2009 yılında ilk defa ortaya çıkan hatıratında Ethem bey ‘BEN KİMİM?’ diyerek kendini tanıtıyor.
“Ben kimim? Ben emlak ve arazi sahibi, mesut ve rahat yaşayan cömert bir ailenin evladıyım.
Merhum babam Ali Bey, malikanesinin bulunduğu Bursa vilayetinde şeref ve haysiyetiyle tanınmış bir kimseydi. Ben, babamın çok sevdiği en küçük oğlu, ağabeyimin de evlatlarına tercih ettiği bir kardeşiydim.
Subay değilim. Askerlik mesleğine girmeyi çocukken çok istedimse de rahmetli babam iki büyük kardeşimin asker olmalarını yeterli görmüş olacak ki, beni bu şereften mahrum etti. Bununla beraber ben aynı hevesle on dokuz yaşımda İstanbul ’a kaçmış, er olarak süvariliğe girmiş, okuryazar olduğumdan dolayı talimhanelerde staj görmüştüm. Terhis tezkeremi başçavuş olarak aldım.”
Ethem bey denilirken hain ilan edilip Çerkez Ethem yapılıyor.
Milli mücadele yıllarında uzunca bir süre adamlarıyla birlikte Atatürk’ün yakın korumalığını yapmış, halk tarafından “ATANIN FEDAİSİ” olarak bilinirdi. Milli mücadelenin ilk yıllarında düzenli bir ordunun olmayışını fırsat bilenlerin çıkarmış olduğu isyanları Ethem bey ve adamları bastırmışlardır. Özellikle Yozgat yöresinde Çapanoğullarının fırsattan istifade ederek çevrede müstakil bir beylik kurma düşüncesiyle başlatmış oldukları büyük isyanı Ankara’nın bastıramaması sonucu Ethem Beyden istenen yardım sonucu engellenmiştir, Çapanoğullarına Ankara valisinin yardım ettiğini öğrenmesiyle “Valiyi meclisin önünde sallandıracağım” sözleri saptırılarak Atatürk’ü asacak şeklinde çevreye duyurulmuştur
Merkezi otoritenin Ethem Bey’den sıkıntı duyması kaçınılmazdı. Çünkü Anadoluda sadece bir milli direniş, sadece bir kuvayi milliye hareketi değil, bunun yanı sıra bir ikinci adamlık savaşı da veriliyordu. İşte bu çerçevede Ethem beyin büyümesi halk arasında muazzam bir kahraman olması ve her girdiği yerde alkışlarla karşılanması, bazı kişileri tedirginliğe sevk etmiştir.
İsmet İnönü’nün her zamanki tavrıyla Ethem Bey ve ağabeyleri aleyhinde bazı propagandalarda bulunduğunu da söyleyebiliriz…..
Ethem Bey’in Yozgat isyanlarını büyük bir maharet ve süratle bastırması da onu aynı yerde daha önce başarısız olmuş bazı kumandanların kıskançlık ve rekabet hislerine hedef haline getirdiği gerçeği vardır.
Ancak Milli Mücadele şekillenmeye başladığında bir gelişme oldu ve Mustafa Kemal’in yakın çevresinde değişiklik yaşandı. Milli Mücadeleye inanmadığı için sonradan katılanlar, Mustafa Kemal’i kuşatarak yola birlikte çıktığı arkadaşlarını tasfiye ederek ön plana geçtiler.Bu değişimin Mustafa Kemal’in arzusu olmaktan çok ‘yeni gelenlerin manevrası’ olduğu yolunda işaretler vardır.
Düzenli ordu kurulduktan sonra Batı Cephesi Komutanı olan İsmet İnönü, Ethem Bey’ in kendi komutasına katılmasını ister. Ankara’daki gelişmelerden haberi olan Ethem Bey bunu kabul etmez. Zira kendisini hiç sevmeyen İsmet İnönü tarafından cezalandırılacağını bilmektedir. İşte bu çerceve içinde Ethem Bey arkadaşları bir ikilem içindedir.
Ne yapacaktı bu Yiğit Adam?.. beraber yanyana döğüştüğü Anadolu insanıyla mı savaşacaktı?.. Anadoludaki mücadeleyi akamete uğratmamak ve bir savaşa dönüştürmemek için yurtdışına gitmek için bir geçit noktası istemiştir. Hatta arkadaşlarına döner derki;
“Siz silahlarınızı bırakıp Kuvayi Milliyeye döneceksiniz, onlarla birlikte savaşacaksınız”.
Bu nedenle Milli Mücadelenin en kahraman komutanı, içi kan ağlayarak tek başına çok sevdiği vatanını terk etmek zorunda kalmıştır. Ethem bey denilirken, Çerkez Ethem olmuş daha sonra bir süre Kahire’de yaşadıktan sonra ömrünün son yıllarını Ürdün ve Lübnan’da geçirmiş, 1948 yılında Lübnan’da vefat etmiştir.
Ankara İstiklal Mahkemesi’nin, ağabeyleri ve yakın adamlarıyla birlikte, Ethem Bey’in de gıyabında verdiği 9 Mayıs 1921 tarihli ve 573 sayılı karar ile idama mahkum edilmiştir. Ülkesini terk etmek zorunda olduğu günlerde pekmeze ekmek banarak karnını doyurmaya çalıştığını da bilinir.
Ethembey,kendine dair “hainlik” ile ilgili suçlamalara hatıratında şöyle diyor:
‘SUÇLULAR AFFEDİLMEYİ KABUL EDER…’
“Suçlular affedilmeyi kabul eder, ben suçlu değilim. Aziz vatan için herkesten önce yola çıktım, mevki ve şeref düşünmedim. Bu durumda dönmektense iftiraya uğramış bir mağdur olarak ölmeyi tercih ederim. Bugün dahi sebeplerini bilmediğim için izahtan mahrum olduğum sebeplerle memleketim, vatandaşlarım ve tarih huzurunda ihanetle tescil edilmiş durumdayım. Kesinlikle ithamların ağır mesuliyetine layık bir günahkar değilim; fakat gerçekleri tarafsız bir mahkeme huzurunda izah edebilecek miyim? Hayır. O halde gurbette devam edecek ve gurbette öleceğim. Ta ki akıbetim günün birinde o ilk günlerin tarihini yazmak isteyen kimselerin dikkatini çeksin ve meseleyi baştan sona ele alsınlar. Belki çok hatalarım olduğunu, fakat asla vatan haini olmadığımı tespit etsinler.”
Daha sonraları Mısır ve Ürdün’de bulunan Çerkes Ethem’e af çıkması üzerine Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine para ve pasaport gönderilmiştir. Fakat o bunu kabul etmemiş 21 Eylül 1948’de Ürdün’de yaşama veda etmiştir.
22.092019-Bandırma
Vesselam
Ozanca