Boyacı Şükrü

Bandırma’da bizim emsallere sorarsan ucundan yakalamıştır da ,

bizden büyükler daha iyi bilirler Boyacı Şükrü’yü.

Cumhuriyet Meydanı’nın bir arka yatay sokağının,

hatta halk arasında Boyacı Şükrü’nün sokağı diye isimlendirilen sokağın isim babası sayılabilen

lostra salonunu bilmeyen yoktur herhalde.

Çok da iyi bilmem ama hatırladığım kadarı ile ;

Uzun ahşap, üzeri kahverengi deri kaplı peyke diyebileceğim,her birine dört kişinin oturabileceği,

önü camekan olan dükkanın karşı ve sağ tarafını oluşturduğu oturma yerlerinin yer aldığı,

yerden iki basamak yüksekte ve alt basamağında pirinçten ama ışıl ışıl yanan ayak basma yerleri (bacak),

dökme mozaikten yapılmış zeminde,her bir müşterinin ayakkabısına denk gelecek şekilde hizalanmış, dört ayaklı kısa oturakların olduğu ayak üstü denilebilecek bir dükkan.

Dükkana, sol taraftaki kapıdan girdiğinde, tamir işlerinin yapıldığı kabul bölümü,

ustanın önünde elle çalışabilen ayakkabı için dikiş makinesi,

ustanın çevresi asla sahiplerinin karıştırılmadığı,

tamir bekleyen ayakkabıların düzensiz düzenli kalabalığı sizi karşılar.

Sağdaki kapı, işi bitenlerin yada çaycının kullandığı kapıdır.

Peyke dediğimiz yer, ahşaptan hazırlanmış iki basamağın üzerine yerleştirilmiş.

Kahverengi deri, iri başlı kabaralar ile kaplanmış ve zengin bir görüntüye neden oluyordu.

Pırıl pırıl ayak basma yerlerinin hemen yanında,

düzenli ikiye katlanmış,her nedense bordo renkli kadifeler, dokunma isteğini uyandırıyor,

boyamanın finalini yapan assolist gibi yerlerini önemle koruyor.

En altta bir çekmece vardı.

Çekince içinden parlak pirinç kapaklı boya şişeleri,

her renk için ayrı fırça,

Nuri Leflef marka ayakkabı cilası,

cila için kullanılan ve parmak izlerinin yerleştiği cila bezi, koruma kartonları yerli yerinde görünürdü.

Takım elbiseleri ile gelebilen müşterilere, açık renkli çorapları boyanmasın diye ayağın iki yanına kartondan kesilmiş korumalar yerleştirilirdi.

Şimdiki gibi çok seçenek de yoktu hani.

Siyah-Kahverengi-Beyaz.

Özel renkler hemen olmaz, ayakkabı bırakılır, sonra alınırdı.

Ayakkabılar özellikle beyaz renkli badem yağından mahrum bırakılmaz, derinin beslendiği ve katlandığı yerlerden çatlamasının önlendiği söylenirdi.

Boya veya badem yağı, çekiçle iyice düzleştirilmiş bir çay kaşığı ile alınır ve sürülürdü.

Her rengin bir fırçası vardı, kahverengine siyah fırça kullanılırsa haliyle ayakkabı koyu kahve olurdu.

Cila yapmak için, işaret ve orta parmağa beraberce sıkıca bir bez dolanır, Leflef kutusundan alınan sarımsı cila deriye iyice bastırarak yedirilir, tamamlandıktan sonra fırça ile parlatılırdı.

Parlatma işi ahenkli bir görünüm sergilerdi.

Ayakkabı fırçalarının sağdan ve soldan iki taraflı ayakkabınızın üzerindeki dansı, boyacının maharetine bağlı olarak zamanla yarışır gibi hızlı olurdu.

Sanırım hızlı olursa sürtünme ısısı ile cila tam intibak ediyor ve nihayetinde parlamaya başlıyordu.

Boyacının bu işlemde fırçasını tahta zemine vurması, ayak değiştir anlamına geliyor, ritmik tıkırtı diğer ayağı davet ediyordu.

En sonunda kadife iki ucundan tutularak ayakkabıya bastırılıyor, aşağı doğru iki yönlü çekerek burun kısmı, sonra da arka kısmı kadifelenip işlem bitiriliyordu.

Adeta ayna gibi parlayan ayakkabılar içinde ayağınız bir serinlik hissediyor, koruyucu kartonlar alınıp,eller boyalı olduğu için paçalarınızı düzeltmek size kalıyordu.

Boyacı Şükrü’nün bu dükkanı, Bandırma ahalisinin berber dükkanı gibi sevdiği,

ayakkabısını boyatırken çay içebileceği,

çalışanları ile sohbet edip gazete okuyabileceği,

arkadaşları ile buluşma yeri olarak önem verdiği ve hatta memleket meselelerinin konuşulabildiği,

şimdiki neslin anlam vermekte güçlük çekeceği bir yerdi.

Şükrü-Recep Boyar kardeşler 1950 yılında başlayıp, uzun süre beraberce bu işi yürütmüşler daha sonraları herhangi bir sebeple ortaklığa son verip dükkanı ikiye bölmüşler, ayrı ayrı komşu olarak işlerine devam etmişler.

Dükkan yerinin müteahhite verilmesi, betonarme bina yapılması,

her ne kadar devam edilse de zamanın karşı çıkılmaz değişimine ayak uydurdu.

Bunlar benim hatırladıklarım, bir eksik, bir fazla….

(Sadece lostra salonu kısmını ele aldım.Şimdi ki deyimle ”bin bir çeşit” in ilk temsilcisi yönüne hiç girmedim.Horozlu ayna,plastik tarak, tespih, tırnak makası, olta, uçurtma, muhtar çakmağı ve benzini vs.vs.vs. ayrı konu) – 23-02-2016

13-03-2023/BANDIRMA – SELÇUK ÖZGÜLERYÜZ

44
A+
A-
REKLAM ALANI