Yeni Maliye Bakanı, seçimlerden önce akla uygun (rasyonel) ekonomik politikaların uygulanmadığını ima ederek,
“Türkiye’nin rasyonel politikalara dönmekten başka bir seçeneği kalmamıştır,” dedi ve görevi devraldı.
(Ne cümle ama… yenir yutulur gibi değil.)
**
Sen, PKK’lısın!
Sen, FETÖ’sün!
Sen, Kandille birliktesin!
Sen, Apo’yu ve Demirtaş’ı serbest bırakıp dışarı çıkaracaksın!
Sen, mültecileri göndereceksin!
Erkeksen karşıma çık!
Hesap soracağım!
Sen, şusun!
Sen, busun!
Ve
Gürültülü nice slogan nice video miting meydanlarında kaldı.
Heyecanlı konuşmaların, suçlamaların ve şarkıların yerini ekonomi, zamlar, doların sert yükselişi (milli paramızın hızla değer kaybetmesi) aldı.
Türk lirası savaş halindeki Ukrayna parasına karşı bile değersizleşti, Edirne esnafına gün doğdu.
Bundan böyle:
Turistler, yabancı bir ülkede yaşayıp ara sıra memlekete gelenler hariç Türkiye’de yaşayan bizler için iğneden ipliğe satın alınacak tüm ürünler dünden daha pahalı olacak.
**
Mazot, benzin ve otogaz fiyatının güncellenmesi ile her şeye daha çok para ödeyeceğiz.
Ekmek, makarna; simit, poğaça pratik karın doyurma ürünleri olmaktan çıkacak.
TÜİK’in doğalgaz marifetiyle enflasyonu düşük göstermesinden emekliler ve memurlar bekledikleri zamma ulaşamayacak.
Piyasa durgunlaşacak, işten çıkarmalar başlayabilecek; bütçe açıklarını kapatmak için çalışanların sırtına yüklenmek üzere yeni vergiler icat olunacak.
Fiyat artışlarının konuşulmaması, geçim derdinin üzerinin örtülmesi için bazı adımlar atılacak, toplum ‘ama şu ama bu’ şekilde oyalanacak. Örneğin yeni anayasa tartışılmaya başlanacak, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeleri önümüze konacak; yaşanan ağır ekonomik kriz, eksi döviz rezervi, yapılan zamlar ve krizin gerçek sebepleri saklanmaya çalışılacak.
Ne yazı ki, bir tarafta vatandaş acı reçeteyi yutuyor, kemerini sıkıyorken ‘itibardan tasarruf olmaz’ anlayışı tam gaz devam edecek…
**
Nasılsa yaşayarak göreceğiz, fazla uzatmadan küçük bir fıkra anlatalım…
Bir zamanlar meydanlara açık hava sirkleri kurulurmuş.
Akrobatik hareketler, sihirbazlık, soytarılık, cambazlık yapanlar merak ve heyecanla gösterileri izleyen kalabalık halkı kendinden geçirecek kadar eğlendirirmiş.
Kalabalıklar olur da yankesiciler olmaz mı?
Tel üzerinde yürüyenleri, o direkten öteki direğe ucuna halkalar bağlı iple geçenleri seyrederken ha düştü ha düşecek, ayağı ha kaydı ha kayacak derdine düşen vatandaşlar işte bu yankesicilerin hedefi olurmuş.
Kalabalıkta hafifçe çarpıp, “Cambaza bak! Cambaza,” diyen eli uzun yankesiciler, adamın heyecanından yararlanıp cebinde ne var yok çekerlermiş.
Gösteri bitip evine giden çarpılmış zavallılar, cebindeki paranın ve cüzdanın gittiğini anladığında iş işten çoktan geçermiş. Bazısı “Düşürmüşümdür,” der bulmak umuduyla meydana koşup döne döne arar, belki bir bulan olur da getirir diye zabıtaya adres bırakırmış, ama nafile…
Sorarak bitirelim.
Ey seçmen!
Mayıs’ta yapılan üç seçimin ardından; sirk gösterisinden eve dönen vatandaş gibi cüzdanı kaptırmış hissediyor musun?
09-06-2023/SÜHA ORAL