Felsefe Yap Türk Kal …Türklerin Yolunu Tıkayan Arap Kültürü ..(MÜ?) Feyza Erduman Yazdı

Felsefe Yap Türk Kal …Türklerin Yolunu Tıkayan Arap Kültürü ..(MÜ?) Feyza Erduman Yazdı
REKLAM ALANI

FELSEFE YAP TÜRK KAL….TÜRKLERİN YOLUNU TIKAYAN ARAP KÜLTÜRÜ…(MÜ ?)

Aslında tarihsel olarak baktığımızda Türklerin felsefeye giriş şekli dinle bütünleşik. özellikle varlık felsefesi gibi konular dinsel öğretilerin yoruma açılmaya başlamasıyla artmış görünüyor. Bunda sofistike kültür etkileşimlerinin bir etkisini de görebiliriz esasen. Aslında var olan bu küçücük miras bile Türk insanı için çok değerlidir.
Katı din kuralları yorumlamadan ve sorgulamadan kaçınır. Bunların yaratcağı sonucun hep şirke varacağından korkar. Kısıtlı yorumlar tarikatları doğurmuştur ancak genel yapı itibariyle baktığımızda sadece pratikteki bir takım küçük değişimlerin ve bağlanılan kişiye olan sadakatin göstergesi olarak bu çoğalmayı gösterebiliriz.
Türk ün aydınlanma çağı 8-12. yy lar arasında olmuştur daha çok.
*
Burada bir çok etken var.
Türk boylarının Anadoluya göçü
Roma dan kaçan düşünür ve aydınların Horasan a sığınması.
Zaten hali hazırda var olan Farsi ve Arap grupların misyonerlik çalışmaları gibi nedenler Horasan’da bir kültür karışımına neden olmuş.
Öncelikle yunan düşünürlerinin getirdiği eleştirel bakış kadim zamanlardan beri Şaman inançlı Türklerin islamı tüm hatlarıyla kabul etmesini önlemiş eski geleneklerinden de parçalar taşıyarak eleştirel, Batıni ya da Heterodoks bir yapıya bürünmesini sağlamıştır.

*

İşte Türkler tam da bu dönemde varlık felsefesine ufaktan adım atmaya başlamışlar. Tasavvufi akımlar çoğalmıştır ve bu çoğu tutucu din çevreleri tarafından sapkınlık olarak görülmüştür. Özellikle en-el hak (* 1 )gibi bir kavramın yarattığı deprem etkisi yadsınamaz. Evren ve insanı bütün görüp panteist bir inanca doğru giden bir yolun başlangıcı sayılabilir. Evren tanrıdır ve insan tanrının bir parçasıdır. Elbette ki Spinoza gibi filozoflar bu kavramın modern savunucularından sayılabilir ancak, Türklerin bu felsefeye dokunuş şekli tanrıdan başlamaktadır.
Tümden gelim yani.
Bu bakımdan yunan filozoflarının materyali dinden soyutlayıp öz olarak ele almasında ki gibi bir olay ancak bir kaç alim tarafından ortaya atılmıştır ancak halkın dini bileşenleri ve yaptırımları ağır olduğundan yayılmamıştır.
Moğol saldırılarıyla Horasan’da ki bu zenginlik Anadolu’da iyice yayılmıştır. Mevlana,Yunus Emre, Hacı Bektaşı veli gibi düşünür ve yol sahipleri bu kültürün bir ürünüdür esasen. Ve Anadolu aydınlanmasını başlatan, Emevilerden kalan kırılmaz ve katı din anlayışını yoruma ve sorguya açık hale getiren, varoluşun temeline insanı koyan ve insanı da tanrının bir parçası yapan bu düşünceyi geliştiren insanlar olarak bu öğretiyi zamanla yaymışlardır.
Alevilik Bektaşilik Meylevilik bir filozofi sistemler ürünüdür bu bakımdan. Tabi ki ; sonra ki dönemlerde oluşan siyasi sebeplerin de etkisiyle bu öğretiler bastırılmaya yok edilmeye çalışılmıştır.(*2)
Bugünkü nefret ve kinin tohumları da işte o zaman atılmıştır.

*

Geçtiğimiz 4-5 yüzyıldır Türkler felsefeye dair bir atılım geliştirememiştir bu bakımdan.
Çünkü katı kurallar ve sorguya kapalı olan baskın Emevi-Arap anlayışı Türklüğün ve Türk kültürünün önüne geçmiştir.
Aynı şekilde Kürt toplumunda da Şafilik mezhebi Zerdüştlüğe üstün gelip kültürü bir bakıma din odaklı hale getirmiştir.
*

Türklerin felsefeye bakışını değiştirmek sistemi değiştirmekten geçer.
Zamanla gelişen katı kuralların değil, aklın ve beynin kullanılarak elde edilen sonuçların çıkarımı kullanılarak yapılan ve varılan yolların önü açılmalıdır. bu olmadan insan var olduğunu bile düşünemez.
Nitekim varlık felsefesi sorgulamayı gerektirir. Ancak ben neden varım sorusuna çünkü Allah yarattı cevabı bu düşünce sürecini bitirmektedir.
İnsanlığa dinden önce akıl verildi.
Din sadece bir rehber ama düşünen sadece aklınız.
Dolayısyla yazılan metnin belli insanlarca anlaşıldığı şekliyle kurallara bağlanması ve sizin de bunun dışına çıkmamanız akılla ölçülebilen bir davranış şekli değil.

FEYZA ERDUMAN BANDIRMA 26-062015

(* 1 – en-el hak : ” Kısaca hak benim ve ben hak’kım demektir. Tüm kainat ve insan aklının ötesinde ki bilinemezlik Allah’ın varlığı içinde mahfuzdur , Allah her yerde, her şeydedir. Şey olarak insan da bu kainatin bir unsuru olarak Allah’ın varlığının bir parçasıdır. Ben Allah’ım demenin soyut anlamı budur ancak sen Allah’sın demek ikiliğe götürür Tek Allah inancına ters düşer ve küfre düşürür görüşüdür şeklinde özetlenebilir . Ortodoks İslam inancına ters düştüğü gerekçesiyle derisi yüzülerek öldürülen Hallacı Mansur ‘un öğretisi olarak özdeşleşmiştir.Şamanist kökenlidir.”) Editör : ML notu

*

3
A+
A-
REKLAM ALANI