Bizim Selanikli

BİZİM SELANİKLİ 

Bu ülkede yaşayan insanlar gururla:
Ben, İstanbulluyum;
ben, Tunceliliyim;
ben, Adanalıyım;
ben, Ankaralıyım;
ben, Konyalıyım;
ben, Kahramanmaraşlıyım;
ben, İzmitliyim veya Kasımpaşalıyım, Dersimliyim, Osmaneliliyim, Taşkentliyim, Şereflikoçhisarlıyım diyebiliyorsa “O Selanikli” sayesindedir.

**

Neden mi? Anlatayım…

**

Bizim Selanikli, 
doğudan batıya, kuzeyden güneye nice harplerden çıkmış; askerlerinin üçte birinin silahını yanına alıp kaçtığı savaş meydanında bulunmuş; kendi çıkarı için İstanbul’un anahtarını İngiliz’e teslim eden yöneticiler tanımıştı…

**

Bizim Selanikli,
katıksız yurtseverdi, bu nedenle:
İhanetle suçlanmış, kendisi için yazılmış idam hükmünü okumuştu…
İdealistti, hakikati arama gücüne sahipti.
İnançlıydı, onu yıldırmaları mümkün olmamıştı ve duraksamadan kendine güvenen bir avuç insanla hedefe kararlı adımlarla yürümüştü.

***

Bizim Selanikli, 
ülkenin kara günlerden çıkacağına inanmıştı.
O’na,
“Ordu yok!” dediklerinde,
“Kurulur…” demişti.
“Para yok!” dediklerinde,
“Bulunur…” demişti.
“Düşman çok!” dediklerinde, 
“Yenilir…” demiş,
kısa bir süre sonra orduyu kurmuş, parayı bulmuş, düşmanı İzmir’den denize dökmüştü.

**

Bizim Selanikli,
30 ağustos 1922’de Anadolu’nun işgal edilmesinin önünün açan Sevr’i yırtmış; bir yıl sonra Lozan’dan Ankara’ya Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusunu getirtmişti.
Kısa zamanda: İmkânsızlık, hastalık, yetişmiş eleman noksanlığı demeden fabrikalar kurmuş, ülkeyi “Muasır medeniyetler seviyesine,” çıkarmayı başarmıştı.

**

Bizim Selanikli,
Ülkenin kara bahtının nasıl değiştirildiğini anlattığı Nutuk adlı eserinin sonunda, elde edilen her şeyi Türk Gençliği’ne emanet ederken söze, “Ey! Türk gençliği”(1) diyerek başlamış:
 
Birinci ödevin Türk bağımsızlığını, 
Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. 
Bu temel, senin en değerli kaynağındır. 
Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, 
seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır. 
Bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için: 
İçinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! 
Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir. 
Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler. 
Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir.
Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirler. 
Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan  düşmanların (dış) siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler.
Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin genç kuşakları! 
İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, 
Türk bağımsızlığını ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır." diyerek sonlandırmıştı.

**

Bizim Selanikli, her zaman ileriyi gördü. Ama “Emanetime ihanet edenin başı bitten kurtulmasın,” demedi ya…
Ben de, işte buna yanar dururum.

(1) Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun Türkçeleştirdiği şekliyle.

27-08-2020/BANDIRMA