ (Azerbaijan International Operating Company AIOC), Nisan 1996’da
Karabağ yatağı hakkındaki anlaşmaları hayata geçirmek için Hazar Beynelhalk Petrol
Şirketi vb. şirketler kuruldu.
1996’da Hazar Denizi’nde AIOC’nin kazdığı ilk petrol kuyusu güçlü püskürdü
ve yatakların kaynak rezervleri hakkında yeni fikirler verdi. 12 Kasım 1997’de Asrın
Anlaşması ile erken petrol hasılatına başlandı ki, bu olay Bakü’de görkemli törenlerle
gerçekleşti.
Azerbaycan’ın kanıtlanmış petrol rezervleri 2012 yılı itibarıyla yedi milyar varildir.
Azerbaycan’ın en büyük hidrokarbon sahaları örneğin 2010 yılında petrol üretiminin
% 80’nini gerçekleştirdiği Azeri-Çırak-Güneşli sahası gibi sahalar Hazar Denizi’nde yer almaktadır. Azerbaycan’ın üç petrol ihracat boru hattı -Bakü-Tiflis-Ceyhan
(BTC), Bakü-Novorossik ve Bakü-Supsa-bulunmasına rağmen petrolünün yaklaşık
% 80’ini BTC üzerinden ihraç etmektedir. Günde 1,2 milyar varil petrol taşıma kapasitesine sahip olan BTC, Hazar Denizi’nde yer alan Azeri-Çırak-Güneşli sahalarından başlamakta, Gürcistan’dan Türkiye’ye uzanmakta ve Akdeniz’de Ceyhan Limanı’na ulaşmaktadır. Hat, BP tarafından işletilmektedir.
Hazar Denizi’nden çıkarılan Azerbaycan petrolünü, Karadeniz’e taşıyan Bakü
Novorossisk Boru Hattı 1997 yılında hizmete girdi. Bu hat Azerbaycan petrolünün
ihracı için oldukça önemliydi. Ancak hattın Rusya elinde olması Azerbaycan için
siyasî anlamda endişe yaratıyordu ve Rusya’da patlak veren karışıklıklar ve Çeçenistan
Savaşı bu hattın güvenilirliğini tehlikeye düşürmüştü.115 Buna rağmen ilerleyen tarihlerde bu hatta yapılan yatırımlar devam ettirilerek kapasitesi yıllık beş milyon tondan
17 milyon tona çıkarıldı. Bakü Novorossisk’in toplam uzunluğu 1.397 kilometredir.116
Günde 100.000 milyar varil petrol taşıma kapasitesine sahiptir. Hazar Denizi’nde
yer alan Sangaçal Terminali’nden RF’nin Karadeniz’deki Novorossik Limanı’na kadar
olan bölümü SOCAR, RF’deki bölümü ise Tranasneft işletmektedir.
Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesiyle bu hattan sevkiyatı yapılan Kazak petrolünün
yakın zamanda BTC aracılığıyla nakledilmesi gündeme gelmiştir.117
Bakü-Supsa Hattı çalışmaya başlayana kadar Azerbaycan, petrol ihracı için yalnızca
Bakü Novorossisk Hattı’nı kullanma imkânına sahipti. Ancak bağımsızlığını kazanmış
ve ayakta durmaya çalışan bir devlet olarak Azerbaycan, Rusya sınırlarından geçen bu
hat dışında başka alternatiflere ihtiyaç duyuyordu. Bu ihtiyaç neticesinde AIOC, SOCAR ve Gürcistan arasında 8 Mart 1996’da yeni bir boru hattı için antlaşma imzalandı.
Bakü Supsa Petrol Boru Hattı ile ilk petrol 17 Nisan 1999’da ihraç edilmeye başlandı. Hattın ekonomik yönden en büyük avantajı petrol ulaşım masrafının Bakü Novosossik’e göre daha ucuz olmasıydı. Siyasî anlamda ise bu hat Azerbaycan’ın petrol
ihracı için Rusya’yı by-pass etmesini sağlaması açısından da önemliydi. Azerbaycan’ın
Kuzey ve Güney rotalarından yapılan petrol ihracatında ise Güney rotasını meydana getiren ilk hattı. Ham petrol ihracatı yapılan Bakü Supsa Boru Hattı’nın günlük
kapasitesi 115.000 varil, yıllık kapasitesi ise beş milyon tondu.118 Rusya ile Gürcistan
arasında 2008 yılında meydana gelen savaş sonrasında ise Bakü Supsa Hattı’nın bir
bölümü Rusya’nın işgal ettiği topraklar içinde kaldı.
Petrol-Gaz Projeleri
Azerbaycan’ın petrol gaz projeleri arasında; Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum, Doğu-Batı Enerji Koridoru (Trans-Hazar Doğal Gaz Boru Hattı), Güney
Gaz Koridoru (Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, Nabuco
Batı, Trans Adriyatik Boru Hattı, Azerbaycan Gürcistan-Romanya Enterkonektörü,
Beyaz Akım, Güney Doğu Avrupa Boru Hattı, Güney Akım (Trans Anadolu Doğal
Gaz Boru Hattı) bulunmaktadır.
Bu projeler arasında yer alan TANAP (Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi) projesi, doğal gazın Avrupa pazarlarına güvenli şekilde temin edilmesine,
Türkiye’nin gittikçe artan doğal gaz talebinin karşılanmasına ve aynı zamanda ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasına katkı sağlayacağı düşünülen bir projedir.
2011’de Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
arasında imzalanan Mutabakat Zaptı çerçevesinde Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet
Petrol Şirketi (SOCAR) tarafından TANAP Doğalgaz İletim A.Ş. kuruldu ve TANAP Projesi’nin tasarımı, inşaatı ve bunları takiben işletilmesini tamamlamak üzere
Proje Sahibi olarak yetkilendirildi. Projenin hukukî altyapısını 26 Haziran 2012 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin
Hükümetler Arası Anlaşma” ve eki “Ev Sahibi Hükümet Anlaşması” oluşturmaktadır.
Söz konusu Ev Sahibi Hükümet Anlaşması bilahare 26 Mayıs 2014 tarihinde tadil
edilerek yeniden imzalandı ve değişik hâliyle 10 Eylül 2014 tarihinde TBMM tarafından onaylandı. TANAP’ın politikası, Azerbaycan gazını Türkiye ve Avrupa’daki
alıcılara etkin bir biçimde taşıyabilmek için en iyi uygulamalar ve endüstri standartla
rıyla tasarlanmış bir doğal gaz boru hattı sistemi sağlamak olarak belirlenmiştir.
Bakü, 2015’te TANAP ve TAP enerji projelerinin gerçekleşmesi için somut çalışmaları hayata geçirdi. Doğu ile Batı arasında önemli bir köprü olarak kabul edilen
söz konusu projelerin uygulanmasına başlandı. Bu bağlamda Azerbaycan’ın Yeni İpek
Yolu projesinin gerçekleşmesinde oynadığı önemli rol 2015 yılında daha da netleşti.
SOCAR, gerek denizde, gerekse karada petrolün ve doğal gazın daha verimli üretimi amacıyla dünyada birçok şirketle ortak projeler gerçekleştirmektedir. Bugüne
kadar SOCAR dünyanın 20’den fazla ülkesinin 30’dan fazla şirketiyle Azerbaycan’ın
petrol ve gaz yataklarının ortak işlenmesine dair 26 anlaşma imzaladı. Azeri-Çırak-Güneşli, Şahdeniz, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Güney Kafkasya gaz boru hattı projeleri bu bağlamda büyük önem arz etmektedir.
Azeri-Çırak-Güneşli ve Şahdeniz gibi projeler denizde, Hazar’ın Azerbaycan
sektöründedir. Anlaşmaya göre, yatakların tam kapasiteli işlenmesi üç faz (safha)
üzerinde yapılmaktadır. Faz-1 projesi Azeri yatağının merkezi bölümünün, Faz-2
projesi Azeri yatağının batı ve doğu kısımlarının, Faz-3 projesi ise Azeri, Çırak yataklarının ve Güneşli yatağının derinliklerde bulunan kısmının tam kapasiteli işlenmesini kapsar.
Azerbaycan, mevcut petrol üretimini üç farklı boru hattıyla ihraç etmektedir. Üretimin % 80’lik bölümü Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) yoluyla ihraç edilmektedir. Bu
yolların dışında karayolu ve demiryolu gibi ulaşım biçimleri de ihracatta kullanılmaktadır. Özellikle Azerbaycan’ın en zengin rezervlere sahip Azeri-Çırak-Güneşli
bölgesi başta olmak üzere petrol üretimi SOCAR tarafından üstlenilmekte ve ihraç
edilme süreçlerinde de aktif rol oynamaktadır. Bununla birlikte SOCAR ülkenin petrol üretiminin % 20’lik bölümünü karşılamakta, geriye kalan bölüm ise BP yönetimindeki AIOC tarafından yapılmaktadır. Bu konsorsiyumu oluşturan diğer firmalar
ise Chevron, Statoil, Türkiye Petrolleri, Exxon Mobil’dir. BP 1992 yılından itibaren
ülkedeki en önemli yatırımcı konumunu sürdürmektedir.121
Türkiye, Azerbaycan enerji sektöründe; TPAO aracılığı ile mevcuttur ve 3,2 milyar
doları aşan yatırımı ile bir Türk kamu şirketinin yurtdışında gerçekleştirdiği en büyük
yatırımıdır. Bu projelerde TPAO; ACG (Azeri-Çırak-Güneşli) Projesi (% 6,75), Şah
Deniz Projesi (% 9), Alov Projesi (% 10) hisseleri oranında yer almaktadır. Ayrıca,
Bakü-Tiflis-Ceyhan Ana İhraç Ham Petrol Boru Hattı Projesini hayata geçirmek
amacıyla kurulan BTC Co.’da % 6,53, Şah Deniz gazını taşıyacak Güney Kafkasya
Doğal Gaz Boru Hattı projesinde ise % 9 hisseyle yatırımcı konumundadır.
Azerbaycan’ın başta petrol üretimi olmak üzere enerji kaynakları ihracatı Türkiye’nin ekonomik yapısı ve transit ülke konumu dolayısıyla önem taşımaktadır. Özellikle sanayi üretimi bakımından ithal edilen yer altı zenginliklerine bağlılık başta
olmak üzere coğrafî yönden bölge zenginliklerinin ihraç pazarlarına aktarılması bakımından da önemli bir konumdadır. Bu bakımdan arz güvenliğinin sağlanması ve
enerji ihtiyacının karşılanması anlamında da Türkiye-Azerbaycan arasındaki işbirliği
önem arz etmektedir. Faz-2 gazının belirli bir kısmı da Türkiye’ye verildiğinde, 2015
yılından sonra Türkiye’nin gaz ihtiyacının yaklaşık % 30’u Azerbaycan’dan karşılanmaya başlandı.
Azerbaycan’da elektrik enerjisi 13 termik ve 15 hidroelektrik santralden sağlanmaktadır. Söz konusu güç santrallerinin tamamı devletindir. Elektrik dağıtım işi ise
özel şirketler tarafından uzun vadeli sözleşmelerle yürütülmektedir.
Azerbaycan İES 20 Ekim 1981’de, Cenub ES, 1 Temmuz 2013’de, Sumgait ES
19 Kasım 2009’da, Şimal ES 29 Kasım 2002’de, Sengeçal ES 24 Aralık 2008’de, Bakü
İEM 19 Ekim 2000’de, Bakü ES 22 Şubat 2007’de, Şahdağ ES 18 Eylül 2009’da,
Astara ES 3 Şubat 2006’da, Şeki, ES 14 Ekim 2006’da, Haçmaz Es 7 Aralık 2006’da,
Nahçivan ES 20 Aralık 2006’da, Nahçivan KTES 20 Aralık 2006’da faaliyete geçen
termik santrallerdir.122
Sumgait elektrik santrali Temiz Tesis prensibi ile çalışmaktadır ve 15 Ekim
2010’da Birleşmiş Milletler tarafından Azerbaycan’da ilk kez tescil edilmiştir. Uluslararası uzmanların görüşüne göre sadece bu proje karbon gazının atmosfere atılmasını
yılda 1,5 milyon ton azaltmıştır.123 Azerbaycan’da hidroelektrik santralleri: Mingeçevir
SES 1953, Şemkir SES 1982-1983, Yenikend SES 23 Mayıs 2000, Fuzuli SES 25
Aralık 2012, Tahtaköprü SES 28 Eylül 2013, Şemkirçay SES 15 Kasım 2014, Varvara
SES 1956-1957, İsmaıllı 1 KSES, 14 Ağustos 2013, Kusar 1 KSES 20 Aralık 2012,
Araz SES 1970-1974, Bilev SES 3 Ekim 2010, Arpaçay 1 SES 7 Nisan 2014, Vayhır
1 SES 20 Aralık 2006, Arpaçay 2 SES 7 Nisan 2014, Göyçay KSES 6 Ekim 2015.124
Azerbaycan’da Kamusal Gelişmeler
Bağımsızlığın ilk yıllarında yaşanan ekonomik kriz halkın geçim şartlarını zorlaştırmış, erzak ürünlerinin, yolcu taşıma ücretlerinin çok fazla artmasına yol açmıştı.
1992-1994’de hiper enflasyonu engellemek için 1995-1996 yıllarında yapılan
çalışmalar sonucunda 1996’ın ilk yarısında ortalama aylık maaşın artış sürati, hızla
zayıflayan enflasyonu ilk kez geçti. 2000’de ortalama aylık nominal maaş 221,6 bin
manattı. Fakat çalışan halkın yarıdan çoğunun geliri ortalama aylık maaş seviyesinin
altındaydı. Halkın sosyal güvencesini sağlamak için çalışmalar yapıldı. 24 Temmuz
1994’te Halk Sosyal Güvenlik Fonu kuruldu. Bu fon bütün teşkilatlardan sigorta payı
topladı ve oluşan miktarla emekli paraları ve ödenekler karşılandı. Halkın % 38,2’sine
emekli maaşı ve ödenek veriliyordu. 1.600.000 kişi (öğretmen, gazi, şehit, yardıma
muhtaç olanlar vb.) bu sosyal imkanlardan istifade etti.
Azerbaycan’da göçmen ve mülteci sorunu ciddi bir problemdi. Mülteci ve göçmenlere sosyal koruma sağlayacak özel bir program hayata geçirildi, bütçeden malî
destek alan kurumlarda çalışanların maaşları artırıldı, bir grup edebiyat, sanat ve bilim
insanına, genç yeteneklere ferdî burslar verildi, devlet bütçesinden sosyal amaçlar için
yapılacak harcamalar üç kat artırıldı, savaş gazilerinin konut koşullarını iyileştirmek
için evler inşa edildi ve ücretsiz dağıtıldı, insanların refah durumunu iyileştirmek için
Azerbaycan’da “Yoksulluğun Azaltılması ve Ekonomik Kalkınma İçin Devlet Programı” hazırlandı, 2002 yılı Haziran ayından itibaren ülkeye ve halka önemli katkı
sağlayan kişilere Yüksek Prezident Bursu verildi.125
1980’li yılların sonlarından itibaren Azerbaycan’da evler/apartmanlar bakımsız bir
durumdaydı. Şehirlerde yaşanan birçok olay (1990 Kanlı Ocak Günleri, Hazar Denizi’nin sularının yükselmesi, Karabağ’da yaşanan savaşın zararları vb.) sonucu yaşayış
yerlerinde ciddi sıkıntılar yaşanmaktaydı. 100.000’den fazla ev, 4.366 sosyal yapı yok
edilmişti.126 Yüzlerce kilometrelik yol, demiryolu, sekiz büyük köprü harabe hâlindeydi. Şehir ve köylerde sosyal ulaşım araçları eskimişti. Su, gaz, elektriğin dağıtımında
sık sık kesintiler yaşanıyordu. Başkentte üç milyon kişi yaşadığı için nüfus artışı hizmet, teminat, sağlık ve temizliği zorlaştırıyordu. Evler tamir edilmiyor, eski binalar
yıkılıyordu. Sosyal konut inşaatları azalmıştı. Önce, Devlet Konut Fonu’nun özelleştirilmesine başlandı. 1991-2000 yılları arasında ülkede binlerce metrekare gerek ferdî
gerekse kooperatifler tarafından evler inşa edildi. Bu bağlamda Türkiye Azerbaycan’da
inşaat sektöründe yer almakta ve gerçekleştirdiği projelerle beğeni toplamaktadır. 127
Şehir ve köylerde iş adamları ve yatırımcılar tarafından çağdaş, millî ve klasik üslupta
güzel binalar, ticaret merkezleri yapıldı. Bankalar için gökdelenler, çok katlı apartmanlar inşa edildi. Oteller yeniden düzenlendi ve Avrupa standartlarına uygun hale
getirildi. Süpermarketler, fuarlar, ticaret merkezler ile Bakü çağdaş bir şehre dönüştü.
Şehirlerde ve köylerde imar faaliyetleri arttı. Bakü Bulvarı yeniden kurulurken birçok
park ve bahçe de şehirlerde halkın istifadesine sunuldu. Yeni otoyollar açıldı, mevcut
otoyollar yeniden düzenlendi.
Telefon ve televizyon istasyonlarının yeniden kurulumu sağlandı. Uluslararası telefon santralleri inşa edildi, uydu iletişim sistemi yaratıldı. Fiber optik kablo hatları
çekildi. Azerbaycan’ın telekomünikasyon altyapısına geçmişte olduğu gibi bugün de
büyük yatırımlar yapılmakta ve bu sektör enerjiden sonra ülkenin en fazla yabancı
sermaye çeken sektörü konumunda bulunmaktadır. Telekomünikasyon ekonominin
diğer alanlarından daha hızlı gelişmektedir. Cep telefonu abone sayısı nüfusla eşdeğer
hale gelmiştir. Internet kullanıcılarının sayısı her geçen yıl süratle artmaktadır.
Nakliyat vasıtaları iyileşti. 1995’de Nahçivan Havaalanı’nda kargo uçaklarının
inmesi için çağdaş pistler açıldı. Gence Havaalanı yeniden kuruldu ve uluslararası
statü kazandı. Bakü Limanı yeniden tesis edildi ve yeni İpek Yolu’nun ana limanı
hâline geldi. Bugün Azerbaycan’da beş havaalanı bulunmaktadır: Bakü Haydar Aliyev
Uluslararası Havaalanı ile Gence, Nahçıvan, Yevlah ve Zerdab havaalanları. Azerbaycan’dan 30 ülkeye doğrudan uçuş yapılmaktadır. Bakü’den tüm şehirlere otobüsle
ulaşım mümkündür. Bakü’den Tahran’a otobüs seferleri mevcuttur.
Sağlık alanında da iyileştirmeler yapıldı. Hastaneler yeniden düzenlendi. Salgın
hastalıklarla mücadele edilerek bilhassa çocuk hastalıklarına karşı önemli kampanyalar başlatıldı. Azerbaycan’da devlet, sağlık sektörünü yeniden planladı ve hastaneler
başta olmak üzere halk sağlığı konusunda önemli adımlar atılmaya başlandı.
Sosyal tesislerin inşası 2014’ün öncelikli listesinde yer aldı. 60’dan fazla tıp merkezi, 50’den fazla okul inşa edilip kullanıma açıldı. Azerbaycan’da ortalama aylık maaş
600 dolar düzeyinde idi. 400.000 insan adresli sosyal yardım, 90.000’den fazla aile de
devletten bireysel sosyal yardım aldı. Devlet tarafından her aileye ortalama 200 dolara
yakın para verildi.
2015’te ülkede yapılan bir dizi reform sonucunda sosyo-ekonomik alanda gelişim devam etti. Gayri safi yurtiçi hâsıla 50 milyar dolar civarında olup burada petrolsektörü önemli bir etkendi. Bu alan geçen yıl % 4’ten çok artış gösterdi. Genel olarak
yıl boyunca petrol endüstrisi % 7,7 büyüdü. 2015 yılında halka adresli sosyal yardım
programı kapsamındaki çalışmalara devam edildi. 2015 itibariyle ülkede 114.000 aile
veya 500.000’e yakın insan sosyal yardımdan istifade etmektedir.128
Kültürel Perspektifler
Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra pek çok alanda olduğu gibi kültürel
hayatta da bir canlanma yaşandı. Fakat kültürün gelişmesine olumsuz tesirler yaratan
bir takım engeller de vardı: Dağlık Karabağ’da yaşanan savaş, Ermeniler tarafından
yüzlerce sosyal kültürel yapının imha edilmesi ve eski Sovyet cumhuriyetleri ile kültürel ilişkilerin zayıflaması vb.
21 Aralık 1991’de Latin harfli Azerbaycan alfabesinin yeniden yapılanması sürecine hız verildi.129 1992 Eylül ayında ortaokulların birinci sınıfında dersler bu alfabe ile yapılmaya başlandı. Fakat yeni alfabenin topyekûn kullanılmasında aksamalar
söz konusu oldu. 18 Haziran 2001’de Latin harfli alfabe kesin olarak ülke genelinde
tatbik edildi. Latin alfabesi ile ilgili çalışmalar devam ederken 18 Temmuz 2001’de
1 Ağustos’tan itibaren Azerbaycan’da Latin alfabesine geçilmesi, basının, eğitimin,
resmî yazışmaların ve konferansların ana dilinde olması konusunda karar alındı ve
uygulamaya konuldu.
9 Ağustos 2001’de “Azerbaycan alfabesi ve Azerbaycan dili gününün tesisi için”
Devlet Başkanı’nın kararnamesi yayınlandı. 1 Ağustos Azerbaycan’da Azerbaycan alfabesi ve Azerbaycan dili günü olarak kaydedilmektedir.
1992’de Türkçe konuşan halkların manevî birliğini kuvvetlendirmek, kültürünü
geliştirmek ve tebliğ etmek amacıyla Türkçe konuşan ülkelerin Kültür Bakanlıklarının Daimi Konseyi, 1993’te konseyin icra kurumu olan -TÜRKSOY (Türk Kültür ve
Sanatları Ortak Yönetimi) kuruldu.
1994 yılından itibaren Azerbaycan aydınlarının ev müzelerinin kurulması veya
restorasyonu ile anma günlerinin düzenlenmesi ile ilgili çalışmalar yapıldı. Bunların
yanısıra yaratıcılık grupları, yardım cemiyetleri, Azerbaycan Kültür Fonu, Bakü Kültür Merkezi vb. teşkilatlar oluşturuldu.
1996’da Azerbaycan UNESCO ile işbirliği memorandumu imzalandı. Ortak Türk
kültürünü gelecek nesillere aktarmak ve dünyaya tanıtmak için çalışan bir kurum olan
TÜKSOY, aynı yıl imzalanan bir anlaşma ile UNESCO, tarafından tanındı ve desteklendi.130
Kasım 1997’de Kültür Yasası ilan edildi ve Azerbaycan Avrupa Kültür Sözleşmesi’ne dahil oldu. Bu pek çok ülkede iki taraflı kültürel ilişkilerin kurulmasına, Azerbaycan’ın yurtdışında kültürel ilişkilerinin geliştirilmesine imkân sağladı.
Uluslararası Kalkınma Birliği ile Azerbaycan Hükümeti arasında imzalanan
Kültürel Mirasın Korunmasına Yardım Anlaşması’na göre, Bakü’de Şirvanşahlar saray-kompleksinde, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nde Mümine Hatun ve Karabağlar
türbelerinde, Şeki Han Sarayı’nın restorasyon ve onarım çalışmalarına başlanıldı.
2002 yılında Azerbaycan, Uluslararası Abidelerin Restorasyonu, Korunması ve
Araştırılması Merkezi üyeliğine ve ilk kez Şirvanşahlar saray-kompleksi ve Kız Kalası
dahil İçeri Şehir Devlet Tarihi Mimarlık Kompleksi, UNESCO’nun Dünya Kültürü Mirası listesine dâhil edildi. 12 Ocak 2004 Devlet Başkanının “Azerbaycan Millî
Ansiklopedisinin yayını” ve “Azerbaycan dilinde Latin harfli toplu yayınların uygulanması” hakkındaki emrine istinaden pek çok sanatsal yayın okurların istifadesine
sunuldu.
Azerbaycan Mayıs 2015’te III. Kültürlerarası Diyalog Forumu’na ev sahipliği yaptı. Programa 100’den fazla ülkenin temsilcisi katıldı. Bakü Uluslararası İnsanî Forumu
toplantıları bir gelenek hâline geldi. Ayrıca, Bakü’de 2015 yılı Kasım ayında İslam
Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (ISESCO) Genel Konferansı XII. oturumu yapıldı.
Bu gibi çalışmalar ülkenin medeniyetler arası diyalogda önemli bir rol oynadığını
göstermektedir.131
Eğitim
Bağımsızlığın ilk yıllarında ekonomik ve siyasî problemler Azerbaycan eğitim sisteminde de sıkıntılara yol açtı. Eğitime yeterli bütçe ayrılamadı. Karabağ Savaşı yıllarında pek çok eğitim kurumunun yanı sıra 1.145 anaokulu, 690 temel eğitim okulu
dört teknik okul ve bir yüksekokul binası Ermenilerin eline geçti. Okul binaları, sınıflar kullanılamaz durumdaydı. Öğretmenlerden gerektiği şekilde yararlanılamadığı
için binlerce eğitimci öğretmenliği bırakmak zorunda kaldı. Fakat bütün bu süreçte
bazı olumlu değişimler de yaşandı. Eğitim komünist ideolojinin etkisinden çıktı, millî
anlayış hayata geçirilmeye çalışıldı. Birçok lise, özel orta ve yüksekokullara, yeni müfredat ve ders kitapları hazırlandı, yedi ciltlik Azerbaycan Tarihi yayınlandı. Okullarda
Azerbaycan Tarihi dersinin saati arttırıldı.132
Göçmenler için okullar meydana getirildi. BM’nin Göçmenler Yüksek Komiserliği ile 514 birleşik sınıf yapıldı, dersler için binlerce araç gereç temin edildi. 2000-
2001’de ülkede 4.548 temel eğitim okulu faaliyet göstermekteydi. Burada 1.654 öğrenci eğitim görüyordu. 165.000’den fazla öğretmen de bu kurumlarda çalışmaktaydı.
Genel eğitim sisteminde bir takım değişiklikler yapıldı. Ortaokullar ve liseler kuruldu.
Eğitim sistemindeki en önemli değişiklik 1992’den itibaren yüksekokul ve ortaokullara giriş sisteminde test usulünün uygulanması oldu. Giriş sınavlarında şaibeli durumların önüne geçmek için planlanan sistem amacına ulaşmasına rağmen hâlâ bazı
eksiklikleri vardı. 1993’te üniversitelerde lisans ve lisansüstü sisteme geçildi. 2000’de
birbirini tekrarlayan devlet yüksek eğitim kurumları birleştirildi. İki yeni devlet yüksekokuluna ve beş yükseköğretim kurumuna üniversite statüsü verildi.
2005 yılında okullarda 1. ve 11. sınıf öğrencilerine ücretsiz ders kitabı sağlanması
çalışmaları sona erdi. 19 Haziran 2009’da Eğitim Kanunu kabul edildi.
1990’lı yılların sonunda başlayan yükseköğretimlere yönelik TEMPUS/TACIS133
,
NATO’nun “Bilim Barışın Koruyucusu” Programı ve birçok Avrupa devleti ile yapılan ikili anlaşmalar ile uluslararası işbirliği çerçevesinde çeşitli projeler hayata geçirildi. 19 Mayıs 2005’te imzalanan Bologna Deklarasyonu ülkede eğitimin uluslararası
sisteme entegrasyonu için önemli bir adım oldu.
2001-2002’de Azerbaycan tarihçileri, bilim adamları ve eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler tarafından hazırlanan 6. ve 11. sınıflar için Dünya Tarihi neşredildi.
Azerbaycan Diller Üniversitesi’nde yapılan eğitim reformları çerçevesinde, TİKA
Başkanlığınca 2010 yılında üniversitenin Mütercim-Tercümanlık Fakültesi’nde 12’şer
kişilik iki sınıf odası ve 1 konferans salonundan oluşan simültane tercüme laboratuvarı kuruldu.
Güzel Sanatlar Müzik
Bağımsızlık döneminde Azerbaycan bestecileri yurtdışındaki müzik festivallerinde, uluslararası müsabakalarda, dünyanın saygın kültür, müzik projelerinde yer aldılar
ve Azerbaycan müziğini dünyaya tanıttılar. A. Melikov, V. Adıgözelov, H. Mirzazade,
A. Alizade, T. Bakıhanov, F. Karayev İ. Hacıbeyov, F. Alizade, C. Kuliyev, E. Dadaşova,
R. Hesenova, K. Memmedov ve F. Hüseyinov’un eserleri Türkiye Norveç, Hollanda,
Kıbrıs, ABD, İsviçre, Almanya ve Tayland’da vb. ülkelerde sergilendi Türkiye’de A.
Melikov (7. senfonisi), V. Adıgözelov (Çanakkale Oratoryosu), Kıbrıs’ta T. Bakıhanov’un (Kuzey Kıbrıs Fasılları, Kuzey Kıbrıs Süiti) vb. prömiyerleri sahneye koyuldu.
Hollanda’da F. Karayev (Hutbe, Muğam, Sure, Babil Kıyameti 2000), F. Alizade (Serap) ve R. Hasanova’nın (Sema) eserleri sahnelendi.
2003’de V. Adıgözelov’un Azerbaycan şairi Natevan’a hasredilen Han Kızı Natevan (Aralık 2003) operasının prömiyeri yapıldı. 2003 yılında Azerbaycan muğamı
UNESCO tarafından insanlığın manevî mirasına dahil edildi. 18-24 Mart 2009’da ise
İslam kültürünün başkenti ilan edilen Bakü’de “Mugam Dünyası” Uluslararası Müzik
Festivali yapıldı.
2008’den itibaren Azerbaycan Eurovision Şarkı Yarışmasına katılmaktadır. 2011’de
Almanya’nın Duesseldorf şehrinde düzenlenen yarışmada Nigar ve Eldar ikilisi seslendirdiği “Running Scared” adlı parça ile Azerbaycan’a birincilik getirdi. Yarışmanın
gereği olarak 2012 Eurovision Şarkı Yarışması da Bakü’de yapıldı.
Tiyatro
1990’dan sonra Azerbaycan tiyatrosu klasik ve çağdaş dünya yazarların eserlerini
sahnelemeye başladı.
Sovyetler Birliği devrinde Azerbaycan tiyatrosu yalnızca Moskova, Leningrad,
Minsk, Kiyev, Tiflis ve diğer Sovyet şehirlerinde turnelere gidiyordu. 1998’de Azerbaycan Devlet Akademik Millî Dram Tiyatrosu (ADAMDT) ikinci kez (ilki 1919’da
Tiflis Azerbaycan Dram Tiyatrosunun Türkiye turnesi idi) Türkiye’ye turneye çıktı.
Devlet tiyatrolarının yanı sıra özel tiyatrolar da kuruldu ve faaliyete başladı. 8-12
Kasım 2010’da Azerbaycan’da düzenlenen “Dünya Tiyatro Prosesi XXI. Yüzyılda:
Problemler, Perspektifler, Alternatifler” adlı Bakü Uluslararası Tiyatro Konferansı
Azerbaycan tiyatrosunda önemli olaylardan biri oldu. Bu konferansa Avrupa, Asya ve
Amerika’dan ünlü tiyatro uzmanları, rejisörler, tiyatro yazarları ve eleştirmenler katıldı.
Azerbaycan’da profesyonel anlamda kurulan tiyatronun kuruluşundan itibaren
geçen 100 yıldan fazla zamanda ülkede önemli tiyatro grupları kuruldu. Bugün Bakü’de M. F. Ahundov Adına Azerbaycan Devlet Akademik Opera ve Bale Tiyatrosu
(ADAOBT), S. Vurgun Adına Azerbaycan Devlet Rus Dram Tiyatrosu (ADRDT),
Ş. Kurbanov adına Azerbaycan Devlet Musikili Komedi Tiyatrosu (ADMKT), Azerbaycan Devlet Genç Tamaşaçılar Tiyatrosu (ADGTT), A. Şaik Adına Azerbaycan
Devlet Kukla Tiyatrosu (ADKT), Belediye Tiyatrosu (BT), Gençler Tiyatrosu (GT),
Pandonim Tiyatrosu (PT) faaliyet göstermektedir. Nahçıvan, Gence, Lenkeran, Sumgayıt, Ağdam ve Mingeçevir’de de devlet tiyatroları vardır.
Azerbaycan sineması bütün maddî sıkıntılara rağmen hayatta kaldı. Özel stüdyolar oluşturuldu. Azerbaycan film stüdyosu 1994’te devlet bütçesinden finanse edildi.
Aynı yılda Devlet Film Fondu teşkil edildi. Bu fond Azerbaycan’da çekilen filmler,
ayrıca örneği sadece yabancı ülkelerde kalmış olan filmleri toplamaya başladı. Çeşitli
konular hakkında çekilen filmlere Karabağ Savaşı sırasında göçmenlik hayatının trajik öykülerini içeren yeni konular da eklendi. 2000’li yıllar millilik temelinde Azerbaycan’da yeni sinemacılar neslinin de doğuşu oldu. Bu, aynı zamanda güzel sanatlarda
şekil itibariyle geleneksellik ve çağdaşlık, içerik itibariyle de kendine dönüş ve insanî
değerlerin ifadesinin ön plana geçişi idi.
Kitle İletişim Araçları
SSCB’de glasnost ve perestroyka devrinde nispeten ılımlı bir atmosferde yayınlanan gazeteler mevcuttu. 1989’da Azerbaycan gazetesi neşredildi. Özgür basının kırlangıcı kabul edilen Azatlık gazetesi de 24 Aralık 1989’da yayınlanmaya başlandı. 1990’da
Zerkalo, Ses, 1991-1992’de Yeni Müsavat, İki Sahil, 525-ci qəzet, Yeni Azerbaycan gazeteleri çıkıyordu. 1998’de sekiz dilde 300’den fazla gazete ve dergi neşredilmekteydi.
Gazetelerin ikisi devlete, diğerleri siyasî parti, sosyal teşkilatlar veya şahıslara aitti.
7 Aralık 1999’da Kitle İletişim Araçları hakkında bir kanun çıkartıldı. Bu kanun 23 Kasım 2001, 28 Aralık 2001, 30 Nisan 2002 ve 16 Aralık 2014’te ilave ve
değişikliklerle yenilendi. 31 Mayıs 2008’de Azerbaycan’da Kitle İletişim Araçlarının
Gelişimine Devlet Desteği sağlandı.135 22 Mayıs 2009’da Kitle İletişim Araçlarının
Gelişimine Devlet Desteği Fonu kuruldu.
Azerbaycan yeniden bağımsızlığını kazanınca haber ajanslarının sayısı da artmaya
başladı. 3 Mart 1995’te Bakanlar Kabinesine bağlı Devlet Telgraf Ajansı, 17 Ocak
2000’de Azerbaycan Devlet Telgraf Ajansı olarak adlandırılmaya başlandı. AzerTAc
devlet haberleri ile birlikte sosyal, siyasî konularda ilim, kültür, sağlık vb. bütün bir
gün içinde Azerbaycan Türkçesi, Rusça ve İngilizce haber vermektedir.136
Azerbaycan’da radyo ve televizyon hayli yaygın bir vasıta oldu. Radyo yayınları 13 dilde,
1992’den itibaren ise Avrupa için İngilizce olarak dünyaya yayıldı. 1992’de Türkçe konuşan
ülkelerin büyük bölümünde Türkiye Avrasya televizyonu yayına başladı. 1996’da Bakü’de
temeli 1982’de atılan yüksekliği 310 metre olan yeni bir televizyon kulesi yapıldı. Türkiye’nin TÜRKSAT uydusu vasıtasıyla yayınlar problemsiz ve kaliteli alınmaya başlandı.
Şubat 2004’ten itibaren AzTV’nin programlarının Avrupa ülkelerine yayını temin edildi.
14 Şubat 2011’de Azerbaycan’ın yeni televizyon kanalı olan “Kültür” kanalı yayına başladı.
2005’te şirket “Azerbaycan Televizyon ve Radyo Yayınları” Anonim şirkete dönüştü. Halen İdman Azerbaycan Televizyonu, Medeniyet Azerbaycan Televizyonu, Azad
Azerbaycan Televizyonu, ATV International, İçtimai Televizyon, ANS, Hazar, Space
Teleradio, Lider vb. Azerbaycan kanalları ile Nahcivan’da faaliyet gösteren televizyon
kanalları da vardır. Bunun yanısıra ABD, Kanada ve Rusya’da yayın yapan Azerbaycan
televizyonlar da mevcuttur.
Spor
Azerbaycan 1991’den itibaren Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne, 1994’ten itibaren Avrupa Futbol Federasyonuna vb. spor teşkilatlarına üyedir. 1997 yılında kurulan Azerbaycan Millî Olimpiyat Komitesi’ne İlham Aliyev başkanlık yaptı. 1996
yılında Azerbaycan sporcuları XXVI. Yaz Olimpiyat Oyunları’nda ilk kez bağımsız
Azerbaycan’ı temsil ettiler. 2014 yılında Azerbaycan sporcuları uluslararası müsabakalarda 321’i altın olmak üzere 823 madalya kazandılar. Devlet sporculara özel bir
önem vermekte ve onların katıldıkları şampiyonalarda ülkeyi en iyi şekilde temsil
etmelerini beklemektedir. Sporcuların yaşam seviyeleri de düşünülmektedir. Her yıl
ünlü sporcuların geçim problemlerinin halledilmesine çalışılmaktadır. 10 yıldan fazla
bir süredir her yıl 20’den fazla sporcuya, teknik adamlara, uzmanlara devlet tarafından
evler verilmektedir. İlham Aliyev uygulanmakta olan bu siyasetin devletin sporculara
olan ilgisinin olduğunu ve bu sistemin devam edeceğini bildirmektedir.
Millî Olimpiyat Komitesi, Gençlik ve Spor Bakanlığı birlikte ortak bir program
yürütmektedirler. Spor tesisleri kurulmaktadır. Ayrıca kulüp ve federasyonlar da spor
tesislerini kurmaktadırlar. 41 Olimpiyat Merkezi kurulmuş olup bir kısmının inşaatı
devam etmektedir.
Azerbaycan Uluslararası Bisiklet Yarışları’na büyük önem vermektedir. İlk kez
9-13 Mayıs 2012’de Haydar Aliyev adına Tour d’Azerbaijan olarak başlayan yarışmalar her yıl düzenlenmektedir.
2015’de Bakü’de ilk Avrupa Oyunları düzenlendi. Oyunlar için inşa edilen 68.000
kişilik Bakü Olimpiyat Stadyumu’nda gerçekleştirilen müsabakalarda Azerbaycan 21
altın, 15 gümüş, 20 bronz madalya ile ikinciliği elde etti. 16 Haziran 2016’da yapılan
Formula 1yarışları ise tıpkı Monaco’da olduğu gibi Bakü’nün cadde ve sokaklarında yapıldı.138 5-21 Ağustos 2016’da XXXI. Rio de Janeiro Yaz Olimpiyatlarına Azerbaycan
56 sporcu ile katıldı. Sporcular bir altın, yedi gümüş ve 10 bronz madalya kazandılar.139
Sonuç
Azerbaycan’da öncelikli olan temel siyasî ve ekonomik meseleler ülkenin iç ve dış
politikasının da belirleyicileridir:
İlk sorun Karabağ’dır. Azerbaycan komşularının çoğuyla işbirliği içindedir. Gürcistan ve Türkiye ile petrol ve gaz yataklarının gelişimi ve boru hatlarının inşası için
gerek hukukî ve gerekse alt yapı meselelerinin işbirliğinde bulunmaktadır. Azerbaycan
işgale maruz kalan topraklarından işgalci unsurların çıkartılmasını barış için bir koşul
olarak ortaya koymaktadır. Azerbaycan kitle imha silahlarının yayılmasını engellemiştir. Ayrıca GUAM teşkilatının üye ülkeleri arasında işbirliği kavramının gelişimine yardım etmiştir. Ermenistan anlaşmazlığının çözümlenmemesi hiç kimseyi tatmin
etmemektedir. 1994’te imzalanan ateşkes Azerbaycan’ın barış noktasından baktığını
göstermektedir. Karabağ problemi esasında Azerbaycan kamuoyu uluslararası teşkilatlara artık güvenini kaybetmiştir Göçmenlerin çoğu yurtlarına geri dönememesine
rağmen bir kısmı yeni bir hayat kurmayı başarmıştır.
İkinci en önemli problem ekonomik sorunlardır. Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra petrol ve gaz sanayini geliştirmeyi öncelikli amaç olarak belirledi.
Ülkenin enerji stratejisi sayesinde ortaya çıkan problemlerin çözümlenmesi, hatların
inşası ve Azerbaycan’ın petrol ve gaz yataklarının işletilmesi konularında yurt dışı
destek sağlandı. Enerji dışı sektörde ise benzer stratejinin olmaması ekonominin geniş çaplı büyümesine engel oldu.
Azerbaycan’ın ekonomik gelişiminde rol halen petrol gaz hasılatına aittir. Ülke sanayisinde yatırımların esas kısmı petrol ve gaz alanlarında toplandı ve coğrafî açıdan
Bakü toprakları ülkenin diğer bölümlerine göre çok süratle gelişti. Özelleştirme hâlen devam etmektedir. Tarım topraklarının özelleştirilmesi sona ermiş olup küçük işletmelerin özelleştirilmesi sürmektedir. İşgücünün % 70’den fazlası artık özel sektörde
çalışmaktadır. Başka bir başarı ise vergi oranlarını azaltarak küçük ve orta müesseselerin gelişmesine çalışan yeni vergi mecellesinin kabul edilmesidir. Bu mühim tedbirlere
rağmen, Azerbaycan ekonomisi zayıftır, özellikle kırsal alanlarda yoksulluk atmaktadır ve ülkede halkın bağımsızlık döneminden önceki geçimini tekrar sağlamak için
ilk yıllarda çok çalışma yapılmıştır. Azerbaycan komşularından daha çok yabancı sermayeye sahiptir. Fakat petrol fonunun oluşturulması gibi önemli adımların atılmasına
rağmen, kaynakların eşit olmayan ekonomik, sosyal ve coğrafî dağılımı büyümekte
olan bir sorundur. Dengeli bir ekonomi oluşturma girişimlerine rağmen, bir veya iki
ana ihraç ürününe (petrol ve gaz) bağlı olan ekonominin diğer alanları daha zayıftır.
Azerbaycan 1980’lerin başındaki Sovyetler Birliği ile mukayese edilmemelidir.
Siyasî gruplar arasında açık diyalog ortamı da hala beklenen seviyede değildir. Muhalefet partilerinin sayısının artması da demokratik toplum yapısı adına olumlu bir
gelişmedir.
Azerbaycan, üç Kafkas ülkesi içinde en kalıcı ve esaslı siyasî partiler sistemine
sahip olmasına rağmen, muhalefet liderleri arasında esas itibariyle ideolojik ve siyasî
programlardan daha fazla siyasî hırs ve kişisel görüşlerde farklar vardır. 1992 yılından
beri yapılan seçimlerde iktidar partisine karşı muhalefet sağlam bir duruş gösterememektedir.
Bununla birlikte geçen 25 yılda Azerbaycan’da ciddi reformları hayata geçirmek
için ülkede yeni iç ve dış siyaset koşulları meydana geldi. Bağımsızlık güçlendi ve
dış baskı zayıfladı. Bu bir anlamda dış siyaset şartlarının değişmesi ile oldu. Uluslararası meselelerde pragmatik yaklaşıma sahip, sosyal-ekonomik problemleri Batı’nın
demokratik ülkeleri ile işbirliği sayesinde çözümlemeye çalışan siyasetçiler nesli geldi.
İstikrar, uluslararası desteğin geniş imkânları, demokratik kuralların güçlenmesi, reformların kadro potansiyeli Azerbaycan’ın son 25 yıl içinde en önemli kazanımları oldu.
Ülke yaşanan krizler ve birçok problemle birlikte elde edilen istikrar sonucunda
demokrasiye ulaştı. Böylece bağımsız olunan 25 yıl içinde Azerbaycan kendi devletçiliğini ve sosyal birliğini kuvvetlendirdi, dünya kamuoyunda nüfuz kazandı. Bir kısmı
henüz tamamlanamayan ancak büyük reformlar yapıldı, dünyanın çeşitli ülkeleri ile
ilişkiler kuruldu ve ülkenin gelişiminde önemli rol oynayan ciddi bir enerji sanayii
meydana getirildi.
Görüldüğü üzere Azerbaycan’ın en temel sorunu dış politikada eskisinden daha
çok düğümlenmiş olan Karabağ problemidir. Son günlerde cephe hattında artan gerilim ve tarafların birbirine yönelik saldırıları devam etmektedir. Yakın gelecekte bir
savaşın meydana gelme olasılığı tartışmalı olsa da sorunun barış yoluyla çözümüne
umutlar hâlâ devam etmektedir.
KAYNAKLAR
“18 medal çox yüksək göstəricidir”, 525-ci qəzet, www. 525-ci qəzet, 24 Avgust 2016.
-Shamkhal Abılov,-Ismayıl Isayev, , Azerbaijan-Russian relations: Azerbaijan’s Pursuit of Successful Balanced Foreign Policy, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, cilt 9, sayı 19, 2015, s. 113-143.
“ABD Başkanı Obama Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nı 4. Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne katılmaya davet etti”, trend news agency, http://tr.trend.az/news/politics/2477369.html, 6 Ocak 2016,
(28.02.2016)
“ABŞ Dağlıq Qarabağdakı Separatçı Rejimə Ayırdığı Yardımın Həcmini Artırıb”, APA Azeri Press
Agency, 1 İyul 2010, www.az.apa.az/print.php?id=191956, 6.08.2010;
“ABŞ Prezidenti Corc, Buş 907-ci Düzəlişin qüvvəsinin Dayandırılması Haqqında Sənədləri İmzalamışdır “, Dirçəliş XXI Esr,No. 47 Yanvar 2002, s. 63;
“ABŞ-ın Dağlıq Qarabağa Ayırdığı Maliyyə Yardımı Separatçı Rejimin Dəstəklənməsi Üçün
Göndəriləbilər-Vitse Spiker” Trend News, 2 İyul 2010, www.az.trend.az/print/1714409.html ,
(6.08.2010)
Ateşkes işgal edilmiş toprakların Ermenilerde kalması anlamına gelmemelidir”, Kaspi, 6 Aprel 2016.
“Azərbaycan 2015-ci İldə: İnkişaf Kursunun Yeni Uğurları”, 525-ci qezet, www.525ci qəzet,
(18.01.2016)
“Azərbaycan 2015-ci İldə: İnkişaf Kursunun Yeni Uğurları”, 525-ci qezet, www.525ci qəzet,
(18.01.2016)
“Azərbaycan Bölgede İstikrarın və Güvənliyin Korunmasında Başlıca Məqam Sahibidir”, Azerbaycan, 8 Yanvar 2016.
“Azerbaycan-İran İlişkilerinde Sorun Yok”,1news.com.tr, www.1news.com.tr, (23.05. 2013).
“Azerbaycan-İran İlişkilerinde Sorun Yok”,1news.com.tr, www.1news.com.tr, (23.05. 2013).
“Azərbaycan-İran Sənədləri İmzalanıb”, Bakı, AZERTAC, 24 Fevral 2016, http://www.azerbaijan.az/portal/newsaz.html?action=GetFullNews&ldid=2005… (24.02.2016)
Bağirov, Sabit, “Azərbaycan: Bazar İqtisadiyyatına Gedən Çətin Yol”, Müstəqilliyimizin 10 İlliyi.
Uğurlarımız, İtkilərimiz, Azərbaycan Naminə İctimai Forum, Bakı 2003, s. 213-264.*9888888888
“Bakü-Ceyhan’da Yeni Adım”, Radikal, 14 Nisan 1999, s. 13.
“Esas İhraç Boru Kemeri Üzre Danışıglar Yahın Üç Ay Erzinde Başa Çatacag”, Azadlıq, http:/
www.turan.az;
“Heydər Əliyev Fondunun Türkiyə nümayəndəliyi İzmirdə iftar süfrəsi təşkil edib” http://www.
heydar-aliyev-foundation.org/az/content/view/102/2775/ , (03. 08. 2013)
“Heydər Əliyev Fondunun Türkiyə Nümayəndəliyi Qurban Bayramı Münasibətilə Tədbirlər Keçirib”, http://www.heydar-aliyev-foundation.org/az/content/view/102/1188/ (08.11.2010);
“İpək Yolu İri Dövlətlərin Böyük Oyunları”, Həftə, 7 Avgust 1988, s. 5.
“Prezident İlham Əliyev 2015-ci ilin idman yekunlarına həsr olunan mərasimdə iştirak edib: Azərbaycan Prezidenti İlham Əliyevin nitqi (23 Dekabr 2015-ci il)”
“Sumqayıt ES: Texniki iqtisadi Göstəricilər yüksəkdir “http://www.azerenerji.gov.az/index.
php?option=com_content&view=article&id=1192%3Asumqayit-es-texnk-qtsad-goestrclr-yuek
20-04-2022