Futbol Endrüstrisi ve Kaynak İsrafı

FUTBOL ENDÜSTRİSİ VE KAYNAK İSRAFI

Malum ligler başladı. Geçen yıl şehri birleştiren ve büyük bir beklenti heyecanı yaşatan Bandırmaspor’a dair ümitler de ilk gelen sonuçlarla tekrar yaşam buldu. Ve baktığımıda 9 haftası geride kalan ligde Bandırmaspor 12 puanla 12. sırada. Liderle arasında maç eksiğiyle 6 puanlık bir fark var. Üç puanlı sistemde play offa kalmak için aradaki fark önemli değil. Yani Bandırmaspor yeni bir ivmeyle tekrar geçen seneki heyecanı ve coşkuyu yaşatabilir. Ama bu sezon yönetim futbolcu, futbolcu futbolcu ilişkilerinde bir sıkıntı var. Ama taraftar yönetim ve taraftar futbolcu ilişkilerinde henüz sıkıntı yok. Ama olumsuz sonuçlar devam ederse tüm bu ilişki ağı paramparça olabilir geçmişte yaşadığımız gibi. Kısaca futbolda tüm güzellikler başarıya endeksli.

Bandırma  spor tesisi fakiri bir kent. Herkesin malümu bu kasıtlı bir durum. Futbolda başarı bu yüzden önemli. Nitekim kısa süreli bir süper lig heyecanı yeni tesisleri gündeme getirdi. Bu tesisler belki diğer spor dallları içinde motivasyon olabilir. Futbol tek takımlı şehirlerde birleştirici bir güç olabiliyor. Şehrin farklı siyasal ve ekonomik sınıflarına ait herkesi bir araya getirebiliyor. Endrüstriyel Futbolun birleştirici gücü sadece tek takımlı şehirlerde geçerli bir halde. Birden fazla takıma sahip illerde birleştirici gücünden çok ayrıştırıcı gücünü görüyoruz. Nitekim ülke genelinde de dört büyükler diye tabir edilen takımların hiç birinin taraftarlarının birleştiğini göremediğimiz gibi keskinleşen bir ayrıştırmaya gittiğini biliyoruz. Günümüzde futbol barış ve kardeşlik temeline dayalı oyundan öteye geçip kamplaşma, düşmanlık ve güç gösterisi haline dönüşmüş bir durumda. Öyle ki ulusal maçlarda bile maçın oynandığı statta egemen olan seyirci rakip takım oyuncusunu yuhalayabilmekte. Volkan Demirel örneği hala hafızalarımızda.

Tek takımlı şehirlerde futbol insanların yaşadığı ekonomik sıkıntıları,geleceğe dair çaresizlikleri, umutsuzlukları ve şehrin çelişkilerini bir an olsun unutturabiliyor. Hatta daha ötesi üretilen gelirden en az payı alan birey ,kendini şehrin en zengin bireyiyle aynı coşkuyu yaşarken, eşit olduğunu düşündürüyor.

Şehri yönetenler yaptıkları hataları, yanlış tercihleri ve beceriksizliklerini o şehre ait futbol takımına destek vererek veya sahip çıkıyormuş gibi görünerek unutturup tribünlere çıkarak halka şirin gözükebiliyor. Aynı tribünde maç izlediğini gören (gerçi onların tribünü genelde şeref tribünü veya loca oluyor ama) birey bu durumla eşitlik duygusu yaşayabiliyor.

Geçen yıl yakaladığı saha içinde ve dışında birlik ve beraberlik ruhu ile başarıdan başarıya koşan Bandırmaspor ne oldu da şimdi ,ligde henüz galibiyeti bulunmayan Yeni Malatyaspor’a kendi sahasında yenildi? Ama futbol aslında böyle bir şey. Zayıfın güçlüyü yenebildiği çok nadir sporlardan biri. O yüzden seviliyor zaten. Bu durum başımıza geldi. Bunun teknik ve taktik analizlerini maçı izleyenleri ve spor yazarlarını havale ediyorum. Ben burada Bandırmaspor adıyla şehrin kaynaklarının nasıl çar- çur edildiğini anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle şunu açıkça ifade etmeliyim ki yanlış anlamaların önünü keseyim. Asla futbol ve Bandırmaspor düşmanı değilim. Tam tersine Bandırmaspor sevdalısıyım. Kentimin takımı başarısı bana gurur verir. Başarılı olmasını çok  istiyorum. Ancak başarılı olurken şehre ne katıyor,şehirden  ne götürüyor bunun da görülmesini isterim. Gerçekten Bandırmaspor şehre nasıl bir katkı sunuyor? Ülke çapında ve henüz olmadı ama uluslararası arenada  temsiliyet  soyut kitlesel ego tatmini  ,somut olarak baktığımızda  gelen rakip takımlar ve taraftar grupları şehre nasıl bir ekonomik veya sosyal katkı sağlıyor? Hemen her kentte benzerleri yaşandığı gibi geleneklerimize hiç uymayan rakip takım seyircilerini stadın en kötü yerine tıkan ,hatta yetkili birimler kararıyla  kente sokulmasına izin verilmeyen bir trafikten başka bir şey görmüyoruz. Sahamızdaki maçları izliyorum yıllardır neredeyse hiç kullanılmayan -kale arkası-trübünlerimiz bomboş dururken diğer tarafta stadın uzak köşesinde çırpınan bir avuç taraftar görüntüsü üzücü. Düşman mı bunlar! Bandırma geçtiğimiz yıllarda centilmenlik ödülü almış bir ekip bir yeni hamle bu konuda olabilir.

İkinci olarak şu an itibariyle Bandırmaspor’da Güney Marmara Bölgesinden yetişmiş kaç futbolcu bulunuyor? Yetenekler gerçekten değerlendiriliyor mu? Yıllardır U21-U 19 gençlerin yerel hoca eşliğinde başarılarını gördük ama A takıma sıra gelince neden yoklar!  Her yıl yüz binlerce lirayı bir başka takımdan alınan futbolculara  verip yıl sonu gidişini  izleyerek geçen yıllardan hoşnutmusunuz? Bu giden paralar kentin parası üstelik. 

Alt yapıdan kaç tane gencimizin bir gün A Takıma çıkabileceği ümidi ve inancı var? Bu ve benzeri daha onlarca can alıcı soru sorulabilir. Zaman zaman basın toplantılarında utanarak sorulur, ama hiç birine  reel yanıt verecek bir yetkili bulunamaz.

Kahve köşelerinde stadyumda her yerde futbola dair konuşurken Avrupa kulüplerinin alt yapıya verdikleri destek ve önemden bahsederiz. Önce kendi evimize bakalım. Spor denince neden akla sadece futbol gelir ki ? Örneğin voleybolda bayanlar başarıdan başarıya koşarken neden futbol kadar ilgi uyandırmaz?  Ya da aklıma gelmişken Bandırmaspor Kadın Hentbol takımı çok başarılıyken neredeyse süper lige çıkacakken neden kapatıldı? Milyonların harcandığı kulüpte  bir kaç yüzbin bütçe neden çok görüldü. Klasik sporcu kıyafetleri mi birilerini rahatsız etti ! Sorularıyla başlayalım.

Bildiğim kadarıyla bugün Bandırma’daki hemen hemen bütün otopark gelirleri Bandırmaspor’a ait. Bunun ötesinde Yeni Mahalle’deki petrol istasyonundan elde edilen gelir Bandırmaspor’a aktarıldı. Hatta satışlardan da pay almakta. Bir adım ötesi benzin istasyonunun kullanım süresi beş yıl daha uzatıldı ve gelir peşin olarak alındı. Diğer Kira gelirleride var. Pek çok takım bu sabit gelirlerden yoksun.  TFF, tribün, sponsor, forma satışı gibi diğer gelir kalemlerini de eklediğinizde hiç de yabana atılmayacak bir kaynak ortaya çıkıyor. Hadi kulübe ait olan gelirleri bir kenara koyarsak kamuya ait olan otopark, pazaryeri ve benzinlik gibi alanlardan elde edilen gelirden diğer spor dallarına neden pay verilmiyor veya ne kadar veriliyor? Tamam tüm bunlar genel kurullarda hızlıca okunup geçiştiriliyor da  bir tenis dalı bir bayan futbol takımı kurmayı bile düşünemeyen yıllardır şeffaf yönetim beklentilerimiz maalesef yine başka bahara kaldı.  

Dedik ya önce kendi evimizin içine bakalım. Yaklaşık 200 bin nüfuslu bir şehirde kaç tane halı saha var? Bu sahalarda gençler kendilerince organize olup spor yapmaya çalışıyor. Bir dönüp bakan varmıdır?  Belediyece tahsis edilip verilen İşletmelerin katkısı nedir ? Gerek yaz tatillerinde gerekse diğer dönemlerde kulüpler buraları uzun süreli  kiralayıp futbol okulu açıyor. Yani bu alanlara da belli bir gelir düzeyine sahip ailelerin çocukları gidebiliyor. Asgari ücretle çalışan ve 2-3 üç çocuğu olan ailelerinde çocuklarını futbol okullarına Belediye tahsisisyle  gönderebildiğini görmek istedik.. Yetenekli olsalar bile kayboldukları kesin.. Oysa futbolun temeli çalışmakla ilgili. Yetenek sizi sadece bir adım öne çıkarır.

Her fırsatta Avrupa’dan söz ederiz ama her mahalleye bir halı saha kuramayız. Hayatın her alanında olduğu gibi tüketmekten yana olan bir toplum olduğumuz için üretime önem vermeyiz. “Paramız var alıyoruz” felsefesi bunun en somut göstergesi. Tüketime yönelik bir yapı içerisinde de hiçbir konuda istikrar sağlanamaz ve suyun başını tutanlar bu ilişkiden her zaman karlı çıkar.

Kaybeden ise ufacık bir başarıya ve mutluluğa aç alt gelir düzeyindeki insanlar olur. Futbol adına ortada büyük bir kaynak israfı var. Futbol adına harcanan kaynaklarla daha öncelikli ihtiyaçların görmezden gelindiği bir sistem var. Topluma “Cambaza bak” denilip yoz bir yaşama mahkum edenler var.

Yazacak çok çok ayrıntı var. Herkesin karnından konuştuğu çözüm için kimsenin parmağını oynatmadığı. Bir soruyla yazıyı sonlandıralım. Futbol endüstrisinde kazananlar belli. Peki, kaybedenler ve çarçur edilen kaynaklar belli mi?

19-10-2022/CEVDET AYAN