Bandırma Vapuru Mu, İnebolu Vapuru Mu?

03.Ekim.2017 Günü,   Bandırma  Kitap Günlerindeki misafirimiz ;  nogay İlber ORTAYLI hocamızdı.

 Tarih bilgisine olan hayranlığımızın tezahürü olarak, Bandırma'lılarin yoğun ilgisine ve izdihama neden oldu. Ben de ; Tarihçi Hocamı zevkle dinledikten sonra, uzun zamandır beynimi kurcalayan TARİH-İ (!) sorumu  sordum...
“ .....Bandırmadasınız ve size az sonra BANDIRMA VAPURU'nun Maketini hediye edecekler. Bandırma Vapuru bir efsane mi ? Biz gururlanmalı mıyız ?  Çünkü ; Yunus Nadi nin 02.07.1927 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde  yayınlanan yazısında ve Atatürk 'ün yaveri Cevat Abbas Gürer in  anılarında, bu geminin adı İNEBOLU VAPURU olarak geçiyor ? “
Sevgili hocamız, Yunus Nadi’nin yazısına pek itimat etmemiş olacak ki, sadece Yaveri Cevat Abbas Gürer’in bu anısını duymadığını, ama ;  o dediyse doğru diyeceğini ima ederek, sorumu bu kadar cevaplandırdı. Bu bilgiyi, ilk defa duyduğune ihtimal vermiyorum hocamın. Ya ; biliyor da söylemek istemedi ve bu olayın Bandırma Vapuru ile devam etmesini yeğledi, ya da ; bu gerçeğin değiştirilmesinde, üzüleceğimizi düşündü ve bizi üzmek istemedi !
Yalnız ben İNEBOLU VAPURU derken, sayın hocamın İNEBOLU MOTURU MU ? diye düzeltmesi, benim dikkatimi çekti. Sayın hocamın MOTOR betimlemesinde bence bir gerçeklik ve izahat yatıyor ! Gemi demedi, vapur demedi....MOTOR ! 
Benim, - peki biz Bandırma lılar olarak gurur duyduğumuz bu olaydan, bu gemiden dolayı, gururlanmaya devam edelim mi diye sorduğum, ikinci soruma da ;  ‘EVET’ gururlanmaya devam edebilirsiniz... diyerek cevap verdi. Ve etkinlik, benim bu soru cevabımla sonlandı.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kuruluşu ve İstiklal Mücadelesi yanında, 16 Mayıs 1919 akşamı Balıkesir Alacamescid te Kuvva-yi Milliyenin kurulması ve ertesi gün başlatılan kurtuluş savaşımız bir gerçeklik... Başbuğ ATATÜRK ün, aynı o gün 16 Mayıs 1919 da, Bandırma Vapuru ile Samsun a gittiği ve 19 Mayısta Samsuna çıktığı da, bir gerçekliktir. Burda geminin adı, elbette ki önemli değil. Ama, bizim yıllardır tabulaştırdığımız BANDIRMA VAPURU olayı... benim için önemli.  
Başbuğ M.Kemal ve arkadaşları, o geminin mürettebatı, benim için önemli. Çünkü, bu kadar yakın tarihe ilişkin, bu kadar yanlış bilgiler olmamalı ! O geminin mürettebatı hakkında tarih, hala bize doğru ve açık bilgi vermiyorsa, o mürettebat ne olmuş bilmiyorsak... ve şimdi, o geminin adı da tartışma konusu oluyorsa, yakın tarih bizden utanmalı ! 
Ve ben biliyorum ki ; Başbuğ ATATÜRK ün yalana dolana veya yanlış bilgilendirmelere, eklemelere v.s ihtiyacı yoktur yaptığı mücadele ve hizmetler noktasında..! Atilla ORAL isimli bir araştırmacımızın derlediği bilgi ve belgeleri sunuyorum ve neden BANDIRMA VAPURU ! diyorum tekrar ?  Veya ; neden İNEBOLU VAPURU değil ! 
Atatürk Anadolu’ya Bandırma Vapuru İle Gitmemiş !    

Atatürk’ü Anadolu’ya götüren gemi:  “Kırık dökük bir vapur eskisi”
İNEBOLU VAPURU..
Bilginin kaynağı:  Atatürk’ün bizzat kendisi. Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas Gürer ve Yunus Nadi’nin Cumhuriyet’te yayımlanan başmakalesi. 
Bkz: Cumhuriyet gazetesi, “Gazi İstanbul’da, 2 Temmuz 1927, s. 2.

YUNUS NADİ’NİN CUMHURİYET’TE YAYIMLANAN BAŞMAKALESİ:
“Gazi bilhassa son on, on beş senelik hayatının pek çok  safhalarında yar ve yaveri olan muhterem Bolu Mebusu Cevat Abbas Bey,  dün Reisicumhur’u İstanbul’a isal eden Ertuğrul Yatı etrafında,  hakikaten akıllara veleh (şaşkınlık) verecek dereceleri bulan tezahürat  içinde ikide bir bize hep:
– Şu ulvi ve muhteşem levhaların yanı başında, bir de İnebolu  Vapuru ile Anadolu’ya gidişimizi koymalı, bu işin manası o zaman daha  iyi, en iyi anlaşılır. diyordu.
Sekiz sene evvel Cevat Abbas, Mustafa Kemal Paşa ile ve işte o  İnebolu Vapuru ile Anadolu’ya geçmişti. Kırık dökük bir vapur eskisi  olan İnebolu’nun o zamanki büyük seyyahı, bütün fikir ve hayaleti önünde  tahakkuk ettirilecek muazzam eyyid .. vakfederek yürüyüp gitmekte  olduğu için bindiği vapurun bin bir noksanına belki dikkat bile etmemiş  idi. Fakat bugün Cevat Abbas o zamanki seyahati, O’nun vasıtasının  besatetini (basitliğini) adeta canlandırıyor, ve o cılız şeyni (noksan,  kusur) dünkü ihtişam ve heyecan ile karşılaştırarak:
– Canım şu dünkü İnebolu’yu da bir köşeye koymalı idi. Ta ki  bugünkü işin manası gözlerde olanca büyüklüğü ile tecelli edebilsin.  Diyordu.
Hatta bir aralık kendisince pek yerinde sabit bir fikir olan bu düşüncesini Gazi Hazretleri’ne kadar isma etti (sesini duyurdu):
– Paşam, dedi, arkadaşlara sekiz sene evvel İnebolu vapuru  ile vaki Anadolu gidişinden bahsediyordum. Ve o gemideki iş iyi  anlaşılmak için keşke o acı tatlı hatırayı da bir köşede ihya etmek  mümkün olsa idi diyorum.
Paşa memnun ve mübtehic (sevinçli):
– Doğru, dedi, doğru.. Bu işi anlaşılmak için hakikatten o iş  bilinmelidir!.. O halde Cevat’ın hakkı vardır, o hatıralar ihyaya  değer.
Cevat Bey vapurun tamir için havuzda olduğunu da bildirmiş. Bu malumatını da söyledi. 
 
Paşa:
– İsabet, dedi, hiç olmazsa herhangi bir şekil ve surette  zaiaya uğramamış. Onun velev ki harap bir şekilde mevcut olması dahi iyi  bir şeydir.
Cevat Abbas Bey’in yerden göğe kadar hakkı vardır. Hakikatten  o gidiş ne idi ki, bu gelişin azamet ve ihtişamı ona bağlanıyor? O  gidiş, o zaman inkıraz ve izmihlal uçurumunun ta kenarına kadar  götürülmüş olan memleketi bu müthiş vartadan kurtarmak azim ve  iradesiyle vaki olmuş bir gidişti.”
(Kaynak: Bkz: Cumhuriyet gazetesi, “Gazi İstanbul’da, 2 Temmuz 1927, s. 2.)

BANDIRMA MI ?   İNEBOLU MU ?
2009 yılında Atatürk ve Kocaeli adlı bir kitap yayımladım.  Kitabı hazırlarken Cumhuriyet gazetesindeki Yunus Nadi’nin başmakalesine  rastladım. Arap harfli Türkçe metni yeni harflere çevirdim. Metni  yukarıdadır.
Ders kitaplarında Atatürk’ün Bandırma Vapuru ile Samsun’a  çıktığını herkes gibi ben de öğrendim ve ezberledim. Oysa Yunus Nadi’nin  makalesinde Atatürk’ün Anadolu’ya gidişini çok farklı anlatılıyor.  Acaba bir dizgi yanlışı mı var diye epey araştırdım. Gazetenin sonraki  sayılarında bir not ve tekzip bulamadım. Kayıtlara baktım. Bandırma  Vapuru 1925 yılında sökülmüş. Yunus Nadi’nin makalesindeki bilgiler  Bandırma Vapuru’nun söküldüğü tarihten iki yıl sonra; 2 Temmuz 1927’de  yayımlanmış. Cevat Abbas Gürer İnebolu Vapuru’nu kızakta bulmuş müze  yapmak istiyor. Bandırma Vapuru’nun sökülmesinden tam iki yıl sonra.  Demek ki bu bir dizgi yanlışı meselesi değil; anladım ki daha önemli bir  yanlış var ortada.
Araştırmaya devam ettim. Bandırma Vapuru hakkında  literatürdeki bilgilere baktım. Onlarda çok yanlış çıktı. Deniz  tarihçilerimiz de fena çuvallamış. Meğerse iki ayrı Bandırma Vapuru  varmış. Biri 1879’da İngiltere’de inşa edilen Fıre Queen. Diğeri 1878’da  yine İngiltere’de inşa edilen Trocadero. Fıre Queen, 1907 yılında  Bandırma adını almış. 1915 yılında Çanakkale’ye asker ve mühimmat sevki  sırasında İngiliz denizaltısı E.11 tarafından torpillenmiş. Batan gemide  250 kişi can vermiş. Trocadero ise 1892 yılında Bandırma adını almış,  1925 yılında sökülmüş. Her iki geminin teknik özellikleri yazımın ekinde  mevcuttur. The Clyde Ships adlı internet sitesi elimde bulunan matbuu  dokümanlar ile; birebir aynı bilgileri içeriyor. Bandırma ve İnebolu  Vapurları ile ilgili bilgilerin kaynağı The Clyde Built Ships adlı  internet sitesidir: 
Bkz:
  http://www.clydeships.co.uk/view.php?ref=18059
İki ayrı Bandırma Vapuru var. Bu iki vapuru bizim  tarihçilerimiz birbirine bağlamış, batırıp çıkarmış sonra da yüzdürüp  tek vapur haline getirmiş. Ne yazık ki; Çanakkale Savaşı’nda 250  şehidimizle birlikte sulara gömülen Bandırma Vapuru; yüz yıldır battığı  yerdedir ve şehitlerimizin ruhları sızlar durur. Zavallı Bandırma Vapuru  şehitleri; bir meraklı çıksın da battığı yeri bulsun diye yüz yıldır  bekliyor. Belki de bunun gibi daha nice şehitlerimizin ruhunu  sızlatıyoruz diye; milletçe iki yakamız onun için bir araya gelmiyor.

İnebolu Vapuru Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan mezalimine  uğrayan sivil Türk halkını sığınmacı olarak İstanbul’a taşıyıp durdu.  Marmara sahillerinde bekleşen savaşta zarar görmüş bu zavallı yetim ve  öksüzler, yaşlı çaresiz insanlar İstanbul’da kenar mahallelerde, sur  diplerinde, terkedilmiş bina ve kışlalarda yıllarca kötü koşullarda  barındılar. Bir tas çorba ve kuru ekmeğe talim ettiler. İçlerinde çok  sayıda Karamürselli akrabam vardı.
Cumhuriyet gazetesinde “Elli yıl önce Cumhuriyet” diye bir  sütun var. Bu sütün günlük yayımlanır; 50 yıl önce meydana gelen  olaylardan seçmeler yer alır. Yunus Nadi’nin 2 Temmuz 1927’de yazdığı  yukarıdaki makalesi tam 50 yıl sonra; 2 Temmuz 1977’de bu sütuna  aktarılmış. Ancak kısaltılıp tahrif edilmek suretiyle. Makaleyi aktaran  kişi okuduğuna bir anlam verememiş. Yada muhteviyatı kavrayamamış olsa  gerek, şu cümleyi not olarak ilave etmiş: “Tarihte Atatürk’ün Anadolu’ya  geçtiği geminin adı “Bandırma” olarak geçmesine rağmen 2 Temmuz 1927  günkü gazetelerde “İnebolu” olarak geçmektedir” Bkz: Cumhuriyet  gazetesi, “Elli yıl önce Cumhuriyet” 2 Temmuz 1977, s. 6.
Atatürk’ün İnebolu Vapuru ile Anadolu’ya geçtiği; Niyazi  Ahmet Banoğlu’nun “Atatürk’ün İstanbul’daki hayatı” adlı eserinde  mevcuttur. (Çok sevdiğim saygıdeğer Deniz Hanımefendi’nin rahmetli  babası. Fesbuk’tan da arkadaşız) Niyazi Ahmet Bey’in kitabındaki  bilginin kaynağı Yunus Nadi’nin söz konusu makalesidir. Kısmen  kısaltılmak suretiyle Niyazi Ahmet Bey kitabında bu metne yer vermiş.  Bkz: Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk’ün İstanbul’daki hayatı, Cilt: 1,  Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1973, s. 175-176.

Atatürk’ün yakında bulunmuş değerli isimlerden Şevket Süreyya  Aydemir; “Tek adam: Mustafa Kemal’in Hayatı,” adlı eserinin 2. cildinin  19. sayfasında: Samsun’a varan 9. Ordu Heyeti’nin İnebolu Vapuru ile  geldiğini belirtmektedir. Ancak bu kırık dökük vapurun Karadeniz  dalgalarına dayanabilmesi mümkün değil. 

Bkz: Şevket Süreyya Aydemir, Tek adam: Mustafa Kemal’in Hayatı, Cilt: 2, Remzi Kitabevi, 1975, İstanbul, s. 19.
DENİZCİLİK İŞLETMELERİ’NİN ÇÜRÜYEN ARŞİVİ
Yaklaşık on beş yıl önce Karaköy’de vapurdan inerken  dikkatimi çekti. Batan Karaköy iskelesinin hemen karşısında üç buçuk  katlı tarihi bir yapı vardı. Bir baktım hamallar binadan çıkardıkları  evrakları döke saça bir kamyona dolduruyor. Biraz yaklaşıp öylece  seyrettim. Deniz vasıtalarının ölçülerini gösteren Osmanlıca ve yeni  yazı, Fransızca resmi belgeler, Mesaha Şahadetnameleri, Manifestolar,  yükleme, yolcu ve liman hareketlerinin yazılı olduğu, çok sayıda  dosyalar halinde vesikalar vardı. Üzerlerinde vapur isimleri yazılı eski  dosyalar vardı. Çok eski tarihli oldukları sararmış ve yaşlanmış  kağıtlardan belliydi.
Kamyonun şoförüne sordum? Çöpe mi gidecek bu evraklar diye.  Neyse ki boşuna telaşlanmışım. Denizcilik İşletmeleri’nin Fındıklı’da  bir başka binasına gidecekmiş. Yani bir bodrumdan çıkıp; bir başka  bodrumda çürümeye devam edecekler diye yine de üzüldüm. Üç yanı  denizlerle çevrili ülkemizin deniz tarihinin belleği. Tıkıldığı yerde  çürüyor ve belki de; şu satırları yazdığım saatte, belgeleri fareler  kemiriyor.
BELGELER ASKERİ TARİHİMİZİLE DE İLGİLİ.
Evraklar arasında 1912 – 1922 arası, ülkemizin dahil olduğu,  Balkan Savaşı ile başlayan ve Milli Mücadele’nin kazanılmasıyla biten.  On yıllık savaş dönemine ait vesikalar da vardı. Savaş sırasında çoğu  deniz vasıtası; askeri hizmet için seferber edildi. Bazı vapurlarımıza  düşman el koydu. Dolayısıyla orada gördüğüm evraklar sadece denizcilik  tarihini değil, askeri tarihimizi de ilgilendirmektedir.
ATASE Başkanı Tuğgeneral Sayın Necdet Tuna Bey’den çok rica  ediyorum. Sayın komutanım; lütfen Denizcilik İşletmeleri’ndeki bodrum  katlarında, çürüyen; günbegün fersudeleşen, arşiv belgelerine sahip  çıkınız. Bu arşivde ATASE’de muhafaza edilmesi gerekli; çok sayıda belge  olduğunu düşünüyorum. Eminim ki Bandırma Vapuru’nun da, İnebolu  Vapuru’nun da ve savaşta başından maceralar geçmiş; Ümit Vapuru, Gazi  Alemdar Römorkörü vb. gibi nice deniz vasıtalarımızın kayıtları burada  çürüyor. Söz konusu arşivin derlenmesi ve araştırmacıya açılması  gereklidir. Derleme bugün başlasa yıllar alır. Benim ömrüm yetmez o  belgeleri görmeye.
Sayın komutanım. Siz beni bilirsiniz. Ben de sizi çok  severim. Ne olur benim talebimi Ağustos sonuna atmayın. Yeni gelecek  ATASE Başkanı ile tanışayım diye birkaç senemi harcatmayın. Çok değil;  bir ay kadar çalışsam o arşivde; Ata’mızı Anadolu’ya çıkaran vapur ile  ilgili kayıtlara ulaşırım zannediyorum. Kamyona bakarken İnebolu Vapuru  yazılı bir dosya hatırlıyorum, eski yazı bir dosyaydı. İzin versinler  severek ve gönüllü olarak bulurum o dosyayı.
BENNETT’İN ANILARI; NEZİH UZEL’İN RÖPORTAJI’NA UYMUYOR.
İşgal altındaki İstanbul’da görevli İngiliz subayı John  Godolphin Bennett’in “Tanık Bir Arayışın Hikayesi” adlı anılarının  Türkçe’si; 2006 tarihinde İstanbul’da yayımlandı. (John Godolphin  Bennett, Tanık Bir Arayışın Hikayesi, Yapı Kredi Yayınları, 2006) Beş  yüz küsur sayfalık bu eserde Atatürk adı sadece bir yerde geçiyor. Nezih  Uzel’in “Atatürk’e Nasıl Vize Verdim” adlı uydurmalarla dolu kitapta  sözü edilen diyaloglar, Atatürk’ün bindiği Bandırma gemisini durdurması  vb. gibi ayrıntılar Bennett’in anılarında mevcut değil.
Nezih Uzel’in yazdıklarından her zaman şüphe ettim.  Rahmetliyi bir iki yerde fena sıkıştırdım, Bennett hakkında yazdığı  asılsız ve ispatsız sözlerin dayanaklarını sordum. Her defasında bir  başka bahane bulup konuyu değiştirdi. Kaçamak cevaplar verdi. Zaten beni  gördüğü zaman, hemen pılı pırtısını toplayıp kaybolup dururdu. Yapı  Kredi Yayınları’ndan çıkan Bennett’in anıları bir anda ortadan kayboldu  ve bir daha basılmadı. Sanki toplatıldı gibi geldi bana. Geçenlerde bu  kitabın iki yüz liraya yakın bir bedelle satıldığına da şahit oldum.  Oysa taş çatlasa 20-25 liralık bir kitaptı. YKY’nin hiçbir nadir kitabı  on katı bedelle satılmaz. Sahaf kardeşlerim bunu iyi bilir. Bu işte bir  tuhaflık var. Dilerim Nezih Uzel’in kitabına ters düşen; Bennett’in  anılarının bir anda ortadan kaybolması arasında o kitabı çıkaran yayıncı  ile bir ilişki yoktur.

ATATÜRK ANADOLU’YA GEÇME KARARINI NASIL ALDI?
Kurtuluş Savaşı’nın ilk tarihçesi Celal Nuri Bey’in  “İnkılabımızın Tarihi, Yayımlanmamış bir tarihin sayfaları“ başlığı ile  İleri gazetesinde yayımlandı. 2013 tarihinde yayımlanan Charles  Harington, adlı eserimde bu önemli tarihçeye yer verdim. Böylece uzun  yıllar sonra ilk kez bu değerli bilgiler yayımlanmış oldu. (Atilla Oral,  Charles Harington, Demkar Yayınevi, 2013, İstanbul, s. 93)
Celal Nuri Bey Atatürk’ün önde gelen sırdaşları arasındadır.  Celal Nuri Bey; Anadolu’ya geçme kararını nasıl aldıklarını şöyle  anlatıyor:
“Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya gönderilmesi; ne o zamanki  hükümetin bir desteği; ne de bir rastlantı eseridir. Zamanın Maarif  Nazırı Ali Kemal buna en şiddetli sözlerle karşı geldi. Mustafa Kemal  Paşa ve arkadaşları, milli vaziyeti çok kötü gördükleri ve İzmir’in  işgal edileceği konusunda yabancı kaynaklardan aldıkları kesin bilgi  üzerine, Paşa’nın bizzat Anadolu’ya geçmesine, milli bir hareketin  liderliğinde bulunmasına karar verdiler. Birincisi Paşa’nın firar  yoluyla Anadolu’ya geçmesi; ikincisi, resmi bir görev ile yükümlü olarak  Anadolu’da bir yere tayini. Birinci şık uzun görüşmelerden sonra kabul  edilmedi. Çünkü halk üzerinde daha etkili olmak için, resmi sıfatın  bulunması daha uygundu. Bu amaca ulaşmada Bolu Mebusu ve Paşa’nın eski  yaveri Cevat Abbas Bey’in emeği geçmiştir. Kendisinin Ferid Paşa  kabinesinde, Nafıa Nazırı olan Avni Paşa ile akrabalığı vardı. Cevat,  bundan yararlanarak Avni Paşa’yı ve o da kayınpederi Harbiye Nazırı  Şakir Paşa’yı ve dolayısıyla Damat Ferit’i bu fikre inandırdılar.  Gerekçe olarak da, Mustafa Kemal Paşa’nın o günün muhalifleri olan eski  liderlerle arasının iyi olmadığı ileri sürüldü. Damat buna kapıldı.  Düzcesi iğfal edildi.” (Celâl Nuri Bey (İleri) “İnkılabımızın Tarihçesi”  İleri gazetesi, 25 Aralık 1922, s. 1)
Padişah Vahdettin’in Mustafa Kemal’i Harbiye Nazırlığı’na  getirebileceği herkesçe tahmin ediliyordu. Çünkü Mustafa Kemal  Vahdettin’in eski yaveri, aynı zamanda çok yetenekli ve zeki bir  subaydı. Üstelik Enver Paşa ile arası iyi değildi. Ahmet Avni Paşa  (1878- 1934) Nafıa Nazırı’da bu gerçeği biliyor ve bu yüzden Mustafa  Kemal’i kıskanıyor ve kendine rakip görüyordu. Bir gün Cevat Abbas  Bey’den önemli bir bilgi aldı. Mustafa Kemal Saray’dan talebi vardı.  İstanbul’dan uzak bir yerde görev istiyordu. Avni Paşa bu habere çok  sevindi. Hemen kayınpederi Harbiye Nazırı Şakir Paşa’ya koştu. Bildiği  bütün kurnazlıkları yaptı ve Şakir Paşa’yı ikna etti. Avni Paşa  böylelikle Mustafa Kemal’den de kurtulmuş oldu. Oysa kıt zekalı Avni  Paşa; Mustafa Kemal’e kötülük yaptığını zannederken, ona ve Türk  milletine ne kadar büyük bir iyilik yaptığını hiç anlayamamıştı. Üstelik  menfaat amacıyla kurnazca yaptığı işle, farkında olmadan Türk  devriminin ve Türk milletinin yolunu açtı. Memlekete çok büyük hizmeti  dokundu. Kurtuluş Savaşı’nın böyle gizli kalmış adsız kahramanları da az  değildir.
BANDIRMA VAPURU FOTOĞRAFI
Gazetelerden Atatürk ve Kurtuluş Savaşı konusunda belge ve  fotoğraf konusunda bir talep geldiğinde; hiç tereddütsüz ve asla maddi  bir karşılık almamak şartıyla; her zaman yardımcı oldum. Tempo dergisi  ücretsiz bir Kurtuluş Savaşı eki dağıtmak istedi. Editör Sayın Ayşegül  Hanımefendi arşivimde Bandırma Vapuru fotoğrafı olup olmadığını sordu.  Yok dedim, olsa çok iyi bilirdim. Baktım bir yerden bir Bandırma Vapuru  fotoğrafı bulup koymuşlar.
30 küsur yıldır fotoğraf toplarım ne kendi arşivimde; ne de  başkasında; 9. Ordu Heyeti’nden birini Bandırma Vapuru’nda; samsun  yolundan veya iskelesinde çekilmiş bir fotoğrafına hiç rastlamadım.  Atatürk’ün beraberindeki heyetle üç günlük; çok özel bir yolculuğa  çıktığı halde; bir tek fotoğraf çektirmemiş olmasına hiç anlam  veremedim. Oysaki Ata’mız fotoğraf çektirmeyi çok sever. 19 kişiden  diğerleri de böyle bir fotoğraf karesine sahip değil. Böyle bir fotoğraf  karesi olsa kitap kapağında kullanmaya namzettir..
Bandırma Vapuru ile Samsun’a giden heyette yer alan  şahısların hatıratlarını çok iyi inceledim. Bazısının da bizzat  derlenmesinde ve yayımlanmasında emek verdim. O Vapurda yer alan  şahıslar birbirleriyle ilgili en ufak bir hatırayı kaydetmemişler. Bu da  bana tuhaf geldi.
Tarih araştırmacıları eline geçen bilgi ve belgenin müsaade  ettiği oranda düşüncelerini ifade etmelidir. Atatürk tarihçilere şöyle  sesleniyor:
  “Biz daima gerçeği arayan ve onu buldukça; ve bulduğumuza inandıkça ifadeye cesaret gösteren adamlar olmalıyız!”
Atatürk’ün yukarıdaki sözünü ilke olarak kabul ettim ve bu  ilkeye doğrultusunda çalıştım. Sağlam belge ve bilgiler buldukça ve  sadece bulduklarıma dayanarak düşüncelerimi ifade ettim.
BELGESİZ KONUŞMAM. BU SADECE TAHMİN..
Belgesiz ortaya bir iddia atmam. Ancak buna rağmen  gerçekliğini sınama imkanı bulamadığım bir tahmin var aklımda. Yanlış  düşünüyor da olabilirim. Bu sadece bir tahmin. Zannımca iki vapur var.  Biri Bandırma, diğeri İnebolu. İnebolu’da Ata’mız ve birkaç arkadaşı.  Bandırma Vapuru’nda ise 19 kişiden geride kalan diğer kahramanlar.  Bandırma Vapuru güçlü kuvvetli bir vapur. Samsun’a üç günde gider.  İnebolu ise kırık dökük bir vapur eskisi. 8 saatte İstanbul’dan İzmit’e  ancak varır. Atam Samsun’a karadan, tehlikesiz biçimde ve iki günden  önce varır. Yine zannımca matbuatta yayılan “Mustafa Kemal Paşa  Hazretleri Bandırma Vapuru ile Samsun’a hareket etti” başlıklı geniş  haberler aynı zeka ve planın bir parçası. Üç günlük Samsun yolculuğuna  ne atamızın sağlığı dayanır ne derbeder İnebolu Vapuru. Gerisi Ata’mın  zekası.
Atatürk Şişli’deki evinde kurtuluş planları yaparken Celal  Nuri Bey’de kendisiyle birlikteydi. Celal Nuri Bey’in yukarıdaki  paragrafı; yaklaşık üç yıl sonra sıcağı sıcağına yayımlandı. O tarihte  Vahdettin de Damat Ferit de, birçok ilgili sağdı. Celal Nuri Bey’in  yazdıklarına dair tekzibe hiç rastlamadım.
Celal Nuri İleri gazeteci, yazar, siyasetçi olmanın yanında,  aynı zamanda eşine az rastlanan önemli fikir adamıdır. Düşünce  tarihimizde çok müstesna yeri vardır. Ülkemizin çok çeşitli meseleleri  hakkında değerli düşünceler üretmiş gerçek bir Türk aydınıdır. Celal  Nuri İleri’nin yazdığı binlerce makalesi, tefrikası henüz yeni yazıya  geçmedi. Rasih Nuri İleri, babası Suphi Nuri ve amcası Celal Nuri Bey’in  yazılarının meydana çıkarılması için bana teklifte bulunmuştu rahmetli.  Ben Osmanlıca orijinal metinden okuyorum dedim. Gerçekten de Celal Nuri  Bey’in yazılarından çok istifade ettim. İsterdim ki Osmanlıca  bilmeyenler de o yazılardan istifade edebilsin. Böylesine değerli gerçek  bir düşünürümüz tarihin tozlu sayfalarında kalmaktan yazık ki hala  kurtarılamadı.   (Atilla Oral tarafından derlenmiş bilgilerdir.)

 04.10.2017 Tarihinde yayınlanmıştır

 NOGAYTÜRK   /İLBER ORTAYLI KONUŞMASI ve SORU CEVAP BÖLÜMÜ VİDEOSU : https://www.facebook.com/dursunmirza/videos/1459879494087788/

19-05-2023 -BANDIRMA GERÇEK