Koronavirüs salgınının en çok etkilediği sektör eğitim dünyası oldu.
Salgın tedbirleri ile baş etmeye çalışan bakanlık mevcut statükocu sistemin yeni sisteme geçişi sağlamak entegtre etmek için büyük çaba sarfediyor. Kolay olmayacak ama olacak.
Bandırma’da özel okullar yüz yüze eğitime başladı. Devlet okulları onca olanağına kadrosuna rağmen başlayamadı! EBA uzaktan eğitimle durumu idare ediyor.
Sessiz sedasız devam eden bu devrimsel geçiş sürecinde ise, tabiidir ki KAOS yaşanmakadır.
*
Belli olan şu ki ; “Yeni Eğitim Sistem”inde, artık soğuk binalar ,çocukların ilk kez geldikleri gün hissettikleri gibi iç karartıcı,ürkütücü, gri boyalı,ruhsuz, itici taş duvarlı binalar yok. “Yüz yüze” eğitim çağı bitti. Yakınlarda tarih sayfalarında yer alacak.. Temel eğitimin devamında binlerce konuda ihtisaslaşmış işlerde sonsuz bir eğitim alanı söz konusu iken, çözüm sistem elektronik ortamda gerçekleşecek.
**
Bizim kuşak bilir. Ünlü yazar Ernest Hemingway’ın İspanya iç savaşını konu alan, “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” klasik romanı çağrışım yaptı.
Bugüne kadar yaşanan krizler, genellikle belirli sektörleri etkilerdi. Oysa şimdi farklı biçimde herkesi etkilemekte. Eğitim öğretimin bunun dışında kalması düşünülemez. Hatta abartıldığını düşündüğüm salgın öykülerinin geçiş dönemine itirazı olacak kitleleri kendiliğinden ikna etme prjeside olabilir. Doğru bilgiye ulaşmanın olanaksız olduğu günümüzde komplo teorileri olacaktır.
Okulların sadece ülkemizde değil, tüm dünyada açılıp açılmaması belirsizlik durumunda. Küresel hakimler pandemi sürecini gerekçe gösterip klasik okulların hayatımızdaki yerini bambaşka bir kulvara sokmak için sabırsız davranıyor. Eğitim, elektronik ortamda verilecek ama, henüz altyapı yetersiz. Muhtemelen hala varlığı tartışmalı olan Covid-19 efsanesi de bu amacın bahanesi. Durum böyle gözüküyor. Ve bu durumda milyonlarca öğretmenin gelecekteki durumu da az çok belirlenmiş durumda. Eğitim robotlara havale edilecek. Devletler bütçelerine büyük yük getiren okulların misyonunu masaya yatıracak. Bu kaçınılmaz çıplak bir gerçek. Devlet çok daha büyük olanaklara sahip olduğu halde ,girişimci kişilerin dar bütçeleriyle hizmet veren özel okulların verdiği kaliteli hizmetle neden yarışamaz hale geldi?
Eğitimde fırsat eşitsizliği zaten seksenli yıllardan bu yana çoktan hayatımız girmiş durumdaydı.
Mutlu ailelerin – mutluluk varsıllıktan kaynaklı- çocukları her zaman dar gelirli kitlenin çocuklarından bir değil çok adım önde eleme sınavlarına girdiler.
Eğitimlerine destek için bir yandan işte çalışan, bir yandan okula koşturan milyonlarca genç, girilen bir yarışı zaten çoktan kaybetmiş durumdaydı. Ve halen yaşadığımız durum bu.
Öğretmen ve eğitimci sınıfın bu gelişmelere pek te itiraz ettikleri yoktu zaten. Onlar lüks dayalı döşeli donanımlı özel okullarda yer kapabilmenin derdinde oldular çoğunlukla. Duyarlı küçük bir kitlenin eğitimde fırsat eşitliği çığlıklarını duyan bile olmadı. Şimdi gelinen yerde “Çanlar Herkes İçin Çalıyor”
Artık, karda kışta sırt çantalarını yükleyip okulların yolunu tutma klasiğimiz olmayacak . Mutlu azınlık için okul yolları bir süre daha belki…
Nitekim bugünlerde yaşanan da aynı öyle oldu. Türkiye de özel okula gitme şansı bulan varlıklı kitlenin çocukları için sınıflar hazırlandı. Az sayıda tek kişilik teknik donanımlı sınıflarda yüz yüze eğitim alan çocuklar, sezon sonunda muhtemelen yapılacak sınavlara bilgisayarı olmayan, muhtemelen hala tüplü televizyonların izlendiği evlerdeki çocuklarla aynı sınava girecek.
Bakanlık , açıklamalarında bir gayret içinde olduğunu gösteriyor ama, işin ilginç yanı hizmeti alanlara bakılırsa bu ahlaksız yarışın çelişkileri kimsenin umurunda değil.
Ayrıcalıklı olmak mutlu ailelerin derdi normal ama, mağdurlara ne demeli ?. Şöyle diyorlar gibi hissediyorum, “her şey Allahtan kısmetimize bu düştüyse Allahın dediği olur”
Dört duvarlı okullar kimi eğitim uzmanlarına göre miadını çoktan doldurmuştu . Yeni bir eğitim çağına “seve seve” girişin projesi için Covid sayesinde her şey yoluna girdi. Değişim fırsatı için hızla düğmeye basıldı. Kimsenin durun bir dakika, demeye cesareti yok.
**
Tarihte, eğitim bildiğiniz gibi önce tapınaklarda başladı. İlk tapınaklarda eğitim veren ve bunların kadın olduğunu biliyoruz . Sybil rahibeleri, bilginin sahibi olarak az sayıda seçilmişe, nesilden nesile eğitim verdiler. Bilgi sahibi olmak ayrıcalıklı olmaktır. Onlar da hep ayrıcalıklı ve kutsaldılar. Daha sonra biliyoruz ki havralar, kiliseler, camiler, manastırlar, medreseler ve okullarla devam etti. Okul zaten Fransızca “ekol” eski yunanca “skhole” kelimesinden türkçemize girmiş bir kelimedir akademi de üniversite de keza.
Ve Fransız İhtilali ile hayatımıza giren ulus devletler, kendi halkını kontrol altına almak için, milletinin çocuklarını kendi düzenine göre dizayn etmek ve kendi düzeninde hayata hazırlamak için, devletin yönetimi, askeri kademelerinde, yer almak gibi çoklu amaçlarla, daha küçük yaştan itibaren çocukların eğitimini tekeline alarak, varlığını garanti altına alma amacını taşımıştır. Bizde de biraz geç oldu .
Bugün ise durum farklı, hissettiğimiz şu ki ; küresel yönlendirici aklın amacı bu sistemi değiştirmek, ulus devletlerin kendi sınırları içinde kendi paradigmalarına tabi kitleler, yerine universal enternasyonal yeni insanlık üretme amacı güden bir mücadele var . Bu bir ütopik öngörü değil, çıplak gerçektir.. Covidle başlatılan savaşın galibi ise bana göre bellidir.
**
Eğitim öğretim hep var olacak. Sanayi devrimiyle birlikte vahşi kapitalizmin çıkarları için üretilen -yetiştirilen-insanlar için hayatımıza giren okul var olacak.
Ama ulus devletlerin kanunlarını, kurallarını, öğretilerini, insanlara öğretip kabul ettiren uysal vatandaşların yetiştirildiği bir kurum değil , kutsal küresel şirketlere hizmet etmesi gereken bireylerin yetiştirileceği sistem olacak. Şirketlerin tebası olacağız. Diğer yandan devlet ne olacak diyorsanız bugün Türkiye Cumhuriyeti yürütme görevini üstlenen bakanların kimliğine ve konumuna bakınız. Tabii ki birlikte olacaklar. Bizi çoktandır şirketler yönetiyor.Zaten, kanunlar, yönetmelikler, kararnameler onlara göre dizayn ediliyor. Aslında farkındasınız..
**
Geriye baktığımda, özellikle geçtiğimiz yüzyıl başlarında Bandırma’da özel okul ve kolejlerin sayısı, nüfusuna oranla bugünkünden çok daha yüksek ve kaliteli imiş. Tanzimat sonrası, az sayıda medreselerin yanında gayrimüslim vatandaşların çok önem verdiği eğitim için, çok sayıda kolej varmış. Bandırma’da bugün bu okulların binaları halen ayakta. İlginçtir on yıllardır eğitimde birlikle devam eden süreç sonunda çok sayıda adı Amerikan vesaire olan çok sayıda özel okul ve kolejle yeniden hayatımıza sokulması….
Bizim ve bizden önceki nesil, Cumhuriyet okullarında Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, devletin kurallarını tartışmasız kabul eden, Cumhuriyet değerlerini eleştirisiz her şeyin üstünde tutan bir eğitim sürecinden gelen son kitleyiz..AK Parti iktidarı ile daha farklı değerleri önceliğine alan bir eğitim sistemi ile devam ediyoruz doğaldır ki bu da değişecek. Gözlemim odur ki niceliğin içinde kendini belli eden nitelikli yetişmiş eğitimcilerle Avrupa ve gelişmiş ülkelere belki yaklaşma şansı bulabiliriz . . Bu geleceğe umutlu bakmamızı sağlıyor.
İnsanların klasik okullara karşı duydukları özlem devam edecektir kuşkusuz ve dileğimiz mutlu azınlığın meslek ve akademik bilgiye ulaştığı geri kalanların ise diploma ile teselli edildiği bir düzen olmasına izin verilmemesi. Uzaktan eğitim okulun hayatımızdan peyder pey uzaklaşmaya bağladığının ilk adımı. Temel mesele bu.. Yeni gidişin, Eğitimde haksız rekabeti engelleyip, herkesin bilgiye eşit oranda ulaşabildiği , fırsat eşitliğini sağlayıp sağlamadığı. Tabii ki buna göre vaziyet alacağız.
03-09-2020/MEHMET LEVENTOĞLU/BANDIRMA