BANDIRMA Nasıl Bir Üniversite İstiyor!

Öncelikle sadece tabeladan ibaret çakma bir üniversite olmasını istemiyoruz.
Evet, gerçekten Bandırma'nın Bandırma'da yaşayanların ,iş dünyasının üniversiteden beklentisi var. 
Bunlar nedir?
Nasıl bir üniversite hayal ediyoruz?
Kişisel fikrim, öncelikle her yönüyle bağımsız ekonomik özgürlüğü olan ,özellikle Bandırma ve çevresile ilgili her konuda araştırma başlıklarına önem veren özgür ve demokrat bir üniversite.
 
Şu an kurumlaşma aşamasında olsa da görünen şekliyle bir LİSE gibi statik duruşlu müfredat ders kitaplarının dışına çıkamayan araştırmayan yeni düşüncelere kapalı bir üniversite değil.
Çünkü bilim özgür arayışlarla ilerliyor.
Bilineni ezberlemek egemenlerin öğrettiği kadarıyla yetinmekle değil.Üniveriste her türlü düşüncenin harmanlandığı yer olabilirse yeni fikirler buluşlar olabilir. Sadece müfredatla yetinmek bir üniversitenin intiharıdır.

 Üniversitelerde izlediğim kadarıyla  özellikle devlette statüko genelde hakim, rektörlük yarışı ,iç işleyiş dinamikleri cemaat yandaş ve diğer hiziplerin  birbirinin ayağını kaydırma ile enerji tüketilerek  geçen yılların kaybettirdiği sinerji.
Bunlar eğitimden soyutlanmalı.
Gerçi kime sorsak, bu fikre karşı çıkmayacaktır ki  herkesin kendisine göre bir demokrasi ve özgürlük anlayışı var. Herşeyin içi boşaltıldığı gibi demokrasininde anlamı yeniden tarif edilmeli.

Geçenlerde bir üniversite öğrencisi ile konuşuyorum.
-Abi yemekler çok kötü kantin pahalı ve kalitesiz şikayetlerini sıraladı.
Peki ne yapıyorsunuz  dedim itiraz edin şikayet edin baktınız yanıt yok gerekirse birleşin eylem yaparak sesiniz duyurun  hakkınızı arayın. Orası lise değil haklarınız var.
- Abi dedi ne diyorsun hemen soruşturma açarlar.
Korku dağları bekler olmuş.Haklı bir taleplerde bile sindirilmiş bir üniversite gençliğinden nasılbir sinerji çıkar bilemiyorum. Kaldı ki bırakın yemek konusunu üniversitenin adı var ama olması gereken medikososyaldan tutun sosyal etkinlikler  spor alanı ve pek çok olması gereken hizmet birimleri yok. Ama isteyen de yok. Dolayısıyla al takke ver külah göstermelik gidiyor işler.

**
 Mevcut sistem sadece ve sadece kendisine tabi olacak sisteme önce  kul  sonra emir eri olacak  despotlar yetiştirir.
Bu bize özgü değil yöneten egemenlerin  genel bir beklentisidir.
Burada elbette mevcut sistemde var olmaya çalışan öğrencilerin yaklaşımı da önemli.
Geçmiş yıllara nazaran demokratik öğrenim hakları iğdiş edilmiş 12 Eylül yasalarıyla disipline edilmiş mevzuatla kıpırdaması olanaksızlaştırılmış öğrencilerin başına birde terörle teröristle eşleştirilme  heyulası getirilmiş durumda.
En ufak bir hak arayışında devleti bölmeye odaklı PKK ile özleştirilip vurun kahpeye şifrelenmiş  özel güvenlik ve emniyet birimleriyle karşı karşıya bıraktırılmış durumdalar. Hemen her demokratik talep eyleminde devreye sokulan Biber gazı maçı 1-0 galip götürüyor..
Bahane hazır.
PKK lı bunlar!

**
PKK ayrışmacılarının bu ülkeye yaptıkları en insafsız haksızlıklardan biri de bu. Her demokratik talep buluşmasında demokratik taleplere yapıştırılan yafta bu oldu.
Özellikle tüm ülkenin beklentisi olan yerel demokrasinin güçlenmesi için tüm beklentilerimiz PKK nın kürt devleti kurma projesiyle yerlere  serildi. Bu çıkmaz pilot uygulamalarla aşılabilir ama kimsenin derdi değil.
Artık  yerelde en ufak bir AB normlarına uygun demokratik talepler  sağlık eğitim sosyo kültürel,ekonomik ne konuda olursa olsun karşı mazeret hazır. Bakın bunlar PKK lı.
Yerel yönetimler merkezin kontrolünden çıkarsa  ülke bölünür. Bak Güneydoğuya !Ne oldu. Biraz özgürlük verildi her yere bomba döşediler.! O zaman yerel yönetimlere  yetki falan verilmez.
Faraş almak için bile Anakara’ya mekup yazmaya devam.
İşte böylesine bir çıkmazdan hareketle bugünkü tarihle üniversiteler de benzer  sıkışıklığın içinde.
Oysa Kardeş kentimiz Almanya Kamende okullar hastaneler yerel yönetimlerin idaresinde.

Bekleyeceğiz. Ama Diyalektik sürecin taşları yerine koymasını beklerken Godo’yu bekler gibi değil.
Beceremiyoruz   koltuktan kalkmaktan ödümüz kopuyor..
Çünkü koltuk tatlı çünkü  orda güç var. 
Bandırma  Üniversitesinde de genelde ki gibi rektör yetki ve sorumlulukları gereksiz fazla. 
Bu mutlaka yeniden tanımlanmalı.
 Rektörün seçilerek atanması, bu sistemin demokratik olduğunun kanıtı değil. Çünkü seçimden sonra astığı astık, kestiği kestik tavır takınan ve durdurulamayan rektörlük anlayışı ile  demokratik olunmaz.? Bu bir aldatmacadır. Ben, yetkilerini  alt kademelerle paylaşan  ve kurumumu yücelten bir rektör istiyorum.
 
Mutlaka SİYASİ DEĞİL BİLİMSEL kurullarca denetlenen bir rektörlük anlayışı olmalı.
Dekanların da yetkileri yeniden tanımlanmalı ve belkisi yok yetkileri artırılmalı. Bir diğer önemli konunun da, öğretim üyelerinin iş tanımlarının yapılması olduğunu düşünüyorum. Bu sistem insanları çalışmaya değil, oturmaya ve kaytarmaya sevk etmekte. Bir ara Bursa’da oturup derse bile gelmeden maaş alanların haberini yaptık yanıt gelmedi.  Sadece statik ders anlatan,bugün internet sayesine hemen herkesin kolayca ulaşabileceği bilgileri papağan gibi kürsüde tekrarlayan bir ilkel eğitimci anlayışı yok edilmeli.
Ders verdiği konularda içerikli  konferans veremeyen, araştırma yapmayan ve  içinde doğmasa da yaşadığı kente kopuk , git gel anlat, yine git' le geçtiği yerlerde etrafına bile bakmayan insan öğretim üyesi midir?
**
İlkokul öğretmrenim Leyla Öğretmen kadar güçlü bir eğitimciyi üniversite yıllarımda göremediğimin acısı hala içimdedir.
Bu kadar kalite düşmemeli mutlaka KOÇ ,SABANCI ve diğer üniversitelerin adı KALİTE ile özdeşleşmemeli. Yarış şartları dinamik özgürlükle olur mutlaka olmalı.
 
**.
Yükseköğretimin dünyada küreselleşmeyle  evrensel ilkeler baz alınarak  yeniden yapılandırılması çalışmaları belli bir süreç dâhilinde yürütülüyor gibi lanse edilsede  şeffaflık ve katılımcılık zaafı devam ediyor.  Öncelikle bu sistem siyasi çatışma ve kutuplaşma getiriyor. Seçimle gelen rektör, ilkeler üzerinden değil siyasi hakimiyet üzerinden  dengelere önem veriyor.. Bu da köklü reform ve özgür bilimsel çalışmaları engeller bilim değil ilim !!le yetinilir.
 
**
Ama bizi ilgilendiren somut konumuza gelirsek Bandırma'yı ve çevresini iyi tanıyan ufku geniş kimliklerin seçimi bizim açımızdan önemi olmalı.
Bandırma'nın halen de var olan turizm ve gelecekte patlama yapacağı kesinleşen sanayi  yatırımlarının vahşi büyümesine karşı bilimsel  değerlendirecek yapıya ve kaliteye sahip, seçilen ve atanan yerel yöneticilerle  uyumlu işbirliği yapabilen ,  Bandırma iş dünyasıyla işbirliği sağlayabilecek ilişkilerde  hatta yerel esnafını düşünen ,Bandırmalı kurumlarla işbirliğinde uygulamalı eğitimlere özendirici  ağırlık verebilecek verdiği sözün arkasında durabilen kriterler mutlak olmalı BBandırma Üniversitesi üst yönetiminde.
Kadroda yer alan akademisyenleri zorlayıcı üsrt sıralara taşıyıcı ve kıt  bütçelere rağmen sınırları zorlayan  konferanslar ve seminerler verdirebilen.
Avrupa Birliği projelerini çok iyi değerlendirebilen verilen  parayı akademik personeline kullandırabilen
Uluslararası üniversiteler ve ulusal üniversitelerle rekabet edebilen.
Özellikle geleceğin en önemli unsuru enerji başlığında BOR,HİDROJEN VE GÜNEŞ ENERJİSİ nin geliştirilmesi yolunda ARGE’ye önem veren ve yerel ilişkilerle bence kolaylıkla destek bulabilen  Bandırma'nın yakın geleceğine damga vuracak bir  rektörlük çok zor değil.
 
**
Üniversitelerden beklentilerimiz sayfalar alır. Çok kolay yapılacak önemli işler var. Ama Sakallı Adamın dediği gibi “her şey ekonomik”
.Başıda sonu da.
Son paragrafımda niçin sürekli Bandırma Üniversitesi ve Gerçek Gazetesi olarak "17 Eylül " ibaresini kullanmadığımıza dair  yazı kurulumuz adına bir açıklamadır .
Çünkü bu konuda sataşmalar oluyor.
Evet Bandırma Üniversitesi nin adı Bandırma Üniversitesidir. 17 Eylül Bandırma'nın işgalcilerden kurtuluş günüdür ve her yıl kutlanmaktadır. Üniversitenin kurulmasında büyük emeği geçen Balıkesir-Bandırma- eski milletvekili M.Cemal Öztaylan'ın son dakika müdahalesiyle 17 Eylül ibaresi eklenmiştir . 17 Eylül bizim  için önemli bir tarihi gündür.. İşgalci Helenlerin bu topraklardan  kovulmasının günü olarak biz burda kutluyoruz  Karşı kıyıda  da hemen her kasabada Helenler  de bizi kovdukları günleri kurtuluş günü olarak  kutlarlar ve sürekli iki halk arasında kin ve nefret duyguları ekilip gider.
Bu  gidişe bir son verilmeli. Üniversitelere görev düşüyor.
Kin ve nefreti sürekli kaşımanın faydası yok.
Tarihsel yaşanmışlıklar acılar geride bırakılmalı ve iki komşu halk din ve tarihin acımasız  kıskacından kurtarılıp kucaklaşmaya yol açılmalı.
Bu kimseyi küçültmez de büyütmez de.
 Hiç bir sakıncası yok herkes kendi tarihiyle mutlu olsun  gurur duysun ayrı bir şey. Sonuçta tarih kazanaların yazdığı resmi tarih.
 Ama tarihsel hesaplaşmaların acıları  geçmişte bırakılmalı. Derste  alınmalı evet.
 Ayyıldız tepesinde anıtımız var. Ama Üniversite adı üzerinde Üniversaldır. Evrenseldir. Tarihten kaynaklanan acıların intikam hislerinin kinin yeniden ve yeniden üretilmesinin sembolu olabilecek bir tarihi günün Üniversitede olmaması gerekir. Bu yaklaşımın geleceğe yönelik hiç bir katkısı yoktur. Bilim evrenselse bilim yuvalarıda evrensel anlayışta olmalı. Evrensel  insanlık ülküsüne kin ve nefret tohumları ekmenin  hiç bir  faydası yoktur. Evrensel bilim yuvası olan bir üniversitede Bandırma adının bitişiğinde  17 Eylül tarihini koymanın da  hiç gereği yoktu. Ama oldu. Değişebilir diye ümit ediyorum.Ülkeler arası dostluk barış ve dayanışmanın dünya barışını istediğimiz ve  ATATÜRK'ÜN YURTTA SULH DÜNYADA SULH  sözünün gerçekten ne kadar önemli olduğunu kavradığımız BUGÜNLERDE tarihsel savaşlarla ve  sonuçlarla özdeşlen tarihleri değil bir bilimsel   insanığa katkısı olan veya  olacak bir gün varsa o tarihi koyalım gerekiyorsa üniversitenin adının önüne diyorum ben.
Ve kendimce de Bandırma Üniversitesinin adından 17 Eylül tarihini birlikte anılmasını gereksiz hatta hatalı buluyorum.
Karşı düşüncelere de saygı duyarım. Yolları açık olsun derim.
Düşünsenize Üniversite kurumun ilk uygulayıcı  kurucuları komşumuz Yunanistanda ve bizler de  üniversitelerle yakın ilişliki kuracağız mutlaka  işbirliği yapacağız ve elbette  karşılıklı ilişkiler olacak davet edeceğiz edileceğiz  ama üniversitemizin adında  geçmişin acılarını anımsatan intikam ve kin çağrışımı  üreten ve bak sizi nasıl buralardan kovduk  çağrıştıran bir tarihin adını taşıyan üniversiteye davet edeceğiz.kürsülerde tartışacağız ?!
 
Irkçılığı yücelten, ayrımcılığı körükleyen, insanlar arasında kin ve nefret üreten ırkçı milliyetçilikle  değil , hamasetle  değil  gerçek yurtseverlikle evrensel insanlık ülküsü ve değerleriyle
yola devam etmeli.
 
MLEVENTOĞLU-BANDIRMA 15 NİSAN 2016