Bandırma'da Çocuk Olmak

BANDIRMA'DA ÇOCUK OLMAK...

 

Kimbilir kaç kuşak yüzmeyi Demirlitaş'ta öğrenmiştir, benim gibi.

Kendi kendine yüzme öğrenmenin en kolay yolu Demirlitaş’a gidip gelmekti.

Kayalıklardan çıkardığımız midyeleri tenekede pişirip yerdik.

Deve Boğazı, Sıcak Su, Martı Kayalıkları uğrak yerlerimizdi.

 

Az ilerideki Livatya Plajında denize girer, kumsalında güneşlenirdik.

Ahşap soyunma kabinlerin arkasında minik delikler vardı.

Plaja gelen Pavyon kadınları soyunma kabinlerine girince o deliklere gözlerini dayayanlara gülerdik.

 

Bir ilkbahar sabahı Parasız Yatılı Sınavına gitmiştik.

Seçilmiş öğrencilerdik ama kazanamadık.

 

Arada bir kale baskın oynardık, Paşabayır Sokaklarında.

Arada bir incir ağaçlarının önünden, yolun karşısındaki Pembe Köşkten çıkanları taşlardık.

Yokuş aşağı inerken freni patlayan kamyonlar Acı Su çeşmesini darma duman ederdi. Çeşme tekrar yapılırdı.

Eski Tekel'in üzerindeki Un Fabrikası yangınını izlemeye giderdik.

Günlerce yandı içten içe ve çıtırdayarak, sanki ağlar gibi.

 

Yaz tatillerinde kısmen çalışırdım.

İlkokul beş yaz tatilinde erkenden kalkıp satacağım gazeteleri almak için Daim Amca'nın gazete bayiine yürürdüm.

Ara sokaklarda "Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Günaydın, Saklambaç" satardık.

Şehir Merkezi İrfan Abi'nindi.

Saklambaç gazetesi sonradan Günaydın Gazetesinin eki oldu.

 

Ordu Caddesindeki çivi fabrikasında yaz tatilinde sandıklara çivi dolduruyordum, orta iki tatilinde.

İlk gün ellerim kanamıştı, doğru avuçlayamadığım için.

 

Sonra inşaatlarda kalıplardan çivi sökme işine terfi ettim.

Sabah sekizde başlardı mesai.

Kısa süren bir yaz yağmuru başlayınca ustamla işi bırakır, yağmuru izlerdik.

 

Orta bir tatiliydi galiba, Terzi İsmet’e çırak olmuştum.

Pantolon düğmesi dikmeyi, paça yapmayı biraz öğrendim. Kömürlü ütüde bir pantolon yaktım.

İlk haftalığım olan koskocaman iki buçuk lira avucuma zor sığmıştı.

 

Anadolu kitabevinde tezgahtarken camları sildikten sonra gazete kağıdı ile kurulardık.

Milli ve Dini kitaplar satardık, bir de Kolonya doldururduk.

 

Ergenliğe doğru köşe başlarındaydık, anlatılacak ne varsa anlatırdık.

Sanki dururdu zaman.

Hiç akşam olmazdı.

 

Hiç akşam olmazdı.

Aşkın Kurt -19.3.2020