Cumhur Mühürbende, ilçemizin; kök maaşı düşük, cebi boş, gönlü hoş emeklilerinden biriydi. Evde, bayram için ön temizlik yapılacağından:
“Akşam gelirken ucuz pide almayı unutma!” denerek çarşıya yollandı. Mecbur kalmasa şuradan şuraya kıpırdamaz, arka odada ‘Mir Gorod Öykülerini’ okumaya devam ederdi…
Önce, ilk gençliğinden beri gittiği ‘Halk Kahvesi’ne uğradı. İçerisi tıklım tıkış… kaldırıma çıkarılmış taburelerden birine oturdu. Telefonun ekranını kaydırıp haberlere şöyle bir baktı. Kahvedekiler hangi adayın ne kadar oy alacağını mahalle mahalle hesaplamaya girişmişti, çayı ‘Hadi Ordan’ kahvesinde garsonluk ve ocakçılık yapmış Vefa’nın getirdiğini görünce:
“Şeker istemem…” dedi.
İlçenin sokakları bayraklarla donatılmış, her köşeye fotoğraflar ve pankartlar asılmıştı. Dükkanlarının önünde sinek avlayan esnafların önünden geçip ‘Nerde Hareket Orda Bereket’ kahvesine göz attı. Birkaç kişi kendi arasında laflıyordu. Oturanlara, eliyle “Ne var ne yok?” gibi bir işaret yaptı, “Efuli, Efuli…” dediler. Asker gibi elini alnına götürerek teşekkür edip rotayı ‘Kıraathane’ye kırdı.
Kıraathane, kalabalıktı. Nedense insanları heyecansız buldu… Yanaşma manevralarını iyi bilen lafazan bir tanıdığını gördü, göz göze gelmemek için başını çevirdi. Ejder meyveli smoothie dağıtan garsona göz kırparak başını soldan sağa doğru hafifçe yukarı kaldırıp “Cık… istemem!..” dedi.
Meydan her partiden küçük bayrak ve flamalarla süslenmiş, şehrin sokakları gibi pankartlarla donatılmıştı. Kesilmekten kurtulmuş ulu çınarlardan birinin gölgesine sığınan soluk renkli banka oturdu. Mustafa Kemal’in heykeliyle göz göze geldi. Açlık sınırındaki yaşamların, emeklilerin, iş bulamayanların nefesi dolaştı henüz yapraklanmamış dallarda…
“Cumhur!.. Kararını verdin mi?”
“Evet, çoktan verdim.” dedi, elindeki anahtarlıktan sarkan minyatür “evet” kaşesini sallayarak.
Fısıldar gibi “Neymiş,” sorusu yankılandı kulaklarında… sağa sola baktı kimseler yoktu, gene de cevapladı:
“Dün olduğu gibi prompter milliyetçisi olmayan, cumhuriyetten yana, devletin dinini adalet kabul eden, devlet gücünü halkın refahı olarak gören anlayışa oy vereceğim.” dedi, ama soruyu kimin sorduğunu göremedi, şaşkın şaşkın bakındı bir süre… Bronz heykel, tam karşısında bereketi kaçmış denize bakıyordu.
Kafasını kaşıyarak “Yoksa?” dedi.
Kalktı, dolmuş durağına doğru yürüdü.
25-03-2024/ SÜHA ORAL/BANDIRMA