FUTBOLİSTAN KIRALI

FUTBOLİSTAN KIRALI

Durduk yerde kafama takıldı, Fenerbahçe’liler neden kendi kulüplerine Fenerbahçe Cumhuriyeti derler? Bu sorunun cevabını bulmak için yarı gecelere kadar google’de dolandım durdum. Bir çok yazı okudum. İslam Cupi’nin “General Harington Kupası” başlıklı yazısını okuyunca biraz aydım. O yazıdan aldığım notları sizlerle de paylaşmak istedim…

“Fenerbahçe’nin işgal kuvvetlerine karşı en büyük zaferlerinden biri de -General Harington Kupası- maçıdır. Maç 29 Haziran 1923 günü, Taksim Stadında çok büyük bir seyirci topluluğu önünde oynanmıştır….

Amiral Galthorp ile 30 Ekim 1918 Çarşamba günü imzalanan ünlü -Mondros Mütarekesini- takiben düşman donanması; sisli ve yağmurlu bir havada, 13 Kasım günü, İstanbul’a giriyor ve tarihimizin o acı mütareke dönemi başlıyor…

Yaşanan bu korkunç kargaşanın başlangıcından itibaren Türk gençleri sporda, özelikle futbol sahalarında büyük bir rekabete girmişti. İşte Fenerbahçe de, düşman birlikleri içinde pek çok tanınmış futbolcusu bulunan, İngiltere, Fransa liglerinde en ünlü takımlarda forma giymiş futbolculardan oluşan, birbirinden güçlü takımlarla maçlar yapmış ve oynadığı 50 maçın 41’ini kazanıp 4 maçta da berabere kalmış. Bu durum işgal altındaki halk için büyük bir moral ve umut olmuştu…

İşgal Orduları Başkomutanlığı Fenerbahçe’ye karşı özel bir kin duyuyordu. Futbol dışında da Fenerbahçe işgal kuvvetlerini zora sokacak faaliyetlerde bulunuyordu. Kurbağalı deredeki kulüp binasından motorlara silah yüklenip, Moda’dan denize açılıp İzmit körfezinden Anadolu’ya silah sevkiyatı yapılıyordu. Bu durumdan şüphe eden işgal kuvvetlerinin kulüp binasına baskın yapacağı haberi alınınca kulüp üyeleri, yöneticileri ve futbolcular, silahları kendi evlerine ya da daha güvenli yerlere taşıyorlar. Baskında da hiçbir şey bulunamıyor. Bu durum da işgal ordularının Başkomutanı General Harington’u oldukça öfkelendirmekteydi. Hiç değilse futbol sahalarında Fenerbahçe’ye büyük bir ders vermeliydi. Bu sırada Mısır ve Cebelitarık’da bulunan İngiliz askeri kuvvetlerinden, hepsi profesyonel futbolcu olan dört yeni oyuncu getiriyor adeta -İngiliz Milli Takımı- oluşturuluyor. Fenerbahçe de takviye alabilir diyorlar ama Fenerbahçe takviye almıyor…

Hedef o kadar büyük ki ortaya konan, bir metreye yakın gümüş işlemeli kupa, Başkomutan -General Harington adını taşıyor- Kendi adını taşıyan bu kupa maçında General Harington ve Malta Valisi Lord Plumer de Taksim stadında şeref köşesindeki yerini alıyor… Büyük bir seyirci kalabalığı önünde oynanan maçın ilk yarısını Fenerbahçe 1-0 yenik kapatıyor. İkinci yarıda coşan Fenerbahçe, Zeki Rıza Sporel’in iki güzel golü ile maçı 2-1 galip tamamlıyor. Taksim stadında maç bitiminde fesler havaya atılıyor, coşkulu bir kutlama başlıyor. Galatasaray lisesinin önünde toplanan Galatasaraylılar İstiklal Caddesinden Taksime akıyor. Öte yanda Dolmabahçe’de toplanan Beşiktaşlılar da Gümüşsuyu’ndan toplu halde gelip bu kutlamalara  katılıyor. Maç gecesi Lozan Konferansında bulunan İsmet İnönü de, bir telgrafla galibiyeti kutluyor.”

Ben bu saatlere kadar bu ve benzer yazıları okurken uyku da iyice bastırdı. Adeta göz kapaklarıma kurşun asıldı. Gözümü açamaz oldum. Bilgisayarı kapatmaya fırsat bulamadan uyuya kalmışım.

Dünya üzerinde yerinin neresi olduğunu bilemediğim Futbolistan denen bir ülkede yaşıyorum. Futbolistan; Asya’da mı, Avrupa’da mı, birazı Asya’da, birazı Avrupa’da mı? Yoksa Afrika da mı? Ya da benim bilmediğim başka bir anakara da mı? Günümüz de mi, Ortaçağ da mı? Nerede olduğunu, ne zamanda var olduğunu pek seçemiyorum. Nerede olduğunu bile bilmediğim, komşularını tanımadığım bu ülkenin nasıl oldu da ben kralı oldum. Onu da anlayamadım.

Bu güne bugün, ben artık Futbolistan kıralıyım. Ayaklarım yerden kesildi. Bulutların üzerindeyim. Madem ki ben kralım, sözümün üstüne söz istemem. Ben ne dersem o olur. Hemen adamlarımı topladım. Salazar’dan öğrendiğim üzere; “yüz binlik uyku tulumları istiyorum,derhal bana yüz binlik uyku tulumları yapın” dedim. Kısa zamanda Futbolistan’ın her bir köşesine stadyumlar inşa edildi. Bu icraatım, adı Futbolistan olan ülkemde çok büyük bir sükse yaptı. Stadyumlar arası duble yollar yaptırdım. Doğru dürüst yolu, izi olmayan Futbolistan’da izimi süren herkes, yolunu buldu. Tabi yoldan çıkanlar da oldu…

Futbolistan’ın her köşesinde her gün yüzlerce lig ve kupa maçı oynanıyor. Futbolistan denince akla futbol, futbol denince de Futbolistan geliyor. Futbolistan’da futbolla ilgili tüm kurum ve kuruluşlar mevcut. Futbolistan’ın bir de anayasası var. Ne tekim, bu yasalar bana ayak bağı oluyor. Topluyorum kabileyi, pardon kabineyi; Futbol Federasyonu Başkanı, Merkez Hakem Kurulu Başkanı, Kulüpler Birliği Başkanı… ben olacağım. Futbolistan halkı beni başkan olarak seçti. Beni halk seçti. Futbolistan’daki her şeyin başkanı, her şeyin başı benim. -Ama efendim muhalefet ne der, bizi rezil eder. Yapılanlar anayasaya aykırı derler- diyen olursa hiç gözünün yaşına bakmadan onları kabineden, hatta meclisten atarım. Yapıp etmelerim anayasaya aykırıysa, anayasayı bana uydurun. Beni halk seçti.

Bir de Futbolistan liginde kralın da bir takımı olacak. Derhal bir futbol takımı kurulsun, devlet bütçesinden transferler yapılsın. Adı da Saraygücü olsun. Bize rakip olacak kulüplerin yönetimine kayyum atansın transfer yapmaları engellensin. Özellikle de her renkten taraftarı olduğunu söyleyen Baharbahçe tesislerine girilsin. Onların yöneticilerini hapsettik. Gene de puan kaybetmediler. Onlar çok tehlikeliler. Direnirlerse tüm yöneticileri de hapse atılsın. Terör yanlısı oldukları anlatılsın. Ben ahalinin kulübüyüm, Futbolistan’ın en eski kulübü benim diyen Ahalispor şimdilik kalsın. Unutmayın ki, Baharbahçe’nin yöneticilerini onlar sayesinde hapse attırdık. Gerçi son günlerde onlar da çok can sıkmaya başladılar. Neymiş bütün başkanlıkların bende toplanması yanlışmış. Ecdatspor’a gelince siz onu bana bırakın onu ben hallederim. Kongre yaptırmam başkanının başkanlığını uzatır, onunla anlaşırım. Onlardan şikeyle olsa da epey puan alırız. Parçalarım alim Allah. Bu ve benzer çabalarımıza destek vermeyen, kararıma uymayan gazeteciler olursa, derhal işten atılsın. Gazeteleri, TV’leri kapatılsın. Bizim destekçimiz olanların önü açılsın. Teşvik edilsin, desteklensin. Futbolistan özgür bir ülke; özgürce, korkusuzca bizim söylediklerimizi yalan da olsa süsleyip, püsleyip, cilalayıp anlatsınlar. Onlar bilirler; Goebbels’in dediği gibi “yalan haber yoktur, az tekrarlanmış haber vardır.”

Rakiplerin her söylediğine de yalan, yalan densinler. Söyledikleri doğru da olsa tekrarlamalarına fırsat verilmesin. Hiç kuşku yok ki Saraygücü’nün Başkanı da benim. Ben onların elindeki balı sirke, elimizdeki sirkeyi bal diye satarım Evvel Allah. Saraygücü’nün oynayacağı final maçlarının, derbi maçlarının hakemi de ben olacağım. Siz de bu takımlarla yapacağımız maçların tarihi yaklaşınca onların yasadışı faaliyetlerinin olduğu gerekçesiyle as futbolcularını hapse atacaksınız. Maç bitmeden de çıkartmayacaksınız. Gerisini ben maçlarda hallederim. En küçük itirazlarına anında kırmızı kart gösteririm. Kırmızı olmaz kara kart gösteririm. Bundan sonra Futbolistan’da kırmızı kart yerine kara kart kullanılacak. Kara kartlarla karartacağım onların dünyalarını. Ayrıca rakip takım taraftarlarının çok azını statlara alacaksınız. Sessizce maç izlemelerini sağlayacaksınız. Onların içinden bir gurup çıkıp “Susma sustukça sıra sana gelecek” diyebilir. Onları su… demeden susturacaksınız. Hadi gazanız mübarek, gazınız bol olsun…

Ama efendim; futbolun her ülkede geçerli olan kuralları var. Biz bu kuralları tanımaz, uygulamazsak Saraygücü, Futbolistan da şampiyon olsa da bizi kıta, ya da Dünya kupalarına almazlar, diyen mi oldu. Bilesiniz ki; biz kimseye benzemeyiz. Futbolistan tipi bir başkanlıkla yönetiliyoruz. Yönetileceğiz. Bizim Futbolistan dışında maç yapmamızı kimse engelleyemez. Dünyayı ayağa kaldırırım, başlarına yıkarım…

Bana neler oldu? Megaloman biri de değildim ama, bu krallık da nereden çıktı? Ben ne zaman bu denli despot, bu kadar zalim oldum? Nasıl oldu da bu kadar insanın canını yaktım? Dilerim ben rüya görmüş olayım. Karabasan da olsa, kabus da olsa, razıyım. Gerçek olmasın, zira bu ben olamam…

Karım; “ sabaha kadar dönüp durdun yatakta. Kan ter içinde kalmışsın. Üstelik de üstün açık kalmış.” diyerek beni uyandırdı. Ve sordu. “Rüya mı gördün?”

-Evet. Başlarda rüyaydı ama, iktidar hırsım yüzünden sonunda kabusa döndü, karabasan oldu. İyi ki uyandırdın beni…

-Üstün açık kalmış ondandır.

-Sanmam, uykuya geçmeden önce okuduklarımdan ve her Allah’ın günü TV’den milletçe yediğimiz fırça yüzünden olsa gerek, kabus gibiydi…

-Hayırdır İnşallah. Hadi anlat rüyanı.

-Ne anlatacağım sözün bittiği yerdeyiz, dedim ve gene de dayanamayıp anlattım.

-Hayırlara vesile olsun…

-Uyandık artık kalkalım.

-Kalkalım.

Ve gecenin rahminden henüz doğan şafağın aydınlattığı güne uyandık. Darısı uyuyan ve uyutulanların başına… Darısı vicdan sahibi, hayırseverlerin başına…

hgencerucar@gmail.com

H.Gencer Uçar -14 Nisan 2017 Cuma -OCAKLAR- ERDEK