Covid-19 ve Gıda Güvencesi?

COVİT-19 VE GIDA GÜVENCESİ

Aralık-2019’ da ilk vaka görüldüğünde hiç birimiz bir virüsün bütün dünyayı sarsabileceğine inanmamıştık.

Günler geçtikçe çıplak gözle görünmeyen virüs dünyayı teslim aldı. Başlangıçta “sosyalist “ olduğu iddia edilen virüsün aslında bir anarşist olduğu ortaya çıktı. Neden anarşisttir? Çünkü Covi-19 dünyada ki sarsılmaz, yıkılmaz sanılan bütün otoriteleri sarstı. Yerle bir etti. Covit-19 anarşist özelliği yanında “kapitalist ve faşist “ bir virüs aynı zamanda!. Bu özelliği özellikle bizim gibi ülkelerde daha fazla hissedilmekte ve gelecek ona göre şekillenmektedir. 

Türkiye 40 yıldır bir dönüşüm içerisinde. Bu dönüştürme çabaları 18 yıldır ivme kazanmış bir durumda. Başlangıçta sadece ekonomik dönüşüm planlanımışken öncelikle Orta Doğu daki değişimlerle birlikte Türkiye’deki dönüşüm çabalarına İslami bir kimlik kazandırıldı. Bu kimlikle kırıntıları kalmış olan içerideki sinir uçları köreltildi, ses çıkartması olası bütün kurum ve kuruluşlar hizaya sokuldu. 

Bugün TÜSİAD ve TOBB dan başka iktidar üzerinde etkinlik sağlayabilen hiç bir yapılanma yok. Bu yapılarda doğal olarak işbirliği içinde oldukları Uluslararası sermaye gruplarıyla ortak hareket etmektedirler. Emek örgütleri teslimiyet bayrağını çekmiş, Türkiye Ziraat Odaları iktidarın kuyruğunda, partiler demokrasiyi meclis salonlarında konuşmaktan  ibaret gördükleri ve gündem de yaratamadıkları için umut değil. Böylece tek bir kişinin belirlediği ekonomik, sosyal ve politik gelecekle karşı karşıya gelmiş bir haldeyiz. 

Covit-19 salgını sırasında ve sonrasında insanlığın en büyük sorunu “sürdürülebilir ve güvenli gıda “ olacaktır. Bakın en önemli sorun budur.

Ekonomik yapıya yönelik her gün yeni politikalar açıklanırken bu açıklamaların satır aralarında bile Tarımı ve çiftçiyi göremiyoruz.

Duyduğumuz tek bir söylem var “ ekilmedik bir karış yer kalmayacak.” 

İyi de nasıl olacak bu?  

Çiftçi son 5 yılda 2 milyon dekar araziyi boş bıraktı. Bu alanların büyük bir kısmı hububat ekim alanları. Aynı Türkiye son 5 yıldır her sene ortalama 3 milyon ton ekmeklik buğday ithal ediyor. İhtiyacımız olan bitkisel ham yağın %40-50 arasında bir kısmını ithal ediyoruz. 2018 yılında en fazla pamuk ithal ettiğimiz ikinci ülke savaşta olduğumuz Suriye. 

2018 yılında tarım sektöründe kullanılan kredi miktarı ilk defa 100 milyarı geçti. Yabancı bankaların payı %20 yi geçti.

Ağırlıklı olarak sebze tohumları başta olmak üzere sektör dışa bağımlı bir halde. Mısır, ayçiçeği gibi tarla bitkileri tohumlarıyla birlikte sebze tohum pazarına egemen olan şirketler çok uluslu biyoteknoloji şirketleri. Bunlarında sayısı beşi bulmaz. 

Tarımsal ilaç ve gübre pazarı aynı. 

Hükümete göre çiftçiye çok destek vermilmiş olmasına rağmen AB ve ABD başta olmak üzere diğer ülkelerin destekleme oranlarına bakıldığında yetersiz. 

Elmasta, yatta, kotrada ve gemide %1 olan KDV pek çok tarımsal girdide %8-18 aralığında. Yine çiftçi %18 KDV ile mazot alırken yat sahipleri KDV’siz mazot alabilmektedir. 

Bu ve benzeri sorunlara sorunların çözümsüzlüğüne yönelik sayfalarca yazı yazılabilir. Ancak bir başka sorun varki anlamakta çözmekte mümkün değil.

Örgütsüzlük. 

Var olan örgüt yapısının inanılmaz biçareliği.

Baktığınızda sayısal anlamda çok fazla çitçi örgütü var. AB verilerine göre en fazla örgüte ve üyeye sahip ülkelerden biriyiz. Hemen hemen her köyde kurulu tarımsal kalkınma kooperatifinden tutun, çeşitli adlar altında toplanmış yetiştirici birlikleri ve en büyük örgüt olarak Ziraat Odaları bulunmaktadır. Hepsi birbirinden aciz ve pasif bu yapılar üreticinin örgütlü güce olan inancını zedelemektedir. Deyim yerindeyse üreticinin çıkarlarını iktidar ve sermayeye satmaktadır. Kooperatifçiliği yem satışı ve süt toplama merkezi olarak değerlendirmek bize özgü bir durumdur. Yine Ziraat Odasını desteklemelerde ve kredi müracaatlarında kullanılmak üzere ÇKS belgesi vermekten bu fırsatla aidatı garantilemek olarak gören oda anlayışını tanımlayacak bir sözcük bulamıyorum. Birliklerin hepsi birer rant kapısı haline gelmiştir. Merkez Birlik Başkanları eski AKP milletvekili değilse bile mutlaka bağlantılı birileridir.

Bu konuları daha sonra tekrar değinmek üzere burada kesip asıl konuya dönelim. 

AB, ABD ve aklı başında her ülke Covit-19 un tarımda yarattığı ve bundan sonra yol açacağı olumsuzluklar üzerine öngörülerde bulunmakta ve çözüm yolları üretmektedir. Örneğin; Amerikan Çiftçi Birliği (NFU) Covit-19 ve Meksika sınırına duvar yapımı nedeniyle ortaya çıkacak iş gücü açığının giderilebilmesi için politika geliştirip Trump yönetimine baskı uygulamıştır. Bu baskı sonuç vermiş yeni düzenlemeler yapılmıştır. Buna benzer AB ülkelerinde de onlarca örnek vermek mümkündür. 

Peki başında Kanadalı dondurulmuş patates satan McCain şirketinin Ortadoğu CEO’sunun olduğu Tarım Bakanlığı'nı anlıyorum (?)ama Ziraat Odaları siz ne iş yaparsınız?

Bu ülkedeki çiftçi biterse en büyük gelir kaybına siz uğrayacaksınız. O koltuklarda oturmak için bugüne kadar  tek amacınız olduğu anlaşılan  gerekli aidatı toplayamayacaksınız! Birlik başkanları yeni doğan kuzu veya buzağı bulamazsınız . Küpe takamazsanız. Yan  gelir elde edemezsiniz. Bu ülkede çiftçi yıllardır yoksulluk içinde yaşamaya alışkın. Ama bu yoksul çiftçiyi öldürürseniz siz aç kalırsınız aç . Yurt dışı turlarınız biter. 

Bugün 10 Nisan. Yazlık pek çok ürünün ekim dikim zamanı geldi. Yumurta kapıya dayandı. Eğer önümüzdeki bir ayı kaçırırsak asıl sorun Eylül den itibaren görünmeye başlar. Yevmiyesiz kalan mevsimlik işçiler, tarlasını ekememiş köylü ve gıda fiyatları fırlamış tüketici. İthal ederiz demeyin. Deniz bitti para yok olsa bile nereden bulacaksanız? Yurtdışında yayınlanan kaynaklara göz atarsanız en babası Cargıll bile dünyaya yetecek 3-4 aylık bir stoktan bahsediyor. Covit-19 dan ölür müyüz bilmem. Ama Eylül den itibaren bizi açlık değilse bile büyük bir gıda enflasyonu hayatımıza zindana çevirir.

1876 yılında başlayan Balkan Savaşları ile başlayan yıkım yeni bir Devletin kurulduğu 1922 yılında sona erdi. 46 yıl süren savaştan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu salgın hastalıklarla mücadele ederken onların kökünü kazırken ve büyük bir yoksulluk içinde olmasına rağmen çiftçinin sırtındaki AŞAR VERGİSİNİ kaldırdı. 

Son 20 yılda özelleştirmeler dahil 495 milyar TL gelir elde eden hükümet bağış topluyor!. “Ekilmedik bir karış yer kalmayacak “ diyor.

İyi de nasıl? 

Anadolu’da bir köyün kahvesine gidin. Seçimde, vergide ve askerlikte hatırladığınız Mehmet Amca size nasılını anlatır! 

11-04-2020/CEVDET AYAN/BANDIRMA