Osmanlı Harbiye Nazırı Fevzi Paşa ()Çakmak, 24 Nisan 1920 de Sultan Vahdettin tarafından Ankara’ya gönderilir. Mareşal, 27 Nisan’da Ankara’ya gelir, Meclis’te tarihî bir konuşma yapar.
Bu konuşma Meclis zabıtlarındadır.
Meclis’in açılışının dördüncü günüdür. Ortam hareketlidir. Meclis kürsüsünde Meclis Başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa şunları söyler:
“Efendim resmî görüşmelere geçmeden bir şey arz etmek istiyorum. İstanbul’dan Harbiye Nazırı Fevzi Paşa hazretleri Ankara’ya girmek üzereler. Eğer tensip buyurursanız meclisimizden bir heyet Fevzi Paşa hazretlerini karşılamak üzere yola çıksın. (Meclisten “hep beraber karşılamaya gidelim” sesleri) Mustafa Kemal, “Peki efendim, o halde bütün Meclis olarak hep beraber karşılamaya gidelim. Bu sebeple Meclisi tatil ediyorum” der.
Mareşal, tren garında heyecanla karşılanır. Meclis’e getirilir. Bir süre dinlenir. Sonra alkışlar eşliğinde kürsüye çağrılır. Ve şu tarihî konuşmayı yapar:
“Sevgili mebus arkadaşlar!
Söze başlarken İstanbul’un esaret muhitinden kurtularak Ankara’nın hür muhitine geldiğimden dolayı Cenab-ı Hakk’a hamd ve şükür ederim. (Şiddetli alkışlar) Ve beni böyle karşılayan sizlere de teşekkür ederim. Efendiler, gerek padişahımız efendimiz hazretleri, gerek bendeniz, beş yüz senelik bakir payitahtımızın ilk defa düşman tarafından işgali faciasını görmek bedbahtlığına uğramış felaketzedelerdeniz.
İstanbul’un işgal edildiği gece İngilizler arabalarla, İstanbul’a, Üsküdar ve Beyoğlu’na bahriye askerleri çıkartarak tüm ehemmiyetli yerleri tuttular. […] Harbiye Nezaretini işgal ederek benim makam odama kadar süngülü neferlerini soktular ve onlar tarafından belirlenen emirleri vermemi istediler. Göğsüne düşman süngüsü dayanmış bir harbiye nazırı, İstanbul’un hür ve makam-ı hilafet olmak meziyetini kaybettiğini görmüş ve bakan olmak sıfatı ile çok üzülmüştüm. Bu konuda derhal Sadrazama (Başbakan’a) malumat verdim. Bakanlar Kurulu’nun toplanması emrini verdi. Ben de bu toplantıya odamın içinde ve dışında bulunan 400 İngiliz askerinin ve onlarla iş birliği yapan Ermeni ve Rum vatandaşların arasından, nefret dolu bakışları altında katılmak üzere bakanlık binasından çıktım. (Kahrolsunlar sadaları…)
Hükümet de askerlerimizin şehit olması noktasında lazım gelen protestoyu yazmada geç kalmadı.
Bir gün sonra Padişahımız efendimizle görüşmek üzere Cuma selamlığına gittim. Namazdan evvel padişahımız bendenizi kabul ettiler. Fevkalâde üzgün bir halde bulunuyorlardı.
Ve bana dediler ki;
-‘Ben bugün böyle müthiş bir azap içinde camiye gelmek istemiyordum fakat halife olmam veçhiyle bu Cuma selamlığı bana bir dînî mükellefiyet’ diyerek üzüntüsünü dile getirdi. […]
-‘Paşam aman Anadolu ile irtibatı temin ediniz.’
Ben de;
-‘Efendim irtibat hazırdır. Fakat İngilizler sıkıntı çıkartıyor.’ dedim.
-‘Olsun sakın Anadolu ile irtibatı kesmeyiniz’ buyurdular.
Arkadaşlar! İngilizler bizden ve padişahımız efendimizden Anadolu harekâtını ve Kuvay-i Milliye’yi inkâr ve reddetmemizi istediler. Biz bunu kabul edemezdik ve etmedik de. Çünkü Kuvay-ı Milliye’yi reddetmek doğrudan doğruya halkı reddetmektir. Biz bunun farkındaydık.
Sonra dediler ki;
-‘Siz ve Padişahınız Kuvay-ı Milliye’ yi reddetmezseniz bütün yolları keseceğiz. Anadolu’ya giden tüm buğdaylara el koyup yalnızca bize yakın olan Ermeni ve Rum halka buğday verip, Türk halkını açlığa terk ederiz.’ Hükümet olarak biz ve Padişahımız buna rağmen Anadolu harekâtı ve Kuvay-ı Milliye aleyhinde en küçük bir söz söylemedik. Zinhar söyleyemezdik (Meclisten kahrolsunlar sedaları)…
Padişahımız Ankara’nın zaferleriyle sevinip başarısızlıkları ile hüzünlenmekteydi.
O sıralarda hepinizin malumu olduğu üzere İngilizler baskıyla, tehditle o mahut fetvayı aldılar (İdam fetvasını diyor) Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’nin imzaladığı, Mustafa Kemal hakkındaki idam fermanı. Malumunuz olduğu üzere o fetva süngü zoru ile alınmış ve İslam milletinin birbirine düşürülmesi hesaplanmıştı. O fetva acı bir vesikadır. Millet ve siz sanırım bu fetvanın geçerli olmadığını ve hangi şartlarda zorla yazdırıldığını anlamışsınızdır. (Tüm Meclisten “Şüphesiz” sedası yükselir…)
Konya Milletvekili Refik Bey; “Zaten o fetvanın bizce bir hükmü yoktur. Hangi baskılarla yaptırıldığı bizce de malumdur” der.
Fevzi Çakmak, sözlerini bitirerek kürsüden iner…
MUSTAFA KEMAL’İN TUTUKLANMASI İÇİN FEVZİ PAŞA GÖREVLENDİRİLDİ Mİ?
Prof.Dr.TAHA NİYAZİ KARACA – Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi
İstanbul Hükûmeti tarafından 1919 yılı son aylarında özel bir görevle
Anadolu’ya gönderilen Fevzi Paşa’nın gerçekte Mustafa Kemal Paşa’yı
tutuklayarak İstanbul’a götüreceği iddiası, Millî Mücadele’nin en önemli
komutanlarının hatıralarında ve kimi tarih yazarlarının eserlerinde yer aldı.
Bu iddianın savunulmasının nedeni, İstanbul Hükûmetinin yayınladığı
tamimlerle Mustafa Kemal Paşa’nın tutuklanmasını, valiler ve komutanlardan
istemesi oldu. “İstanbul Hükûmeti Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklamak
istiyorsa o zaman bu iddia doğru olmalıdır” düşüncesi geniş bir çevre
tarafından kabul edildi. Fakat gerçekten de, İstanbul Hükûmeti Fevzi Paşa’yı
böyle gizli bir görevle Anadolu’ya göndermiş midir? Bu iddianın kaynakları
nelerdir? Yoksa bu iddia dönemin şartları esas alınarak uydurulmuş bir takım
dedikodudan mı ibarettir?
Bu makale, Mustafa Kemal Paşa’nın tutuklanacağı iddiasını
inceleyerek, bunun ne denli doğru bir iddia olabileceğini ortaya koymaya
çalışmaktadır.
Giriş
Mustafa Kemal Paşa’nın tutuklanacağına dair iddialar, onun
Anadolu’ya geçerek işgallere karşı gelinmesini talep eden
beyannameler yayınlamasıyla başladı. Özellikle 21/22 Haziran’da
yayınlanan Amasya Genelgesi’nde yer alan sert ifadeler üzerine
İstanbul Hükûmeti, Mustafa Kemal Paşa’nın Ordu Müfettişliği
görevinden alındığını vilayetlere bildirdi ve Paşa’nın da İstanbul’a
dönmesini istedi
. Mustafa Kemal Paşa’nın bu emre uymamayı tercih
etmesi üzerine de hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Bu kararı 15.
Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’den öğrenen Mustafa Kemal
Paşa, yine Karabekir’in kendisini davet etmesi üzerine Erzurum’a
gitti
. Erzurum’da iken hükûmetin kendisini askerlikten atacağına dair
haberler almaya başlayınca da 8/9 Temmuz gecesi askerlikten istifa
etti
. Bu istifa üzerine 15. Kolordu Komutanı olarak Kazım Karabekir
Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya verdiği destek, Millî Mücadele’nin
seyrini değiştirmiş, bir bakıma Millî Mücadele hareketinin en önemli
motivasyonu olmuştu
.
Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçişinden sonra onun
tutuklanmasıyla ilgili olarak ortaya atılan en önemli tutuklama iddiası,
Harput Valisi Ali Galip’e atfedilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Sivas’ta
karşılaştığı Harput Valisi Ali Galip’in İstanbul’dan aldığı emir üzerine
kendisini tutuklamak istediğini, fakat başarılı olamadığını Nutuk’ta
detaylarıyla anlatmaktadır
5
.
Mustafa Kemal Paşa’nın Nutuk’ta zikretmediği fakat Kazım
Karabekir, Ali Fuat Cebesoy ve Rauf Orbay gibi komutanların
hatıralarında yer alan bir tutuklama iddiası daha gündeme gelmiştir.
Bu iddiaya konu olan süreç ise, Mustafa Fevzi Paşa (Çakmak)’ın 25
Kasım’da Sivas’a gelmesi ve burada bulunan komutanlarla görüşmesi
idi. Fevzi Paşa birkaç günlük ziyaretin ardından Kazım Karabekir ile
birlikte Erzurum’a hareket etmişti. Onun bu kısa ziyareti aynı
zamanda bu tutuklama iddiasının temeli olmuştu.
Fevzi Paşa’ya atfedilen bu iddia diğer taraftan popüler tarih
yazıcılığının da malzemesi oldu. İddia üzerine Cemal Kutay, çeşitli
1
Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a
dönmesini talep eden yazısı için bkz. Harp Tarihi Vesikaları Dergisi (HTVD),
(Eylül 1952), S. 1, Vesika (vsk): 19.
2
Bu konudaki yazışmalar için bkz. Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, İstanbul 1988,
s. 54-56.
İstifasını bildirir yazıyı 9 Temmuz günü Erzurum Vilayetine gönderdi. Bkz.
Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını,
Ankara 1991, s. 54.
Karabekir, İstiklal Harbimiz, s. 73.
Kemal Atatürk, Nutuk, I, İstanbul 1982, s. 115-123.
anlatımları esas alarak Fevzi Çakmak Atatürk’ü Tevkif Edecekti
başlığı ile bir kitap kaleme aldı
. Daha sonra Sadi Borak, Atatürk’ün
Özel Mektupları, başlıklı eserde bu iddiaya yer verdi
. Bu iddia sadece
popüler tarih yazıcılığında değil, Millî Mücadele’nin komutanları tarafından da
hatıralarında dile getirildi. Bu iddiayı dile getiren en önemli komutanlar Kazım
Karabekir, Ali Fuat Paşa ve Rauf Bey oldular. Onların bu iddiaları aynı zamanda
Falih Rıfkı Atay tarafından Çankaya adlı eserde de dile getirildi.
Millî Mücadele’nin komutanlarının hatıralarında ve tarih
yazarlarının eserlerinde kullanılan bu tutuklama iddiasının ortak
noktası; Fevzi Paşa’nın Mustafa Kemal’i tutuklamak için Sivas’a
geldiği fakat bu durumu öğrenen Kazım Karabekir’in Fevzi Paşa ile
yaptığı görüşmeler sonucunda onu ikna ederek bu tutuklamaya engel
olduğudur
8
.
Sözü edilen bu iddianın ilk olarak kimden çıktığı hatıralar
üzerinden takip edildiğinde, Kazım Karabekir ismine ulaşılmaktadır.
Karabekir, bu iddiasını ilk olarak İstiklal Harbimiz adlı eserinde
anlatmaktadır. Bu anlatıma göre; Fevzi Paşa 25 Kasım’da Sivas’a gelmişti.
26 Kasım’da ziyaretine gittiğinde, Fevzi Paşa’nın en mühim vazifesinin de
kendisini görmek olduğunu anlamıştı. Yapılan konuşmada ise Fevzi Paşa
şunları söylemişti:
“Yegâne istinadgahı sen olan Mustafa Kemal Paşa muhteristir.
Maksadı Hükûmet şeklini değiştirip diktatör olmaktır. Bu zatın milletin
başına bela getireceğini seni seven bütün arkadaşlarımız ve ben yakinen
biliyoruz. Ali Fuat Paşa’da muhterisin biridir. En itibar ettiğin İsmet de
aynı fikirdedir. Ve benim gibi o da seni ikaz etmek fikrindedir. Bunların
hiçbir kuvveti olmadığı halde, sen bunlara kuvvet veriyorsun. Atinin
vahim vaziyetlerinde omuzlarına büyük mesuliyet alıyorsun. Kendisinin
İstanbul’a celbine sen mani oluyorsun. Buna zahir olma. Bunu milletin,
memleketin selameti için sana benim ve birçok arkadaşlarımızın samimi
olduğundan ve senin bu vatana olan namuskarane fedakârlıklarını herkes
bildiğinden, söylemeği bir vazife saydım”
9
.
Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklama niyetiyle Anadolu’ya geldiği
iddia edilen Fevzi Paşa’nın hangi tarihsel şartlarda Anadolu’ya
gönderildiği ve İstanbul’a gönderdiği raporlarında Millî Mücadele
veya Mustafa Kemal Paşa hakkında neler söylediğinin tespit edilmesi,
söz konusu iddianın tutarlılığını belirlemek açısından önemli olacaktır.
Dolayısıyla tutuklama iddiasına cevap ararken önce Fevzi Paşa’nın
İstanbul Hükûmeti tarafından resmi olarak hangi gerekçe ve gaye ile
Anadolu’ya gönderildiğini tespit etmek konunun sınırlarını
anlamamızı kolaylaştıracaktır.
Fevzi Paşa Anadolu’ya Niçin Gönderildi?
Fevzi Paşa’nın Anadolu’ya gönderilmesi Mustafa Kemal
Paşa’nın İstanbul Hükûmetleri ile yaptığı bir dizi pazarlıkların sonucu
oldu. Şöyle ki; Erzurum Kongresinde yer alan madde aracılığı ile
İstanbul Hükûmetine 21 Aralık 1918 tarihinde dağıtılmış olan10
Meclis-i Mebusan’ın tekrar toplanması yönünde baskı yapılmaya
başlandı. Mustafa Kemal Paşa, tesirde kalınmaması için de bu
Meclis’in mutlaka Anadolu’da toplanması gerektiği fikrini ileri sürdü.
Bu çalışmalardan rahatsızlık duyan Hükûmet, 28 Temmuz 1919
tarihinde vilayetlere bir tebliğ göndererek Meclis’in açılması için
çalışmaların başlamasını ve Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşları
tarafından yapılan yasa dışı toplantıların engellenmesini istedi11.
Hükûmetin bütün engelleme çabalarına rağmen Sivas Kongresi’nde,
“millî iradenin tezahürü” olan Meclis’in toplanması kararı alındı.
Kongre’den sonra İstanbul ile irtibatların kesilmesi, Damat Ferit Paşa
Hükûmetini zor duruma düşürdü ve Hükûmet istifa etmek zorunda kaldı.
Yerine Anadolu hareketine daha yakın görünen Ali Rıza Paşa atandı12.
Hükûmet, Mustafa Kemal Paşa’nın millî irade ve Meclis konusundaki
ısrarları üzerine 7 Ekim 1919 tarihinde, yeni Meclis’in açılması için süreci
başlatmaya karar verdi13.
Meclis’in açılma süreci başlatıldığında bir takım hukuki problemler
de ortaya çıktı. 1912 yılında Dâhiliye Nezareti tarafından yayınlanan bir
talimatnameye göre; Meclis için yapılacak seçimlerin kanuna uygun
gerçekleşmesini sağlamak, her ferdin özgürce oy kullanmasını temin ve
usulsüzlükleri rapor etmek için her bir vilayete bir müfettiş ile bir müfettiş
yardımcısı görevlendirilmesi gerekiyordu14.
Süreç başlatıldığında görüldü ki; önceki Hükûmet tarafından bu
konuda hiçbir çalışma yapılmamıştı. Ali Rıza Paşa Hükûmeti ise
alelacele almış olduğu bir kararla seçime gidileceğini vilayetlere
duyurmuş, herhangi bir hazırlık yapmamıştı. Her bir vilayete müfettiş
göndermek çok uzun bir süre alacağından, bunun yerine Hükûmet
Anadolu’nun tamamı için yalnızca iki müfettiş göndermeye karar
verdi15. Seçilecek bu iki heyet, talimatnamede belirtilen seçimlerin
güvenliğinin sağlanması ve usulsüzlüklerin tespiti gibi görevleri yerine
getirebilecekti16.
Hükûmet, alınan bu karar doğrultusunda Anadolu’ya
gönderilecek iki heyetin başkanları ve üyelerini kısa sürede seçmek
zorunda kaldı. 3 Kasım 1919 tarihinde alınan karar gereğince; Ankara
ve doğusuna gidecek heyetin başkanı Fevzi Paşa ve Batı Anadolu’ya
gidecek heyetin başkanı ise Hurşit Paşa olarak tayin edildi17.
Hükûmetin kendisine verdiği talimatnameye göre görevleri, tamamen
seçimlerin icra şekli ve güvenliğinin sağlanmasıyla ilgiliydi18. Fevzi Paşa,
kendisine tevdi edilen görevleri yerine getirebilmek amacıyla yanında yaveri Ali
Efendi ve heyet üyeleri Cafer İlhami ile Mustafa Tefvik Efendiler bulunduğu
halde 10 Kasım 1919 tarihinde İstanbul’dan ayrıldı19.
Fevzi Paşa’nın Anadolu’ya geçtiğinde İstanbul Hükûmeti ile
yaptığı yazışmalar ve kendilerine verilen talimatlar esas alındığında;
niçin Anadolu’ya gönderildikleri son derece aşikâr bir şekilde ortaya
çıkmaktadır. Resmi görevin dışında Kuva-yı Milliye hareketinin
durumu hakkında bilgi toplama çabası içerisinde olduğu
görülmektedir ki, buna dair bilgiler Anadolu’ya geçtiğinde yaptığı
çalışmalar ve raporlarından anlaşılmaktadır.
Fevzi Paşa’nın Anadolu’daki Çalışmaları ve Sivas’a
Gelmesi
Fevzi Paşa’nın takip edeceği güzergâh Hükûmet tarafından
belirlenerek kendisine verilmişti. Bu talimata göre Fevzi Paşa ve
arkadaşları Zonguldak, Samsun, Amasya, Tokat, Sivas ve Erzurum’da
incelemeler yapacaklardı20. Fevzi Paşa’nın ilk durağı 12 Kasım 1919
tarihinde geldiği Zonguldak oldu21. Buradan gönderdiği 17 Kasım
günlü raporda, Zonguldak’ta asayişin tam olduğunu, Hükûmete karşı
hiçbir kötü faaliyette bulunulmadığını ve milletvekili seçme
konusunda da bir usulsüzlük yapılmadığını bildirdi
Zonguldak’tan Samsun’a geçen Fevzi Paşa’yı Mutasarrıf Hamit
Bey iyi bir şekilde karşıladı. Bir müddet Samsunda kaldıktan sonra
Kavak, Merzifon, Havza ve Vezirkörü ilçelerini inceledi23. Bu esnada
edindiği intibaları, 19 Kasım günü Havza’dan Dâhiliye Nezaretine
gönderdi. Fevzi Paşa bu raporunda, bölgede çeşitli siyasi unsurlar
arasında herhangi bir çatışma söz konusu olmadığını, millî teşkilatın
Hükûmet aleyhinde çalışmadığını, memurlar arasında İttihatçılar
olmakla birlikte bunların herhangi bir usulsüzlüğe karışmadıklarını
belirtiyordu24.
Amasya’ya gelen Fevzi Paşa, edindiği intibaları 21/22 Kasım
günlü raporu ile Dâhiliye Nezaretine bildirdi. Raporda; bazı küçük
asayişsizlikler olmakla birlikte genel anlamıyla bölgede herhangi bir problem
olmadığını, Hristiyanlarla Müslümanların son derece uyum içinde
yaşadıklarını, Hükûmete karşı bir faaliyetin bulunmadığını belirtiyordu25.
Amasya’da çalışmalarını bitiren Fevzi Paşa 23 Kasım’da Tokat’a geldi.
Daha önceki bölgelerde olumsuzluklarla karşılaşmayan Fevzi Paşa,
incelemeleri sonucunda Tokat’ta bir takım usulsüzlükler meydana geldiğini
tespit etti. Muhasebeci Ahmet Bey’in çeşitli usulsüzlükler yaptığını raporuna
yazdı26. Fevzi Paşa’nın verdiği bu bilgiler üzerine Dâhiliye Nezaretince,
25 Kasım günü konunun soruşturulması için Samsun’da bulunan Mülkiye
Müfettişi’ne tebligatta bulunuldu27. Aynı zamanda Maliye ve Adliyeye
de yazılarak her iki nezaretin müfettişler göndermesi istenildi28.
Tokat’taki çalışmalarını bitiren Fevzi Paşa’nın sonraki durağı Sivas
idi. Sivas’a gitmesi ve orada hem Mustafa Kemal Paşa hem de
komutanlarla görüşmesi ortaya atılan iddianın dayanağı olmuştu. Bununla
birlikte Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’dan gönderilen bu heyetin varlığını
ne zaman öğrenmişti ve Fevzi Paşa’yı nasıl karşılamıştı? Böyle bir
iddiada üzerinde durulması gereken önemli konulardan biri de bu sorulara
cevap bulmak olmalıdır.
Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa’yı Nasıl Karşıladı?
İstanbul Hükûmeti, Mustafa Kemal Paşa’nın baskıları ile
Meclis’i açma kararı almış olmasına rağmen Anadolu’ya gönderilecek
heyetlerle ilgili olarak Mustafa Kemal Paşa’ya hiçbir şekilde bir bilgi
vermemişti. Bu konudaki bilgiye, Anadolu’ya gönderilecek heyetlere
yardımcı olunması ile ilgili Dâhiliye Nezaretinin 4 Kasım günü
vilayetlere gönderdiği tamim vasıtasıyla ulaşılmıştı. Böyle bir heyetin
niçin gönderildiği konusunda detaylı bir bilgi elde edilememesi ve
biraz da şüpheli görülmesi üzerine Heyet-i Temsiliyenin 5 Kasım
günlü toplantısında konunun Harbiye Nazırından sorulmasına karar
verildi29. Heyetleri Anadolu’ya gönderen birim Dâhiliye Nezareti
iken, Harbiye Nezaretinden bilgi istenmesinin bir sebebi vardı. Ali
Rıza Paşa Hükûmetinin Harbiye Nazırı, Mersinli Cemal Paşa idi.
Cemal Paşa da Mustafa Kemal Paşa ile birlikte aynı dönemde 2. Ordu
Müfettişi olarak Konya merkez olmak üzere Batı ve Güneybatı
Anadolu’nun asayişini sağlamak üzere gönderilmiş, bir müddet sonra
İstanbul’a dönmüştü. Harbiye Nazırı olarak atandığında da, Mustafa
Kemal Paşa onu, kendilerinin Hükûmetteki temsilcisi olarak
görmüştü. Bu nedenle Cemal Paşa’nın kendilerine haber vermemesine
sinirlenerek konu ile ilgili bilgiyi Harbiye Nezaretinden talep etmişti30.
Fakat ilginç bir durum ortaya çıktı. Cemal Paşa’nın kendilerine
bilgi vermediği düşünülerek kızgınlıkla çekilen telgraftan hemen
sonra Cemal Paşa’nın konu ile ilgili bir açıklaması geldi. Aslında
Cemal Paşa, Mustafa Kemal Paşa telgraf göndermeden daha önce
Fevzi Paşa heyeti ile ilgili bir açıklamayı göndermişti. Açıklamasında;
Anadolu’ya Hükûmetin iki heyet gönderdiğini ve bu heyetlerden
Fevzi Paşa’nın Sivas, Erzurum, Samsun gibi bölgeleri inceleyeceğini,
amaçlarının iyi niyetli olduğunu bildiriyordu
Cemal Paşa’nın bu cevabı ile ikna olan Mustafa Kemal Paşa, bir
önceki telgrafın “zat-ı alilerinin açıklamasından evvel olduğunu”
belirterek Fevzi Paşa’nın kendilerince iyi karşılanacağını belirtti32.
Mustafa Kemal Paşa’nın Fevzi Paşa’nın iyi karşılanacağına dair
verdiği teminata rağmen, Cemal Paşa ek bir açıklama göndererek;
heyetlerin gönderilmesinin gerçek sebebini açıkladı. Buna göre;
Anadolu’da ortaya çıkan karışıklıkları bahane eden İtilaf Devletleri
bazı araştırmalar yapıyorlardı ve Hükûmet bu tarz hareketlerin önüne
geçmek istiyordu33.
Öyle anlaşılıyor ki Cemal Paşa, bu tarz bir açıklamayı
Anadolu’nun her bir bölgesinde önemli bir güç haline gelen Mustafa
Kemal Paşa ve taraftarlarının muhtemel bir tepkisini yumuşatabilmek
amacıyla ortaya atmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılı Kasım ayı itibariyle artık Millî
Mücadele’nin tescil edilmiş lideri olarak Anadolu’nun her bir bölgesinde
güç kazanmıştı. Bu güce dayanarak Fevzi Paşa, Anadolu’ya geçtiğinde
tutuklanmasını isteyebilirdi. Fakat böyle bir talepte bulunmadı. Diğer
taraftan Fevzi Paşa ile birlikte yaver Ali Efendi’nin halk ile temasında
sürekli olarak Kuva-yı Milliye aleyhinde dedikodular yaptığı Mustafa
Kemal Paşa’nın kulağına geldi. Bunun üzerine de Ali Efendi’nin
tutuklanması, Amasya’da bulunan 5. Fırka Kumandanı Cemil Cahit ve
Kavak mıntıka Kumandanı Arif Bey’den talep edildi34.
Fevzi Paşa, Tokat’tan Sivas’a geleceğine dair bir haberi 24 Kasım
1919 tarihli bir tel ile Mustafa Kemal Paşa’ya bildirilmişti. Bu esnada
Sivas’ta 16 Kasım’da ordu komutanlarının katılımı ile gerçekleşen bir
toplantı devam ediyordu. Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa’ya verdiği
önem nedeniyle toplantıdan ayrılarak Fevzi Paşa’yı karşılamak üzere
Sivas Ziraat Çiftliği Mektebine gitti. Yanında Kazım Karabekir, Ali Fuat
Paşa, Refet Bey, Vali Reşit, Belediye Başkanı Evliya Bey bulunuyordu.
Gece yarısına kadar beklemelerine rağmen Fevzi Paşa, Sivas’a
gelmemişti. Öğrenildiğine göre Fevzi Paşa’nın içinde bulunduğu otomobil
arzı yapmış, bu nedenle de Paşa Yenihan’da ikamet etmek zorunda
kalmıştı. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Yenihan’a bir otomobil
göndererek Fevzi Paşa’nın Sivas’a getirilmesini sağladı35.
Sivas’a geldikten sonra Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları ile görüşen
Fevzi Paşa bölge hakkındaki ilk raporunu 27 Kasım’da kaleme aldı. Bu raporunda
iyi kanaat sahibi olabilmek için birkaç gün Sivas’ta kalacağını ve durumu en
ayrıntısına kadar inceleyeceğini bildiriyordu36. Nitekim aynı gün Sivas’ın önemli
dini isimlerinden bir olan Şeyh Recep ile görüşerek, baskı yapılıp yapılmadığını
sordu. Şeyh Recep, böyle bir fiili baskının olmadığını fakat manevi bir nüfuzun
etkisinde olduklarını söyledi37.
Sivas’ta beş gün boyunca kalan Fevzi Paşa, Heyet-i
Temsiliye’nin halka yönelik herhangi bir olumsuz harekette
bulunmadığını, milletvekili seçilmesi konusunda herhangi bir
yolsuzluk yapılmadığını, 30 Kasım günlü raporunda yazdı38. Aynı gün
gönderilen başka bir raporda da; millî teşkilatın hangi özellikte
bulunduğunu ve halk ile olan ilişkilerini anlatıyor ve 1 Aralık itibariyle de
Erzurum’a gideceğini bildiriyordu39. Nitekim 1 Aralık’ta Kazım Karabekir
ile birlikte Erzurum’a doğru yola çıktı40.
Fevzi Paşa Erzurum’da uzun denebilecek bir süre kalarak 14
Aralık’ta şehirden ayrıldı. 19 Aralık’ta Trabzon’a geldi41. Kendilerini
karşılaması gereken gemi henüz gelmediği için Fevzi Paşa ve heyeti
1920 yılı Ocak ayı başına kadar Trabzon’da beklemek zorunda kaldı.
Fevzi Paşa ancak 6 Ocak’ta İstanbul’a dönebildi42. Aynı gün Harbiye
Nazırı Cemal ve Erkan-ı Harbiye Reisi Cevad Paşaları ertesi günü ise
Dâhiliye Nazırı Damat Şerif Paşa’yı ziyaret ederek Anadolu’da yaptığı
gözlemleri kendileriyle paylaştı43.
Tespit edildiği şekilde Fevzi Paşa’nın Anadolu’ya geçişi,
faaliyetleri ve Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa ile görüşmeleri esnasında
herhangi bir olumsuzluk meydana gelmemişti. Kendisiyle birlikte üç
kişilik bu heyet beş gün Sivas’ta kaldıktan sonra Kazım Karabekir
Paşa’nın katılımlarıyla Erzurum’a gitmişti. Bu denli normal görünen
bir görev nasıl oldu da, Fevzi Paşa’nın gizli bir amaçla gönderildiği ve
Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklamak istediği iddiasına dönüşüverdi?
Fevzi Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı Tutuklamak İstedi mi?
Buraya kadar, gerek Fevzi Paşa’nın Anadolu’ya gönderilme ve gerekse
Anadolu’daki çalışmaları incelendiğinde Fevzi Paşa’nın şüpheli olarak
değerlendirilebilecek hiçbir hareketine rastlanmamaktadır. Buna rağmen
Karabekir tarafından ileri sürülen ve Ali Fuat ile Rauf Paşaların desteklediği
fikir doğru olabilir mi? Hatta Fevzi Paşa Heyeti’nin bu şekilde Anadolu’ya
geçmesi üzerine Mustafa Kemal’in daha sonra Millî Mücadele’ye katılmak
için gelen Fevzi Paşa’yı geri çevirdiği iddiası44 ne derece gerçeklere
yakındır?
Bu iddialara cevap vermek için kısaca Fevzi Paşa-Mustafa Kemal
ilişkilerini ve tarihi süreçteki tanışıklıklarını değerlendirmek, iddianın gerçeklik
boyutunu ortaya koymak açısından da önemli olacaktır.
Mustafa Fevzi ile Mustafa Kemal Paşa’nın ilk tanışlıkları 1908
yılına değin uzanıyordu45. Birinci Dünya Savaşı’nda ise çeşitli defalar
halef selef olarak görev yapmışlardı46. Kısacası, tanışıklıkları ve
arkadaşlıkları oldukça eski idi.
Mütareke’de ise İstanbul’da bulunan her ikisi, çeşitli defalar
buluşarak kurtuluş için çözüm yolları aramışlardı47. Hatta Fevzi Paşa
İstanbul’da bulunduğu süre içerisinde Anadolu’ya cephane ve insan
yardımı yaptıklarını48 ve bunun sonucu da İtilaf Devletleri’nin baskıları
ile Genelkurmay Başkanlığından alınarak Nasihat Heyeti’nde
Anadolu’ya gönderildiğini belirtiyor49. Nitekim tarih sürecinde bu
bilgileri değerlendirdiğimiz takdirde Fevzi Paşa’nın Anadolu’da gelişen
millî harekete kayıtsız kalmadığını, hatta kişiliğinin “ılımlı milliyetçi”
yapısında olduğunu İtilaf Devletleri’nin dahi tespit ettiğini görüyoruz50.
Atay’ın iddia ettiği gibi, yoksa Fevzi Paşa her ne kadar vatanı için
ölmeyi göze alan bir asker olsa da Mustafa Kemal ile Halife arasında bir
tercih yaparak, Halife’yi mi seçmişti51. Fakat Anadolu’ya gelen Fevzi
Paşa’nın gönderdiği ve elimizde bulunan raporlarında, Mustafa Kemal’e
ve millî teşkilata dair karalayıcı hiçbir ibareye yer vermemesi dikkat
çekmektedir. Taraf olarak Anadolu’ya gelen ve millî harekete karşı olduğu ileri
sürülen Fevzi Paşa’nın en azından birkaç cümle ile olumsuz düşüncelerini
Hükûmete bildirmesi gerekmez mi idi? Diğer taraftan millî harekete
karşıt olduğu için Fevzi Paşa’nın Sivas’takiler tarafından uç bir düşünce
olarak öldürülmek dahi istendiği Kazım Karabekir tarafından iddia
edilmektedir
Fakat bu çalışma içinde de tespit edildiği gibi Mustafa Kemal
Paşa ve Sivas’ta bulunan askerlerin tepkisi Fevzi Paşa’nın Anadolu’ya
gelmesine değil, Hükûmetin haber vermeden heyetler göndermesine idi.
Kaldı ki, Cemal Paşa’nın 5 Kasım günlü telinden sonra alınan kararla
heyetlerin iyi karşılanması için gerekli yerlere emirler verilmişti. Buna
rağmen Fevzi Paşa’nın değil fakat yaverinin millî teşkilat aleyhinde
dedikodular ürettiğine dair bilgilerin ulaşması üzerine kontrol altında
tutulmasına karar verilmişti. Diğer taraftan 16 Kasım’da başlayan
Komutanlar toplantısının 26 Kasım günlü oturumunda Fevzi Paşa heyeti
hakkında Anadolu’nun farklı beklentileri olduğu ortaya çıkıyor, Rauf Bey son
ümitlerinin Fevzi Paşa olduğunu ifade ediyordu53.
Dolayısıyla ilk olarak Fevzi Paşa’nın Mustafa Kemal ve diğer birkaç
kişi tarafından nefretle karşılanmasını gerektirecek bir durumun
olmadığı, hatta Fevzi Paşa’dan bazı beklentilerin olduğu görülmektedir.
İkinci olarak, Fevzi Paşa’nın yanında iki kişi ile Anadolu’ya
gönderilmesi ve bunların Mustafa Kemal’i tutuklayabilecek bir güçte
olmaları ne derece ihtimal dâhilindedir. Bu ihtimal pek akla yakın
gelmiyor. Karabekir’in anlatımına göre, Fevzi Paşa ilk olarak kendisi ile
görüşmüş ve kendisini Mustafa Kemal Paşa aleyhine kışkırtmıştı. Böyle
dahi olsa yani Karabekir ile Fevzi Paşa işbirliği yaparak Mustafa Kemal
Paşa’yı tutukladılar, bu durumda Fevzi Paşa İstanbul’a geri dönebilecek
midir? Mustafa Kemal’in liderliğini kabul eden diğerlerinin tutumu ne
olacaktır?
Bir de Karabekir’in İstiklal Harbimiz adlı eserdeki iddiası hilafına olmak
üzere Fevzi Paşa’nın günlüğünde yer alan 1 Aralık günlü kısa not, son derece
ilginç bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bu notta Fevzi Paşa, Karabekir ile
Erzurum’a yola çıktıklarını ve Karabekir’in kendisinin Anadolu’ya gelişi ile ilgili
şüphe serdettiğini bildiriyor ki, bu ifade konuyu açanın Karabekir olduğuna işaret
etmektedir54.
İlginç olan ikinci durum ise, Kazım Karabekir’in 2009 yılına yayınlanan
günlükleri de İstiklal Harbimiz’de yer alan anlatımlarla tezat oluşturmaktadır.
Karabekir Paşa, 25 ve 26 Kasım günlü kayıtlarda Fevzi Paşa’ya yer vermiştir55.
25 Kasım günlü notunda şu kayıt bulunmaktadır: “İstanbul’dan gelen heyet:
Hürriyet ve İtilaf’tan İlhami Bey, Fevzi Paşa, Hoca Mustafa Efendi. Hava
yağmurlu. Fevzi Paşa’yı bugün de istikbale çıktık. Kesikköprü’ye kadar. Ankara
yolu üzerinde. Bu köprü kargir kemerli iki parça. Sivas cihetindeki yüz metreden
ziyade. Diğeri iki gözlü. Yirmi otuz metre. 1292’de Sultan Aziz zamanında
yapılmış. Hala mücedded gibi. Yalnız üstünde kaldırımlar az çökmüş, su
birikintileri olmuş. Halen Kızılırmak büyük kısımı altından geçiyor, tuğyanda
diğeri altından de geçecek. Heyet öğleden sonra geldi. Otomobil tek imiş. O da
bir su birikintisinin içerisinde görülmeyen taşa çarparak yağdanlığı kırılmış. Çok
zahmet çekmişler”.
26 Kasım günlü kayıt ise şu şekildedir: “Sabahleyin Fevzi Paşa ile yalnız
görüştüm. Fikri: 1-Bana istinat eden şahıslar muhteris ve menfaat düşkünü imiş:
M. Kemal ve Fuat Paşalar. İsmet ve Şefik, Saffet de böyle demiş. Sair zevat da.
2-İntibada M. Kemal’in yaveri Vasıf Bey gibi zevatın mebusluğu bir tesir
gösterirmiş. Cevaben: 1-Millet esarete girerken daha hamiyetli zevatı bulamadık.
Herkes İstanbul’da bozulmuştu. Keşke milletin ilerisinde ve kolordu
kumandanlıklarında daha değerli zevat buluna idi. Anadolu’da kaç kişi vardık ve
bugün de bulunuyoruz? Hala herkes İstanbul’dan dedikodu yapıyor. 2-Halkın
zabitana muhabbet ve emniyeti ziyade. Çünkü çırpınanlar kimler olduğunu
görüyorlar. Saniyen her memleketin yetiştirdiği zevat mutlak İstanbul’da şahsıyla
meşgul değil mi? Tahsil-i ali görmüş taşrada o memleket halkından kim vardır.
Mütalaatıma hak verdi. Bugün içtimada samami bağ oldum”.
Gerek Fevzi Paşa’nın ve gerekse Kazım Karabekir Paşa’nın
yaptıkları görüşme gününe ait olan günlük kayıtlarında, Mustafa
Kemal Paşa’nın tutuklanmasına dair bir bahis bulunmamaktadır. Bu
durumda Mustafa Kemal’i tutuklama varsayımlarının ancak olayların
içerisinde bulunan kişilerin daha sonradan belki hafıza yanılgısıyla belki de
bulundukları siyasi konum itibariyle yaptıkları bir hatadan kaynaklandığına
hükmedilebilir. Buna bağlı olarak Mustafa Kemal’in Fevzi Paşa’nın
Anadolu’ya geldiği günkü görevini unutmayarak O’nu Millî Mücadele’ye
kabul etmediği iddiası da boşa çıkmaktadır. Oysaki Cebesoy anılarında
Lefke’ ye gelen Fevzi Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa tarafından “geldiği yere
iade edersiniz” cevabı ile geri gönderilmek istendiğini anlatıyor56. Bu konuda
Fevzi Paşa’nın yayınlanmış olan anılarında herhangi bir kayıt
bulamadığımız gibi, olayın Cebesoy’ un anlattığı gibi olmadığını da
Mustafa Kemal’in Fevzi Paşa daha Lefke’ye varmadan 10 Nisan günü
çektiği telden anlayabiliriz. Bu telde, Mustafa Kemal “Millî
56Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, s. 371. Mustafa Kemal, Cebesoy’ un ısrarları
karşısında Fevzi Paşa’ya soğuk ifadeli bir tel çekmiş oluyordu.
159
Mücadele’ye katılmak istemelerinin kendileri için de büyük mutluluk
olacağını” bildiriyor57, aynı gün Fevzi Paşa verdiği cevapta; kendilerine
gösterilen ilgiden dolayı Mustafa Kemal Paşa’ya teşekkür ediyordu58.
Nitekim bu görüşmelerden sonra Fevzi Paşa’nın Millî Mücadele’ye katıldığı
Mustafa Kemal tarafından açıklanıyordu59.
Bu belge ve bilgilerin ışığı altında, diyebiliriz ki; iddia edildiği gibi ne
Fevzi Paşa Mustafa Kemal’i tutuklamaya gelmişti ne de Mustafa Kemal,
Fevzi Paşa’nın Heyet’teki görevi dolayısıyla ona kinlenerek onun daha sonra
Anadolu hareketine katılma isteğini geri çevirmişti.
Sonuç
Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Paşa arasındaki ilişkilere dair
ortaya atılan kimi iddiaların incelenmesi açısından bu çalışmanın
değişik sonuçları ortaya çıkmaktadır.
İlk olarak, tarih yazımında sıkça kullanılan hatıraların
güvenirliği sorunu ortaya çıkmaktadır. Çünkü iddiayı ortaya atan isim
Millî Mücadele hareketinin en önemli komutanlarından biri olan
Kazım Karabekir Paşa idi. Böyle bir iddianın ortaya atılması birçok
kişinin ilgisini çekebilirdi. Nitekim daha sonraki dönemlerde bizzat
şahit olmasalar bile bu iddiadan etkilenen Ali Fuat Cebesoy ile Rauf
Orbay da aynı iddianın ortakları durumuna geldiler. Dolayısıyla Millî
Mücadelenin üç önemli komutanı aynı iddiayı destekliyor
görünmektedir.
Hatıraların kullanımı açısında en önemli sorun burada ortaya
çıkmaktadır. Üç farklı hatırada yere alan bir iddia ne derecede doğru
olabilir? Ya da bir anlatı üç farklı kişi tarafından aynı şekilde
zikrediliyorsa bu o olayın doğruluğunu mu göstermektedir? Bu tarz
bir durum; olayların perde arkasını incelemeden, belgelere ve ana
kaynaklara inmeden karar verecek bir araştırmacı için son derece
kesin bilgiler içeren ve birbirini teyit eden bilgiler durumuna
gelmektedir. Hâlbuki çalışmanın ortaya koyduğu şekliyle her üç
komutanın ortaklaşa anlattıkları bu iddianın hiçbir şekilde doğruluk
boyutu bulunmamaktadır. Bu durumda hatıraların tarihi kaynak olarak
kullanılmasının ne denli riskli sonuçlar doğurduğu ortaya
çıkmaktadır.
Çalışmanın diğer bir sonucu, Millî Mücadele’nin öncüleri
arasındaki güç mücadelesinin boyutlarını ortaya çıkarmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa ve Millî Mücadele’ye en büyük desteklerden
birini veren Kazım Karabekir Paşa, Cumhuriyet’in kurulmasından
sonra kenarda kalan ve dışlanan komutanlardan biri olmuştur. Bu
dışlanmışlığın etkisiyle de Kazım Karabekir Paşa tutuklanma
iddiasını ortaya atarken; “Millî Mücadele’nin gerçek anlamda
teşkilatlandırıcısı ve Mustafa Kemal Paşa’yı kollayan ve kurtaran kişi
olduğu” vurgusunu yapmaktadır. Fevzi Paşa’nın gerçekte Mustafa
Kemal Paşa’yı tutuklamaya gelmediği açıktır. Kaldı ki, Karabekir’in
yayınlanmış olan günlüklerinde bu konuyla ilgili herhangi bir ifade
bulunmamaktadır. Fevzi Paşa ise, günlüğünün 1 Aralık’a ait kaydında
“Karabekir’in kendisi ve heyeti hakkında şüpheli olduğunu”
belirtmektedir. Bu da Fevzi Paşa’nın Sivas’a gelip Kazım Karabekir’i
bularak, Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklama isteğinde bulunduğu
iddiasını doğrudan çürütmektedir. Bu nota göre; Karabekir Paşa
sadece muhtemel bir şüpheden bahsetmiş görünüyor. Öyle anlaşılıyor
ki, Karabekir Paşa Fevzi Paşa ile yaptığı yolculuk esnasında
paylaştığı şüpheyi çok daha sonraları bir tutuklama iddiasına
dönüştürmüştür. Bu iddianın ortaya çıkmasının sebebi de Mustafa
Kemal Paşa ile ilişkilerinin bozulması üzerine; “Millî Mücadele’de
Mustafa Kemal Paşa’yı korudum” vurgusunu yapmak olmalıdır.
Kaynakça
Arşiv Belgeleri
Askeri Tarih Arşivi (ATASE), K:9, D:1335/20, F:18-8 (Tel, 5 Kasım
günlüdür).
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)- DH-KMS, 57-l/37; 57-1/26; 57-
1/32; 57-1/41; 54-3/36; 57-1/31; 57-1/37.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, (BOA), MVM, no:217, 3 Teşrin-i sani
1335/3 Kasım 1919, sıra no:519. sayfa no:93.
161
Gazete ve Dergiler “Fevzi Çakmak’ın Hatıraları”, (Anlatan: Adnan Çakmak, Yazan:
Murat Sertoğlu), Hürriyet 14 Nisan 1975, no:9695. (Yazı
Dizisi).
“Fevzi Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a Getirmek için
Gelmişti”, (Anlatan: Kazım Karabekir) Yakın Tarihimiz, IV,
(1962-1963).
“Rauf Orbay’ ın Hatıraları”, (Yayınlayan: Feridun Kandemir) Yakın
Tarihimiz, IV, (1962-1963)
HTVD, (Eylül 1952), say: 1, vsk: 6, 19.
HTVD, (Eylül 1976), sayı:75, vsk. 1616, 1617, 1618.
HTVD, (Haziran 1953), sayı:4, vsk:68, 69, 70, 71, 72.
İkdam, 28 Temmuz 1335/1919 no: 8069.
İkdam, 8 Kanun-ı sani 1335/8 Ocak 1920, no:8828.
İkdam, 11 Teşrin-i sani 1335/11 Kasım 1919, no:8172.
İleri, 24 Kanun-ı evvel 1335/24 Aralık 1919, no:704. İstiklal, 5 Teşrin-i sani 1335/5 Kasım 1919, no:300.
Sabah, 29 Teşrin-i sani 1335/29 Kasım 1919, no:10789.
Takvim-i Vekayii, 9 Teşrin-i evvel 1335/9 Ekim 1919, no: 669.
Vakit, 22 Kanun-ı evvel 1335/22 Aralık 1919, no:764.
Vakit, 29 Temmuz 1336/1919, no:629.
Vakit, 7 Kanun-ı sani 1336/7 Ocak 1920, no:780.
Kitaplar
Akşin, Sina; İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, I, İstanbul,
1976.
Atatürk, Kemal; Nutuk, I-III, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, İstanbul,
1982.
Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Atatürk Araştırma
Merkezi Yayını, Ankara, 1991.
Atay, Falih Rıfkı; Çankaya, İstanbul, 1984.