Bandırma'da Yaşamak Ayrıcalıktır

BANDIRMA’DA YAŞAMAK AYRICALIKTIR

Tabi ki bunu bilmek için şehrin dışına çıkmak ve şehre yüksekten bakan bir konuma ulaşmak gerekir.

Her yörenin, her kentin kendisine özgü özellikleri bulunmaktadır, ama bazı yerleşim yerlerinin özellikleri, birden çok fazladır. Bandırma da aynen, öyle şehirlerden birisidir. Özeldir, özel bir şehirdir. Kasabadır, lakin 160 bine yaklaşan nüfusuyla bir Büyük şehir havasındadır – 2020 sayımına göre nüfusu; 158. 857’dir.- Liman şehridir, burası önemli... Bor madeni dünyanın tüm ihtiyacını karşılayacak şekilde bu limandan yüklenerek gemilerle, şileplerle taşınır okyanus ötesine. Binlerce sanayi dalının hammadesidir bor madeni, ısıya dayanıklı bir element oluşuyla; temizlik ürünlerinden, cam sanayiine, otomobil sektöründen, elektronik aletlere, uzay ve havacılık üssünden, nükleer sanayie, kozmetik, tıp sanayisine, inşaat sektörü gibi saymakla bitmez alanlarda kullanılmak üzere sevkedilir. Dünya rezervlerinin % 73’ü ülkemizde bulunduğu için ve onu işleyecek yüksek teknolojiye henüz erişemediğimiz için, gelişmiş ülkelere ucuz, pahalı satıp durmaktayız, yıllardır. maden ihracatının yanı sıra, İstanbul gibi bir mega-kentin gıda ihtiyacına cevap veren tarım ürünleri, meyveler, sebzeler, soğan, patates, kümes hayvanları ve yumurta, yoğurt, peynir çeşitleri gibi süt ürünleri, zeytin ve zeytin yağı gibi temel gıda maddelerini, gerek deniz yoluyla, gerekse tırlara yükleyip karayoluyla sevketmektedir Bandırma üreticisi.

Bandırma’nın deniz ve karayollarını söyleyip de, 1912’den bu yana hizmet veren demiryollarından bahsetmemek, büyük bir eksikliğe sebep olur. İzmir’i Bandırma’ya bağlayan demiryolu üzerinde bulunan istasyonun blok taş binaları: Mimari yapısıyla, otantik havasıyla benim gibi sizin de dikkatinizi çekmiştir mutlaka. Binanın, çatıya yakın üst kısmında, yılların silemediği hoş bir yazıyla, hem Arap alfabesi, hem de Fransızca aksanlı Latin alfabesi ile bulunduğu yerin adı yazılmıştır; Aksakal, Balya, Savaştepe, Soma... gibi. Binaların hepsi sarı boyalı ve üçgen çatılıdır. Her binanın bahçesinde, ağaçlar altında kamelyası bulunmakta ve insanları huzur bulmaya çağırmaktadır; “Gel hele, gel otur burada, nefeslen, ömrün uzasın, ey Osmanlı torunu!” diyor ama istasyon görevlisinin öten düdüğü buna müsade etmiyor. Ve yolculuk, kaldığı yerden devam ediyor. Bir başkadır tren yolculuğu, yeşillikler arasından, dere boyundan... Elinde okunacak bir kitap, bir gözün kitapta, bir gözün yolboyunda. Çayını yudumluyorsun bir taraftan...

Bandırma’yı İzmir’e bağlayan demiryollarının yapımı Osmanlı’ya çok pahalıya malolmuştur. 1870’lerde yapılması gündeme gelmesine rağmen 1875’te iflas ettiğini açıklayan Osmanlı Devleti maliyesi, Abdülaziz’in tahttan indirilmesi sonucu, intiharı- aslında bilekleri kesilerek öldürülmesi- ardından 1877-1878 yıllarında Rusya ile yaşanan savaş ile demiryolları yapımı durmuştur. 1881’de kurulan Düyunu-Umumiye ile yeniden hız kazanan demiryolları yapımında ön alan Fransa, Bandırma hattının yapımına talip olmuş ve 1912 yılına kadar yapımına devam etmiştir. Özellikle Balya ve çevresindeki madenleri Bandırma limanına taşıyıp, oradan kendi ülkesine aktarmak istemektedir. Osmanlı yönetimi de asker sevkiyatinı kolaylaştıracağını hesap ederek demiryolları yapımını istemekte ve her türlü tavizi vermekten geri durmamaktadır...

Demiryolları yapımı, sadece Bandırma için değil, Sanayi devrimini tetikleyen, İngiltere başta olmak üzere tüm merkez kapitalist ülkelerin konusudur ve oldukça uzun bir anlatımı gerektirir, buna ayrıca değinmek, zaman ayırmak lazım.

Bandırma; kara, deniz, demiryolları ulaşımı ve hava üssü bulundurması ile ışınlanma hariç her türlü ulaşımın alt yapısına sahip, merkezi ve de İzmir-İstanbul bağlantısını sağlayan kavşak noktayı işgal eden bir konumdadır. Sanayisi gelişmemiş, tarım ve ticarete yaslanan ekonomisi ile bir “Dükkanciları bol olan şehirdir.” Herkes, herkese bir şeyler satmak istemektedir. Çarşısında yer alan kuyumcular, manifaturacılar, ayakkabıcılar, yiyecek, giyecek dükkanları, kozmetik mağazaları, telofon, eloktronik satanlar, banka şubeleri, köşe başlarını kapmış Atm’ler... hepsi o kadar merkezi bir konumda, o kadariç içe geçmiş vaziyette yer almışlar ki, sanırsın bir üst sokaktaki dükkanlar hiç iş yapamaz halde. Çarşı sokaklarında ve deniz boyunda metre kareye çok çok insan sığmakta. Her şeyden önemlisi insanların yüzleri gülmekte. Bandırma, huzurlu insanların şehri...

07.07. 2021 SEDAT PAMUK