Bir önceki yazımızı,
Kahvede, insanlar birbirine:
“18 yaşındaki adama kızımızı verir miyiz ki, memleketin tapusunu verelim” cümlesi ile noktalamış, kahvedeki sohbete devam etmiştik.
Kaldığımız yerden devam edelim mi?
*
Çaylar tazelendikten sonra Rasin Ağabey elindeki gazeteyi masanın ortasına doğru atıp,
-Bir başsavcı vekilinin, “Sandıkta hayır diyecek olanlar PKK ile aynı muameleyi göze alıyorlar ” demesi nerede görülmüştür? Dedi.
Rüştü Bey, gazeteye uzandı, kaynak burada dercesine;
“Antalya’da” dedi, bıyık altından gülerek.
Rasin Ağabey,
-Öyle ya… Burası, Türkiye ne de olsa. Terörle, teröristlikle ‘hayır’ demek isteyenlere
‘aba altından sopa’ gösteriyor. Ben oylanacak 18 maddeyi okudum ve HAYIR demeye
karar verdim.
Rüştü Bey, arkadaşının hayır oyu verecek olmasının sebebini biliyordu, yine de sordu:
-Neden?
Rasin Ağabey, çayından bir yudum aldı;
“Madde madde anlatayım o zaman:
Biiir: Her şeyden önce, ‘Beka’ sorunumuzu önlemek için dendi,
ama hangi madde değişince ‘beka’ sorunumuz kalmayacak, bulamadım.
İkiii: 18 yaşında milletvekili yada başkan yardımcısı olunacakmış, akıl erdiremedim.
Üüüç: Başkan, Anayasa Mahkemesi üyelerinin ve Hakimler Savcılar Kurulu üyelerinin
‘kahır ekseriyetini’ atayacakmış, çoook yanlış olur diye değerlendirdim.
Dööört: Bütçeyi meclisin yapmıyor olmasından hoşlanmadım, meclisin Başkanın yaptığı
bütçeyi ret etmesi halinde bütçenin % bilmem kaç ilave edilerek devam ettirilmesini hiç
sevmedim.
Beeeş: Başkan’ın, Meclisi “Fesih” edebilecek olması da hoşuma gitmedi.
Altııı: Meclis’in, Başkan’ın hükümetini denetlemede yetersiz kaldığına inandım.
Yediii: Başkanın partiye üyeliğin ve hakimlerin atamasına oylama sonunda hemen
başlatılması, ama beka sorunu dedikleri konuların 2019’a ertelenmesini kabullenemedim.
İşte bu nedenlerle HAYIR diyeceğim!
Söyleyin bakalım, şimdi ben, PKK ile aynı muameleyi görmeyi hak ediyor muyum?”
Rüştü Bey:
-Sizi PKK ile bir tutanın ‘alnını karışlarım’, olur mu öyle şey?
Habur’da teröristleri siz mi karşıladınız?
-Hayır!
-Çadırda mahkeme kurup, Atatürk resmi ve bayrağımızı dışarı siz mi çıkardınız?
-Hayır!
-Oslo’da teröristlerle buluşmayı siz mi ayarladınız?
-Hayır!
-Dolmabahçe mutabakatında fikren dahi olsanız var mısınız?
-Katiyen hayır!
-Diyarbakır meydanında Apo’nun mektubu okunurken alkışladınız mı?
-Elbette hayır!
-PKK’ya yapılacak operasyonlara izin vermeyen siz misiniz?
-Hayır!
Rüştü Bey,
-Soru çok da, bu kadarı bile kimin kim olduğunu tanımlamaya yeterli.
Rasin Ağabey, bu diyalogdan pek memnun olmuştu.
-Hayır demek için başka nedenlerim de var. Dedi…
Masanın en meraklısı sayılan Emre, sabırsızca:
-Anlatsana Ağabey…
-Çatlamazsan anlatacağım:
16 Nisan’da, 18 maddeye ‘Milli İrade’ EVET derse ekonomi düzelir mi?
-Hayır!
-Terör durur mu?
-Hayır!
-İşsizlik düşer mi?
-Hayır!
-Amerika, PYD’den – PKK’dan vazgeçer mi?
-Hayır!
-Rusya, daha çok turist gönderir ve daha çok ürünümüzü satın alır mı?
-Hayır!
-Amerikan Doları Türk lirası karşısında geriler mi?
-Hayır!
*
Telefonum çalmaya başlayınca, Rasin Ağabey ve Emre’nin soru – cevap konuşmasını
bölmemek için masadan uzaklaştım.
Hanım arıyordu, eve alınacaklar listesini unutup unutmadığımı sordu, bir iki yeni alınacak
ekledi.
Alışverişe gitmeliydim, durumumu işaret diliyle uzaktan Rüştü Bey’e durumu anlattım.
Başını sallayarak “İşine bak.” dedi. Kahvehaneden çıkıp, arabaya doğru yürüdüm.