Beka Sorunu

“BEKA” SORUNU

Malum 31 Martta çöpü kimin toplayacağını seçecek olmamıza rağmen en ateşli şekilde tartışılan konu “Beka” sorunu. Aslında tartışılması gereken “Beka” mı yoksa “zeka” mı onu takdirlerinize bırakıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti 29.Ekim.1923 yılındaki kuruluş dönemi sonrası iç ayaklanmalardan tutun, bağımsızlığı içlerine sindirememiş emperyalist ülkelerin oyunlarına rağmen “beka” konusunda en küçük bir tereddüt yaşamadı. İkinci Dünya savaşının en yıkıcı olduğu, ortalığı kavurduğu dönemde bile “aç kalındı” ama beka konusunda zaafiyet yaşamadı.

1950 de çok partili yönetime geçildikten sonra sağ partilerin “komünizm” geliyor korkutmalarıyla beka üzerinden siyaset yapılmaya başlandı. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri hep bu beka endişesiyle yapıldı. Toplumun hafızasına kazınmış acılar yaşandı.

Geldik 2000’lere. Uluslararası emperyalist güçler Apo’nun misyonunu tamamladığını düşünerek paket halinde teslim ettiler. Artık beka korkumuzun yerine insani yaşam kaygılarımız almaya başlamıştı ki 2002 yılındaki seçimler sonucu AKP iktidar oldu. 2002’den 2006 ya kadar “Benim başörtülü bacımın eğitimini engellediler” diye geçen süre içerisinde sinsice Atatürk ilke ve devrimlerini savunan mevzilere karşı sindirme, karalama ve linç kampanyaları yapıldı. Bu kampanyaların medya tetikçileri geniş bir kesimdi. Kimler yoktu ki. Liboş takımı, Fetö tayfası, numaracı cumhuriyetçiler, işbirlikçiler ve tekrar yaşama dönme mücadelesi veren ayrılıkçı terör örgütü.

***

Devlet yönetmekten öte, geçmişle hesaplaşmaya odaklanmış bir ideoloji iktidara geldi. İktidar güçleri ve destekçilerinin ana hedefi emperyalizmin Orta Doğuda istemediği Kemalist düşünce sisteminin yok edilmesiydi. Bu ana hedef için birden çok senaryo yazıldı ve hepsi yeri geldikçe vizyona girdi. Bir zamanlar Washington’dan bildiren Yasemin Çongar’ın ilk kurşunu atmasıyla saklı düşünceler açığa çıkmaya başladı. Yasemin Çongar’ın ilk kurşunundan sonra bavul bavul “gizli belgeler”, düzmece CD’ler ortalıkta uçuşmaya başladı. Sonra bir cadı avı başladı.

* Bu cadı avında birçoğu asker 588 kişi tutuklandı.

* 100 binden fazla telefon izlendi.

* 60 bin telefon dinlendi.

* 3 bin kişi hakkında takip yapıldı.

* 1360 kişi ifade verdi.

* 7 sanık ifadesini veremeden öldü.

* 7 sanık kansere yakalandı.

* Bir kişi intihar etti.

* Çoğu PKK’lı 44 gizli tanık vardı.

* Toplam sayfa sayısı 17 bini aşan 19 iddianame hazırlandı.

* 5 terabayt büyüklüğünde (9 milyon sayfaya karşılık gelir) ek klasör hazırlandı.

* 40 bin sayfa duruşma tutanağı yazıldı,

* 7 bin ara karar verildi.

* Nirvana noktası ise Genelkurmay Başkanlığı yapmış, MGK ile bütün gizli toplantılara katılmış İlker BAŞBUĞ’un gözaltına alınması ve tutuklanması oldu.

Memleketin her karış toprağından bombalar, silahlar fışkırmaya başladı. Çöp konteynerlerinden bile silah çıkıyordu. Bütün bunlar yaşanırken her gün başka bir “devlet büyüğüne suikast planları” “camilerin bombalanması” “askeri bilgilerin sızdırılması” gibi türlü yalanlarla dönemin en güvenilir kurumu olan “ordu” hedef alındı. İrticai faaliyetlere karışmış kişilerin ordudan atılmasının önüne geçildi hatta kilit noktalara terfi ettirildi.

***

Bu ve benzeri operasyonların tek bir amacı vardı. İktidar olmuş ama henüz devlet olamamış bir düşüncenin devlet olma çabasıydı. Nihayetinde bu çaba her gün değişen ittifaklar sayesinde her dönemin farklı koşulları içerisinde uygun araçlar kullanarak devlet oldu. Önce yazılı ve görsel basın kontrol altına alındı. Sonra kurguladıkları, “Ergenekon Terör Örgütü” başta olmak üzere, senaryolar her gün bıkmadan usanmadan tekrarlandı. Kurguyu bozacak güçler bertaraf edildi. Basın, yargı, üniversiteler, STK’lar gibi toplumun dinamik kesimleri sindirildi, susturuldu. Kısacası her kesime anlayacağı dilden konuşarak suskunluk sarmalı egemen kılındı. Ve iktidar olan ideoloji devlet olmaya da başladı.

Ancak yeni bir sorun ortaya çıktı. Devlet güçlerinin paylaşımı. Devlet olana kadar ittifak içerisinde olunan kesimler güç dağılımında daha fazla söz sahibi olmak istiyor egemenlik sağlamak istiyordu. Bunun da son noktasını 15 Temmuz darbe girişimiyle gördük.

O günlerde “bağırsaklarımıza kadar temizleniyoruz” diye bağıranlar ve orduya operasyon yapılırken sessiz kalanlara şunu sormak lazım; Nasıl oldu da bugün “beka” sorunuyla karşılaştık?

Son yedi yılda derin acılar bırakan olayları hatırlayalım. “Ergenekon”, “Balyoz”, “İrticai Eylem Planı”, “Gezi Parkı”, “Suruç Katliamı”, “Samandağ Katliamı”, “Ankara Garı Katliamı” Uludere’de sivillerin bombalanması” ve en son 15 Temmuz Katliamı.

***

Şimdi başa dönelim. “Beka” meselesine…

Devlet olma çabasında her kesimle işbirliği yapan siyasi iktidar ve bugünün iktidar sözcüsü MHP’nin “beka”dan kastı 1923 Cumhuriyetinin rövanşı olan ideolojilerinin yıkılmaması mıdır? Her fırsatta kuruluş ve ikinci dünya savaşı dönemindeki tek parti iktidarını acımasızca eleştiren ve o günün kadrolarını üç beş sarhoş diye niteleyenlerin bugünkü amacı tek partinin egemen olduğu Ortadoğu demokrasisi midir?

Yerel seçim meydanlarındaki söylemlere bakın;

* Ben gidersem, anarşi hortlar.

* Ben gidersem devlet bölünür.

* Ben gidersem ekonomi batar.

* Ben gidersem ezan susar, bayrak iner.

* Ben gidersem “din” elden gider

* Ben gidersem, ben gidersem….

Gidin beyler gidin. Siz giderseniz bundan daha kötü bir şey olmaz.

* Sizin “Beka” dediğiniz, koltuklarınızsa,

* Sizin “beka” dediğiniz mal varlıklarınızsa,

* Sizin “beka” dediğiniz yarım kalan ihalelerse

* Vakıflarınız, yandaş şirketlerinizse,

Evet, bunların hepsi gider.

Ama biz “Beka” dan “ bağımsız, laik ve sosyal Türkiye Cumhuriyeti Devletini” anlıyoruz.

Bizim “beka”mız barışın, kardeşliğin, sevginin, hoşgörünün ve hakça paylaşımın egemen olduğu bir gelecek.

Bizim “beka”mız sadaka devlet değil, sosyal devlet. Bizim “beka”mız “Yurtta barış, dünyada barış”.

***

Gidin efendiler gidin. Hiçbir şey olmaz.

Kendini vazgeçilmez sanan nice hükümdarlar, krallar gitti. Onlardan geriye o zor günlere direnenlerin kahramanlıkları ve türküleri kaldı.

Siz gidince de aynı şey olacak.

Bir gün tarih sizi de yargılayacak. Ve orada hak ettiğiniz yeri alacaksınız.

cevdetayanlar@gmail.com

BANDIRMA -23-03-2019