Dünya Hali

DÜNYA HALİ

( Birgün bu dünya düzeni değişecek! ) diyenler var. En çok da adaletsizlikten yakınan, eşitlik isteyenlerin ütopik hayali. Tecrübelerine mi yoksa bilgilerine mi dayanarak böyle söylüyorlar bilmiyorum. Düzenin değişmesini istemek, beklemek bu değil tabii.... Düzenin dışında kalan, bertaraf olanların beklentisi sadece. Yoksa; değişecek, adalet olacak , eşitlik olacak diye bekleyenleri ne yazık ki koskocaman bir hayal kırıklığı bekliyor bence. Bu güne kadar eşitlik; ne oldu, ne de olacak. Zaten olmasın da; herkesin boyu kilosu ayni. Rengi, düşüncesi ayni. Herkes ayni şeyi yiyecek, herkesten aynı şey çıkacak. Dünyanın tadı tuzu olmaz! Kimseyi kimseye eşit yaratmamış o her şeyi en iyi bilen güç. Milyonca insanı hep başka başka yaratmış... Değişik coğrafyalarda yaşayanları anladık da. Aynı ana babadan olmuş, aynı zamanda dünyaya gelmiş olanlar da birbirlerine benzemiyorlar. Aynı anda doğmuş olsalar bile kaderi planları ayrı. Onları birbirinden ayıran büyük küçük farklılıklar var. Yani dünyada eşitlik ve adalet hep istendi, beklendi ama hiçbir zaman gerçekleşmedi. Onun için insanlar dünya yaşamının öncesini ve sonrasını araştırmaya başladılar. Yapılan kötülüklerin ve haksızlıkların bir yerlerde hesabının sorulmasını haklı olarak bekliyorlar. Bazılarının ahiret dediği, ölüm sonrası için cennet ve cehennem hayalleri kuruluyor. Bence de bu kadar mükemmel yaratılmış insan denen varlığın yaşamı böyle dünya ömrü ile sınırlı değildir. Öncesini ve sonrasını araştırmak gerekir.

Her birimiz tek olmakla ne kadar övünsek az. Birilerine benzemek için estetikler yaptırıp, taklitçi olmak da hoş değil. Bedeni, ruhu, kaderi ne kadar kötü olursa olsun; insan kendinden hoşnut olmalı. Kendini aşmak için savaşmalı, birilerine benzemek için değil. Bilgisini artırmalı, yeteneklerini geliştirmeli. Bakımlı olmalı, sağlığına dikkat etmeli. Elindeki olanakları iyi değerlendirmeli. Yapısından, konumundan, kaderinden memnun olmayıp kıskançlık yapmamalı. En üst mevkiye gelmiş olsa bile kendin ve diğer insanları yedikleriyle değil ürettikleriyle kıyaslamalı. Çünkü insanlar ne yerlerse yesinler vücutları dışkı üretir. Yani soğan ekmekle karnını doyuran Ökkeş' le altın kaplardan beslenen Abuzer'in tuvalete bıraktığı aynıdır. Çıkan şeyin adı da aynıdır..... Abuzer en pahalı en lezzetli gıdaları yedi diye, tuvalet giderine inci mercan bırakmıyor. Sonunda,; insanların eşitliği sadece dışkılarında vardır. Şimdilik bu kadarla yetinmek zorundayız

2020 yılında görülen hissedilen farklılıklara dikkat edelim biraz. Mesela dini ve milli günlerimiz çakışıyor. Bu bir tesadüf müdür? Bir mesaj çıkarmamız gerekir mi yoksa? Bu iki değer arasında seçim yapmak zorunda değiliz. Her ikisini de dolu dolu yaşamak gerek diyenlerden misiniz? Ben üçüncü seçeneği destekliyorum.

2020 yılına corona 19 damgasını vurdu. Bir aydınlanma süreci başlattı çocuk ve gençlere zarar vermeden. Bahar geldiğinde ağaçlardaki kuru dallar kesilir tazelenmeye destek olmak için. Yok, YOOOK! Bütün yaşlılar ölecek, dünya çocuk ve gençlere kalacak demiyorum. Sağlıklı, bağışıklığı güçlü olanlar Yüce Yaratıcının verdiği ömür de bitmediyse yaşamaya devam edecekler. Mini minnacık bir virüsün insanlığı esir alması her kesim insanını düşündürdü. Korunmak için çevresine etten duvar ören liderler topluma pencere arkasından bakar oldular. Köşedeki trilyonlarına güvenenlerin yüzü düştü. Kendisine özel ada alıp lüks karantina koşulları sağlamaya çalışanlar var.. Hani devletler arasında sınırlar , geçişi zorlaştıran vizeler var ya; hepsi önemini yitirdi bu minnacık yaratık karşısında. Bilim dünyası birikimlerini ortaya döktü, bilim adamları canla başla çalışıyorlar. İnanç dünyası bu sarsıntıyı fırsat bilip insanlara kendi görüşlerini kabul ettirmek üzere kolları sıvayan insanlara arena oldu. Çünkü virüs, en çok bu yola güvenenleri seçti, yayılmak için onları kullandı. İnanç ve bilim arasında denge kurmak kaçınılmaz oldu. Çok çalışıp taraftar sayısını artıran bilinmezciler, yaydıkları inancın çökmesinden, taraftarlarını kaybetmekten korkuyorlar. Sosyal Medyada (Korona ile neler değişti?) sorusuna verilen cevapları okudunuz mu bilmem. İnsanlar uyanıyor. Aydınlanıyor... Başını kuma gömenlerin kuyruklarından virüs çekiştiriyor. Devletler hastalığa karşı işbirliği içinde. Sorunlarını görmemezlikten gelen aileler, birbirinden kaçan bireyler aynı masa etrafında toplanmak zorunda kaldılar. Bu dönemde sorunlara ya çözüm bulunacak ya da gereken neyse o yapılacak. Dost ve arkadaşlar arasına giren mesafe teknolojik araçlarla bir miktar kapansa da birbirimizi daha iyi tanıma ve değerlendirecek bol zamanımız olacak. Kapatılan, es geçilen konular gündeme getirip karmalarımızı temizleyeceğiz. Sırtımızdaki yük hafifleyecek. Geçmişi bugüne taşıyan, aktaran hafıza, yaşlıların azalması ile güç kaybedecek. Zaten uzun zamandır üzerinde çalışılan sanal para kabul görecek, kullanılan paralar virüs taşıdığı gerekçesi ile hayatımızdan çıkacak. Hastalarımıza, virüsten korktuğumuz için yaklaşıp ilgilenemeyeceğiz. Benzeri bilgileri, paylaşımları ciddi veriler olmadığı için önemsemeyenler kadar önemseyip anlamaya çözmeye çalışanlar da var.İstismara açık bir alan olduğu için dikkatli ve kontrollü olmak gerek. Yine uzun zamandır( üzerinde çalışılan akıllı robotlar hastaları tedavi edip bakımını üstlenecekler)düşüncesi iddialar arasında var.

Bilim kurgu olarak seyrettiğimiz filmlerin karakterleri olarak bizler “de üzerimize düşen rolleri en iyi şekilde yapmaya çalışarak yeni dünya düzenine uyum sağlamış olacağız bu gidişle. Mutluluğu ahirete öteleyip bu dünyada yaşıyor olmanın keyfini çıkartamayanlara yazık olacak. Vakit varken bol bol nefes alalım. İçimizde korku biriktirip beslemekten vazgeçelim. Bitkilere, bulutlara, denize, dağa, ovaya, ve en önemlisi birbirimizin gözlerine sevgiyle bakalım. Bilimsel olarak açıklandığına göre; İnsanların eve kapanmasıyla dünyadan algılanan titreşim zayıflamış. Sonsuzluğa yansıttığımız enerji pozitif olsun. Evrendeki yerimizi en güzel haliyle koruyalım. Yaşadıklarımız çok önemli olabilir ama biz şimdi bundan sonra yaşayacaklarımız odaklanalım. Herşeyin daha güzel olacağını umalım.

ULVİYE KARA AKCOŞ/06-04-2020