Bandırma ve Köylerinde Türk Kültür Varlıkları Araştırması..Mesut Dündar, Yusuf Acıoğlu

Bandırma ve Köylerinde Türk Kültür Varlıkları Araştırması

M. Dündar, Y. Acıoğlu, 

GİRİŞ
Balıkesir iline bağlı olan Bandırma, Güney Marmara kıyısında yer alan bir sahil ilçesidir. Kuzey’den Marmara Denizi ve Kapıdağı Yarımadası, doğudan Bursa ile sınırlı olan Bandırma’nın güneyinde Balıkesir, Manyas ve Susurluk, batısında Gönen ilçesi
bulunur. Yaklaşık 690 km2’lik bir alana yayılan ve yüksekliği deniz seviyesinden 764  metreye kadar değişen Bandırma, bir liman kenti olan ilçe merkezi ile ona bağlı otuzbeş  köyden oluşmaktadır.
İlk çağlarda Misya (Mysia) bölgesi sınırları içinde yer alan Bandırma ve çevresi  (Strabon, 2015:58; Öden, 1999:14 n.53) bir dönem Pers egemenliğine girmiş, M.Ö.  334’de Makedonya kralı Büyük İskender tarafından imparatorluk sınırlarına katılmıştır.
Sonrasında sırasıyla Roma ve Bizans hâkimiyetine geçmiştir (Sivrioğlu, 2018:18). 11. yüzyıldan itibaren Türk akınlarına maruz kalan Bandırma bölgesi 13. yüzyıldan itibaren Karesi Beyliği egemenliği altına girmiş, Orhan Gazi zamanında da Osmanlı topraklarına
katılmıştır (Yurt Ansiklopedisi, 1982:1140; Uzunçarşılı, 1988:97,102). 16. yüzyıl başlarında (1530) Hüdavendigar Sancağı’nın Aydıncık (Edincik) kazasına bağlı bir köy olan Bandırma, 16. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul Galata Kadılığı’na bağlanmıştır
(Yurt Ansiklopedisi, 1982:1140; Tuğlacı, 1985:45). 19. yüzyıl başlarında Erdek kazasının Kapıdağı bucağına bağlı bulunan Bandırma, Tanzimat sonrası Erdek’in bir bucağı haline gelmiştir. Bandırma, 1876-1878 Osmanlı-Rus savaşları sonrası Kırım ve Romanya’dan
gelen göçmenlerin etkisiyle bir kazaya dönüşmüştür. Yüzyılın sonlarında Karesi Sancağı’na bağlı görülen Bandırma, 1893’teki nüfus sayımına göre 30.262 Müslüman, 5.487 Rum, 4.457 Ermeni, 849 Katolik ve 127 yabancı olmak üzere toplam 40.912
nüfustan oluşmaktadır (Yurt Ansiklopedisi, 1982:1127; Tuğlacı, 1985:45). Birinci Dünya Savaşı sonrası 1920’de Bandırma’yı işgal eden Yunanlılar 17 Eylül 1922’de burayı terk etmek zorunda kalmışlar, çekilirken birçok yeri de yakıp yıkmışlardır.

Bu çalışmada, Bandırma ve çevresindeki Türk dönemi maddi kültür varlıklarının tespit edilerek tanıtılması ve kendi alanındaki bilim dünyasına kazandırılması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, öncelikle konuyla ilgili literatür ve arşiv
taraması gerçekleştirilerek mevcut veriler toplanmıştır. Sonrasında, eldeki verilerlebirlikte Bandırma ilçe merkezi ile buna bağlı olan Edincik, Bezirci, Hıdırköy, Şirinçavuş, Misakça, Çarık, Beyköy, Orhaniye, Çepni, Çinge, Doğanpınar, Külefli, Bereketli, Yenisığırcı, Doğruca, Dutlimanı, Yenice, Erikli, Ömerli, Çakıl, Dedeoba, Emre, Yeni Ziraatlı, Eski Ziraatlı, Mahbubeler, Akçapınar, Yeni Yenice, Yeşilçomlu, Kayacık, Kirazlı, Kuşcenneti, Doğa, Aksakal, Ergili ve Karaçalılık ve çevresi araştırılarak buralardaki
maddi kültür varlıkları incelemiş, elde edilen tüm veriler doğrultusunda çalışma metni oluşturulmuştur. Metinde, her eser bulunduğu yerin tarihi ve kültürü ile bir anlam kazanacağı düşüncesiyle, bunların türlerine göre kataloglaması yerine bulundukları
yerlere göre verilmesi yoluna gidilmiştir.

Bandırma İlçe Merkezi
Eskiden “Panormos” ve “Panderma” olarak bilinen Bandırma (Hasluck, 1910:50-51), Güney Marmara kıyısında, aynı adla anılan körfezde yer almaktadır. Antik Kizikos kenti ile birlikte kurulduğu ileri sürülse de (Tuğlacı, 1985:45; Yurt Ansiklopedisi, 1982:1140)
13. yüzyılın başlarına kadar tarihi kaynaklarda adına rastlanılmaz (Hasluck, 1910:50). Bazı yayınlarda ilk yerleşimin, günümüz kent merkezinin yaklaşık 2 km. kuzeydoğusunda, küçük bir balıkçı köyü şeklinde olduğu ifade edilir (Uzunçarşılıoğu,
1992:66; Tuğlacı, 1985:45). Bugünkü kentin ise, Antik Kyzikos şehir devletinin bir limanı olduğu düşünülen yerin hemen gerisinde, Divan-ı Hümayun’da görevli Haydar Çavuş’un 16. yüzyılın sonlarında kurduğu bir vakfa istinaden burada inşa ettirdiği vakıf
eserlerinden sonra kurulup geliştiği ileri sürülmektedir. (Mutaf, 2018:221,224). Evliya Çelebi, 1659’daki ziyareti sırasında Bandırma’dan, “büyük bir ticari iskelesi olan, oniki  372 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
mahalleden oluşan, dört cami ve onüç mescidi ile sayı belirtmeden hanları, hamamları, mektepleri, tekkeleri ile kiremit kaplı süslü evleri ve dükkanları bulunan güzel bir şehir” olarak bahseder (Dağlı, Kahraman ve Sezgin, 2007:149). 20. yüzyıl başlarında bölgeyi gezen Hasluck ise, Türk, Rum (Greek) ve Ermenilerin yaşadığı kasabada beş cami ile beş kilisenin bulunduğunu belirtir (Hasluck, 1910:51).

Yapılan araştırma sonucu ilçe merkezinde yedi cami, dört çeşme, bir hamam ile birlikte baruthane, iskele, gar, hükümet konağı ve askeri daire gibi bazı resmi binalar saptanmıştır. Bunların dışında bir de tarihi mezarlık bulunmaktadır. Söz konusu
yapılardan bazılarının çeşitli araştırmalara konu edildiği görülmektedir (bkz., Sözlü, 2014; Mutaf, 2018; Işıkakdoğan, 2013).
Camilerin başında iskele meydanı gerisinde yer alan Haydar Çavuş Camii gelmektedir (Resim 1). Divan-ı Hümayun’da görevli Haydar Çavuş’un 16. yüzyılın sonlarında kendi adına kurduğu vakfa istinaden Bandırmada inşa ettirdiği yapılardan
biri olduğu anlaşılan caminin (Mutaf, 2018:221-224), 1873’te yandığı ve daha sonra Mimar Kemalettin Bey’in planına göre yeniden inşa edildiği ileri sürülmektedir (Erken, 1977:40; Yurt Ansiklopedisi,1982:1220). Kurtuluş savaşı öncesine ait olduğu belirtilen
eski bir fotoğrafta (bkz., Mutaf, 2018:220) caminin, önde kapalı bir son cemaat yeri bulunan merkezi kubbeli bir yapı olduğu ve kuzey batısında bir minaresi bulunduğu görülmektedir. Önde tek kemer gözlü bir girişi bulunan cami, köşe plasterleri, kat
silmeleri ve pencere tasarımları ile 19. yüzyılın ampir üslubunu yansıtmaktadır.
Günümüzdeki cami tek kubbeli harim ile üç kemer gözlü son cemaat yeri ve tek şerefeli bir minareden oluşmaktadır (bkz. Sözlü, 2014:332). Moloz ve kaba yonu taşla inşa edilen caminin duvarları sıvalıdır. Tek şerefeli minare ise tamamen kesme taşla teşkil
olunmuştur. Cami, iç mekân süslemeleri ve sivri kemerli son cemaat yeri tasarımı ile 20. yüzyıl başlarındaki, Mimar Kemalettin’in milli üslubunu yansıtmaktadır.
Çınarlı Mahallesi’nde yer alan Şevkiye Camii (Resim 1), üzerindeki kitabeye göre Hacı Şevki Bey tarafından H.1305 (M.1887/1888) yılında yaptırılmıştır (Sözlü, 2014:251). Tek kubbeli kübik cami büyük oranda yenilendiği için tarihi özelliğini
kaybetmiştir. Orijinal olduğu tahmin edilen kalın duvarlarla örülü cepheler sıvalıdır. Örtü sistemi ile kadınlar mahfilinin betonarme olduğu anlaşılmaktadır. Onyedi Eylül Mahallesi’nde yer alan ve Ulu Camii (bkz., Sözlü, 2014:291-293) adıyla
bilinen caminin duvarına asılı bir levhada 1721 tarihi yazılıdır. Harim kapısının kemer köşeliklerinde ise H.1316 (M.1898/1899) ve 1953 tarihleri yazmaktadır. Caminin 18. yüzyıl başlarında yapıldığına dair herhangi bir veri bulunmamaktadır. Mimari özellikleri
bakımından 19. yüzyılın sonlarını yansıtan caminin 1953’te onarıldığı anlaşılmaktadır. Boyuna dikdörtgen planlı cami kırma çatılıdır (Resim 1). Kuzeybatı köşede bir minaresi bulunur. Caminin, kuzey cephe orta aksı ile batı cephesinin kuzey ucunda, kapalı son
cemaat yerine açılan iki kapısı bulunmaktadır. Yarım daire kemerli kapılar hafif dışa taşırılarak belirtilmiştir. Mermerle teşkil olunan kuzey kapısı üzerindeki ay-yıldız motifleri ile de dikkati çeker. Cephelerde bulunan simetrik düzendeki pencereler de
yarım daire kemerli olup kilit taşları vurgulanmıştır. Pencerelerin taş söve ve kemerleri dışa taşkındır. Sıvalı olan cephelerin köşelerinde kesme taşla teşkil olduğu anlaşılan
plasterlere yer verilmiştir. Cami, köşe plasterleri, kapı ve pencere gibi tasarımları ile geç neoklasik üslubu ortaya koymaktadır. Caminin, düzgün kesme taşla inşa edilen minaresi kare kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Üstte, daralan petekle devam eden
minare taş külahla son bulur.
Halk arasında daha çok Dere Cami olarak bilinen Habibullah Camii (Resim 1), bugünkü adını aldığı Dere Mahallesi’nde yer almaktadır. İnşa kitabesi bulunmayan caminin duvarına asılan levhada 1901 tarihi yer almaktadır. Çeşitli zamanlarda
onarıldığı anlaşılan caminin mimari özellikleri de 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyılın başlarını yansıtmaktadır. Boyuna dikdörtgen planlı cami kırma çatılıdır. Geniş bir saçakla sonlanan cephelerin köşelerinde plasterlere yer verilmiştir. Cephelerdeki altlı
üstlü iki sıra halindeki pencerelerden alttakiler yarım daire kemerli, üsttekiler ise basık kemerlidir. Kuzey cephe aksındaki yarım daire kemerli kapıdan girilen harim büyük oranda yenilenmiştir. Caminin kuzeydoğu köşesinde yer alan minare 1945 tarihlidir.

Resim 1. Bandırma ilçe merkezi, camiler.
Merkezdeki bir diğer camiyi teşkil eden Sunullah Camii (Resim 1), adını verdiği Sunullah Mahallesi’nde yer almaktadır. Kitabesi bulunmayan caminin Vakıflar Bölge Müdürlüğü kayıtlarında 1905 yılında yaptırıldığının yazdığı ifade edilmektedir (Sözlü,
2014:362). Caminin mimari özellikleri de 20. yüzyılın başlarına işaret etmektedir. Boyuna dikdörtgen planlı camide harim ve kuzeyindeki son cemaat yeri tek bir çatı  altında toplanmıştır. Kırma çatı, cepheleri kuşatan parapetin gerisinde yükselir. Sıvalı
olan cephelerde harim, mahfil ve son cemaat yerlerine açılan asimetrik düzende pencerelere yer verilmiştir. Basık kemerli pencereler ile köşe plasterleri ve kat silmesinin tuğla örgüsü yapıya dekoratif bir özellik kazandırır. Kuzey cephe aksında yer
alan giriş kapısında ise mermer kullanılmıştır. Yarım daire kemerli kapının kilit taşı belirtilmiştir. Ahşap tavanlı harimin duvarları sıvalıdır. Mihrap günümüz çinileri ile kaplıdır.
İsmi ile aynı mahallede yer alan Hacı Yusuf Camii’nin (Resim 1) inşa tarihi bilinmemektedir. Dikdörtgen planlı ve kırma çatılı caminin beden duvarları dışında tamamen yenilendiği anlaşılmaktadır. Kuzeydoğu köşede yer alan kesme taş minaresi
ise özgün görünmektedir. Caminin avlusunda bir mezar bulunmaktadır. Kitabesinden camiyi yaptıran Hâcı Yusuf Ağa’ya ait olduğu anlaşılan mezar taşının tarih kısmı gömüldüğü için okunamamaktadır.
Haydar Çavuş Mahallesi’nde yer alan Tekke Camii (bkz., Sözlü, 2014:305-307) yakın zamanda tamamen yenilenmiştir. Caminin önünde bir haziresi vardır. Hazirede 31 adet kitabeli mezar taşı bulunmaktadır. Mezar taşı kitabelerinden haziredeki mezarların, 9
Şevval 1330 (21 Eylül 1912) tarihinde vefat eden Nakşibendî tarîkatı şeyhlerinden Bulgaristan Ahyolu’lu (Pomorie) Hâcı Alî Rızâ Efendi ve aile efradına ait mezar taşlarının yanı sıra tarîkat mensupları ile birlikte Bandırma ileri gelenlerine ait oldukları
anlaşılmaktadır. Bunların tarihleri H.1133 (M.1720/1721) ile 1930 arasında değişmektedir. İlk Cami’de bu tarihlerden önce yapılmış olmalıdır. Hazireyi kuşatan avlu duvarında bir çeşme yer alır (Resim 2). Sadece kitabesi özgün görünen çeşme, bu
kitabeye göre Hâcı Alî Efendi tarafından vefat eden annesi adına H.1320 (M.1902/1903)yılında yaptırılmıştır (Işıkakdoğan, 2013:60).

374 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler Tekke Camii Çeşmesi dışında Bandırma merkezinde üç çeşme daha bulunmaktadır (Resim 2). Bunlardan biri Haydar Çavuş Cami yanında yer alan bir meyden çeşmesidir.
Üzerindeki kitabeye göre Sultan Abdülhamit tarafından Haydar Çavuş adına vakfı için H.1323 (M.1905/1906) yılında inşa ettirilmiştir (Işıkakdoğan, 2013:62). Altıgen planlı çeşme mermer kaplı olup, geniş saçak ve kademeli bir külahla sonlanmaktadır. Altıgen
kütlenin caddeye bakan üç cephesinde çeşmeye yer verilmiş, diğerleri sağır bırakılmıştır. Çeşmelerin bulunduğu cepheler köşe sütunceleri ve süslü ayna taşları ile dikkati çeker. Sütunceler ile ayna taşlarındaki bitkisel ve geometrik bezemeler döneminin özelliklerini yansıtırlar. Merkezdeki diğer çeşmelerden biri Dere Mahallesi Sunullah Sokak’da yer almaktadır. Mermer çeşme, üzerindeki kitabeye göre, Tekke Cami Çeşmesi’nde olduğu gibi Hâcı Alî Efendi tarafından annesi Şerife Hanım için H.1321
(M.1903/1904) yılında yaptırılmıştır (Işıkakdoğan, 2013:61). Çeşme, iki yanda yivli ayaklara binen basık kemer nişli olup kemerin kilit taşı belirtilmiştir. Profilli bir saçakla sonlanan çeşmenin kemer alınlığında inşa kitabesi bulunur. Bir diğer çeşme, yakın
zamanda tamamen yenilenen İhsaniye Camii avlusunda yer almaktadır (Işıkakdoğan, 2013:67). Dikdörtgen çerçeveli mermer çeşme üzerindeki kitabeye göre Kozlucalı Hacı Osman Efendi tarafından H. Recep 1325 (M. Ağustos/Eylül 1907) yılında yaptırılmıştır.Üzerinde kabartma gülçeler ve bitkisel bezemeler bulunan ayna taşının bir mezar lahdine ait olduğu anlaşılmaktadır.

Resim 2. Bandırma ilçe merkezi, çeşmeler.
İlçede sadece bir adet tarihi hamam bulunmaktadır. Türk Hahamı olarak bilinen yapı
İhsaniye Mahallesi, Kâşif Acar Caddesi’nde yer almaktadır (Resim 3). Yapının inşa tarihi
bilinmemektedir. Moloz taş ile inşa edildiği anlaşılan hamam, sonraki dönemlerde
yapılan betonarme ekleme ve müdahalelerle özgünlüğünü yitirmiştir. Art arda sıralanan
soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık mekânlarından oluşan hamamın örtüsü betonarmedir.
Yapı günümüzde yeniden restore edilmektedir.
 Mesut DÜNDAR, Yusuf ACIOĞLU 375
 Resim 3. Türk Hamamı. Resim 4. Baruthane.
Paşabayır Mahallesi’nde, kentin güneyinden geçen Gönen yolu kenarında Baruthane
olarak bilinen kâgir bir yapı bulunmaktadır (Resim 4). Kare planlı yapının örtüsü
mevcut değildir. Moloz taşla inşa edilen yapıda tuğla hatıllara yer verilmiştir. Doğu
cephedeki tuğla kemerli kapı dışında herhangi bir açıklığı bulunmaz. İnşa tarihi
bilinmeyen yapının kullanılan malzeme ve teknik bakımından 18-19. yüzyıllara ait
olduğu tahmin edilmektedir.
İskele meydanında yer alan tarihi İskele Binası kenttin en anıtsal yapılarından biridir
(Resim 5). 1926 yılında inşa edilen yapı döneminin ulusal mimarlık üslubunu yansıtır
(Kaya ve Tuncer, 2010:352). Üç katlı kâgir yapının ortasından iskeleye açılan bir geçit
yer alır. İki kat seviyesindeki basık kemerli bu geçidin iki yanında karşılıklı mekânlar
sıralanır. Bu yan kütlelere binerek geçidi de örten üçüncü katta geniş bir salon ile
odalara yer verilmiştir. İskele tarafındaki köşe kuleleri ile dikkati çeken yapıda katlar
silmelerle ayrılmış, birinci ve ikinci katlarda dikdörtgen çerçeveli, üst katta sivri kemerli
pencerelere yer verilmiştir. Geniş bir saçakla sonlanan yapı kırma çatı ile örtülüdür. İlk
başta soğan kubbeli olan köşe kuleleri de sonradan kırma çatıya dönüştürülmüştür.
İçeride, üst kattaki salonun tavanlarında kalemişi bezemelere yer verilmiştir. Bina
günümüzde belediyenin nikâh salonu olarak kullanılmaktadır.
İhsaniye Mahallesi’nde yer alan eski askerlik şubesi binası (Resim 5) kentteki bir
diğer anıtsal tarihi yapıyı teşkil etmektedir. Günümüzde Bandırma Onyedi Eylül
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi tarafından kullanılan binanın kapısı üzerindeki
kitabede, “Bandırma Redîf Fırka-i Askeriyye Dâiresi / 28 Cemâziye’l-evvel 1320 / 19
Ağustos 1318” yazmaktadır. Buna göre H.1320/R.1318 (M.1902) yılında Redîf Askeri
Dairesi olarak yapılmıştır. Dikdörtgen prizmal bir kütle teşkil eden yapı iki katlı ve kırma
çatılıdır. Önde iki kat boyunca çıkma yapan giriş ünitesi üstte bir taçla sonlanmaktadır.
Yarım daire şeklinde üçlü kemerlerle dışa açılan giriş ünitesinin taç kısmında Osmanlı
arması ile hilal motiflerine yer verilmiştir. Köşe plasterleri ve kat silmeleri ile
çerçevelenen cephelerde simetrik düzende altlı üstlü pencereler bulunur. Kilit taşı
vurgulanan yarım daire kemerli pencereler hafif dışa taşırılmıştır. En üstte, çatıyı
gizleyen parapet cepheleri dolanır.
376 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
Resim 5. Bandırma ilçe merkezi, kamu yapıları.
Bir liman kenti olan Bandırma’nın iç bölgelerle bağlantısını sağlayan demir yolu için
kent merkezinde gar binaları inşa edilmiştir. Bunlardan biri olan istasyon binası (Resim
5) iskele meydanının gerisinde, diğerleri ise demir yolunun sonlandığı batı uçta yer
almaktadır. Bu binalar Bandırma-Balıkesir demir yolu hattının açıldığı 20. yüzyılın
başlarında (Köç, 2018:379) yapılmış olmalıdır. Benzer nitelikteki söz konusu binalar iki
katlı ve beşik çatılıdırlar. Köşe plasterleri ve kat silmeleri cepheleri çerçeveler.
Cephelerde kapılar ile belirli aralıklarda pencerelere yer verilmiştir. Basık kemerli
pencere ve kapıların çerçeveleri dışa taşırılarak belirtilmiştir. Moloz taşla inşa edilen
yapıların kapı ve pencereleri ile köşe plasterlerinde kesme taş kullanılmıştır. Kent
merkezinin güney ucunda, Altıyüzevler Mahallesi’ndeki Kuşcenneti Tren İstasyonu’nda
benzer nitelikli tek katlı bir istasyon binası ve müştemilatları bulunmaktadır.
Bunların dışında, Hacı Yusuf mahallesinde yer alan Hükümet Konağı (Resim 5),
bunun biraz aşağısında yer alan ve günümüzde Halk Kütüphanesi olan eski Tekel Binası
(Resim 5), Cumhuriyet caddesi üzerinde yer alan ve günümüzde karakol binası olarak
kullanılan Eski Posta ve Telgraf Binası, onun yanında yer alan eski Gar Oteli, İhsaniye
Mahallesi’nde yer alan Pertevniyal Hastanesi ile aynı bölgedeki Elektrik Santrali Binası
(Resim 5) cumhuriyetin ilk yıllarında inşa edilen ve döneminin mimari anlayışını
yansıtan dikkat çekici diğer yapıları teşkil ederler.
Resim 6. Bandırma ilçe merkezi, eski mezarlık.
17 Eylül Mahallesi Servet Çırpan Caddesi üzerinde yer alan Eski Mezarlıkta (Kurtuluş
Mezarlığı) 300 civarında kitabeli mezar taşı bulunmaktadır. Bu mezar taşlarının
neredeyse tamamı yerlerinden alınarak mezarlığın ortasında toplanmış vaziyettedir 
 Mesut DÜNDAR, Yusuf ACIOĞLU 377
(Resim 6). Bu nedenle hangi taşın hangi mezara ait olduğu anlaşılamamaktadır. Bununla
birlikte mezar taşı kitabeleri incelendiğinde Bandırma’nın tarihi geçmişine ışık tutacak
birçok bilginin olduğu görülmektedir. Bu bilgiler arasında; meslekler (debbağ, kahveci,
kasap, matbaacı, terzi, fotoğrafçı, şekerci, arabacı, bakkal, kunduracı, berber), unvanlar
(imam, hâfız, evrakçı, müezzin, mübâyaacı, müdür, kethüdâ, müftü, miralay, kâtip, paşa,
nâip), lakaplar (uzun, dede, küçük, dağlı, sağır, pehlivan, çolak, koca), yer isimleri
(Bağdat, Latif Köy, Bandırma, Kayacık, Ürgüp, Aydın, Bölceağaç, Manyas, Plevne,
Edremit, Tophisar, Tavşanlı, Ankara, Aydıncık, Harsova, Pravadi, Tırnova) ve yapı
isimleri (Haydar Çavuş Cami, Poyraz Hanı) yer almaktadır. Mezar taşlarının tarihleri
H.1105 (M.1693/1694) ile 1929 arasında değişmektedir.
Edincik (Aydıncık)
Bandırmanın bir beldesi durumundaki Edincik, Bandırma’nın 8 km. kadar batısında,
Kyzikos antik kentine bakan dağın eteklerinde yer almaktadır. Antik dönemde Adrasteia
olarak bilinen bu yer (Strabon, 2015:80; Ertüzün, 1998:106-107) uzun süren Kyzikos
egemenliğinden sonra sırasıyla Roma ve Bizans hakimiyetine geçmiştir (Tüfekçioğlu,
2005:14). İlk olarak Selçuklu zamanında Türk akınlarına maruz kalan yer, önce Karasi
Beyliği sonrasında Osmanlı topraklarına katılmıştır (Ertüzün 1998:44,47,53;
Uzunçarşılıoğlu, 1992:67; Öden, 1999:18,55). Kentin, Bölgeyi fetheden Orhan Gazi
zamanında Emir Aydın tarafından kurulduğu ve bu nedenle “Aydıncık” adını aldığı
belirtilir (Dağlı vd., 2007:151; Cuinet, 1894:294; Uzunçarşıoğlu, 1992:67). Osmanlı
kaynakları ve dönemin yayınlarında Aydıncık olarak geçen kent Cumhuriyet döneminde
Edincik adını almıştır. Evliya Çelebi, Kentin Türk, Rum ve Ermeni mahallerinden
oluştuğunu, bir ve iki katlı 2000 kadar evin bulunduğunu, 2 hamam, 7 okul ile sayı
belirtmeden cami, mescid, tekke, hanları ve dükkanları olduğunu söyler (Dağlı vd.,
2007:151). Texier’in hemen hemen tamamı Türk, beşyüz haneli bir köy olarak tarif ettiği
ve 6 cami ile çarşı hamamlarının bulunduğunu belirttiği Aydıncık’tan (Texier,
2002:282), Cuinet, Müslüman, Rum ve Ermeni olmak üzere yaklaşık sekiz bin nüfustan
oluştuğunu, 5 cami, 10 mescid, 2 kilise, 2 hamam, 2 han ve 870 civarında ev ile dükkân
ve mağazaların bulunduğunu yazar (Cuinet, 1894:294).

Edincik’te yapılan araştırmada Türk kültür varlığı olarak altı cami ve mescid, yedi
çeşme ve iki hamam ile bir medreseye rastlanılmıştır. Ayrıca, biri cami haziresi olmak
üzere üç de mezarlık bulunmaktadır. Hisar Mahallesi’nde yer alan H.784 (M.1382/1383)
tarihli Ulu Cami, aynı mahallede yer alan H.826 (M.1422/1423) tarihli Ulu Paşa (Kız
Dedesi) Mescidi, Kayalı Mahallesi’nde yer alan ve 15. yüzyıla tarihlenen Emir Sultan
Camii, Kümbet Mahallesi’nde bulunan ve 1470’lere tarihlenen Kümbet Camii, aynı
mahallede yer alan ve 17. yüzyıla tarihlenen Semiz İlyas Camii, Tahtakale Deresi
kenarında Hamam ve yanındaki Nazlı Çeşme, Ulu Paşa Mescidi yanındaki Kız Dedesi
(Ayazma) Çeşmesi, Ulu Cadde üzerindeki Hacı Kadir Çeşmesi, aynı cadde üzerindeki
Anbar (Çarşı) Çeşmesi, Edincik-Erdek yolu üzerindeki Üç Ahırlı Çeşme, Erdek-Bandırma
yolu üzerindeki Şehitler (Çavuşlar) Çeşmesi, Kümbet Mahallesi’nde yer alan Hoca Ali
Medresesi ile Ulu Cami Haziresi ve Kayalı Mahallesi’nde yer alan Şehir Mezarlığı’ndaki
mezar taşları Abdülhamit Tüfekçioğlu tarafından çizimleriyle birlikte yayınlanmıştır
(bkz., Tüfekçioğlu, 2005).
Bunların dışında, Yenice Mahallesi’nde yer alan Buhye Camii boyuna dikdörtgen
planlı ve kırma çatılıdır (Resim 7). Kuzeyinde minaresi ile son cemaat yeri bulunur. İnşa
tarihi bilinmeyen cami, minaresi üzerindeki kitabeye göre Hacı Abdullah Ağa tarafından
H. 1170 (M.1756/1757) tamir ettirilmiştir (Sözlü, 2014:121). Mimari olarak 18-19.
yüzyıl özelliklerini gösteren caminin sonraki yıllarda da onarımlar gördüğü
anlaşılmaktadır. Sıvalı olan cephelerde, kilit taşı belirtilen yarım daire kemerli mermer
pencerelere yer verilmiştir. Son cemaat yeri üç mermer sütuna binen sundurma çatı ile 
378 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
örtülüdür. Bunun doğu ucunda camiye bitişen minare yer alır. Kare kaide üzerinde
yükselen kesme taş minare silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Camiye, kuzey cephe
aksındaki kemerli mermer kapıdan girilir. Düz ahşap tavanlı harimin kıble duvarı
ortasında dairesel mihrap, kuzeyinde de önde iki sütuna oturan ahşap mahfil bulunur. İç
mekânın büyük oranda yenilendiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda bahsi geçen çeşmeler haricinde, biri Ulu Cadde kenarında diğeri Açık Hava
Müzesinde olmak üzere iki adet de çeşme kitabesine rastlanılmıştır (Resim 7). Ulu Cadde
üzerinde bir direğe yaslı vaziyetteki kitabede, “Avn-i Hakla bu çeşmeyi eylediler inşâ / kıl
müyesser ecrine bânî-i nâmîna yâ Rabbenâ / fi 25 Haziran sene 1321” yazmaktadır. Buna
göre miladi 8 Temmuz 1905 tarihli mermer kitabenin ait olduğu çeşmenin yeri
bilinmemektedir. Açık Hava Müzesi’ndeki nereden getirildiği belli olmayan kitabede
“Sâhibü’l-hayrât muhacir Bekirzâde İsmâîl Hâce” yazmaktadır. Tarih kısmı kırık olan
kitabenin üzerindeki ay-yıldız motifinden geç dönemlere ait olduğu anlaşılmaktadır.
Resim 7. Edincik, Buhye Camii, hamam ve çeşme kitabeleri.
Tabakhane Deresi kenarındaki Sultan II. Mahmud Hamamı’ndan başka (bkz.,
Tüfekçioğlu, 2005:22), Hisar Mahallesi Ulu Cadde kenarında bir diğer hamamın
kalıntıları tespit edilmiştir (Resim 7). Halvet hücreleri ve su deposu gibi bazı
mekânlarının duvarları kısmen ayakta olan hamamın inşasında moloz taş ve tuğla
kullanılmıştır. Taş ve tuğla beden duvarlarında düzensiz şekilde kullanılırken, kemerler
ve örtü geçiş sistemlerinde sadece tuğlaya yer verilmiştir. Kullanılan tuğlarla genel
olarak 30x30x5 cm. ebatlarındadırlar. Örtüsü mevcut olmayan yapının geçiş siteminde
Tük üçgeni ve mukarnaslı trompların kullanıldığı anlaşılmaktadır. Mimari ve malzemeteknik bakımından erken Osmanlı döneminin özelliklerini yansıtan hamam, yakınındaki
Ulu Camii ile aynı zamanlarda, 14. yüzyılda inşa edilmiş olmalıdır.
Erdek yolu üzerinde, Üçahırlı mevkiinde yer alan mezarlıkta (Resim 8), tarihleri
H.1146 (M.1733/1734) ile H.1370 (M.1950/1951) arasında değişen 20 civarında
kitabeli mezar taşı görülmektedir. Mezarlarda Roma ve Bizans dönemine ait devşirme
malzemeler de kullanılmıştır. Kitabesi okunabilen bazı mezarların, el-Hâc Mustafa 

(H.1146/M.1733-1734), Aişe (H.1165/M.1751-1752), Şerife Fatıma Dudu
(H.1172/M.1758-1759), Kabakçı oğlu Kara Ahmed (H.1172/M.1758-1759), Seyyid
Monla Abdullah (H.1179/M.1765-1766), Hâcı Sinanzade oğlu Monla Muhammed
(H.1192/M.1778-1779), Ahmed Beşe (H.1192/M.1778-1779), Fatıma Hatun
(H.1209/M.1794-1795), Mustafa Beşe (H.1209/M.1794-1795), Seyyid Muhammed Emin
Ağa’nın halilesi Şerife Hadice (H.1215/M.1800-1801), Kasap oğlu Hüseyin’nin oğlu Ali
(H.1253/M.1834-1839), Hacı Süleyman Tokat (H.1370/M.1950-1951) adlı kişilere ait
oldukları anlaşılmaktadır.
Resim 8. Edincik, Üçahırlığı mevkiindeki mezarlık.

Dutlimanı
Bandırma ilçe merkezinin yaklaşık 11 km. kuzeydoğusunda, sahil kenarında yer
almaktadır. H. Kiepert’in haritasında “Skamnia” olarak geçen köy 19. yüzyıl sonlarında
Dutlimanı adıyla anılır (Cuinet, 184:292). Eski bir Rum yerleşimi olan köye (Şimşir,
2018:321) mübadele sırasında Kavala’dan Türkler yerleştirilmiştir. Bizans ve
Rumlardan kalma bazı kalıntıların görüldüğü köyde herhangi bir Türk kültür varlığına
rastlanılmamıştır.

Kayacık
Bandırma ilçe merkezinin 2,5 km kadar doğusunda yer almaktadır. Kiepert’in
haritaları ile 19. yüzyıl sonlarındaki eserlerde de bugünkü adıyla geçmektedir (Cuinet,
1894:292). Tarihi pek bilinmeyen eski köyün 19. yüzyıl sonlarında tamamı Müslüman
308 nüfustan oluştuğu görülür (Şimşir, 2018:321,325).
Günümüzde 100. Yıl Mahallesi’nde kalan ve bir kısmı parka dönüştürülen eski köy
mezarlığında sadece 2 adet kitabeli mezar taşı görülmektedir (Resim 9). Biri kırık, biri
de kısmen gömülü olan mezar taşlarının tarihleri bilinmemekle birlikte kısmen gömülü
olanın Tekfurdağlı (Tekirdağ) Ahmed oğlu Mustafa’nın mezar taşı olduğu
anlaşılmaktadır. Köyün iki camisi de yenidir. Halk tarafından, Hamidiye olarak
adlandırılan yeni caminin yerinde eskiden, kerpiç duvarlı ve ahşap minareli bir caminin
bulunduğu söylenmektedir.
Köyde, Kayacık Caddesi üzerinde belirli aralıklarla sıralanan iki çeşme ile bir çeşme
kalıntısı bulunmaktadır. Bunlardan, Kadı Çeşmesi olarak bilinen, hazneli bir sokak
çeşmesi şeklindedir (Resim 9). Sıvalı ve betonarme örtülü çeşmenin büyük oranda
yenilendiği anlaşılmaktadır. Nişsiz çeşmenin ön cephesi dairesel bir alınlıkla
sonlandırılmıştır. Alınlığın ortasında iki satırlık mermer kitabede “Sâhibü’l-hayrât ve’lhasenât Abdurrahman / ibn el-hâc Abdullah rûhûna el-fâtiha sene 1174” yazmaktadır.
Buna göre çeşme, Hâcı Abdullah oğlu Abdurrahman tarafından H.1174 (M.1760/1761) 
380 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
yılında yaptırılmıştır. Diğer çeşme, aynı caddenin batı ucunda yer almaktadır.
Günümüzde bir konuta bitişik vaziyette olan çeşme kısmen gömülü kalmıştır (Resim 9).
Tamamen sıvalı ve badanalı olan çeşmenin inşa malzemesi bilinmemektedir. Çeşmenin
kemerli bir nişe sahip olduğu ve bunun iki yanında da küçük birer nişin bulunduğu
görülmektedir. Sıvadan dolayı tam olarak formu ve malzeme-tekniği anlaşılmayan
çeşmeyi tarihlendirecek bir veri bulunmamaktadır. Caddenin doğu ucunda yer alan
çeşmenin ise taban izleri ile hazne duvarlarının bir kısmı kalabilmiştir. Duvarlarda
kullanılan tuğlalardan geç döneme ait olduğu anlaşılmaktadır.
Resim 9. Kayacık Köyü.

Yenice
Bandırma ilçe merkezinin 17 km. kuzeydoğusunda, sahil kenarında yer almaktadır.
Eski bir Rum köyü olan Yenice (Şimşir, 2018:325), H. Kiepert’in haritaları ile Cuinet ve
Hasluck’un eserlerinde de aynı isimle geçmektedir (Cuinet, 1894:292; Hasluck,1910:52).
Hasluck, antik dönemde “Placia” olarak bilinen yerleşiminde burası olabileceğini
belirmektedir (Hasluck, 1910:52).
Köyün, bugünkü caminin yerinde olduğu söylenen eski camisi hakkında bir bilgi
yoktur. Köyün hemen girişinde eski mezarlığı bulunur (Resim 10). Mezarlıkta sadece 3
adet kitabeli mezar taşı bulunur. Bunlar, Muhammed Beşe (H.1197/M.1782-1783),
Yeniceli Emin Ağa (H.1207/1792-1793) ve Yeniceli Hüseyin bin Hasan’a (H.1224
/M.1809-1810) aittir. Mezar taşlarında köyün Yenice adı da belirtilmiştir. Mezarlıkta,
çevreden getirilen Erken Bizans dönemine ait lahit ile arşitrav gibi devşirme
malzemelerde görülmektedir.

Ömerli
Bandırmanın yaklaşık 10 km. güneydoğusunda, Bandırma-Bursa karayoluna 2 km.
mesafededir. Tarihi hakkında bir bilgi bulunmayan köyün adı Hasluck’un eserinde
Ömerköy olarak geçmektedir (Haluck, 1910:132,135). Köyün, 19. yüzyıl sonlarında 142 
 Mesut DÜNDAR, Yusuf ACIOĞLU 381
hane ve 569 nüfustan oluştuğu görülmektedir (Şimşir, 2018:336). Hasluck, eski BursaÇanakkale yolunun Ömerköy’ün hemen doğusundan geçtiğini ve burada bazı Bizans
kalıntıları ile bir Selçuklu hanının bulunduğundan bahseder (Hasluck, 1910:135-
136,142). Bahsi geçen handan bir iz yoktur. Köyün hemen doğusunda köy mezarlığı yer
alır (Resim 10). Mezarlıkta, tarihleri H.1241 (M.1825/1826) ile 1931 arasında değişen
15 civarında kitabeli mezar taşı ile Bizans dönemine ait mimari plastik ögeler
bulunmaktadır. Mezar taşı kitabelerinde kimliği okunabilenler şöyledir; Ömer Karye
İmamı Seyyid Alî Efendi (H.1241/M.1825-1826), Alî Ağa’nın oğlu Muhammed Emin
(H.1276/M.1859-1860), Kapusuz Ahmed zevcesi Rabia Hatun (H.1300/M.1882-1883),
Yeni Mustafa kerimesi Hediye Hatun (H.1303/M.1885-1886), Hâcı Muhammed oğlu
Hüseyin Ağa (H.1324/M.1906-1907), Alî Ağa mahdumu İbrahim Efendi
(H.1339/M.1920-1921), Ahmed Ağa’nın zevcesi Aişe (M.1930). Köyün imamı Seyyid Alî
Efendi’ye ait olan en eski tarihli mezar taşında köyün ismi de “Ömer karye (Ömer köyü)”
olarak belirtilmiştir. Başka herhangi bir kültür varlığına rastlanılmayan köyün camisi
yenilenmiştir. Eski cami hakkında bir bilgi yoktur.

Erikli
Bandırma’nın 15 km. kadar doğusundadır. Ömerli üzerinden geçilmekte olup
yaklaşık 5 km. mesafededir. Tarihi geçmişi hakkında pek bilgi bulunmayan köyün, 19.
yüzyıl sonlarında 108 hane ve 562 nüfustan oluştuğu görülmektedir (Şimşir, 2018:336).
Köyde biri eski biride yeni mezarlık olarak bilinen iki mezarlık bulunmaktadır. Köyün
kuzeybatısında yer alan eski mezarlığın ilk yerleşim dönemine ait olduğu
söylenmektedir. Tamamen ormanın kapladığı bu mezarlıkta H.1187 (M.1773/1774)
tarihli Muhammed’e ait bir mezar taşı bulunmaktadır (Resim 10). Köyün
güneydoğusunda yer alan yeni mezarlıktaki H.1183 (M.1770) tarihli Halime Kadın’a ait
mezar taşı da bu eski mezarlıktan taşınmış olmalıdır.
Köyün merkezinde yer alan cami 1926 tarihlidir. Caminin avlusunda devşirme
sütunlara yer verilmiştir. Sık sık onarıldığı anlaşılan cami eski özelliğini büyük oranda
yitirmiştir. Caminin hemen karşısındaki duvar önünde mermer bir çeşme yalağı
bulunmaktadır. Çeşmenin kendisinden bir iz yoktur.
Resim 10. Yenice, Ömerli, Erikli, Emre köyleri mezarlıkları.
382 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler

Emre
Bandırma ilçe merkezinin yaklaşık 23 km. güneydoğusunda yer almaktadır. Köyün
hemen güneyinde, yol kenarında eski mezarlık yer alır (Resim 10). Mezarlıkta, biri tam
okunamayan 5 adet kitabeli mezar taşı bulunmaktadır. Kitabesi okunanlar, Çerkes
muhacirleri eşrafından Hâcı Abdullah Bey (H.1283/M.1866-1867), Âdem Efendi
(H.1297/1879-1880), Hâcı Ali Efendi (H.1327/M.1909-1910) ve Şehid Kadri Bey’e (H.1
Kanuni-evvel 1335/ M. 1 Aralık 1919) aittir. Kadri Bey’in mezarının ayakucu taşı
üzerinde birbiri üzerine çatılmış iki kılıç ve tam ortalarında ay yıldız kabartması yer
almaktadır. Köyde mezar taşları dışında bir kültür varlığına rastlanılmaz. Eski olduğu
söylenen cami yakın zamanda yıkılıp yenilenmiştir.

Çakıl
Bandırmanın yaklaşık 23 km. güneydoğusunda, Erikli köyüne 3 km. mesafededir.
Köyün tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Köy halkı kendilerini Manav Yörükleri olarak
tanımlamaktadır. Köyün kuzeybatısında, Erikli yolu üzerinde eski mezarlık yer
almaktadır (Resim 11). Mezarlıkta; el-Hâc Ahmed Ağa’nın kerimesi Zeliha Hanım
(H.1251/ M.1835-1836), el-Hâc Ahmed Ağa’nın kerimesi Fatıma Hanım
(H.1251/M.1835-1836), Ahmed Ağa (H.1281/M.1864-1865) ve Dervişzade Halil Efendi
bin İbrahim Ağa’ya (H.1317/M.1899-1900) ait oldukları anlaşılan 4 adet kitabeli mezar
taşı bulunmaktadır. Köyün camisi 1949 tarihlidir. Caminin hemen yanında, Bizans
dönemi devşirme malzeme ile inşa edilmiş bir çeşme yer almaktadır (Resim 11).
Köşelerinde çifte sütunların, yalağında bir lahdin kullanıldığı nişsiz çeşmenin yüzeyi
çimento sıvalı olup üstü betonarme kaplıdır. Tarihi bilinmeyen çeşmenin sıvası
üzerindeki 1944 tarihi bu müdahalelerin zamanını göstermektedir.

Dedeobası
Bandırmanın doğu ucunda olup ilçe merkezine 34 km. mesafededir. Tarihi hakkında
bir bilgi bulunmayan köyün 700 m. kadar doğusunda mezarlığı yer alır. Geniş bir alana
yayılan mezarlıkta H.1156 (M.1743/1744) tarihli 1 adet kitabeli mezara
rastlanılmaktadır (Resim 11). Bu mezar taşı kitabesine göre Hazreti Emîr Sultan
hulefâlarından kutbu’l-ârifîn şeyh el-hâc Muhammed Dede’ye aittir. Mezarlık içerisinde
bir de çeşme bulunmaktadır. Hanesiz ve tek cepheli çeşme sivri kemer nişlidir (Resim
11). Sıvalı ve badanalı olan çeşmenin inşa malzemesi anlaşılamamaktadır. İki oluklu
çeşmenin niş ortasında yan yana sıralanan üç adet bardaklık bulunur. Kitabesi
bulunmayan çeşmenin inşa tarihi bilinmemektedir. Başka bir kültür varlığına
rastlanılmayan köyün merkezindeki eski cami 1931 tarihlidir. 
Resim 11. Çakıl ve Dedeobası köyleri.

Akçapınar
Bandırma ilçe merkezinin yaklaşık 11 km. güneydoğusundadır. Eski KaracabeyBandırma yolu üzerinde yer alan köy (Hasluck, 1910:130), Kiepert’in haritalarında da
aynı isimle geçmektedir. Köyün, 19. yüzyıl sonlarında 145 hane ve 627 nüfustan
oluştuğu görülmektedir (Şimşir, 2018:336).
Köy merkezinde yer alan ve 19. yüzyıl sonlarına ait olduğu sanılan cami son
dönemlerdeki onarımlarla eski özelliğini büyük oranda yitirmiştir. Köylülerin eskiden
var olduğunu belirttikleri hamamdan ise hiçbir iz yoktur. Köyün yaklaşık 600 m.
kuzeybatısındaki bir tepecik üzerinde eski mezarlığı yer alır (Resim 12). Mezarlıkta,
tarihleri H.1110 (M.1698/1699) ile H.1335 (M.1916/1917) arasında değişen 50
civarında mezar taşı ile Erken Bizans dönemine ait sütunceler, çifte sütunlar ve korkuluk
payeleri gibi çok miktarda mimari plastik ögeler görülmektedir (Resim 12). Mezar taşı
kitabelerinde kimliği okunabilenlerden bazıları şöyledir; Süleyman Ağa
(H.1110/M.1698-1699), İbrahim (H.1157/M.1744-1745), Monla Mustafa
(H.1162/M.1784-1749), Muhammed (H.1167/M.1753-1754), Monla Ahmed
(H.1181/M.1767-1768), Monla Ahmed (H.1182/M.1768-1769), Emine Dudu
(H.1182/M.1768-1769), Alî Beşe (H.1182/M.1768-1769), Hâcı Muslu oğlu Hâcı
Ahmed’in kızı Hadice (H.1193/M.1779-1780), Hanife Dudu (H.1194/M.1780), Feyzullah
Beşe (H.1222/M.1807-1808), Feyzullah’ın kerimesi Emine Dudu (H.1222/ M.1807-
1808), Akçabunar Karyesinde Hâcı oğlu Muhammed’in kerimesi Rukiye
(H.1235/M.1819-1820), Muhammed bin Ahmed (H.1269/M.1852-1853), Arif Ağa’nın
pederi Hâcı Yahya Ağa (H.1291/M.1874-1875), Süleyman Ağa (H. 21 Recep 1321/M.13
Ekim 1903), Lütfullah Ağa’nın mahdumu Tahsin Ağa (H.1321/M.1903-1904), Halil Ağa
oğlu Hafız Emrah (H.1325/M.1907-1908), Alî Ağa mahdumu Na’l-bend Mustafa
(H.1326/M.1908-1909),Taşköprülü Hafız Mustafa bin Abdullah (H.1327/M.1909-1910),
Çırpan muhacirlerinden Na’l-bend Alî Ağa kerimesi Zeyneb (H.1327/M.1909-1910),
Çırpan muhacirlerinden Na’l-bend İbrahim Ağa’nın zevcesi Emîr Hatun 
384 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
(H.1335/M.1916-1917). Mezar taşı kitabelerindeki “Akçabunar karyesi (Akçapınar
Köyü)” ve “Çırpan muhacirleri (Bulgaristan Çırpan)” şeklinde köyün ismi ve nereli
oldukları gibi ifadelere de yer verilmiştir.
Köyün güneybatısında, bugünkü yolun güneyinde ve Doğruca köyü sınırındaki Sığırcı
Deresi üzerinde “Güzelce Köprü” olarak bilinen bir köprü yer almaktadır (Resim 12).
Ortada bir ayağa binen iki sivri kemer gözlü köprü kesme taşla inşa edilmiştir. Klasik
Osmanlı köprülerinin özelliklerini yansıtan yapının, kuzey ucunun batı tarafında
bulunduğu söylenen in-situ şeklindeki miltaşına istinaden eski bir Roma köprüsünün
yerine yapıldığı ifade edilmektedir (Wiegand, 1904:296-297; Hasluck, 1910:132).
Yaklaşık 52 m. uzunluğunda ve 4,3 m. genişliğindeki köprü halen ayakta olmakla birlikte
kaplama taşlarının yer yer döküldüğü, bazı kısımlarının moloz taşla örülerek onarıldığı
görülmektedir.
Köprünün 700 m. kadar kuzeyinde, Bandırma-Balıkesir demir yolu hattı üzerinde
tarihi gar binaları bulunmaktadır (Resim 12). İkisi restore edilmiş olan binalar demir
yolunun hizmete açıldığı 20. yüzyılın başlarında inşa edilmişlerdir.
Resim 12. Akçapınar Köyü.

Eski Ziraatli
Bandırmanın yaklaşık 15 km. güneydoğusunda, Akçapınar’a 2 km. mesafededir.
Tarihi hakkında bilgi bulunmayan köyün 19. yüzyıl sonlarında 28 hane ve 141 nüfusa
sahip olduğu görülür (Şimşir, 2018:336). Herhangi bir kültür varlığına rastlanılmayan
köyde, kendilerini Manav Yörükleri olarak tanımlayan yerli halkın eskiden mezarlıkta
bulunduğunu söyledikleri kitabeli mezar taşlarından da bir iz yoktur.

Yeni Ziraatli
Eski Ziraatli’nin 1,5 km. kadar kuzeydoğusundadır. Köyün tarihi hakkında bir bilgi
yoktur. Kayıtlara göre, 19. yüzyıl sonlarında 63 haneli ve 238 nüfusa sahiptir (Şimşir, 
2018:336). Köylüler kendilerinin Çerkez muhaciri olduklarını ve kendilerinden önce
burada Yörük mezarlarının bulunduğunu ifade ederler. Köyün hemen güneyinde yer
alan mezarlıkta (Resim 13), Zekeriya (H.1223/M.1808-1809), Hüseyin ibn Abdullah Bey
(H.1310/M.1892-1893), İbrahim Efendi zevcesi … Hatun (H.1313/M.1895-1896), Çerkes
muğteribinden Hâce İbrahim Efendi bin Abdullah (H.1322/M.1904-1905) adlı kişilere
ait 4 adet kitabeli mezar taşı bulunmaktadır.

Mahbubuler
Bandırma ilçe merkezinin yaklaşık 22 km. güneydoğusunda, Karacabey-Bandırma
yoluna 5 km. mesafededir. Köyün tarihi bilinmemektedir. Köylüler kendilerini Manav ve
Muhacir şeklinde iki grup olarak tanımlamakta olup; Manavlar, 500 yıl önce Adana’nın
Toros Dağları’ndan geldiklerini ifade ederler. Köyün camisi yenidir. Köyün doğusundaki
dere kenarında eski bir kuyu ile çeşmenin bulunduğu ve bunların zamanla alüvyon
altında kaldığını ifade etmektedirler. Bahsi geçen çeşmenin barok tarzı mermer ayna taşı
buradaki bir ahırın içinde durmaktadır (Resim 13). Köyün hemen batısında yol
kenarındaki mezarlıkta sadece 2 adet kitabeli mezar taşı mevcuttur (Resim 13).
Bunlardan biri, Dağlının oğlu Muhammed ehli Emine H.1288 (M.1871/1872) tarihlidir.
Toprağa gömülü olduğu için tarih kısmı ve kimliği okunamayan diğerinde ise
“Mahbubeler Obası” ibaresi dikkat çekmektedir. Bunların dışında, Çayırdere Mevkii
denilen yerde bir çeşme ile han yerinden bahsedilmektedir. Bahsedilen handan herhangi
bir iz yoktur. Çeşme yıkılarak yerine betonarme su deposu yapılmış.

Yeni Yenice
Bandırma ilçe merkezinin 24 km. kadar güneydoğusunda, Bursa il sınırında olup,
Bursa-Bandırma yoluna 3 km. mesafededir. Eski Karacabey-Bandırma yolu üzerinde yer
alan köy, Kiepert’in 1892 tarihli haritasında da Yeniceköy şeklinde geçmektedir. Tarihi
hakkında pek bilgi bulunmayan köyde günümüzde Manav Yörükleri ve 93 Muhacirleri
yaşamaktadır. Köyün güney ucunda yer alan mezarlığında (Resim 13) 7 adet kitabeli
mezar taşı bulunmaktadır. Kitabelerine göre bunlar, Yenice Köylü Konyalı oğlu Abdullah
Ağa (H.1025/1616-1617), el-Hâc Derviş Muhammed Ağa (H.1181/M.1767-1768),
Kalaycı Laz Muhammed Usta (H.1208/M.1793-1794), Şakir Efendi (H.1228/M.1813),
Sadık Efendi (H.1228/M.1813), Ateş oğlunun Damadı Muhammed’in oğlu Yakub
(H.1250/M.1834-1835) ve Alî bin Hüseyin’e (H.1275/M.1858-1859) aittirler. En eski
mezar taşının kitabesinde “Yenice Köyü” ismi belirtilmiştir. Aynı mezarlıkta Bizans
dönemine ait sütun başlıkları ve tamburları da görülmektedir. Köy’de bunların dışında
herhangi bir kültür varlığına rastlanılmamaktadır. 
386 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
Resim 13. Yeni Zıraatli, Yeni Yenice ve Mahbubeler köyleri.

Yeşilçomlu
Bandırma ilçe merkezinin 18 km. güneydoğusunda, Susurluk-Bandırma yolunun 3
km. doğusundadır. Köy sakinlerinin Manav Yörükleri olduklarını belirtikleri köyde bir
cami, bir çeşme ve bir çeşme kitabesi ile bir de eski mezarlık bulunmaktadır (Resim 14).
Köy içindeki cami yaklaşık 14x8.5 m. ebatlarında dikdörtgen planlı ve kırma çatılıdır.
Kitabesi bulunmayan caminin üzerindeki metal levhada 18. yüzyılda inşa edildiği
yazılıdır. Tuğla hatıllı moloz taşla inşa edilen caminin mimari özellikleri bunu doğrular
niteliktedir. Yarım daire kemerli pencerelerin bulunduğu cepheler profilli saçakla son
bulur. Yakın zamanda restore edilen caminin iç mekânının büyük oranda yenilendiği
anlaşılmaktadır. Tavan göbeğindeki boyalı geç dönem ahşap bezemeler dikkat çeker.
Caminin kuzeydoğu köşesinde tek şerefeli minaresi bulunur. Gövdesi tamamen
yenilenen minarenin kaidesi düzgün kesme taştır. Cami ile dokusal bir bütünlük arz
etmeyen kaidenin buradaki daha eski bir camiden kaldığı rivayet edilse de buna dair bir
veri bulunmamaktadır. Köy meydanında yer alan çeşme tamamen yenilenmiştir. Eski
çeşmenin kitabesi köyün dernek binasında muhafaza edilmektedir. Kitabede “Sâhibü’lhayrât / berber oğlu hâcı / Mehmed Ağa gafer-Allâhü leh 1301” yazmaktadır. Buna göre
çeşme H.1301 (M.1883/1884) tarihlidir. Köyün doğu ucunda yer alan diğer çeşme de
büyük oranda yenilenmiştir. Özgün mermer ayna taşı barok tarzında bezelidir.
Çeşmenin blok mermer şeklindeki yalağı yana alınarak yerine betonarmesi yapılmıştır.
Köyün 800 m. kadar doğusunda yer alan mezarlıkta 6 adet kitabeli mezar taşı
mevcuttur. Kitabesi okunabilen beşinin, Çonlu Karyesinde Bakkal Vidinli Mehmed
Efendi’nin ehli Hadice Hanım (H.1206/H.1791-1792), Çonlu Karyesinde Mudu oğlu
Ahmed’in … Zeliha Hanım (H.1301/M.1883-1884), Muhammed Ağa’nın kerimesi Aişe
Hatun (H.1310/M.1892-1893) ve Hüseyin kerimesi … Hanım’a (H.1311/M.1893-1894)
ait oldukları anlaşılmaktadır. Mezar taşlarında köyün ismi “Çonlu” olarak geçmektedir. 
Resim 14. Yeşilçomlu Köyü.

Kirazlı
Yeşilçomlu köyünün 4 km. güneyindedir. Tarihi hakkında pek bilgi bulunmayan ve
19. yüzyıl sonlarında Aksakal nahiyesine bağlı görülen köy 45 hane ile 166 nüfustan
oluşmaktadır (Şimşir, 2018:341). Köylüler, köyün 93 harbinden sonra Bulgaristan ve
Yunanistan’dan gelen muhacirler tarafından kurulduğunu ifade etmektedir. Köyün
güneybatısında yer alan mezarlığındaki Türkçe kitabeli bir mezar taşında da merhumun
Yunanistan’dan geldiği belirtilmektedir. Köyün camisi yenidir. Caminin karşısındaki
alanda kitabeli bir çeşme yer almaktadır (Resim 15). Düzgün kesme taşla inşa edilen
çeşmeyi yanlardan düz plasterler, üstten profilli saçak sınırlar. Dikdörtgen çerçeveli
nişin alt kısmında iki lüle, üst kısmında mermer kitabe yer alır (Resim 15). Kitabe sıvalı
olduğu için tam olarak okunamamakla birlikte H.1301 (M.1883/1884) tarihli olduğu
anlaşılmaktadır. Çeşme önünde, niş boyunca uzanan yekpare taş yalak bulunur. Çeşme
kütlesi aynı malzeme ile daha alçak bir duvarla yana doğru yaklaşık 11 m. uzatılmış, bu
duvarın önünde de farklı uzunluklarda benzer şekilde 9 adet taş yalağa yer verilmiştir.
Resim 15. Kirazlı Köyü, çeşme.
388 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler

Aksakal
Bandırma ilçe merkezine 26 km. mesafede, Bandırma-Susurluk yolu üzerinde yer
almaktadır. Yerli halk köyün, Manyas gölü kenarındaki eski Köseresul köyünden gelenler
tarafından kurulduğunu ifade ederler. Kiepert’in haritalarında hem Aksakal hem de
metruk Köseresul köyünün yeri gösterilmiştir. 19. Yüzyıl sonlarındaki kayıtlarda
Aksakal’ın 110 hane ve 448 nüfusa, Köseresul’un 23 hane ve 70 nüfusa sahip olduğu
görülür (Şimşir, 2018:341).
Köyün camisi yeni olup eskisinin yerine yapılmıştır. Köy içinde, köyün kurucusu
kabul edilen Aksakallı Dede’nin betonarme sekizgen Türbesi bulunur. Herhangi bir
tarihi esere rastlanılmayan köyün, güneybatısında yer alan mezarlığında (Resim 16)
Yakub Ağazade Veli Ağa (H.1334/M.1915-1916) ve Yanbolu’lu (Bulgaristan) Hasan Ağa
mahdumu Hasan Hüseyin’e (H.1335/M.1916-1917) ait 2 adet kitabeli mezar taşı
mevcuttur.
Günümüzde Aksakal Köyü sınırları içinde kalan eski Köseresul köyünden bir çeşme
ile iki mezarlık yerinden başka bir şey kalmamıştır. Eski köy meydanında bulunduğu
ifade edilen çeşmenin çeşitli dönemlerdeki müdahalelerle değişime uğradığı
anlaşılmaktadır. Yan yana sıralanan üçüz çeşme şeklindeki yapının inşasında kesme ve
moloz taş ile tuğla kullanılmıştır (Resim 16). Batıdaki iki, diğerleri tek lüleli olup her
birinin önünde taş yalakları bulunur. Halen faal olan çeşmenin yakın zamana kadar
üzerinde bir kitabesi bulunduğu söylense de buna dair bir iz yoktur. Çeşmenin
çevresinde Roma ve Bizans dönemlerine ait mimari plastik ögeler ile geç döneme ait
yoğun miktarda sırlı-sırsız seramikler, mıhlar ve yapı taşları görülmektedir. Aynı
çevrede dört adette eski kuyu bulunmaktadır. Çeşmenin 200 m. kadar güneyinde yer
alan metruk mezarlıkta sadece 1 adet kitabeli mezar taşı tespit edilebilmiş olup
okunamamıştır (Resim 16). Çeşmenin yaklaşık 500 m. doğusunda ikinci mezarlık alanı
tamamen orman ve çalılarla kaplı olduğu için herhangi bir tespit yapmak mümkün
olmamıştır.
Bunların dışında, Aksakal köyünün 1,4 km. batısındaki demir yolu istasyonunda eski
gar binası (Resim 16) ile müştemilatları bulunmaktadır. Söz konusu yapılar, aynı hat
üzerinde yer alan diğer istasyonlarla birlikte 20. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olmalıdır.
Yakın zamanlarda restore edildiği anlaşılan binalar halen faal olarak kullanılmaktadır. 
 Mesut DÜNDAR, Yusuf ACIOĞLU 389
Resim 16. Aksakal Köyü.

Doğa
Aksakal köyünün 1 km. kadar kuzeydoğusunda yer alır. Aksakal ile birlikte eski
Köseresul köyünden gelenlerin kurduğu söylenir. Kiepert’in 1892 tarihli haritasında
“Duvar” olarak kayıtlı olan köyün aynı tarihlerde 78 hane ve 336 nüfustan oluştuğu
görülmektedir (Şimşir, 2018:341). Köyün camisi yeni olup eskisi hakkında herhangi bir
bilgi yoktur. Köyün 1 km. kuzeyinde yer alan mezarlığında (Resim 17) 8 adet kitabeli
mezar taşı bulunur. Bunların yedisi kitabelerine göre, Fatıma Kadın (H.1152/M.1739-
1740), es-seyyid Süleyman (H.1199/M.1784-1785), es-seyyid Ahmed (H.1202/M.1787-
1788), Süleyman Beşe oğlu Halil Ağa’nın oğlu Mehmed Ağa (H.1236/M1820-1821), Alî
Ağa’nın Mehmed (H.1240/M.1824-1825), Doğa Kariyesinde Mustafa Kethüdâ
(H.1295/M.1878), İzzet Ağa’nın kız kardeşi Hanife Hatun’a (H.…) aittirler. Bulardan
Mutafa Kethüdâ’ya ait olan H.1295 tarihli mezar taşında köyün ismi de “Doğa kariyesi
(Doğa köyü)” olarak belirtilmiştir.

Ergili
Bandırma’nın 32 km. güneyinde, Susurluk-Bandırma yolunun 4 km. kadar batısında
yer alır. Kiepert’in 1892 tarihli haritasında da aynı isimle geçen köyün 19. yüzyıl
sonlarında 107 hane ve 313 nüfuslu olduğu görülür (Şimşir, 2018:337). Yaklaşık 2 km.
batısında Daskyleion antik kenti bulunan köyün 93 savaşından sonra gelen muhacirler
tarafından kurulduğu söylenmektedir. Köyün eski camisi yıkılmış olup yeri boştur.
Köyün doğu ucunda yer alan mezarlıkta (Resim 17) tarihleri H.1296 (M.1878/1879) ile
H.1339 (M.1920/1921) arasında değişen 6 adet kitabeli mezar taşı vardır. Bunların
okunabilinenleri, Torunoğlu Muhammed Emin (H.1296/ M.1878/1879), Hâcı Arif Ağa
(H…), Ergili Karyesinden Muharrem Ağa (H.1330/M.1911-1912), İbrahim Ağa’nın
mahdumu Osman (H.1332/M.1913-1914) ve Ergili Karyesinden Veli oğlu İbrahim’e
(1339/ M.1920/1921) aittirler. Mezar taşlarından ikisinde “Ergili Kariyesi” şeklinde 
390 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
köyün ismi de zikredilmiştir. Köy içindeki 1932 tarihli okul binası günümüzde kazı evi
olarak kullanılmaktadır.

Doğruca
Bandırmanın 10 km. güneyinde, Karacabey-Bandırma yolunun 2 km. batısında yer
alır. Eski adı “Debleki” olan köyün tarihi geçmişi antik çağlara kadar uzanmaktadır
(Hasluck, 1910:49,50,130). Köy, Kiepert’in 1892 tarihli haritasında hem eski hem de
yeni adıyla işlenmiştir. Köyde Manav Türkleri ile 93 muhacirleri yaşamaktadır. Köy
merkezindeki 1940’lı yıllara tarihlenen tescilli cami tarihi bir özellik göstermez. Bunun
dışında, Köyün doğu girişindeki eski mahallede hazneli ve tek cepheli bir çeşme yer
almaktadır (Resim 17). Yanlardaki plasterlere binen beşik kemerli çeşme, profilli bir
saçakla sonlanmaktadır. Kemerli nişin alt kısmında bir lüle, üstte bardaklık bulunur.
Nişin kemer üzengi hattında testere dişi şeklinde bir silmeye yer verilmiştir. Tamamen
sıvalı olan ve kitabesi bulunmayan çeşmenin tarihi bilinmemektedir. Köyün hemen
güneyinde yer alan mezarlıkta 9 adet kitabeli mezar taşı mevcuttur (Resim 17). Kitabesi
okunabilen yedisinin, Monla Halil (H.1158/M.1745/1746), Monla İbrahim
(H.1167/M.1753-1754), Ümmühan Kadın (H.1203/M.1788-1789), Hüseyin oğlu Monla
Muhammed (H.1212/M.1797-1798), Alî Beşe’nin oğlu Monla Hüseyin (H.1216/M.1801-
1802), Monla Mustafa (H.1222/M.1807-1808) ve Hâcı İsmail Ağa (H.1335/M.1916-
1917) adlı kişilere ait olduğu anlaşılmaktadır.
Resim 17. Doğa, Ergili ve Doğruca köyleri.

Karaçalılık
Bandırma’nın güney sınırındaki son yerleşimi teşkil eden köy, ilçe merkezine
yaklaşık 30 km. Aksakal köyüne 4 km. mesafededir. Tarihi hakkında bir bilgi
bulunmayan köyün, 19. yüzyıl sonlarında 58 hane ve 179 nüfustan ibaret olduğu görülür
(Şimşir, 2018:341). Köyde herhangi bir kültür varlığına rastlanılmaz. 

Kuş Cenneti (Sığırcı)

Bandırma’nın 18 km. güneyinde, Manyas Gölü kenarındadır. Kiepert’in haritalarında
Sığırcı olarak geçen köy, 19. yüzyıl sonlarında 97 hane ve 368 nüfustan oluşmaktadır
(Şimşir, 2018:341). Yerli halk, köyün Manav Yörükleri ile 93 harbi sonrası gelen Muhacir
ve Tatarlar tarafından kurulduğunu ifade ederler. Köyün camisi yenidir. Köy
mezarlığında yakın zamana kadar bulunduğu söylenen kitabeli mezar taşlarından bir iz
yoktur. Köyde, nerden getirildiği bilinmeyen bir sütun tamburu ile başlık parçasından
başka kültür varlığına rastlanılmaz.

Yeni Sığırcı
Doğruca’nın 2 km. güneybatısındadır. Herhangi bir kaydına rastlanılmayan köyün
1903’te Kafkasya muhacirleri tarafından kurulduğu söylenir. Köyün yanındaki
mezarlıkta (Resim 18) yer alan ve tarihleri H.1323 (M.1905/1906) ile H.1346
(M.1927/1928) arasında değişen 5 adet kitabeli mezar taşı bulunur. Kitabesi okunabilen
iki mezar taşından biri, Tatar Muhammed Efendi mahdumu Ömer Efendi’ye
(H1325/M.1907-1908), diğeri de Kafkasya muhacirlerinden İshak oğlu Karaşay’a
(H.1341/M.1922-1923) aittir. Üzerinde 1920 tarihinde yapıldığını belirten bir levha
bulunan köy camisinin duvarları eski olmakla birlikte örtüsü ve içerisi tamamen
yenilenmiştir. Bahçesinde bir kuyusu vardır.

Külefli
Bandırma’nın 10 km. güneyinde, Manyas Gölü’nün 2 km. kadar gerisinde yer alır.
Kiepert’in 1892 tarihli haritasında aynı isimle geçmektedir. Kayıtlara göre 1892’de
köyde 26 hane ve 110 nüfus bulunmaktadır (Şimşir, 2018:340). Günümüzde Manav
yerlileri ve Bulgar muhacirleri yaşamaktadır. Köyün camisi yeni olup eskisinin yerine
yapılmıştır. Eski cami hakkında bir bilgi yoktur. Köyün güneyinde eski mezarlık yer alır
(Resim 18). Geniş bir alana yayılan mezarlıkta, tarihleri H.1153 (M.1740/1741) - H.1328
(M.1910/1911) arasında değişen 6 adet kitabeli mezar taşı ile Bizans dönemine ait
sütun, çifte-sütun, başlık ve oluk gibi mimari plastik ögeler görülmektedir. Kitabesi
okunabilen mezarlardan üçünün, Fadime Kadın (H.1153/M.1740-1741), Halime Dudu
(H.1186/M.1772-1773) ve Filibe muhacirlerinden Hâcı Şerif Ağa mahdumu Hâcı Haşim
Ağa’ya (H.1328 M.1910-1911) ait oldukları anlaşılmaktadır.
392 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
Resim 18. Yeni Sığırcı, Külefli, Doğanpınar ve Çinge köyleri.

Doğanpınar
Bandırma’nın 17 km. güneybatısında yer alır. Köyde Bulgaristan’dan gelen
muhacirler yaşamaktadır. Onların dediğine göre köy eskiden Safiye Hanım Çiftliği olarak
bilinirmiş. Köy Kiepert’ın haritalarında da “Tchiftlik” olarak geçmektedir. Köyün
mezarlığında (Resim 18), biri Hâcı Ahmed Ağa zevcesi Emine Hatun’a (H.1320/M.1902-
1903), diğeri Ferman oğlu Abdulgaffar’a (H.1340/M.1921-1922) ait olmak üzere sadece
iki adet mezar taşı bulunmaktadır. Köyde başka bir kültür varlığına rastlanılmaz.

Çinge
Bandırma’nın güneybatısında, Bandırma-Çanakkale yoluna 4 km. mesafededir.
Tarihi hakkında pek bilgi bulunmayan köy, 19. yüzyıl sonlarında 53 hane ve 244
nüfustan oluşmaktadır (Şimşir, 2018:340). Köyün eski camisi yıkılıp yerine bugünkü
yeni cami yapılmıştır. Caminin hemen yanında biri kitabeli 3’ü ayak taşı olan 4 mezar
taşı yer almaktadır (Resim 18). Kısmen betona gömülü olan kitabeli mezar taşının tarihi
ve kime ait olduğu anlaşılamamıştır.

Bereketli
Bandırma’nın yaklaşık 17 km. güneyinde, Manyas Gölü kenarında yer almaktadır.
Köy, Kiepert’in haritasında “Yeni Kazakly” olarak işaretlenmiştir. Köy sakinleri, köyün
eski adının “Hamidiye” olduğunu, kendilerinin 1924’te Bulgaristan ve Yunanistan’dan
geldiklerini, daha öncesinde köyde kazakların bulunduğunu söylerler. Osmanlı
kayıtlarında, Edincik nahiyesine bağlı olan ve 18 hane ile 135 nüfustan oluşan Hamidiye
Kazak Köyü’de (Şimşir, 2018:340) burası olmalıdır. Camisi yeni olan köyde herhangi bir
kültür varlığına rastlanılmaz. 

Bezirci
Bandırma’nın 20 km. güneybatısında, Bandırma-Çanakkale yolu üzerindedir. Köyün,
19. yüzyıl sonlarında 32 haneli ve 131 nüfuslu olduğu görülmektedir (Şimşir, 2018:340).
Aşağı mahallede yer alan camide 1880 ve 1952 şeklinde iki tarih levhası bulunmaktadır.
Sıvalı olan caminin malzeme ve tekniği anlaşılmamaktadır (Resim 19). Dikdörtgen planlı
ve kırma çatılı caminin kalın duvarlarında kemerli pencerelere yer verilmiştir. Bu
kemerli ve şevli pencerelerin aydınlattığı iç mekân büyük oranda yenilenmiştir. Mahfili
bulunmayan harimin kıble duvarı ortasındaki yarım daire kemerli mihrabı öne doğru
çıkma yapar. Kesin tarihi bilinmeyen cami levhalarda belirtildiği gibi 19. yüzyılda inşa
edilmiş ve 1950’lerde esaslı bir onarım geçirmiş olmalıdır. Caminin hemen önünde bir
de çeşme yer almaktadır (Resim 19). Hazneli ve tek cepheli çeşme beşik kemer nişlidir.
Çeşmenin inşasında taş ve tuğla ile birlikte çok miktarda Bizans devşirmesi
kullanılmıştır. Kitabesi bulunmadığı için tarihi bilinmeyen çeşme, cami ile aynı
dönemlere ait olmalıdır. Çeşmenin üst kısmında kullanılan bazı tuğlalarda, çeşmenin
cami ile birlikte elden geçirildiğini göstermektedir.
Köyün kuzeydoğusunda yol kenarında yer alan mezarlıkta iki kitabeli mezar taşı
bulunmaktadır (Resim 19). Bunlardan biri Bulgaristan’ın Balçık kasabasından Süleyman
Ağa mahdumu Halil Ağa’ya H.1335 (M.1916/1917) aittir. H.1238 (M.1822/1823) tarihli
olan diğerinin ise kime ait olduğu anlaşılamamıştır.
Resim 19. Bezirci ve Çarık köyleri.

Çarık
Bandırma’nın yaklaşık 22 km. güneybatısında, Bandırma-Susurluk yoluna 2 km.
mesafede yer alır. Kiepert’in haritasında da “Tcharikkiöi” olarak geçen köyün, 19. yüzyıl
sonlarında 19 hane ve 81 nüfustan oluştuğu görülür (Şimşir, 2018:340). Köyün 400 m.
kadar güneyindeki Köyaltı mevkiinde yer alan mezarlıkta (Resim 19), sadece tarih
kısımları okunabilen en erkeni H.1185 (M.1771-1772), en geçi H.1327 (M.1909/1910) 
394 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
olmak üzere 5 adet kitabeli mezar taşı bulunmaktadır. Köyde, söz konusu mezar taşları
dışında Türklere ait herhangi bir kültür varlığına rastlanılmaz.

Hıdırköy
Bandırma’nın 22 km. kadar güneybatısında, sahilden 1,8 km. içeride yer almaktadır.
Kiepert’in haritalarında Sazlıdere olarak geçen köyün tarihi antik çağlara kadar
uzanmaktadır (Hasluck, 2010:127). Kayıtlarda, 19. yüzyıl sonlarında hem Sazlıdere ve
hem de Hıdırlıdere şeklinde iki ayrı yerleşim kaydı bulunmakta olup Sazlıdere 25,
Hıdırlıdere ise 82 nüfuslu görülmektedir (Şimşir, 2018:338). Köyün 250 m. kadar
güneyinde, dere kenarında yer alan eski mezarlıkta (Resim 20) 5 adet kitabeli mezar taşı
görülmektedir. Bunların en erkeni Alî Efendi’ye (H.1166/M.1752/1753), okunabilen
diğerleri de Ümmü Gülsüm (H.1173/M.1759-1760), Paşazade Ahmed Ağa kerimesi
Zehra (H.1279/M.1862-1863) ve Refik Efendi’nin mahdumu Hafız Remzi Efendi’nin
haremi … Münevver Hanım’a (H.1325/M.1907-1908) aittirler. Bunun dışında, antik
limanın bulunduğu Sarıkaya mevkiinde de H.1327 (M.1909/1910) tarihli sandık mezarlı
(sembolik lahit) bir Osmanlı mezarı yer almaktadır (Resim 20). Üzerinde kabartma
çiçeksi bezemeler bulunan mezar, kitabesine göre Mora Yenişehir muhacirlerinden
Reyhan bin Mustafa’ya aittir.
Resim 20. Hıdırköy.

Orhaniye
Çakıl köyünün 1 km. kadar güneyindedir. Köy, Kiepert’in 1892 tarihli haritasında
soru işareti ile birlikte “Boirali” (Boyralı) olarak geçmektedir. Aynı tarihli Osmanlı
kayıtlarında Orhaniye olarak geçen köyün 90 hane ve 370 nüfustan oluştuğu
görülmektedir (Şimşir, 2018:340). 93 harbinden sonra gelen Kırım tatarları tarafından
kurulduğu söylenen köyün mezarlığında (Resim 21) 3 adet kitabeli mezar taşı
bulunmaktadır. Bu mezar taşlarından H.1320 (M.1902/1903) tarihli olanı Köstence
muhacirlerinden Muhtar bin Abdullah Ağa’ya, H.1342 (M.1923/1924) tarihli olanı ise
Romanya muhacirlerinden Zeydullah mahdumu Hâcı Ahmed Efendi’ye attir. 1927 tarihli
olanı ise Hâcı Halil mahdumu İsmail Hakkı Efendi’ye aittir. Köyde bunların dışında bir
kültür varlığı bulunmamaktadır.

Çepni
Bandırma’nın yaklaşık 20 km. güneybatısında, Manyas Gölü’nün 2,5 km. kadar
gerisinde yer alır. Köy, Kiepert’in haritasında “Tchekme” olarak geçmektedir. Kayıtlara
göre köy, 19. yüzyıl sonlarında 65 hane ve 243 nüfusa sahiptir. Köyün, Oğuzların Çepni
boyu tarafından kurulduğu ve ismini buradan aldığı rivayet edilir. Bugünkü caminin
yerinde olduğu söylenen cami hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Köy mezarlığında
(Resim 21), tarihleri H.1152 (M.1739/1740) ile H.1341 (M.1922/1923) arasında 
 Mesut DÜNDAR, Yusuf ACIOĞLU 395
değişen 25 civarında kitabeli mezar taşı mevcuttur. Kitabesi okuna bilenenlerden
bazılarının Salih(a) Hatun (H.1152 /M.1739-1740), Halil (H.1153/M.1740-1741),
Sarıbaşoğlu Monla Abdullah (H.1212/M.1797-1798), Sarıbaşın kerimesi Hanife Hatun
(H.1289/M.1872-1873), Emin Bey (H.1305/M.1887-1888), Çebnili Genç Ağazade
Mehmed Ağa (H.1315/M.1897-1898), Emin Bey mahdumu Mahmud Bey
(H.1321/M.1903-1904), Çebnili Emin Bey zevcesi Nefise Hanım (H.1330/M.1911-1912),
Osman Bekirzade Nureddin Bey (H.1336/M.1917-1918), Hâcı İbrahim (H.1340/M.1921-
1922) ve Edincikli Hasan Beyzade İbrahim Kemal Bey’e (H.1341/M.1922-1923) ait
oldukları anlaşılmaktadır. Bunların dışında, güneydoğu ucunda bir çeşmenin kalıntısı
görülmektedir. Sadece yekpare taşa oyulmuş yalağı kalan çeşme hakkında bir bilgi
yoktur.

Beyköy
Bandırma’nın 24 km. kadar güneybatısında, Bandırma-Gönen karayoluna 1 km.
mesafededir. Kiepert’in 1892 tarihli haritasında aynı isimle yer almaktadır. Önceleri
sadece Manav Türklerinin yaşadığı köye 93 Harbi’nden sonra Romanya ve
Bulgaristan’dan gelen muhacirler yerleşmiş. Kayıtlara göre köy, 19. yüzyıl sonlarında 21
hane ve 107 nüfustan oluşmaktadır. Köyün kuzeyindeki eski mezarlıkta (Resim 21),
Hâcızade İbrahim’e ait H.1304 (M.1886/1887) tarihli 1 adet kitabeli mezar taşı
bulunmaktadır. Köyde bunların dışında herhangi bir kültür varlığına rastlanılmaz.
Resim 21. Orhaniye, Çepni, Beyköy ve Şirinçavuş köyleri.

Şirinçavuş
Bandırma’nın yaklaşık 32 km. güneybatısında, sahile 1 km. mesafededir. KyzikosBiga arasındaki eski Roma yolu üzerinde yer alan köy Kiepert’in haritası ile Hasluck’un
kitabında Çavuşköy olarak geçmektedir (Hasluck, 1910:127). Tarihi antik döneme kadar
uzanan köyde günümüzde Manav Yörükleri ile 93 Harbinden sonra gelen Bulgar
Muhacirleri yaşamaktadır. Köyün 500 m. güneybatısında eski mezarlık yer alır (Resim 
396 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
21). Mezarlıkta, tarihleri H.1278 (M.1861/1862) ile H.1323 (M.1905/1906) arasında
değişen 4 adet kitabeli mezar taşı bulunmaktadır. Kitabesi okunabilen tek taş, Erdekli elhâc Hasan Ağa’ya (H.1278/M.1861-1862) aittir. Başka herhangi bir Türk kültür
varlığının bulunmadığı köyde Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılara sıkça
rastlanılır.

Musakça
Bandırma’nın batı sınırındaki son köyü olup, Gönen Çayı’nın denize döküldüğü yerin
doğu tarafında yer alır. Antik Kyzikos-Biga yolu üzerinde yer alan köy, Kiepert’in
haritaları ile Hasluck’un esrinde de şimdiki adıyla geçmektedir. Eski Rum yerleşimi olan
köye mübadele sonrası Selanik’ten gelen göçmenler yerleşmiş. Köyde 1950’lerde yapılan
iki çeşme dışında Türk kültür varlığına rastlanılmaz.

SONUÇ
Bandırma ilçesindeki Türk kültür varlıklarının tespitine yönelik çalışma kapsamında
ilçe merkezi ile buna bağlı 35 köy ve çevresi araştırılmıştır. Bunlardan, Dutlimanı, Eski
Ziraatlı, Karaçalılık, Kuş Cenneti (Sığırcı), Bereketli ve Musakça köylerinde herhangi bir
Türk kültür varlığına rastlanılmazken, ilçe merkezi ile diğer köylerde 35 mezarlık, 19
cami, 16 çeşme, 3 hamam ile birlikte hükümet konağı, iskele binası, gar binaları, tekel
binası, elektrik santrali, hastane, askeri daire ve gar binaları gibi bazı kamu yapılarına
rastlanılmıştır. Kamu yapıları ile cami, çeşme ve hamam gibi yapılar ilçe merkezi ile
Edincik beldesinde yoğunluk kazanmaktadır. Köylerde ise daha çok mezarlıklar ile
çeşmelere rastlanılmaktadır.
Tespit edilen kültür varlıkları içerisinde en yoğun grubu teşkil eden Osmanlı
mezarlıklarına ilçe merkezi ile birlikte hemen her köyde rastlanılmaktadır. Tarihi H.830
(M.1426/1427) kadar inen Edincik Ulu Cami Haziresi bunların en eskisi görünmektedir.
Edincik Şehir Mezarlığı’ndaki mezar taşların tarihi de H.1108 (M.1696/1697) tarihine
kadar inmektedir. Köyler arasındaki en eski mezarlık ise H.1025 (M.1616/1617)
tarihine kadar inen Yeni Yenice köyüdür. Yine, Akçapınar Köyü Mezarlığı’nda da H.1110
(M.1698/1699) tarihine ait mezar taşları bulunmaktadır. Yenice, Erikli, Dedeobası,
Doğruca, Külefli, Hıdırköy ve Çepni köylerinin mezarlıklarındaki taşların tarihi 18.
yüzyıla kadar inmektedir. Diğer köylerdekiler 19. ve 20. yüzyıllara aittirler. Mezar
taşlarının kitabelerinde yer alan bilgilerden, Bandırma ve köylerine hem Balkanlar hem
de Kafkaslardan yoğun bir göç olduğu ve köylerden bazılarının bunlar tarafından
kurulduğu anlaşılmaktadır.
Camilerin büyük çoğunluğu Bandırma ilçe merkezi ile Edincik’te yer almaktadır. En
eskisi H.784 (M. 1382/1383) tarihli Edincik Ulu Camii’dir. Edincik Ulu Paşa Mescidi
(1423), Edincik Kümbet Camii (1470’ler) ve Edincik Emir Sultan Camii 15. yüzyıla
aittirler. Edincik Semiz İlyas Camii 17. yüzyıl, Edincik Buhye Camii de 18. yüzyıla
tarihlenirler. Bandırma ilçe merkezinde, ilk olarak 16. yüzyılda inşa edilen Haydar Çavuş
Cami 20. yüzyıl başlarında yenilenmiştir. Bandırma Ulu Camii 18. yüzyıl, Bandırma
Şevkiye Camii 19. yüzyıl, Bandırma Habibullah, Sunullah ve Hacı Yusuf camileri ise 20.
yüzyıl başlarına aittirler. Yeşilçomlu köyündeki 18. yüzyıla tarihlenen cami, köyler
arasındaki en eski camilerden birini teşkil etmektedir. Bunların dışında Akçapınar,
Bezirci, Yenisığırcı, Erikli, Dedeobası ve Doğruca köylerinde de 19. yüzyıl sonları ile 20.
yüzyıl başlarına ait camilere rastlanılmaktadır. Söz konusu camilerin hemen hapsi çeşitli
dönemlerde geçirdiği onarımlarda eski özelliklerini kısmen kaybetmişlerdir.
Çeşmelerden on tanesi kitabelidir. Edincik Kızdedesi Çeşmesi (H.818/M.1415-1416)
bilinenlerin en erken tarihlisidir. Edincik’teki Hacı Kadir ve Anbar çeşmeleri
(H.1250/1251 (M. 1834-1835/1835-1836) yıllarında aynı kişi tarafından yaptırılmıştır. 
 Mesut DÜNDAR, Yusuf ACIOĞLU 397
Edincik’te yer alan Nazlı Çeşme (H.1327/M.1909-1910) ile Çavuşlar Çeşmesi
(H.1341/M.1922-1923) 20. yüzyıl başlarına aittirler. Bandırma’daki Tekke Cami
Çeşmesi (H.1320/M.1902-1903), Şerife Hanım Çeşmesi (H.1321/M.1903-1904) ve
Haydar Çavuş Çeşmesi (H.1323/M.1905-1906) de 20. yüzyılın hemen başlarında inşa
edilmişlerdir. Kitabesi bulunan Kayacık Köyü Kadı Çeşmesi (H.1170/M.1756-1757) ile
Kirazlı köyü çeşmesi (H.1301/M1883-1884) tarihlidir. Bunların dışında Edincik’te
H.1321(M.1903/1904) ve Yeşilcomlu köyünde H.1301(M.1883/1884) tarihli birer
çeşme kitabesi bulunmakla birlikte çeşmeleri hakkında bir bilgi yoktur. Çeşmeler
arasında, Haydar Çavuş Çeşmesi, bir meydan çeşmesi şeklindeki özgün tasarımı ve
süslemeleri ile diğerlerinden ayrılmaktadır. Diğerleri ise tek cepheli birer sokak çeşmesi
şeklindedir. Bunlardan Bandırma Şerife Hanım Çeşmesi, Edincik Çavuşlar Çeşmesi,
Yenice Köyü Çeşmesi, Kayacık Çeşmesi, Dedeobası Köyü Çeşmesi, Doğruca Köyü Çeşmesi
ve Bezirci Köyü Çeşmesi kemerli nişlere sahiptirler. Bandırma ilçe merkezi ve
köylerindeki çeşmelerin hemen hepsinin çeşitli dönemlerde müdahaleler gördükleri
anlaşılmaktadır. Bunlar arasında, Mahbubeler ve Yeşilçomlu köylerindeki çeşmeler
barok üsluptaki ayna taşları ile dikkat çekerler.
Yapılan araştırmada biri Bandırma ilçe merkezinde, ikisi Edincik’te olmak üzere üç
hamama rastlanılmıştır. Türk Hamamı olarak bilinen Bandırma merkezindeki hamam
yakın dönemlerde yapılan ekleme ve değişiklerle özgünlüğünü büyük oranda yitirmiştir.
Sultan II. Mahmud Hamamı olarak adlandırılan Edincik’teki hamam malzeme-teknik ve
plan özelliği bakımından klasik Osmanlı hamamlarını yansıtır. Bir keçeliği de bulunan
hamam metruk durumdadır. Edincik’te, Ulu Cadde üzerinde yer alan bir diğer hamamım
kalıntıları ise kullanılan malzeme ve teknik bakımından 14-15. yüzyılları işaret
etmektedir.
Hemen hepsi Bandırma ilçe merkezinde olmak üzere, Hükümet Konağı, Askeri Daire,
İskele Binası, Eski Posta ve Telgraf Binası, Tekel Binası, Elektrik Santrali Binası,
Bandırma Ortaokulu ve Pertevniyal Hastanesi gibi geç döneme ait bazı kamu yapıları da
görülmektedir. 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında inşa edilen bu yapılar
dönemlerinin mimari anlayışını yansıtırlar. Bunlar arasında, anıtsal nitelikteki İskele
Binası ile eski Askeri Dairesi, mimari ve süslemeleri bakımından daha gösterişli yapılar
olarak dikkati çekerler. Bandırma ve köylerinde görülen bir diğer yapı grubu da gar
binalarıdır. Bunlar, Bandırma merkezi ve Altıyüzevler Mahallesi ile Akçapınar ve Aksakal
köylerindeki istasyonlarda yer almaktadırlar. Bandırma-Balıkesir demir yolu ile birlikte
20. yüzyıl başlarında inşa edilen bu yapılar dönemin diğer küçük ölçekli gar binaları ile
benzer özellikler taşırlar.
Bandırma ilçe merkezi ve köylerindeki araştırmalar sırasında incelenerek kayıt
altına alınan bu maddi kültür varlıklarından ilçe merkezi ile Edincik’te bulunanların bir
takım değişikliklerle birlikte çeşitli dönemlerde onarılarak nispeten korundukları
görülür. Çoğunluğunu mezar taşları ile çeşmelerin teşkil ettiği köylerdeki varlıkların
genellikle kendi kaderine terk edildiği ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu
görülmektedir. Bulundukları yerlerin tapu senetleri niteliğindeki bu kültür miraslarının
da yok olmadan koruma altına alınarak gelecek nesillere aktarılması gerekmektedir. 
398 Sosyal, Beşeri ve Ġdari Bilimler Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler
KAYNAKÇA
1. Anonim. (1982). Balıkesir. Yurt Ansiklopedisi (Cilt 2, 1102-1240. Ss.). İstanbul: Anadolu
Yayıncılık A.Ş.
2. Cuinet, V. (1894). La Turquie d’Asie Géographie Administrative. Paris.
3. Dağlı, Y., Kahraman, S. A. ve Sezgin, İ. (2007). Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. İstanbul: Yapı
Kredi Yayınları.
4. Erken, S. (1977). Türkiyede Vakıf Abideleri ve Eski Eserler - II, Ankara: Vakıflar Genel
Müdürlüğü Yayınları.
5. Ertüzün, R. M. (1998). Kapıdağı Yarımadası ve Çevresindeki Adalar: Tarihi ve Arkeolojisi
Üzerine Araştırmalar. İstanbul: Ozan Sanatevi..
6. Hasluck, F. W. (1910). Cyzicus. Cambridge. Cambridge University Press.
7. Işıkakdoğan, A. (2013). Balıkesir Çeşmeleri. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Yüzüncü
Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Van.
8. Kaya, Ş. ve Tuncer, A. (2010). “Bandırma Eski İskele Belediye Eski Binasının Mimari ve
Fonksiyonel Özellikleri”, XIII. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları
Sempozyumu Bildirileri Kitabı (351-358.ss.). Denizli: Ekim.
9. Köç, A. (2018). “Bandırma Kazası’nın İzmir-Kasaba Demir Yolu Hattına Bağlanması”. Antik
Çağ’dan Cumhuriyet’e Bandırma ve Yakın Çevresi Tarihi (371-386. ss.). Bursa: Bandırma
Belediyesi Kültür Yayınları.
10. Mutaf, A. (2018). “Haydar Çavuş Camii İnşası ve Vakfiyesinin Kuruluşu”. Antik Çağ’dan
Cumhuriyet’e Bandırma ve Yakın Çevresi Tarihi (219-226. ss.). Bursa: Bandırma Belediyesi
Kültür Yayınları.
11. Öden, Z. G. (1999). Karası Beyliği. Anakara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
12. Sivrioğlu, U. T. (2018). “Bizans Asırlarında Kapıdağı ve Çevresi”. Antik Çağ’dan Cumhuriyet’e
Bandırma ve Yakın Çevresi Tarihi (181-200. ss.). Bursa: Bandırma Belediyesi Kültür
Yayınları.
13. Sözlü, H. (2014). Balıkesir’de Türk Dönemi Mimari Eserleri. (Yayınlanmamış Doktora Tezi).
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Van.
14. Strabon. (2015). Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika: Kitap XII-XIII-XIV). (Çev. A.
Pekman). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
15. Şimşir, N. “Bandırma ve Köylerinin Nüfusu (XIX. Yüzyıl ve XX. Yüzyıl Başı)”. Antik Çağ’dan
Cumhuriyet’e Bandırma ve Yakın Çevresi Tarihi (313-342. ss.). Bursa: Bandırma Belediyesi
Kültür Yayınları.
16. Texier, C. (2002). Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi. (Çev. A. Suat). Cilt:1. Ankara:
Enfarmasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı. (Orijinal yayın tarihi,1862).
17. Tuğlacı, P. (1985). Osmanlı Şehirleri. İstanbul: Milliyet Yayınları.
18. Tüfekçioğlu, A. (2005). Edincik’te Türk Devri Mimarisi ve Mezar Taşları. Bursa: Edincik
Belediyesi Kültür Yayınları.
19. Uzunçarşılıoğlu, İ. H. (1992). Karesi Vilâyeti Tarihçesi. (Çev. M. Sarı). Balıkesir: Balıkesir
Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yayınları. (Orijinal yayın tarihi, 1925).
20. Uzunçarşılı, İ. H. (1998). Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri. Ankara:
TTK Yayınları.
21. Wiegand, T. (1904). “Reisen in Mysien”, Extrait des Athen. Mitteilungen (254-339. pp.).
Athen

M. Dündar, Y. Acıoğlu, Bandırma ve Köylerinde Türk Kültür Varlıkları Araştırması
Kitap Adı : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Alanında Araştırma
 ve Değerlendirmeler -2019 / Haziran – Cilt 2
İmtiyaz Sahibi : Gece Kitaplığı
Genel Yayın Yönetmeni : Doç. Dr. Atilla ATİK
Kapak&İç Tasarım : Sevda KIRDAR
Sosyal Medya : Arzu ÇUHACIOĞLU
Yayına Hazırlama : Gece Akademi Dizgi Birimi
Yayıncı Sertifika No : 15476
Matbaa Sertifika No : 34559
ISBN : 978-605-180-845-1