Merhaba sevgili okurlarımız, bu hafta size Erdek Kültür & Sanat Topluluğumuzun Gezi Grubunca düzenlenen Kyzikos gezimizden bahsetmek istiyoruz.
Güzel bir bahar sabahında grubumuzun ilk gezisini yapmak üzere Gezi Grup Sorumlumuz Selma Ukşul başkanlığında toplandık.
Güzergahımız Kyzikos Harabeleri, hemen yakınındaki tarihi ağaç, sonrasında Belkıs Köyü ve devamında da Kirazlı Manastırı…
Yoldan yüz metre içeride olan Kyzikos Anfitiyatro (Kollezyum) delhiz’lerini gezdik. İnmesi biraz meşakkatli olsa da tavanda toplanmış yarasaları görmek her şeye değerdi.
Genelde belgesellerde izlediğimiz bu manzarayı çıplak gözle tecrübe etmek muhteşemdi.
Delhiz’lerden çıkıp yolun karşı tarafına geçtiğimizde tarihi ağaca kolaylıkla ulaştık. Bazı kaynaklara göre 1339 yılında Orhangazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın buraların fethi sırasında sağanak yağıştan korunmak için bu ağacın kovuğuna sığındığı ve hatta Gençlik Pınarı Çeşmesinin de yakınlarda olduğundan bahsedilmektedir.
Sonrasında Ayı Dağı eteklerindeki Kyzikos Antik Kenti kalıntılarına doğru yürümeye devam ettik, görüntü büyüleyiciydi…
Adını Thrak Prensinden alan bu kent geniş bir alana kurulmuş.
Biz sadece Kentin Arena kısmını gezebildik.
Yunan Mitolojisine göre 2300 yıl önce Altın Post efsanesinin geçtiği yerleri de gördük.
Etkinliğimiz süresince bize engin tarihi bilgisiyle rehberlik eden Sn. Alaattin Babuçcu’ya rehberliği için tekrar teşekkür ediyoruz.
Akabinde araçlarımıza binip, tüm Erdek Körfezinin harika manzarasını ayaklarımızın altına seren Belkıs Köyü kahvesinde kahvelerimizi yudumlayarak dinlendik.
Kirazlı Manastırına doğru yola çıktığımızda da bambaşka bir doğa güzelliğiyle karşılaştık. Gökyüzüne ulaşmak için yarışan yan yana ağaçlar, ortalarından geçen derelerden gelen huzur verici su sesleri, yaprakların baharın renklerine bezenmiş görüntüsü…
Kirazlı Manastırına ulaştığımızda kendimize güzel bir ağaç gölgesi bulup, dere kenarına yayıldık. Gidenleriniz vardır, nasıl harika bir ortam olduğunu bilmeyenler için biraz bahsetmek istiyoruz. Biz oraya vardığımızda kamp yapan ailelerle karşılaştık.
Kamp ve piknik yapmak için çok uygun bir ortam. Çevrenin temiz ve bakımlı olduğu da dikkatlerimizden kaçmadı. Artık çevre konusunda duyarlı ve özenli bir toplum olma yolundayız. Her aile piknik sonrası çöplerini etrafa yaymıyor, toplayıp yanlarına alarak uygun çöp kutularına atıyorlardı.
Bu da bizleri ayrıca çok mutlu etti.
Bazılarımız yiyeceklerimizi pişirmek için ateş yakıp hazırlıkları yaparken, bizler de manastırın olduğu bölgeye doğru yürümeye başladık.
Manastırın çatısı kalmamış. Sadece duvar kalıntıları var. Ama yine de zamanında çok ihtişamlı bir yapı olduğu belli.
Bu manastırda Orta Avrupa için rahip yetiştiriliyormuş. Gerçekten de mistik bir havası olan, görülmeye değer tarihi alanlarımızdan biri.
Kamp alanına döndüğümüzde her şey hazırdı. Piknik yapıp, toplar oynayıp, gitar eşliğinde şarkılar söyleyip günü tamamladık.
Dönüşümüzde de o güzel köy kahvesinde çaylarımızı yudumlayıp, manzaranın keyfini çıkarmayı ihmal etmedik.
Yeni gezilerimizde tekrar buluşmak üzere sevgiyle kalın.
ERDEK KÜLTÜR & SANAT TOPLULUĞU YAZIM GRUBU – 24-04-2019