Borçla Yaşamak

BORÇLA YAŞAMAK
Devlet borçla yaşıyor.

Ülkenin toplam dış borç miktarı 450- 500 milyar dolar. Öde öde bitmiyor…Bilakis, ödedikçe, azalacağı yerde çığ gibi büyüyor. Geçmiş zamanın borç faturası, üzerine eklenen faiz yükünü de sırtlanmış vaziyette, kabardıkça kabarıyor. Bugünün hasılatıyla, dünün borçları kapatılamıyor. Geçmiş zaman gelecek zamanın boğazını sıkıyor, içinde bulunduğumuz şimdiki zaman nefes alamıyor, boğuluyor. ”İnsan, kişileşmiş zamandır” demiş büyük düşünür. 

*
Yurdum insanı da borçlu. Tüketici kredisiyle ev almışsa, araba almışsa ona borçlu. Öde ki öde, bir ömür boyu bitmez. Zorunlu geçim giderlerini kredi kartlarıyla yapmışsa, ona borçludur. Sağlık giderlerini karşılayabilmek için borçlanmışsa, sağlığına kavuşabilmesi risk altına girerken,  borç ödemeleri de üstüne katlanmaktadır. Çocuklarının eğitim giderleri için borçlanmışsa, servis ücretlerini nasıl ödeyeceğini düşünmektedir. Dükkân kirasını ödemek için borçlanmışsa, vergisini ödemek için borçlanmışsa, elektrik, doğalgaz faturalarını ödeyebilmek için borçlanmışsa, işini çevirmek için; mal almış borçlanmış, makine almış borçlanmışsa, borçlunun dünyası kararır ve “gam üstüne gam” biner.Çiftçi, toprağını ekmek için borçlanmışsa, tohum almak, ilaç almak, mazot almak için borçlanmışsa, ürünü bol olsun, ürünü para etsin diye gece gündüz dua edip, Allah devlet büyüklerini başımızdan eksik etmesin diye temennilerde bulunur. Çalışarak geçimini sağlayan insanlar- “Ölü Canlar”- yaşamak için, bugünü kurtarmak için borçlanmış da borçlanmışsa… Ki işçisiyle, köylüsüyle, esnafıyla, serbest çalışanıyla, yani yaşamını sürdürmeye çalışan ezeli çoğunluk olarak yurdum insanının durumu böyle görünmektedir.

*
Borç yüküne yakasını kaptıran ister devlet olsun, ister birey olsun, kamçı darbelerinin dayanılmaz sızısı altında yiğitlik mitini sürdürmek zorundadır. Yiğitlik lakabını kaybetmemek, “itibardan tasarruf etmemeyi” gerektirir. Üreterek elde ettiğin değer, borç miktarını kapatamıyorsa, elindeki değerleri satarak itibarını sürdürmek zorundasındır. Borçlu olan bireyse, malını, mahsulünü satarak borcunu kapatır, yetmezse evini, arabasını, traktörünü, tarlasını satar, bulabilirse, gözünü karartarak yüksek faizli yeni borç alır, o şekilde borcunu kapatır. Borçlu olan devlet ise de yöntem aynıdır; öncelikle ve sürekli olarak vergileri arttırır (namert vergisi olan kdv ile ötv oranlarını yükseltir), içki, sigara, akaryakıt, taşıt alım-satımından Allah ne verdiyse toparlamaya çalışır. Sonra özelleştirme adı altında kamu varlıklarını satar. Sağlık, eğitim, güvenlik gibi kamu hizmetlerini sermaye gruplarına devreder. Kar eden kuruluşlarını, Telekom gibi, Tüpraş gibi, Elektrik dağıtım gibi, ulaşım gibi altın yumurtlayan tavuklarını birer birer devreder. Ülkeye dolar yağmaya başlamıştır artık. Dolarların cazibesine kapılan bankalar da, özel sermayenin elindeki fabrikalar da, şirketlerde satış kuyruğuna girerler. Yabancı sermayenin ülkeye girişi ile bir süre gönenç dönemi yaşanır. 

*
Kısa da sürse, bu gönenç dönemi, Akp’nin 20 senelik iktidarını devam ettirmesi için yeterli oy tabanını muhafaza etmesini sağlar. Fakat 2008’de başlayan kapitalizmin küresel krizi devam etmektedir ve en az 25 sene süren dalga boyunda olacağı beklenmektedir. Satış furyası, konut satarak, vatandaşlık satarak, ormanları satarak, madenleri satarak, siyanürlü altın arayışına ülke topraklarını kurban ederek devam etmektedir. Satacak bir şey kalmayana kadar devam edecektir ve sonrası Allah kerim.
Sedat Pamuk, 28.08.2022, Tatlısu/Erdek