2011.Yılında Muammer Kaddafi hükemetinin devrilmesiyle, Libya
daki –sosyal-siyasal ve ekonomik istirakrarda sona erdi.
İstikrarın sona ermesi ile, Gayri-milli güçler, ülke geneline müdahile yapmaya başladı. Peki Gayri-Milli`lerin ülke geneline müdahilesinin sebepleri neydi? İnsan Haklar ve Demokrasimi? Tabi ki hayır.
Yaşananları daha iyi analamak için yaşanan süreci iyi anlamakta yarar var. Süreci izlediğimizde, Gayri-Milli küvvetler arasında karşılıklı, güç ve enerji için rekabetin olmasını görmek çok doğal.
Gayri-Milli Kuvvetlerin amacı enerji elde etmektir.
Gayri-Milli Kuvvetlerin amaçları basitce Libya devletinin enerjisini elde etmekdir. Bu planı her ne kadar Gayri-Milli güçler plansa da fili olarak hayata geçirenlerse Milli güçlerdir. Ama son zamanlarda, Milli güçlerin vurdum-duymaz eylemleri, petrol kuyularının bombalanması gibi eylemler ile sonuçlandığı için, Gayri-Milli güçler olaylara ele atmak zorunda kalmışlardır.
Oluşan bu kadar sorunlardan dolayı, Gayri-Milli güçler, 19 Ocak 2020 tarihinde “İnsan haklarını korumak ve taraflar arasında barışı sağlamak” sloganı ile Berlin`de toplandı. Fakat bu konferans sloganından farklı bir plana sahipti. Bu “enerjiyi korumak ve aralarında paylaşmak” planı idi.
AB ülkeleri Libya’nın ucuz ve yüzde 35% petrol ithalatından uzak durma konusunda isteksizler.
Bu planı uygulayanlarsa AB devletleri olan, Fransa, İtalya ve Almanya`ydı. Bu devletler o kadar korkmuşlardı ki, her hangi bir yaşana bilicek bir sorunu kabul etmeyeceklerdi. Bu korku sonuçu olarak, onlar enerjini korumak için bir karar almak zorundaydılar.
Herhalde, bu zorundalık doğal ve bir kaç önemli sebeblere sahipti. AB devletlerinden en hızlı büyüyen ekonomiye sahip Almanya`da artan petrol ihtiyacından dolayı, doğru karar almak zorundaydı. Çünki, hem Almanya hem de diger AB ülkeleri ekonomilerinin 35% lik petrol ithalını ucuza Libyadan sağlamaktaydılar.
Diğer nedenler biriyse, Fransada dur-durak vermeyen “Sari Ceketliler” haraketidir. Fransa, bu kadar talebi karşılamak için petrol ithalatı yaptığı Libya ile ilişkilere muhtaçtı ve Libya istiktar olduğu sürece bu ilişkiler devam ede bilirdi.
Arab Baharı sonrası yaşanan gelişmeler, göç haraketlerine sebeb olmuşdu. Bunun oluşumunu engellemek rolü elbette Yunanıstan için önemli olsa da AB için daha çok İtalyaya nasib olmuştu. İtalya bu göçü engellemek için Libya
da istikrar olmasını bilmekteydi.
En son nedense, bu Gayri-Millilere karşı olan diğer Gayri-Milli güç, Rusya ve Çin faktörüdür.
Çin’in rolü
İlk olarak, Çinin hem dünyada hem de Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde küresel bir güc olmasını bilmekte yarar var. Özellikle son on yıllarda, Çin
in Afrika devletlerine aktardığı maliye desteklerini ve yatırımları iyi izlemek lazımdır. Çin, diğer devletlerden geri kalmayacak şiddetde arka fonda güçlü bir ilerleme kat etdi. Bu ilerleme o denli bir güçe evrildi ki, Afrikada ve ya Libya
da yaşanan her hangi bir olay, Çinin sermayesi için risk teşkil etmektedir ki, bu Çin
i bölgede yaşananlara karşı hassaslaştırmışdır. Kendi sermayesini korumak ve sürdüre bilmek için, Çin, Libyada istirakrarı istemekde ve krizin sonlandırılmasını askeri düzeyden ziyade diplomatik olmasını istemekdedir.
Rusya’nın rolü
Rusya, bölgede müttefiki Suriyeyi korumak için bir çok adımlar atmaktadır. Bu adımlar daha çok, bölgeye etkisi artmakda olan AB ülkelerinin genişlenmesini ve müttefikine karşı güçlene bilicek güçü engellemekdir. Bunun yansıra Afrika devletleri ile ilişkilerini korumak istemektedir.
Türkiye’nin rolü milli hesab edilmektedir
Türkiye ile Libya ilişkileri daha Osmanlı dönemlerine dayanmaktadır. Daha Muammer Kaddafi zamanı ilişkileri iyi olsada, karşılıksız anlaşmalardan dolayı, bu ilişkiler bozulmuş ve NATOnun Libya
ya müdahilesi ile, yeniden güçlenmiştir. Türkiye Libyaya daha çok eski kültürel bağlarından dolayı destek olsada, elbette karşılıklı devletler arası çıkarlar vardır. Bu çıkarlardan biri, Libya Ulusal Anlaşma Hükemetinin General Haftere karşı dayanabilmesi için Türkiye desteğini istemesi, Diger çıkarsa, Doğu Akdenizde Türkiye
ye karşı oluşturulan izeole politika. Sonuçta, Türkiye, Libya devletinin tam olması için Sarraj hükümeti ile anlaşmıştır.
Berlin Konferansı güçlünün yanında.
Berlin Konferansı sonucunda 57 madde bildirilmesine rağmen, taraflar arasında ateşkesi korumak için her hangi bir olumlu eylem gerçekleşemedi. Fakat, Türkiye`nin “olayların her devlet için tehlikeli olduğu ” tezini iyi savunduğu için, Konferans, sonuç olarak, ateşkesi korumak için askeri komisyon oluşdurulması ve dış desteğin sağlanmaması ile ilgili ciddi kararlar almasını sağlamıştır.
Fakat bu alınan kararda bir mantıksızlık ve adeletsizlik var. Bu adaletsizliğin en önemli nedeni, hem bölgeye hem de krize realist bakılmamasıdır.
Bölgede, bir tarafda, konferansa kadar, Gayri-Milli devletlerin desteği ile, Libyanın 90%
lık kontrolunu sağlayan General Hafter, diğer tarafdaysa, Türkiye ve Katar gibi devletlerin desteğinİ alan Sarraj hükümeti.
Berlin Konferansı sonucu belirli bir şekildedir, tüm Gayri-Milli devletlerin güçlü olan General Hafteri desteklediğini görmek çok kolaydır. Destek alamayacak, Sarraj hükemeti, şimdiye kadar destek alan General Hafter hükümeti tarafından çok kolaylıkla devrile bilicekdir.
Tezimin doğru olduğunu, Konferansdan 2 gün sonra, Sarraj hükümetine ait askerlerin General Hafter tarafından bombalanması ile görebilmekteyiz.
02-02-2020/BANDIRMA