2.1. Osmanlı Donanması 11. yüzyıl öncesi Türk tarihinin bilinen dönemleri Orta Asya ve Yakın Doğu’da geçtiğinden denizlerle teması neredeyse yok denecek kadar az olmuştu. Türkleri Anadolu sahillerinde denizlerle ilk tanıştıran Emir Çaka Bey oldu. Onun öncülüğünde kurulan elli parçalık Türk Donanması 1081 yılında inşa edilmiş olup günümüzde bu tarih Türk Deniz Kuvvetlerinin kuruluş yılı olarak kabul edilmektedir.288 Ege (Adalar) Denizi sahillerine ulaştığında güvenlik ve ekonomik gelişim açısından denizlerin önemini iyi kavrayan Türkler İzmir ve Selçuk’ta tersaneler kurmuştu. 289 Bu bakımdan Çaka Bey’in denizlerle temas eder etmez güçlü bir donanma kurması Türklerin yer ve zamana kolaylıkla uyabilen bir zekâya sahip olduklarının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Osmanlı İmparatorluğu ise 1323 yılında Karamürsel’in fethi ile Marmara Denizi’ne ulaşarak denizle tanışmıştı. 14. yüzyılın sonlarında Yıldırım Beyazıt, Ege bölgesindeki Türk beyliklerinin hâkimiyetine son vererek topraklarını ele geçirmiş ve Ege Denizi kıyılarına ulaşmış böylece Osmanlılar bu denizde de bayrak göstermeye başlamıştı. 290 Osmanlı denizciliğinin en önemli sorunu olan yetişmiş insan gücü ihtiyacına cevap olarak 1495 yılından itibaren başta Kemal Reis olmak üzere Müslüman deniz korsanları devlet görevine alınmıştı. 291 Fatih Sultan Mehmet devrine kadar Osmanlı savaşları karadaki düşman kalelerini yakıp yıkmaktan ibaret olup bu tarihe kadar denizlerde kayda geçen bir harekât olmamıştı. Her ne kadar II. Murat zamanında bazı ada ve yakın kıyılara saldırılar düzenlendiğinden bahsedilse de bunlar hakkında kesin bilgi mevcut değildir.292 Fatih Sultan Mehmet’in denizlere verdiği önem bir mevsimde 103 çift kürekle çekilen 10 harp gemisini denize 288 Aydın Taneri, Osmanlı Kara ve Deniz Kuvvetleri Kuruluş Devri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1998, s. 53. 289 Umur Tuncer, Balkan Harbinin Deniz Cephesi ve Osmanlı Donanmasının Durumu, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul 1991, s. 3. 290 Yüksel Öcal. Kürek ve Yelken Döneminden Günümüze Türk Bahriyesi, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2008, s. 7. 291 Nejat Tarakçı. Sömürgecilikten 21. Yüzyıla Deniz Gücü Mücadelesi, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2009, s. 34. 292 Kâtip Çelebi, Tuhfetü’l-Kibar Fi Esfari’l-Bihar, Tercüman Yayınları, İstanbul 2007, s. 29. 56 indirmesinden anlaşılabilir.293 Fatih Sultan Mehmet denizcilikle ilgili konuları devlet adamlarına bırakmamış bizzat kendi takipçisi olmuştu. Onun devrine kadar sultanlar için hutbelerde kullanılan ‘‘Sultan-ül Berreyn’’ yerine ‘‘Hakan-ül Bahreyn ve Sultan-ül Berreyn’’ kullanılmaya başlanmıştı. İstanbul fethedilirken 400 parça gemiden oluşan bir donanma vücuda getirilmiş olsa da deniz ve denizcilik kültürü tam anlamıyla oturtulamamıştı. Bu nedenle Lala Şahin Paşa’nın girişimleriyle Gelibolu’da denizci ocağı kurulmuş, ocağın yetersiz kaldığı durumlarda yabancı denizcilerden faydalanılmıştı. 294 Aynı devirde Avrupa’da kürek devrinden yelken devrine geçiş yaşanmış ve gemilerin daha uzun mesafeleri daha kısa zamanda kat etmelerinin önü açılmıştı. 295 Osmanlı Devleti 15. yüzyılın sonlarına doğru batıdaki komşularının, özellikle denizlerdeki en büyük rakipleri olan Venediklilerin deneyimlerinden faydalanarak kendi gemilerinin sayı ve çeşidini arttırmış, böylece 16. yüzyılda Akdeniz’de hâkimiyet sağlamıştı. 296 Yavuz Sultan Selim devrinde karada genişlemeye verilen öncelik nedeniyle denizcilik kısmen ikinci planda kalsa da İstanbul Tersanesi yenilenmişti. 297 Türk denizciliğinin altın çağı Kanuni Sultan Süleyman’ın 1533 yılında Barbaros Hayreddin Paşa’ya Osmanlı donanmasını emanet etmesiyle başladı. Büyük denizci Barbaros Hayreddin Paşa 27 Eylül 1538 tarihinde Preveze Deniz Savaşı’nda Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını yenerek Türk Denizcilik tarihindeki en önemli zafere imza attı. 1543 yılında İspanya’ya karşı Fransa’nın yardım isteğini de geri çevirmeyerek Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki 110 kadırgadan oluşan donanmayı Fransa’ya gönderen Osmanlı İmparatorluğu Akdeniz’de egemen güç olduğunu göstermişti. Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra haleflerinin uyguladığı hatalı politikalar neticesinde görkemli günler son bulmaya başlamış ve 1571 yılında “Lepanto (İnebahtı) Deniz Savaşı’nda alınan yenilgi denizlerde gerilemenin ilk işareti olmuştu. Bu savaşta Osmanlı donanması Uluç Ali Reis komutasındaki kırk gemi dışında Haçlı donanması tarafından imha edilmiştir.298 Bu savaşta batırılan gemilerden çok kaybedilen denizcilerin yarattığı tahribatın ileriki yıllarda donanma üzerinde etkilerinin daha ağır olduğu değerlendirilmiştir. 293 Nejat Tarakçı, a.g.e., s. 27. 294 Umur Tuncer, a.g.e., ss. 12-14. 295 Kâtip Çelebi, a.g.e, ss. 11-12. 296 İdris Bostan ve Salih Özbaran, Türk Denizcilik Tarihi, Cilt-I, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2009, s. 327. 297 Umur Tuncer, a.g.e., s. 15. 298 http://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=11&dil=1 57 Osmanlı deniz gücü de 17. ve 19. yüzyıllar arasında ülkenin kaderine ortak olmuş, tüm kurumlar gibi önce duraklama sonra da gerileme dönemine girmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1683 yılında yaşadığı başarısız Viyana kuşatması sonrası ordusu tarihten gelen atılgan tarzını terk ederek savunmacı karaktere bürünürken, donanması da açık denizlerde sancak varlık göstermeyi bırakarak Kale Donanması299 haline dönüştü. 300 Ülke genelinde olduğu gibi donanmada da hissedilen yetişmiş personel ihtiyacını karşılamak için Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın gayretleriyle 1776 yılı Şubat ayında Kasımpaşa’da Tersane-i Amire (İstanbul Tersanesi)’de Hendesehane-i Bahri kurulmuştur. Eğitim süresi üç yıl olan okul, Mühendishane-i Bahri-i Hümayun adı ile 22 Ekim 1784’te yeni binasında faaliyete başlamıştır. İhtiyaca binaen 1838 yılında Heybeliada’ya taşınan okula Tanzimat Dönemi’nde Mekteb-i Bahriye denmiştir. Sultan Abdülaziz döneminde okula alınan öğrenci sayısı artırılmış, eğitim süresi sekiz yıla çıkarılarak güverte, inşaiyye ve buhar sınıflarında eğitim verilmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanıyla 1909 yılından itibaren İngiliz uzmanların etkisiyle İngiltere Deniz Harp Okulu örnek alınmıştır.301 Sultan Abdülaziz’in donanmaya değer veren son padişah olduğu rahatlıkla söylenebilir. Tahta çıktıktan iki yıl sonra devlet bütçesinin dörtte birinden fazlasını donanmaya ayırmış olması bunun en kesin kanıtıydı.302 Osmanlı donanmasının makûs talihi şehzadeliği döneminden denizciliğe merak duyduğu bilinen Sultan Abdülaziz devrinde kırılır gibi olmuş ve onun devrinde 15 zırhlı, 11 kruvazör, 40 torpidobot, 7 gambot ve 57 yardımcı gemiden müteşekkil bir donanma meydana getirilmişti. Ancak o da insan kaynağını teminindeki sorunları çözmeden bu donanma hareketine girdiğinden denizlerde beklenen etkinlik sağlanamadı. 303 Oluşturulan bu muazzam donanma II. Abdülhamit tarafından Haliç’te çürütülünce Osmanlı devleti donanmasız bir deniz imparatorluğuna dönüştü.304 II. Abdülhamit devrinde yetişmiş tecrübeli subaylar donanmadan uzaklaştırılmış, yerlerine gelenlere de gemilerde çalışma ve kendilerini 299 Hamidiye Komutanı Rauf Orbay’ın kullandığı özel bir terimdir. Donanmanın açık denizlerden çekilerek limanlarda düşmanı beklediğini ifade etmek için kullanmıştır. 300 Nejat Tarakçı, Deniz Gücünün Osmanlı Tarihi Üzerindeki Etkileri, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2009, s. 214. 301 www.dho.edu.tr/sayfalar/00_Anasayfa/01_Sabitler/tarihce/tarihce.html (Erişim Tarihi: 08.09.2018) 302 Celalettin Yavuz, a.g.e., s. 77. 303 Hüsnü Özlü, ‘‘Arşiv Belgeleri Işığında Balkan Savaşlarında Ege Adalarının İşgal Süreci’’, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmalar Dergisi, 2012, s. 10. 304 Nejat Gülen, Şanlı Bahriye, Kastaş Yayınevi, İstanbul 2001s. 154. 58 geliştirme fırsatı verilmemiştir. Haliç’te bağlı donanma gemilerinin bacalarından duman çıkarması ve silahlı eğitimler yapması bile yasaklanmıştı. 305 II. Meşrutiyetin ilanından sonra donanmanın ıslahı kapsamında getirtilen İngiliz uzmanlar tarafından yapılan incelemelerde deniz ordumuzun dünyadaki teknolojik gelişmelerden habersiz köhnemiş bir merkezi örgüt, tekne sayısı olarak çok olsa da caydırıcılığını kaybetmiş bir donanma, bu donanmayı onarabilme yetisini büyük ölçüde kaybetmiş tersane ve nitelik olarak yetersiz personelden oluştuğu değerlendirilmişti. Ardı ardına gelen savaşlar bu sorunların giderilmesi için idarecilere ihtiyaçları olan zamanı tanımadı. 306 İngiliz genel siyaseti Rusların sıcak denizlere ulaşmasını istemediği gibi Akdeniz’de güçlü bir Osmanlı donanması da istemiyordu.307 Osmanlı donanmasının ıslahı ile görevlendirilmiş İngiliz Amiral Douglas Gamble’ın donanmayı muharip olarak yenilemekten ziyade şekilciliğe önem verdiği İngiltere’nin Rusya’ya gönderdiği belgelere yansımıştı. Bu esnada Osmanlı İmparatorluğu ile silahlanma yarışına girmiş olan Yunanistan denizlerin önemini anlamış ve burada mutlak hâkimiyet sağlamak için donanmasının gelişimine öncelik vermişti. Oysa Osmanlı hükümeti donanmaya mı demiryollarına mı öncelik verme tartışmaları içinde zaman kaybetmiş ve denizciliğe, donanmaya önem vermediğini Bahriye Nazırını 1909 ile 1911 yılları arasında dokuz kez değiştirerek göstermişti.308 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı her ne kadar kara ordusunun gücü sayesinde kısa sürede kazanılmış olsa da Osmanlı donanmasının Haliç’ten zar zor çıkarak ancak Çanakkale’ye ulaşabilmesi ve burada da boğaz toplarının gölgesine sığınmaktan öteye gidememesi yenilenmeye olan ihtiyacı ortaya koymuştu. Marmara Denizine büyük sıkıntılar içinde çıkan donanma bilgisiz ve deneyimsiz personeline bir de fırtına eklenince nizam halinde intikali dahi başaramamıştı. Öyle ki Çanakkale’ye gitmek üzere yola çıkıp ertesi gün İmralı Adası önünde karaya oturan gemi vardı.309 305 Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, Balkan Harbi III. Cilt 2. Kısım, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1993, s.88. 306 Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Balkan Harbi Cilt I, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1970, s. 183. 307 Afif Büyüktuğrul, ‘‘Osmanlı (Türk)-Yunan Deniz Silahlanma Yarışı’’, Belleten Cilt XXXIX, Sayı 156, Yıl 1975, s.726. 308 Necdet Hayta, Balkan Savaşında Ege Adaları Sorunu, 9. Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, İstanbulTürkiye, 22-24 Ekim 2003, ss. 258-259. 309 Celalettin Yavuz, Balkan Harbinde Osmanlı Donanması Neden Kullanılmadı?, 9. Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, İstanbul-Türkiye, 22-24 Ekim 2003, s .376. 59 Bahse konu savaştan sonra Bahriye Nezareti 1897-1898 yılları arasında yaptığı çalışma ile bir ıslahat programı hazırladı. Ancak bu planın temeli büyük tonajda gemi satın alınmasına dayandığı ve maliyenin de bunu destekleyecek gücü olmadığından kabul edilmedi. Revize edilen yeni program iyi tahkim edilen üslerinden çıkılarak hızla düşman deniz ulaşımına saldırma stratejisine dayandırıldı. Bu görev için de 2 zırhlı, 2 kruvazör ve 15 torpidobottan oluşacak bir donanma planlandı. İlaveten Mesudiye ve Asar-ı Tevfik zırhlıları da onarılacaktı.310 Planın uygulama safhasında 1875 yılında İngiltere’de inşa edilmiş Mesudiye İtalya’ya, 1868 yılında Fransa’da inşa edilmiş Asar-ı Tevfik Almanya’ya tadilat için gönderildi. Yapılan tadilat sonucu eklenen üst yapılarının ağırlığı gemilerin seyir yarıçaplarının azalmasına neden oldu. Dövme demirden yapılmış zırhları değiştirilmeyen gemiler yeni tip mermiler karşısında dayanıksızdı ve bu özelliklerinden dolayı açık deniz harekâtlarında yetersiz kalacaklardı. Oluşturulacak donanmanın merkez gemileri olması için Amerika Birleşik Devletleri Philadelphia eyaletindeki William Cramp tersanesine, İngiltere Newcastle Upon Tyne kasabasındaki W.G. Armstrong Whitwort & Co. tersanesine ve İtalya Cenova’daki Ansaldo tersanesine birer adet olmak üzere toplam üç kruvazör sipariş edildi. Amerika Birleşik Devletleri’nden Mecidiye, İngiltere’den Hamidiye 1904 senesinde teslim alındığı halde311 İtalya taksitlerin düzenli ödenmediği bahanesiyle Drama isimli kruvazörü teslim etmedi.312 Bu kruvazör Trablusgarp Savaşı’nda Libia adıyla İtalyan donanmasına hizmet edecekti.313 Diğer iki kruvazörden Hamidiye iyi seviyede teslim alınmışken, Mecidiye kazanlarının omurgasına fazla yakın yerleştirildiği için tam kapasite kömür ikmali yaptığında tehlikeli derecede yalpa yapıyordu.314 Torpido kruvazörü ihtiyacı için Almanya’nın Germaiawerft tersanesine adları Berki Satvet ve Peyk-i Şevket olacak iki gemi sipariş edildi. Bu sınıf gemiler torpidobot avcısı olarak dizayn edilmiş ancak istenilen sürati yapamadıkları için seri üretime geçilmemişti. Osmanlı Bahriye uzmanları yine de gövdelerine göre büyük toplarından faydalanılarak çok maksatlı kullanılabileceğini düşündüğü gemileri satın aldı. Torpidobot filotillası için de Fransız ve İtalyan tersaneleri ile anlaşıldı. İtalyan Ansaldo tersanesinden 11 adet torpidobot 310 Ryan K. Noppen, Osmanlı Deniz Harekâtı 1911-18, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2016, s. 9. 311 A.g.e., s.10. 312 Nejat Gülen, a.g.e., s. 163. 313 Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu, a.g.e., s. 59. 314 Ryan K. Noppen, a.g.e., s.11. 60 teslim alınırken, Fransız Schneider tersanesinden de 4 adet torpidobot satın alındı. Aynı tersaneye 4 adet de muhrip sipariş edildi.315 20. yüzyılın ilk yıllarında yeniden başlayan yenilenme hareketinde imparatorluk bütçesi hedeflenen atılımı desteklemekte yetersiz kalınca 19 Temmuz 1909 tarihinde kurulan Donanma Cemiyeti devreye girdi. 18 Mayıs 1910 tarihinde Alman tersanelerinden Yadigâr-ı Millet, Gayret-i Vataniye, Muavenet-i Milliye ve Numune-i Hamiyet isimli muhripleri satın alarak Osmanlı donanmasına hediye etti.316 Oysa orduları güçlü yapan sahip oldukları silahtan çok onu etkili şekilde kullanabilen personeldi. Osmanlı İmparatorluğu donanması hakkında İngiliz temsilcisi O’Beirne tarafından 30 Ağustos 1910 tarihinde Sir Edward Grey’e gönderilen raporda ‘‘Türk donanması şimdilik Rus donanmasına eşit olamaz. Gemileri kullanacak subay ve askeri bile yok’’ diyerek personel kifayetsizliği vurgulanmıştı.317 Alınan gemilerin tonaj ve silah bakımından açık denizlerde hâkimiyet elde etmeye yeterli olmadığı ortadaydı. 1911 senesi genel bütçe görüşmeleri esnasında İstanbul Mebusu Zöhrap Efendi; Harbiye’nin binası, muhteşem binası imkân dâhilinde muhafaza edildiği veya bir dereceye kadar tamir olduğu halde Deniz Kuvvetlerinin binası, her gün bir taş sökülmek suretiyle tahribe uğramıştır. Meşrutiyetimiz Deniz Kuvvetlerini bu şekilde buldu. Binaenaleyh meşrutiyete düşen vazife Deniz Kuvvetlerimizi muhafaza değil -zira muhafaza edecek hiçbir şey kalmamıştır˗ Deniz Kuvvetlerini yeniden ihdas etmektir’’ diyerek donanmamızın içler acısı haline değinmişti.318 Yunanlıların Averof zırhlısını alarak dengeleri alt üst etmesi üzerine Osmanlı hükümeti arayışlarını hızlandırdı. Almanya’da yapılan görüşmelerde Brendenburg sınıfı ve kuvvetlendirilmiş zırha sahip iki zırhlının satın alım sözleşmesi imzalandı. Aynı sözleşmeye Schichau tersanesinde yapımları 1910 başında tamamlanmış 4 muhribin satışı da dâhil edildi. Bu sözleşme bedelinin yarısı II. Abdülhamit’in Deutsche Bank’taki dondurulmuş mal varlığı ile karşılandı.319 Osmanlı donanmasını telaşa düşüren Averof inşa edildiği tersanede kızaklarda Osmanlı uzman heyeti tarafından incelenmiş fakat kömürlüklerinin küçük ve istenen paranın yüksek olduğu bahanesiyle satın almaya değer görülmemişti.320 315 A.g.e., ss. 11-12. 316 Celalettin Yavuz, a.g.e., s. 150. 317 Erol Ulubelen, a.g.e., s. 90. 318 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 10. 319 Ryan K. Noppen, a.g.e., s. 16. 320 Mithat Işın, a.g.e., s. 22. 61 Donanma materyal olarak yenilenmeye çalışırken personel ve teşkilat reformu açısından da yapılan girişimler sonucunda 1908 yılı sonlarına doğru İngiltere’den Amiral Douglas Gamble ve beş kişiden oluşan bir ıslahat heyeti getirildi. Heyete verilen görevler; donanma programı hazırlamak, eldeki mevcudu onarmak, tersaneyi düzenlemek ve personel yetiştirmekti. Hazırladığı programı kabul ettiremeyen Amiral Gamble istifa ederek ülkesine döndü. Yerine 3 Şubat 1910 tarihinde Amiral Williams321 gönderildi.322 Donanma ıslahat hareketlerinin yanında komutanın da İngilizlere bırakılmasından rahatsızlık duyan Albay Ramiz Bey, Bahriye Nezareti’ne donanmanın bir yabancı emrinde bulunmasının sakıncalarını anlatan aşağıdaki raporu gönderdi. Geçen yıl donanma Kerpe’de yatarken Yunanistan’la siyasi ilişkilerin gerginleşmesi üzerine Amiral Gamble’ın donanmayı terk etmek üzere hazırlıklarda bulunduğu, Amiral Williams’ın dahi böyle bir durumda aynı davranışta bulunmasının tabii olacağından, gerektiğinde başından beri donanmanın 2’nci komutanlığında bulunması nedeniyle emir ve komutanın -ileride- kendisine verilecekse, … bu vazifenin şimdiden kendisine verilmesini, kendisinin komutanlığa atanmasını323 istedi. Bahse konu rapor ile durumu ortaya koyan Albay Ramiz olmasına rağmen 2 Ocak 1911 tarihinde Donanma Komutan Vekilliğine Albay Tahir Burak Bey tayin edildi. Haberi ülkesinde izindeyken öğrenen Amiral Williams geri dönmeyerek istifasını yolladı. Son olarak 6 Haziran 1912 tarihinde Amiral Limpus göreve getirildi. Görüldüğü üzere meşrutiyetin ilanından Balkan Savaşı’na kadar geçen süre içerisinde donanma İngiliz amirallerine emanet edilmişti.324 Donanma Komutan Vekili Albay Tahir Bey de diğer arkadaşları gibi kendisini Seyr-i Sefain gemilerinde yetiştirmiş bir subaydı. Göreve geldiğinde yetenekli ve otoriter bir komutan olarak donanmaya İngilizlerden daha fazla nitelik kazandırdı. Özellikle İngiliz danışmanlarca ertelenen atış ve savaş eğitimlerine ağırlık vermesi takdire şayandı.325 Donanmalar ülkelerinin bütçelerinin elverdiği ölçüde yeni silahlara hızla ulaşabilirler. Ancak yetişmiş insan gücü temini o kadar hızlı gerçekleşemez. Donanmanın ıslahı için Osmanlı topraklarında bulunan İngiliz Amiral Williams ayrılırken denizci erlerin tamamına yakınının okuma-yazma bilmediği ve bu yüzden teknik eğitimler konusunda 321 Çanakkale Savaşları sırasında İrresistable Drednotu’nun komutanlığını yapacaktır. 322 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., ss. 12-13. 323 Umur Tuncer, a.g.e., s. 94. 324 Nejat Gülen, a.g.e., ss. 178-179. 325 Umur Tuncer, a.g.e., s. 95. 62 zorluklar yaşandığını belirtmişti.326 Yetişmiş denizci personelin önemini iyi kavramış olan Alman İmparatoru deniz subaylarına hitaben; Bir denizci devletin denizci yetiştirebilmesi, bir büyük donanma teşkil etmesinden daha zordur. Çünkü bir devlet gerek gördüğünde birkaç donanma kurabilir. Fakat kendisine lazım gelen binlerce denizciyi satın alamaz. Bunun için önce denizci eğitimine öncelik verelim’’ diyerek güçlü donanmaya sahip olmanın en önemli şartını vurgulamıştı.327 II. Meşrutiyetin ilanından sonra orduda ve dolayısıyla donanmada başlatılan yenilenme hareketi Trablusgarp Savaşı nedeniyle yarım kalmış, savaş öncesi Osmanlı tersaneleri gemi inşa yeteneklerini kaybetmiş ve küçük onarım tezgâhlarına dönmüş olduğundan Batı ülkeleri tersanelerine modernizasyon ve onarım için gönderilen gemiler ödenek yokluğundan haciz edilerek geri verilmemişti. Bu gibi nedenlerden Trablusgarp Savaşı’nın yaralarını sarmaya fırsat bulamadan karşı karşıya kaldığı Balkan Savaşı’na Osmanlı Devleti gibi donanması da hazırlıksız yakalanmıştı. 328 Osmanlı donanması Trablusgarp Savaşı boyunca Çanakkale Boğazı’nda tutuldu. Muhrip ve torpidobotlar devriye görevlerinde kullanılırken tüm gemiler harp bitene kadar savaş yerlerinde, bütün sistem ve makineleri devrede bekletildi. Trablusgarp Savaşı sona erip eksikliklerin giderilmesine fırsat bulunamadan yakalanılan Balkan Savaşı’na personel ve gemiler oldukça yıpranmış olarak girdi.329 Bu savaşta Osmanlı donanması Ege Denizi, Karadeniz, Marmara Denizi, Adriyatik ve hatta Kızıldeniz’de harekat icra etmek zorunda kalacaktı.330 Balkan Savaşı kapıya dayandığında Bahriye Nezareti’nin savaş için hazırladığı stratejik planı olmamakla beraber Harbiye Nezareti de yaptığı planlara 1897 OsmanlıYunan savaşında olduğu gibi kara ordusuyla savaşı kazanabileceğine olan inancından dolayı donanmayı dâhil etmemişti. Hatta Erkan-ı Harbiye Reisi Ahmet İzzet Paşa 5 numaralı harekât planının altına kendi el yazısı ile Ege Denizi’nin kontrolünün Yunanlılarda olacağını kabul ettiğini yazarak donanmayı savaşta kullanmayı düşünmediğini belli etmişti.331 Tali bir güç olarak görülen donanma 7 Ekim 1912 tarihinde çıkarılan Padişah iradesi ile Başkomutanlık Vekâleti emrine verildi. Aynı irade metninde bir denizci kurmay ekibinin Başkomutanlık Vekâleti maiyetinde bulunacağı da 326 Osman Öndeş, Elveda; Balkan Harbi’nde Türk Deniz Kapudanı Ali Rıza Bey’in Hatıratı, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 2014, ss. 242-247. 327 A.g.e, s. 207. 328 Osman Öndeş, a.g.e., s. 12. 329 Mithat Işın, a.g.e., s. 27. 330 Ersan Baş, ‘‘Balkan Harbinde Osmanlı Donanması’’, Deniz Magazin Dergisi, Sayı: 70, s. 71. 331 Afif Büyüktuğrul, 1975, a.g.e., s.734. 63 belirtilmişti.332 Osmanlı İmparatorluğu, Balkan Savaşı’nda Bulgaristan ve Yunanistan donanmalarına karşı mücadele etmiştir. Bulgaristan donanmasının sayıca yok denecek kadar küçük olması ve savunmaya odaklı yapısı nedeniyle birkaç münferit olay dışında Karadeniz’de donanmalar arası bir mücadele yaşanmamıştır. Buna rağmen Osmanlı donanmasının Karadeniz harekât alanında bulundurduğu deniz gücü dikkate alındığında orantısız güç israfına gittiği değerlendirilmiştir. Tablo 2.1. Osmanlı Donanması333 GEMİ ADI İNŞAA YILI SÜRAT (MİL) TONAJI (TON) SİLAHLARI Barbaros Turgutreis (Zırhlı) 1893 16 10.000 6 Adet 28 cm Top 8 Adet 10,5 cm Top 6 Adet 8,8 cm Top 3 Adet 45 cm Torpido Mesudiye (Zırhlı) 1876 1902T334 12 9.200 4 Adet 23,4 cm Top 12 Adet 15 cm Top 14 Adet 7,6 cm Top 10 Adet 5,7 cm Top Asar-ı Tevfik (Zırhlı) 1866 1906T 13 4.686 7 Adet 12 cm Top 2 Adet 7,6 cm Top 2 Adet 7 cm Top 6 Adet 5,7 cm Top 2 Adet 4,7 cm Top Hamidiye (Kruvazör) 1904 22 3.850 2 Adet 15 cm Top 8 Adet 12 cm Top 2 Adet 4,7 cm Top 6 Adet 3,7 cm Top Mecidiye (Kruvazör) 1904 22 3.250 2 Adet 15 cm Top 6 Adet 12 cm Top 6 Adet 4.7 cm Top 4 Adet 3,7 cm Top Berk-i Satvet Peyk-i Şevket (Torpido Kruvazörü) 1907 22 775 2 Adet 10,5 cm Top 6 Adet 5,7 cm Top 2 Adet 3,7 cm Top 3 Adet 45 cm Torpido Yadigâr-ı Millet Muavenet-i Milliye Numune-i Hamiyet Gayret-i Vataniye (Muhrip) 1910 34 616 2 Adet 7,5 cm Top 2 Adet 5,7 cm Top 3 Adet 45 cm Torpido Samsun – Taşoz Basra – Yarhisar (Muhrip) 1908 27 290 2 Adet 6,5 cm Top 6 Adet 4,7 cm Top 2 Adet 45 cm Torpido Berk-i Efşan (Torpidobot) 1894 18 270 2 Adet 4,7 cm Top 2 Adet 3,7 cm Top 1 Adet 45 cm Torpido Yunus (Torpidobot) 1906 20 200 2 Adet 3,7 cm Top 1 Adet 45 cm Torpido 332 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., ss. 145-146. 333 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 19. 334 T: Tadilat gördüğü yılı ifade etmektedir. 64 Tablo 2.2. Osmanlı Donanması Devamı 335 GEMİ ADI İNŞAA YILI SÜRAT (MİL) TONAJI (TON) SİLAHLARI Akhisar – Musul – Draç Tokat – Hamidiye Kütahya – Antalya Alpogat – Ankara (Torpidobot) 1906 20 160 2 Adet 3,7 cm Top 1 Adet 45 cm Torpido Sultanhisar – Sivrihisar Demirhisar – Hamidabat (Torpidobot) 1906 27 97 2 Adet 3,7 cm Top 1 Adet 45 cm Torpido İclaliye (Korvet) 1886 10 2.266 — Necmi Şevket (Korvet) 1867 10 2.050 — Zuhaf (Ganbot) 1896 10 650 4 Adet 5,7 cm Top Peleng-i Derya (Ganbot) 1890 15 585 2 Adet 5,7 cm Top 4 Adet 4,7 cm Top Marmaris (Ganbot) 1907 14 530 4 Adet 6,5 cm Top 2 Adet 3,7 cm Top Malatya (Ganbot) 1908 12 530 2 Adet 4,7 cm Top Nevşehir (Ganbot) 1908 12 213 2 Adet 4,7 cm Top Nurülbahir (Ganbot) 1908 12 200 1 Adet 4,7 cm Top Basra ve Süveyş gibi uzak limanlarda birkaç küçük gemi daha vardı. Tekne yapıları bu mesafeleri kat edip donanmaya katılmaları mümkün olmadığından bahsedilmemiştir. Balkan Savaşı boyunca Osmanlı hükümeti deniz ulaşımında aşağıdaki deniz vasıtalarından faydalanmıştır. Sayıca çok gibi görünseler de süratlerinin azlığı ve yorgun tekneleri nedeniyle ihtiyacın karşılanmasında yetersiz kalmıştır. Tablo 2.3. Osmanlı Donanması Gemi Komutanları336 GEMİ ADI KOMUTANI GÖREV SÜRESİ Barbaros Yb. Beşiktaşlı Enver Hakkı Bey Yb. Kasımpaşalı Süleyman Remzi Bey 03.01.1911 – 27.10.1912 27.01.1912 – 11.09.1913 Turgutreis Yb. Kasımpaşalı İsmail Ahmet Bey Yb. Kasımpaşalı Arif Ahmet Bey 22.08.1912 – 08.01.1913 08.01.1913 – 28.09.1913 Muavenet-i Milliye Önyzb. Galatalı Rıza Ali Bey Önyzb. Ayasofyalı Ahmet Bey 17.07.1912 tarihinden itibaren 03.02.1913 tarihinden itibaren Yadigâr-ı Millet Önyzb. Kasımpaşalı Ömer Fahri Bey Önyzb. Üsküdarlı Hamdi Tevfik Bnb. Kabartaylı Fadıl Numan Bey Önyzb. Kasımpaşalı Mustafa Vasıf Bey 18.07.1911 tarihinden itibaren 31.11.1912 tarihinden itibaren 18.12.1912 tarihinden itibaren 13.03.1913 tarihinden itibaren 335 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 20. 336 Mithat Işın, a.g.e., ss. 419-422. 65 Tablo 2.4. Osmanlı Donanması Gemi Komutanları Devamı337 GEMİ ADI KOMUTANI GÖREV SÜRESİ Numune-i Hamiyet Bnb. Küçükpiyaleli Hamdi Mahmut Bey Önyzb. K.Mustafapaşalı Mehmet Emin Bey 16.12.1911 tarihinden itibaren 18.12.1912 tarihinden itibaren Samsun Önyzb. Kasımpaşalı Osman İzzet Bey Önyzb. Mustafa Vasıf Bey Önyzb. Tirebolulu Mehmet Şükrü Bey Önyzb. Erenköylü Abdullah Hamit Bey 06.09.1911 tarihinden itibaren 22.10.1912 tarihinden itibaren 14.12.1912 tarihinden itibaren 03.02.1913 tarihinden itibaren Basra Önyzb. Kasımpaşalı Cemil Ali Bey Önyzb. K.Mustafapaşalı Hüseyin Vasfi Bey 17.07.1912 tarihinden itibaren 18.12.1912 tarihinden itibaren Taşoz Önyzb. K.Mustafapaşalı Mehmet Emin Bey Önyzb. Ayasofyalı Ahmet Saffet Bey Önyzb. Tirebolulu Mehmet Şükrü Bey 18.07.1911 tarihinden itibaren 14.12.1912 tarihinden itibaren 03.02.1913 tarihinden itibaren Musul Yzb. Üsküdarlı Mehmet Nezir Bey Yzb. Asitaneli Mehmet Halim Bey Yzb. Yeniçeşmeli Ahmet Turgut Bey Yzb. Tophaneli Hakkı İbrahim Bey 09.08.1911 tarihinden itibaren 18.12.1912 tarihinden itibaren 05.02.1913 tarihinden itibaren 30.03.1913 tarihinden itibaren Akhisar Yzb. Erenköylü Abdullah Hamit Bey 29.08.12 – 03.02.1913 Sultanhisar Yzb. K.Mustafapaşalı Vasfi Hasan Bey Yzb. Trabzonlu Ali Rıza Bey 08.09.1912 tarihinden itibaren 18.12.1912 tarihinden itibaren Sivrihisar Yzb. Kasımpaşalı Ahmet Mahmut Bey Yzb. Hocapaşalı Nizamettin Abdi Bey 10.01.1911 tarihinden itibaren 08.03.1912 tarihinden itibaren Zuhaf Önyzb. Hüseyin Cemil Bey 08.10.1912 tarihinden itibaren Mesudiye Bnb. Üsküdarlı Mehmet Tevfik Bey Bnb. Kasımpaşalı Şükrü Süleyman Bey 10.01.1911 – 28.10.1912 28.10.1912 – 21.04.1914 Asar-ı Tevfik Bnb. Kasımpaşalı Şükrü Süleyman Bey Bnb. Çanakkaleli İsmail Hüseyin Bey 16.01.1912 tarihinden itibaren 26.10.1912 – 20.02.1913 Hamidabat Yzb. Tophaneli Hakkı İbrahim Bey Yzb. Kasımpaşalı Mehmet Adil Bey 28.02.1912 tarihinden itibaren 02.12.1912 tarihinden itibaren Hamidiye Yzb. Cibalili Rauf Mehmet Bey 01.03.1911 – 06.12.1914 Mecidiye Bnb. Beşiktaşlı Arif Nebi Bey Bnb. Küçükmustafapaşalı Mustafa Adil Bey Önyzb. Kapandakikli Mehmet Tahir Bey 19.07.1911 – 15.01.1912 15.01.1912 – 02.07.1913 02.07.1913 – 25.10.1913 Berk-i Satvet Bnb. Çanakkaleli İsmail Hüseyin Bey Bnb. Kasımpaşalı Hayri Mahmut Bey Bnb. Kasımpaşalı Mehmet Emin Bey Bnb. Galatalı Ali Rıza Bey 05.10.1911 tarihinden itibaren 27.10.1912 tarihinden itibaren 27.11.1912 tarihinden itibaren 03.02.1913 tarihinden itibaren Gayret-i Vataniye Bnb. Kabartaylı Fadıl Numan Bey Önyzb. Kasımpaşalı Mustafa Cemil Bey 26.10.1912 tarihinden itibaren 14.12.1912 tarihinden itibaren Yarhisar Önyzb. Kasımpaşalı Tahir Osman Bey Önyzb. Üsküdarlı Mehmet Nezit Bey 08.03.1912 tarihinden itibaren 18.12.1912 tarihinden itibaren Berk-i Efşan Önyzb. Kasımpaşalı Hayri Ahmet Bey Önyzb. Tirebolulu Mehmet Şükrü Bey Önyzb. K.Mustafapaşalı Hüseyin Hıfzı Bey Önyzb. Yeniçeşmeli Ahmet Turgut Bey 17.07.1912 tarihinden itibaren 30.10.1912 tarihinden itibaren 14.12.1912 tarihinden itibaren 06.02.1913 tarihinden itibaren Kütahya Önyzb. Ayasofyalı Ahmet Saffet Bey Önyzb. Kasımpaşalı İbrahim Halil Bey 09.09.1911 tarihinden itibaren 14.12.1912 tarihinden itibaren Draç Önyzb. Kadırgalı Cemil Hasan Bey Önyzb. İzmirli Aziz Mahmut Bey Yzb. Asitaneli Mehmet Halim Bey 21.09.1912 tarihinden itibaren 03.01.1913 tarihinden itibaren 06.03.1913 tarihinden itibaren Demirhisar Yzb. Aşıkpaşalı Mehmet Hayrettin Bey 21.09.1912 tarihinden itibaren 337 Mithat Işın, a.g.e., ss. 419-422. 66 Tablo 2.5. Balkan Savaşı’nda Lojistik Destek Veren Sivil Gemiler338 Seyresefain İdaresi Bezmialem, Gülcemal, Mithatpaşa, Akdeniz, Karadeniz, Kızılırmak, Yeşilırmak, Pelevne, Nilüfer, Bandırma, Gelibolu, Edremit, Mersin, İnebolu, Girit, Bingazi, Nimet, Haydarpaşa, Fenerbahçe, İhsan, Neveser, Şahin, Ferah, Anadolu, Kalamış, Nüzhetiye. Şirket-i Hayriye Tevfikiye, Kesendere, Sühulet (araba vapuru), Sahilbent (araba vapuru), Nusret, Gayret, Üsküdar, İhsan, Şükran, Rehber, Metanet, Eser-i Merhamet, İkdam, İntizam, Rezan, Tarzınevin, Rüçhan, Dilnişin, Hale, Seyyale, Süreyya, Şihap, İnşirah, İnbisat, Bebek, Göksu, Trabya, Nimet, Kamer, Rağbet, Sultaniye, Hünkariskelesi, Sütlüce, Küçüksu, Sarayburnu, Boğaziçi, Kalender, Güzelhisar, Hüseyin Haki, Ziya. Haliç Şirketi 12 Adet küçük vapur. Gümüşhak Şirketi Seyyar, Mahmut Şevket Paşa, 10 Temmuz, Zonguldak. Hilal Şirketi Hilal, Güzel Girit, Millet. Adalar Şirketi Tahir, Heybeliada, Kınalıada. Pandelli Şirketi Stefanos, Dafni, Toksiyadi. Hacı Mustafa Şirketi Beykoz, Hanefiye. Rasim Bey Şirketi Bandırma, Erdek. Trabzonlu Hasan ve Ortakları Necdet. Hüdavendigar Şirketi Başlangıç, Terakki. Toma Fotyadis Şİrketi İstefanos. Haralambo Şirketi Despina. Osmanlı donanmasının savaş öncesi mevcudu 5.351 subay ve 7.419 er olmak üzere toplam 12.770 kişiden oluşmuştu.339 1912 yılı içerisinde gerçekleştirilen zorunlu terhislerinden donanma da payını aldı. Topçu nişancıları, torpidocular, serdümenler, vardabandralar, ateşçiler ve yağcılar terhis edilenler arasındaydı.340 2.2. Bulgaristan Donanması Balkan Savaşı öncesinde Bulgar Deniz Kuvvetleri nicelik ve nitelik olarak yetersizdi. Bunun bilinciyle denizde tamamen savunmaya dönük bir harekât olan mayın harbini esas aldı.341 Yapılan bu savaş planları ve teşkilat yapısı değerlendirildiğinde ana harekât hedeflerinin kıyıların korunması, tali harekât hedeflerinin ise fırsat bulunduğunda olası ablukayı yarmak ve Osmanlı donanmasına zayiat verdirmek olduğu kanaati elde edilmiştir. Donanmalarının zayıflığından dolayı Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz yolu ile Rumeli’yi takviye edeceğini öngören Bulgar devlet adamları Yunanistan’ı ittifaka dâhil 338 Bülent Durgun, ‘‘Ülke Savunmasında Deniz Yolu Ulaşımının Önemine Bir Örnek: Balkan Harbi’nde Osmanlı İmparatorluğu’nun Deniz Yolu Ulaştırması’’, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 14, 2011, ss. 152-153. 339 Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, a.g.e., s. 91. 340 Mithat Işın, a.g.e., s. 61. 341 Hüsnü Özlü, ‘‘Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Donanmasının Karadeniz Harekâtı’’, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, Sayı 20, 2012, s. 35. 67 ederek aynı zamanda kendi karasularındaki baskıyı da zayıflatmayı hedeflemişti.342 İngiliz askeri yetkilileri tarafından hükümetlerine gönderilen raporlarda Bulgarların bu baskıyı azaltabilmek için Rusya ile destek içeren gizli bir anlaşma yaptıkları da belirtilmişti. 343 Rus İstihkâm Yarbay Lodogorof savaşın hemen öncesinde Bulgaristan Genelkurmayının talebiyle Rusya’dan gelerek Varna Müstahkem Mevkii Komutanlığını üzerine almış, savaş boyunca da Bulgar donanmasının emir komutasını üstlenmişti. Bulgar donanması Yarbay Lodogorof tarafından Karadeniz Filosu ve Tuna Tümeni olarak iki kısım halinde teşkilatlandırıldı. Karadeniz Filosu Varna’yı, Tuna Tümeni ise Rusçuk’u üs olarak kullanacaktı. Bulgar Donanmasının en önemli unsuru olarak kabul edilen Karadeniz Filosu teşkilatındaki Nadejda Torpido Gambotu 4 Eylül 1912 tarihinde Rusya’nın Nikoleyef tersanesine gönderilmiş, burada kazanları onarılan, havuza alınarak genel bakımı yapılan gemiye iki adet de 38 cm çapında torpido kovanı eklenmişti. Bahse konu gemi bir ay süren bakım onarımından sonra 5 Ekim 1912 günü Varna Limanı’na döndü.344 Tablo 2.6. Bulgar Karadeniz Filosu345 ADI TONAJI (TON) İMAL YILI SÜRATİ (MİL) SİLAHLARI Nadejda (Nadiejda*) Torpido Gambotu 725 1899 17 2 Adet 10 cm Top 2 Adet 6,5 cm Top 2 Adet 4,7 cm Top 2 Adet 38 cm Torpido Şumnu (Şomno*) Torpidobotu 97 1907 26 2 Adet 4,7 cm Top 2 Adet 45 cm Torpido Hareberi Torpidobotu 97 1907 26 2 Adet 4,7 cm Top 2 Adet 45 cm Torpido Sitroki Torpidobotu 97 1907 26 2 Adet 4,7 cm Top 2 Adet 45 cm Torpido Simeli Torpidobotu 97 1907 26 2 Adet 4,7 cm Top 2 Adet 45 cm Torpido Letyaşti Torpidobotu 97 1907 26 2 Adet 4,7 cm Top 2 Adet 45 cm Torpido Drazki (Draçki*) Torpidobotu 97 1907 26 2 Adet 4,7 cm Top 2 Adet 45 cm Torpido Kamçi Silahlı Yat 125 – 9 — Nişancı Silahlı Yat 25 – 9 — Kotra (5 Adet) 35 – – Mayın Dökme Maksatlı Yat (3 Adet) 65 – – Su/Kömür Nakli Maksatlı 342 Richard C. Hall, a.g.e., ss. 20-23. 343 Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul 2006, s. 110. 344 Mithat Işın, a.g.e., s. 50. 345 Mithat Işın, a.g.e., Cetvel Nu:8 * Yazarın çalışmasında kullandığı isimlerdir. 68 Tablo 2.7. Bulgar Tuna Tümeni346 ADI TONAJI (TON) İMAL YILI SÜRATİ (MİL) SİLAHLARI Firum Silahlı Yat 650 – – 3 Adet 7,5 cm Top 4 Adet 4,7 cm Top Simon Veliki Vapuru 600 – – 2 Adet 7,5 cm Top 2 Adet 4,7 cm Top I. Alexander Silahlı Yat 800 – 11 3 Adet 7,5 cm Top 4 Adet 4,7 cm Top Asven Silahlı Vapur 400 – – 4 Adet 4,7 cm Top Mayın Gemisi (4 Adet) – – – 6 Adet Mayın taşıyabilir. Kotra (3 Adet) – – – — Karadeniz Filosundaki gemilerde 12 torpido kovanı bulunmasına rağmen Bulgarların elinde sadece 10 adet 45 cm’lik torpido mevcuttu. Ayrıca karadaki kovanlardan atılabilen 5 adet 38 cm torpido ile 348 mayına sahip olan Bulgar deniz kuvvetleri 52 subay, 2.835 erat olmak üzere toplam 2.887 kişiden oluşmaktaydı.347 Resim 2.1. Draçki Torpidobotu348 2.3. Karadeniz Harekât Alanı Karadeniz askeri nakliyat için sahip olduğu iki hat ile Balkan Savaşı’nda Osmanlı ordusunun lojistik açıdan desteklenmesi için önemliydi. Bahse konu hatlardan ilki 180 mil uzunluğundaki Köstence-İstanbul, diğeri ise 600 mil uzunluğundaki Trabzon-İstanbul hattıydı. Köstence-İstanbul hattının Varna önlerinden geçmesi ve Bulgar donanması 346 Mithat Işın, a.g.e., Cetvel Nu:9 347 A.g.e, s. 50. 348 www.museummaritime-bg.com/eng/Korab_Drazki/Korab_Drazki.html (Erişim Tarihi11.11.2017) 69 tarafından tehdit edilmesi ihtimali nedeniyle askeri önlemlerin alınmasını gerekli kılıyordu.349 Osmanlı Bahriye Nezareti Eylül 1912 tarihinde Burgaz Konsolosu tarafından iletilen bir rapor aldı. Raporda Bulgarların Rusya’dan bir adet kruvazör ve on adet torpidobot aldığı belirtiliyordu. Oysa gerçekte kruvazör diye rapor edilen onarım maksadıyla gönderilen Nadejda torpido gambotu, yeni denilen on torpidobot ise gerçek sayıları altı olan eski torpidobotlardı. Alınan bu yanlış istihbarat gelecekte Osmanlı donanmasının Karadeniz’e gereğinden fazla kuvvet ayırmasına neden olacaktı. Savaş yaklaşırken 1912 yılının Eylül ayı içerisinde Bahriye Nazırı Mahmut Muhtar Paşa, Müsteşar Amiral Rüstem’in tavsiyesine uyarak Daire Başkanlarından oluşan Bahriye Encümeni’ni topladı. Yapılan toplantıda ilk olarak Osmanlı donanmasının bölgesel deniz hâkimiyetini sağlamak ve askeri nakliyatı korumak için Karadeniz’de harekât icra etmesi gerektiği kararlaştırıldı.350 Bu karar bile Bahriye ileri gelenlerinin donanmaya duydukları güvensizliği ortaya koymak için yeterlidir. Çünkü donanmaya güven duyulsaydı Ege Denizi’ne sevk edilerek deniz hâkimiyetini ele geçirmesi ve Batı Ordusunun desteklenmesi öncelikli görevi olarak belirlenmesi gerekirdi. Bu görev icra edilirken arta kalan gemilerden kurulu küçük bir filo da Karadeniz’de askeri nakliyatın güvenliğini sağlayabilirdi. Bahriye Encümeni kararları doğrultusunda denizci kurmay subaylar tarafından 1 Ekim 1912 tarihinde Karadeniz Harekâtı ile ilgili basit bir plan hazırlanarak Bahriye Nezareti’ne sunuldu. Bu plan 8 Ekim tarihinde 21 maddelik bir talimnameye çevrilerek Donanma Komutanlığına gönderildi. Plana göre savaş ilanından önce birinci grup gemiler Hamidiye, Yadigâr-ı Millet ve Numune-i Hamiyet; ikinci grup gemiler Berk-i Satvet, Muavenet-i Milliye ve Taşoz, üçüncü grup gemiler ise Zuhaf, Nevşehir, Sultanhisar ve Sivrihisar olarak teşkilatlanması planlanmıştı. Beykoz’da üslenecek donanma gemilerinden birinci ve ikinci gruplar Varna ile Burgaz limanlarını gözetlerken üçüncü grup ŞileKaraburun arasındaki boğaz yaklaşma sularını kontrol altında tutacaktı. Karadeniz’de sevkiyat olduğu günlerde birinci ve ikinci gruptan uygun muhripler tarafından nakliye himaye edilecek, kıyı istihkâmları ile muharebe edilmeyecek, fırsat bulunduğunda Bulgar 349 Hüsnü Özlü, a.g.e., s. 30. 350 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, Balkan Harbi Tarihi VII. Cilt Osmanlı Deniz Harekâtı 1912-1913, K.K.K. Askeri Basımevi, İstanbul 1965, ss. 55-57. 70 donanması imha edilecekti.351 Bu görev için Osmanlı donanmasının Karadeniz’deki unsurlarının taktik komutasına 1 Ekim 1912 günü Komodor olarak Güverte Albay Sermet Bey atandı.352 Başkomutanlık Vekâleti 6 Ekim 1912 tarihinde Donanma Komutan Vekili Albay Tahir Bey’e forsunu ve karargâhını Mesudiye zırhlısına taşıyıp Turgutreis ve Barbaros zırhlılarını da Karadeniz görev kuvvetini takviye maksadıyla Büyükdere önlerine göndermesini emretti. Bu durum karşısında donanmanın neredeyse tamamının Karadeniz’de görevlendirilmiş olması nedeniyle Donanma Komutan Vekili de Büyükdere’ye gelerek Barbaros zırhlısına forsunu toka ettirdi ve Karadeniz görev kuvvetinin komutasını bizzat üstüne aldı.353 2.3.1. Veliaht Prense Refakat Görevi 13 Ekim 1912 tarihinde Başkomutanlık Vekâleti, Avrupa seyahatinden dönmek üzere olan Veliaht Prens Yusuf İzzettin Efendi’nin354 Romanya-İstanbul arasındaki ulaşımda kullanacağı deniz yolunun güvenliğinin sağlanması emrini donanmaya verdi. Harekâtta kullanacağı gemileri bile seçmesine izin verilmeyen Donanma Komutan Vekili Albay Tahir Bey 13 Ekim gecesi Yadigâr-ı Millet ve Basra muhriplerini Bulgar karasularından gelebilecek olası tehditleri önceden tespit edebilmek maksadıyla ileri harekete geçirdi. Arkalarından da komutasında bulunan Barbaros ve Turgutreis zırhlıları ile Köstence güneyine hareket etti. Köstence’ye yaklaşık 40 mil kala veliahdı taşıdığı söylenen yolcu gemisi ile temas sağlandı. Bir saat boyunca refakat seyri yapan donanma gemileri veliahdın yetişemediği için gemiye binemediği haberini aldıktan sonra görevi sonlandırarak 14 Ekim akşam saatlerinde İstanbul’a döndü. 15 Ekim günü aynı görevin verilmesi üzerine filo yeniden Karadeniz’e açıldı fakat uzun süre seyir yapılmasına rağmen herhangi bir gemiye rastlanamadığından Donanma Komutan Vekili tarafından limana dönüş emri verildi.355 Henüz iki devlet arasında resmen ilişkilerin kesilmediği ve savaş ilan edilmediği bir dönemde bakıma şiddetle ihtiyacı olan donanma unsurlarının iki gün boyunca Karadeniz’de dolaştırılması hem onarım için ihtiyaç duyulan değerli zamanın hem de 351 Mithat Işın, a.g.e., s. 64. 352 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., s. 152. 353 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 58. 354 27 Nisan 1909’da V. Mehmet Reşat’ın tahta çıkması ile birlikte veliaht-ı saltanat ilan edilen Yusuf İzzettin Efendi, 31 Ocak 1916 gecesi bileklerini keserek yaşamına son vermiştir. Mezarı II. Mahmut Türbesi’ndedir. 355 Afif Büyüktuğrul, a.g.e, ss. 155-156 71 kömürün sarfına neden olmuştu. Bu görevin planlama inisiyatifi Donanma Komutan Vekiline bırakılsa şüphesiz daha küçük bir görev kuvveti oluşturabilirdi. Başkomutanlık Vekâleti, donanmaya 16 Ekim 1912 gecesi iki ayrı emir verdi. İlk emir Varna-Burgaz arasındaki deniz ulaşımının kesilmesi ve karşılaşılırsa düşman donanmasının imhasını içerirken diğer emirde Varna ve Burgaz liman istihkâmlarının bombardıman edilmesi isteniyordu.356 2.3.2. Varna Limanı’nın Bombardımanı Başkomutanlık Vekâleti 16 Ekim 1912 gece saat 22.00’da savaşa yönelik ilk emrini verdi ve Varna-Burgaz arasındaki irtibatın kesilerek rastlanılan düşman savaş gemilerinin batırılmasını istedi. Birkaç saat sonra gönderdiği ikinci emirle ilk emri revize eden Başkomutanlık Vekâleti, Varna ve Burgaz Liman tahkimatlarının imhasını emretti. 357 Bu emir Veliaht Prens Yusuf İzzettin Efendi için Karadeniz’e çıkan gemilerin kömür ikmali ihtiyaçlarından dolayı hemen icra edilemedi. 17 Ekim akşamı Donanma Komutan Vekili Albay Tahir Bey Barbaros, Turgutreis, Taşoz ve Muavenet-i Milliye gemileri emrinde olmak üzere İstanbul’dan hareket etti.358 Tablo 2.8. Osmanlı Donanması Konuş Mevkileri 16 Ekim 1912359 BULUNDUĞU LİMAN/DENİZ GEMİ ADI Donanma Komutan Vekili Alb. Tahir Bey Emrinde; İstanbul Boğazı (Büyükdere) Barbaros – Turgutreis Muavenet-i Milliye Yadigâr-ı Millet Numune-i Hamiyet Samsun – Basra – Taşoz Musul – Akhisar – Sultanhisar Sivrihisar – Zuhaf Mesudiye Komutanı Bnb. Tevfik Bey Emrinde Çanakkale Boğazı Mesudiye Asar-ı Tevfik Hamidabat Başkomutanlık Vekâleti Emrinde Karadeniz Hamidiye Mecidiye Tersane (Bakım/Onarım) Berk-i Satvet Gayret-i Vataniye Yarhisar Berk-i Efşan Kütahya Draç Demirhisar 356 Oğuz Otay, Efendi Kaptan Kurtar Bizi, Denizler Kitabevi, İstanbul 2005, s. 146. 357 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 71. 358 Gökhan Atmaca, Üç Savaş Bir Gemi, Denizler Kitabevi, İstanbul 2015, s. 60. 359 Mithat Işın, a.g.e., s. 74. 72 Kuvvetli esen poyraz rüzgârı ve artan denizler nedeniyle Taşoz ve Muavenet-i Milliye boğaza geri gönderildi. İntikal esnasında Başkomutanlık Vekâleti, Doğu Ordusu Komutanı’nın isteği üzerine Görne Gölü üzerinde bulunan köprünün imhası görevini de donanmaya verdi. Buna karşılık Donanma Komutan Vekilinin köprünün imhası için gerekli yaklaşma sularının mayınlı olabileceği ve emrinde mayın tarama gemisi olmadığını belirten olumsuz raporu nedeniyle görev iptal edildi. Barbaros ve Turgutreis zırhlıları saat 12.00’da İğneada’yı bordaladı. Bir gün önce boğaza gönderdiği Taşoz ve Muavenet-i Milliye muhripleri havanın sakinleşmesi üzerine saat 14.00’da filoya katıldı.360 Muhriplerin görevi düşman sahillerini bombardımana tutan zırhlılarımızı Bulgar torpidobotlarının olası hücumlarına karşı korumaktı.361 18 Ekim 1912 tarihinde Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, Osmanlı İmparatorluğu’nun Rusya elçisi Turhan Paşa’dan Osmanlı donanmasının Bulgar limanlarını ablukaya almamasını istedi. Aynı gün boğazların ticaret gemilerinin geçişi için açık ve emniyetli bırakılması talebi de Fransızlar tarafından İstanbul’a iletildi.362 Başkomutanlık Vekâleti icrasına başlanan harekâtı abluka olarak uluslararası kamuoyuna duyurmasını Hariciye Nezareti’nden istemişti. Nezaretin yaptığı tebligatta coğrafi sınırlar, başlama zamanı, abluka kuvveti hakkında detaylı bilgi ve hukuki nedenlerin belirtilmemiş olmasına İngiltere’den itiraz geldi. Beklenmedik bu tepki üzerine Hariciye Nezareti geri adım atarak harekâtı abluka değil gözlem harekâtı şeklinde ilan etti. 363 Donanmanın intikal rotası Bulgar kıyılarına çok yakın seçilmişti. Bu yüzden kıyıdaki gözcüler tarafından tespit edilmeleri zor olmadı ve gelişlerinden Varna İstihkâm Komutanlığı haberdar edildi. 19 Ekim saat 03.00’da donanma unsurları Varna Limanı güneyinde bulunan Galata Burnu’nu bordaladı. Bombardıman için sabahı bekleyen görev kuvvetinin erken saatlerde liman ağzında iki adet Bulgar torpidobotu tespit etmesi üzerine Donanma Komutan Vekili tarafından Taşoz ve Muavenet-i Milliye muhripleri derhal üzerlerine sevk edildi. Torpidobotlar muhripleri görür görmez liman içine çekildiler. Varna istihkâmlarının bombardımanı 07.30’da başladı. Yaklaşık 30 dakika süren bombardımanda 360 Mithat Işın, a.g.e., s. 78. 361 Gökhan Atmaca, a.g.e., s. 61. 362 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., s. 162. 363 Mithat Işın, a.g.e., s. 77. 73 Barbaros zırhlısı 10 adet 28 cm’lik, Turgutreis zırhlısı da 12 adet 28 cm’lik ve 3 adet de 8,8 cm’lik top attı.364 Suların mayınlanmış olabileceğini düşünen filo karaya fazla yaklaşamamış, bu da bombardımanın etkisiz kalmasına neden olmuştu. Donanma Komutan Vekili sonuç alabilmek için saat 10.00’da Turgutreis’e kıyıya yaklaşmasını emretti. Eksingrad istikametinde kıyıya yaklaşan Turgutreis sahile 400 m mesafede altı yeşil üstü mavi boyalı bir şamandıra tespit etti. Mayın olduğunu değerlendirdiği için geri çekilerek Barbaros’a mülaki oldu. Geceyi Varna açıklarında geçiren filodan Muavenet-i Milliye muhribi kömür ikmali için İstanbul’a gönderildi. 20 Ekim saat 05.52’de Hamidiye el koyduğu Çar Ferdinand silahlı yatı ile filoya katıldı. Savaş ganimeti olan Çar Ferdinand yatı, kömür ikmali için İstanbul’a giden Turgutreis’in yedeğine verildi.365 Kıyıya yakın rota takip edildiği için Bulgar sahillerine icra edilen bu ilk bombardıman baskın özelliği taşımamıştı. Savaş ihtimali arttığından beri Bahriye Nezareti ve Donanma Vekâleti devamlı gemilerin onarıma ihtiyacı olduğundan bahsediyordu. Başkomutanlık Vekâleti zırhlıların derhal onarıma alınması konulu emrini 19 Ekim’de gönderdi. Zırhlıların ayrılmasından sonra oluşan yeni görev kuvveti Hamidiye ve Mecidiye kruvazörleri ile Yadigâr-ı Millet, Taşoz ve Basra muhriplerinden oluşacaktı.366 21 Ekim’de Mesudiye ve Asar-ı Tevfik zırhlıları tersanede onarıma alınırken Barbaros ve Turgutreis saat 07.30’da Büyükdere önlerine demirlemişti. Aynı günün sabahı Kavarna önlerine gelen Hamidiye saat 06.30’da iskelenin 1300 m açığına demirledi. Şehrin teslimini istemek üzere parlamenter flaması çekili olarak sahile filikasını gönderdi. Filika kıyıya 200 m kadar yaklaştığında yoğun bir tüfek ateşiyle karşılaştı. Personelini korumak için Hamidiye kruvazörü de şehrin birkaç noktasını top atışına tuttu ve saat 09.40’da Kavarna önlerinden ayrıldı. Hamidiye’nin gelişi Bulgar gözcüler tarafından yanlış değerlendirilmiş ve Varna İstihkâm Komutanlığına ‘‘Türkler Kavarna’ya çıkarma yaptı’’ şeklinde rapor edilmişti. Hamidiye, saat 11.40’da Çingene Döküntüsü önüne geldiğinde burunda gördüğü ufak bir Bulgar birliğini birkaç mermi ile dağıttı. Ardından Mecidiye ve Yadigâr-ı Millet ile saat 12.40’da buluştu.367 364 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., ss. 163-164. 365 Mithat Işın, a.g.e., s. 79. 366 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., s. 183. 367 Mithat Işın, a.g.e., ss. 81. 74 Saat 13.15’te Saint George Burnu önlerine ulaşan filoda Hamidiye karaya 10500 m mesafeden ateş açtı. Ancak sahil bataryaları cevap vermeyince yerleri tespit edilemediği için saat 14.00’da ateş kesildi. Saat 15.05’de gemilerin bombardımanı esnasında liman ağzına gelmiş torpidobotlar Osmanlı filosuna uzak mesafeden ateşe başladı. Sahil bataryaları da muharebeye katılınca yerlerini belli etmiş oldu. Bunun üzerine saat 16.00’ya kadar filo tarafından ateş baskısı altına alındılar. Osmanlı filosu ateş kestiğinde bazı bataryalar, elektrik tesisleri ve fener kulesi hasar almıştı.368 Hamidiye kruvazörü bombardımana devam ederken İstanbul’dan tam olarak açamadığı ancak Köstence önlerinde bulunan ve askeri sevkiyat gerçekleştiren Dafni isimli geminin himayesinin emredildiğine yorumladığı telgraf üzerine Varna önlerinde Mecidiye’yi bırakarak bahse konu gemiyi aramaya gitti. Ancak tüm aramalarına rağmen bulamayınca Burgaz Limanı’nı gözlemlemeye yöneldi. Rotası üzerinde bulunan Emine Burnu’ndaki düşman tarafından yapılan taciz ateşine karşılık verdi.369 24 Ekim günü Mecidiye saat 14.00’da Varna önlerinde güneyli rotada seyrederken 9700 m mesafeden 24 cm’lik sahil bataryasına ateşe başladı. Yirmi dakika sonra Bulgar bataryasının karşılık vermesi üzerine kuzey rotasına döndü ve sahilden biraz uzaklaşarak 11500 m mesafeden hücuma devam etti. Bu taarruz sonucu Galata Feneri’nin üst kısmı ile 24 cm’lik bataryanın bir bölümü tahrip edildi.370 Bombardımanlara ilk tepki Fransızlardan geldi. 23 Ekim’de Dışişleri Bakanı Poincare, Osmanlı Paris Elçisine açık şehirlerin ve sivil alanların bombardıman edilmesinin uluslararası kamuoyunda özellikle Rus kamuoyunda tepki uyandıracağını söyledi. Ertesi gün Rus Dışişleri Bakanı da Osmanlı Elçisi Turhan Paşa’yı benzer konuda ikaz etti. Osmanlı Dışişleri Bakanlığı 26 Ekim’de Turhan Paşa’ya yapılan harekâtlarda uluslararası hukuka uyulduğunun gerekli makamlara iletilmesi bilgisini vererek durumu geçiştirdi.371 2.3.3. Gösteri Çıkarması Harekâtı Başkomutanlık Vekâleti fiili olarak başlayan savaşta Bulgarların dikkatlerini başka yöne çekmek ve kuvvetlerini bölmesini sağlamak için 23 Ekim’de donamaya bir gösteri çıkarması yaptırmaya karar verdi. Donanmaya bu harekâtta Turgutreis, Hamidiye, 368 Mithat Işın, a.g.e., s. 83. 369 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., ss. 185-186. 370 Mithat Işın, a.g.e., s. 85. 371 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 93. 75 Mecidiye, Basra ve Musul’un görevlendirildiği bildirildi. Ancak donanmanın harekât için ihtiyaç duyduğu çıkarma bölgesinin sınırları, planlanan zaman ve devam eden savaşa olası etkileri hakkında bilgi verilmedi. Eldeki tüm nakliye gemileri farklı yerlerde görevli olduğundan bu gösteri harekâtına ancak savaş başlangıcında el konulmuş bir Yunan gemisi ayrılabildi.372 Turgutreis Komutanı Yb. Kasımpaşalı İsmail Ahmet Bey, Basra ve Musul muhriplerini de emir komutasına alarak boğazdan hareket etti. Musul, hava şartlarından dolayı geri dönmek zorunda kaldı. Turgutreis ve Basra yoluna devam ederek 24 Ekim’de Süzebolu önlerinde Hamidiye ile buluştu. Turgutreis subay salonunda yapılan komutanlar toplantısında sırasıyla Süzebolu, Burgaz ve Varna belediye başkanlarına ültimatom verilmesi ve askeri hedeflerin ateş altına alınması kararlaştırıldı. Harekât saat 12.50’de başladı. Hamidiye, ültimatomu karaya götürmesi için vasıtasını denize indirerek Basra korumasında sahile gönderdi. Vasıtanın iskeleye yanaşmasına izin verilmedi. Ancak, harekât planı da revize edilmek zorunda kalındı. Çünkü Hamidiye yaptığı gözetlemede sivil yerleşim yerleri arasına askeri unsurların dağıtıldığını tespit etmişti. Sivil hedeflere zarar verilmemesi emredildiğinden Süzebolu’ya karşı harekât düzenlenemedi. Turgutreis Komutanı, Hamidiye kruvazörünü 24 Ekim günü kömür ikmali yapmak için İstanbul’a gönderdi. Tek başına Varna önlerinde bulunan Mecidiye kruvazörü 25 Ekim öğle saatlerinde Turgutreis ve Basra ile buluştu. 26 Ekim’de havanın sisli olması nedeniyle harekât icra edilemedi. 27 Ekim’de bu sefer de Turgutreis ikmal için İstanbul’a döndü. Kömür ikmalinden dönen Hamidiye Galata-Mangalia Burunları arasında gözetlemeye devam ederek 28 Ekim sabahı Balçık Limanı ağzına geldi ve biri belediye reisine diğeri de askeri yetkililere iletilmek üzere iki adet mektubu vasıtasıyla karaya gönderdi. Saat 12.20’ye kadar cevap alamayınca Varna önlerine hareket etti. Kıyıda askeri birlikleri gördü ancak bu birliklerin kendilerine siper aldıkları binalarda Avusturya bayrakları çekiliydi. Bu nedenle Hamidiye kasabaya karşı bir taarruzda bulunmadı. Emine Burnu istikametinde seyrederken 42° 59’ 00’’ Kuzey – 028° 04’ 00’’ Doğu mevkiinde 13 kulaç derinlikte kopuk bir mayın tespit etti, gemiye aldırdığı mayın üzerine 129 numarası markalanmıştı.373 Gösteri harekâtı başarısız olmuştu. Çünkü Başkomutanlık Vekâleti donanmaya açıklayıcı bir hedef bilgisi verememiş, emrine herhangi bir kara birliği tahsis etmemişti. Sonuç olarak donanma İstanbul ile Varna arasında boş yere gidip geldi ve yıpranmaya 372 Mithat Işın, a.g.e., s. 87. 373 A.g.e., ss. 88-91. 76 devam etti.374 Osmanlı donanması hedef gözetmeksizin sivil alanları bombardıman etmiş olsaydı Bulgar Genelkurmayının dikkatini kesinlikle bu yöne çeker fakat uluslararası kamuoyu ve tarih önünde hesap veremezdi. 2.3.4. Doğu Ordusuna Destek Harekâtları Osmanlı orduları Kırklareli Muharebesi’ni kaybetmiş ve Lüleburgaz-Pınarhisar hattına çekilmişti. Ordunun taze kuvvetlere ihtiyacı vardı. Başkomutanlık Vekâleti cephenin Karadeniz’den getirilecek asker ve malzeme ile desteklenmesini emretti. Nakliyede görevli Marmara, Akdeniz, Bezmialem ve Reşit Paşa vapurlarının korunmasıyla yüklerinin Midye’de karaya çıkarılmasını vasıtaları ile sağlama görevini de donanmaya verdi. Görev alacak gemileri Başkomutanlık bizzat belirledi: Mecidiye kruvazörü ve Yarhisar muhribi. Harekâtı kıdemli komutan olan Mecidiye Komutanı Bnb. Küçükmustafapaşalı Mustafa Adil Bey yönetecekti. Gemiler 29 Ekim 1912 günü Midye Limanı’na geldiler ve ilk olarak ulaşan Marmara vapurunu karşıladılar. Mecidiye komutanı Yarhisar muhribini karakol için liman ağzına gönderdi ve tüm vasıtaları ile vapurun yükünü indirmeye başladı. 1 Kasım’da Bezmialem ve Akdeniz vapurları Midye’ye ulaştığında Mecidiye ve Yarhisar görevi Barbaros ve Numune-i Hamiyet’e teslim etmişti. Bu şekilde harekâtın komutası Donanma Komutan Vekiline geçti. Bezmialem vapuru karaya 2.571 subay ve er, 242 hayvan çıkarırken Akdeniz vapuru da 2.214 subay ve er ile 350 hayvan getirmişti. 2 Kasım’da yükünü boşaltan Bezmialem demir alarak gitti. Beş tabur piyade ve 400 hayvan yükü ile Reşit Paşa vapuru Midye’ye ulaştı. 3 Kasım’da donanma unsurları kömür ikmali için İstanbul’a dönünce nakliye gemileri limanda korumasız kaldı.375 Osmanlı ordusunun savaş planlarında çekilme durumunda uygulanacak hal tarzları belirtilmemişti. Beklenmedik şekilde çözülen ve bozgun halinde geri çekilen ordu ortaya yeni bir ihtiyaç çıkardı. Kara-Deniz güçlerinin işbirliği. Bu yeni harekâta dair ilk talep Lüleburgaz-Pınarhisar muharebesini kaybeden ordunun çekilme hattının kanatlardan korunması oldu. 2 Kasım 1912 tarihinde Başkomutanlık Vekâleti’nden donanmaya ‘‘Düşmanın ordumuzun sol kanadını tehdit edebileceğinden derhal Silivri ve Marmara Ereğlisi önlerine gelerek çekilmeyi koruma altına alınız’’ emri verildi. Ancak müşterek harekât esnasında mutlak ihtiyaç olan koordinasyon için herhangi bir çalışma 374 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., ss. 191-192. 375 Mithat Işın, a.g.e., s. 93. 77 yapılmamıştı. 3 Kasım’da Donanma Vekâleti tarafından Barbaros, Yarhisar ve Demirhisar Silivri’ye, Numune-i Hamiyet Midye’ye, Asar-ı Tevfik de Tekirdağ’a gönderildi.376 Barbaros, Silivri’ye geldiğinde 2’nci Komutanı Yüzbaşı Cevat Bey ve otuz silahlı deniz erini karaya asayişi sağlamak için çıkardı. Geri çekilme esnasında kıtalarından firar etmiş erat Silivri’de kendilerini Anadolu kıyılarına götürecek gemi arıyor ve başıbozuk hareketlerde bulunuyorlardı. Bu eratı düzene sokabilmek için Barbaros zırhlısından Orta Taret Komutanı Yüzbaşı Osman Ziya Bey nezaretinde kırk silahlı asker daha gönderildi. Asayiş için karaya çıkarılan bu kuvvet son devlet memurunun da gemiye alındığı 11 Kasım 1912 tarihine kadar görevini sürdürdü.377 Tekirdağ’da 7 Kasım gününe kadar sakin devam eden gözlem görevi o gün tepelerde düşmanın görülmesi üzerine hareketlendi. Asar-ı Tevfik zırhlısının düşmanın öncüsü olduğu değerlendirilen bu gurubu top atışı ile dağıtmasına rağmen inatçı Bulgar piyadesi şehre iyice sokularak teslimini istedi. Kömür ikmali yapması gereken Asar-ı Tevfik durumu Donanma Komutan Vekiline bildirdi. Raporu alan Donanma Komutan Vekili, Mesudiye ve Hamidiye’yi birlikte Tekirdağ önlerine desteğe gönderirken Bahriye Nezareti de Bezmialem vapuru ile 200 kişilik bir denizci birliği gönderdi. Oysa Mesudiye Komutanı Bnb. Kasımpaşalı Şükrü Süleyman Bey şehrin en az üç tabur asker ve bir topçu bataryası ile korunabileceğini değerlendiriyordu. 8 Kasım sabahı Asar-ı Tevfik kömür ikmali için İstanbul’a hareket ederek görevi Mesudiye ve Hamidiye zırhlılarına bıraktı.378 Mesudiye 10 Kasım günü açtığı ateşle Tekirdağ civarında bir Bulgar topçu bataryasını imha etti. O gün limana İtalyan Coadit kruvazörü geldi ve şehirde bulunan konsoloslar ile ailelerini alarak ayrıldı. Mesudiye şehri savunan askerlerin talebi üzerine cephanelerinin bitmek üzere olduğunu 3. Kolordu komutanına aktarması için Donanma Komutan Vekiline bildirdi. Aldığı cevapta mesajın ilgili yerlere iletileceği; ancak cevap ve destek gelene kadar gemide bulunan hafif silah cephanesinin sahile çıkarılarak şehri savunan askerlere dağıtılması emrini aldı. 379 Donanma Komutan Vekili ordunun kanatlarını desteklemesi için verilen emrin icrası esnasında yaptığı durum değerlendirmesini Başkomutanlık Vekâletine bildirdi. Raporunda çekilen ordunun artçı bırakması ve bu artçıların da düşmanla temasta kalarak 376 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 101. 377 Gökhan Atmaca, a.g.e., s. 66. 378 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., s. 199. 379 Oğuz Atay, a.g.e., s.148. 78 hareket tarzını ve kuvvet büyüklüğünü tespite çalışması gerektiğini ama duruma bakılırsa ordumuzun bu konuya dikkat etmediğini belirtiyordu. Raporda ilaveten düşman tehdidi altındaki her kasaba ve şehrin önüne gemi görevlendirmesi yapmanın mümkün olmadığını belirterek ordunun terk ettiği Tekirdağ, Silivri ve Marmara Ereğlisi’nde bulunan hükümet yetkililerinin ve halkın tahliyesi için nakliye gemileri gönderilmesini istiyordu. Başkomutanlık Vekâleti 11 Kasım’da kara harekâtının tüm gerekliliklerinin yapıldığını ve bu konuda Donanma Komutan Vekilinin fikrine ihtiyaç olmadığını belirten nezaketsiz bir cevap vermekle yetindi.380 Bahriye Encümeni 9 Kasım’da bir toplantı daha yaptı. Yapılan durum değerlendirmesi neticesinde Ege Denizi hâkimiyetini almanın mutlak gereklilik olduğu kararına varıldı. Böylece nakliyat yolları sekteye uğrayacak olan Bulgar ordusu ile Çatalca önündeki mücadelenin daha kolay olacağı düşünülmüştü. 381 Ancak encümen üyelerinin kararı değerlendirildiğinde kara cephesinin kritik durumu ve donanmanın yıpranmış gemilerinin hesaba katılmadığına kanaat getirilmiştir. Bu karar uygulanarak ana kuvvet Ege Denizi’ne çıkarılsa geride kalan gemilerin ordunun kanatlarını destekleyebilecek teknik kapasitelerinin olmadığı görülecekti. Çatalca hattının tehlikeli durumuna rağmen Başkomutanlık Vekâleti sağlıklı muhakeme sonucu olmayan bu tavsiye kararına bel bağlayarak Donanma Komutanlığına birbiri ile çelişen dört emri birbiri ardına verdi. 10 Kasım’da verdiği ilk emir ‘‘Akdeniz Boğazının muhafazası ve Yunan Filosunun tecavüzü daha ziyade önemli olduğundan, donanmanın bu maksadı temin etmek üzere hareket etmesi uygundur’’ şeklindeydi. 10 Kasım tarihli ikinci emirde ‘‘Donanmanın ifa edeceği vazifelerden başlıcası Karadeniz’deki askeri nakliyatı temin ve ordunun Karadeniz ve Marmara Denizi’ne dayanan cenahlarını himaye etmek olup, bunları tamamıyla icradan sonra düşman donanma ve sahilinin tahribi konusunda yetki sahibisiniz’’ deniliyordu. 11 Kasım tarihli üçüncü emir ‘‘Ana kuvveti teşkil eden gemilerden bir tanesinin bile Marmara veya Karadeniz’de bırakılması caiz değildir. Ordunun yanlarını kıymeti olmayan gemiler korusun. Hemen Ege Denizi’ne hareket ediniz’’ şeklindeydi. 11 Kasım tarihli dördüncü ve son emir ise ‘‘Yarın harbin başlaması muhtemel olduğundan, ordunun yanlarına müfrez gemilerin hemen gönderilmesi, harp gemilerinden bazılarının noksanlarından dolayı ana kuvvetle birlikte Akdeniz’e hareketi geri kalmış ise bunların da bir an evvel Akdeniz’e 380 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., ss. 101-107. 381 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., s. 202. 79 yollanması’’ olmuştu. Görüldüğü üzere Başkomutanlık Vekâleti donanmadan nerede ve nasıl faydalanacağı konusunda kararsızdı.382 Barbaros, 11 Kasım’da Silivri’deki hükümet görevlileri ve gözetleme postası erlerini alarak Büyükçekmece’ye getirdi. Tekirdağ’da bulunan son birliklerin de 10 Temmuz ve Gelibolu vapurları ile 12 Kasım’da İstanbul’a nakledilmesiyle burada görevi kalmayan Mesudiye, Nurulbahir ve Sultanhisar Başkomutanlık Vekâletinin emriyle Büyükçekmece önlerindeki Barbaros’a katıldılar. İlerleyen düşman birliklerinin Terkos yakınlarına gelmesi nedeniyle buraya kuvvet ayırma ihtiyacı duyuldu ve Turgutreis zırhlısı oluşturulmaya çalışılan ana kuvvetten ayrılarak bölgeye gönderildi. 13 Kasım günü Başkomutan Vekili donanmaya en sert mesajlarından birini gönderdi ‘’Ege Denizi’ne çıkınız, bu son ihtardır.’’383 Görülüyor ki Başkomutan Vekili donanmayı nerede kullanacağı konusunda bir türlü karar veremiyordu. 14 Kasım’da sağ kanat komutanından düşmanla temasın sağlandığı fakat donanma desteği olmazsa ordusunun harekâtının tehlikeye düşeceği, sol kanat komutanından da elindeki bazı birlikleri donanmanın varlığına güvenerek başka cephelere kaydırdığını, bu nedenle bölgesinden muhakkak uzun menzilli topları olan bir gemi bulunması gerekliliğini belirten raporları Başkomutanlık Vekâletine ulaştı. Bu raporlar Başkomutan Vekilinin kararsızlığına son verdi. Başkomutanlık Vekâleti tarafından donanma unsurları ikiye ayrıldı. Donanma Komutan Vekili emrinde Barbaros, Asar-ı Tevfik ve yedi muhrip sol yanda, Donanma Komutan Vekili Yardımcısı emrinde olmak üzere Turgutreis, Mesudiye ve Mecidiye sağ yanda görevlendirildi.384 15 Kasım’da Turgutreis ve Mesudiye karadaki gözcüler tarafından verilen geri besleme bilgileri ışığında Bulgar hatlarını ağır bombardımana tuttu. Ateş desteği altında ilerleyen piyadelerimiz bazı mevzileri ele geçirdi. Sol yanda ise Barbaros atışlarına devam ederken Hamidiye, faaliyetleri teftişe gelen Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı da alarak SilivriMarmara Ereğlisi arasında gözlem ve bombardıman harekâtı icra etti. 16 Kasım’da Başkomutanlık Vekâleti Mesudiye’yi Büyükçekmece’ye çağırdı. Mecidiye de kömür ikmali için İstanbul’a döndüğünden sağ kanatta bir tek Turgutreis zırhlısı kaldı. Turgutreis öğleden önce Tarfa Köyü, öğleden sonra Celep Köyü’ndeki düşman mevzilerini 382 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., s.204. 383 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., ss. 108-111. 384 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., ss. 206-207. 80 bombardıman etti. Buna rağmen Sağ Yan Komutanı Tevfik imzasıyla Bahriye Nezaretine ‘’Sağ yan donanma ile himaye edilmezse felaket muhakkaktır’’ mesajı iletildi. Bahriye Nezareti derhal Mesudiye’yi buraya sevk etti. Bu hareketi yetkisine karşı saygısızlık olarak kabul eden Başkomutan Vekilinin emriyle Mesudiye geri döndürüldü ve karışıklığa sebep olan sağ yan komutanı görevden alındı.385 17 Kasım’da neticeyi belirleyen zorlu mücadelelerde donanma kanat komutanlarının istekleri doğrultusunda hareket etti. Düşman saat 03.00’da ateşe başladı. Sol kanatta Ömer Yaver Paşa savaşa tüm gücüyle girdiğini belirterek Çatalca-Papazburgaz arasındaki sahanın donanma tarafından baskı altına alınmasını istedi. Donanma Komutan Vekili emrindeki unsurlar ile 15 kilometrekarelik bir alanı etki altına alarak bir iki Bulgar bataryasını imha etti ve Papazburgaz Köyü’nü yaktı.386 Ömer Yaver Paşa bugünkü atışları ‘’Atılan mermiler bilhassa düşmanın maneviyatına tesir etmektedir’’ diye değerlendirmişti. 387 Sağ kanatta ise 17 Kasım günkü muharebelere katılan Turgutreis, Celep Köyü’ne 8,8 cm’lik topları ile 17 adet mermi attıktan sonra geldiği Ormanlı Köyü’ne de 10,5 cm’lik topu ile 6 mermi atarak desteğe devam etti.388 18 Kasım’da zayıflayan Bulgar hücumları karşısında sağ kanatta desteğe devam eden donanma unsurları sol kanatta havanın sisli olması nedeniyle harekât icra edemedi. Bulgar hücumlarının kesin olarak Çatalca hattında kırıldığının ortaya çıkması üzerine Osmanlı Sultanı V. Mehmet Reşad aşağıdaki telgraf ile ordu ve donanmayı kutladı. Ordumuzun düşman hücumlarına karşı avn-i Hakk’la (Allah’ın yardımıyla) gösterdiği sebat ve mukavemet benimle beraber bütün Osmanlıları mesrur (memnun) etmiştir. Vatanı tahlis (kurtarmak) için ibraz eyleyeceğiniz (göstereceğiniz) himmet ve gayret bugün düşmanın ayakları altında çiğnenen mülkümüze vaktiyle ve kanları bahasına teshir etmiş (ele geçirmiş) olan ecdadımızın viran ma’reke de (savaş meydanında) yatan şühedamızın ervahını da (şehitlerimizin ruhlarını da) şad eyleyecektir. Padişahınız ve umum memleket sizinle beraberdir. Sizden ve kumandanlarınız ile bütün ümera ve zabitanımızdan (subaylarımızdan) ve asker evlatlarımdan sebat ve metanet beklerim. Efrad şeceaat-ı nihadımızın gayret-i diniye ve hamiyet-i vatanilerini tamamen izhar (gösterecekler) ve namusu askeriyelerini ikmal edecekleri (tamamlayacakları) zaman işte bu andır. İşbu telgrafımızın umum kıtaata (bütün birliklere) tebliğini tavsiye eyler ve cümlenizi cenab- ı Hakk’ın avn-i hamdaniyesine emanet eylerim.389 385 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., ss. 207-208. 386 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., ss. 113-115. 387 Mithat Işın, a.g.e., s. 104. 388 Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu: 4363-00086-1, Turgutreis Zırhlısına ait 17 Kasım 1912 Tarihli Seyir Jurnali, (Ek-1) 389 Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları, ‘‘Balkan Harbi Birinci Çatalca Muharebesi’’, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl 44, Sayı 100, Ankara 1995, s. 66. 81 Görülüyor ki Osmanlı Sultanı bozgun halinde Çatalca hattına çekilen ve bir ara İstanbul’un bile tehlikeyi hissettiği ortamda elde edilen bu savunma merkezli başarıdan oldukça memnun olmuştu. Osmanlı donanmasının daha önceden kara kuvvetleri ile bir harekat tecrübesi olmamasına rağmen Çatalca Muharebesi esnasında yararlılık göstermesi ve bir çok komutan tarafından takdir edilmesine rağmen, 3. Kolordu Komutanı Mahmut Muhtar Paşa 24 Kasım 1912 tarihinde Başkomutanlık Vekaletine gönderdiği raporunda müşterek harekatların başarısının ordu ve donanmanın birlikte hareketine bağlı olduğu, bunu da deniz ve karada bulunan irtibat personeli vasıtasıyla sağlanabileceğini ancak bu irtibat personelinin görevlerini layıkıyla yapamadığını belirtmekten çekinmemiştir.390 Bizce bu rapor bir ayda İstanbul kapılarına kadar bozgun halinde çekilen ordunun utancına donanmayı da ortak etmek çabası olarak değerlendirilmiştir. 2.3.5. Hamidiye Kruvazörünün Vurulması Hamidiye, Yarhisar ve Basra Varna’yı gözetlemekle görevlendirildi. Görev kuvveti boğazdan çıkarken Basra muhribi bir mavnayla çarpışınca yerini Berk-i Efşan torpidobotuna bıraktı. Hamidiye Komutanı Yzb. Cibalili Rauf Mehmet Bey, Basra Komutanı Önyzb. Küçükmustafapaşalı Hüseyin Vasfi Bey ve Berk-i Efşan Komutanı Önyzb. Tirebolulu Mehmet Şükrü Bey’in katıldığı komutanlar toplantısında Berk-i Efşan Varna’nın 8 mil kuzeyinde Çingene Döküntüsü önlerinde, Yarhisar Varna’nın 8 mil güneyinde Kamçı önlerinde bulunurken Hamidiye’nin de Varna Limanı ağzında travers çekmesi kararlaştırıldı. 20 Kasım gece yarısı emredilen mevkilerde bulunacak ve kesinlikle mevkilerini terk etmeyecek olan gemiler 21 Kasım’da Balçık önlerinde birleşecekti. Bölgesinde düşmana rastlayan gemi derhal muharebeye girişecek, bunu da kırmızı fişek atarak diğerlerine bildirecekti. Yarhisar mevkiini saat 21.30’da alırken Berk-i Efşan tam gece yarısı mevkiine ulaştı.391 20 Kasım gece yarısı Akdeniz ve Mithat Paşa vapurlarının askeri nakliyat maksadıyla Köstence’ye ulaştığı haberini alan Varna Müstahkem Mevkii Komutanı Yarbay Lodogorof emrindeki Bulgar Karadeniz Filosunu Köstence-İstanbul hattı üzerinde bu gemilere rastlayabileceği ve zayiat verdirebileceği düşüncesiyle liman ağzına sevk etti. Şumnu ve Hareberi onarımda olduğundan göreve Asteğmen Kopef komutasında Draçki, 390 Hüsnü Özlü, 2013, a.g.e., s. 85. 391 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 118. 82 Teğmen Tedof komutasında Simeli, Teğmen Sarafimof komutasında Sitroki ve Teğmen Aliyef komutasında Letyaşti katılacaktı.392 Hamidiye 21 Kasım gece yarısı Varna önlerine geldiğinde Bulgar torpidobotları da liman ağzında bulunuyordu. Saat 00.40 civarında Varna’nın 15 mil kuzeyinde 43°.09’.45’’ Kuzey – 028°.21’.45’’ Doğu koordinatlarına gelindiğinde köprü üstünde vardiyadaki personel iskele baş omuzluk yönünde karartılar gördüğünü rapor etti. Hamidiye bir adet kırmızı işaret fişeği attı. Onu teşhis etmek için yaklaşan torpidobotlar bunun üzerine düşman olduğunu anlayarak sürat arttırdılar. İşarete cevap alamayan Hamidiye gelenlerin düşman olduğunu değerlendirerek pruvasını o yöne çevirerek torpido hücumundan sakınmak istedi. Aynı anda topçu ateşine de başladı. Yerini belli etmemek için ışıldak kullanmaması topçu atışının başarısını etkiledi.393 Bulgar torpidobotları Hamidiye’yi görür görmez iki gruba ayrıldı ve kıskaca alma harekâtına başladı. Sancak tarafta bulunan Letyaşti, torpidosunu ilk ateşleyen torpidobot oldu. Hamidiye iskele alabanda manevrası ile torpidodan kurtulmayı başardı. Ancak bu manevra onu Asteğmen Kopref komutasındaki Draçki’nin hedefi haline getirdi. Hamidiye’nin kendisine borda göstermek üzere olduğunu fark eden Draçki komutanı torpidosunu ateşledi ve 83930 sayılı torpido sancak baş omuzluktan Hamidiye’ye isabet etti.394 Hızla su alan Hamidiye’nin baş tarafı top seviyesine kadar sulara gömüldü. Baş omuzluktaki yaranın şekli düzensiz olmakla beraber 7,3×14 m büyüklükte ve oldukça ciddiydi. Topçu ateşinin başlamasını müteakip Hamidiye’deki gözcüler tarafından bir torpidobotun yandığı bir diğerinin de batmak üzere olduğu rapor edilmişti. Ancak savaş sonunda bu raporların gerçeği yansıtmadığı anlaşılacaktı.395 Taarruzdan sonra komodor gemisi olan Letyaşti Kilvator iskelesine sığındı. Draçki, Simeli ve Sitroki ise Hamidiye’den uzaklaştı. Üç torpidobot sat 01.16’da Berk-i Efşan ile karşılaştı. Torpidobotlar ile yaşanan bu ikinci muharebenin sesleri Varna Limanı’ndan bile duyulmuştu. Yarbay Lodogorof elindeki en önemli unsuru muharebe alanına sürme kararıyla Nadejda Komutanı Yüzbaşı Daskalof’a limandan çıkarak muharebeye katılma emrini verdi. Ancak Nadejda komutanı mayınlı sahadan gece şartlarında geçemeyeceğini belirterek emri uygulamayı reddetti. Saat 02.00’da ikinci muharebe de son bulmuş ve 392 Mithat Işın, a.g.e., s. 111. 393 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., s. 214. 394 Mithat Işın, a.g.e., ss. 112-113. 395 Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu, Rauf Orbay ve Hamidiye, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2006, s . 44. 83 düşman torpidobotları gözden kaybolmuştu. Hamidiye komutanı saat 02.00’da telsiz irtibatı olan ve Köstence Limanı’na seyreden Berk-i Satvet’e Varna’ya doğru yönelmesini ve yaralı Bulgar torpidobotlarını bularak imha etmesini bildirdi. 10 mil bu yönde devam eden Berk-i Satvet saat 03.00 civarında nedensizce rotasını güney doğuya çevirdi ve saat 03.30’da Berk-i Efşan ile buluşarak Kalegra Burnunun 3 mil doğusuna kadar refakat ettikten sonra saat 09.00’da rotasını tekrar Köstence Limanı’na çevirdi.396 Kroki 2.1. Hamidiye Kruvazörünün Vurulması (21 Kasım 1912 Saat 00.40-02.00) 397 Hamidiye komutanı saat 02.30’da kritik kararı vermek zorunda kaldı. Aldığı isabet sonucu baş ambarı, baş cephaneliği, ateşçi erat koğuşu ile baş kömürlükleri su almış, baş ve baş omuzluk topları atış yapamayacak konuma gelmişti. Baş kazan dairesine sızan sular geminin hızını düşürüyordu. Yüzbaşı Hüseyin Rauf Bey gemisinin bekasını düşünerek rotasını boğaza çevirdi.398 Personel tüm tulumbaları kullanarak gemiye dolan deniz suyunu boşaltmaya çalışıyordu. 15 cm’lik toplara ait cephanenin bulunduğu bölme kapatılmış, kıçtaki tatlı su sarnıçları deniz suyu ile doldurularak geminin başının sulara gömülmesi yavaşlatılmaya çalışılıyordu. Bununla birlikte Turgutreis’i telsiz ile yardıma çağırırken Mecidiye ile kuvvetli bir römorkörün gönderilmesini de Bahriye Nezaretinden talep etti.399 396 Mithat Işın, a.g.e., s. 113. 397 Harekâtın ana hatları ile belirtilmesi maksadıyla tarafımdan çizilmiştir. 398 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., ss. 214-215. 399 Mithat Işın, a.g.e., ss. 114-115. 84 Karaburun işaret istasyonu gözle temas kurduğu Hamidiye’nin pozisyonundan gemide bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı ve durumu Başkomutanlık Vekâletine rapor etti. Hamidiye’ye ilk ulaşan Turgutreis oldu. Suyu boşaltabilmek için hemen asker takviyesi sağladı. Takviye için alınan otuz asker boğaz girişine kadar Hamidiye personeli ile birlikte tüm gücüyle çalıştı. Ardından Mecidiye ve İntibah römorkörü de gruba katıldı. Yapabileceği bir yardım bulunmaması üzerine Mecidiye Bulgar donanmasını bulup imha etmek için Varna önlerine yöneldi. Saat 19.00’da Zuhaf ve Grek Kumpanyasına ait bir römorkör daha yaralı gemiyi karşıladı. Refakatçileri eşliğinde boğaza ulaşan Hamidiye 22 Kasım 1912 günü Haliç’e onarım için alındı.400 Varna Müstahkem Mevki Komutanı Yarbay Lodogorof’un o geceye ait raporuna göre, Letyaşti’de hiçbir hasar yoktu. Sitroki’de meydana gelen yangın sonucu iskele baş omuzluğu hasar almış, Draçki’nin güverte altına ulaşan şarapnel parçasıyla sitim borusu delinmiş ve filikası hasar görmüştü. En ağır hasar ve tek yaralı personel Simeli’de idi. Ön kazanın zarfı yırtılmış, sitim borusu patlamış ve dümen sistemi hasar görmüştü. Yaralı ise topçu muaviniydi. Hamidiye 21 Kasım 1912 gecesi muharebede 16 adet 15 cm’lik, 75 adet 12 cm’lik ve 70 adet 4,7 cm’lik olmak üzere toplamda 161 adet top mermisi harcadı. 401 Böyle bir sarf miktarına rağmen düşman torpidobotlarından hiçbirini batıramamış olması yerini düşmana belli etmemek için ışıldak kullanmamasından kaynaklandığı değerlendirilmiştir. Muharebe esnasında önceden kararlaştırılan kırmızı işaret fişeğini atmasına rağmen görev grubunda bulunan Berk-i Efşan ve Yarhisar’ın yardımına gelmemesi ve Varna önüne gitmesini istediği Berk-i Satvet’in emri uygulamamış olması da düşündürücüdür. Alınan ağır yaraya rağmen geminin bekasını sağlayan komuta kademesi ve personelin gayreti ise teselli vericidir. O gece şehit olan Ordulu Selim oğlu Ömer, Rizeli Mehmet oğlu Recep, Hayfalı Hüseyin oğlu Abdurrahman, Priştineli Emin oğlu Tevfik, Haymanalı Abdülaziz oğlu Fehmi, Erdekli Hakkı oğlu Hüseyin, Vakfıkebirli Ahmet oğlu Bekir ve Antalyalı Osman oğlu Osman Osmanlı donanmasının isimsiz kahramanları arasındaki yerlerini almıştır. 402 400 Afif Büyüktuğrul, a.g.e., s. 216. 401 Mithat Işın, a.g.e., s. 114. 402 Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu, a.g.e., ss. 47-51. 85 Hamidiye 22 Kasım gecesi saat 00.30’da Haliç Tersanesi Azaplar Kapısı havuzuna girdiğinde muayene heyeti yaptığı kontrol sonunda geceli gündüzlü çalışılsa hasarın ancak iki ayda onarılabileceğini bildirmesine rağmen meşakkatli çalışma neticesinde 1 Ocak 1913 tarihinde 38 gün onarım gördükten sonra kömür ikmalinin ardından Çanakkale’nin yolunu tuttu.403 Kıyı savunması için kurulmuş küçük Bulgar Donanması 21 Kasım 1912 gecesi liman dışına çıkarak karşılaştığı Hamidiye kruvazörüne taarruz etmiş ve elde ettiği isabeti Deniz Kuvvetlerinin görkemli bir başarısı olarak kabul etmiştir. Hamidiye’yi vuran Draçki Torpidobotu günümüzde Varna şehrinde bulunan Bulgaristan Deniz Müzesi bahçesinde gururla sergilenmektedir. Resim 2.2. Varna Deniz Müzesi Bulgar Draçki Torpidobotu404 2.3.6. Savaşın Sonuna Kadarki Tali Harekâtlar Başkomutanlık Vekâleti 21 Kasım gecesi donanmaya iki müfreze kurmasını bunlardan birinin Varna’yı gözetlerken diğerinin Köstence’ye gönderilmesini emretti. 22 Kasım’da Gayret-i Vataniye Köstence’ye, Muavenet-i Milliye Varna’ya sevk edildi. Havanın fırtınalı olması nedeniyle her iki gemi geri dönerken 23 Kasım’da Mecidiye Varna’ya hareket etti. Muhripler geri döndüğü için Mecidiye yükleme yapan gemileri koruması için Köstence önlerine gönderilmek istendiyse de telsiz haberleşmesi olmadığı için emir iletilemedi. 27 Kasım’da yüklemesi biten gemileri Gayret-i Vataniye ve Muavenet-i Milliye muhripleri karşıladı. Varna önlerinde Mecidiye kruvazörü 403 Mithat Işın, a.g.e., s.230. 404 http://visit.varna.bg/en/museums/preview/236.html>(Erişim Tarihi: 11.11.2017) 86 bulunmasına rağmen Başkomutanlık Vekâleti Turgutreis zırhlısını da konvoyu karşılamaya gönderdi. Konvoy ve Mecidiye 28 Kasım’da İstanbul’a döndü.405 25 Kasım’da donanma ateşkes görüşmeleri yapıldığı için düşman taciz etmedikçe karaya ateş açmaması konusunda ikaz edildi. Ateşkes görüşmeleri belki karaya ateşi yasaklamıştı ancak bu donanma gemilerinin denizlerdeki faaliyetlerini durdurmadı. Marmara Denizi’nde çetelerle ve harp kaçakları ile mücadele, Karadeniz de ise gözetleme ve askeri nakliyeyi himaye görevleri devam ediyordu. Donanma ana kuvvetinin Çanakkale’ye gitmek üzere ayrılması nedeniyle bahse konu görevleri icra için teknik olarak çok zayıf gemiler bırakılmıştı. Özellikle Karadeniz Müfrezesine ayrılan gemiler bu mevsimde uzun mesafeli seyirlere uygun değildi.406 Bezmialem, Berk-i Efşan ve Berk-i Satvet Karadeniz Müfrezesi Komodoru Albay Sermet Bey komutasında 3 Aralık 1912 tarihinde Büyükçekmece’den hareket etti. Görevleri Akdeniz, Karadeniz ve Zahir vapurlarına refakat etmekti. Akdeniz ve Karadeniz vapurlarının Köstence’ye Zahir vapurunu da Sünne’ye ulaşacağı emniyetli sulara kadar refakat edildikten sonra 5 Aralık’ta boğaza geri döndüler. 9 Aralık’ta Bezmialem ve Berk-i Satvet ileri hareketle 10 Aralık’ta Köstence’ye ulaştı. Burada yüklemenin tamamlanamaması üzerine bir gün liman dışında beklediler ve 12 Aralık’ta her iki vapuru da yanlarına alarak boğaza döndüler. 13 Aralık’ta bu kez Berk-i Efşan Marmara vapurunu götürüp Zahir vapurunu getirmek için hareket etti. Köstence’den mütarekenin sonuna kadarki son nakliyat böylece yapılmış oldu.407 Başkomutanlık Vekâleti tarafından 10 Aralık’ta Marmara Müfrezesi Komodorluğuna Gelibolu’dan alacağı askerleri Şarköy’e çıkararak buradaki çeteleri dağıtmasını ve her ne olursa olsun işgal altındaki Marmara kıyılarına tarafsız da olsa malzeme ve insan naklini engellemesi emredildi.408 Bu görevi Marmara Müfrezesi Komodoru Albay Tekirdağlı Kadri, Zuhaf’a verdi. Zuhaf Gelibolu’dan aldığı 250 kişilik birliği 11 Aralık 1912 tarihinde Şarköy’e çıkardı. Çıkarma esnasında çete mensupları ile yaşanan sert muharebeler bu cepheye takviye ihtiyacı doğurmuştu. Bu nedenle onarımdan yeni çıkan Nurulbahir desteğe gönderildi.409 405 Mithat Işın, a.g.e., ss. 120-121. 406Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., ss. 125-130. 407 Mithat Işın, a.g.e., ss. 341-342. 408 Hüsnü Özlü, 2013, s. 84. 409 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 198 87 Marmara Müfrezesi Komodoru emrindeki Nevşehir’i de Marmara Denizi’nde kaçak aramaya gönderdi. Bu gemi 21 Aralık’ta refakatinde dokuz yelkenli olduğu halde Büyükçekmece’ye geldi ve bu tekneleri sol kanat komutanına teslim etti. 24 Aralık’ta Şarköy önlerine Rusya’nın İstanbul’daki istasyoner gemisi Donets geldi. Zuhaf komutanına gemisinde nezaket ziyareti yapan Rus Askeri Ataşesi bu ziyarette aldığı izinle Şarköy ve Hora Despotları vasıtasıyla fakir halka para dağıtmak için karaya çıktı.410 2 Ocak 1913 tarihinde Başkomutanlık Vekâleti Bulgaristan’ın Tuna yolu ile Rusya’dan destek alacağı istihbaratını aldığı için Karadeniz Müfrezesi Komodoruna gözlem görevi verdi. Komodorun elindeki gemilerin bu mevsimde boğazdan böylesi bir mesafeye gitmek için uygun olmadığını bildiren mesajına cevaben Bahriye Nezareti Komodor Hasan Sermet Bey’den görevin önemine binaen bizzat göreve komuta etmesini istedi. Komodor 6 Ocak’ta daha önceki görevlere de bizzat katıldığını, bu göreve de Bezmialem’in dipte takılı kalan demirinin kurtulmasını müteakip katılacağı cevabını verdi.411 Karşılıklı mesajlar Başkomutanlık Vekâleti’nin savaşın başından beri donanmaya komuta eden taktik komutanlarla sağlıklı bir ilişki kuramadığını gösteriyordu. 30 Ocak 1913 tarihinde hastalanan Albay Sermet Bey istifa edince yerine İstanbul Liman Reis Muavini Albay Tekirdağlı Aziz Bey komodor vekili olarak atandı. Bezmialem yeni komodor vekili komutasında 1 Şubat’ta Kızılırmak vapurunu almak için Köstence’ye hareket etti. Yükleme tamamlanamadığından 3 Şubat’ta boğaza geri döndü. 4 Şubat’ta savaşın ikinci evresi başladığında Bahriye Nezaretinin tavsiyesi üzerine Karadeniz Müfrezesi Asar-ı Tevfik, Taşoz ve Musul ile takviye edildi ve komodorluğa asaleten Albay Yenibahçeli Sıtkı Bey atandı. Yeni komodor sancak gemisi olarak Asar-ı Tevfik’i seçti ve forsunu toka etti. 412 Bu sırada Donanma Vekâletinde de görev değişimi yaşanmıştı. 4 Şubat 1913 tarihinde Çanakkale’ye gelerek ikinci kez Donanma Komutan Vekilliği görevini teslim alan Albay Tahir Burak Bey ilk iş olarak eldeki gemilerin topları hakkında rapor hazırladı. Bu rapor Başkomutan Vekili tarafından kabul edilmeyerek yabancı uzmanlardan oluşan heyete ikinci bir kontrol yaptırıldı, sonuçta gemilerin toplarının sağlam olduğuna kanaat getirildi.413 410 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., ss. 199-200. 411 Mithat Işın, a.g.e., ss. 343-344. 412 A.g.e., s. 344. 413 Ahmet İzzet, a.g.e., s. 139. 88 Barış görüşmeleri sona erip savaşın ikinci evresi başladığı 4 Şubat 1913 günü Mürefte önlerinde bulunan Zuhaf o gün yaklaşık 3.000 kişiden ve bir bataryadan oluşan Bulgarlara ateş açtı. Bulgarlar da karadan karşı atışlarla cevap verdiği muharebe sonucunda düşmana zayiat verdirse de daha fazla dayanamayacağını anlayan Zuhaf saat 12.00’de 19 memur ve jandarma birliğini alarak Mürefte’den ayrıldı. Sonuçta akşam saatlerinde Bulgarlar Mürefte’ye girdi. Şarköy’e doğru ilerlemeye devam eden Bulgar piyadesi kasaba önlerinde bulunan Berk-i Satvet ve Nurulbahir’in açtığı ateş ile durduruldu. Düşmanın kasabaya girme ihtimali karşında karada bulunan on bir memur gemilere alındı. Gece boyunca muharebe devam etti. Sabah olduğunda Mesudiye de bu gruba katıldı. Bulgar piyadesi sabah saat 09.30’da şiddetli bir taarruz başlattı. Saat 14.30’da Gelibolu’dan gelen Zuhaf da ateşe katıldı. Gemilerin yoğun ateşi karşısında ağır kayıplar verse de 5 Şubat saat 18.30’da Bulgar piyadesi Şarköy’e girdi.414 Muharebelerin ikinci safhasıyla birlikte Başkomutanlık Vekâleti Karadeniz kıyılarına bir çıkarma yaparak Bulgarların dikkatini dağıtmayı planlamıştı. Bu maksatla çıkarma bölgesi olarak Podima seçildi. 6 Şubat 1913 günü Yüzbaşı Aslan Bey komutasında 3 Süvari Teğmeni, 6 deniz muharebe postası ve 90 kişilik gönüllüden oluşan birlik Berk-i Efşan’a ve Draç’a bindirildi.415 Saat 23.00’da Podima önlerine gelindi. Ama savaşın genelinde görüleceği üzere donanma gemilerinin ışıldak zafiyeti çıkarmanın gece yapılmasına engel oldu. 7 Şubat sabahı sahile yaklaşan gemiler gönüllüleri karaya çıkarmaya başladı. Aynı anda evlerden şiddetli tüfek ateşiyle karşılandılar. Saat 07.00’de karaya çıkan gönüllü birliği Yüzbaşı Aslan Bey komutasında Podima’yı işgal etti. Bu ilerleme esnasında gemi topları ile düşman üzerine yapılan baskı atışlarının çok faydası olmuştu. Yüzbaşı Aslan Bey emrindeki elli gönüllü ile Karacaköy istikametine ilerlemeye başladı. Köye varmadan sayıca kendi müfrezesinden çok daha kalabalık Bulgar kuvvetleri ile karşılaştı. Şiddetli çatışma sonucu 1 şehit, 12 yaralı vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Torpidolarımızın ateş desteği altında gemilere alınan gönüllülerden bir kişi de Berk-i Efşan’da geminin kendi top mermilerinden birinin güverte üzerinde patlaması sonucu şehit oldu. Çıkarmadan beş saat kadar sonra gemilerimiz Podima önlerinden ayrıldı. Berk-i Efşan 40 adet, Draç ise 20 adet top atışı yapmıştı.416 414 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., ss. 202-203. 415 A.g.e, s.210. 416 Mithat Işın, a.g.e., ss. 358-359. 89 Daha barış görüşmeleri devam ederken İstanbul’da Osmanlı Erkan-ı Harbiyesinde muharebeler yeniden başladığında düşman üzerinde sürpriz etkisi yapacak planlar hazırlanmıştı. Bunlardan birisi ve en önemlisi de Şarköy çıkarması idi. Çıkarma yeni teşkil edilen 10’ncu Kolordu tarafından icra edilirken aynı anda Gelibolu’da bulunan Mürettep Kolordu tarafından Bolayır hattına hücumla desteklenecekti. Bu plan dâhilinde çıkarmanın denizden korunması görevi de donanma unsurlarına verilmişti.417 Bu harekâtın planlamasında 10’ncu Kolordu Kurmay Başkanı Enver Bey yer almıştı.418 7 Şubat 1913 akşamı Başkomutanlık Vekâleti, Donanma Komutanlık Vekâletine gönderdiği emirde 10’ncu Kolordunun 8 Şubat sabahı Şarköy ve İnceburun arasına çıkarma yapacağını, donanmanın da bu harekâtı desteklemek için gece yarısından itibaren 10’ncu Kolordu Komutanı emrine gireceğini bildirildi.419 Plana göre bu hareket Mürettep Kolordu ve 10’ncu Kolordu tarafından eş zamanlı olarak uygulanılacaktı. Destek harekâtı kapsamında Donanma Komutan Vekili komutasında Barbaros, Turgutreis, Mecidiye, Demirhisar, Yarhisar ve Sultanhisar gemileri 8 Şubat sabah saat 05.10’da Şarköy önlerine ulaştı. Ancak çıkarma mevkiinde 10’ncu Kolordu karargâhını taşıyan Nilüfer vapurundan başka gemi yoktu. Saat 10.00’da çıkarma birliklerini taşıyan gemiler göründüğünde 10’ncu Kolordu komutanı ve karargâhı Barbaros’a geçmişti.420 Karaya Barbaros 80, Turgutreis 40 er çıkardı. Bunlar çıkarma için kıyı başı tutmakla görevlendirilmişti. Çıkarma elverişsiz şartlarda devam etti. Mürettep Kolordu planlı saatte taarruza geçmesine rağmen çıkarma birlikleri geciktiğinden üstün düşman karşısında kalmıştı. Mürettep Kolordu verdiği ağır kayıpların etkisiyle 8 Şubat akşam saatlerinde geri çekilmeye başladı. 9 Şubat’ta 10’ncu Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Enver Bey Kütahya torpidobotu ile Mürettep Kolordu Karargâhına gitti ve ertesi gün taarruzun yenilenmesinde ısrar etti, ancak Başkomutanlık her iki kuvvetinden de aldığı raporları değerlendirerek 10’ncu Kolorduya geri çekilme emrini saat 23.00’da verdi. 10 Şubat sabahı donanma gemileri çekilme harekâtını desteklemek için saat 07.00’de ateşe başladı. Üstün düşmana karşı duran artçılar ve donanmanın ateş desteği sayesinde Osmanlı birlikleri 11 Şubat saat 04.00’da tamamen geri alındı. Donanma saat 06.30’da bölgeden ayrılarak saat 12.30’da Gelibolu’ya demirledi. 13 Şubat’ta Çanakkale Nara Burnu 417 Hüsnü Ersü, a.g.e., s. 90. 418 Richard C. Hall, a.g.e., ss. 106-107. 419 Hüsnü Ersü, a.g.e., ss.90-108. 420 Mithat Işın, a.g.e., s. 350. 90 önlerindeki ileri üs bölgesine ulaşan donanma Mondros Deniz Muharebesi’nin yaralarını tam olarak saramamış olsa da müşterek harekâtta üzerine düşeni yapmıştı.421 Osmanlı donanması Marmara Denizi’nde olduğu gibi Karadeniz’de de desteğe devam ediyordu. Bu maksatla Binbaşı İsmail Bey komutasındaki Asar-ı Tevfik 8 Şubat’ta Darboğaz’da sağ kanat komutanı ile buluşarak kendisinden elle çizilmiş bir kroki aldı. Bu krokiye istinaden yapılan atışların Osmanlı askerleri üzerine düştüğü anlaşılınca o gün için atışlara son verildi. 9 Şubat 1913 günü saat 08.00’da sağ kanat komutanı bizzat Asar-ı Tevfik’e geldi ve kıyıya mümkün olan en yakın mesafeden seyredilmesini istedi. Saat 12.45 civarında gemide bir sarsıntı meydana geldi. Yapılan incelemede geminin 41° 25’ 00’’ Kuzey – 028° 29’ 05’’ Doğu koordinatında sahilden 1550 m mesafede, 200 m boyunda 100 m eninde bir kayanın üstünde karaya oturduğu anlaşıldı. Gemi Komutanı Bnb. Çanakkaleli İsmail Hüseyin Bey kendi imkânları ile kurtulabilmek için tornistan manevra yapsa da bir saatlik çabaları sonuç vermedi. Kendi imkânları ile kurtulamayacağı anlaşılan gemiden sahile bir filika gönderilerek durum İstanbul’a rapor edildi. 10 Şubat’ta Basra ve Taşoz, Asar-ı Tevfik zırhlısının yanına gelerek olası Bulgar hücumlarından korumak için yakın mesafeden emniyet seyrine başladılar. Akşam saatlerine doğru kurtarma gemisi de kaza yerine ulaştı. Asar-ı Tevfik su almaya başlamıştı, kendi çabasıyla suyu boşaltmaya çalışırken diğer yandan da cephane, kömür ve kıymetli eşyalarını kurtarma gemisine aktarıyordu. 12 Şubat sabahından itibaren artan denizler ve arızalanan tulumbalar suyun tahliyesini imkânsız hale getirdi ve 13 Şubat 1913 tarihinde Asar-ı Tevfik sulara gömüldü.422 Sulara gömülmeden hemen öncesinde denizcilerin meşakkatli çalışmaları neticesinde cephanesini, küçük ve orta toplarının namlularını, büyük toplarının da kamalarını harp ganimeti olan Yunan Nicolaos yük gemisine, kömürün büyük kısmını da Giresun vapuruna taşımayı başardı.423 Bu talihsiz olaya rağmen Karadeniz Müfrezesi emrine verilen gemiler ile savaşın sonuna kadar Köstence’den yapılan fakat giderek azalan nakliyatı korumak, Bulgar sahillerini ve Çatalca önlerinde bulunan düşman ordusunun sol kanadını gözlemleme görevlerini imkânlar dâhilinde sürdürdü. 20 Şubat 1913 tarihinde Ertuğrul yatı ile Çanakkale’ye gelen Sadrazam ve Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa Mesudiye’de topladığı subay ve erata hitap ederek savaşta alınan dersler neticesinde kabinesinin güçlü 421 Mithat Işın, a.g.e., ss. 351-355. 422 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., ss. 212-215. 423 Bernd Langensiepen ve Ahmet Güleryüz, a.g.e., s. 31. 91 bir donanmaya olan ihtiyacı tespit ettiğini ve bu yönde çalışacağını belirterek personelin muharebelerdeki özverili çabalarını takdir etti ve yenilerini beklediğini de ekledi.424 Donanma 24-29 Mart 1913 tarihli muharebelerde de orduya ciddi destek verdi. 1 Nisan’dan itibaren karadaki savaş mevzii muharebesine döndü. Başkomutanlık Vekâleti 14 Nisan 1913 tarihinde Bulgar sahillerinden tecavüze uğranılmadıkça ateş açılmamasını donanmaya emretti. Bunun üzerine donanma ileri üs olarak kullandığı Çanakkale’ye 16 Nisan’da dönerek 27 Eylül 1913 tarihine kadar burada kaldı. Bu tarihte Çanakkale’den avara ederek geldiği Erdek açıklarında üç gün eğitim yaptı ve 30 Eylül’de Haydarpaşa önlerine ulaştı. Savaşın başlamasından yaklaşık bir yıl sonra da 4 Ekim 1913 tarihinde bakım onarım için Haliç’e girdi.425 Kroki 2.2 Balkan Savaşı Karadeniz ve Marmara Harekatı426 424 Osman Nuri, Balkan Harbi Hatıratı, (Haz.: Zeynep Kerman), Dergah Yayınları, İstanbul 2014, s. 81. 425 Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları, a.g.e., s. 219. 426 Hakan Eraydın, Türk Deniz Harp Tarihi Atlası, Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı Basımevi, İstanbul 2010, s. 90
YUNANİSTAN DENİZ CEPHESİ
Bu cephede Osmanlı İmparatorluğu bağımsızlığını kazandığı 19. yüzyılın ilk
yarısından itibaren denizlerin ve denizciliğin önemini kavrayan, deniz hak ve menfaatleri
için sadece donanmanın yetmeyeceğini ve ticaret filosuna da ihtiyaç duyulduğunun
farkında olan bir Yunanistan ile karşılaştı. Yunan devlet adamları donanmaya verdikleri
önemi 1897 savaşında yenilmelerine rağmen Patrikhane aracılığıyla İstanbul’daki Rumlara
gönderdikleri ‘‘Varsın Osmanlı kara kuvvetleri güçlü olsun. Deniz kuvvetimiz üstün
oldukça er ya da geç İstanbul’u alacağız’’ mesajıyla açıkça ortaya koymuştu.427
Osmanlı donanmasını Yunan donanması ile mukayese edecek olursak satın
alındıktan sonra Barbaros ve Turgutreis isimleri verilen zırhlılar Alman Wilhelmshaven
tersanesinde 1893 yılında inşa edilmiş ve asıl vurucu güç olarak kabul edilmişti.428
Barbaros ve Turgutreis, Yunan donanmasının amiral gemisi Averof ile kıyaslandığında
ortaya çağın teknolojik imkânlarına göre büyük bir fark çıktığı görülüyordu. Averof’un 23
mil hızına karşın bu iki gemi 16 mil hız yapabiliyordu. Averof’un dakikada üç salvo atış
yapabilen toplarına karşılık Barbaros ve Turgutreis üç dakikada bir salvo atış yeteneğine
sahipti. Bu da gösteriyordu ki düşman amiral gemisi daha süratli manevra ve harekât icra
edip dokuz kat daha hızlı atış yapabiliyordu.429
Hafif kuvvetlere gelince Yunan donanmasında süratleri 31-32 mil olan 14 muhrip
bulunurken, Osmanlı donanmasında 22-28 mil yapabilen 8 muhrip vardı. Muhrip filoları
kıyaslandığında Yunan filosunun tonaj ve top olarak 3, torpido olarak 10 misli kuvvetli
olduğu görülmekteydi.430 Genel anlamda iki donanma statik olarak karşılaştırıldığında
zırhlıların sayısı ve zırh kalınlıkları eşit gözükse de dinamik karşılaştırmada düşman
donanması gemi süratleri ve atış gücünün seriliği bakımından ön plana çıkıyordu.431
Osmanlı İmparatorluğunda yalnızca donanma değil sivil denizcilik de geri kalmıştı.
Elde yeterince sivil nakliye gemisi yoktu. Savaşta ihtiyaç duyulan gemilerin temin edilmesi
için 3 Ekim 1912 tarihinde Sadaret tarafından Bahriye Nezaretine Osmanlı limanlarında
bulunan Yunan bandıralı gemilere el konularak personellerinin değiştirilmesinin istendiğini
bildiren yazı gönderildi. Bahriye Nezareti henüz savaş ilan edilmediğinden bunun doğru
bir uygulama olmayacağını belirtmesine rağmen ısrar üzerine yazının gereği yapıldı. Bazı
Yunan gemileri Fransız bayrağı çekerek kurtulmaya çalışsalar da başarılı olamadılar.432 Bu
şekilde Osmanlı limanlarında bulunan 33 vapur ve 38 römorköre el konuldu. Daha sonra
yapılan itirazlar sonucu bir kısmı geri verilse de bu işlemden sonra Bahriye Nezareti’nin
elinde 17 vapur ile 27 römorkör kaldı.433 Bahse konu gemilerin personeli 10 Ekim 1912
tarihinde Romanya bandıralı bir vapur ile Yunanistan’ın Pire Limanı’na gönderildi.
Osmanlı Devleti el konulan bu gemilere 31 Ocak 1912 tarihinde çıkarılan Ganaim-i
Bahriye Kanunu gereğince el koyduğunu ilan etti.434 Buna karşılık Yunanistan el konulan
gemilerin iadesi için Lahey Mahkemesine başvurdu.
435
Trablusgarp Savaşında donanmanın Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı
emrine verilmesinin yarattığı sakıncaları giderebilmek için 7 Ekim 1912 tarihinde
yayınlanan padişah iradesi ile donanma Başkomutanlık Vekâletine bağlandı. Harekâtın tek
elden yürütülmesinin amaçlanması olumluydu. Ancak kara ve deniz kuvvetleri arasında
koordinasyonu sağlamak için Başkomutanlık karargâhına yüzbaşı ve binbaşı rütbesinde iki
genç subayın gönderilmesi hataydı. Bu kadro ile alınan günü birlik kararlar çoğu zaman
komuta kademeleri arasında çekişmelere hatta tartışmalara neden olacaktı.436
Osmanlı donanması savaşın başlangıcından itibaren önceliğini Başkomutanlık
Vekâletinden aldığı emirler doğrultusunda Karadeniz’deki askeri nakliyatın himayesine
verdi. Bununla beraber Çatalca hattına çekilen ordunun çekilme esnasında ve bu hat
üzerindeki savunma muharebelerinde ordu yanlarını denizden destekledi. Kara
muharebelerinde beklenmedik bozgunlar nedeniyle kamuoyunun donanmadan beklentileri
misliyle arttı. Aldığı ısrarlı emirler sonrasında Osmanlı donanması Albay Tahir Bey
komutası altında 30 Kasım 1912 tarihinden itibaren Nara Limanı’na hareket etti. 1 Aralık
1912 sabah 03.35’te Marmara Adası fenerini bordalayan donanma 10.00’da Çanakkale
Boğazı’na kuzeyden giriş yaptı. Ancak artan sis ve azalan görüş şartları nedeniyle Lâpseki
önlerine demirlemek zorunda kaldı. Görüşün normale dönmesiyle birlikte saat 13.38’de
Lapseki önlerinden vira demir eden donanma saat 15.50’de Nara önlerine ulaşarak 16
kulaç derinliğe fundo demir etti.437
7 Aralık 1912 tarihinde Başkomutanlık Vekâletinin en kısa sürede Ege Denizi’ne
çıkılarak Yunan donanması ile harp edilmesi emrini gemilerin bakıma ihtiyacı olduğunu
belirterek erteleyen Donanma Komutan Vekili Albay Tahir Bey görevden alınarak yerine
yardımcısı Albay Ramiz Bey atandı. Yeni komutan da gemilerin durumları hakkında aynı
raporu verince Başkomutan Vekili, Bahriye Nezareti Donanma Yenileme Heyeti’nde
görevli İngiliz Albay Black’i Çanakkale’ye göndererek durumun yerinde incelenmesini
istedi. Ancak Albay Black’te benzer rapor verdi. Bu olay Başkomutanlık ile Donanma
Vekâleti arasındaki ilişkilerin güven seviyesini göstermesi açısından önemlidir.438 Komuta
kademesinde yaşanan bu değişikliğin nedeni olarak Başkomutanlık Vekâleti tarafından
fikri alınmadan yapılan irtibat subayı ataması nedeniyle Albay Tahir Bey’in yetkisine
tecavüz edildiğini belirterek istifa etmesini gösteren bir çalışma da vardır.439
3.1. Yunanistan Donanması
Denizcilik kültürü Osmanlılara nazaran daha köklü olan Yunanistan, 1897
Osmanlı-Yunan Savaşı’nda karada yaşadıkları bozgunu hafifleten denizdeki başarıları
sayesinde kamuoyunu donanmaya yatırım yapmaya ikna etmekte zorluk çekmeyerek
Osmanlı İmparatorluğu ile kıyasıya bir silahlanma yarışına girdi. Osmanlı donanmasından
en belirgin farkları personel yetiştirme konusunda hassas davranmaları oldu. 20. yüzyılın
başlarında Fransız, savaşın hemen öncesinde de İngiliz uzmanların öncülüğünde
donanmayı taarruzi anlayışla yetiştirdiler. İtalya’nın Ansaldo Tersanesi’nde inşa edilen
zırhlı kruvazör, Georges Averof isimli Yunan vatandaşının 280 bin sterlin bağışının üstüne
680 bin sterlin Yunan hükümeti tarafından eklenerek satın alındı ve adı bağışçısına atfen
Averof olarak belirlendi.440 Averof, Osmanlı donanmasındaki vurucu unsurlar olan
Barbaros ve Turgutreis zırhlıları ile kıyaslandığında daha yeni teknolojinin ürünü olması
nedeniyle sürat ve ateş gücü üstünlüğüne sahipti.441 Deniz cephesindeki harekâtların
belirleyici unsuru işte bu Averof zırhlısı olacaktı.
Donanmayı güçlendirmek maksadıyla Yunanlılar 1912 yılında Avrupa’ya dört
komisyon gönderdi. Bunlardan birisi inşa halinde bulunan dretnot ve altı muhribi kontrol
etmek üzere Almanya’da, ikincisi aynı gemilerin cephane tedarik işlemlerini kontrol etmek
üzere Amerika’da, üçüncüsü Averof zırhlı kruvazörünün cephanesini satın almak üzere
İngiltere’de ve dördüncüsü de Xiphias denizaltı gemisinin inşasını kontrol etmek üzere
Fransa’da bulunuyordu.442 Almanya’da bulunan heyet savaşın başlamasına üç hafta kala
Yunanistan için inşası devam eden muhripler yerine Almanya için yeni tamamlanmış iki
muhribi satın almayı başardı. İngiltere’de bulunan heyetin de Arjantin adına inşa edilmiş
olan dört muhribi satın almasıyla Yunan donanması altı yeni muhribe kavuşmuş ve böylece
zırhlılardan sonra muhriplerde de üstünlüğü ele geçirmiş oldu.443
Yunan donanması 407 subay, 91 yedek subay, 1175 astsubay, 700 yedek astsubay
ve 9.200 erat olmak üzere toplam 11.573 kişiden oluşan insan kaynağı ile Balkan
Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun karşısındaki asıl deniz gücü durumundaydı.
Yunanistan Başbakanı Panas donanmasına olan güvenini ‘‘Donanmamız da Türklerin
Güney Trakya ve Makedonya’daki 400.000 kişilik ordusunu durduracaktır’’ diyerek
belirtecekti.444 Gurur duydukları bu kuvveti taarruzi şekilde teşkilatlandırmışlardı.
Yunan Donanması ana kuvveti iki filoya ayrıldı. 1. Filo Tuğamiral Pavlo
Kondoriyotis komutasında amiral gemisi Averof, Leon sınıfı 4 muhrip, Keravnos sınıfı 2
muhrip ve 1 denizaltıdan oluşurken Filotilla Komodoru Albay Papa Hristos’tu. 2. Filo
Albay Kines komutasında komutan gemisi Spezya zırhlısı, Spezya sınıfı 3 zırhlı, Tyella
sınıfı 2 muhrip, Slendon sınıfı 2 muhrip, Niki sınıfı 4 muhripten oluşmaktaydı. Filotilla
Komodoru Albay Breçyanan’dı.445 Yunan donanması Arnavutluk kıyılarının ablukasını
sağlamak için küçük bir kuvveti de Yunan Denizi’nde görevlendirmişti.
Yunan donanması savaşta taarruzi bir plana sahipti. Ana hedefi asıl kuvvetleriyle
Ege Denizi hâkimiyetini ele geçirip Çanakkale Boğazı ile Anadolu kıyılarını ablukaya
alarak Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz yollarını kesmekti. Böylece Osmanlı Batı
ordusunun denizden destek almasının önüne geçecekti. Tali planı ise Yunan Denizi’ni
kontrol altına almaktı. Ana hedefine ulaşabilmek için ilk olarak Çanakkale Boğazı’nı
kontrol edebilecekleri mesafede bir üsse ihtiyaçları vardı. Bunun için Limni (Lemnos)
Adası Mondros Limanı son derece elverişliydi. Buradan hareketle boğaz önünde kesintisiz
karakol hattı oluşturulacak, Ege Adaları işgal edilerek Ege Denizi’nde serbest dolaşım
sağlanacak, Osmanlı deniz ulaşım yolları kesilecek ve boğazdan çıkarsa Osmanlı
donanması ile kesin sonuçlu muharebeye girilecekti. Bu plana ilaveten Donanma
Komutanı Amiral Kondoriyotis Yunan deniz faaliyetlerinin gözlemlendiği yer olarak
değerlendirdiği Bozcaada ve İpsara (Psara) Adası’nın işgaline de öncelik verdi.448
Yunan Ana Kuvveti 5 Ekim 1912 tarihinde Atina’nın 8 km güneybatısında bulunan
Phaleron’da449 toplandı.450 Yunanistan hükümetinin Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan
ettiği 18 Ekim 1912 günü Yunan Kralı burada donanmayı ziyaret etti ve Donanma
Komutanı Albay Pavlo Kondoriyotis’i Amiral rütbesine terfi ettirdi. Bu Yunan donanması
üzerinde olumlu bir moral etkisi yarattı. Yunan donanması o gün ilk hedefi olan Limni
Adası üzerine ileri harekâta geçti.451
3.2. Ege Adalarının İşgal Süreci
Ege Denizi Bozburun Yarımadası ile Mora Yarımadasını birleştiren hattın
kuzeyinde kalan denize verilen addır. Bu hat Rodos, Küçük Kerpe, Kerpe, Çoban, Girit,
Sıkliye ve Çuha adaları üzerinden geçer.452 Tarihte Yunanca adı ‘‘Aigaion Pelagos’’ denen
denize yakın tarihimize kadar Türkçe’de Adalar Denizi denmiştir. 6-21 Haziran 1941
tarihinde yapılan 1. Coğrafya Kurultayı’nda alınan kararla standardın sağlanması
maksadıyla bahse konu deniz için Ege Denizi ismi resmen kullanılmaya başlanmıştır.453
Biz de çalışmamızda bahse konu deniz alanından bahsederken Ege Denizi ibaresini
kullanacağız. İşte Osmanlı İmparatorluğu bu denizde Fatih Sultan Mehmet devrinde
hâkimiyet kurmuştu. Kanuni Sultan Süleyman saltanatı süresince genişleyen imparatorluk
topraklarına paralel denizde de genişleme devam etmiş ve Sultan IV. Mehmet devrinde
Girit Adası’nın fethi ile Ege Denizi’nde tam bir hakimiyet sağlamıştı.
Osmanlı İmparatorluğu Ege Denizi’ndeki adalarda ilk kayıplarını 24 Nisan 1830’da
Yunanistan’ın bağımsızlığını tanıdığında yaşamış ve Eğriboz (Khalkis), İskiri (Skiros) dâhil Şeytan Adalarını,
454 Yamurgi (Amorgos) Adası da dâhil Kiklad Adaları’nı
Yunanistan’a bırakmıştı. Bu alanlar dışında kalan adalarda Osmanlı hâkimiyeti
sürmüştü.
455 Mevcut sınırları ile deniz imparatorluğu olması gereken ancak deniz hak ve
menfaatleri üzerine stratejisi olmayan Osmanlı İmparatorluğu Trablusgarp Savaşı’nda 28
Nisan-20 Mayıs 1912 tarihleri arasında bir aydan kısa sürede İtalya tarafından işgal edilen
Menteşe Adaları (Batnoz/Patmos), Lipso (Lipsi), İleryoz (Leros), Kelemez (Kalimnos),
İstanköy (Kos), İncirli (Nisiros), Sömbeki (Syme), İlyaki (Telos), Herke (Chalki), Rodos
(Rhodes), Kaşot (Kasos), Kerpe (Karpathos), İstanbulya (Astipalaia) ve Meis (Megisti) ile
bu denizdeki ilk büyük kaybını yaşamıştır.456 İtalyan Dışişleri Bakanı Giolitti, bu işgalleri
savaşı Osmanlı İmparatorluğu’nun hassas olduğu bölgelere taşıma girişimi olarak
açıklamıştı. Osmanlı hükümeti silahla koruyamadığı adalara karşılık ülkede bulunan
İtalyan vatandaşlarını sınır dışı etmekle yetindi.457
Balkan Savaşı’nın başlamasıyla birlikte İtalya ile barış yapmak zorunda kalan
Osmanlı İmparatorluğu Trablusgarp ve Bingazi’deki birliklerini geri çektiği takdirde
İtalya’nın da adalardan çekilmesi konusunda anlaşmaya vardı. Ancak İtalya adaları
boşaltması durumunda Yunanistan tarafından işgale edileceği mazeretiyle adaları
boşaltmamıştır.458 I. Dünya Savaş’ında İtilaf Devletleri ile gizli anlaşma yapan İtalya
Anadolu’nun Antalya bölgesinin kendisine verilmesi karşılığında Almanya, AvusturyaMacaristan ve Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiş ve 22 Ağustos 1915’de Uşi (Lozan)
Antlaşması’nın yükümlülüklerinin yok hükmünde olduğunu açıklamıştır.459
Yunan devleti yaklaşık dört yüzyıldan beri Ege Denizi’nde hâkim güç konumunda
görünen Türklerden üstünlüğü ele geçirmekte kararlıydı. İlk hedef olan Limni Adası’nın
işgali için 500 kişilik bir çıkarma birliği hazırlanarak Pinios vapuruna bindirilmiş halde
Skiathos Adası önlerinde bekletilmekteydi. 19 Ekim 1912 günü Yunan donanma komutanı
Tyella, Navkıratora, Slendon ve Lonki muhriplerinden oluşan filotillayı Çanakkale Boğazı
önlerinde karakol görevine gönderdi. Kendisi de Averof zırhlısında bulunduğu halde diğer
kuvvetleriyle Limni Adası merkezi olan Kastro şehrinin önüne geldi. Ada mutasarrıfı Averof zırhlısına davet edilerek şehrin teslimi istendi. Mutasarrıf adanın telefon hatlarının
İtalyanlar tarafından kesildiğinden Yunanistan ile savaş hakkında bilgisi olmadığını ve
hükümeti ile irtibata geçebilmesi için 24 saat verilmesini talep etti. Kendisine bir saat
verilerek sonrasında çıkarma ve işgalin başlayacağı belirtilerek gemiden gönderildi.460
Hava fırtınalıydı, Yunan donanmasındaki torpidobot ve muhripler Bozcaada’nın
korunaklı bir mevkiine sığınmışlar, Limni Adası önünde sadece 4 zırhlı kalmıştı. 20
Ekim’de Limni’ye ulaşan Pinios vapurundaki askerler ağır deniz461 şartlarından dolayı
bitkin oldukları için karaya ertesi gün çıkarıldılar. Adadaki üçü subay toplam 33 kişilik
küçük birlik 21 Ekim tarihindeki çıkarmaya dirense de Lera şehrine çekilmek zorunda
kaldı. Akşam saatlerinde karaya çıkan Yunan askeri sayısı bin kişiyi bulmuştu. 22 Ekim’de
Lera’da kuşatılan Osmanlı birliğinin bir kısmı şehit, bir kısmı da esir edilerek adanın işgali
tamamlandı. Mondros Limanı’nı üs olarak kullanmayı önceden planlamış olan Yunan
donanması, gemilerin emniyetini sağlamak için torpidobotlar ile liman ağzında bir karakol
hattı tesis etti. Ardından muharebede iletişimi sağlamak maksadıyla Kumbi Adası’nda bir
muhabere istasyonu kurdu.462 Limni Adası’nın işgaline Liman Reisi Salih Bey, Redif
Yüzbaşı İbrahim Bey ve Jandarma Yüzbaşı Nazif Bey sonuna kadar direnmiş ancak ana
karadan destek alamamışlardı.
463 Limni Adası teslim olmadan evvel başkente çektiği son
telgrafta ‘‘Kurtuluş çaremiz donanmamızdır’’ demişti.
464 Rodos Valisi de çektiği 21 Ekim
1912 tarihli aşağıdaki telgrafta adaların savunmasının yetersizliği belirtilmişti.
Düşmanın Mondros körfezi dâhilinde Breldiye mevkiine 500 kadar asker çıkardığı ve
kasabadan iki saat mesafede askerin karargâh kurduğu, mevkii istila ederek merkeze doğru
ilerlemekte olduğu ve merkezle irtibatları kesildiği ve yegâne çare-i selamet ve hayatın
Osmanlı donanmasının desteğine kaldığı Limni Mutasarrıflığından şimdi alınan
telgrafnamelerde işar olunmuştur. Adanın kuvve-i cüz’iyyesi hiçbir düşmana karşı
mukavemette bulunamaz. İmroz Kaymakamlığı’ndan alınan telgrafnamede dahi adanın
bugün yarın Yunan filosu tarafından işgali muhakkak ve kuvve-i mahalliyenin on üç
jandarmadan ibaret olduğu bildirilmiştir. 465
30 Ekim’e kadar Mondros Limanı’nın tahkimatı ile ilgilenen Yunan donanma
komutanı bu tarihte Taşoz (Thasos), İmroz, Semadirek (Samothrace) ve Aya Strati (Agios
Efstartios) Adalarının işgal emrini aldı. Yunan Donanma Komutanı, Averof, Psara ve bir
muhrip ile 31 Ekim’de İmroz Adası önlerine geldiğinde adanın Osmanlı devlet memurları ve askerleri tarafından boşaltılmış olduğunu görünce işgali sessizce tamamladı. Aynı gün
Komodor Kines komutasındaki birlik tarafından Taşoz Adası ve 14 Numaralı Torpidot
refakatindeki kuvvetlerce de Aya Strati Adası direniş olmadan teslim alındı. 1 Kasım 1912
günü Semadirek Adası da direnişsiz işgal edildikten sonra Yunan donanması Mondros
Limanı’na döndü. 4 Kasım’da Yeraks muhribi ile Psara Adası, 7 Kasım’da da Amiral
Kondoriyotis tarafından Bozcaada işgal edildi.466 Bozcaada’nın işgali sonrası Osmanlı
donanmasının durumunu doğru istihbar etmiş olan amiral, Osmanlı Bahriye Nezaretine
çektiği telgrafta meydan okuyordu: ‘Bozcaada’yı aldık. Sizi bekliyoruz, selam ederim.’’
467
17 Kasım’da Nikarya (Icaria) Adası’nı işgal eden Yunan Donanma Komutanı,
Osmanlı donanmasının Marmara Denizi’nde ordu yanlarını desteklemekle meşgul olmasını
fırsat bilerek Midilli Adası’nın da işgal edilmesini teklif etti ve önerisi kabul edildi. Yunan
Donanma Komutanı bu harekât için Bozcaada ile Saroz Körfezi arasına karakol yapacak
muhriplerini ayırdıktan sonra Averof, 3 zırhlı, 3 muhrip, 2 torpidobot ve 2 nakliye
gemisinden oluşan filosu ile Midilli Adası’na hareket etti.468
21 Kasım’da Midilli Adası önlerinde Pire Limanı’ndan gönderilmiş 15 subay,
1.019 er ve 4 makineli tüfek taşıyan 4 nakliye gemisi ile birleşti. İlk işi adanın ana kara ile
haberleşme kablosunu kesmek oldu. Adada bulunan 18’nci Piyade Alayı 2’nci Tabur
birlikleri adanın teslimini reddederek savunma için ada içlerine çekildi. 21 Kasım gecesi
filonun topçu desteği altında karaya çıkan Yunan askerleri kasabayı işgal etti. 22 Kasım
günü çekilen birliklerimizin komutanı Binbaşı Abdülgani Bey karargâhını Filaydos
Köyü’nde kurduktan sonra Anadolu’dan gelecek yardıma çıkış noktası olabilmesi
maksadıyla Molova ve Petre koylarını kontrol altına aldırdı. Ancak Osmanlı hükümeti Ege
Denizi gibi adaları da savunmak için girişimde bulunmadı. Beklediği yardımın gelmemesi
üzerine bir ay boyunca kahramanca direnen birliklerimiz adayı 20 Aralık 1912 günü teslim
etti.469 Midilli işgali esnasında Yunan ordusunun kaybı 2 ölü, 88 yaralı oldu.470 Yunan
donanmasına ait 14 numaralı torpidobot 23 Kasım 1912 günü bir Rum balıkçının
kılavuzluğunda girdiği Ayvalık Limanı’nda Trabzon isimli gambotumuzu gördü.
Torpidobotu fark eden gambot personeli kinistin valflerini açarak gemisini olduğu yerde
batırdı. Yunan torpidobot komutanı Yüzbaşı Arkıropolis tarafından bir grup denizci gönderilerek gemi kurtarılmak istendi fakat başarılamadı.
471 Oysa Trabzon gambotu
personeli düşmanla cephanesi bitene kadar savaşmalı, cephanesi tükendiğinde yine de
düşman eline geçme ihtimali doğarsa o şartlarda gemisini batırmalıydı. Alınan bu karar ile
Ege Denizi adaları gibi Trabzon gambotu da düşmana tek mermi atmadan savaş dışı kaldı.
Albay Damyanos komutasında 5 yardımcı kruvazör ve 2 muhribin himayesinde 4
nakliye gemisi 24 Kasım’da Sakız (Chios) Adası önlerine geldi. Nakliye gemilerinde 4
tabur piyade ile 2 dağ bataryası bulunuyordu. Makedonya yardımcı kruvazörüne davet
edilen Osmanlı heyetine adanın teslim talebi iletildi. Ret edilmesi üzerine Kondari Koyuna
çıkarma başladı. Adada 18’nci Alayın 1’nci ve 3’ncü taburları ile az miktarda jandarma
bulunuyordu. Sayıları 1.500 kişiyi bulan kuvvetimiz yanlarına hükümet memurlarını da
almış vaziyette 26 Kasım günü Pravatio dağlarına çekildi. 27 Kasım’da burada şiddetli
çarpışmalar yaşandı. 1 Aralık 1912 tarihinde Osmanlı donanmasının Çanakkale’de
toplandığı haberi üzerine Yunan filosu Sakız önlerinden ayrıldı. Ancak Sakız Adası’nın da
kaderi Midilli Adası gibi oldu. Beklenen yardımın gelmemesi üzerine ada 3 Ocak 1913
günü Yunanistan’ın eline geçti. Ege Denizi’nde son teslim olan ada 16 Mart 1913 günü
Sisam (Samos) Adası oldu.472 Yunan ordusunun adaların işgali sürecinde en yoğun
direnişle karşılaştığı Sakız Adası’nda kaybı 39 ölü, 166 yaralıydı. Osmanlı kuvvetlerinden
esir alınan askerler buradan gemilerle önce Epir’e ardından da Selanik’e gönderildi.473
Ege adaları bir bir elimizden çıktığı günlerde nedenleri araştırılıp önlemler almak
gerekirken Tercüman-ı Hakikat Gazetesi ‘‘Taşoz ve Limni gibi adalara asker çıkarmak
Yunanistan için bir zafer temin etmez, asıl marifet Yunanistan’ın Anadolu sahillerine asker
çıkarmaya teşebbüs etmesidir’’ diye haber yayınlamıştı.
474 Bu ülkeyi yönetenlerin dar
görüşlülüğünün ve donanmanın bir ülke kaderine etkilerinden bihaber olmalarının basına
bir yansımasıydı. Oysa bir iki tabur asker bile buradaki işgallere Midilli ve Sakız adaları
örneklerinde olduğu gibi uzun süre direnebilirdi. Adalar Fatih Sultan Mehmet devrinde ele
geçirilmiş, Kanuni Sultan Süleyman devrinde güneye doğru genişleyen deniz hâkimiyeti
Sultan IV. Mehmet zamanında Girit Adası’nın fethi ile Ege Denizi bir Türk gölü haline
getirilmişti. Balkan Savaşı esnasında Fatih Sultan Mehmet’in saltanatı boyunca ele
geçirdiği Bozcaada, Taşoz, Semadirek, Limni, Midilli, Gökçeada ve Eğriboz adaları on
gün içinde Yunanlılara kaptırılmış oldu.
30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması adalar sorununun çözümünü altı büyük
devlete bıraktı. İngiltere, Rusya, Fransa, İtalya, Almanya ve Avusturya-Macaristan
devletleri 14 Şubat 1914 tarihinde Gökçeada, Bozcaada ve Meis Adası dışında kalan
adaları silahlandırmaksızın kullanılmak üzere Yunanistan’a veren kararlarını açıkladılar.475
Osmanlı hükümeti 21 Şubat 1913 tarihinde bu karara itiraz ederek konuyu Yunanistan ile
ikili görüşmeler yolu ile çözmek istediğini İngiltere’ye iletti ve talebi uygun bulundu.
Ancak ikili görüşmeler I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla askıya alındı.476 Adalardaki
Osmanlı egemenliği Lozan Antlaşması ile tamamen son buldu. Bahse konu antlaşmanın
12. maddesinde Yunanistan’a, 15. maddesinde ise İtalya’ya bırakılan adalar belirtilmişti.
10 Şubat 1947 tarihli Paris Barış Antlaşması ile de İtalya 12 adayı Yunanistan’a terk
edince Ege Denizi Türkiye için sınırlı hareket serbestisi olan bir deniz halini aldı.47
3.3 Feth-i Bülent Korvetinin Batırılması
Selanik Limanı, 4 adet 21 cm’lik, 6 adet 8,7 cm’lik top ile Feth-i Bülent
korvetinden sökülen 4 adet 15 cm’lik, 4 adet 7,5 cm’lik ve 4 adet 5,7 cm’lik olmak üzere
toplam 22 parça top ile savunulan müstahkem bir limandı. Ayrıca büyük tonajlı gemilerin
limana girmesine mani olmak için iki de mayın hattı mevcuttu. Yeterli topa sahip olmasına
rağmen bunların limanı koruyacak şekilde konuşlandırılmamış olmaları, gece ihtiyaç
duyulan ışıldak sisteminin yetersizliği ve gözetleme postalarının olmaması liman
savunmasının zaafları arasındaydı. 31 Ekim 1912 sabahı Feth-i Bülent, Beşçınar mevkii
karşısında mendireğin yaklaşık 200 m dışında demirli, Fuat silahlı yatı ise Beyaz Kule
önünde kıçtankara olmuş vaziyette bulunuyordu. İki gemi aralarında bulunan ticaret
gemileri nedeniyle birbirlerini görmüyordu. İtalya ile savaş başladığında buradaki gemilere
düşman limana girdiğinde kendilerini batırmaları emredilmişti. Balkan Savaşı ile birlikte
ilave bir emir verilmemişti.479
Donanma ana kuvvetini Ege Denizi’ne sevk eden Yunanlılar Adriyatik’te kalan
unsurları ile de harekât icra ediyordu. Yüzbaşı Votsis komutasındaki 11 numaralı
torpidobot gece yapacağı harekât için 31 Ekim günü Selanik Körfezi’ndeki Katerin
kasabasına geldi. Aynı gün akşamı saat 21.00’da Selanik Limanı’na ileri harekete geçti.480
Topları sökülen Feth-i Bülent korvetinde mürettebat olarak on üç subay ve dokuz er
bulunmaktaydı. Mürettebatın elinde gemisini savunacak sadece dokuz tüfek vardı. Gemi
komutanı Binbaşı Aziz Mahmut Bey aynı zamanda Selanik Komodorluğuna da vekâlet
ediyordu.481 17 Ekim 1912 tarihinde geminin sökülen toplarının iadesini isteyen Bahriye
Nezareti talebi Harbiye Nezareti tarafından kabul edilmemişti.482
Emniyet tedbiri olarak liman ağzında filikalarla Müstahkem Mevki Komutanlığı
tarafından devriye yapıldığı gibi Fuat yatı da kendi filikalarına 500 m uzaklıkta karakol
yaptırarak kendisini koruyordu. Ancak Feth-i Bülent herhangi bir karakol vasıtası
çıkarmadığı gibi ışıldak ile gemi etrafında olası tehditlere karşı bir tarama da yapmıyordu.
Bu konu daha sonra harp divanında Binbaşı Aziz Mahmut Bey’e sorulduğunda geminin
yerini belli ettiği için ışıldakların kullanılmadığı şeklinde cevaplanmıştı. Saat 22.30
civarında 11 numaralı Yunan torpidobotu liman ağzına geldi. Liman giriş şamandırasının
yerinde bırakılması girişi kolaylaştırdı. Şamandıranın batısından geçerek yaklaşık bir saat
sonra Feth-i Bülent’in sancak tarafında belirdi. Yunan torpidobotu saat 23.35’te sancak
kovanından 150 m mesafeden ilk torpidosunu ateşledi. Torpido Feth-i Bülent’in kazan
dairesine isabet etti. Yunan torpidobotu Feth-i Bülent’e attığı ikinci torpido ve Fuat yatını
hedef aldığı üçüncü torpidolarda isabet elde edemedi. Bulunduğu yerde 5,5 kulaç derinliğe
batan Feth-i Bülent’te gemi imamı ve altı er şehit oldu. Torpidobotun limandan saat
02.00’da çıktığı Teslihat römorkörü tarafından tespit edilmişti.483 Oldukça eski ve makinesi
arızalı olan, topları sökülmüş ve neredeyse eğitim atışı için hedef haline getirilmiş olan
Feth-i Bülent’in batırılması deniz gücü açısından önemsiz olsa da korunaklı bir limanda
böyle bir harekât Yunanlılar için cesaret, Osmanlılar için ise ihmalkârlık göstergesi olarak
değerlendirilmiştir.
Limanda kalan Fuat yatı Yunanlıların Selanik’e girmelerinden evvel Kızılay
hastane gemisine çevrildi, römorkörlere de Fransız bayrağı çekildi. Yunan Prensi, Fuat
yatının hastane gemisi olduğunu kabul etmeyerek 17 Kasım’da gemiye Yunan bayrağı toka
ettirdi. Sürat, Selanik ve Teslihat römorkörleri 27 Kasım 1912 tarihine kadar limana giren
tarafsız gemilere kılavuzluk ettiler. Bu tarihte Fransız kruvazörü Sürat römorkörünü,
Selanik römorkörü de Teslihat römorkörünü yedeğine alarak limandan ayrıldı. Fransız
kruvazörü römorkörlerimizi Çanakkale Boğazı girişine kadar getirerek burada serbest
bıraktı. Seddülbahir önlerine geldiğinde römorkörler Fransız bayrağını arya ederek
Osmanlı bayrağını toka etti, Fransız gemisini selamladıktan sonra boğazdan içeri girdi.484
3.4. Deniz Muharebeleri Öncesi Gelişmeler
Donanma Komutan Vekili Albay Tahir Bey 25 Kasım 1912 tarihinde Başkomutan
Vekiline 3 rapor göndermişti. Bu raporlarda özetle görev verilen gemilerin durumları
hakkında bilgiler verirken görevlerini yapamayacaklarını belirtiyordu. Başkomutan Vekili
Nazım Paşa ise bu raporları emirlerini mütalaa olarak kabul ediyor ve öne sürdüğü
nedenlerin gemilerin durumundan değil Albay Tahir Bey’in savaşmak istememesinden
kaynaklandığını düşünüyordu. Bu nedenle 27 Kasım ve 29 Kasım günlerinde iki defa
Donanma Komutan Vekilinin değiştirilmesini Bahriye Nezaretine teklif etti. Donanmanın
taarruzi harekâtına çok ihtiyacı olan kamuoyunun baskısı galip geldi ve Donanma Komutan Vekili Albay Tahir Bey 7 Aralık 1912 tarihinde görevden alınarak yerine
yardımcısı Albay Ramiz Numan Bey getirildi.485
Donanma üzerinde Ege Denizi’ne çıkması için baskıların arttığı günlerde komuta
kademesinde yapılan bu değişikliğe ilaveten teşkilat yapısına da Başkomutanlık Vekâleti
tarafından müdahalede bulunuldu. Osmanlı İmparatorluğu Berlin Elçisi Ali Nizami Paşa
denizcilik alanındaki gelişmelere karşı ilgisiyle tanınıyordu ve bu sayede Alman Büyük
Amiral Von Tirpitz ile arkadaşlık kurmuştu. İkili arasındaki bir görüşmede Amiral, Ali
Nizami Paşa’ya Osmanlı donanması Averof zırhlısından çekindiği için Ege Denizi’ne
çıkamıyorsa görevlendireceği bir Alman deniz subayının emrine 4 muhrip verilmesi
halinde bir gece harekâtı ile Averof’u batırabileceğini söylemişti.
486
Elçi durumu İstanbul’a aktardığında teklif Başkomutan Vekili tarafından hemen
kabul edildi ve donanmadan 4 muhrip ayrılarak Müstakil Fırka adıyla bir görev kuvveti
oluşturuldu. Ancak Almanya’dan gelen subay emrine verilen muhripleri inceledi ve
‘‘Bunlarla ile hiçbir harekât yapılamaz!’’ diyerek görevi kabul etmedi. Durum karşısında
geri adım atmayan Başkomutanlık Vekâleti 11 Aralık 1912 tarihinde gemisi onarımda
bulunan Yüzbaşı Rauf Bey’i Müstakil Filotilla komutanlığına atadı. Müstakil Filotilla;
Yadigâr-ı Millet, Muavenet-i Milliye, Basra ve Taşoz muhriplerinden kurulmuştu.487
Yüzbaşı Rauf Bey emrine verilen filotillaya 12 Aralık 1912 günü Marmara Denizi’nde
torpido atışları yaptırdı. Talimler sonrası Başkomutanlık Vekâletine gönderdiği raporda
atışların başarılı olduğu ve personelin maneviyatının yüksek olduğunu bildirdi.488
Müstakil bir oluşum olması itibariyle Yüzbaşı Rauf Bey Başkomutanlık Vekâleti
ile doğrudan yazışıyordu. Ancak Donanma Komutan Vekili bu durumdan rahatsızdı. Bu
durumun yaklaşan muharebede sorun teşkil etmemesi için Bahriye Nezareti 15 Aralık günü
Müstakil Filotilla Komutanı ve Donanma Komutan Vekiline çektiği iki ayrı telgrafta Ege
Denizi’nde icra edilecek harekâtlarda Müstakil Filotilla’nın Donanma Komutan Vekili
emrinde bulunacağını bildirdi. Müstakil Filotilla 14 Aralık günü saat 03.15’de ilk kez
boğazdan dışarı çıktı. Yadigâr-ı Millet, Muavenet-i Milliye, Basra ve Taşoz nizamında
olacak şekilde 6 mil sürat ile limandan ayrıldı. Muarız Körfezi-İmroz Adası-Beşige hattında gözlemde bulunmasına rağmen herhangi bir temas tespit edemeyince saat
08.00’da Nara Limanına döndü.489
Aynı gün saat 08.30’da Seddülbahir önlerinde devriye görevi yürüten Sultanhisar
torpidobotuna boğaz ağzında karakolda bulunan Slendon, Lonki ve Navkıratora muhripleri
tarafından 6-7000 m mesafeden beş mermi atıldı. Donanma Komutan Vekili’nin bu
olaydan ancak Sultanhisar limana döndükten sonra saat 09.40’da haberi oldu. Derhal
Mecidiye’ye hareket emri verildi. Saat 10.20’de hareket eden gemi 11.30’da boğazdan
çıktı. Önce Muarız Körfezi ile İmroz Adası istikametini kontrol etti. Düşmana
rastlamayınca Beşige önlerine yöneldi. Saat 13.30’da dört Yunan muhribi ile temas
sağladı. Yaklaşık bir saat uzak mesafeden topçu düellosu sonucu muhripler ateş keserek
uzaklaşınca Mecidiye de saat 16.45’de Nara Limanı’na döndü.490 Başkomutan Vekili
Nazım Paşa 15 Aralık 1912 tarihinde Mecidiye’nin düşman üzerine tek başına sevk
edilmesini eleştiren bir telgraf ile Donanma Komutan Vekilini ikaz etti.491
3.5. İmroz Deniz Muharebesi
Savaşın başlamasının üzerinden iki ay geçmesine rağmen Osmanlı donanması
henüz Ege Denizi’ne çıkamamış aksine Yunan donanması bu denizde sürekli hareket
halinde bulunmuştu. Kara savaşlarındaki bozguna bir de Ege adalarının kaybedilmesi
eklenince İstanbul’da siyaset ortamı gerilmiş ve hükümet tarafından kamuoyunu
yatıştırmak maksadıyla donanmanın Ege Denizi’ne çıkarak Yunan donanmasını arayıp
bulması ve imha etmesi çare olarak düşünülmüştü. Bu düşünce Bahriye Nazırı tarafından
donanmaya gönderilen mesajdaki ‘‘İstanbul’da kamuoyu hükümetin geleceğini mutlaka
donanmanın Ege’ye çıkmasına bağlı olduğunu söylüyor’’ cümlesiyle açıkça ifade
edilmişti.492
Gemilerin bakıma ihtiyacı olduğu raporlarına rağmen Donanma Komutan Vekili
Albay Ramiz Bey, İstanbul’dan gelen kesin emirler neticesinde 14 Aralık 1912 günü
amiral gemisi Barbaros’ta gemi komutanlarını toplayarak durum değerlendirmesi yaptı.
Değerlendirme sonucunda Averof zırhlısının düşman donanmasına sağladığı hız ve ateş
gücü üzerinde duruldu, mevcut değerlendirmeler her ne kadar muharebe için uygun olmasa da iç politikadaki baskılar ve savaşı boğaz müstahkem mevkii bataryaları yakınında
kabullenerek avantaj sağlama olasılığı toplantının sonucunun muharebe lehinde olmasını
sağladı.
493 Savaşın İmroz Adası, Çanakkale Boğaz girişi ve Bozcaada üçgeni içinde ve kara
topçusu desteğinden faydalanacak şekilde Osmanlı İmparatorluğu sahillerine yakın bir
deniz sahasında yapılmasına karar verildi.
494
Osmanlı Donanmasının bu muharebede teşkilat yapısı aşağıda olduğu gibidir.495
a. Ana Kuvvet Donanma Komutan Vekili Albay Ramiz Bey komutasında 4 Zırhlı
(Barbaros, Turgutreis, Mesudiye, Asar-ı Tevfik) ve 4 Torpidobot (Demirhisar, Sultanhisar,
Sivrihisar, Hamidabat).
b. 1’nci Muhrip Filotillası (Müstakil Filotilla) Yüzbaşı Rauf Bey komutasında 1 torpido
kruvazörü (Berk-i Satvet, Karadeniz’de bulunduğundan İmroz Deniz Muharebesi’ne
yetişememiştir), 4 Muhrip (Yadigâr-ı Millet, Muavenet-i Milliye, Taşoz, Basra).
c. 2’nci Muhrip Filotillası Yarbay Hakkı Eşref Bey komutasında 4 Muhrip (Numune-i
Hamiyet, Gayret-i Vataniye, Yarhisar) 1 Kruvazör (Mecidiye).
d. 3’ncü Muhrip Filotillası gemilerin tamamı müstakil komuta altında olarak (Tirimüjgan
Tamir Gemisi, Reşit Paşa Hastane Gemisi, İntibah Mayın Gemisi, Samsun Muhribi,
Akhisar Torpidobotu).
Bu teşkilatlanma sonucunda 1’nci Muhrip Filotillasına Saroz Körfezi – İmroz Adası
arasını, 2’nci Muhrip Filotillasına ise Beşige Koyu – Bozcaada arasının keşif görevi verildi.
Düşmanla temas sağlanması durumunda ana kuvvet kesin sonuçlu muharebeye
girişecekti.496 Yunan donanması 14/15 Aralık gecesini İmroz Adası kuzeyinde geçirmiş, 15
Aralık sabahı boğaz ağzında Osmanlı donanmasını aramıştı. Herhangi bir gemiye
rastlamaması üzerine tekrar İmroz Adası kuzeyine seyrederek geceyi burada geçirmeyi ve
Osmanlı donanmasını 16 Aralık günü bir kez daha aramayı, bulamadığı takdirde
Bozcaada’ya giderek ikmal yapmayı planlamıştı. Osmanlı Donanma Komutan Vekili’nin
haber sızmaması için karaya tek bir asker bile çıkarmadığı günlerde Yunan donanmasının
harekâtın tarihini bu derece doğru tespit etmiş olması ilginçti.
497
Yunan Donanması 16 Aralık 1912 sabahı saat 06.00’da ana kuvvet; 4 Zırhlı
(Averof, Spezya, Hydra, Psara) ve 4 Muhrip (Leon, Panter, Yeraks, Aetos), Karakol
Grubu; 3 muhrip (Velos, Doksa, Aspis) ve Bozcaada’da ikmal yapan 6 Muhripten oluşan
Muhrip Filotillası olarak teşkilatlanmıştı. Ana kuvvet İmroz Adası kuzeyindeki
mevkiinden 7 mil sürat ve iki kol halinde güneye intikal ediyordu.498
Osmanlı donanması yapılan muharebe planına uygun olarak 16 Aralık 1912 sabah
saat 07.00’dan itibaren filotillalar numara sırasıyla Nara Limanı’ndan avara etti. Makine
arızası nedeniyle Basra muhribi 1’nci Muhrip Filotillası emrinden alınarak 3’ncü Muhrip
Filotillası’na dâhil edildi. Aynı saatlerde Yunan ana kuvveti İmroz Adası ile Gelibolu
Yarımadası arasına ulaşmıştı. Saat 07.07’de Barbaros zırhlısı ve ana kuvvet demir alarak
07.37’de 8 mil sürat ile boğaz ağzına ilerlemeye başladı. Yadigâr-ı Millet boğaz önüne
geldiğinde gördüğü Yunan ana kuvvetini geri dönerek 08.37’de Donanma Komutan
Vekili’ne rapor etti.499 Donanma Komutan Vekili de Müstahkem Mevki Komutanlığından
düşmanın 4 zırhlı ve 5 muhribi ile Zığındere, 5 muhrip ve 1 denizaltı ile de Bozcaada
önlerinde olduğuna dair istihbarat raporu almıştı.500 Donanma Komutan Vekili aldığı bu
raporlar ışığında saat 08.45’de gemilere muharebeye hazırlanmaları emrini verdi. 1’nci
Muhrip Filotillası Komutanı verdiği detaylı raporda düşmanın kıble-keşişleme (157,5°)
istikametinde ağır yolla seyrettiğini ve Osmanlı donanmasına karşı (T)501 manevrası icra
etmeyi planladığını gösteren emareler bulunduğunu bildirdi. Yüzbaşı Rauf Bey bu haberi
getirmek için geri döndüğü sırada arıza yapan Yadigâr-ı Millet muhribini de Çanakkale’ye
geri gönderince emrinde sadece iki muhrip kaldı.502
Yunan donanmasına ilk haber boğaz önünde karakol yapan Velos muhribinden
geldi. Osmanlı donanması Hellas Burnu önlerinde saat 09.15’te boğazdan çıkmak
üzereyken her iki donanma birbirini 6 mil mesafeden tespit etti. Osmanlı donanması
rüzgârı ve güneşi arkasına almıştı. Rüzgârın arkadan esmesi sayesinde yapılacak atışlarda
namludan çıkan duman hemen dağılacak, güneşin arkasında olması da Yunan
gemilerindeki nişancıların sağlıklı nişan almalarına mani olacaktı. Osmanlı Donanma
Komutan Vekili kendisini görmesine rağmen Yunan donanmasının güneye seyrediyor
olmasını düşmanın kendisini denizaltı sahasına çekmeye çalıştığı şeklinde değerlendirdi.
504
Osmanlı donanması saat 09.15’de 269 rotasına 9 mil süratle seyrederek boğazdan 3-4 mil
kadar çıktı. 09.27’de sancağa dönüşe başlayarak 09.35’te 300 rotasına viyaladı. Kesin
muharebeye kararlı olan Yunan donanması da saat 09.39’da kuzeye döndü. Dönüşten sonra
Osmanlı donanma nizamı Barbaros, Turgutreis, Mesudiye ve Asar-ı Tevfik düzenini aldı.
1’nci Muhrip Filotillası ana kuvvetin sancak baş omuzluğunda, 2’nci Muhrip Filotillası ise
iskele kıç omuzluğunda ateş hattında bulunmayacak şekilde seyrediyordu.505
Her iki donanma kuzeye seyrederken daha elverişli durumda olan Osmanlı
donanması komutan gemisinden verilen işaret ile Barbaros ve Turgutreis, Averof’u hedef
alan atışlarıyla saat 09.40’da muharebeyi 11 bin metre mesafeden başlattı. Kısa bir süre sonra Yunan zırhlıları da Barbaros’u hedef seçerek karşılık vermeye başladı. 506 Averof’a
ilk isabeti 23,4 cm’lik mermisiyle Mesudiye sağladı, onu bir 28 cm’lik mermi isabeti
izledi.507 Her iki donanmada atışlarını düşman amiral gemisi üzerinde birleştirdiği için
sağlıklı gözlem bilgisi elde edememiş ve bu yüzden doğru düzeltme uygulayamadıkları
toplarından elde ettikleri isabet oranının oldukça düşük kaldığı değerlendirilmiştir.
Yunan Donanma Komutanı 15 dakika ateşe devam ettikten sonra mevcut durumdan
kurtulmak için düşük süratleri nedeniyle kendisini etkileyen 3 zırhlıyı komodor emrine
bırakarak Averof ile 20 mil süratle Osmanlı donanmasının üzerine atıldı.508 Gözcülerden
alınan raporlar Averof’un baş ve baş omuzluk toplarının ateş etmediği yönündeydi.509 Bu
manevra esnasında Barbaros zırhlısı Averof’tan atılan 19 cm’lik bir mermi ile vuruldu. Bir
erin şehit olduğu bir diğerinin yaralandığı isabet sonucu çıkan yangın kısa sürede
söndürüldü.
510 Saat 10.15 olduğunda Averof, Barbaros’un iskele baş omuzluk 3000
metresinde, diğer üç Yunan zırhlısı da Barbaros’un iskele bordası 7000 metre mesafesinde
bulunuyordu. Osmanlı 1’nci Muhrip Filotillası da bu sırada Averof zırhlısına 4000 metre
mesafeye kadar yaklaşmıştı. Donanma Komutan Vekili hem (T) manevrasından
kurtulabilmek hem de o sırada Averof’tan atıldığı rapor edilen torpidodan sakınmak için
180 derece dönüş emri vererek güneyli rotaya döndü. Averof manevra yapan Osmanlı
donanması ardından dönüş yaptı ve iskele topları ile bir müddet ateş etti. Ancak Osmanlı
donanmasının boğaz ağzına seyretmesi nedeniyle takibe devam etmedi. Rotasını Mondros
Limanı’na doğru çeviren Averof diğer zırhlılar ile birleşerek uzaklaştı. Böylece iki
donanma birbirinden ayrılmış oldu.511
Osmanlı donanması saat 10.45’da ateş keserek bir kez daha düşmanı aramak için
muharebe alanına seyre geçmeyi denedi. Ancak filo halinde 8 mil sürat yapabilmelerinden
dolayı Yunan donanması ile mesafeyi kapatmak mümkün gözükmüyordu. Israrlı
takiplerine rağmen Yunan donanmasının tüm unsurlarıyla birlikte batıya uzaklaştığının
tespit edilmesi nedeniyle 13.00’da Çanakkale Boğazı yaklaşma rotasına dönüldü.
Donanma Komutan Vekili emrindeki unsurlar ve 3’ncü Muhrip Filotillası ile saat 13.52’de
Nara Limanı’na demirledi.512
Donanma Komutan Vekili limana dönerken boğaz girişinde karşılaştığı ve
Karadeniz’den ancak yetişebilen Berk-i Satvet’i boğaz önünü gözetlemeye gönderirken
1’nci Muhrip Filotillası’nı Karanlık Liman’da bıraktı. 1’nci Muhrip Filotillası da saat
12.20’de ufukta gördüğü dumanları teşhis için boğazdan çıktı ise de 15.50’de Tavşan
Adası civarında bulunan Yunan filotillasının ağır ateş baskısı nedeniyle boğaza dönerek
17.30’da Nara Limanına demirledi.513
Donanma Komutan Vekili Albay Ramiz Bey muharebe sonrası verdiği raporda
yaralı Averof zırhlısına son hücumu Müstakil Filotillaya bıraktığını ve bu yönde işaret
verdiğini belirtmesine rağmen gemilerin işaret jurnallerinde herhangi bir kayıt
bulunamamıştır.515
Barbaros ve Turgutreis zırhlılarında 45 cm’lik torpido kovanları olduğu halde
muharebe esnasında torpido attığı değerlendirilen Averof zırhlısına misilleme yapılamadı.
Almanya’dan sipariş edilen 3.000 metre menzilli torpidolar gelmediği için zırhlılarımızda
800 metre menzilli torpidolar bulunuyordu. Müstakil Filotilla gemilerinde 3.000 metre
menzilli torpidolar bulunmasına rağmen kullanılmadı. Yunan muhripleri de zırhlılarımıza
yaklaşmış olmasına rağmen torpido hücumu gerçekleştirmemişti. Bunun nedeni olarak o
dönem donanmalarının torpido hücumu konusunda yetersizlikleri gösterilebilir.517 Osmanlı
Donanması bu savaşta çeşitli kalibrede 1.407 adet mermi sarf etti. Limana dönen
donanmada yapılan hasar tespitinde sadece Barbaros gemisinin düşman ateşiyle iki isabet
almış olmasına rağmen neredeyse gemilerin tamamına yakınında kendi toplarının atışları
esnasında yaptığı titreşimden dolayı hasar meydana geldiği görülmüştü.518
16 Aralık 1912 tarihindeki deniz savaşında donanmanın tek kaybı Barbaros
emrinde görevli er Zonguldaklı Sait oğlu Arif oldu. Averof zırhlısı beş büyük, on beş orta
ve küçük çapta mermi isabeti aldı. İsabetler neticesinde ön bacası ve pruva direği hasar
gören gemide bir er ölürken bir er de yaralandı. Spezya Muhribi bir büyük, üç küçük çaplı
isabet alırken Hydra muhribi de bir isabet almıştı.
519
Averof zırhlısını imha için uygun fırsat yakalanmasına rağmen muhtemelen hatalı
gözcü raporları ve önceden kararlaştırılmış kara bataryalarının savunma şemsiyesi altında
harekât icra etme kararıyla bu savaşta Donanma Komutan Vekili Albay Ramiz Bey hatalı
bir kararla aksi rotaya dönüş emri vermiş ve büyük bir fırsatı kaçırmıştır. Ayrıca
komutasını aldığının ertesi filotillasını Marmara Denizi’nde atış talimine götüren ve
sonuçların başarılı olduğunu rapor eden Yüzbaşı Rauf Bey’in Müstakil Filotillayı Averof
üzerine taarruza sevk etmemesi de büyük hata olarak değerlendirilmiştir.
3.6. Keşif Harekâtları
Donanma, İmroz Muharebesi ertesinde 17 Aralık 1912 günü yaptığı toplantıda yeni
bir teşkilatlanmaya gitti. 520
a. Donanma Komutan Vekili Albay Ramiz Bey komutasında Muharebe Filosu; 3
zırhlı (Barbaros, Turgutreis, Mesudiye), 4 torpidobot (Demirhisar, Sultanhisar, Sivrihisar,
Hamidabat), 1 hastane gemisi (Reşit Paşa).
b. Yüzbaşı Rauf Bey komutasında Müstakil Filotilla; 1 kruvazör (Mecidiye), 3
muhrip (Muavenet-i Milliye, Gayret-i Vataniye, Numune-i Hamiyet).
c. Yarbay Hakkı Eşref Bey komutasında 2’nci Muhrip Filotillası; 1 torpido
kruvazörü (Berk-i Satvet), 3 muhrip (Taşoz, Samsun, Basra).
d. Binbaşı İsmail Bey komutasında; 3’ncü Muhrip Filotillası 1 zırhlı (Asar-ı
Tevfik), 1 muhrip, 2 yardımcı gemi (Tirimüjgan) ve 1 mayın gemisi (İntibah).
3.6.1. Donanmanın 22 Aralık 1912 Tarihli Keşif Harekâtı
Donanma Komutan Vekili yeni teşkilat düzeni ile bir keşif harekâtı yaptırarak
Yunan donanması hakkında bilgi edinmek istiyordu. Görevi Mecidiye kruvazörü ve Berk-i
Satvet torpido kruvazörü ile takviye edilmiş Müstakil Filotillaya verdi. Görev esnasında
Barbaros ve Turgutreis zırhlıları ile 2’nci Muhrip Filotillası boğazda demirli fakat harekete
hazır bekleyecekti.52
Müstakil Filotilla Komodor Forsunu taşıyan Muavenet-i Milliye muhribi önde,
muhripler, Mecidiye ve Berk-i Satvet arkalarında olarak saat 07.00’da hareket etti. Saatler
08.08’i gösterdiğinde Hellas Burnu bordalandı ve sürat 12 mile çıkarılarak genel batıya
seyre başlandı. 08.25’te Tavşan Adası civarında iki Yunan muhribi görülünce Müstakil
Filotilla Komutanı Yzb. Rauf Bey, Mecidiye ve Berk-i Satvet’i üzerlerine gönderdi. Ancak
temas sağlanamadan Yunan muhripleri bölgeden uzaklaştı.522 Bu muhripler gece boğaz
önünde karakol görevi icra eden Niki ve Dokas idi. İki muhribin gece verdikleri rapor
üzerine 8 muhripten oluşan filo Mondros Limanı’ndan çıkmıştı. Yunan Donanma
Komutanı ise emrindeki 4 zırhlı ve 2 muhrip ile harekâta hazır durumda bekliyordu.
523
Müstakil Filotilla saat 08.40 ve 09.50’de Romanya bandıralı iki ticaret gemisini
muayene etti. Gemi kaptanlarından düşmanın Bozcaada civarında bulunduğu yönünde
bilgiler alması üzerine Bozcaada istikametine döndü. Müstakil Filotilla Komutanı saat
09.55’te lodos (225°) istikametinde Yunan muhriplerini görünce Mecidiye ve Berk-i
Satvet’i üzerlerine gönderdi. Mecidiye kruvazörü ilk ateşi 8.000 metreden açtı. 15 dakika
kadar muharebe devam ettikten sonra Yunan muhripleri lodos istikametine doğru hızla
çekildi. Bu esnada Yunan komodoru bir muhribi telsizi olmayan Delphin denizaltısını
bilgilendirmek üzere göndermişti. Mecidiye ve Berk-i Satvet bir kol, muhripler diğer kol
olmak üzere iki hat halinde filotilla güneye intikal ederken saat 10.40’da Aspis muhribini
gördü. Üstün Osmanlı Filotillası karşısında tek başına yakalanan Aspis risk alarak sığ
suları kullandı ve kuşatılmaktan kurtularak uzaklaştı. Denizaltı da süratle daldığından
filotilla tarafından görülemedi. Müstakil Filotilla Bozcaada’yı bombardımana başladığı
anda Delphin denizaltısı 500 metre mesafeden Mecidiye’ye torpido hücumu
gerçekleştirmesine rağmen başarılı olamadı. Bir saat kadar aranan denizaltıyı bulmak
mümkün olmadı. Filotilla saat 11.45’ten itibaren Yunan donanmasının Bozcaada’ya
girişini kolaylaştıran Gadaro Adası’ndaki fener kulesini on dakika süreyle bombardıman
etti. Saat 12.25’te Bozcaada’yı bir kez daha bombardıman etti. Gece aldıkları rapor üzerine
denize açılan Yunan muhriplerinin bölgeye ulaşması ile birlikte Müstakil Filotilla ile bu
gemiler arasında kısa süreli bir muharebe yaşandı. Mecidiye ve Berk-i Satvet’in de
katıldığı muharebelerde Mecidiye 10,5 cm’lik bir mermi isabeti aldı, fakat onun attığı
mermilerden birinin Panter muhribinde oluşturduğu hasar sonucu Yunan gemileri
muharebe alanını terk etmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Müstakil Filotilla da geri
dönerek saat 14.20’de Nara Limanı’na demirledi. 22 Aralık 1912 günü keşif harekâtında
görev kuvveti çeşitli çapta 140 mermi sarf etti. Ertesi gün müstahkem mevki gözcülerinin
denizaltının son görüldüğü yerde Yunan muhriplerinin dolaştığını rapor etmesi üzerine
denizaltının batmış olabileceği değerlendirildi.524
İmroz Deniz Muharebesinden sonra denizciler için manevi önemi olan Barbaros
Hayrettin Paşa’nın sancağı 24 Aralık 1912 günü İstanbul’dan getirtilerek Barbaros
zırhlısının direğine toka edildi. Bir müddet direkte dalgalanarak donanmaya moral aşılayan
sancak, yeni bir deniz muharebesinde toka edilmek için arya edildi.525
Başkomutanlık Vekâleti donanmanın Ege Denizi’ne yeniden çıkması için baskı
yapıyordu. Donanma Komutan Vekili ise gemilerin mevcut onarım ihtiyaçlarının üzerine
bir de İmroz Deniz Savaşı’nda aldıkları hasarların onarılmasının öncelik arz ettiğini öne
sürüyordu. 25 Aralık 1912 günü Donanma Komutan Vekili yaşanan bu anlaşmazlığı
Başkomutan Vekili ile bizzat görüşmek üzere İstanbul’a gitti. İki gün süren görüşmeler
sonunda adaları kurtarmak için asker sevk edilmesi gerektiği, bunun da ancak deniz
hâkimiyeti sağlandıktan sonra yapılabileceği konusunda hem fikir oldular. Bu maksatla 13
Ocak 1913 tarihine kadar gemilerin onarımlarının tamamlanması, ardından sırasıyla
Bozcaada ve Mondros Limanı’na taarruz edilerek buralardaki Yunan donanma ve tesisleri
imha edilerek ya da ablukaya alınarak harekât sahasının Midilli ve Sakız adaları sularına
kadar genişletilmesine karar verdiler.526
1913 yılı Ocak ayı başında Hamidiye kruvazörü ve Numune-i Hamiyet muhribinin
tersaneden çıkması sonucunda donanma bir kez daha teşkilat değişikliğine gitti.
a. Donanma Komutan Vekili Albay Ramiz Bey komutasında 4 zırhlı (Barbaros,
Turgutreis, Mesudiye, Asar-ı Tevfik), 2 kruvazör (Hamidiye, Mecidiye) ve 1 torpido
kruvazörü (Berk-i Satvet).
b. Yarbay Rıfat komutası altındaki 1’nci Muhrip Filotillası; 3 muhrip (Muavenet-i
Milliye, Gayret-i Vataniye, Numune-i Hamiyet), 2’nci Muhrip Filotillası; 3 muhrip (Taşoz,
Basra, Yarhisar), 3’ncü Muhrip Filotillası; 1 muhrip (Samsun), 5 torpidobot (Akhisar,
Demirhisar, Sivrihisar, Sultanhisar, Hamidabat) şeklinde oluşturuldu.527
3.6.2. Donanmanın 4 Ocak 1913 Tarihli Bozcaada Harekâtı
İstanbul’da yapılan toplantıda gemilerin eksiklerinin giderilerek hazırlıklarının
tamamlanmasını müteakip 13 Ocak 1913 tarihinden itibaren Ege Denizi hakimiyetini ele
geçirmeye yönelik harekatlar icra edilmesi üzerine varılan mutabakata rağmen
Başkomutan Vekili 2 Ocak 1913 gününde ”Sakız Adası’nın kurtarılması donanmanın acele
yapacağı harekata bağlıdır” şeklinde verdiği emir üzerine Donanma Komutan Vekili 4
Ocak 1913 günü bir harekât planladı. Harekât planı gereği kruvazör ve muhripler
Bozcaada civarında keşif harekâtı yaptıktan sonra adanın kuzey ve güney geçitlerini
kontrol altına alırken Plevne vapuruna bindirilen kara askerleri de Bozcaada’ya
çıkarılacaktı. Zırhlılar boğaz ağzında uzaktan destek görevi görürken Asar-ı Tevfik ve
3’ncü Muhrip Filotillası da boğaz girişinin emniyetini sağlayacaklardı. 4 Ocak 1913 sabahı
Karanlık Liman’a bir gün önceden ulaşmış olan Plevne vapuru kara askerlerinin
gelmemesi üzerine yüklemeyi yapamadı. Hamidiye Komutanı Yzb. Rauf Bey komutasında
Hamidiye, Mecidiye ve Berk-i Satvet saat 06.00’da hareket ettiler. 07.12’de Hellas
Burnu’nu geçerek 20 mil sürat ile batıya seyre başladılar. 1’nci ve 2’nci Muhrip
Filotillaları Yarbay Hakkı Bey komutasında saat 07.15’te boğazdan çıkarak 25 mil süratle
yıldız (000°) rotasına yöneldi. Basra muhribi arızasından dolayı boğaz ağzında kaldı.
Zırhlılar ve 3’ncü Muhrip Filotillası da saat 07.00’da hareket ederek Karanlık Liman’a
geldiler. Bu esnada Yunan ana kuvveti Mondros Limanı’nda, Muhrip Filotillaları
Bozcaada’da, iki muhrip de boğaz ağzında karakolda bulunuyor, 3 muhrip de onları
değiştirmeye geliyordu.529
Osmanlı kruvazörleri saat 07.40’da bu beş muhribi gördü. Hamidiye durumu
Donanma Komutan Vekili’ne işaretle rapor ederken aynı anda düşman üzerine ateşe de
başladı. Donanma Komutan Vekili bu işarete cevap vermedi. 1’nci ve 2’nci Muhrip
Filotillaları ise derhal dönerek kruvazörlere katıldı. Yunan muhripleri saat 08.20’e kadar
menzil dışında kaldıktan sonra gözden kayboldular. Düşmanın uzaklaşması üzerine
Hamidiye Komutanı Yzb. Rauf Bey emriyle Bozcaada harekâtı başladı. 1’nci Muhrip
Filotillası Tavşan Adası’nın batı, 2’nci Muhrip Filotillası da doğu tarafında mevki aldı.
Mecidiye ve Berk-i Satvet Bozcaada’nın kuzeyini Hamidiye ise güneyini tutacak şekilde
harekete geçti. Bozcaada’da bulunan 3 muhrip Mecidiye ve Berk-i Satvet’in geldiğini
görünce avara ederek adanın güneyinden uzaklaştılar. Güneye intikalde olan Hamidiye
muhripleri gördü fakat mesafenin uzaklığından dolayı kaçışlarına engel olamadı. Ancak
kara birliklerinin zamanında gelerek vapura bindirilememesi nedeniyle kuşatma anlamsız
kalmıştı. Saat 09.40’ta Hamidiye komutanı filotillalara Çanakkale’ye dönüş emri verdi.530
Saat 06.40’da vira demire başlayan Barbaros 07.18’de hareket ederek boğaz ağzına
gelmişti. Dönüş yapan görev kuvveti ile birleşerek Donanma Komutan Vekili komutasında
boğazdan çıkılarak batıya seyre başlandı. Saat 10.55’de Yunan filosu genel batı yönünde
(268°) görüldü. Osmanlı gemilerinin üzerine geldiğini gören Yunan filosu 11.03’de rota
değiştirerek hızla uzaklaşmaya başladı. Saat 12.10’a kadar takibe gayret edilen Yunan
filosunun hızından dolayı uzaklaşması nedeniyle Osmanlı donanması da aksi rotaya
dönerek Nara Limanı’na intikale geçti ve öğleden sonra 15.21’de fundo demir etti.531
3.6.3. Donanmanın 10-11-12 Ocak 1913 Tarihli Keşif Harekâtları
Başkomutanlık Vekâleti 5 Ocak 1913 tarihinde Donanma Vekâletine düşman
nakliye gemilerinin Midilli ve Sakız adaları arasında pervasızca dolaşmasından duyduğu
rahatsızlığı belirterek Sakız Adası’na yardım gönderilerek kurtarılmasını istedi. Donanma
Komutan Vekili bu talebe karşı ısrarla adaların kurtarılması için öncelikle deniz
hâkimiyetinin ele geçirilmesi gerekliliğini vurguladı. Donanmanın bu haliyle bir harekâtı
kaldıramayacağından bahisle sorumluluk alamayacağını belirterek durumun Bahriye Nezareti Daire Başkanları tarafınca tetkik edilmesini talep etti. Donanma Komutan
Vekili’nin bu talebi üzerine 9 Ocak 1913 günü Bahriye Nezareti’nde nazırın başkanlığında
yapılan toplantıda 18 yüksek rütbeli subay hazır bulundu. Yapılan toplantının ardından
yalnız gündüz saatlerinde boğazdan çıkılması, rastlanılırsa Yunan donanması ile muharebe
yapılmasına karar verildi.532
Yunan donanması 4 Ocak tarihindeki Bozcaada bombardımanının intikamını almak
için 10 Ocak 1913 günü Beşige’de bulunan gözetleme istasyonunu tahrip etmek
bahanesiyle sivil alanlara 46 mermi attı. Bu olayı Çimenlik Kalesi gözetleme istasyonunun
verdiği haberden öğrenen Donanma Komutan Vekili saat 13.45’te Hamidiye Komutanı
Yzb. Rauf Bey’e emrine diğer kruvazörleri de alarak Bozcaada istikametinde keşif
yapmasını, rast gelinirse düşman muhriplerine birkaç mermi atarak Nara Limanı’na geri
dönmesini emretti. Saat 14.00’de kruvazörler Hamidiye Komutanı emrinde hareket etti.
Onları takiben on beş dakika sonra 1’nci ve 2’nci Muhrip Filotillaları da hareket etti.
Bozcaada istikametinde çok uzaklarda bir muhrip görülmesine rağmen etki alanında
olmadığı için Hamidiye ve Mecidiye kruvazörleri İmroz Adası istikametini kontrol için
kuzeye yöneldi. Bu sahada karakol görevi yapan iki Yunan muhribi gördüler ve Donanma
Komutan Vekili’nin emri gereği tek bir mermi attılar. Yunan muhripleri Limni Adası
istikametinde uzaklaştı. Osmanlı donanması filotillaları da Beşige istikametine giderek
Yunan muhripleriyle temas aradı, temas bulunamayınca Nara Limanı’na geri döndüler.
Böylece bir muhribin Beşige’yi bombardıman etmesine cevap olarak 2 kruvazör, 1 torpido
kruvazörü ve 6 muhrip denizde bir netice elde edemeden dolaştırılmış oldu.
533
11 Ocak 1913 günü 3 zırhlı, 2 Kruvazör, 1 torpido kruvazörü ve 6 muhripten oluşan
kuvvet saat 06.30’da vira demire başlayarak 07.00’da hareket etti. 08.20’de Hellas Burnu
feneri bordalandı ve 252 rotasıyla boğazdan çıkıldı.
534 Boğazdan çıkan filonun öncüleri
olan Hamidiye ve Mecidiye, İmroz Adası güneyinde iki Yunan muhribini görerek derhal
üzerlerine yol verdiler. Donanma çıkış rotasında seyre devam ediyordu. Bu esnada Yunan
donanmasının İmroz Adası güneyinde olduğuna dair rapor aldı. Donanma Komutan Vekili
gemileri dört hat halinde teşkilatlandırdı. Batıdan doğuya doğru kruvazörlerin oluşturduğu
hat, 3 zırhlıdan oluşan hat, 1’nci ve 2’nci Muhrip Filotillalarının oluşturduğu hat ve 3’cü
Muhrip Filotillasının oluşturduğu hat olarak tertiplenildi. Saat 11.30’da donanma kuzey seyrederken gözetleme mevkiinde bırakılan Asar-ı Tevfik 3 Yunan muhribi ile kısa bir
muharebeye tutuştu. Donanma Komutan Vekili top seslerinden Asar-ı Tevfik’in bir
düşmanla karşılaştığını anlamış fakat düşman ana kuvvetinin kuzeyde olduğu inancıyla
zayıf bir düşmanla muharebe edildiğine kanaat getirmişti. Bu yüzden sadece 3’ncü Muhrip
Filotillasını yardıma göndermekle yetindi.535
Bir müddet sonra kruvazörler de bölgeye sevk edildi. İki kol halinde ilerleyen
kruvazörlerden sadece Hamidiye iki Yunan muhribi ile karşılaşarak kısa bir muharebeye
tutuştu. Hamidiye komutanının verdiği rapor ile donanma saat 12.50’de güney (172°)
rotasına döndü. Saat 13.40’da yeni rotası 225 olan donanmamız 14.05’e kadar bu yönde
seyrettikten sonra geri dönme emri verildi ve tüm gemiler 16.23’de Nara Limanı önlerine
demirledi.536
Başkomutanlık Vekâleti, Donanma Vekâletinin gönderdiği harekât sonuç
raporundan ikna olmadığı için raporu Bahriye Nezareti Askeri Meclisi’ne sevk etti. Aldığı
cevapta Mondros’a gitmek için emir alan donanmanın kuzeye gitmek yerine güneye inerek
düşmanı araması gerektiği belirtiliyordu. Başkomutan Vekili aldığı cevabı Donanma
Komutan Vekiline aktardı. Albay Ramiz Bey bu yorumu yapan heyeti durumu bir de
yerinde incelemek üzere Çanakkale’ye davet etti. Aralarında geçen bu mesajlaşma
Başkomutan Vekili’nde Donanma Komutan Vekili’nin savaşma arzusunun olmadığı fikrini
uyandırdı. 15 Ocak 1913 tarihinde Sadarete gönderdiği yazıda Donanma Komutan
Vekili’nin değiştirilmesini talep etti.537
12 Ocak 1913 günü Mecidiye kruvazörü boğaz dışında keşif için görevlendirildi.
Saat 06.43’de vira demir eden Mecidiye bir müddet Hellas Burnu feneri önünde stopta
bekledikten sonra 08.20’de 260 rotasıyla boğazdan çıktı. Saat 08.45 civarında İmroz Adası
güneyinde Yunan gemilerini tespit etti ve rotasını üzerlerine çevirdi. Mesafeyi
kapatamaması nedeniyle 09.45’de gündoğusu (090°) rotasına döndü. Çeşitli rotalarda
seyrettikten sonra 13.35’de genel batı istikametinde yeniden düşmanı tespit etti. Üzerlerine
dönerek uzak mesafeden birkaç atış yaptı ancak düşman sürekli atış mesafesinin dışında kalmaya devam ettiğinden saat 01.42’de gündoğusu rotasına dönerek 02.30’da Hellas
Burnu feneri bordalandı ve boğaza girilerek 16.15’de Nara Limanı önlerine demir attı.538
3.7. Mondros Deniz Muharebesi
Osmanlı Donanma Komutan Vekili’nin gemilerin yetersizliğinden şikâyet etmesine
rağmen İstanbul’da Bahriye ıslahatıyla görevli İngiliz Amiral Limpus, 15 Ocak 1913
tarihinde Sadrazam Kamil Paşa’ya donanmanın Ege Denizi’ne açılarak Yunan donanması
ile harp etmesi tavsiyesinde bulunmuştu. Amiral Limpus benzer bir teklifi Sadrazama
hükümeti kurduğunun ertesi günü de iletti.539 14 Ocak 1913 tarihinde Akın Harekâtı icra
etmek üzere Ege Denizi’ne açılan Hamidiye kruvazöründen alınan ilk mesaj Yunan
donanmasının Hamidiye’yi takipte olduğu şeklinde yorumlanınca Başkomutanlık Vekâleti
donanmaya Mondros Limanı’nın imhası ve Bozcaada’nın işgal edilmesi için emir verdi.540
Osmanlı donanması bu muharebeye 3 zırhlı, 1 torpido kruvazörü, 1 kruvazör ve 6
muhriple katılacak ve karşısında 1 zırhlı kruvazör, 3 zırhlı ve 9 muhripten oluşan Yunan
kuvvetini bulacaktı. Yunan donanmasına ait Tyella sınıfı 4 muhrip Ege Denizi’nde
Hamidiye’nin peşindeydi. 2 muhrip de onarımda olduğu için muharebeye katılamamıştı.
Osmanlı donanması da 1 zırhlı, 1 muhrip ve 5 torpidobottan oluşan kuvvetini boğaz
önünde geri emniyetini sağlamak için bırakmıştı. Donanma Komutan Vekili tarafından
hazırlanan harekât planına göre muharebe gündüz yapılacaktı. Zırhlılar pruva nizamında
bulunacak Mecidiye bunların 4 mil önünde, Berk-i Satvet de 1 mil gerisinde seyredecekti.
Muhripler üçerli gruplar halinde zırhlıların sancak ve iskele baş omuzluklarında mevkii
alacaktı. Düşman ile temas sağlandığında Mecidiye zırhlıların arkasındaki yerine geçecek,
Berk-i Satvet ise muhriplerle birlikte muharebe hattının ateş altında bulunacaktı.541 24
Aralık 1912 günü Nara Limanı’nda teslim alınmış olan Barbaros Hayrettin Paşa’nın
sancağı muharebeye çıkarken Barbaros zırhlısında toka edilmişti. Denizcilere moral olması
için toka edilen sancak savaşın ilk dakikalarında salvosu koparak güverteye düşmüş ve
gemideki personeli üzmüştü.
54218 Ocak 1913 tarihinde Osmanlı donanması bir kez daha Yunan donanması ile
çarpışmak maksadıyla Nara Limanı’ndan saat 06.30’da vira demir ederek 07.00’da ileri
harekete geçti. Saat 08.20’de Hellas Burnu feneri geçildi ve muharebe kuvveti Ege
Denizi’ne çıktı.543 08.50’de donanmanın rehber gemisi olan Mecidiye kruvazörü nizamın 5
mil önünde seyrettiği esnada boğaz önünde devriye görevi yapan Leon ve Aspis
muhriplerini tespit etti.
544 Bahse konu muhripler de Osmanlı donanmasını görmüş ve temas
raporunu 09.10’da Mondros Limanı’nda bulunan donanma komutanına göndermişti.
Amiral Kondoriyotis Osmanlı donanmasına limanda yakalanmamak için derhal üç hat
halinde limandan çıkış emri verdi. En doğudaki hat Averof zırhlısı, Aetos ve Yeraks
muhriplerinden, orta hat Psara, Hydra ve Spezya zırhlılarından, en batıdaki hat ise Velos,
Dokas ve Niki muhriplerinden oluşuyordu.545
Donanmalar saat 10.42’de birbirlerine 15 bin metre kadar yaklaşmıştı. Yunan
donanması rotasını 128 kerterizine çevirerek sürat avantajı ile Osmanlı donanmasını yine
(T) durumuna almak istedi.546 Osmanlı donanması buna engel olabilmek için 10.54’te
rotasını 165 kerterizine çevirdi. Saat 11.08’de rotasını 10 derece daha sancağa (175°)
aldı.547 Yunan donanması da aynı rotaya dönünce donanmalar birbirlerine paralel duruma
geldi. Ancak eski zırhlılar Averof’a ayak uyduramadığından Averof, Barbaros zırhlısını
bordaladığında Spezya Osmanlı savaş nizamının üçüncü gemisi ile borda bordaya idi ve
Psara nizamdan bir miktar uzak kalmıştı. Osmanlı donanması İmroz muharebesinden ders
çıkarmayarak yine tüm toplarını Averof üzerine çevirirken, Yunan donanmasında ise
Averof ve Spezya Barbaros’a, Hydra ve Psara ise Turgutreis’e ateş edecekti. Psara bir
müddet sonra atışlarını kendisini hedef alan Mecidiye üzerine yoğunlaştıracaktı.548
Muharebe Osmanlı donanması tarafından saat 11.50’de Barbaros’un verdiği işaret
ile başlatıldı. Nizamın son gemisi olan Mecidiye’nin atış mesafesi 9.500 m idi.549 İlk
salvolar kısa düştü. İkinci salvolar atılırken Yunan zırhlıları da ateşe başladı. Dört geminin
birlikte Averof’a ateş etmesi yine hedef değerlendirmesinde sıkıntı yarattı. Bunu fark eden Mecidiye Komutanı Bnb. Küçükmustafapaşalı Mustafa Adil Bey, Donanma Komutan
Vekili’nden müsaade alarak sancak bordasında bulunan Psara zırhlısına ateşe başladı.
Averof mesafeyi kısaltmak için rotasını 10 derece daha iskeleye (165°) aldı ve muharebe
bu rota üzerinde saat 12.06’ya kadar devam etti. Çeyrek saat süren ilk atışlar sonucunda
Barbaros şu yaraları aldı: 6’ncı bölmenin sancak bordasından giren mermi içeriyi tahrip
ederek iskele bordadan çıktı. 7’nci Bölme sancak bordadan isabet alsa da önemli bir hasar
oluşmadı. 8’nci bölme zırh kuşağı üzerine isabet aldı, fakat bu isabet kuşağı çökertemedi.
Sancak bordasında bulunan iki ve üç numaralı 10,5 cm’lik toplar aldıkları isabet
neticesinde atıl duruma geldi. Bunların dışında gemi güvertesine başka isabetler de olmuş
ve bunlara bağlı olarak çıkan yangınlar, yara savunma donanımlarındaki arızalar nedeniyle
zorlukla söndürülebilmişti. Bu süre zarfında Osmanlı donanması düşman üzerinde
herhangi bir isabet kaydedemedi.
55Alınan isabetlerin savaşma yeteneğine etkisi olmamasına rağmen Averof’un ilk
muharebenin aksine atışlarında yüksek isabet yüzdesi sağlaması komuta kademesini tedbir
almaya sevk etti. Bu rota ile devam edilirse Averof avantajlı konuma gelecekti.552 Osmanlı
Donanma Komutan Vekili saat 12.06’da aksi rotaya dönme emri verdi.553 Böylece Averof
geride kalacak ve gemiler yorgun sancak topları yerine iskele toplarını devreye sokacaktı.
Dönüş esnasında Barbaros orta taretine bir mermi isabeti aldı, topta görevli tüm personel
şehit olurken top kullanılmaz duruma geldi. Osmanlı donanması yıldız rotasına 14 mil ile
seyre başladı. Bu manevra sayesinde Averof geride kalmış ve mesafe 6 bin metreden 9 bin
metreye çıkmıştı.
554
Saat 12.10’da kuzeye seyreden Osmanlı donanması pruva nizamında Mecidiye,
Mesudiye, Turgutreis ve Barbaros sırasıyla seyrediyordu. Rota 045, sürat 14 mildi. Dönüş
esnasında iki donanma arasında mesafe açılmış ve 11 bin metreye çıkmıştı. Averof bu
mesafeden 033 kerterizine 20 mil sürat ile Osmanlı donanmasını takip ediyordu. Eski
Yunan zırhlıları 12 bin metre mesafede kalmışlardı. 12 mil sürat ile takibe katılmalarına
rağmen mesafe açılıyordu. Averof nizamın son gemisi olan Barbaros zırhlısına dört isabet
daha sağladı. Donanma Komutan Vekili çok hırpalanan Barbaros ile Turgutreis’in yer
değiştirmesini saat 12.45’de emretse de verdiği emir alınmadı. Aldığı son isabetler
Barbaros’un süratini 12 mile indirmesine neden oldu. Turgutreis durumu fark ederek sürat
düşse de Mecidiye ve Mesudiye 14 mil süratle yoluna devam etti. Sonunda Barbaros ve
Turgutreis saat 12.53’de yer değiştirme manevrasına başladı. Averof bu sefer de atışını
Turgutreis üzerinde yoğunlaştırdı ve iki isabet sağladı. Saat 13.12’de bu ana kadar hep
iskele toplarını kullanan Averof sancak toplarını kullanmak için manevraya başladı.
13.33’de Albay Ramiz Bey, Mesudiye ve Mecidiye’ye Barbaros’un iskele baş
omuzluğunda mevki almalarını emretti. Yapılan bu değişiklikle Averof iki ateş arasında
kalınca Osmanlı nizamının tekrar sancak tarafına geçerek iskele toplarıyla Turgutreis’i ateş
altında tutmaya devam etti ve isabet de sağladı. Turgutreis’in aldığı isabetler sonucu iki
10,5 cm’lik topu kullanılamaz duruma gelmiş olsa da harekâta devam edebiliyordu.555
Saat 14.07’de Turgutreis’ten atılan bir adet 28 cm’lik mermi Averof’un baş tarafına
isabet etti. Geminin hastane ve subay kamaralarının bulunduğu bölmeleri harap ederek baş
üstünde yangın çıkardı. Yangınla mücadelenin zorluğuna bir de Bozcaada’ya yaklaşmak
eklenince Averof tekrar Osmanlı nizamının iskele tarafına geçti. Osmanlı donanması saat
14.30’da tamamen boğaz yaklaşma rotasına dönünce müstahkem mevki toplarının
menziline girmek istemeyen Averof takibi keserek rotasını Mondros Limanı’na çevirdi.556
Osmanlı donanması da 14.50’de ateşi tamamen kesti. Saat 14.55’de Barbaros nizamın
başına geçti. 15.51’te sürat 8 mile indirildi ve Nara Limanı’na dönüş emri verildİ
Donanma gemileri saat 17.42’de Nara Limanı önlerine 14 kulaç derinliğe demirledi.557
Osmanlı donanması bu muharebede çeşitli çapta 1.136 adet mermi sarf etti.558 Savaşta
gemilerin yaptıkları atışlar değerlendirildiğinde görülmüştür ki İmroz Deniz
Muharebesi’nde Osmanlı donanması lehine olan isabet oranı bu savaşta Yunan donanması
lehine dönmüştü. Bunun sebebi olarak Yunan donanmasının İngiliz denizci personelini
özellikle Averof’ta kullanması gösterilmişti.559 İmroz Deniz Muharebesi’nde 3500 metre
mesafeden bile başarısız atışlar yapan Averof’un Mondros Deniz Muharebesi’nde 9000
metre mesafeden isabet kaydetmesi nedeniyle bu iddianın gerçek olabileceği
değerlendirilmektedir. İngiliz Amiral Mc. Keer bu muharebede Averof zırhlısında
bulunarak muharebeyi yönettiğini 15 Ekim 1928 tarihli Times Gazetesine gönderdiği
makalede ‘’1903’te Türkiye’de Deniz Ataşesi ve 1913 Türk-Yunan Harbinde Yunan
Donanması Başkomutanlığında bulunmuş bir İngiliz amirali sıfatı ile ben…’’ diye yazmış,
bu iddia Yunanistan tarafından tekzip edilmemiştir.560
Barbaros’un 31, Turgutreis’in 25 isabet aldığı muharebede561 donanmanın savaştaki
toplam kaybı 41 şehit ve 114 yaralı olmuştur.562 Yaralılar limana döner dönmez
gemilerden tahliye edilerek Reşit Paşa hastane gemisi ile İstanbul’a gönderilirken, şehitler
19 Ocak 1913 günü Nara Limanı’na defnedilmiştir.
563 Sonuçta Amiral Pavlo Kondoriyotis
komutasındaki Yunan donanması 18 Ocak 1913 tarihinde tüm gücüyle boğaz dışına çıkan
Osmanlı donanmasını boğaza geri çekilmeye mecbur bırakmıştır.
564
Donanma Komutan Vekili muharebe sonrası Başkomutanlık Vekâletine gönderdiği
raporda donanmanın halini ve ihtiyaçlarını sık sık bildirdiğini, buna rağmen harekât için
verilen emre bir asker olarak itaat ettiğini, icra edilen harekât sonucunda önemli sayıda
şehit verildiği ve başta Barbaros ve Turgutreis zırhlıları olmak üzere gemilerimizde büyük
hasarlar olduğunu belirtti. Bunlara sebep olanların hesap vermesinin gerektiğini de
raporunun sonuna ekledi.565Başkomutan bu rapora verdiği 19 Ocak 1913 tarihli cevabında göstermiş olduğu
cesaret ve fedakârlıktan dolayı donanma personelini tebrik ettikten sonra şikâyet edilen
şehit sayısının kara muharebelerinde düşmanla yaşanan en basit temaslarda ortaya çıkan
sayıdan bile az olması itibariyle askerliğin doğasından sayılması gerektiğini belirtti.
Devamında donanmadaki hasarın da normal karşılanması gerektiği, vatan suları düşman
gemileri tarafından kirletilirken onurlu her denizcinin düşman donanmasını batırmak ya da
sonuna kadar savaşarak sancağının şerefini korumakla görevli olduğunun altını çizdi.566
Telgraf metni aşağıdadır.
Mondros muharebesinde Donanma zabitan ve efradının milli namusu cesaretleriyle
düşmana göstermiş olmalarından dolayı onlara candan memnuniyetimi beyan ederim.
Ancak uğranılan zayiat ve haşarat üzerine gösterdiğiniz telaşa ve öteye beriye mesuliyet
atfetmenize teessürlerimi bildiririm. Verilen zayiat bir piyade bölüğünün adi bir
muharebede devamlı verdiği zayiat derecesinden hafiftir. Gemilerdeki hasara gelince, bu da
bir emri tabidir. Milletler donanmalarını havuzlarda saklamak için vücuda getirmezler. Her
hamiyetli donanmaya düşen yüksek bir vazife vardır ki o da düşman düşman donanmasını
batırmak yahut kendi batarak bayrağının şan ve şerefini kurtarmak ve millete karşı borcunu
ödemektir. Binaenaleyh, size emrediyorum. Donanmayı hazırlayınız ve düşman
donanmasını arayıp batırınız. Eğer bunu yapamazsanız namuskarane kendiniz batınız.567
Muharebe raporundan sonra Başkomutan Vekili, Albay Ramiz Bey’in Donanma
Komutan Vekilliğini yürütemeyeceğine karar verdi ve 23 Ocak 1913 tarihinde Sadarete
yazdığı yazı ile görevden alınmasını ve yerine Albay Sermet Bey’in atanmasını istedi.
Ancak o gün yapılan hükümet darbesi kararın ertelenmesine neden oldu. Donanma
Komutan Vekili 24 Ocak 1913 günü Başkomutanlığa gönderdiği yeni raporunda
İstanbul’da yapılan değerlendirmelerde bile Yunan donanmasının üstünlüğü kabul
edilmekle birlikte yine de kendisinin donanma ile birkaç defa boğazdan çıkarak muharebe
ettiğini, gelinen noktada gemilerin durumları hakkında detaylı bilgi vererek bundan sonra
ancak kara tahkimatlarına destek görevi yapılabileceğini bildirdi.568 Rapor İstanbul’a
ulaştığında dönemin Erkan-ı Harbiye Reisi Ahmet İzzet Paşa, Donanma Komutan Vekili
Albay Ramiz Bey için şu yorumda bulunacaktı:
Donanma korkaklık ve kötü idaresi yüzünden çap ve sayıca toplarımızın hayli altında olan
düşman topçusu önünde kaçmaktan ve yenilmekten mahcup ve müteessir olacağına, verdiği
raporun sonunda şehitlerin kanından kimin sorumlu olacağını ima ile soruyordu. Anlaşılan bu
zatlar askerliği tehlike ve zahmetlerini hiç düşünmeden yalnız nimetleri için mesleğe
girmişler.
569Başkomutanlık Vekâleti, Donanma Komutan Vekilini 27 Ocak 1913 günü
İstanbul’a çağırdı ve görevi Turgutreis Komutanı Yb. Kasımpaşalı İsmail Ahmet Bey’e
devretmesini istedi. Turgutreis Komutanı gemilerin onarımlarının baştan savma yapıldığını
belirterek görevi kabul etmeyince Albay Ramiz Bey, Albay Tahir Bey’in ikinci defa
Donanma Komutan Vekili olarak atanarak Çanakkale’ye geldiği 4 Şubat 1913 gününe
kadar görevinin başında kaldı. Albay Tahir Bey 4 Şubat saat 07.30’da Kütahya torpidobotu
ile geldi ve üç saat gibi kısa bir sürede görevi teslim aldı. Albay Ramiz Bey aynı
torpidobot ile saat 10.30’da İstanbul’a hareket etti.570
Kroki 3.3. Mondros Deniz Savaşı57
3.8. Şubat-Nisan 1913 Aylarındaki Harekâtlar
Yeni Donanma Komutan Vekili 6 Şubat’ta Başkomutanlık Vekâletine donanma
hakkında detaylı rapor gönderdi. Raporunda Barbaros ve Turgutreis’te birer büyük topun
çalışabilir durumda olduğunu, onların da namlularındaki aşınma nedeniyle atışlarında
istikrar vaat etmediklerini, Mesudiye’nin toplarından tamamen ümit kesildiğini,
Hamidiye’nin hatalı bir fikirle Akdeniz’e gönderildiğini bildiriyordu. Raporuna donanmanın bu haliyle boğazdan çıkış için değil ancak Marmara Denizi’nde ordu
yanlarına kısmi destek sağlamak maksadıyla kullanılabileceğini de ekledi.
572
İstanbul’da Bulgarların Dedeağaç üzerinden ikmal aldıkları istihbaratının alınması
üzerine Başkomutanlık Vekâleti, Donanma Komutan Vekiline Ege Denizi’ne çıkarak
faaliyete engel olmasını emretti. Bu faaliyet aynı zamanda Yunanlıların dikkatini bölgeye
çekerek Hamidiye üzerindeki baskıyı hafifletmeyi de amaçlıyordu. Donanma Komutan
Vekili görevi 20 Şubat 1913 tarihinde Filotilla Komodoru Yarbay Rıfat Bey’e verdi.
Komodor emrinde Mecidiye, Berk-i Satvet, Gayret-i Vataniye, Muavenet-i Milliye,
Yarhisar, Demirhisar ve Hamidabat olduğu halde 22 Şubat sabahı saat 06.45’te Nara
Limanı’ndan avara ederek saat 08.00’da Hellas Burnu önlerine gelerek durdu. Emrindeki
gemilerden Muavenet-i Milliye muhribini Saroz-İmroz arasını gözetlemeye gönderdi. Saat
09.00’da Donanma Komutan Vekilinden aldığı emir üzerine Karanlık Liman’a geçti ve
12.00’a kadar burada bekledikten sonra Nara Limanı’na döndü.573
2 Mart 1913 tarihinde Yunan Yeraks muhribi Bozcaada’nın lodos kıyılarında
karaya oturdu. Hava şartlarının kötülüğünden dolayı kurtarma işlemi muhripler tarafından
yapılamayınca 8 Mart günü Averof zırhlısı ve Esparia vapuru bölgeye gelerek Yeraks’ı
kaza yerinden kurtardı. Bu işlem devam ederken yakınlardan geçen ticaret gemileri
Averof’u görmüş ancak hareketsiz durmasına anlam verememişti. Başkomutanlık Vekâleti
bu haberleri Averof’un karaya oturduğu şeklinde yorumlayınca donanmaya yeni bir
harekât emri verdi. Görev Mecidiye Komutanı Bnb. Küçükmustafapaşalı Mustafa Adil
Bey’e verildi. Görev kuvveti Mecidiye, Berk-i Satvet, Gayret-i Vataniye, Muavenet-i
Milliye, Yarhisar, Demirhisar gemilerinden oluşuyordu ve 8 Mart sabahı saat 06.30’da
Nara Limanı’ndan hareket etti. Gemiler saat 07.55’te Hellas Burnu’na ulaştılar. Plan gereği
Mecidiye destek için boğaz ağzında beklerken Muavenet-i Milliye Saroz körfezini, Gayreti Vataniye ve Yarhisar Bozcaada civarını, Berk-i Satvet ise İmroz Adası civarını keşfe
çıkacaktı. Keşif seyirlerinde sadece Berk-i Satvet bölgesinde düşman ile temas sağladı.
Önce saat 09.35’te iki muhrip ile sonra 09.45’de Yunan ana kuvveti ile karşılaştı. Üstün
düşman kuvveti karşısında boğazın 15 mil açığında tek başına yakalanan Berk-i Satvet süratle Mecidiye’nin yanına döndü. Yunan ana kuvveti de Bozcaada istikametine
ilerleyince aralarında bir muharebe olmadı.574
9 Mart günü keşif harekâtına kömür ikmaline giden Muavenet-i Milliye ve Gayret-i
Vataniye muhripleri olmadan devam edildi. Yarhisar saat 10.45’de İmroz Adası güneyinde
bir düşman muhribi rapor etti. Tam bu rotaya dönecekken Berk-i Satvet Mondros
Limanı’ndan hareket eden iki muhrip eşliğinde iki ticaret gemisinin geldiği haberini
getirince bu gemileri arama seyrine başlandı. Gemilerle ilk teması Berk-i Satvet sağladı,
açtığı ateşe Yunan muhripleri tarafından karşılık verildi. Mecidiye bölgeye ulaştığında
attığı tek bir 15 cm’lik mermi ile iki Yunan muhribi ve ticaret gemilerinden birini kaçırdı.
Diğer ticaret gemisi hareketsiz kalınca Berk-i Satvet gemiye vasıtasıyla heyet göndererek
kontrol etti. Bulgar ordusuna erzak taşıdığına kanaat getirdiği Fransız bayraklı Henry isimli
gemiye el koyarak Yarhisar muhribinin refakatinde Çanakkale’ye gönderdi. Görev kuvveti
akşamüzeri saat 16.00’da Nara Limanı’na döndü.575
1913 yılı Şubat ve Mart aylarındaki
harekâtlarda görüldü ki Osmanlı donanmasının atık Ege Denizi’ne tüm gücüyle çıkarak
Yunan donanmasını aramaya niyeti yoktu. Osmanlı donanması bahse konu denizde savaşın
sonuna kadar kısa süreli ve özellikle gündüzleri icra edilen keşif harekâtları ile yetindi.
Bunula beraber savaş başındaki hedeflerine ulaşan ve iki defa karşılaştığı Osmanlı
donanmasına karşı üstünlük sağlamış olan Yunan donanması da yeni arayışlar içine
girmekten kaçındı.
3.9. Hamidiye Akın Harekâtı
13 Ocak 1913 günü Sivrihisar torpidobotu Seddülbahir önünde düşman muhripleri
tarafından taciz edilince Mecidiye bölgeye gönderildi. Boğazdan çıktığında karşısında
Averof’u buldu, derhal boğaz tahkimatlarının korunmasına sığındı. Bu olay Averof’un
tekrar harekât sahasına döndüğünün kesin kanıtı oldu. Hamidiye Komutanı Yüzbaşı Rauf
Bey, Donanma Komutan Vekili’ne Yunan deniz yollarının ve ikmal noktalarının tehdit
edilmesi halinde Averof zırhlısının buraların güvenliğini yeniden sağlamak için boğaz
önünden uzaklaşmak zorunda kalacağı hakkındaki fikrini iletti. Eğer kendisine müsaade
edilirse boğazdan çıkarak bu görevi icra edebileceğini, peşine Averof takıldıktan sonra
zayıflayan Yunan donanmasının imhasının da bu sayede mümkün olabileceğini bildirdi.576
Ege Denizi hâkimiyetini almaya odaklanan Donanma Komutan Vekili sonuçta aynı
amaca hizmet edecek olan bu projeyi uygun buldu. Başkomutan Vekili’nin onayı
alındıktan sonra harp meclisi toplandı ve harekâtın esasları belirlendi. Yapılan plana göre
Hamidiye gündüz boğaz ağzına gelecek, burada güvertesinde sahte bir yangın çıkarıp
düşmanı yanılttıktan sonra gece karanlığından istifade ile Ege Denizi’ne açılacaktı.
Boğazdan çıktıktan sonra İmroz Adası kuzeyinden geçecek Şira (Syeos) Adası’nı
bombalayacak, rast geldiği düşman gemilerine taarruz edecek, Averof’u üzerine çektikten
sonra gece vakti karanlıktan faydalanarak İzmir Limanı’na gidecekti. Burası daha sonra
Midilli Adası’na sevk edilmesi düşünülen birliğe destek olunabilmesi için seçilmişti.
İzmir’e dönmek mümkün olmazsa Brendizi ve İskenderiye gibi tarafsız limanlara
sığınılacaktı. Telsiz muhaberelerinde kod adı olarak ‘‘Fox’’ kullanılacak, muhaberelerde
İzmir Limanı’ndan Marmaris olarak bahsedilecek, Brendizi ile İskenderiye’nin
koordinatları ters verilecekti. Ancak Averof zırhlısı Hamidiye’nin peşinden gitmeye gerek
görmezse ne yapılacağı düşünülmemişti.577
Resim 3.5. Hamidiye Kruvazörü57
Hamidiye 11 ve 12 Ocak günlerinde kömür ve diğer ikmal malzemelerinin
transferini tamamladı, Başkomutanlık Vekâleti tarafından Akın Harekâtı için
görevlendirildiği aynı gün Yüzbaşı Rauf Bey’e resmen tebliğ edildi. Boğazdan çıkış yapacakmış görüntüsü vermek için Hamidiye’ye Mecidiye, Yarhisar ve Basra eşlik
edecekti. 13 Ocak günü hareket edildiyse de yoğun kar yağışı nedeniyle emniyetli seyir
mesafesi sağlanamadığından dolayı saat 18.55’te Kösetabya önüne demirlenerek saat
20.30’da harekâtın ertesi güne bırakıldığı Mecidiye’ye ve Donanma Komutan Vekili’ne
bildirildi.
579
14 Ocak sabahı saat 07.15’te hareket eden Mecidiye, Hamidiye, Yarhisar ve Basra
09.50’de boğazdan çıktı. Bir saat kadar seyrettikten sonra saat 11.00’da yeniden boğaza
girildi. Hellas Burnu önlerinde Hamidiye önceden planlandığı şekilde baş üstünde yangın
çıkardı ve bunun boğaz ağzında devriye görevi yapan Yunan muhripleri tarafından
görülmesini sağladıktan sonra Erenköy önlerinde Mecidiye üzerine bağladı. Saat 15.45’te
Mecidiye, Basra ve Yarhisar yeniden boğazdan çıkarak kısa bir süre devriye görevi icra
ettikten sonra geri dönerek 17.45’te Nara Limanı önlerine demirledi. 580
Hamidiye, Mecidiye ile öğlenki buluşması esnasında çıkardığı aldatma yangınını
söndürdü. Düşmanın yangını görüp Hamidiye’nin hareketten sakıt kaldığına inanması için
boğazdan ikinci kez çıkılırken Hamidiye gruba katılmadı. Akşam saatlerine doğru
Hamidiye Komutanı Yzb. Rauf Bey hazırlıkların tamamlandığına karar vererek saat
18.00’da hareket etti. 18.40’da Hellas Burnu’nu bordalayarak Ege Denizi’ne açıldı.
Rotasını Küçük Kemikli Burnu’na vererek tam yol ilerlemeye başlasa da aldığı CardiffEreğli karışımı kömürün aşırı duman çıkarmasından dolayı hızını 15 mile indirerek yoluna
devam etti. Saat 19.45’te Küçük Kemikli Burnu 1 mil mesafeden bordalandı ve rota
20.30’da 325 kerterizine çevrildi. Saat 21.35’te Meriç Nehri ağzından lodos istikametinde
5 mil mesafede rotasını 264 kerterizine aldı. Saat 23.40’da Karaağaç’ın 20 mil güneyinde
iken 218 kerterizine döndü. 15 Ocak saat 01.00’da Limni Adasının Murtzeplalas
Burnu’nun 22 mil kuzeyinde bulunduğu sırada rotası 264° idi. Saat 02.30’da Aynaroz
yarımadasının doğu kıyısında bulunan Tıkata Koyu önlerine geldi. Bu noktadan sonra yeni
rotası 164 kerterizi oldu. Saat 06.45’de İşkiroz (Skyrus) Feneri bordalandı.581
Saat 11.25’de Mikoni Boğazı’ndan geçti. Harekâta başladığından beri 263 mil
mesafe kat etmişti. Saat 12.05’de Şira adası önüne geldi. Liman Reisi’ne gemiye
gelmesini, mendirek içindeki gemilere de limanı terk etmeleri işaret ile bildirildi. Şira (Hermapolis) Sporat Adalarının en yoğun ticaret merkeziydi. Ayrıca limanda mühimmat
tesisleri ve gemilerin onarımı için bir de fabrika vardı. Kakamasti ve Phokio burunları
arasında barut ve dinamit depolarının yerleri ayrıntılı olarak tespit edilmişti. Limanda
Makedonya yardımcı kruvazörü ve Alexandra isimli bir İngiliz ticaret gemisi
bulunmaktaydı.582 4 adet 12 cm, 2 adet 7,5 cm top ve 2 adet maxim silahı taşıyan
Makedonya yardımcı kruvazöründe 20 subay 243 erbaş ve er bulunuyordu. Hamidiye
ticaret gemileri limanı terk edene kadar boşa beklememek için Gaydaros ve Aspro
adacıkları arasından geçerek saat 12.23’te sahilde bulunan baruthane ve dinamit
fabrikasına ateş açtı. 2.800 metre mesafeden 21 adet 12 cm’lik ve 5 adet 4,7 cm’lik atış
yaptıktan sonra fabrika ve depolardan birini imha ederek Şira Liman ağzına geri döndü.
Alexandra limanı terk işaretine uymamıştı. Toplarının atışa hazırlandığı gözle seçilebilen
Makedonya yardımcı kruvazörü ise dalgakıranın içine girmeye çalışıyordu. İngiliz gemisi
son ihtar olarak bir adet 4,7 cm top atılması üzerine limanı terk etti.583
Hamidiye saat 12.50’de Makedonya yardımcı kruvazörü üzerine 2.900 metre
mesafeden ateşe başladı. 35 dakikada 23 adet 12 cm’lik, 8 adet 4,7 cm’lik mermi attı.
Atışlarından üçü elektrik fabrikasına, telgrafhane ve sivil bir binaya isabet etmesine
rağmen diğerlerinin tamamı Makedonya yardımcı kruvazörü üzerinde patladı. Makedonya
Komutanı gemiyi terk emri verdi ve gemi derinliklerin yetersiz olduğu liman içinde battı.
Daha sonra kurtarılıp yüzdürülecek olsa da o gün aldığı hasarlar önemliydi. Bombardıman
esnasında kasabada sadece 1 ölü 2 yaralı vardı. Bu rakamlar Hamidiye’nin bombardımanda
gösterdiği hassasiyetin eseriydi. Hamidiye saat 13.24’te Şira Adası’ndan ayrıldı. Düşmana
Anadolu kıyılarına gidiyor izlenimi vermek için 117 rotasında 27 mil devam ettikten sonra
saat 15.33’te Denesa ve Naksos adaları arasına yol verdi. Pars ve Asmargas adaları
arasındaki kanaldan geçerek saat 16.50’de Amargos Adası’nın Kalotari Burnu’nun 3 mil
lodos istikametinde 154 rotasına döndü. Astropolya ile Anaphi adaları arasından geçerek
saat 22.30’da Girit doğusundaki Sidero burnunun 15 mil açığında yeni rotası 180 kerterizi
oldu.
584
Hamidiye’nin maksadı Girit’i dolaşıp Yunan denizine girerek bu sulardaki gambot
filotillasına hücum etmek ve sonra Sazan Adası’ndaki harekât üssünü tahrip etmekti. 16
Ocak 1913 saat 04.22’de Girit’in keşişleme (135°) kıyısına yakın Koka Adası’nın 28 mil kıble (180°) istikametine geldiği zaman 277 kerterizine seyre başladı. Saat 07.45’de
Gaydaros Adası’nın takriben 20 mil kadar kıblesinde bulunduğu sırada bu adaya seyreden
3 muhrip gördü. Temas olmaması için 135 rotasına dönerek azami süratle uzaklaştı. Yunan
askeri yetkilileri Şira bombardımanını haber alınca Hamidiye’nin sonraki hedefinin Pire
Limanı olacağını değerlendirerek bu sahillerin tahkim edilmesini hükümete teklif etti.
Yunan hükümeti bu teklifi reddetti. Hamidiye’yi Averof’la takibe çıkması bizzat Amiral
Kondoriyotis’e emredildi. Fakat durum muhakemesini iyi yapan amiral kendisi boğaz
önünden ayrılmak yerine Sakız ve İpsara geçitlerini tutmak için 4 muhrip gönderdi. Bunlar
Hamidiye’nin gördüğü ve ilk mesajında belirttiği muhripler olabilirdi. Yunan muhriplerini
görünce Hamidiye Adriyatik Denizi’ne gitmekten vazgeçti. Kömür kapasitesi 720 ton olan
Hamidiye mevcudun 275 tonunu yaktığından dolayı ile bu harekâtı yapması mümkün
değildi. Hamidiye 16 Ocak gece yarısına kadar İskenderiye rotasında seyretti. Daha sonra
Beyrut’a gitmek üzere 069 rotasına döndü. 18 Ocak saat 03.25’te Beyrut önüne geldi.
6.39’da limana demirledi. Limanda yapılan kontrollerde gemide 285 ton kömür kaldığı
görüldü.585
Toplamda 796 mil mesafe kat edilmişti. Beyrut Limanı’na daha yeni demir atılmıştı
ki Port Said istikametinden yüksek süratle gelmekte olan iki direkli üç bacalı bir kruvazör
rapor edildi. Averof olma ihtimali vardı. Harekâta çıkarken geminin baş ırgatı arızalıydı, el
ile de demir almak çok uzun sürecekti.586 Bu yüzden demir üzerinde yakalanmamak için
fundo edilmiş olan iskele demirini şamandırasından ayırarak 17 mil süratle 010 rotasına
hareket etti. Ağır ağır rotasını iskeleye alan gemi saat 07.28’de 355 rotasına yönelerek
süratini 21 mile çıkardı. Averof olarak değerlendirdiği gemi tarafından saat 08.37’ye kadar
takip edildikten sonra sisten faydalanarak izini kaybettirdi. Saat 10.00’da süratini 15 mile
düşürerek 215 rotası ile Port Said’e geri intikale geçildi. Dördüncü bacası fark edilemeyen
bu geminin Alman Breslav zırhlısı olduğu 22 Ocak tarihinde öğrenilecekti. Breslav
zırhlısını Averof zannedilerek yapılan seyir neticesinde Hamidiye’nin ambarlarında 140
ton kömürü kaldı. Süratle kömür ikmaline başlandı. 20 Ocak saat 02.00 itibari ile aldığı
kömür 360 tona ulaştı. Port Said’den saat 07.00’da kılavuz kaptan eşliğinde avara ederek
saat 20.02’de Süveyş Kanalı’nda 4 kulaç derinliğe demirledi.587 Makinesindeki arızayı
sebep gösterip burada beş gün kalmak için izin aldı. 25 Ocak saat 16.00’da limanda kalma süresi dolduğundan Süveyş’ten hareket ederek saat 17.40’ta Resulhat ile Kaduttavila
arasındaki koya girerek demirledi.588
İstanbul ile haberleşmek maksadıyla 30 Ocak günü Akabe Körfezi ağzındaki
Senafie Adası’na gitti. Port Said telgraf istasyonu ile haberleşmeyi sağlayamayınca 31
Ocak’ta Medine’ye bağlı Müveylih’e demirledi. 1 Şubat’ta Diba’ya geçildi. Son iki
limanda da İstanbul ile haberleşme imkânı bulamadı.589 Yiyecek malzemesi ikmali
yapmak, İstanbul ile irtibat sağlayabilecek telsiz istasyonu bulmak ve makinelerindeki ufak
tefek arızaları onarmak için 3 Şubat saat 10.43’de Cidde’ye demirleyerek durumunu 4
Şubat’ta Başkomutanlık Vekâletine rapor etti.590
Başkomutanlık 26 Ocak’ta Hamidiye’nin Akdeniz’e geçmesinin tehlikeli olup
olmadığını, tehlikeli değilse geri dönerek donanmaya katılması ya da Arnavutluk kıyılarına
karşı bir taarruz yapması fikirlerinden hangisinin mümkün olduğunu Bahriye
Nezareti’nden sormuştu. Bahriye Nezareti de 27 Ocak’ta verdiği cevapta Hamidiye’nin
harekâtı hakkında anlık bilgisinin olmadığını bildirmiş, Akdeniz’e çıkmasında tehlike
bulunsa da Averof onarımda olduğundan donanmaya katılması ya da İzmir’e gitmesi
seçeneklerinden birine Hamidiye Komutanı tarafından karar verilmesi gerektiği ve
Arnavutluk kıyılarına yapılacak taarruzun yalnız başına bir faydası olmayacağından dolayı
vazgeçilmesini önermişti. Hamidiye’nin Cidde’den aldığı 320 ton kömür ile mevcudu 651
tona çıkmıştı. 6 Şubat saat 17.00’de Cidde’den hareketle 9 Şubat saat 01.00’de Süveyş’e
geldi. 10.15’te kanala girdi. 10 Şubat saat 01.30’da Akdeniz’e açıldı. Amacı Yanya ve
Arnavutluk kıyılarını abluka eden Yunan gambot filosuna taarruz etmekti. Bunu başarırsa
düşman bu bölgeye ya boğaz önünden gemi gönderecek ve Osmanlı donanmasını
rahatlatacak ya da Yunan denizi hâkimiyeti Hamidiye’de kalacaktı. 11 Şubat öğleye kadar
480 mil gitti. Bulunduğu nokta 33° 55’ 00’’ Kuzey – 24° 10’ 00’’ Doğu mevkii olup
Girit’in güney kıyılarındaki Gayduri fenerinin 53 mil güneyi idi. 12 Şubat saat 23.00’de
281 ton kömürün kaldığı hesap edildi. 13 Şubat sabahı Otranto boğazına girildi. Hamidiye
Komutanı hava şartları müsaade ederse Sazan Adası’na baskın yapmayı planlamıştı. 13
Şubat gece yarısından 14 Şubat sabahına kadar Korantı adacığı ile İskalamberi Burnu arasında travers çekerek zaman geçirdi. 14 Şubat saat 04.00’te buradan hareketle 07.30’da
Malta’nın Valetta Limanına girdi. 160 ton kömürü kalmıştı.591
Limanda bulunan İngiliz donanmasına ait gemileri topla selamladı, aynı şekilde de
selamlandı. İngiliz gemisindeki genç subaylar Hamidiye’yi ziyaret ettiler.592 Böylece
Malta’ya gelişi hemen etrafa yayıldı. Yunan Bahriye Nezareti, Abluka Müfrezesi Komutanı
Yarbay Yorganda’ya tüm gemilerle Preveze’ye çekilmesini ve Donanma Komutanı Amiral
Kondoriyotis’e de Aetos, Lonki ve Aspis muhriplerini Preveze’ye göndermesini emretti.
Üç muhrip ancak 18 Şubat’ta Mondros’tan kalkıp 20 Şubat’ta Korfu’ya varabildiğinden beş
gün abluka kaldırılmış oldu. Başkomutanlık Vekâleti boğazdan çıkış harekâtı yapılarak
Hamidiye’ye bilgi verilmesini 15 Şubat’ta Donanma Komutan Vekili’ne bildirdi. Donanma
Komutan Vekili ise Başkomutanlık Vekâleti’ne 15 ve 17 Şubat’ta verdiği cevaplarda
‘‘Hamidiye’yi donanmadan ayırarak münferit harekâta sevk edenler ona bir talimat
vermiştir. Bu hususa dair hiçbir malumatım olmadığından ona ne yolda talimat vereyim’’
dedi. Bu sırada Malta’da bulunan Hamidiye ada valisi tarafından iyi karşılandı. Limanda
üç gün kalarak 480 ton kömür aldı.593
17 Şubat saat 00.30’da şamandıradan avara ederek limandan ayrıldı. Saat 01.14’te
mendirek dışına çıkarak 078 kerterizine döndü. Saat 01.21’de rotasını 098’e, 01.45’te ise
kıbleye çevirdi. Hava ve deniz şartlarından dolayı saat 02.49’da 282 kerterizine dönerek
denizleri baştan almaya mecbur kaldı. Fırtına hafifledikten sonra rotasını saat 07.09’da 323
kerterizine çevirdi. Saat 16.07’de 36° 34’ 30’’ Kuzey – 012° 34’ 00’’ Doğu mevkiinde stop
edildi. 18.16’da 9 mil sürat ile 102 rotasıyla hareket edildi. Saat 20.00’de iskele makinesi
arıza nedeniyle devreden çıkarıldı. Saat 21.10’da yeniden çalıştırılabildi.594
Sicilya ve Malta Adaları arasından geçti. 22 Şubat saat 08.15’te Gazze’ye demirledi.
Malta’dan bu yana 1.400 mil kat etmiş ve ambarlarında 128 ton kömürü kalmıştı.
Gazze’den Bahriye Nezareti’ne donanmanın harekât planları hakkında bilgi isteyen telgrafı
çekti. Aynı gün saat 14.30’da Hayfa’ya hareket etti ve 21.40’da limana ulaştı. Burada
Başkomutanlık Vekâletinden aldığı telgrafta;
Harekâtınızı kolaylaştırmak için donanmadan muhripler zaman zaman boğazdan çıkıyor.
Burada daha büyük bir harekât olmayacaktır. İmkân bulursanız donanmayla birleşiniz.
Değilse harekâtınızda serbestsiniz. Adriyatik harekâtı buraca tercih olunur
deniyordu. Hayfa’dan 23 Şubat’ta 350 ton kömür alan Hamidiye öğle saatlerinde avara
ederek gece Beyrut’a geldi. Hayfa’da iken Yanya’ya cephane ve para götürme görevi
almıştı. Batı Ordusuna ait cephaneyi Saman Deresi ağzındaki iskeleye boşaltacak, parayı
da gelecek memurlara teslim edecekti. Görevi icra edeceği kıyılar Batı ordumuzun
kontrolünde gözükse de bölgedeki durum istikrarlı değildi.595
Teslim alacağı malzeme ve para hazırlanana kadar düşmanı yanıltmak için Ege
Denizi’nin güneydoğusunda bulunmaya karar verildi. Başkomutan Vekâleti tarafından Batı
ordusuna da talimat verildi. Hamidiye 24 Şubat sabaha karşı Beyrut’tan ayrıldı. Bu harekâtı
kolaylaştırmak ve üzerindeki baskıyı azaltabilmek için Donanma Vekâletine de 22 Şubat
tarihinde boğaz dışında harekât icra etme emri verildi.596 Beyrut’tan sonra personeli biraz
olsun dinlendirebilmek maksadıyla Gökova Körfezi’ne hareket etti ve 25 Şubat’ta koya
girdi. Burada kıyıya Avusturya bayrağı resmi çizildiğini gördü. Yüzbaşı Rauf Bey sahile
bir müfreze çıkararak bayrağı sildirdi ve yerine Türk bayrağı çizdirdi. 27 Şubat’ta buradan
hareket edildi.597
Hamidiye 28 Şubat 1913 günü Antalya’da kısa süreli ikmal yaptı. 1 Mart’ta
Başkomutanlık Vekâletinden Draç’ta Sırpların bulunduğu, Yunan ablukasının Draç’a kadar
uzadığı, Avlonya’da bağımsızlık ilan eden Arnavutların sevkiyata engel olmayacakları ve
bin liranın iskeleye gelecek olan Selahattin Bey’e teslim edilmesini, ardından Karadağ
kıyılarının bombardıman edilmesi ve Yunanlılara azami miktarda zarar verilmesini bildiren
telgrafı aldı. 2 Mart 1913’te Trablusşam kuzeyinde Arvat Adası’na gelen Hamidiye burada
yelkenlilerle getirilen 200 ton kömür, 200 sandık cephane ve bin lirayı alarak akşam
Beyrut’a gitti. 3 Mart günü Elbe vapurundan aldığı kömür ile ambar mevcudunu
tamamladı. 5 Mart’ta gelmesi gereken 3 sandık cephaneyi almak için İskenderun Limanı’na
gitti. 6 Mart’ta cephaneyi aldı. Aynı gece Anamur Burnu’nun 28 mil doğusundaki Babadol
Beşparmak adacığındaki limana girdi. Burada Başkomutanlık Vekâletinden Yunanlıların
Saman iskelesini muayene ettiklerini, haftada üç gün Birendizi-Avlonya arasında Yunan
vapurlarının dolaştığını ve bu sırada 4 torpidonun Preveze-Draç arası karakol yaptığını
öğrendi.598
Hamidiye 8 Mart saat 05.03’de Babadol Limanı’ndan hareket ederek 07.50’de
Anamur fenerini 3,4 mil mesafeden bordaladı. 10 Mart saat 14.00’te 345 rotasıyla Yunan
denizine girdi. Adriyatik Denizi güvenliği için bölgede bulunan 4 muhripten Lonki nakliye
gemilerine refakat etmek ve boşalanları Preveze’ye götürmek için Korfo’dan Şingin’e
hareket etmişti. İpsara ve diğerleri Korfo Limanı’nda bulunuyordu. Avlonya bölgesinde
Atina yardımcı kruvazörü karakol görevi icra ediyordu. Hamidiye, Otranto Boğazı’nı gece
geçebilmek için 11 Mart gününü Toronto Körfezi içinde kıyının görüş sahası dışında
geçirmeye karar verdi. 12 Mart gece saat 02.20’de Otranto fenerinin 6 mil açığından geçti.
Saat 07.20’de Leros isminde bir Yunan vapuruna rastladı. Yapılan kontrolde boş olduğu
görülen gemideki yirmi personeli gemiye aldıktan sonra dört mahmuz darbesi ile 40° 54’
00’’ Kuzey – 019° 11’ 00’’ Doğu mevkiinde batırarak saat 08.40’ta yoluna devam etti.
Leros’un kaptanından İpsara zırhlısı ile 4 muhribin Korfu’da bulunduklarını, Yanya’nın
birkaç gün evvel düştüğünü, Şingin Limanı’nda asker nakliyesinin devam ettiğini, Draç’ta
da bir karargâhın bulunduğunu öğrendi. Saat 08.50’de Şingin’den Korfo’ya gitmekte olan
Lonki muhribini gördü. Derhal 331 kerterizine dönerek uzaklaştı. Kruvazörü görüp tanıyan
Lonki durumu telsizle İpsara’ya bildirdi. İpsara ve iki muhrip Hamidiye’yi karşılamak için
Arnavutluk sularına yöneldiler. Hamidiye de bu temas nedeniyle Saman iskelesine cephane
ve para çıkarması tehlikeye girdiğinden düşman gemilerine, nakliyata ve asker
topluluklarına taarruz kararı aldı. Yüksek süratle seyrederek saat 10.40’ta Draç önüne geldi
ve limanın kuzey batısındaki Sırp karargâhını bombardıman etti. 1 adet 15 cm’lik, 17 adet
12 cm’lik ve 5 adet 4,7 cm’lik mermi attı. Saat 10.45’te yüksek süratle Draç’tan Şingin’e
yol verdi. Şingin limanında 8 vapur ve 1 yelkenli vardı. Vapurlara Draç bombardımanı
haber alınınca dış limandan iç limana girmeleri ve batı taraftaki kumsala yüklerini
boşaltmaları emredilmişti.599
Kazanları sönük olan Elpis vapuru hareket edemedi. Zanos Sfenos vapuru iç limana
giren ilk gemi oldu. Telgrafhane önüne baştankara ederek yükünü boşaltmaya başladı.
Biraz sonra Marika da girip onun sancak tarafına baştankara oldu. Ververiyotis iç limana
girebildi ise de iskele bordası dışarıya dönük olmak üzere sığlığa oturmuştu. Zefs vapuru
ise yeni hareket ediyordu. Hamidiye saat 13.15’te Şingin önünde göründü. 3.500 metre
mesafeden ateşe başladı. Telgrafhane önündekiler görünmediği için ateş dış limandaki
Elpis, Zefs, iç limandaki Ververiyotis, Trifelya ve Hırısomalis üzerinde toplanmışt Karadan ateşe karşılık verilmesi üzerine Hamidiye 4.500 metreye çekildi. Zefs birçok
isabet almasına rağmen ateş altında Marika’nın sancağına baştankara olmayı başardı.
Hamidiye’nin limanda yakalayıp taarruz ettiği gemiler ve yükleri aşağıda olduğu gibidir.60
Hamidiye Şingin bombardımanında 100 kadar mermi sarf etti. Saat 13.45’te ateşi
kesti ve 289 rotasıyla Şingin önünden ayrıldı. Saat 16.35’te 212 kerterizine dönerek
22.00’de Adriyatik Denizi’nden çıktı. Gemide 185 ton kömür kalmıştı. Yunan Lonki
muhribi kruvazörümüzü 17 saat önce görmüş olmasına rağmen Hamidiye hiçbir baskı ile
karşılaşmadı. Kömürü bitmek üzere olduğundan İskenderiye’ye gitmeye karar verdi.601
Bombardıman sonucunda ikisi Trifelya’nın makinisti olmak üzere 4 Yunan ölürken
Sırpların toplam kaybı ölü ve yaralı olarak 50 kişiydi.602
Hamidiye’nin ikinci kez Adriyatik sularında görünmesi üzerine seyir emniyetini
kısıtlamak için Yunan adalarındaki fenerler söndürüldü. Nakliyeler için Yunan harp
gemileri görevlendirildi. En önemlisi Sırpların Selanik’ten Adriyatik’e başlattıkları sevkiyat
ertelendi. Kruvazör 16 Mart saat 06.30’da İskenderiye’ye ulaştığında 20 ton kömürü
kalmıştı. İskenderiye’de yetkililere 450 ton kömür ihtiyacı olduğunu bildirdi. Ancak liman
içinde kömür almasına izin verilmedi. 17 Mart gecesinin ilk saatlerinde Mısır kara suları
dışına çıkarak demirledi.603 450 ton kömür ile 900 kg makine yağını burada transfer etti. 17
Mart saat 17.30’da Gazze’ye doğru hareket etti.604
Ağır hava şartları altında 18 Mart saat 17.00’de Gazze’ye ulaştı. Mart ayı ortalarında
bir Sırp tümeni Selanik’ten Şingin’e ve 40 bin Yunan askeri de Preveze’den Selanik’e
naklediliyordu. Nakliyatı himaye için Hamidiye’nin takibinden vazgeçildi. Ege denizinde
Hydra’nın, Yunan denizinde de İpsara’nın gemilere refakati kararlaştırıldı. Gazze’de 3 gün kalan Hamidiye 21 Mart’ta Hayfa’ya hareket etti. Saat 16.00’da Hayfa’ya vardı. Leros
gemisi mürettebatını mahalli hükümete teslim etti. Buradan 420 ton kömür aldı. Hayfa’dan
ayrılan Hamidiye 22 Mart’ta Beyrut’a vardı. Batı ordusu için almış olduğu para ve
cephaneyi geri verdi. Su ve makine yağı transfer etti. Personelin birkaç aydan beri maaş
almadığını 15 ve 12 cm’lik topların cephanesinin kalmadığını, çoktan beri gemi
boyanmadığı için bordalarının harap bir görüntü sergilediğini İstanbul’a arz ederek paranın
Beyrut’a, cephanenin Mersin’e, boyanın da Antalya’ya gönderilmesini arz etti.605
16 Mart’a kadar 8.000 mil yol yapmış olduğundan kazanlarının bakıma
personelinin istirahate ihtiyacı kaçınılmazdı. Başkomutanlık Vekâleti verdiği cevapta
isteklerinin karşılanması için ilgililere emir verildiğini, istirahat ve bakım için Kızıldeniz’e
gitmekte serbest olduğunu Yüzbaşı Rauf Bey’e bildirdi. Gemi 22 Mart saat 23.16’da
Beyrut’tan ayrıldı. Kıbrıs’ın doğusundan geçerek 23 Mart 18.06’da Babadol’un doğusundaki
Kavalyer Limanı’na (Porto Kalyak) demirledi. Üç gün burada kaldı, 26 Mart’ta
Başkomutanlık Vekâletine personelin maneviyatının sağlamlığından ve bir miktar
cephanesi daha bulunduğundan dolayı Kızıldeniz’e geçmeyip harekâta devam edeceğini
bildirdi. Buradan 110 ton kömür aldı. 27 Mart saat 05.50’de limandan ayrıldı. Öğle
saatlerinde Anamur Burnu’nu bordaladı. Saat 14.40’da Antalya Körfezi’ndeki Ilıksu
açıklarında bir yelkenliden 110 ton kömür daha aldı. 28 Mart 07.30’da Alanya’ya vardı.606
Alanya’da Başkomutanlık Vekâletinden 1 zırhlı 3 muhripten oluşan Yunan
filotillasının Hamidiye’yi aramak için Bodrum kanalından geçtiği haberini aldı. Saat
17.15’te avara ederek 20.00’de Manavgat Deresi ağzına demirledi. 29 Mart saat 12.40’ta
demir alıp 15.50’de Antalya Limanı’na vardı. O gün Bahriye Nezaretinden Trablusgarp ve
Tobruk limanlarına uğranılmaması konulu telgrafı aldı. Antalya’ya geldiğinde boya
talebinin Bahriye Levazım Dairesi tarafından gereksiz olarak değerlendirildiği, 35
humbaranın ancak 29 Mart’ta sevk edildiği, maaşların ise Beyrut’a gönderildiğini öğrendi.
Kruvazör 29 Mart saat 18.20’de Girit ve Kıbrıs sularında bir akın yapmak üzere
Antalya’dan ayrıldı. 30 Mart saat 15.40’ta 34° 34’ 00’’ Kuzey – 029° 30’ 00’’ Doğu
mevkiinde Ispondis adında kiremit ve maden suyu taşıyan Yunan gemisine el koydu. 31
Mart’ta yoğun fırtınaya rağmen yoluna devam etti.607
1 Nisan’da Beşparmak Limanı’na 7 kulaç suya demirlendi. El konulan Ispondis
yelkenlisi sahile 330 metre mesafeye demir attırıldı. Teğmen Şemseddin ve Mühendis
Ahmet Efendiler komutasında sekiz er ve 2 adet 3,7 cm’lik top muhafaza maksadıyla
karaya çıkarıldıktan sonra saat 15.05’de limandan ayrılındı. Saat 18.20’de Kavalyer
Limanı’na 11 kulaç suya demirlendi. 2 Nisan’da Anamur Kaymakamlığı’ndan üç harp
gemisinin Anamur Burnu doğusuna doğru seyrettikleri haberini alındı.3 Nisan saat
09.45’te hareket edildi.608 5 Nisan saat 06.15’te Gazze’ye vardı. Şiddetli fırtınadan sahile
gönderilen filikası alabora oldu. 4 er kayboldu, 3 subay ve diğer erler kurtarıldı. 4 erin daha
sonra üçünün cesedi Herbiye Köyü sahilinde bulunarak defnedilecekti. Kruvazörün
Gazze’den ayrılması gerektiği için üç subay ve erler tedavi maksadıyla Yafa’ya nakledildi.
Hamidiye artık seyir yapmakta güçlük çekiyordu. Makine ve kazanlarının onarım
ihtiyacının kaçınılmaz duruma geldiğini telgraf ile Başkomutanlık Vekâletine bildirdi.
Aldığı cevapta iki ay sürecek bakımlar için Cidde’ye gidilmesi emredildi.609
6 Nisan gece yarısı hareket ederek Port Said’e girdi. Buradan tatlı su ihtiyacını
karşıladıktan sonra 7 Nisan saat 08.10’da ileri hareketle kanala girdi. Geceyi İsmailiye’de
geçirdi. 8 Nisan’da Süveyş’e demirledi. 9 Nisan saat 11.22’de buradan hareketle 13
Nisan’da Cidde’ye vardı. Burada 160 ton kömür aldı. 14 Nisan saat 13.20’de Cidde’den
demir alıp 16 Nisan saat 18.20’de Kamaran Limanı’na demirledi. Burada ‘‘Sefinenin seyre
mani tamiratının Kamaran’da icrası ve Fersan, Habal, Halle sahilleri arasında gözlemde
bulunulması’’ konulu emri aldı. Bu kıyılarda bir İngiliz şirketi petrol kaynakları keşfetmiş
ve Seyit İdris’e müracaat ederek arama teşebbüsüne başlamıştı. Hamidiye buna mani olmak
için görevlendirilmişti. Hamidiye’nin Port Said’e geldiği duyulunca Hydra Komutanı
Yarbay Papa Hıristo komutasında Keravnos ve Dokas muhriplerinin de katılımıyla bir
görev kuvveti oluşturuldu. 13 Nisan’da Mondros’tan yola çıkan kuvvet Meis Adası’nı işgal
ettikten sonra 20 Nisan’da Port Said’e vararak kara suları dışında demirledi. Bu birlik
Kızıldeniz’e geçmek için hiçbir teşebbüste bulunmaksızın barış yapılana kadar (30 Mayıs
1913) yanındaki Aliki kömür gemisi ile beraber Port Said önünde bekledi. 610
Hamidiye 16 Nisan’da geldiği Kamaran Limanı’ndan 600 ton kömür aldı ve 23
Nisan saat 06.00’da avara ederek 10.00’da Lahya’ya ulaştı, Seyit İdris ile müzakereleri
yürütecek olan Yemen Valisi Mahmut Nedim Bey ve heyetini alarak 24 Nisan saat 03.30’da hareket etti. Akşam saatlerinde görüşmelerin yapılacağı Habel’e vardı. 26
Nisan’da heyeti geri alarak ayrıldı ve Midi’ye geldi. Midi’den avara ederek 4 Mayıs’ta
Cizan’a geldi. 8 Mayıs’ta Lahya, 9 Mayıs’ta Hudeyde ve 11 Mayıs’ta Kamaran’da
bulundu. 17 Mayıs’ta Lahya’ya geri döndü. Bu sularda yaptığı seyirler onarıma ihtiyacı
olan makinelerini iyice yorduğundan Başkomutanlık Vekâletinden Kamaran’a gitmek için
izin istedi. 10 Haziran’da geldiği Kamaran’dan alt yapı ve teknik imkânların sınırlı
olmasından dolayı 19 Haziran’da Süveyş’e geçti.611
Yüzbaşı Rauf Bey Başkomutanlık Vekâletinden geri dönmek için dört defa izin
istedi. İlki 3 Temmuz, ikincisi 14 Temmuz tarihlidir ki bu ikinci talebine gerekirse
savaşarak gelmek istediğini eklemişti. 13 Ağustos’ta yaptığı üçüncü teklifi kabul
edilmeyecekse görevden affedilmesini isteyen Yüzbaşı Rauf Bey’in en son 19 Ağustos’ta
yaptığı talep kabul gördü.612 Bahriye Nezareti tarafından Yunanlılarla kesin barış
imzalanmadığı için taarruz riski altında bulunulduğu hatırlatılarak emniyetli şekilde intikal
etmek kaydıyla hareketlerinde serbest olduğu cevabı verildi. 21 Ağustos’ta Süveyş’ten
hareket ederek Port Said’e geçti ve kömür ikmali yaptı. 22 Ağustos’ta buradan ayrılarak 23
Ağustos’ta Gazze’ye ulaştı. 25 Ağustos saat 13.20’de makine arızası nedeniyle hızı 5,5
mile düştü. Onarılmadan Çanakkale’ye gitmesi mümkün görülmediğinden İzmir’e sapma
verildi. 26 Ağustos saat 09.25’te İzmir’e varıldı ve 9,5 kulaç derinliğe demirlendi. 28
Ağustos’ta Başkomutan Vekili Ahmet İzzet Paşa’dan tebrik telgrafı aldı. Arızasının
onarımı hitamında 5 Eylül’de İzmir’den hareketle 6 Eylül’de Çanakkale Boğazı’na girdi.613
Saat 06.42’de donanma adına Berk-i Satvet Hamidiye’yi karşıladı. Boğaz sularında
ilerlerken kale surlarına çıkarılan askerler tarafından ‘‘Padişahım çok yaşa!’’ nidalarıyla
selamlandı ve gemide çimariva yerlerindeki personel tarafından aynen karşılık verildi. Saat
08.30’da Çanakkale merkez önlerinde halk sevgi gösterilerinde bulundu. 08.58’de
Mecidiye kruvazörünün kuzeyine 15 kulaç derinliğe demirledi. Donanma Komutan Vekili
13 pare top atışı ile selamlandı. Turgutreis zırhlısı vekâleten selama karşılık verdi. Saat
14.33’de İstanbul’a hareket edildi. 7 Ağustos sabahı saat 07.40’ta Yeşilköy önlerine
geldiğinde Şirketi Hayriye vapurları ve bazı donanma gemileri tarafından karşılandı. Saat
08.07’de Bahriye Nazırı Çürüksulu Mahmut Paşa, bazı bakanlar, İstanbul Belediye Başkan
Vekili ve Donanma Cemiyeti Başkanı gemiye gelerek başta gemi komutanı Yzb. Rauf Bey olmak üzere personeli tebrik etti. Saat 10.09’da Dolmabahçe önüne gelinerek padişah 21
pare top atışı ile selamlandı. Padişahın Ertuğrul yatı ile hareketini takiben Moda Deniz
Yarışlarına iştirak edildi. Hamidiye 8 Eylül 1913 sabahı Haliç Tersanesi önlerindeki
şamandıraya bağladı. Böylece 7 ay 24 gün süren Akın Harekâtı sona ermiş oldu. Harekât
boyunca Gazze’de Filika kazasında dört, Port Said Hastanesinde tifodan bir ve Şam
Hastanesinde zatürreden iki olmak üzere toplamda 7 şehit verildi.614 Balkan Savaşı’nın
deniz cephesinde kısmi başarı sayılabilecek bu harekât 14 Şubat 1914 tarihinde gemi
personeline dağıtılan 318 adet tunç Hamidiye Madalyası ile ödüllendirildi. 615
Balkan Savaşı’nın utanç verici yenilgileri arasında Akın Harekâtı bir teselli
kıvılcımı olmuştu. Balkan Savaşı başlarında denizcileri yerden yere vuran bir yazı kaleme
alan Şair Süleyman Nazif Bey İstanbul’da karşılaştığı Yüzbaşı Rauf Bey’in elini öperek
yazdıklarından ötürü affını isteyecekti.616
Kroki 3.4. Hamidiye Akın Harekatı61
II. Meşrutiyetin ilanı ve ardından gelen II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle
birlikte Osmanlı İmparatorluğu topraklarında beliren özgürlük ortamından doğan siyasi
oluşumlar arası rekabet ülke yönetimini düzgün işlemez hale getirmişti. Ülke içi
çekişmelere bir de Trablusgarp Savaşı ile isyan hareketleri eklenince devlet adamları
Avrupa’daki siyasi gelişmeleri takip etmedi ve meydana çıkmakta olan Balkan İttifakına
karşı kayıtsız kaldı. İşte bu ortamda kara orduları gibi donanma da Balkan Savaşı’na
hazırlıksız yakalandı. Ancak mevcut eksikliklerin kısa sürede giderilebilmesi mümkün
değildi. Zira ordunun eksiklerinin giderilmesi için beş yıla ihtiyaç duyan raporlar olmasına
rağmen donanmanın bu sürede bile ayağa kalkması mümkün değildi.
Osmanlı donanmasının ana sorunu gemilerin durumundan çok nitelikli personel
eksikliğiydi. Kara birliklerinde silahlar bireysel ya da küçük gruplar halinde kullanılırken
deniz gücünde gemideki tüm personel takım halinde çalışmak zorundadır. Sadece isabetli
atış yapan silah personeli değil gemiyi istenilen mevkiye emniyetli bir şekilde getiren
seyir/harekât personeli ve geminin ihtiyacı olan her türlü enerjiyi temin eden, olası
yaralarla mücadele eden makine personelinin de niteliği önemlidir.
Osmanlı denizciliği yükseliş devrinde dahi personel sorununu tam anlamıyla
çözememişti. 18. yüzyılda kendisini iyice hissettiren yetişmiş denizci personel ihtiyacını
karşılamak için 1776 yılında Hendesehane-i Bahri kuruldu. 20 Ekim 1827 tarihindeki
Navarin Baskını neticesinde neredeyse tüm donanma personeli kaybedildi. Askerlikte
kaybedilen silahların yenileri yerlerine konulabilir. Bu yenilenmenin itici unsuru ekonomik
güçtür. Fakat o yeni silahları kullanacak nitelikli personel temin etmek kısa vadede kolay
değildir.
Sultan Abdülaziz devrinde zamanına göre Akdeniz’de sayısal olarak üstün bir
donanma oluşturulmuştu. Ancak donanmanın yetişmiş personele olan acil ihtiyacı devam
ediyordu, bu yüzden Sultan Abdülaziz’in emri ile Mekteb-i Bahriye (Mekteb-i Bahriye)’ye
alınan öğrenci sayısı ve eğitim süresi arttırılarak yetişmiş personel eksiği giderilmeye
çalışılmıştır. Ancak ardından gelen II. Abdülhamit devrinde gemilerde eğitimler
yasaklanmış, personel zamanının çoğunu Kasımpaşa’da kahvehane köşelerinde geçirir
olmuştur. Balkan Savaşı başlarken Haliç’te çürümeye terkedilen donanmada II.
146
Meşrutiyetin ilanı ile reform hareketine başlanmışsa da zaman ve ekonomik güç bunun
sonuca ulaşmasına fırsat vermedi.
Balkan Savaşı’nda Harbiye Nezareti’nin elinde olası tehditlere karşı savaş planları
mevcut olmasına rağmen Bahriye Nezareti’nde herhangi bir çalışma yoktu. Olması da
mümkün değildi, 1908-1914 arası on altı Bahriye Nazırı görev yaptı. Bunların sadece beşi
denizcilikten gelme iken diğerleri karacı idi. Böyle bir yönetimin donanma sorunlarını
esaslı şekilde ele alması beklenemezdi. Karada ülkeler arası sınırlar bellidir ve en azından
savaş başlangıcında muhasımlar o sınırların arkasındadır. Denizde ise durum farklıdır.
Ülkelerin karasularının dışında bir de uluslararası sular vardır ve belirsizlik daha fazladır.
İşte bu yüzden donanma harekâtları önceden planlanmış iyi bir stratejiye ihtiyaç duyar.
Balkan Savaşı öncesinde Osmanlı İmparatorluğu gibi bir devletin donanması taarruzi tarz
ve özellikte teşkilatlanmalıydı. Oysa donanmanın olası harp ihtimallerine karşı hazırlanmış
bir planı olmadığı gibi ileri üs bölgeleri de belirlenmemiş ve bunun doğal sonucu olarak da
olası ileri üs noktaları lojistik olarak desteklenmemişti. Savaş boyunca ileri üs olarak
kullanılan yerlerin başında gelen yerde gemilerin su alabileceği birkaç küçük çeşme
mevcuttu ve gemiler bunların başına silahlı nöbetçi dikmişti. Kömür ikmali de aksaksız
işlemedi. Gemiler bazı görevler için birbirlerinden kömür almak zorunda bile kaldı.
Osmanlı donanması Balkan Savaşı’na Hamidiye Komutanı Yüzbaşı Rauf Bey’in
tanımıyla Kale Donanması gibi girdi. Deniz kuvvetlerinin savaşa olabilecek katkıları doğru
tespit edilemedi. Bu yüzden deniz mücadelesi bir cephe olarak değerlendirilmedi,
gemilerin başlangıçta deniz nakliyatını koruması ve orduyu kanatlardan desteklemesi
yeterli görüldü. 20. yüzyılda dünyada kabul gören deniz stratejisi donanmaların düşmanı
ülke kıyılarından mümkün olduğunca uzakta karşılaması için kullanılması temeline
dayandırılırken, Osmanlı donanmasından Balkan Savaşı’nda hareketli ağır top bataryası
gibi hareket etmesi beklenmişti.
Kara orduları dört ülke ile çarpışacakken Osmanlı donanmasının karşısında
sadece Bulgaristan ve Yunanistan donanmaları vardı. Bulgaristan donanması küçük bir filo
mevcudunda ve liman savunması odaklı teşkil edilmişti. Geriye bir tek Yunan donanması
kalıyordu ki deniz muharebelerinde görüldüğü üzere Osmanlı donanması son on yıldır
silahlanma yarışına girdiği bu donanmanın gerisinde kalmıştı. Osmanlı donanmasının
kapsamlı bakımı için zaman yoktu ve donanma eldeki hali ile kullanılmak zorundaydı.
147
Osmanlı donanması, Balkan Savaşı’nda Karadeniz askeri nakliyatını koruma
görevini savaşın sonuna kadar herhangi bir engellemeye ve kayba fırsat vermeden başarı
ile icra etti. Bunun yanında başta Varna olmak üzere Bulgar kıyılarını ablukaya alma ve
zaman zaman bombardıman etme görevleri de icra etti. Fakat bu harekâtlarda oldukça
zayıf olan Bulgar donanmasına karşı gereğinden fazla güç kullanıldı. Onun yerine
muhriplerden oluşturulacak filotillalar tercih edilseydi bu maksatla Karadeniz’de kullanılan
zırhlılar da deniz hâkimiyetini sağlamak için Ege Denizi’ne çıkabilirdi. Böylece Ege
Denizi’ne zamanında açılan Osmanlı donanması Yunan donanması tarafından adeta hiç
direnişle karşılaşmadan adaların işgal edilmesini önleyebilir, Batı cephesine lojistik destek
sağlayabilir ve deniz muharebelerine daha elverişli ortamda girerek savaşın seyrini
değiştirebilirdi. Karadeniz’de Osmanlı Donanması adına yaşanan en talihsiz olay 21 Kasım
1912 gece yarısı Hamidiye kruvazörünün karşılaştığı dört küçük Bulgar torpidobotuyla
giriştiği muharebede sancak baş omuzluğundan yara almasıydı. Burada dikkat çeken husus
gemi komutanları tarafından harekât esasları belirlenmesine rağmen Hamidiye
kruvazörünün muharebede yalnız bırakılmasıdır.
Osmanlı donanması Karadeniz ve Marmara Denizi’nde çeşitli mevkilerden
sağladığı ateş desteğiyle ordunun çekilmesi esnasında Bulgar ordusu ile arasına mesafe
koymasını sağlamış, kıyı şeridindeki şehirlerin Bulgar işgalinden önce tahliye edilmesini
sağlayarak olası kayıpları azaltmıştır. Çatalca Muharebesi’nde özellikle 17-18 Kasım 1912
günlerinde uzun menzilli top atışlarıyla ordu kanatlarına ateş desteği sağlamış bu da
düşman üzerinde maddi ve manevi çöküntü yaratmıştır. Yaptığı isabetli atışlar ayrıca
Osmanlı ordusuna moral vermiş ve cephedeki komuta kademesi tarafından sık sık tebrik
edilmiştir. Savaşın ikinci evresinde 8 Şubat 1913 tarihindeki Şarköy çıkarmasında
Mondros Deniz Muharebesi’nin yaralarını tam olarak saramadan harekât alanında
zamanında bulunmuş karaya çıkarılan askerleri toplarıyla koruma altına almıştır. Ancak
başta koordinasyon eksikliği olmak üzere amfibi harekât için eğitimsiz ordunun çıkarma
harekâtında başarısız olması neticesinde karaya çıkarılan birliklerin minimum zayiatla geri
alınmasını sağlamıştır.
Ege Denizi’nde Yunan donanmasına karşı giriştiği iki deniz muharebesi ve tali
harekâtlarda başarısız olduğu görülmüştür. Savaşın başından itibaren Karadeniz ve
Marmara Denizi’nde orduyu desteklemekle meşgul edilen, var olan ve Trablusgarp Savaşı
ile iyice artan onarım ihtiyacını karşılayamayan Osmanlı donanması bozguna dönüşen
148
savaşta bir umut olması için 1 Aralık 1912 günü ileri üs bölgesi olan Çanakkale Nara
Limanı’na sevk edilmiştir. Burada Başkomutan Vekili Nazım Paşa tarafından savaşmaya
isteksizlikle itham edilen Donanma Komutan Vekili Alb. Tahir Bey değiştirilerek yerine
Alb. Ramiz Bey atanmıştır. Osmanlı donanması bu yeni komuta kademesi ile 16 Aralık
1912 tarihinde Ege Denizi’ne açılmış ve Yunan donanması tarafından çıkacağı tarih doğru
istihbar edildiğinden boğaz çıkışında karşılanmıştır. Saat 09.40’da ilk ateşe başlayan
Osmanlı donanması, İmroz Deniz Muharebesi’nde şartlar lehine gelişmesine ve düşman
amiral gemisi Averof’un isabetler almasına rağmen beklenmedik şekilde muharebe alanını
terk etmiştir. Bu kararını Donanma Komutan Vekili düşmanın imhasını 1’nci Muhrip
Filotillasına bırakacak emri verdiğini belirterek açıklasa da kayıtlarda böyle bir emre
rastlanmamış ve tabiatıyla icra edilmemişti. Ancak Müstakil Filotilla Komutanı Yzb. Rauf
Bey’in de inisiyatif alarak emrindeki gemilerle Averof’a taarruz etmemesi de kabul
edilemezdi.
Osmanlı donanması Akın Harekatı’na başlayan Hamidiye kruvazöründen alınan
telgrafa istinaden boğaz önünde zayıfladığını düşündüğü Yunan donanması ile bir kez daha
savaşmak üzere 18 Ocak 1913 tarihinde Ege Denizi’ne çıkmıştır. Mondros Deniz
Muharebesi, İmroz Deniz Muharebesi’nin aksine tamamen Yunan donanmasının etkili
atışlarıyla şekillenmiş ve Osmanlı donanması süratle ana üssüne dönmek zorunda
bırakılmıştır. Ege Denizi’nde icra ettiği diğer tali harekâtlarda zaman zaman düşman ile
temas sağlasa da kesin sonuçlu muharebeler yaşanmamış ve düşmanın boğaz önünde
oluşturduğu abluka kaldırılamamıştır.
Yunan deniz ulaşım hatlarına ve başlıca limanlarına taarruz edilerek Averof
zırhlısını ya da hatırı sayılır bir kuvveti peşine çekerek boğaz önündeki düşman
donanmasını zayıflatmak amacı taşıyan Akın Harekâtı icrası açısından takdire şayan,
sonuçları açısından ise kısmen başarılı olarak değerlendirilmiştir. Bu harekâtta Hamidiye
kruvazörü düşmanı atlatarak çıktığı Ege Denizi’nde adeta bir hayalet gemi gibi dolaştı.
Bombaladığı limanlar ve baskı altına aldığı deniz ulaşım hatları nedeniyle peşine Yunan
donanmasından gemiler takılmasına rağmen ana hedef olan düşmanı boğaz önünde
zayıflatmak mümkün olmadı. Ancak Yunan donanması tarafından adeta yıldırım hızıyla
ele geçirilen adalar sayesinde deniz ulaşım emniyetinin sağlandığı düşünülen Ege Denizi
hâkimiyeti muallak duruma gelmiştir. Yine de geminin yaklaşık iki ay önce Karadeniz’de
baş tarafından yara almış olması, var olan ve Akın Harekâtı boyunca artan arızaları
149
düşünüldüğünde yüzbaşı rütbesinde bir deniz subayının cesurane komutasında ele
geçirilmemiş olması gurur vericidir. Bu harekât daha sonra II. Dünya Savaşı’nda
Almanlara ilham verecektir.
Savaş boyunca görev yapan her iki Donanma Komutan Vekili de donanmayı atak
tarzda kullanmaktan çekinmiştir. Deniz olayları değerlendirildiğinde elde edilen sonuçların
sebeplerini gemilerin eksikliklerinden ziyade özellikle komuta kademesinin pasif
yönetiminde aramak daha doğru olacaktır. Oysa savaşta donanma daha cesur olmalı ve
düşmanla kora kor çarpışmalıydı. Ayvalık ve Preveze limanlarında düşman gemilerine
yakalanan bazı küçük çaptaki gemiler kendi personeli tarafından savaşmadan batırılmıştı.
Bu askerlik mesleğinin doğasına aykırı bir hareketti. Sahip olunan deniz gücü ne olursa
olsun her fırsatta Yunan donanmasına karşı taciz hareketlerinde bulunulmalı ve deniz
hâkimiyeti tartışmalı hale getirilmeliydi. Askerlik mesleği gerektiğinde vatan için gözünü
kırpmadan canını feda etmeyi de gerektirir. Sonuç gösteriyor ki Osmanlı donanması
komuta kademesi bu ilkeye tam anlamıyla bağlı kalmamıştır.
Savaşın başında Ege Denizi’ne çıkarak deniz hâkimiyetini sağlayamamış olan
Osmanlı donanmasının bahse konu denizdeki pasif harekât tarzı nedeniyle Fatih Sultan
Mehmet devrinde yaklaşık otuz senelik bir zaman diliminde ele geçirilen Bozcaada, Limni,
Midilli, Taşoz, Semadirek ve Eğriboz adaları on günde elden çıktı. Bu adalar ve daha sonra
İtalyanların teslim edeceği On İki ada ile Anadolu yarımadası Yunanlılar tarafından Ege
Denizi’nden kuşatılmış oldu. Böylece Türkler 1081 yılında Çakabey’in kurduğu donanma
ile 1091 yılında yendiği Bizans donanmasından alınmaya başlanan ve Preveze Deniz zaferi
ile doruğa ulaşan Ege Denizi hâkimiyetini tamamen yitirmiş oldu.
Sonuç olarak; Balkan Savaşı’nda donanma Ege Denizi’nde hâkimiyetini koruyup
Doğu-Batı cepheleri arasında köprü olma görevinde başarılı olabilseydi bugün denizde ve
karada sınırlar farklı çizili olurdu. Doğu cephesinden Batı cephesine götüreceği olası
malzeme ve insan gücü ile Batı cephesini ayakta tutabilir ya da tam tersi dağılan Batı
cephesinin geri kalanını Doğu cephesine taşıyarak bu cephede düşmanın binlerce
Müslümanı önüne katarak başkente otuz kilometre kadar yaklaşması önlenebilirdi. Yine
donanma Ege Denizi’ne hâkim olabilse Yunanlılara kaybettiği Kuzey Ege Adalarını
kaybetmez ve bugün bile hala iki ülke arasındaki en büyük sorunlardan biri olan Ege
Sorunu ortaya çıkmazdı. Burada dikkat edilmesi gereken husus bahse konu sorunun
150
kaynağını teşkil edilen adalar güncel tartışmalarda iddia edildiği gibi Lozan Antlaşması ile
değil Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda kaybedilmiştir.
Büyük denizci Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa’nın dediği gibi ‘‘Denizlere
hâkim olan karalara hâkim olur’’ sözünden yola çıkarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
kurduğu Türkiye Cumhuriyeti tüm kurumlarında olduğu gibi donanmasında da çağı
yakalama hatta geçmeyi hedeflemiştir. Bunun için de gemilerdeki yenileme hareketinden
daha hızlı bir şekilde denizci personel yetiştirme hedefine yönelmiş ve var olan okullarda
eğitim kalitesini arttırmıştır. Günümüzde donanmanın ihtiyaç duyduğu insan kaynağı
Deniz Harp Okulu ile Astsubay Meslek Yüksek Okulları’ndan sağlanmaktadır.
Yetiştirilen bu yeni personel sayesinde Çanakkale Boğazı’ndan çıkamayan, adına
Kale Donanması bile denilen Osmanlı donanması gitmiş yerine her türlü hava ve deniz
şartlarında dünya denizlerinde seyir yapabilen, etkin, caydırıcı ve saygın bir donanma
meydana getirilmiştir. 21. Yüzyılda Türk Deniz Kuvvetleri bölgesel ve küresel
dinamiklerin şekillendirdiği ortamda ana vatan savunmasına katkı sağlayan, Türk deniz
hak ve menfaatlerini savunan, çevre denizle ile bağlantılı deniz alanlarında bayrak/sancak
gösteren bir kuvvet olmayı başarmıştır.
KAYNAKÇA
Araştırma Eserler
Ak, Gökhan (2014), ‘‘Ege’deki Hayalet: Türk- Yunan Deniz Sınırı, Durum ve Etkiler’’,
CTAD, 10(20), 255-288.
Akın, Veysi (2016). Balkan Harbinde Edirne’nin Sükûtu ve Şükrü Paşa’nın Esareti.
(Ed. Aşkın Koyuncu), Uluslararası Balkan Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, Cilt II,
Çanakkale-Türkiye, 6-8 Ekim 2016, 160-174
Akyol, Taha (2014). Rumeli’ye Elveda. İstanbul: Doğan Kitap.
Alpaslan, Şenol (2017). Balkan Savaşı’nda Trakya Muharebeleri. İstanbul: İlgi Kültür
Sanat.
Alpaslan, Teoman (2014). Kapitülasyonların Sebep Olduğu Balkan Bozgunu. İstanbul:
Kamer Yayınları.
Andonyan, Aram (1999). Balkan Savaşı. (Çev. Zaven Biberyan), İstanbul: Aras Yayınevi.
Armaoğlu, Fahir (2003). 19.Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914). Ankara: Alkım Yayınevi.
Artuç, İbrahim (1988). Balkan Savaşı. İstanbul: Kastaş Yayınları.
Atabay, Mithat (2013). İmparatorluktan Ulus Devletlere Türkiye ve Balkanlar. Ankara:
Paradigma Akademi.
Atabay, Mithat (2016). Balkan Savaşları’nda Bolayır Muharebesi ve Şarköy Çıkarmasının
Askeri Boyuttan Siyasi Boyuta Taşınması. (Ed. Aşkın Koyuncu), Uluslararası
Balkan Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, Cilt II, Çanakkale-Türkiye, 6-8 Ekim
2016, 175-188.
Atalay, Bülent (2001). Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinin Siyasi Faaliyetleri. İstanbul:
Tarih ve Tabiat Vakfı.
Atmaca, Gökhan (2015). Üç Savaş Bir Gemi. İstanbul: Denizler Kitabevi.
Aydın, Salim (2013). Balkanların Acı Yüzü. İstanbul: Yeditepe Yayınevi.
Balkaya, İhsan Sabri (2013). ‘‘Bolayır Muharebesi ve Şarköy Çıkarması Yenilgisi ve
Yapılan Tartışmalar’’, Turkish Studies International Periodical For The Language,
Volume 8/5. 91-100.
152
Bardakçı, İlhan (1974). Bir İmparatorluğun Yağması. Ankara: Türk Matbaacılık.
Baş, Ersan (2004). ‘‘Balkan Harbinde Osmanlı Donanması’’, Deniz Magazin Dergisi, (70),
68-73.
Baş, Ersan (2007). Çeşme, Navarin, Sinop Baskınları ve Sonuçları, İstanbul: Deniz
Basımevi Müdürlüğü.
Baş, Ersan (2009). Muaveneti Milliye ve Goliath’ın Batırılışı. Ankara: Ankara Deniz İkmal
Grup Komutanlığı Basımevi.
Bayur, Yusuf Hikmet (1991). Türk İnkılabı Tarihi Cilt II Kısım II. Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi.
Bayur, Hilmi (1975). ‘‘Balkan Savaşında Türk Filosunun Durumu’’, Belleten, Cilt XLII,
(165), 94-104.
Belen, Fahri (1973). 20nci Yüzyılda Osmanlı Devleti. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Beydilli, Kemal (1989). ‘‘II. Abdülhamid Döneminde Makedonya Meselesine Dair’’,
Osmanlı Araştırmaları, IX, 77-99.
Birecikli, İhsan Burak (2010). Arnavutlar ve Arnavutluk Sorunu 1908-1914, Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara.
Bostan, İdris; Kurumahmut, Ali (2003). Trablusgarp ve Balkan Harplerinde İşgal Edilen
Ege Adaları ve İşgal Telgrafları. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
Bostan, İdris; Özbaran, Salih (2009). Türk Denizcilik Tarihi. İstanbul: Deniz Basımevi
Müdürlüğü.
Bozkurt, Gülnihal (1993). ‘‘Bulgar Azınlıklarının Kilise ve Okul Sorunları’’, Osmanlı
Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi OTAM, 4(4), 99-119.
Büyüktuğrul, Afif (1975). ‘‘Osmanlı (Türk)-Yunan Deniz Silahlanma Yarışı’’, Belleten,
Cilt XXXIX, (156), 725-775.
Büyüktuğrul, Afif (1984). Osmanlı Deniz Harp Tarihi ve Cumhuriyet Donanması.
İstanbul: Deniz Basımevi.
Castellan, Georges (1995). Balkanların Tarihi 14.-20. Yüzyıl. (Çev. Ayşegül Yaraman
Başbuğu), İstanbul: Milliyet Yayınları.
153
Çakmak, Fevzi (2011). Batı Rumeli’yi Nasıl Kaybettik?. İstanbul: Türkiye İş Bankası
Yayınları.
Çelebi, Kâtip (1980). Tuhfetü’l-Kibar Fi Esfari’l-Bihar. (Haz.: Orhan Şaik), İstanbul:
Tercüman Gazetesi.
Demirtaş, Sema (2012). Zeki Paşa’nın Hatıratı. İstanbul: Alfa Basım Yayım.
Dikici, Ali (2010). ‘‘Osmanlı Makedonya’sında Kurulan İlk Uluslararası Polis Barış
Koruma Misyonu: Mürzsteg Reform Programı’’, Karadeniz Araştırmaları, 6(24),
75-108.
Durgun, Bülent (2011). ‘‘Ülke Savunmasında Deniz Yolu Ulaşımının Önemine Bir Örnek:
Balkan Harbi’nde Osmanlı İmparatorluğu’nun Deniz Yolu Ulaştırması’’, Güvenlik
Stratejileri Dergisi, 7 (14), 143-167.
Elöve, Mustafa Emil (1952). ‘‘İkinci Meşrutiyet Devrinin Siyasi Hayatına Bir Bakış’’,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:9, (1), 183-235.
Er, Serkan (2012). Osmanlı Ordusu’nda Seferberlik Planı: Balkan Harbi Örneği.
Genelkurmay Başkanlığı Harp Akademileri Komutanlığı Stratejik Araştırmalar
Enstitüsü Müdürlüğü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Er, Serkan (2014). ‘‘Balkan Harbi’nde Osmanlı Ordusunun Seferberlik Planı’’, Tarih
Dergisi. (59), 137-188.
Eraydın, Hakan (2010). Türk Deniz Harp Tarihi Atlası. İstanbul: Seyir Hidrografi ve
Oşinografi Dairesi Başkanlığı.
Erickson, Edward J. (2013). Büyük Hezimet. (Çev. Gül Çağalı Güven), İstanbul: İş Bankası
Kültür Yayınları.
Ersü, Hüsnü (2006). Balkan Savaşında Şarköy Çıkarması ve Bolayır Muharebeleri.
Ankara: Genelkurmay Başkanlığı Basımevi.
Genelkurmay Başkanlığı Yayınları (1993). Balkan Savaşları (1912-1913) Cilt I. Ankara:
Genelkurmay Başkanlığı Basımevi.
Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Başkanlığı (1970). Balkan Harbi Cilt I. Ankara:
Genelkurmay Başkanlığı Basımevi.
154
Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Askeri Yayınları (1965). Balkan Harbi
Tarihi VII. Cilt Osmanlı Deniz Harekâtı 1912-1913. İstanbul: K.K.K. Askeri
Basımevi.
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları (1995). ‘‘Balkan
Harbi’’, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, 44 (99), 1-94.
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları (1995). ‘‘Balkan Harbi
Birinci Çatalca Muharebesi’’, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, (44) 100, 1-107.
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları (1996). ‘‘Balkan Harbi
İkinci Çatalca Muharebesi’’, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, (45) 101, 1-123.
Gökyer, Umran (2011). XIX. Yüzyılda Avrupa Devletlerinin Balkan Politikaları, Fırat
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Elazığ.
Gülen, Nejat (2001). Şanlı Bahriye. İstanbul: Kastaş Yayınevi.
Hakkı, Hafız (1972). Bozgun. İstanbul: Tercüman Yayınları.
Hall, Richard C. (2003). Balkan Savaşları (1912–1913 I. Dünya Savaşı’nın Provası).
(Çev. M.Tanju Akad), İstanbul: Homer Kitabevi.
Kemal H. Karpat (2003). Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri,
İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Hayta, Necdet (2006). Balkan Savaşında Ege Adaları Sorunu. 9. Askeri Tarih Semineri
Bildirileri-II, İstanbul-Türkiye, 22-24 Ekim 2003, 255-274.
Hayta, Necdet (2010). Balkan Savaşlarında Edirne. Ankara: Genelkurmay Başkanlığı
Basımevi.
Işın, Mithat (1946). 1912-1913 Balkan Harbi Deniz Savaşı. Ankara: Deniz Basımevi.
İnce, Fuat (2013). ‘‘Lozan Barış Antlaşması ve Ege Adaları’’, Ankara Üniversitesi Türk
İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, (53), 101-128
İzzet, Ahmet (1992). Feryadım. İstanbul: Nehir Yayınları.
Jowett, Philip S. (2012). Balkan Harplerinde Ordular 1912-13. (Çev. Emir Yener),
İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
155
Karal, Enver Ziya (1996). Osmanlı Tarihi IX Cilt II. Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı.
Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Kerimoğlu, Hasan Tamer (2008). İttihat Terakki ve Rumlar (1908-1914). İstanbul: Libra
Yayıncılık.
Kodaman, Bayram (1983). Şark Meselesi Işığı Altında Sultan II. Abdülhamit’in Doğu
Anadolu Politikası, İstanbul: Orkun Yayınevi.
Koyuncu, Aşkın (1998). Bulgar Eksarhlığı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale.
Langensiepen, Bernd; Güleryüz, Ahmet (2007). Osmanlı Donanması. İstanbul: Denizler
Kitabevi.
Maden, Fahri (2011). ‘‘Arnavutluk’un Bağımsızlık Süreci (1877-1913)’’, Avrasya
Etüdleri, 17(39), 155-190.
Mütercimler, Erol (1995). Destanlaşan Gemiler, İstanbul: Kastaş Yayınları.
Noppen, Ryan K. (2016). Osmanlı Deniz Harekâtı 1911-18. (Çev. Emir Yener), İstanbul:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Nuri, Osman (2014). Balkan Harbi Hatıratı. (Haz.: Zeynep Kerman) İstanbul: Dergah
Yayınları.
Otay, Oğuz (2005). Efendi Kaptan Kurtar Bizi. İstanbul: Denizler Kitabevi.
Öcal, Yüksel (2008). Kürek ve Yelken Döneminden Günümüze Türk Bahriyesi. İstanbul:
Deniz Basımevi Müdürlüğü.
Öndeş, Osman (2014). Elveda: Balkan Harbinde Türk Deniz Kapudanı Ali Rıza Bey’in
Hatıratı. İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.
Özcan, Besim (2008). Sinop Deniz Felaketi, İstanbul: Deniz Basımevi Müdürlüğü.
Özlü, Hüsnü (2012). ‘‘Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Donanmasının Karadeniz
Harekâtı’’, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, (20), 32-48.
Özlü, Hüsnü (2012a). ‘‘Arşiv Belgeleri Işığında Balkan Savaşlarında Ege Adalarının İşgal
Süreci’’, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmalar Dergisi. 9-32.
Özlü, Hüsnü (2013). ‘‘Balkan Savaşı’nda Osmanlı Donanmasının Marmara Denizi
Harekâtı’’, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, (21), 81-102.
156
Poincare, Raymond (2013). Paylaşılamayan Osmanlı. (Çev. Mehmet Gayur; Ramazan
Balcı), İstanbul: Akademi Titiz Yayınları.
Sabis, Ali İhsan (2012). Balkan Savaşında Neden Bozguna Uğradık. (Haz.: Hasip Saygılı),
İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.
Saraçoğlu, Ahmet Cemaleddin (2006). Rauf Orbay ve Hamidiye. İstanbul: Yeditepe
Yayınları.
Şallı, Hakan (2014). Balkan Savaşları Öncesi Yapılan Gizli İttifak Anlaşmaları. Trakya
Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Edirne.
Şıvgın, Hale (2012). ‘‘İttihat ve Terakki Politikalarının Balkan İttifaklarını
Hızlandırmadaki Rolü’’, Akademik Bakış Dergisi. 6 (11), 1-15.
Şimşek, Erdoğan (2015). Hamidiye Seyir Jurnalleri ile Akın Harekâtı. İstanbul: Deniz
Basımevi Müdürlüğü.
Tağmat, Çağla D. (2018). ‘‘Trablusgarp Savaşı’ndan Lozan Antlaşması’na On İki Ada
Konusunda (Gizli) Görüşmeler’’, Türkiye Mecmuası, Cilt 28, (1), 139-161.
Tan, Seda; Çakılcı, Diren (2014). ‘‘Balkan Savaşları Öncesinde Balkan Devletlerinin
Askeri Durumuna İlişkin İki Osmanlıca Kaynak’’, Uluslararası Avrasya Sosyal
Bilimler Dergisi, 5 (16), 354-381.
Taneri, Aydın (1998). Osmanlı Kara ve Deniz Kuvvetleri Kuruluş Devri. Ankara: Kültür
Bakanlığı Yayınları.
Tarakçı, Nejat (2009). Sömürgecilikten 21.Yüzyıla Deniz Gücü Mücadelesi. İstanbul: Deniz
Basımevi Müdürlüğü.
Tarakçı, Nejat (2009a). Deniz Gücünün Osmanlı Tarihi Üzerindeki Etkileri. İstanbul:
Deniz Basımevi Müdürlüğü.
Toker, Hülya; Fidan, Nurcan (1999). Balkan Harbi Kronolojisi. Ankara: Genkur ATASE
Başkanlığı Yayınları.
Troçki, Lev (2012). Balkan Savaşları. (Çev. Tansel Güney), İstanbul: İş Bankası Kültür
Yayınları.
Tuna, Ozan (2016). ‘‘Çatalca Savaşı’nda Türk Donanmasının Desteği’’, Studies of The
Ottoman Domain, 6 (10), 25-58.
157
Tuncer, Umur (1991). Balkan Harbinin Deniz Cephesi ve Osmanlı Donanmasının Durumu,
İstanbul Üniversitesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.
Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi (1993). Balkan Harbi III. Cilt 2. Kısım. Ankara:
Genelkurmay Basımevi.
Uçarol, Rıfat (2013). Siyasi Tarih 1789-2012. İstanbul: DER Yayınları.
Ulubelen, Erol (2006). İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye. İstanbul: Cumhuriyet Kitapları.
Uyanıker, Ferdi (2009), Türk Donanmasında Mecidiye Kruvazörü, Marmara Üniversitesi,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Yavuz, Celalettin (2002). Andlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada ve Kayalıkların
Hukuki Statüleri de Dahil Menteşe Adaları (On iki Ada)’nın Tarihine Bir Bakış,
XIV. Türk Tarih Kongresi III. Cilt, Ankara-Türkiye, 09-13 Eylül 2002, 275-327.
Yavuz, Celalettin (2004). Osmanlı Bahriyesinde Yabancı Misyonlar. İstanbul: İstanbul
Deniz İkmal Merkezi Komutanlığı Basımevi Müdürlüğü.
Yavuz, Celalettin (2006). Balkan Harbinde Osmanlı Donanması Neden Kullanılmadı?.
9. Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, İstanbul-Türkiye, 22-24 Ekim 2003,
373-394.
Zeyrek, Suat (2013). ‘‘Balkan Devletlerinin İttifak Arayışı ve Osmanlı Devleti’’, Tarih
Dergisi, (57), 69-103.
Diğer Kaynaklar
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:4363-00086-1, Turgutreis Zırhlısına
Ait 17 Kasım 1912 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:3640-00080-2, Barbaros Zırhlısına Ait
01 Aralık 1912 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:3640, Barbaros Zırhlısına ait 16 Aralık
1912 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:4363-1, Turgutreis Zırhlısına Ait 16
Aralık 1912 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:4055-00159, Mecidiye Kruvazörüne
Ait 16 Aralık 1912 Tarihli Gemi Jurnali.
158
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:3640-00083-1, Barbaros Zırhlısına Ait
4 Ocak 1913 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:3640-00083-2, Barbaros Zırhlısına Ait
11 Ocak 1913 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:4055-00161-1, Mecidiye Kruvazörüne
Ait 12 Ocak 1913 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:4055-00161-2, Mecidiye Kruvazörüne
Ait 14 Ocak 1913 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:3640, Barbaros Zırhlısına Ait 18 Ocak
1913 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:4363-2, Turgutreis Zırhlısına Ait 18
Ocak 1913 Tarihli Gemi Jurnali.
Dz.K.K. İstanbul Deniz Müzesi Arşivi Envanter Nu:4055, Mecidiye Kruvazörüne Ait 18
Ocak 1913 Tarihli Gemi Jurnali.
BOA. Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İ.TAL No: 485-52. Akın Harekâtına Katılan Personele
Madalya Verilmesi.
İnternet Kaynakları
Averof Zırhlısı. https://tr.pinterest.com/pin/300122762652023490,
(Erişim Tarihi: 11.11.2017).
Babıali Baskını. http://academia.edu/35116200/İttihat_Ve_Terakki_Cemiyetinin_Kuruluşu
ve_Bab-ı_Ali_Baskını (Erişim Tarihi:15.07.2018).
Balkan Savaşı Askeri Kayıpları. http://turkcewiki.org/wiki/Birinci_Balkan_Savası.
(Erişim Tarihi: 08.09.2018)
Balkan Savaşı’nda Orduların Harekât İstikametleri. http://ttk.gov.tr/tarihveegitim/balkanharbi, (Erişim Tarihi: 05.10.2017).
Barbaros Zırhlısı. http://canakkalemuharebeleri1915.com/makale-ler/422-barbaroshayreddin-zirhlisi, (Erişim Tarihi: 11.11.2017).
Deniz Harp Okulu http://dho.edu.tr/sayfalar/00_Anasayfa/01_Sabitler/tarihce/tarihce.html
(Erişim Tarihi: 08.09.2018)
159
Doğu Rumeli’nin Sınırları. http://dersimiz.com. (Erişim Tarihi: 01.09.2018)
Draçki Torpidobotu. http://museummaritime-g.com/eng/Korab_Drazki/Korab_Drazki.
html, (Erişim Tarihi: 11.11.2017).
Draçki Torpidobotu. http://visit.varna.bg/en/museums/preview/236.html,
(Erişim Tarihi: 11.11.2017).
Ege Denizi. http://www.bahriyeenstitusu.org, (Erişim Tarihi: 15.07.2018).
Ege Deniz Adının Kullanımı. http://dzkk.tsk.tr/denizweb/turkce/biliyormuydunuz/
egedenizininorjinaladi.php, (Erişim Tarihi: 15.07.2018).
Hamidiye Kruvazörü. https://m.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=11,
(Erişim Tarihi: 11.11.2017).
İnebahtı Deniz Savaşı. http://dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=11&dil=1,
(Erişim Tarihi: 15.07.2018).
Mesudiye Zırhlısı. http://geliboluyuanlamak.com/660_mesudiye-zirhlisinin-dramicemalettin- yildiz.html, (Erişim Tarihi: 11.11.2017).
Rüzgar Gülü. http://denizcicoskun.blogspot.com.tr/2012/12/ruzgar-tahmini.html,
(Erişim Tarihi: 11.04.2018).
Turgutreis Zırhlısı. https://m.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=11,
(Erişim Tarihi: 11.11.2017)